|
- Recently, everything seems boring to me.
- Son zamanlarda her şey bana sıkıcı geliyor.
- Tom's speech wasn't as boring as I thought it would be.
- Tom'un konuşması düşündüğüm kadar sıkıcı değildi.
- Boston is boring.
- Boston sıkıcıdır.
- This book is interesting, but boring.
- Bu kitap ilginç ama sıkıcı.
- This party is boring.
- Bu parti çok sıkıcı.
- Tom is boring.
- Tom sıkıcıdır.
- That looks so excruciatingly boring.
- Dayanılmaz derecede sıkıcı görünüyor.
- He read a boring novel.
- Sıkıcı bir roman okudu.
- Tom is the most boring person I know.
- Tom tanıdığım en sıkıcı insan.
- Your story is boring.
- Hikayen çok sıkıcı.
- That book was so boring that I couldn't finish it.
- O kitap o kadar sıkıcıydı ki bitiremedim.
- Is chemistry a boring subject?
- Kimya sıkıcı bir ders mi?
- As a matter of fact, his lecture was boring.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onun dersi sıkıcı.
- The lecture was boring.
- Ders çok sıkıcıydı.
- You are the most boring person I know.
- Tanıdığım en sıkıcı insansın.
- His lectures are terribly boring.
- Dersleri fena halde sıkıcı.
- It just sounds boring.
- Kulağa sıkıcı geliyor.
- Tom is the most boring person I know.
- Tom tanıdığın en sıkıcı insan.
- This movie is boring.
- Bu film sıkıcı.
- It's boring to watch.
- İzlemek sıkıcı.
- This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantastik kitap gerçekten gösterişli büyülerden oluşuyor ve bu da onu sıkıcı yapıyor.
- She was boring.
- O sıkıcıydı.
- I hope Tom's speech isn't boring.
- Umarım Tom'un konuşması sıkıcı değildir.
- Do you think Tom is boring?
- Sence Tom sıkıcı mı?
- Don't be a bore.
- Sıkıcı olma.
- It's incredibly boring.
- İnanılmaz sıkıcı.
- Today's lesson was boring.
- Bugünkü ders sıkıcıydı.
- The class taught by Tom was boring.
- Tom'un verdiği ders sıkıcıydı.
- Theater is boring.
- Tiyatro sıkıcıdır.
- Your life is boring and uninteresting.
- Senin hayatın çok sıkıcı ve yavan.
- Tom is the most boring person I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en sıkıcı kişidir.
- All these movies are boring.
- Tüm bu filmler sıkıcı.
- The party was boring, so I left early.
- Parti sıkıcıydı, ben de erken ayrıldım.
- What a boring task!
- Ne sıkıcı bir görev!
- It's better to be crazy than to be boring.
- Sıkıcı olmaktansa deli olmak daha iyidir.
- I liked boring jokes, too.
- Ben de sıkıcı şakaları severdim.
- It was rather boring.
- Oldukça sıkıcıydı.
- Korea is never boring, it's always exciting.
- Kore asla sıkıcı değildir, her zaman heyecan vericidir.
- This party is kind of boring, don't you think?
- Bu parti biraz sıkıcı, sence de öyle değil mi?
- If it weren't for music, the world would be a boring place.
- Müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- Isn't it boring?
- O sıkıcı değil mi?
- The professor's boring lecture put me to sleep.
- Profesörün sıkıcı dersi beni uyuttu.
- That was exceptionally boring.
- Bu son derece sıkıcıydı.
- I warned you about how boring that class would be.
- O dersin ne kadar sıkıcı olacağı hakkında seni uyardım.
- It was such a boring speech that I fell asleep.
- O kadar sıkıcı bir konuşmaydı ki, uyuyakaldım.
- This party is kind of boring, don't you think?
- Bu parti biraz sıkıcı, öyle değil mi?
- This village is boring.
- Bu köy sıkıcı.
- Tom did not find the story boring.
- Tom hikayeyi sıkıcı bulmadı.
- You are boring.
- Çok sıkıcısın.
- Tom's speech was so boring that several people in the audience fell asleep.
- Tom'un konuşması o kadar sıkıcıydı ki dinleyiciler arasında uyuyakalanlar oldu.
- This is boring.
- Bu çok sıkıcı.
- Tom was boring, but Mary wasn't.
- Tom sıkıcıydı ama Mary değildi.
- I told you this was going to be boring.
- Bunun sıkıcı olacağını sana söyledim.
- That was exceptionally boring.
