|
- I most definitely cannot blame them for doing so.
- Bunu yaptıkları için onları kesinlikle suçlayamam.
- The scientists blame the fishermen, the fishermen blame the scientists and we try to find a way through.
- Bilim adamları balıkçıları, balıkçılar bilim adamlarını suçluyor ve biz de bir yol bulmaya çalışıyoruz.
- I do not blame you for that, Prime Minister, I blame recalcitrant governments elsewhere in Europe.
- Bunun için sizi suçlamıyorum Sayın Başbakan, Avrupa'nın başka yerlerindeki inatçı hükümetleri suçluyorum.
- I am not concerned here with apportioning blame to one side or another, but with finding solutions.
- Ben burada bir tarafı ya da diğerini suçlamakla değil, çözüm bulmakla ilgileniyorum.
- For once you cannot blame the Commission.
- Bir kez olsun Komisyon'u suçlayamazsınız.
- Moreover, the blame can and should be shared by the two decision-making tiers.
- Dahası, suçlama iki karar verici kademe tarafından paylaşılabilir ve paylaşılmalıdır.
- Clearly, then, I cannot say we are laying too much blame at the door of the Italian Presidency.
- O halde, açıkçası, İtalya Cumhurbaşkanlığı'nı çok fazla suçladığımızı söyleyemem.
- Who, then, will blame the smaller states and the Eurosceptics if they again become more suspicious?
- O halde küçük devletler ve Avrupa şüphecileri yeniden daha şüpheci hale gelirlerse onları kim suçlayacak?
- They cannot blame this on the European Central Bank.
- Bunun için Avrupa Merkez Bankası'nı suçlayamazlar.
- Why, if the talks are not succeeding, must someone be to blame?
- Eğer görüşmeler başarılı olamıyorsa, neden birilerini suçlayalım ki?
- You have systematically blamed the governments from my political family for problems and scored points off them.
- Sorunlar için sistematik olarak benim siyasi ailemden gelen hükümetleri suçladınız ve onlardan puan aldınız.
- We must, however, go beyond looking for someone to blame.
- Bununla birlikte, suçlayacak birilerini aramanın ötesine geçmeliyiz.
- We must, however, go beyond looking for someone to blame.
- Bununla birlikte, suçlayacak birini aramanın ötesine geçmeliyiz.
- To blame fishermen alone for environmental damage is both unfair and wrong.
- Çevresel zararlar için sadece balıkçıları suçlamak hem adil değil hem de yanlıştır.
- At this point, the blame game does nothing for us.
- Sonunda, bu suçlama, bizim için bir şey yapmıyor.
- I just thought that he blamed me for predicting his death.
- Onun ölümünü tahmin etmemden dolayı beni suçluyor diye düşündüm.
- Tom had no one to blame but himself.
- Tom'un kendinden başka suçlayacağı kimse yoktu.
- Can you blame him?
- Onu suçlayabilir misin?
- We must not blame Tom.
- Tom'u suçlamamalıyız.
- They just want someone to blame.
- Onlar sadece suçlayacak birini istiyorlar.
- For this reason, no one can blame Tom.
- Bu nedenle, Tom'u hiç kimse suçlayamaz.
- Do you blame me?
- Beni mi suçluyorsun?
- Tom should blame himself.
- Tom kendini suçlamalı.
- Can you blame them?
- Onları suçlayabiliyor musun?
- We have no one to blame but ourselves.
- Kendimizden başka suçlayacak kimsemiz yok.
- We certainly can't blame Tom.
- Tom'u kesinlikle suçlayamayız.
- It's hard to blame her.
- Onu suçlamak zor.
- They'll blame Tom for everything.
- Her şey için Tom'u suçlayacaklar.
- Tom didn't blame Mary for what had happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçlamadı.
- Tom doesn't blame Mary for doing that.
- Tom bunu yaptığı için Mary'yi suçlamıyor.
- I don't know who to blame.
- Kimi suçlayacağımı bilmiyorum.
- I will not blame him for the accident.
- Kaza için onu suçlamayacağım.
- I can't even blame them.
- Onları suçlayamam bile.
- Tom blamed himself for what happened.
- Tom olanlar için kendini suçladı.
- I wouldn't blame him.
- Onu suçlayamam.
- Sami blamed Layla for the murders.
- Sami cinayetler için Layla'yı suçladı.
- I blame him for our failure in the negotiations.
- Müzakerelerdeki başarısızlığımız için onu suçluyorum.
- They blamed the failure on George.
- Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.
- We have no one but ourselves to blame for that.
- Bunun için kendimizden başka kimseyi suçlayamayız.
- I can't blame Tom for something that was Mary's fault.
- Mary'nin hatası olan bir şey için Tom'u suçlayamam.
- They blamed Tom for causing the accident.
- Onlar kazaya neden olduğu için Tom'u suçladı.
- Can you really blame me?
- Beni gerçekten suçlayabilir misin?
- Tom wouldn't blame you.
- Tom seni suçlamazdı.
- Tom blamed the failure on Mary.
- Tom başarısızlık için Mary'yi suçladı.
- Tom blamed Mary for all his problems.
- Tom tüm sorunları için Mary'yi suçladı.
- They blame Tom for everything.
- Her şey için Tom'u suçluyorlar.
- They blamed Tom for the failure.
- Arıza için Tom'u suçladılar.
- He blamed his teacher for his failure in the entrance examination.
- Giriş sınavındaki başarısızlığı için öğretmenini suçladı.
- Can you blame them?
- Onları suçlayabilir misin?
- Why blame her?
- Neden onu suçluyorsun?
- Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom başarısızlıkları için her zaman başkalarını suçlamaya çalışır.
- You can blame yourself.
- Kendini suçlayabilirsin.
- I think Tom blames himself.
- Bence Tom kendini suçluyor.
- Everybody blames you.
- Herkes seni suçluyor.
- I blame Tom for that.
- Bunun için Tom'u suçluyorum.
- Tom tried to blame me for everything.
- Tom her şey için beni suçlamaya çalıştı.
- Tom tried to blame someone else.
- Tom başka birini suçlamaya çalıştı.
- On the one hand, you are wrong, but on the other hand, I can't blame you for that.
- Bir yandan, hatalısınız ama diğer yandan, bunun için sizi suçlayamam.
- You can't blame yourself.
- Kendini suçlayamazsın.
- He blamed me for not coming.
- O gelmediğim için beni suçladı.
- Tom can't blame this on us.
- Tom bunun için bizi suçlayamaz.
- Tom blamed Mary for the problem.
- Tom sorun için Mary'yi suçladı.
- Nobody can blame you for falling in love with Tom.
- Kimse seni Tom'a aşık olduğun için suçlayamaz.
- You shouldn't blame him for being late.
- Geç kaldığı için onu suçlamamalısın.
- We can't blame them.
- Onları suçlayamayız.
- Tom blamed Mary for the accident that killed their son.
- Tom oğullarını öldüren kaza için Mary'yi suçladı.
- The opposition blames the government.
- Muhalefet, hükümeti suçluyor.
- You always blame things on Tom.
