|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
verimli |
fertile adj.
|
|
This formed a fertile breeding ground for a Maoist insurgency, which claimed 7 000 lives.
Bu durum, 7000 kişinin hayatına mal olan Maoist isyan için verimli bir zemin oluşturdu.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
verimli |
fruitful adj.
|
|
We shall grab every possible opportunity for fruitful cooperation between us.
Aramızda verimli bir işbirliği için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğiz.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
verimli |
productive adj.
|
|
The least productive regions will be abandoned first.
En az verimli bölgeler ilk önce terk edilecektir.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
verimli |
prolific adj.
|
|
My friends say I'm a prolific writer, but I haven't written anything for months.
Arkadaşım verimli bir yazar olduğumu söylüyor ama aylardır herhangi bir şey yazmadım.
More Sentences
|
5 |
General |
verimli |
efficient adj.
|
|
The railways must become more efficient, much more dynamic, than is now the case.
Demir yolları şu anda olduğundan çok daha verimli, çok daha dinamik hale gelmelidir.
More Sentences
|
6 |
General |
verimli |
abundant adj.
|
|
However, the powerful and sacred love within you is far more expansive and abundant than this.
Ancak, içinizdeki kudretli ve kutsal sevgi bütün bunlardan çok daha kapsayıcı ve verimlidir.
More Sentences
|
7 |
General |
verimli |
rich adj.
|
|
The basin of a river usually has rich farmland.
Bir nehir havzasının genellikle verimli tarım arazileri vardır.
More Sentences
|
8 |
General |
verimli |
productive adj.
|
|
This intensification has a significant environmental impact and marginalises less productive locations.
Bu yoğunlaşma önemli bir çevresel etkiye sahiptir ve daha az verimli yerleri marjinalleştirmektedir.
More Sentences
|
9 |
General |
verimli |
good adj.
|
|
A thousand years ago this land was green and good.
Bin sene önce bu bölgeler verimli ve yeşillik idi.
More Sentences
|
10 |
General |
verimli |
efficiently adv.
|
|
It will help to save energy, to use it efficiently, and to reduce emissions of CO2.
Bu, enerjiden tasarruf edilmesine, verimli kullanılmasına ve CO2 emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olacaktır.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
11 |
Trade/Economic |
verimli |
productive adj.
|
|
This has taken place in the form of very productive dialogue and interaction between companies and authorities.
Bu, şirketler ve yetkililer arasında çok verimli bir diyalog ve etkileşim şeklinde gerçekleşti.
More Sentences
|
Politics |
|
12 |
Politics |
verimli |
efficient adj.
|
|
In general, harmonisation of the safety regulations in Europe is very important for an efficient railway sector.
Genel olarak Avrupa'daki emniyet düzenlemelerinin uyumlaştırılması verimli bir demiryolu sektörü için çok önemlidir.
More Sentences
|
Technical |
|
13 |
Technical |
verimli |
productive adj.
|
|
We had a most productive discussion, during which our opinions and positions converged on numerous points.
Görüş ve tutumlarımızın birçok noktada birleştiği çok verimli bir tartışma gerçekleştirdik.
More Sentences
|
General |
|
14 |
General |
verimli |
thrifty adj.
|
|
15 |
General |
verimli |
rank adj.
|
|
16 |
General |
verimli |
fructiferous adj.
|
|
17 |
General |
verimli |
fertilized adj.
|
|
18 |
General |
verimli |
plentiful adj.
|
|
19 |
General |
verimli |
sweet adj.
|
|
20 |
General |
verimli |
lush adj.
|
|
|
21 |
General |
verimli |
pregnant adj.
|
|
22 |
General |
verimli |
grateful adj.
|
|
23 |
General |
verimli |
fructuous adj.
|
|
24 |
General |
verimli |
voluminous adj.
|
|
25 |
General |
verimli |
copious adj.
|
|
26 |
General |
verimli |
exuberant adj.
|
|
27 |
General |
verimli |
yielding adj.
|
|
28 |
General |
verimli |
fecund adj.
|
|
29 |
General |
verimli |
high speed adj.
