alert - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
alert uyanık adj.
  • And where the protection of minors and human dignity are concerned, we cannot be alert enough.
  • Ve küçük yaştakilerin korunması ve insan onuru söz konusu olduğunda, ne kadar uyanık olsak azdır.
  • This is a danger and risk to which we are alert.
  • Bu, karşı uyanık olduğumuz bir tehlike ve risktir.
  • Sound democracy means being alert and not blind in one eye.
  • Sağlam demokrasi uyanık olmak ve tek gözü kör olmamak demektir.
Show More (22)
alert alarm n.
  • This means bringing up the thorny issue of revamping the Rapid Alert System.
  • Bu da Hızlı Alarm Sisteminin yenilenmesi gibi çetrefilli bir konunun gündeme getirilmesi anlamına gelmektedir.
  • The UN has launched a UN-donor alert in support of emergency assistance.
  • BM, acil yardımları desteklemek üzere bir BM-bağışçı alarmı başlattı.
  • Rapid alert is there for food but not for feed.
  • Hızlı alarm gıda için var ama yem için yok.
Show More (11)
alert uyarmak v.
  • That is something to which the United States' s allies should be alerting people.
  • Bu, ABD'nin müttefiklerinin insanları uyarması gereken bir konudur.
  • The valuable work undertaken by NGOs has alerted us to this matter.
  • STK'lar tarafından yürütülen değerli çalışmalar bizi bu konuda uyardı.
  • We must never underestimate the civil liberties implications to which Baroness Ludford has rightly alerted this House.
  • Barones Ludford'un haklı olarak bu Meclisi uyardığı sivil özgürlükler konusunu asla hafife almamalıyız.
Show More (10)
alert uyarı n.
  • The Commission must be informed of any exceeding of the alert threshold within three months.
  • Uyarı eşiğinin aşılması halinde Komisyon'un üç ay içerisinde bilgilendirilmesi gerekmektedir.
  • The consumer has a right to know if farmed fish cause a disproportionate number of rapid alerts.
  • Tüketicinin, çiftlik balıklarının orantısız sayıda hızlı uyarıya neden olup olmadığını bilme hakkı vardır.
  • What is the breakdown of these alerts between farmed fish and wild fish?
  • Bu uyarıların çiftlik balıkları ve yabani balıklar arasındaki dağılımı nedir?
Show More (9)
alert tetikte adj.
  • Cobras are always very alert.
  • Kobralar her zaman çok tetiktedirler.
  • Try and stay alert.
  • Tetikte kalmaya çalış.
  • Everyone was alert.
  • Herkes tetikteydi.
Show More (8)
alert tetikte olma n.
  • We have to stay alert.
  • Tetikte olmalıyız.
  • We've got to stay alert.
  • Tetikte olmalıyız.
  • We have to be alert all the time.
  • Her zaman tetikte olmalıyız.
Show More (6)
alert dikkatli adj.
  • I need to be more alert.
  • Benim daha dikkatli olmam gerekiyor.
  • My son needs to be more alert at school.
  • Oğlumun okulda daha dikkatli olması gerekiyor.
  • Be alert when you cross a busy street!
  • İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
Show More (6)
alert ikaz etmek v.
  • Tom will alert Mary.
  • Tom Mary'yi ikaz edecek.
Show More (-2)