- Sen her zaman Tom'u suçlarsın.
- Layla beat herself up and blamed Fadil for it.
- Leyla kendini dövdü ve bunun için Fadıl'ı suçladı.
- I only have myself to blame.
- Sadece kendimi suçluyorum.
- Tom had no one but himself to blame.
- Tom'un kendisinden başka suçlayacağı kimse yoktu.
- You ought to blame yourself, not the others, for the failure.
- Başarısızlık için başkalarını değil, kendinizi suçlamalısınız.
- I've got only myself to blame.
- Sadece kendimi suçlamalıyım.
- She blames me for the fact that our married life isn't going well.
- Evlilik hayatımızın iyi gitmemesi için beni suçluyor.
- Tom blames Mary for John's death.
- Tom John'un ölümü için Mary'yi suçluyor.
- I blame them.
- Onları suçluyorum.
- She blamed it on me.
- O beni suçladı.
- Tom can't blame Mary for being angry.
- Tom kızdığı için Mary'yi suçlayamaz.
- Who could blame us?
- Bizi kim suçlayabilir ki?
- You're just looking for someone to blame.
- Sen sadece suçlayacak birini arıyorsun.
- He blamed his son for being careless.
- Dikkatsiz olduğu için oğlunu suçladı.
- Is there any way I can blame this on you?
- Seni suçlamamın bir yolu var mı?
- You always blame me for your unhappiness.
- Mutsuzluğun için hep beni suçluyorsun.
- They blamed him for the failure of the company.
- Şirketin başarısızlığı için onu suçladılar.
- She blamed it on me.
- Beni suçladı.
- Nobody can blame you for falling in love with Tom.
- Tom'a aşık olduğun için kimse seni suçlayamaz.
- Tom always blames Mary for everything.
- Tom her zaman her şey için Mary'yi suçluyor.
- Do you blame her?
- Onu suçluyor musunuz?
- We can't blame anyone else.
- Başka kimseyi suçlayamayız.
- Tom still blames you for Mary's death.
- Tom hala Mary'nin ölümü için seni suçluyor.
- You can't blame her for not knowing what she hasn't been taught.
- Ona öğretilmeyen şeyi bilmediği için onu suçlayamazsınız.
- Tom can't really blame Mary for getting angry.
- Tom kızdığı için gerçekten Mary'yi suçlayamıyor.
- I can't blame anyone but myself.
- Kendimden başka kimseyi suçlayamam.
- I never blamed you.
- Seni hiç suçlamadım.
- I can't blame Tom for being angry.
- Kızgın olduğu için Tom'u suçlayamam.
- You can't blame him for the accident.
- Kaza için onu suçlayamazsın.
- Tom blamed Mary for the accident that killed their son.
- Tom, oğullarının ölümüne neden olan kaza için Mary'yi suçladı.
- Nobody's going to blame you.
- Kimse seni suçlamayacak.
- You can't blame me for that.
- Bunun için beni suçlayamazsın.
- The right blamed the left and the left blamed the right and in the end nothing changed.
- Sağ solu, sol da sağı suçladı ve sonuçta hiçbir şey değişmedi.
- Tom blamed Mary for all their problems.
- Tom tüm sorunları için Mary'yi suçladı.
- You always try to blame somebody else.
- Her zaman başka birini suçlamaya çalışıyorsun.
- I've only got myself to blame.
- Sadece kendimi suçlayabilirim.
- Mary blamed Jack for leaving their children unattended.
- Mary, Jack'i çocuklarını gözetimsiz bıraktığı için suçladı.
- Can you really blame her?
- Gerçekten onu suçlayabilir misin?
- He blamed me for the accident.
- Kaza için beni suçladı.
- Tom says that he doesn't blame us.
- Tom bizi suçlamadığını söylüyor.
- Who could blame us?
- Bizi kim suçlayabilir?
- The opposition blames the government.
- Muhalefet hükümeti suçluyor.
- I can't say that I blame you.
- Seni suçladığımı söyleyemem.
- Blame your predecessor.
- Selefini suçla.
- Tom blamed Mary.
- Tom Mary'yi suçladı.
- A poor workman blames his tools.
- Beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış.
- Can you really blame him?
- Gerçekten onu suçlayabilir misin?
- I can't say I blame them.
- Onları suçladığımı söyleyemem.
- Who could blame me?
- Beni kim suçlayabilir?
- She blamed me for everything.
- O her şey için beni suçladı.
- I have no one to blame but myself.
- Kendimden başka suçlayacak hiç kimsem yok.
- You can't blame yourself for that.
- Bunun için kendini suçlayamazsın.
- Blame me for everything.
- Her şey için beni suçluyorsun.
- I can't even blame Tom.
- Tom'u suçlayamam bile.
- Tom doesn't blame you for anything.
- Tom herhangi bir şey için seni suçlamaz.
- Can you really blame them?
- Gerçekten onları suçlayabilir misin?
- What made you blame me?
- Beni suçlamana sebep olan ne?
- Don't try to blame this on Tom.
- Bunun için Tom'u suçlamaya çalışma.
- Why blame them?
- Neden onları suçluyorsun?
- They'll blame Tom for everything.
- Onlar her şey için Tom'u suçlayacak.
- I wouldn't blame Tom.
- Ben Tom'u suçlamazdım.
- Tom blames Mary for everything.
- Tom her şey için Mary'yi suçluyor.
- Don't try to blame this on him.
- Bunun için onu suçlamaya çalışma.
- You always try to blame somebody else.
- Hep başkasını suçlamaya çalışıyorsun.
- I wouldn't blame you.
- Seni suçlamıyorum.
- Nobody's going to blame you.
- Seni hiç kimse suçlamayacak.
- He told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Bana sözümden caydığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- Tom still says he doesn't blame me.
- Tom hâlâ beni suçlamadığını söylüyor.
- I guess I can't blame you.
- Sanırım seni suçlayamam.
- You can't blame me for being suspicious.
- Şüphelendiğim için beni suçlayamazsın.
- I couldn't blame you for that.
- Onun için seni suçlayamadım.
- You can't really blame Tom for that.
- Bunun için gerçekten Tom'u suçlayamazsın.
- It's hard to blame them.
- Onları suçlamak zor.
- You can't blame us for being curious.
- Meraklı olduğumuz için bizi suçlayamazsın.
- Why blame Tom?
- Neden Tom'u suçluyorsun?
- Tom blames us.
- Tom bizi suçluyor.
- You always blame things on Tom.
- Her zaman Tom'u suçluyorsun.
- You can't exactly blame Tom for what he did.
- Yaptığı şey için Tom'u suçlayamazsın.
- I blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladım.
- Tom didn't blame Mary.
- Tom Mary'yi suçlamadı.
- People blamed Tom for it.
- İnsanlar bunun için Tom'u suçladı.
- She blames me for the fact that our married life isn't going well.
- O evlilik hayatımızın iyi gitmediği gerçeği için beni suçluyor.
- Can you really blame me?
- Beni gerçekten suçlayabilir misiniz?
- Sami blamed Layla's bad lawyer.