|
|
30 |
General |
verimli |
fertilised adj.
|
|
31 |
General |
verimli |
feracious adj.
|
|
32 |
General |
verimli |
batful adj.
|
|
33 |
General |
verimli |
battable adj.
|
|
34 |
General |
verimli |
resultful adj.
|
|
35 |
General |
verimli |
businesslike adj.
|
|
36 |
General |
verimli |
heavy adj.
|
|
37 |
General |
verimli |
conceptious [obsolete] adj.
|
|
38 |
General |
verimli |
increaseful adj.
|
|
39 |
General |
verimli |
polygraphic adj.
|
|
Trade/Economic |
|
40 |
Trade/Economic |
verimli |
rich adj.
|
|
|
41 |
Trade/Economic |
verimli |
remunerative adj.
|
|
42 |
Trade/Economic |
verimli |
profitable adj.
|
|
Technical |
|
43 |
Technical |
verimli |
generous adj.
|
|
Agriculture |
|
44 |
Agriculture |
verimli |
battel adj.
|
|
45 |
Agriculture |
verimli |
battle [dialect] [uk/scotland] adj.
|
|
46 |
Agriculture |
verimli |
rich adj.
|
|
47 |
Agriculture |
verimli |
hearty [uk] adj.
|
|
Geography |
|
48 |
Geography |
verimli |
unctuous adj.
|
|
Archaic |
|
49 |
Archaic |
verimli |
uberous adj.
|
|
Slang |
|
50 |
Slang |
verimli |
bonanza adj.
|
|
|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
verimli toprak |
fertile soil n.
|
|
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli toprak tarım için vazgeçilmezdir.
More Sentences
|
2 |
General |
verimli toprak |
fertile soil n.
|
|
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli toprak tarım için zaruridir.
More Sentences
|
3 |
General |
verimli çalışmak |
work efficiently v.
|
|
A company that does not work efficiently should not be rewarded with an initial generous allocation of rights for free.
Verimli çalışmayan bir şirket, başlangıçta ücretsiz olarak cömertçe bir hak tahsisi ile ödüllendirilmemelidir.
More Sentences
|
4 |
General |
verimli bir şekilde |
efficiently adv.
|
|
Projects have to be carried out more efficiently, and they have to be made more productive.
Projeler daha verimli bir şekilde yürütülmeli ve daha üretken hale getirilmelidir.
More Sentences
|
5 |
General |
verimli bir şekilde |
productively adv.
|
|
We look forward to working closely and productively with the Greek Presidency.
Yunanistan Dönem Başkanlığı ile yakın ve verimli bir şekilde çalışmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.
More Sentences
|
6 |
General |
daha verimli |
more productive adv.
|
|
But that does not mean you are entering into a more productive dialogue with us.
Ancak bu bizimle daha verimli bir diyaloğa girdiğiniz anlamına gelmiyor.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
7 |
Trade/Economic |
verimli işbirliği |
productive cooperation n.
|
|
The European Union and Canada have a long history of productive cooperation to build on.
Avrupa Birliği ve Kanada, üzerine inşa edilecek uzun bir verimli işbirliği geçmişine sahiptir.
More Sentences
|
Technical |
|
8 |
Technical |
verimli toprak |
fertile land n.
|
|
Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
Bölgenin en verimli topraklarında tarım gelişmiştir.
More Sentences
|
Agriculture |
|
9 |
Agriculture |
verimli toprak |
fertile soil n.
|
|
Fertile soil is indispensable for agriculture.
Verimli topraklar tarımın vazgeçilmezidir.