- O son derece sıkıcıydı.
- It's a boring little place in the middle of nowhere.
- Çok ıssız bir bölgede sıkıcı küçük bir yer.
- Baseball is a strange and boring game.
- Beyzbol tuhaf ve sıkıcı bir oyun.
- It is extremely boring.
- Acayip sıkıcı.
- I'm stuck in a rut in my boring job and need to do something new.
- Sıkıcı işimde sıkışıp kaldım ve yeni bir şeyler yapmalıyım.
- This is kind of boring.
- Bu biraz sıkıcı.
- It's boring to stay at home.
- Evde kalmak sıkıcı.
- Last weekend was boring for me.
- Geçen hafta sonu benim için sıkıcıydı.
- Nothing is more boring than traveling long distances by car.
- Hiçbir şey uzun mesafeleri arabayla gitmek kadar sıkıcı olamaz.
- The show was so boring that Ann and I fell asleep.
- Gösteri o kadar sıkıcıydı ki Ann ve ben uyuyakaldık.
- This won't be boring.
- Bu sıkıcı olmayacak.
- This is a boring book.
- Bu sıkıcı bir kitap.
- This is boring.
- Bu sıkıcı.
- The fishermen think it isn't boring to jog.
- Balıkçılar koşu yapmanın sıkıcı olmadığını düşünüyor.
- School is boring.
- Okul çok sıkıcı.
- Is chemistry a boring subject?
- Kimya sıkıcı bir konu mu?
- Why are conventional language classes so boring?
- Neden geleneksel dil dersleri bu kadar sıkıcı?
- Life in a small town is boring.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
- Tom golfü seviyor ama Mary yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
- That game is boring.
- Bu oyun çok sıkıcı.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan verici, ama kırsal sıkıcı.
- The movie was so boring I fell asleep.
- Film o kadar sıkıcıydı ki uyuyakalmışım.
- Tom said I was boring.
- Tom sıkıcı olduğumu söyledi.
- Cocktail parties can be boring.
- Kokteyl partileri sıkıcı olabilir.
- Was she really boring?
- Gerçekten sıkıcı mıydı?
- Golf is boring.
- Golf sıkıcıdır.
- I think Tom is boring.
- Tom'un sıkıcı olduğunu düşünüyorum.
- Tom isn't boring.
- Tom sıkıcı değil.
- Baseball is a strange and boring game.
- Beyzbol garip ve sıkıcı bir oyun.
- Why is my life so boring?
- Neden benim hayatım bu kadar sıkıcı?
- Was he really boring?
- O gerçekten sıkıcı mıydı?
- I never said you were boring.
- Sıkıcı olduğunu hiç söylemedim.
- Recently, everything seems boring to me.
- Son zamanlarda, her şey bana sıkıcı görünüyor.
- For my wife, the place was terribly boring, for me, that was the heaven itself.
- Karım için mekân çok sıkıcıydı, benim içinse adeta cennetti.
- All the boys thought Carol was a boring person.
- Bütün çocuklar Carol'ın sıkıcı biri olduğunu düşünüyordu.
- I've gotten tired of watching this boring game.
- Bu sıkıcı oyunu izlemekten yoruldum.
- My old job was extremely boring.
- Eski işim son derece sıkıcıydı.
- It's one of the most boring cities in the world.
- Dünyanın en sıkıcı şehirlerinden biri.
- That looks so excruciatingly boring.
- O çok şiddetli şekilde sıkıcı görünüyor.
- Was I really boring?
- Gerçekten sıkıcı mıydım?
- I prefer a quieter, even boring, location for our next meeting.
- Bir sonraki buluşmamız için daha sessiz, hatta sıkıcı bir yeri tercih ederim.
- Boston is boring.
- Boston sıkıcı.
- This place is boring.
- Bu yer sıkıcıdır.
- Tom wasn't as boring as I thought he'd be.
- Tom olacağını düşündüğüm kadar sıkıcı değildi.
- I think that his novel is boring.
- Bence onun romanı sıkıcı.
- This type of person is boring.
- Bu tip insanlar sıkıcıdır.
- It's boring to do that.
- Bunu yapmak sıkıcı.
- Is perfection boring?
- Mükemmellik sıkıcı mı?
- What a boring task!
- Ne sıkıcı bir vazife!
- I think his novel is boring.
- Bence romanı sıkıcı.
- Life in a small town is boring.
- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
- Tom was boring.
- Tom sıkıcıydı.
- It's kind of boring.
- Bu biraz sıkıcı.