- Sami, Layla'nın kötü avukatını suçladı.
- Tom has only himself to blame.
- Tom yalnız kendisini suçluyor.
- You need to blame somebody.
- Birini suçlaman gerekiyor.
- You can't blame her.
- Onu suçlayamazsın.
- I would never blame you.
- Seni asla suçlamadım.
- Tom still says he doesn't blame me.
- Tom hala beni suçlamadığını söylüyor.
- I can't blame them for hating us.
- Bizden nefret ettikleri için onları suçlayamam.
- Tom isn't the kind of person who blames others for his mistakes.
- Tom hataları için başkalarını suçlayan biri değil.
- You blamed others for your own failure.
- Kendi başarısızlığın için başkalarını suçladın.
- She blamed the damage on John.
- O zarar için John'u suçladı.
- She blamed John for the damage.
- Hasar için John'u suçladı.
- People blamed Tom for it.
- İnsanlar onun için Tom'u suçladı.
- Don't try to blame this on her.
- Bunun için onu suçlamaya çalışma.
- Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
- People always want to blame someone else for all their problems.
- İnsanlar tüm sorunları için hep başkalarını suçlamak isterler.
- You can't blame them for that.
- Onun için onları suçlayamazsın.
- The police need someone to blame.
- Polisin suçlayacak birine ihtiyacı var.
- I blame Tom for all of this.
- Tüm bunlar için Tom'u suçluyorum.
- Tom blamed Mary for what happened.
- Tom, olanlar için Mary'yi suçladı.
- Tom has nobody to blame but himself.
- Tom'un kendisinden başka suçlayacağı kimse yok.
- I have only myself to blame, I suppose.
- Sanırım sadece kendimi suçlayabilirim.
- You can't blame her for what she did.
- Yaptığı şey için onu suçlayamazsın.
- Can you really blame us?
- Gerçekten bizi suçlayabilir misin?
- I blame her.
- Onu suçluyorum.
- Tom says he doesn't blame Mary for what happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçlamadığını söylüyor.
- Tom blamed Mary instead of himself.
- Tom kendisi yerine Mary'yi suçladı.
- You can't blame a girl for trying.
- Çabaladığı için bir kızı suçlayamazsın.
- The manager blamed himself for the failure.
- Müdür, başarısızlık için kendini suçladı.
- I think Tom blames himself.
- Sanırım Tom kendini suçluyor.
- He blamed me for not coming.
- Gelmediğim için beni suçladı.
- The Liberals blamed the Conservatives, and the Conservatives blamed the Liberals.
- Liberaller Muhafazakârları, Muhafazakârlar da Liberalleri suçladı.
- You always blame me for your unhappiness.
- Mutsuzluğun için her zaman beni suçluyorsun.
- I wouldn't blame her.
- Onu suçlayamam.
- You ought to blame yourself, not the others, for the failure.
- Başarısızlık için diğerlerini değil kendini suçlamalısın.
- I have no one to blame but myself.
- Kendimden başka suçlayacak kimsem yok.
- Do you blame him?
- Onu mu suçluyorsunuz?
- We certainly can't blame you.
- Biz kesinlikle seni suçlayamayız.
- You can't blame us for being curious.
- Merak ettiğimiz için bizi suçlayamazsın.
- I had no one but myself to blame.
- Kendimden başka suçlayacak kimsem yoktu.
- You can't blame Tom for wanting to leave.
- Gitmek istediği için Tom'u suçlayamazsın.
- A poor workman blames his tools.
- Fakir bir işçi aletlerini suçluyor.
- I can't blame Tom.
- Tom'u suçlayamam.
- Tom blamed Mary for the project's failure.
- Tom projenin başarısızlığı için Mary'yi suçladı.
- Tom is mad at me and I can't say I blame him.
- Tom bana sinirli ama onu suçladığımı söyleyemem.
- Can you really blame Tom?
- Gerçekten Tom'u suçlayabilir misin?
- Are you going to blame me for this, too?
- Bunun için de beni mi suçlayacaksın?
- Tom tried to blame Mary for everything.
- Tom her şey için Mary'yi suçlamaya çalıştı.
- I can't blame Tom for not waiting.
- Beklemediği için Tom'u suçlayamam.
- I don't want to blame anyone.
- Kimseyi suçlamak istemiyorum.
- Why are you so quick to blame Tom?
- Neden Tom'u suçlamakta bu kadar acele ediyorsun?
- We can't blame anyone else.
- Başka birini suçlayamayız.
- They blamed President Hoover for their situation.
- Onlar kendi durumu için Başkan Hoover'ı suçladı.
- Tom said he didn't blame Mary for what happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçlamadığını söyledi.
- Do not blame me, I do not have anything to do with that video.
- Beni suçlamayın, o videoyla hiçbir ilgim yok.
- Tom blamed Mary for what happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçladı.
- I blame him for our failure in the negotiations.
- Görüşmelerdeki başarısızlığımız için onu suçluyorum.
- I wouldn't blame you if you hated me.
- Benden nefret etseydin seni suçlamazdım.
- Tom blames himself for what happened to Mary.
- Tom, Mary'ye olanlar için kendini suçluyor.
- He told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Sözümü tutmadığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- She blamed the damage on John.
- Hasar için John'u suçladı.
- Sami blamed me.
- Sami beni suçladı.
- Can you really blame them?
- Onları gerçekten suçlayabilir misin?
- On the one hand, you are wrong, but on the other hand, I can't blame you for that.
- Bir taraftan, hatalısın ama diğer taraftan, onun için seni suçlayamam.
- The teacher blamed her for the mistake.
- Öğretmeni hatadan dolayı onu suçladı.
- You can't blame Tom for the accident.
- Kazadan dolayı Tom'u suçlayamazsın.
- He blamed others for his own failure.
- Kendi başarısızlığı için başkalarını suçladı.
- We have no one to blame but ourselves.
- Kendimizden başka suçlayacak hiç kimsemiz yok.
- Children can't blame their parents.
- Çocuklar ailelerini suçlayamazlar.
- No one would blame you if you left right now.
- Hemen şimdi gidersen kimse seni suçlamaz.
- I can't blame Tom for not wanting to come.
- Gelmek istemediği için Tom'u suçlayamam.
- I can't even blame him.
- Onu suçlayamam bile.
- I'll blame it all on you.
- Ben de seni suçlayacağım.
- Who do we blame?
- Biz kimi suçluyoruz?
- He blames his failure on bad luck.
- Hatası için kötü şansını suçluyor.
- Do you blame us?
- Bizi mi suçluyorsunuz?
- Many Americans blamed Spain.
- Birçok Amerikalı İspanya'yı suçladı.
- They blamed themselves for being wrong.
- Hatalı oldukları için kendilerini suçladılar.
- Who else would you like to blame?
- Başka kimi suçlamak istersiniz?
- I can't blame them.
- Onları suçlayamam.
- Why blame the victim?
- Kurbanı neden suçluyorsun?
- You have only yourself to blame.
- Sadece kendini suçlayabilirsin.