More Sentences
|
Common Usage |
|
10 |
Common Usage |
verimli toprak |
loam n.
|
|
General |
|
11 |
General |
verimli arazi |
fruitful land n.
|
|
12 |
General |
verimli toprak |
rich soil n.
|
|
13 |
General |
verimli olma durumu |
yieldingness n.
|
|
14 |
General |
hayatın en verimli dönemi |
the prime of life n.
|
|
15 |
General |
çölde genellikle bir su birikintisinin etrafında bulunan verimli arazi |
oasis n.
|
|
16 |
General |
verimli hale getirme |
improvement n.
|
|
17 |
General |
hızlı ve verimli çalışma |
efficiency n.
|
|
18 |
General |
verimli arazi |
fertile land n.
|
|
19 |
General |
verimli hale gelme |
fertilization n.
|
|
20 |
General |
verimli kullanım |
productive usage n.
|
|
21 |
General |
verimli kullanım |
productive use n.
|
|
22 |
General |
verimli hizmet |
fruitful service n.
|
|
23 |
General |
verimli hizmet |
productive service n.
|
|
24 |
General |
verimli hizmet |
efficient service n.
|
|
25 |
General |
verimli döngü |
virtuous circle n.
|
|
26 |
General |
verimli sonuçlar |
fruitful results n.
|
|
27 |
General |
verimli sonuçlar |
productive results n.
|
|
28 |
General |
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük |
gameplay n.
|
|
29 |
General |
verimli bir toplantı |
a fruitful meeting n.
|
|
30 |
General |
verimli hale gelme |
fertilisation n.
|
|
|
31 |
General |
verimli olma |
teemingness n.
|
|
32 |
General |
makine gibi verimli, sert veya itaatkar kimse |
machine n.
|
|
33 |
General |
grubun veya organizasyonun verimli üyeleri |
young blood n.
|
|
34 |
General |
bir grubun veya organizasyonun yeni fikirleri, becerileri ile onu daha verimli kılan üyeleri |
fresh blood n.
|
|
35 |
General |
grubun veya organizasyonun verimli üyeleri |
new blood n.
|
|
36 |
General |
verimli kullanım |
oeconomy n.
|
|
37 |
General |
daha verimli kullanılabilecek kaynakları boşa kullanan yenilikçi fikir |
drainchild n.
|
|
38 |
General |
bir şeyi verimli gerçekleştirmeye yarayan prosedür |
drill n.
|
|
39 |
General |
verimli kılan şey |
fatness n.
|
|
40 |
General |
verimli yaşam biçimi |
dodge n.
|
|
41 |
General |
en verimli dönem |
flower n.
|
|
42 |
General |
verimli kılmak |
fertilize v.
|
|
43 |
General |
verimli olmak |
increase v.
|
|
44 |
General |
verimli hale getirmek |
make productive v.
|
|
45 |
General |
verimli çalışmak |
work effectively v.
|
|
46 |
General |
verimli çalışmak |
work productively v.
|
|
47 |
General |
verimli hale gelmek |
become efficient v.
|
|
48 |
General |
verimli yapmak |
fecundate v.
|
|
49 |
General |
verimli kılmak |
fertilise v.
|
|
50 |
General |
verimli kullanmak |
use productively v.
|
|
51 |
General |
verimli kullanmak |
use efficiently v.
|
|
52 |
General |
verimli geçmek |
be fruitful/productive v.
|
|
53 |
General |
toplantı verimli geçti |
the meeting was fruitful v.
|
|
54 |
General |
verimli olmak |
be efficient v.
|
|
55 |
General |
daha verimli hale getirmek |
rev v.
|
|
56 |
General |
verimli hale getirmek |
impregn [obsolete] v.
|
|
57 |
General |
verimli hale getirmek |
plough v.
|
|
58 |
General |
verimli hale getirmek |
plow v.
|
|
59 |
General |
yeterince verimli |
fertile enough adj.
|
|
60 |
General |
verimli biçimde sarfedilmemiş |
tost adj.
|
|
61 |
General |
hızlı ve verimli çalışan |
efficient adj.
|
|
62 |
General |
verimli kılınmış |
fertilized adj.
|
|
63 |
General |
yüksek verimli |
efficient adj.
|
|
64 |
General |
yüksek verimli |
highly productive adj.
|
|
65 |
General |
çok verimli |
enormously productive adj.
|
|
66 |
General |
(bitki) verimli |
lush adj.
|
|
67 |
General |
etkili ve verimli |
efficient and productive adj.
|
|
68 |
General |
süper verimli |
uber-efficient adj.
|
|
69 |
General |
en üst derecede verimli/faydalı |
uber-efficient adj.
