Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | tiny adj. | ufacık | ||
The baby held out his tiny hand. Bebek ufacık elini uzattı. More Sentences |
||||
Common Usage | tiny adj. | küçücük | ||
The State restricts the tiny space of freedom that had been gained by the working class and youth. Devlet, işçi sınıfının ve gençliğin kazandığı küçücük özgürlük alanını kısıtlıyor. More Sentences |
||||
Common Usage | tiny adj. | minik | ||
She decided to do a sponsored wheelchair push, self-propelling the wheels with her tiny hands. Minik elleriyle tekerlekleri kendi kendine iterek sponsorlu bir tekerlekli sandalye itme hareketi yapmaya karar verdi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | tiny adj. | çok küçük | ||
That is a tiny amount. Bu çok küçük bir miktar. More Sentences |
||||
General | tiny adj. | küçük | ||
At first reading, Parliament adopted a total of 40 amendments, some admittedly by a tiny majority. Parlamento, ilk okumada, bazıları kuşkusuz küçük bir çoğunlukla olmak üzere toplam 40 değişiklik önergesini kabul etti. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | tiny adj. | ufacık | ||
We made just one tiny little mistake. Sadece ufacık bir hata yaptık. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | tiny adj. | mini mini | ||
Common Usage | tiny adj. | minicik | ||
General | ||||
General | tiny adj. | ufacık tefecik | ||
General | tiny adj. | bacak kadar | ||
General | tiny adj. | bit kadar | ||
General | tiny adj. | ufaklık | ||
General | tiny adj. | minimini | ||
General | tiny adj. | minnacık | ||
General | tiny adj. | mini |