- Maybe we should blame Tom for what we did.
- Belki yaptığımız için Tom'u suçlamalıyız.
- I guess I needed someone to blame.
- Sanırım suçlayacak birine ihtiyacım vardı.
- Can you blame Tom?
- Tom'u suçlayabilir misin?
- They just want someone to blame.
- Sadece suçlayacak birini istiyorlar.
- Why blame just Tom?
- Neden sadece Tom'u suçluyorsunuz?
- Tom blamed me for everything.
- Tom her şey için beni suçladı.
- I blame you, too.
- Ben de seni suçluyorum.
- You can't blame me for being curious.
- Merak ettiğim için beni suçlayamazsın.
- I wouldn't blame Tom.
- Tom'u suçlamazdım.
- I would never blame you.
- Seni asla suçlamam.
- You need to blame somebody.
- Birini suçlamalısın.
- I blame him.
- Onu suçluyorum.
- I guess I can't blame you after last night.
- Sanırım dün geceden sonra seni suçlayamam.
- The school administration blamed Tom.
- Okul yönetimi Tom'u suçladı.
- You can't blame them for that.
- Bunun için onları suçlayamazsın.
- Tom blamed Mary for all his problems.
- Tom bütün sorunları için Mary'yi suçladı.
- I didn't blame Tom.
- Tom'u suçlamadım.
- If you discover any problems on Tatoeba, you should go ahead and blame Sysko.
- Tatoeba'da herhangi bir sorunla karşılaşırsan, Sysko'yu suçlamalısın.
- Do you blame them?
- Onları suçluyor musun?
- I'll blame it all on Tom.
- Tüm bunlar için Tom'u suçlayacağım.
- Children often blame themselves when their parents divorce.
- Çocuklar ebeveynleri boşandığı zaman çoğunlukla kendilerini suçlarlar.
- I'm sure no one meant to blame you.
- Eminim kimse seni suçlamak istememiştir.
- Do not blame me, I do not have anything to do with that video.
- Beni suçlama, benim o video ile bir ilgim yok.
- I didn't blame Tom.
- Ben Tom'u suçlamadım.
- I can't blame him.
- Onu suçlayamam.
- The policeman blamed the accident on the driver.
- Polis, kaza için sürücüyü suçladı.
- Can you blame me?
- Beni suçlayabilir misin?
- I wouldn't blame them.
- Onları suçlamazdım.
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümünden seni suçlamıyor.
- Who could blame them?
- Onları kim suçlayabilir?
- Tom has only himself to blame.
- Tom sadece kendini suçluyor.
- Tom still blames you for Mary's death.
- Tom Mary'nin ölümü için hâlâ seni suçluyor.
- Can you blame her?
- Onu suçlayabilir misin?
- Tom tried to blame someone else.
- Tom başkasını suçlamaya çalıştı.
- You can't blame them.
- Onları suçlayamazsın.
- He blamed his failure on her.
- Başarısızlığı için onu suçladı.
- She blames us.
- O bizi suçluyor.
- Tom doesn't blame you for doing that.
- Tom bunu yaptığın için seni suçlamıyor.
- She blamed her little sister for everything.
- O her şey için küçük kız kardeşini suçladı.
- We have nobody to blame but ourselves.
- Kendimizden başka suçlayacak kimsemiz yok.
- People blamed General Grant.
- İnsanlar General Grant'ı suçladı.
- Why blame us?
- Neden bizi suçluyorsun?
- Can you blame her?
- Onu suçlayabilir misiniz?
- The right blamed the left and the left blamed the right and in the end nothing changed.
- Sağ solu suçladı, sol sağı suçladı ve sonunda hiçbir şey değişmedi.
- Who can blame you?
- Seni kim suçlayabilir?
- We can't blame Tom, can we?
- Tom'u suçlayamayız, değil mi?
- Can anybody blame Tom?
- Kimse Tom'u suçlayabilir mi?
- I wouldn't blame you if you preferred to leave.
- Gitmeyi tercih etseydin seni suçlamazdım.
- Can you really blame him?
- Onu gerçekten suçlayabilir misin?
- Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
- Tom blamed everyone except himself.
- Tom kendisi hariç herkesi suçladı.
- Can you really blame her?
- Onu gerçekten suçlayabilir misin?
- Layla blamed everything on Sami.
- Layla her şey için Sami'yi suçladı.
- No one would blame you if you left right now.
- Eğer şimdi gidersen kimse seni suçlamaz.
- Tom couldn't blame Mary for saying what she did.
- Tom, söylediklerini söylediği için Mary'yi suçlayamazdı.
- You can't blame Tom for wanting to spend time with Mary.
- Mary ile zaman geçirmek istediği için Tom'u suçlayamazsın.
- I won't blame you for this.
- Bunun için seni suçlamayacağım.
- The Liberals blamed the Conservatives, and the Conservatives blamed the Liberals.
- Liberaller Muhafazakarları suçladı ve Muhafazakarlar Liberalleri suçladı.
- Business leaders blamed it on Roosevelt.
- İş dünyası liderleri Roosevelt'i suçladı.
- Tom is mad at me and I can't say I blame him.
- Tom bana kızgın ve onu suçladığımı söyleyemem.
- Tom has nobody to blame but himself.
- Tom'un kendinden başka suçlayacağı kimse yok.
- Can you blame me for that?
- Bunun için beni suçlayabilir misin?
- You can't blame Tom for getting angry.
- Sinirlendiği için Tom'u suçlayamazsın.
- Tom has only himself to blame.
- Tom ancak kendini suçlayabilir.
- Tom can't blame Mary for being angry.
- Tom kızgın olduğu için Mary'yi suçlayamaz.
- No one can blame you for being a little scared.
- Biraz korktuğun için kimse seni suçlayamaz.
- Who could blame Tom?
- Tom'u kim suçlayabilir?
- I can't say I blame you.
- Seni suçladığımı söyleyemem.
- I blame you for this, Tom.
- Bunun için seni suçluyorum, Tom.
- Tom is looking for someone to blame.
- Tom suçlayacak birini arıyor.
- Tom blamed his parents.
- Tom ailesini suçladı.
- Tom doesn't blame Mary for what happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçlamıyor.
- Who can blame you?
- Seni kim suçlayabilir ki?
- They blamed Tom for causing the accident.
- Kazaya sebep olduğu için Tom'u suçladılar.
- I can't blame Tom for hating me.
- Benden nefret ettiği için Tom'u suçlayamam.
- She blamed me for everything.
- Her şey için beni suçladı.
- No one can blame you for being a little nervous.
- Biraz sinirlendiğin için kimse seni suçlayamaz.
- Don't try to blame this on me.
- Bunun için beni suçlamaya çalışma.
- Tom doesn't blame Mary.
- Tom Mary'i suçlamıyor.
- They blamed the driver for the accident.
- Kazadan dolayı sürücüyü suçladılar.
- Mary's husband doesn't blame her for his problems.
- Mary'nin kocası kendi sorunları için onu suçlamıyor.
- You blamed others for your own failure.
- Sen de kendi başarısızlığın için başkalarını suçladın.