|
|
70 |
General |
verimli kılınmış |
fertilised adj.
|
|
71 |
General |
kaynağında verimli |
resource-efficient adj.
|
|
72 |
General |
gözle görülür düzeyde etkili/verimli |
transeunt adj.
|
|
73 |
General |
gözle görülür düzeyde etkili/verimli |
transient adj.
|
|
74 |
General |
aşırı verimli |
ultraefficient adj.
|
|
75 |
General |
en verimli |
the most efficacious adj.
|
|
76 |
General |
verimli (yazar) |
voluminous adj.
|
|
77 |
General |
normalden verimli |
hyperefficient adj.
|
|
78 |
General |
mit yaratma konusunda verimli olan |
mythopoetic adj.
|
|
79 |
General |
verimli ve metodolojik |
businesslike adj.
|
|
80 |
General |
verimli ama gayri kişisel |
businesslike adj.
|
|
81 |
General |
aşırı verimli |
overbattle adj.
|
|
82 |
General |
son derece verimli |
overfruitful adj.
|
|
83 |
General |
aşırı verimli |
overlush adj.
|
|
84 |
General |
(arazi) verimli hale getirilmiş |
improved adj.
|
|
85 |
General |
elmas açısından verimli |
diamondiferous adj.
|
|
86 |
General |
çok verimli |
superefficient adj.
|
|
87 |
General |
verimli bir şekilde |
plentifully adv.
|
|
88 |
General |
verimli bir şekilde |
exuberantly adv.
|
|
89 |
General |
verimli biçimde |
efficiently adv.
|
|
90 |
General |
verimli bir biçimde |
voluminously adv.
|
|
91 |
General |
işte verimli çalışmaya uygun olarak |
ergonomically adv.
|
|
92 |
General |
verimli bir biçimde |
thriftily adv.
|
|
93 |
General |
verimli bir şekilde |
fertilely adv.
|
|
94 |
General |
verimli bir şekilde |
temporizingly adv.
|
|
95 |
General |
verimli bir şekilde |
temporisingly adv.
|
|
96 |
General |
verimli bir biçimde |
luxuriantly adv.
|
|
97 |
General |
verimli bir şekilde |
fatly adv.
|
|
98 |
General |
verimli bir şekilde |
fertilely adv.
|
|
99 |
General |
verimli bir şekilde |
pregnantly adv.
|
|
Phrasals |
|
100 |
Phrasals |
verimli ürün vermek |
come in v.
|
|
Phrases |
|
101 |
Phrases |
daha çok değil daha verimli çalış |
work smarter, not harder expr.
|
|
102 |
Phrases |
çok çalışmaktansa verimli çalışmak yeğdir |
work smarter, not harder expr.
|
|
Colloquial |
|
103 |
Colloquial |
bilhassa talihli/kazançlı ya da verimli yıl |
big year n.
|
|
104 |
Colloquial |
enerji tasarruflu olduğu halde daha basit teknoloji kadar verimli olmayan alet |
eco-bling n.
|
|
105 |
Colloquial |
gündüzleri daha verimli olan kimse |
day person n.
|
|
106 |
Colloquial |
daha verimli çalışmak |
step it up v.
|
|
Idioms |
|
107 |
Idioms |
iyi yönetilen ve verimli iş |
tight ship n.
|
|
108 |
Idioms |
iyi yönetilen ve verimli organizasyon |
tight ship n.
|
|
109 |
Idioms |
verimli bir dönem |
a good spell n.
|
|
110 |
Idioms |
ingilizlerin yeterince üretken/verimli olamamalarına yönelik bir ifade |
the british disease n.
|
|
111 |
Idioms |
verimli ve sorunsuz çalışan kimse veya şey |
a well-oiled machine n.
|
|
112 |
Idioms |
verimli ürün |
corn in egypt n.
|
|
113 |
Idioms |
düzenli ve verimli işleyen grup/yer/kuruluş |
a tight ship n.
|
|
114 |
Idioms |
(bir şeyde) çok iyi/verimli bir alet, kimse |
lean, mean (something) machine n.