- I usually never finish reading books that I find boring.
- Ben genellikle sıkıcı bulduğum kitapları okumayı asla bitirmem.
- Guard duty is boring.
- Koruma görevi sıkıcıdır.
- Boxing is boring.
- Boks sıkıcıdır.
- I don't think Tom was boring.
- Tom'un sıkıcı olduğunu sanmıyorum.
- This party is boring.
- Bu parti sıkıcı.
- It was the most boring trip of my entire life.
- Hayatım boyunca en sıkıcı geziydi.
- The games were all boring.
- Oyunların hepsi sıkıcıydı.
- Tom and Mary are boring.
- Tom ve Mary sıkıcı.
- It was boring.
- Çok sıkıcıydı.
- The lecture was as boring as watching grass grow.
- Konferans çimlerin büyümesini izlemek kadar sıkıcıydı.
- Dinner was incredibly boring.
- Akşam yemeği son derece sıkıcıydı.
- I told you this was going to be boring.
- Sana bunun sıkıcı olacağını söylemiştim.
- All the boys thought Carol was a boring person.
- Bütün erkek çocukları Carol'un sıkıcı bir kişi olduğunu düşünüyordu.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
- Eskiden Twitter kullanırdım ama sonra biraz sıkıcı buldum ve kullanmayı bıraktım.
- This game is boring.
- Bu oyun çok sıkıcı.
- My friends always say I'm too reserved, but my family always says I'm too boring.
- Arkadaşlarım, çok çekingen olduğumu söylerler iken; ailem ise hep, çok sıkıcı olduğumu iddia eder.
- Yesterday I became a god, but found that a bit boring, so today I became a devil.
- Dün bir tanrı oldum, fakat bunu biraz sıkıcı buldum ki bugün bir şeytan oldum.
- This article was boring.
- Bu makale sıkıcıydı.
- The fishermen think it isn't boring to jog.
- Balıkçılar koşmanın sıkıcı olmadığını düşünüyor.
- It gets boring after a while.
- Bir süre sonra sıkıcılaşmaya başlar.
- Speaking your native language is easy, yet boring.
- Ana dilini konuşmak kolay ama sıkıcı.
- If it were not for books, life would be boring.
- Kitaplar olmasa hayat sıkıcı olurdu.
- It's going to be boring if I don't do something.
- Bir şeyler yapmazsam sıkıcı olacak.
- It was so boring that I almost yawned.
- O kadar sıkıcıydı ki neredeyse esnedim.
- You are such a boring person.
- Sen çok sıkıcı birisin.
- That book was boring, so I stopped reading halfway through.
- O kitap sıkıcıydı, bu yüzden okumayı yarıda kestim.
- Tom told me that he thought Mary was boring.
- Tom bana Mary'nin sıkıcı olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Facebook is boring.
- Facebook sıkıcı.
- This game is really boring.
- Bu oyun gerçekten sıkıcı.
- The movie was long and boring.
- Film uzun ve sıkıcıydı.
- Is this book boring?
- Bu kitap sıkıcı mı?
- Your story is boring.
- Hikayen sıkıcı.
- Tom did not find the story boring.
- Tom, hikayeyi sıkıcı bulmadı.
- The film is boring.
- Film sıkıcı.
- Skip the boring chapters.
- Sıkıcı bölümleri geç.
- It's probably going to be boring to do that.
- Bunu yapmak muhtemelen sıkıcı olacak.
- Today is a boring day.
- Bugün sıkıcı bir gün.
- It's really boring.
- Gerçekten sıkıcı.
- Sami's stories are anything but boring.
- Sami'nin hikâyeleri sıkıcıdan başka bir şey değil.
- Everything else is boring.
- Başka her şey sıkıcı.
- If it were not for books, life would be boring.
- Eğer kitaplar olmasaydı, hayat sıkıcı olurdu.
- That was really boring.
- Bu gerçekten sıkıcıydı.
- TV's boring today.
- TV bugün sıkıcı.
- Isn't talking about dreams boring?
- Rüyalar hakkında konuşmak sıkıcı değil mi?
- It's slow and boring.
- Yavaş ve sıkıcı.
- It's kind of boring.
- Biraz sıkıcı.
- Boxing is boring.
- Boks yapmak sıkıcı.
- Were you really boring?
- Gerçekten sıkıcı mıydın?
- This game is really boring.
- Bu maç gerçekten çok sıkıcı.
- You are the most boring person I know.
- Sen tanıdığım en sıkıcı insansın.