- I can't say I blame Tom.
- Tom'u suçladığımı söyleyemem.
- Children often blame themselves when their parents divorce.
- Çocuklar, ebeveynleri boşandığında genellikle kendilerini suçlarlar.
- Do you blame me?
- Beni suçluyor musun?
- Don't try to blame this on us.
- Bunun için bizi suçlamaya çalışma.
- I can't blame you for being angry.
- Kızgın olduğun için seni suçlayamam.
- Tom didn't blame me.
- Tom beni suçlamadı.
- He blamed his teacher for his failure in the entrance examination.
- O giriş sınavında başarısızlığı için öğretmenini suçladı.
- It's hard to blame him.
- Onu suçlamak zor.
- No one would blame you for that.
- Bunun için hiç kimse seni suçlamazdı.
- Tom blamed Mary for that.
- Tom bunun için Mary'yi suçladı.
- The Democrats blamed the Republicans, and the Republicans blamed the Democrats.
- Demokratlar Cumhuriyetçileri, Cumhuriyetçiler de Demokratları suçladı.
- Sami still blames his abusive mother for his actions.
- Sami hâlâ yaptıkları için tacizci annesini suçluyor.
- I can't blame you for breaking your promise.
- Sözünden döndüğün için seni suçlayamam.
- She blamed him for all her problems.
- Tüm sorunları için onu suçladı.
- Tom blamed himself for Mary's death.
- Tom, Mary'nin ölümü için kendini suçladı.
- They just want someone they can blame.
- Onlar sadece suçlayabilecekleri birini istiyor.
- Tom doesn't blame Mary.
- Tom Mary'yi suçlamıyor.
- Tom always blames others for his mistakes.
- Tom her zaman hatalarından dolayı başkalarını suçluyor.
- My conscience does not blame me.
- Vicdanım beni suçlamıyor.
- For this reason, no one can blame Tom.
- Bu nedenle kimse Tom'u suçlayamaz.
- Tom had no one but himself to blame.
- Tom'un suçlamak için kendinden başka hiç kimsesi yoktu.
- Well, you can hardly blame Tom, can you?
- Tom'u suçlayamazsın, değil mi?
- Some people blame poverty for crime.
- Bazı insanlar suç için yoksulluğu suçluyor.
- He tried to blame me for everything.
- O her şey için beni suçlamaya çalıştı.
- Sami knew who to blame if he got caught.
- Sami yakalanırsa kimi suçlayacağını biliyordu.
- The manager blamed himself for the failure.
- Yönetici, başarısızlık için kendini suçladı.
- She blamed others for her own failure.
- Kendi başarısızlığı için başkalarını suçladı.
- If Tom is looking for someone to blame, it'll be Mary.
- Eğer Tom suçlayacak birini arıyorsa, bu Mary olacaktır.
- Tom didn't blame Mary for what happened.
- Tom olanlar için Mary'yi suçlamadı.
- People blamed Tom for it.
- İnsanlar Tom'u suçladılar.
- Tom blames Mary for all of his problems.
- Tom tüm sorunları için Mary'yi suçluyor.
- Sally continued to make excuses and blamed the dog.
- Sally bahaneler üretip durdu ve köpeği suçladı.
- Tom blamed everyone except himself.
- Tom kendisi dışında herkesi suçluyordu.
- I blame your beard.
- Sakalını suçluyorum.
- They should blame themselves.
- Onlar kendilerini suçlamalı.
- I wouldn't blame her.
- Ben olsam onu suçlamazdım.
- You can't blame her for not knowing what she hasn't been taught.
- Kendisine öğretilmeyen şeyleri bilmediği için onu suçlayamazsınız.
- Dan blamed Linda for causing him to be late.
- Dan geç kalmasına neden olduğu için Linda'yı suçladı.
- Dan blamed Linda for causing him to be late.
- Onun geç kalmasına sebep olduğu için Dan Linda'yı suçladı.
- Who do we blame?
- Kimi suçlayacağız?
- I can't say I blame Tom.
- Ben Tom'u suçladığımı söyleyemem.
- You shouldn't blame yourself.
- Kendini suçlamamalısın.
- He tried to blame me for everything.
- Her şey için beni suçlamaya çalıştı.
- You shouldn't blame him for being late.
- Geciktiği için onu suçlamamalısınız.
- Can you really blame Tom?
- Tom'u gerçekten suçlayabilir misin?
- The rower blames his oar.
- Kürekçi küreğini suçluyor.
- The police blamed the accident on the taxi driver.
- Polis, kaza için taksi şoförünü suçladı.
- Why blame the victim?
- Niye mağduru suçluyorsunuz?
- Why do you blame me for what happened?
- Olanlar için neden beni suçluyorsunuz?
- They should blame themselves.
- Kendilerini suçlamalıdırlar.
- They blamed President Hoover for their situation.
- İçinde bulundukları durum için Başkan Hoover'ı suçladılar.
- Tom blames me for everything.
- Tom her şey için beni suçluyor.
- Tom had only himself to blame for the failure.
- Başarısızlık için Tom sadece kendisini suçladı.
- Maybe we should blame Tom for what we did.
- Belki de yaptıklarımız için Tom'u suçlamalıyız.
- Blame me for everything.
- Her şey için beni suçlayın.
- Why blame me?
- Neden beni suçluyorsun?
- I blame Tom's friends.
- Tom'un arkadaşlarını suçluyorum.
- Sami blamed Layla for the crime.
- Sami cinayet için Layla'yı suçladı.
- You can't blame this on me.
- Bunun için beni suçlayamazsın.
- Tom blamed the teacher for his failure.
- Tom başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
- Blame this rain!
- Yağmuru suçla!
- We have nobody to blame but ourselves.
- Kendimizden başka suçlayacak hiç kimse yok.
- You can't blame this on us.
- Bizi suçlayamazsın.
- I can't even blame her.
- Onu suçlayamam bile.
- Tom blamed his mother for his problems.
- Tom sorunları için annesini suçladı.
- He blamed the teacher for his failure.
- Başarısızlığı için öğretmeni suçladı.
- You can blame me.
- Beni suçlayabilirsin.
- Do you blame Tom?
- Tom'u suçluyor musun?
- Do you blame yourself?
- Kendini mi suçluyorsun?
- He blamed me for the mistake.
- Hata için beni suçladı.
- You can't blame him.
- Onu suçlayamazsın.
- Tom blamed himself.
- Tom kendini suçladı.
- You can't blame Tom for doing what he did.
- Yaptığı şey için Tom'u suçlayamazsın.
- Tom said that it wasn't his fault and he blamed Mary instead.
- Tom kendi hatası olmadığını söyledi ve onun yerine Mary'yi suçladı.
- Can you really blame us?
- Bizi gerçekten suçlayabilir misin?
- They're going to blame Tom for this.
- Bunun için Tom'u suçlayacaklar.
- I won't blame you for this.
- Seni bunun için suçlamayacağım.
- Can you really blame me?
- Gerçekten beni suçlayabilir misin?
- Tom and Mary blamed themselves for everything that went wrong.