|
|
115 |
Idioms |
verimli bir şekilde çalışmak |
run lean and mean v.
|
|
116 |
Idioms |
(etkili/verimli olarak) çalışmaya başlamak |
get into gear v.
|
|
117 |
Idioms |
(etkili/verimli olarak) çalışmaya başlamak |
get in gear v.
|
|
118 |
Idioms |
birinin en verimli olduğu anda kariyerini/yaşamını bitirmek |
cut someone off in their prime v.
|
|
119 |
Idioms |
birinin en verimli olduğu anda kariyerini/yaşamını bitirmek |
cut someone down in their prime v.
|
|
120 |
Idioms |
verimli çalışmak |
be in a groove v.
|
|
121 |
Idioms |
verimli çalışmak |
be in the groove v.
|
|
122 |
Idioms |
verimli hale getirmek |
clean house v.
|
|
123 |
Idioms |
(bir şeyi) verimli bir şekilde kullanmak |
put (something) to good account v.
|
|
124 |
Idioms |
olabildiğince verimli ve rahat çalışmak |
hit on all six v.
|
|
125 |
Idioms |
olabildiğince verimli ve iyi çalışmak/işlemek |
hit on all cylinders v.
|
|
126 |
Idioms |
(birinin) en verimli döneminde |
in (one's) heyday expr.
|
|
127 |
Idioms |
en verimli/üretken döneminde |
in (one's) pomp [uk] expr.
|
|
128 |
Idioms |
en verimli/üretken döneminde |
in your pomp expr.
|
|
129 |
Idioms |
son derece verimli |
up to speed expr.
|
|
130 |
Idioms |
en verimli düzeye/düzeyde |
up to speed expr.
|
|
131 |
Idioms |
verimli bir çalışma dönemine |
into overdrive expr.
|
|
Trade/Economic |
|
132 |
Trade/Economic |
kaynakların verimli kullanımı |
efficient use of the sources n.
|
|
133 |
Trade/Economic |
verimli şekilde kullanma |
efficient utilization n.
|
|
134 |
Trade/Economic |
verimli iş tecrübesi |
productive work experience n.
|
|
135 |
Trade/Economic |
verimli şekilde işletme |
efficient utilization n.
|
|
136 |
Trade/Economic |
görevi karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmek olan kimse |
optimizer n.
|
|
137 |
Trade/Economic |
analitik yöntemler kullanarak işletmeyi ekonomik açıdan en verimli hale getirmek |
optimalise v.
|
|
138 |
Trade/Economic |
analitik yöntemler kullanarak sanayi tesisi gibi bir işletmeyi ekonomik olarak en verimli hale getirmek |
optimalize v.
|
|
Industry |
|
139 |
Industry |
bir işi yapmanın en verimli yöntemini bulma yollarının incelenmesi |
work-study n.
|
|
140 |
Industry |
karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmekle görevli kimse |
optimizer n.
|
|
141 |
Industry |
karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmekle görevli kimse |
optimiser n.
|
|
Technical |
|
142 |
Technical |
en verimli güç |
maximum economic rating n.
|
|
143 |
Technical |
en verimli yük |
optimum load n.
|
|
144 |
Technical |
verimli olma durumu |
fertility n.
|
|
145 |
Technical |
verimli toprak |
productive soil n.
|
|
146 |
Technical |
verimli yöntemler |
efficient techniques n.
|
|
147 |
Technical |
yakıt verimli fırın |
fuel-efficient furnace n.
|
|
148 |
Technical |
yüksek verimli kabakütük döküm makinesi |
high performance bloom caster n.
|
|
149 |
Technical |
yüksek verimli hava filtresi |
high efficiency air filter n.
|
|
150 |
Technical |
yüksek verimli partikül hava filtresi |
high efficiency particulate air filter n.
|
|
151 |
Technical |
yüksek verimli filtre |
high efficiency filter n.
|
|
152 |
Technical |
yakıt verimli |
fuel-efficient adj.
|
|
153 |
Technical |
yüksek verimli partikül hava filtresi |
hepa (high-efficiency particulate air) abrev.