- Why am I always so boring?
- Neden hep bu kadar sıkıcıyım?
- Tom found the book Mary had given him quite boring.
- Tom, Mary'nin ona verdiği kitabı oldukça sıkıcı buldu.
- It was so boring that I almost yawned.
- O kadar sıkıcıydı ki neredeyse esniyordum.
- As a matter of fact, his lecture was boring.
- Aslına bakarsanız, dersi sıkıcıydı.
- His speech got awfully boring.
- Konuşması son derece sıkıcıydı.
- This book is boring.
- Bu kitap çok sıkıcıdır.
- I think golf is boring to watch.
- Bence golf izlemek sıkıcıdır.
- Tom is likely to be boring.
- Tom sıkıcı olabilir.
- Everything else is boring.
- Diğer her şey sıkıcı.
- Why are conventional language classes so boring?
- Geleneksel dil dersleri neden bu kadar sıkıcı?
- That game is boring.
- Bu oyun sıkıcı.
- That was really boring.
- O gerçekten sıkıcıydı.
- Tom's party was boring.
- Tom'un partisi sıkıcıydı.
- Baseball is boring.
- Beyzbol sıkıcıdır.
- It was rather boring.
- O oldukça sıkıcıydı.
- This place is boring.
- Burası çok sıkıcı.
- How boring!
- Ne kadar sıkıcı!
- I liked boring jokes, too.
- Ben de sıkıcı esprileri seviyordum.
- This book is boring.
- Bu kitap sıkıcı.
- Tom is boring, isn't he?
- Tom sıkıcı, değil mi?
- I think golf is boring to watch.
- Bence golf izlemek sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
- Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- Staying at home is boring.
- Evde kalmak sıkıcı.
- It's probably going to be boring to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak sıkıcı olacak.
- This video is boring.
- Bu video sıkıcı.
- Tom told me that I'm boring.
- Tom bana sıkıcı olduğumu söyledi.
- Yesterday I became a god, but found that a bit boring, so today I became a devil.
- Dün bir tanrı oldum, ama bunu biraz sıkıcı buldum, bu yüzden bugün bir şeytan oldum.
- Sami's stories are anything but boring.
- Sami'nin hikâyeleri sıkıcı değil.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
- Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbol biraz yavaş ve sıkıcı sayılabilir.
- This task was incredibly boring.
- Bu görev inanılmaz bir biçimde sıkıcıydı.
- It is extremely boring.
- Çok sıkıcı.
- School is boring.
- Okul sıkıcıdır.
- I find it boring everything I do not fall in love with.
- Aşık olmadığım her şeyi sıkıcı buluyorum.
- Korea is never boring, it's always exciting.
- Korece sıkıcı değildir, o her zaman heyecan vericidir.
- TV's boring today.
- Bugün televizyon sıkıcı.
- I can't settle for this boring life.
- Bu sıkıcı hayata razı olamam.
- It was boring.
- O sıkıcıydı.
- It was the most boring trip of my entire life.
- Hayatımın en sıkıcı yolculuğuydu.
- It's boring to wait for a train.
- Tren beklemek sıkıcı.
- This lesson is boring.
- Bu ders çok sıkıcı.
- The lecture was boring.
- Ders sıkıcıydı.
- This is a boring movie.
- Bu sıkıcı bir film.
- I thought it was just going to be another boring day at school.
- Okulda yine sıkıcı bir gün olacak sanıyordum.
- It's one of the most boring cities in the world.
- Dünyadaki en sıkıcı kentlerden biridir.
- All the films are boring.
- Bütün filmler sıkıcı.
- It's boring to wait for a train.
- Tren beklemek çok sıkıcı.
- This game is boring.
- Bu oyun sıkıcı.
- You are boring.
- Sıkıcısın.
- It'll be boring if I don't do something.
- Bir şey yapmazsam sıkıcı olacak.
- That book was boring, so I stopped reading halfway through.
- Kitap sıkıcıydı, bu yüzden yarısında okumayı bıraktım.
- Cocktail parties can be boring.
- Kokteyl partileri sıkıcı olabiliyor.
- I know Tom is boring.
- Tom'un sıkıcı olduğunu biliyorum.
- My old job was extremely boring.
- Benim eski işim son derece sıkıcıydı.
- It was so boring that I almost yawned.
- O kadar sıkıcıydı ki neredeyse esneyecektim.
- The party was really boring.
- Parti gerçekten sıkıcıydı.
- I found the book boring.
- Kitabı sıkıcı buldum.