- Tom ve Mary yanlış giden her şey için kendilerini suçladılar.
- Do you blame her?
- Onu suçluyor musun?
- Why blame him?
- Neden onu suçluyorsun?
- No one would blame you for that.
- Kimse bunun için seni suçlamaz.
- Tom doesn't blame us.
- Tom bizi suçlamıyor.
- They blamed Tom for the failure.
- Onlar başarısızlık için Tom'u suçladı.
- You can't blame this whole thing on Tom.
- Tüm bu olanlar için Tom'u suçlayamazsın.
- Tom had only himself to blame for the failure.
- Tom başarısızlık için sadece kendini suçluyordu.
- You can't blame this problem on Tom.
- Bu sorun için Tom'u suçlayamazsın.
- He blamed others for his own failure.
- Kendi hatası için başkalarını suçladı.
- Tom told me that he couldn't blame me for breaking my promise.
- Tom bana sözümü tutmadığım için beni suçlayamayacağını söyledi.
- I can't blame you for breaking your promise.
- Sözünü tutmadığın için seni suçlayamam.
- The boss is looking for someone to blame.
- Patron suçlayacak birini arıyor.
- No one can blame you for being a little nervous.
- Biraz gergin olduğun için kimse seni suçlayamaz.
- Do you blame him?
- Onu suçluyor musun?
- Can you really blame Tom for choosing Mary over Alice?
- Alice yerine Mary'yi seçtiği için Tom'u gerçekten suçlayabilir misin?
- Layla blamed everything on Sami.
- Leyla her şey için Sami'yi suçladı.
- We have no one but ourselves to blame.
- Kendimizden başka suçlayacak kimsemiz yok.
- Why do you always blame me?
- Neden hep beni suçluyorsun?
- He blamed the accident on me.
- O, kazayla ilgili beni suçladı.
- Mary blamed Jack for leaving their children unattended.
- Mary, çocuklarını başıboş bıraktığı için John'u suçladı.
- Tom partially blames himself.
- Tom kısmen kendini suçluyor.
- I blame Tom for that.
- Onun için Tom'u suçluyorum.
- You can't really blame Tom for that.
- Bunun için Tom'u suçlayamazsın.
- Mary blamed herself.
- Mary kendini suçladı.
- I can't blame her.
- Onu suçlayamam.
- Tom blamed me for the accident.
- Tom kaza için beni suçladı.
- You can't blame Tom for wanting to spend time with Mary.
- Mary ile vakit geçirmek istediği için Tom'u suçlayamazsın.
- I can't blame you.
- Seni suçlayamam.
- We certainly can't blame you.
- Seni kesinlikle suçlayamayız.
- You can blame me for what happened.
- Olanlar için beni suçlayabilirsin.
- Tom and I blame ourselves.
- Tom ve ben kendimizi suçluyoruz.
- I blame Tom for what happened to all of us.
- Hepimizin başına gelenler için Tom'u suçluyorum.
- The policeman blamed the taxi driver for the accident.
- Polis kaza için taksi şoförünü suçladı.
- People blamed General Grant.
- İnsanlar General Grant'i suçladı.
- Are you going to blame me for this, too?
- Sen de bunun için beni suçlayacak mısın?
- Children can't blame their parents.
- Çocuklar anne ve babalarını suçlayamazlar.
- You can't blame Tom for the accident.
- Kaza için Tom'u suçlayamazsın.
- Can you blame him?
- Onu suçlayabilir misiniz?
- I know you still blame Tom for Mary's death.
- Mary'nin ölümü için hâlâ Tom'u suçladığını biliyorum.
- I hope that Tom doesn't blame us.
- Umarım Tom bizi suçlamaz.
- I can't blame Tom.
- Ben Tom'u suçlayamam.
- I blame Tom for this mess.
- Bu karmaşa için Tom'u suçluyorum.
- Tom doesn't know who to blame.
- Tom kimi suçlayacağını bilmiyor.
- Tom didn't blame Mary for hitting John.
- Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.
- Do you blame them?
- Onları mı suçluyorsunuz?
- Who else would you like to blame?
- Başka kimi suçlamak istersin?
- I'll blame it all on you.
- Tüm bunlar için seni suçlayacağım.
- They blamed the driver for the accident.
- Kaza için şoförü suçladılar.
- You blame Tom for everything.
- Her şey için Tom'u suçluyorsun.
- Tom wants to blame us.
- Tom bizi suçlamak istiyor.
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümü için sizi suçlamıyor.
- Tom blamed his failure on Mary.
- Tom kendi başarısızlığı için Mary'yi suçladı.
- Who could blame Tom?
- Tom'u kim suçlayabilir ki?
- Why are you so quick to blame Tom?
- Tom'u suçlamak için neden bu kadar hızlısın?
- Blame this rain!
- Bu yağmuru suçla!
- I can't blame you for what I've done.
- Yaptığım şey için seni suçlayamam.
- Why blame just Tom?
- Neden sadece Tom'u suçluyorsun?
- You can't blame me for trying.
- Denediğim için beni suçlayamazsın.
- Tom doesn't blame Mary for getting angry.
- Tom kızdığı için Mary'yi suçlamıyor.
- Everybody blames me for my careless mistake.
- Dikkatsizce yaptığım hata için herkes beni suçluyor.
- You can't blame this on us.
- Bunun için bizi suçlayamazsın.
- I can't blame Tom for that.
- Bunun için Tom'u suçlayamam.
- I myself am to blame for my own mistakes, no one else.
- Kendi hatalarım için kendimi suçluyorum, başkasını değil.
- Tom blames you for the death of his wife.
- Tom karısının ölümü için seni suçluyor.
- I know you blame me for Tom's death.
- Tom'un ölümü için beni suçladığını biliyorum.
- She blamed John for the damage.
- O, zarar için John'u suçladı.
- Blame it on the weather.
- Havayı suçla.
- If you need to blame someone, blame Tom and me.
- Birini suçlaman gerekiyorsa, Tom ve beni suçla.
- People blamed Tom.
- İnsanlar Tom'u suçladı.
- I wouldn't blame you.
- Seni suçlamazdım.
- He blamed me for the accident.
- O, kaza için beni suçladı.
- Tom can blame no one but himself.
- Tom kendinden başka kimseyi suçlayamaz.
- I'm not going to blame you.
- Seni suçlamayacağım.
- She blamed her little sister for everything.
- Her şey için küçük kız kardeşini suçladı.
- Tom can't blame anyone but himself.
- Tom kendinden başka kimseyi suçlayamaz.
- Mary's husband doesn't blame her for his problems.
- Mary'nin kocası sorunları için onu suçlamıyor.
- Tom told Mary not to blame herself for what had happened.
- Tom, Mary'ye olanlar için kendini suçlamamasını söyledi.
- They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
- Can anybody blame Tom?
- Herhangi biri Tom'u suçlayabilir mi?
- Why do you blame me for what happened?
- Olanlar için niçin beni suçluyorsun?
- He blamed me for the mistake.
- O, hata için beni suçladı.
- No one would blame you for that.