|
|
154 |
Technical |
yüksek verimli partikül tutucu |
hepa (high-efficiency particulate arresting) abrev.
|
|
Telecom |
|
155 |
Telecom |
yüksek verimli haberleşme |
high efficiency communication n.
|
|
Automotive |
|
156 |
Automotive |
enerji verimli sürüş |
eco-driving n.
|
|
157 |
Automotive |
enerji verimli sürüş |
ecodriving n.
|
|
158 |
Automotive |
verimli dinamikler |
efficient dynamics n.
|
|
159 |
Automotive |
verimli besleme |
efficiency-booster n.
|
|
160 |
Automotive |
verimli çift kavrama |
efficient dual clutch n.
|
|
161 |
Automotive |
yüksek verimli partikül hava filtresi |
high efficiency particulate air filter n.
|
|
162 |
Automotive |
yüksek verimli motor |
high efficiency engine n.
|
|
163 |
Automotive |
yüksek verimli radyatör peteği |
high efficiency cooling fin n.
|
|
164 |
Automotive |
yüksek verimli yakıt |
high energy fuel n.
|
|
165 |
Automotive |
yüksek verimli soğutma peteği |
high efficiency cooling fin n.
|
|
166 |
Automotive |
yüksek verimli soğutma kanadı |
high efficiency cooling fin n.
|
|
167 |
Automotive |
verimli devirde |
on the cam expr.
|
|
Aeronautic |
|
168 |
Aeronautic |
jet motorunun daha verimli çalışması için ısı geri kazanımı sağlayan cihaz |
reheat n.
|
|
169 |
Aeronautic |
pervanenin en verimli olduğu hız |
optimum speed of a propeller n.
|
|
Marine |
|
170 |
Marine |
verimli iş günleri |
effective working days n.
|
|
171 |
Marine |
verimli çalışma günleri oranı |
rate of effective working days n.
|
|
Petrol |
|
172 |
Petrol |
verimli oluşumlarda petrol veya gazın üstünde yer alan su tabakası |
top water n.
|
|
Mining |
|
173 |
Mining |
madencilerin aralarında kura çekerek verimli kömür bölgelerini bölüşmesi |
cavel n.
|
|
174 |
Mining |
verimli cevher damarı |
quick vein n.
|
|
175 |
Mining |
verimli maden damarı ortaya çıkarmak için altını patlatmak |
salt v.
|
|
176 |
Mining |
(maden) çok verimli ve kazançlı |
in bonanza adv.
|
|
Medical |
|
177 |
Medical |
erken ölümden dolayı kaybedilen potansiyel yaşam yılı ile maluliyetten dolayı kaybedilen verimli yılları birleştirerek bir hastalığın yarattığı toplam yük |
disability-adjusted life year n.
|
|
178 |
Medical |
elde tutulan elektronik cihazların daha verimli kullanılmasını sağlamak için başparmak ve diğer parmakların cerrahi yolla değiştirilmesi |
whittling n.
|
|
Biology |
|
179 |
Biology |
biyolojik olarak en verimli olunan zaman |
biological prime time n.
|
|
Marine Biology |
|
180 |
Marine Biology |
yüksek verimli floresan ışığı |
vho lighting n.
|
|
181 |
Marine Biology |
yüksek verimli floresan lamba |
ho lighting n.
|
|
Botanic |
|
182 |
Botanic |
kerestesi için yetiştirilen hızlı büyüyen verimli bir kavak |
necklace poplar (populus deltoides) n.
|
|
183 |
Botanic |
kerestesi için yetiştirilen hızlı büyüyen verimli bir kavak |
eastern cottonwood n.
|
|
184 |
Botanic |
kendine verimli |
self-pollinating adj.
|
|
Agriculture |
|
185 |
Agriculture |
buğday ve çavdarın yüksek verimli bir melezi |
triticale n.
|
|
186 |
Agriculture |
buğday ve çavdarın yüksek verimli melezinin taneleri |
triticale n.
|
|
187 |
Agriculture |
verimli toprak kaybı |
fertile soil loss n.