- Bunun için kimse seni suçlayamaz.
- It's a poor workman who blames his tools.
- Aletlerini suçlayan işçi, kötü bir işçidir.
- Tom can blame no one but himself.
- Tom kendinden başka hiç kimseyi suçlayamaz.
- I couldn't blame you for that.
- Bunun için seni suçlayamam.
- We have no one but ourselves to blame.
- Suçlamak için kendimizden başka hiç kimsemiz yok.
- You have no one but yourself to blame.
- Kendinden başka suçlayacak kimsen yok.
- I blame Tom.
- Tom'u suçluyorum.
- Do you blame us?
- Bizi suçluyor musun?
- If you need to blame someone, blame Tom and me.
- Birini suçlaman gerekiyorsa, Tom'u ve beni suçla.
- Tom was wrong to blame Mary for the accident.
- Tom kaza için Mary'yi suçlamakla hata etti.
- They blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladılar.
- They blamed George for the failure.
- Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.
- I wouldn't blame him.
- Ben olsam onu suçlamazdım.
- Tom blames you for everything.
- Tom her şey için seni suçluyor.
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümü için seni suçlamıyor.
- Who do you blame?
- Kimi suçluyorsun?
- Be careful not to blame the wrong person.
- Yanlış kişiyi suçlamamaya dikkat et.
- Tom blames Mary for John's death.
- Tom, John'un ölümü için Mary'yi suçluyor.
- You're just looking for someone to blame.
- Yalnızca suçlayacak birini arıyorsun.
- They blamed George for the failure.
- Başarısızlık için George'u suçladılar.
- Tom blames Mary for his mistakes.
- Tom hataları için Mary'yi suçluyor.
- The teacher blamed her for the mistake.
- Öğretmen hata için onu suçladı.
- She blames us.
- Bizi suçluyor.
- Tom didn't blame us for what we said.
- Tom söylediklerimiz için bizi suçlamadı.
- You can't blame me.
- Beni suçlayamazsın.
- He blamed the failure on his brother.
- Başarısızlık için erkek kardeşini suçladı.
- Even Tom couldn't blame Mary for everything.
- Tom bile her şey için Mary'yi suçlayamazdı.
- If you consider his age, then you can't blame him for his actions.
- Yaşını göz önünde bulundurursanız, davranışları için onu suçlayamazsınız.
- I can't blame Tom for being angry.
- Öfkeli olduğu için Tom'u suçlayamam.
- Don't try to blame this on them.
- Bunun için onları suçlamaya çalışma.
- I have only myself to blame.
- Sadece kendimi suçluyorum.
- Tom doesn't blame Mary for being mad.
- Tom kızdığı için Mary'yi suçlamıyor.
- I can't blame you for dreaming.
- Hayal kurduğun için seni suçlayamam.
- Do you blame Tom?
- Tom'u mu suçluyorsun?
- It's hard to blame Tom.
- Tom'u suçlamak zor.
- You can't blame a guy for trying.
- Denediği için bir adamı suçlayamazsın.
- Who could blame her?
- Onu kim suçlayabilir?
- Tom doesn't blame you for anything.
- Tom hiçbir şey için seni suçlamıyor.
- I blame no one but myself.
- Kendimden başka kimseyi suçlamıyorum.
- Why do you always blame me?
- Neden her zaman beni suçluyorsun?
- Tom didn't blame himself.
- Tom kendini suçlamadı.
- I can't blame you for that.
- Bunun için seni suçlayamam.
- Who could blame him?
- Onu kim suçlayabilir?
Show More (513)
|
|
- The Commission has suggested the blame lies with the Member States.
- Komisyon, suçun Üye Devletlerde olduğunu öne sürmüştür.
- Now is not the time to apportion blame or point fingers.
- Şimdi suçu paylaştırmanın ya da parmakla göstermenin zamanı değil.
- KFOR therefore shares the blame for developments in Macedonia and the outbreaks of fresh conflict.
- KFOR bu nedenle Makedonya'daki gelişmelerin ve yeni çatışma patlaklarının suçunu paylaşmaktadır.
- It has to begin with the outbreak itself, with what actually happened and with the apportionment of blame.
- Salgının kendisiyle, gerçekte ne olduğuyla ve suçun paylaştırılmasıyla başlamalıdır.
- Conversely, Hanan Ashrawi lays all the blame with Israel.
- Buna karşılık Hanan Ashrawi tüm suçu İsrail'e atıyor.
- Who is to blame, the rich countries or the poor ones?
- Kimin suçu var, zengin ülkelerin mi yoksa yoksul ülkelerin mi?
- The Commission has suggested the blame lies with the Member States.
- Komisyon, suçun Üye Devletlerde olduğunu ileri sürmüştür.
- The cook is not to blame, nor is the cleaner.
- Aşçının ya da temizlikçinin bir suçu yok.
- So we need a ruling whereby those who are to blame can be held to account under the polluter-pays principle.
- Bu nedenle kirleten öder ilkesi kapsamında suçu olanların hesap vermesini sağlayacak bir karara ihtiyacımız var.
- Apportioning blame makes no proper contribution to achieving jointly-agreed objectives.
- Suçu paylaştırmak, ortaklaşa kararlaştırılan hedeflere ulaşılmasına uygun bir katkı sağlamaz.
- Mr Bernié is not to blame for this as it was a matter for the previous committee.
- Bu konuda Bay Bernié'nin bir suçu yok çünkü bu konu bir önceki komitenin meselesiydi.
- In this matter, a large proportion of the blame must be apportioned to the banks and financial institutions.
- Bu konuda suçun büyük bir kısmı bankalara ve finans kuruluşlarına yüklenmelidir.
- It has to begin with the outbreak itself, with what actually happened and with the apportionment of blame.
- Salgının kendisiyle, gerçekte ne olduğuyla ve suçun paylaştırılmasıyla başlamak gerekir.
- They too must take their share of the blame.
- Onlar da paylarına düşen suçu üstlenmelidir.
- The cook is not to blame, nor is the cleaner.
- Aşçının ya da temizlikçinin bir suçu yoktur.
- We now know that the bulk of the blame for this tragic affair lies with the State, with the world of politics.
- Artık biliyoruz ki bu trajik olayda suçun büyük bir kısmı devlete, siyaset dünyasına aittir.
- I also think that too much blame is being apportioned to the Commission and not enough to the Member States.
- Ayrıca Komisyon'a çok fazla suç atıldığını ve Üye Devletlere yeterince suç atılmadığını düşünüyorum.
- I am not concerned here with apportioning blame to one side or another, but with finding solutions.
- Ben burada suçu bir tarafa ya da diğerine yüklemekle değil, çözüm bulmakla ilgileniyorum.
- And the fall guy takes the blame.
- Ve tüm suç günah keçisine kalır.
- Don't try to blame this on us.
- Suçu bize atmaya çalışmayın.
- Tom always blames somebody else for his mistakes.
- Tom hataları için hep başkalarını suçlar.
- You can't blame it all on Tom.
- Bütün suçu Tom'un üzerine atamazsın.
- Don't try to blame this on me.
- Suçu bana atmaya çalışmayın.
- Don’t you try and blame this on him.
- Suçu onun üzerine atmaya çalışma.
- I am to blame.
- Benim suçum.
- I'll take the whole blame.
- Bütün suçu üstleneceğim.
- Tom is wrong to lay the blame on Mary.
- Tom suçu Mary'nin üzerine atarak hata yapıyor.
- You can't blame it all on Tom.
- Bütün suçu Tom'a atamazsın.
- You can't blame all your bad luck on Tom.
- Bütün kötü şansının suçunu Tom'a atamazsın.
- Tom blamed it on Mary.
- Tom suçu Mary'nin üzerine attı.
- A bad workman always blames his tools.
- Beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur.
- Tom always blames others for his mistakes.
- Tom hataları için hep başkalarını suçlar.
- Crap in front of the stove and blame it on fate.
- Sobanın önünde sıç ve suçu kadere at.
- You cannot put the entire blame on me!
- Tüm suçu bana yükleyemezsin!
- Nobody was to blame for the accident.
- Kazada kimsenin suçu yoktu.
- Don't blame this on me.
- Suçu bana atmayın.
- I couldn't let you take all the blame.
- Bütün suçu senin üstlenmene izin veremezdim.
- A bad tradesman blames his tools.
- Kötü bir esnaf aletlerini suçlar.
- The children were not to blame for the accident.
- Kazada çocukların bir suçu yoktu.
- Tom tried to put the blame on me.
- Tom suçu benim üzerime atmaya çalıştı.
- You cannot put the entire blame on me!
- Bütün suçu bana yükleyemezsin!
- Tom always blames me for everything.
- Tom her zaman her şey için beni suçlar.
- Jessica took all the blame on herself.
- Jessica tüm suçu üzerine aldı.
- Don't put the blame on me!
- Suçu benim üstüme atma!
- I'll take the blame.
- Suçu ben üstleneceğim.
- Don't blame it on the weather!
- Suçu havaya atma!
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümüyle ilgili sana suç atmıyor.
- Let's put the blame where it belongs.
- Suçu ait olduğu yere koyalım.
- He fixed the blame on his friends.
- Suçu arkadaşlarına attı.
- Tom always blames somebody else for his mistakes.
- Tom hataları için hep başka birini suçlar.
- You're to blame.
- Senin suçun.
- Don't try to blame this on him.
- Suçu ona atmaya çalışmayın.
- Tom said that he wasn't to blame.
- Tom suçun kendisinde olmadığını söyledi.
- We're to blame.
- Bizim suçumuz.
- Don't blame it on Tom.
- Suçu Tom'a atma.
- Tom is wrong to lay the blame on Mary.
- Tom suçu Mary'ye yüklemekle hata ediyor.
- Tom tried to pin the blame on Mary.
- Tom suçu Mary'ye yüklemeye çalıştı.
- Tom is wrong to lay the blame on Mary.
- Tom suçu Mary'ye yüklediği için hatalıdır.
- Don't try to blame this on them.
- Suçu onlara atmaya çalışmayın.
- I take the blame.
- Suçu ben üstleniyorum.
- Tom blames me for everything.
- Tom her şey için beni suçlar.
- All share the blame.
- Herkes suçu paylaşıyor.
- He is just passing the blame onto others.
- Suçu başkalarının üzerine atıyor sadece.
- Don't blame it on her.
- Suçu ona atma.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
- Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun bir kısmını paylaşıyorsun.
- A bad tradesman blames his tools.
- Kötü bir tüccar aletlerini suçlar.
- Don't try to blame this all on me.
- Bütün suçu bana atmaya çalışma.
- Tom is not to blame.
- Tom'un suçu yok.
- We're to blame.
- Suç bizim.
- If something goes wrong, just blame it on the translator.
- Eğer bir şeyler ters giderse, suçu çevirmene at gitsin.
- The blame lies elsewhere.
- Suç başka yerde.
- He fixed the blame on his friends.
- Suçu arkadaşlarının üzerine attı.
- He put the blame upon me.
- O suçu üzerime attı.
- He is just passing the blame onto others.
- Suçu başkalarına atıyor.
- They put the blame on me.
- Suçu bana attılar.
- I took the blame.
- Suçu ben üstlendim.
- The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Müfettişler suçu pilota yüklemeye çalıştılar.
- You're just trying to shift blame away from yourself.
- Sen sadece suçu kendinden uzaklaştırmaya çalışıyorsun.
- Who's to blame?
- Kimin suçu?
- Jim is no more to blame than you are.
- Jim'in senden daha fazla suçu yok.
- Markku at any rate is not to blame.
- Markku'nun hiçbir suçu yok.
- Tom shifted the blame to me.
- Tom suçu bana attı.
- Don't blame it on us.
- Suçu bize atma.
- Who or what has the blame?
- Neyin veya kimin suçu?
- Don't try to blame this all on me.
- Tüm suçu bana yüklemeye çalışma.
- I'm going to figure out a way to blame this on Tom.
- Bunun suçunu Tom'a atmanın bir yolunu bulacağım.
- I know where the blame goes.
- Suçun nereye gittiğini biliyorum.
- Jessica took all the blame on herself.
- Jessica bütün suçu üstüne aldı.
- Tom tried to pin the blame on Mary.
- Tom suçu Mary'nin üzerine atmaya çalıştı.
- Don't blame this on them.
- Suçu onlara atmayın.
- The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Müfettişler suçu pilotun üzerine yıkmaya çalıştılar.
- Tom is to blame as well.
- Tom'un da suçu var.
- I can't let you take the blame.
- Suçu senin üstlenmene izin veremem.
- A poor workman blames his tools.
- Zavallı bir işçi aletlerini suçlar.
- Tom isn't to blame.
- Tom'un bir suçu yok.
- I am to blame.
- Suç bende.
- A bad workman blames his tools.
- Kötü bir işçi aletlerini suçlar.
- Don't put the blame on me!
- Suçu bana atma!
- What he did was like taking a crap by the stove and then blaming it on fate.
- Yaptığı şey sobanın yanına sıçıp sonra da suçu kadere atmak gibi bir şeydi.
- Don't try to blame this on her.
- Suçu ona atmaya çalışmayın.
- Tom blamed it on me.
- Tom suçu benim üzerime attı.
- He put the blame upon me.
- Suçu benim üzerime o attı.
- No one's to blame.
- Kimsenin suçu yok.
- A bad workman always blames his tools.
- Kötü bir işçi her zaman aletlerini suçlar.
- She's not to blame.
- Onun suçu yok.
- Don't try to blame this on Tom.
- Suçu Tom'a atmaya çalışma.
- Tom wants us to take the blame for this.
- Tom bunun suçunu bizim üstlenmemizi istiyor.
- Tom tried to put the blame on me.
- Tom suçu benim üstüme yıkmaya çalıştı.
- Don't blame this on us.
- Suçu bize atmayın.
- Bill took the blame for the loss.
- Kaybın suçunu Bill üstlendi.
Show More (107)
|