|
|
188 |
Agriculture |
bahçe için uygun verimli ve yumuşak toprak |
garden mold n.
|
|
189 |
Agriculture |
verimli hale getirmek |
battel v.
|
|
190 |
Agriculture |
(toprak) verimli hale getirmek |
batten v.
|
|
191 |
Agriculture |
(toprak) verimli hale getirmek |
battle [dialect] [uk/scotland] v.
|
|
192 |
Agriculture |
(toprak) verimli hale getirmek |
impregnate v.
|
|
193 |
Agriculture |
verimli olmayan |
unprolific adj.
|
|
194 |
Agriculture |
hala verimli olan (arazi) |
fresh adj.
|
|
Breeding |
|
195 |
Breeding |
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen verimli bir domuz ırkı |
montana n.
|
|
196 |
Breeding |
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen verimli bir domuz ırkı |
hamprace n.
|
|
197 |
Breeding |
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen, verimli bir domuz ırkı |
montana number one n.
|
|
198 |
Breeding |
hampshire domuzu ile danimarka landrace domuzunun çiftleşmesi ile elde edilen, verimli bir domuz ırkı |
hamprace n.
|
|
199 |
Breeding |
(otlak) verimli |
battle [scotland] adj.
|
|
200 |
Breeding |
(otlak) verimli |
baittle [scotland] adj.
|
|
Religious |
|
201 |
Religious |
verimli arazi |
charmel [obsolete] n.
|
|
Environment |
|
202 |
Environment |
verimli toprak |
loam n.
|
|
203 |
Environment |
verimli çim şeridi |
gair n.
|
|
204 |
Environment |
doğal ürünün verimli ve akıllıca kullanımı |
conservation n.
|
|
Geography |
|
205 |
Geography |
verimli hilal |
fertile crescent n.
|
|
206 |
Geography |
abd'de çok sayıda siyahinin yaşadığı ve aynı zamanda verimli siyah toprağıyla ünlü bir bölge |
black belt n.
|
|
207 |
Geography |
teksas'ta verimli topraklı bir bölge |
blacklands n.
|
|
208 |
Geography |
güneydoğu iskoçya'da, tweed'in kuzeyinde yer alan verimli bir ova |
merse n.
|
|
209 |
Geography |
nehir veya deniz kıyısında yer alan, genellikle alüvyonlu ve verimli olan düz arazi |
merse n.
|
|
210 |
Geography |
çölde verimli araziyle çevrili tatlı su kaynağı |
oasis n.
|
|
211 |
Geography |
verimli pirinç bölgesi |
rice bowl n.
|
|
212 |
Geography |
güneydoğu avustralya'da verimli bir bölge |
gippsland n.
|
|
213 |
Geography |
kaliforniya'nın güneydoğusunda verimli bir bölge |
imperial valley n.
|
|
214 |
Geography |
vaşington'un doğusunda ve idaho'nun kuzeybatısında bulunan verimli tepelik bir bölge |
the palouse n.
|
|
215 |
Geography |
vaşington'un doğusunda ve idaho'nun kuzeybatısında bulunan verimli tepelik bir bölge |
palouse hills n.
|
|
216 |
Geography |
güney kaliforniya verimli bir vadi |
san fernando valley n.
|
|
Geology |
|
217 |
Geology |
hindistan'da bulunan verimli, siyah toprak |
regur n.
|
|
218 |
Geology |
hindistan'da bulunan verimli, siyah toprak |
regur soil n.
|
|
219 |
Geology |
rusya'nın zengin ve verimli toprağı |
chernozemic soil n.
|
|
220 |
Geology |
verimli siyah topraklardan oluşan bir bölge |
black belt n.
|
|
221 |
Geology |
(toprak, kayaç) verimli |
rotten adj.
|
|
Archaic |
|
222 |
Archaic |
verimli hale getirmek |
hearten v.
|
|
223 |
Archaic |
verimli kılmak |
fecundify v.
|
|
224 |
Archaic |
verimli (toprak) |
gleby adj.
|
|
Slang |
|
225 |
Slang |
verimli çalışan |
in the groove adj.
|
|