- Tom found the book Mary had given him quite boring.
- Tom Mary'nin ona verdiği kitabı oldukça sıkıcı buldu.
- Honestly, his speeches are always boring.
- Dürüst olmak gerekirse, onun konuşmalarını her zaman sıkıcı.
- It's a boring word.
- Sıkıcı bir kelime.
- This sentence is boring.
- Bu cümle sıkıcı.
- I hadn't realized how boring Tom was.
- Tom'un ne kadar sıkıcı olduğunu fark etmemiştim.
- That movie was really boring.
- O film gerçekten sıkıcıydı.
- The class taught by Tom was boring.
- Tom'un dersi sıkıcıydı.
- California is boring.
- Kaliforniya sıkıcı.
- This book is too boring for me.
- Bu kitap benim için çok sıkıcı.
- Tom's speech was so boring that several people in the audience fell asleep.
- Tom'un konuşması öyle sıkıcıydı ki seyircilerden birkaç kişi uyuyakaldı.
- It's boring to stay at home.
- Evde kalmak sıkıcıdır.
- Lately I've been finding everything boring.
- Son zamanlarda her şeyi sıkıcı buluyorum.
- This city is boring.
- Bu şehir sıkıcı.
- That book was so boring that I couldn't finish it.
- O kitap o kadar sıkıcıydı ki onu bitiremedim.
- The party was boring, so I decided to leave.
- Parti sıkıcıydı, ben de gitmeye karar verdim.
- Learning foreign languages is boring.
- Yabancı dil öğrenmek sıkıcıdır.
- Why is my life so boring?
- Benim hayatım neden bu kadar sıkıcı?
- You are such a boring person.
- Sen böyle sıkıcı bir kişisin.
- Learning foreign languages is boring.
- Yabancı dilleri öğrenme sıkıcıdır.
- It was long and boring.
- Uzun ve sıkıcıydı.
- I think that his novel is boring.
- Onun romanının sıkıcı olduğunu düşünüyorum.
- The feast was so boring that I took flight almost immediately.
- Ziyafet o kadar sıkıcıydı ki hemen kaçtım.
- It's slow and boring.
- O yavaş ve sıkıcı.
- Dinner was incredibly boring.
- Akşam yemeği inanılmaz bir şekilde sıkıcıydı.
- This game is really boring.
- Bu oyun gerçekten çok sıkıcı.
- Normality is boring.
- Normallik sıkıcıdır.
- Is the book boring?
- Kitap sıkıcı mı?
- My job is boring.
- İşim sıkıcı.
- I hope I wasn't boring.
- Umarım sıkıcı olmamışımdır.
- I hope it wasn't too boring.
- Umarım çok sıkıcı olmamıştır.
- I think Tom is boring.
- Bence Tom sıkıcı.
- Staying home is boring.
- Evde kalmak sıkıcı.
- Honestly, his speeches are always boring.
- Dürüst olmak gerekirse, konuşmaları her zaman sıkıcıdır.
- At least it wasn't boring.
- En azından sıkıcı değildi.
- This movie's boring.
- Bu film çok sıkıcı.
- Learning foreign languages is boring.
- Yabancı diller öğrenmek sıkıcıdır.
- Staying at home is boring.
- Evde kalmak sıkıcıdır.
- All the films are boring.
- Filmlerin hepsi sıkıcı.
- Skip the boring chapters.
- Sıkıcı bölümleri atla.
- Music is boring.
- Müzik sıkıcıdır.
- For my wife, the place was terribly boring, for me, that was the heaven itself.
- Eşim için bu yer son derece sıkıcıydı, benim içinse cennetin ta kendisiydi.
- The lecture was really boring.
- Ders gerçekten sıkıcıydı.
- This task was incredibly boring.
- Bu görev inanılmaz sıkıcıydı.
- Tom is the most boring person I've ever met.
- Tom tanıdığım en sıkıcı insan.
- Without music, the world would be a boring place.
- Müzik olmasaydı, dünya sıkıcı bir yer olurdu.
- They're boring.
- Sıkıcıdırlar.
- The party was awfully boring.
- Parti çok sıkıcıydı.
- I don't think my life is boring.
- Yaşamımın sıkıcı olduğunu sanmıyorum.
- This town is boring.
- Bu kasaba sıkıcı.
- I have a boring job.
- Sıkıcı bir işim var.
- This book is interesting, but boring.
- Bu kitap ilginç ama sıkıcıdır.
- It's a boring word.
- Bu sıkıcı bir söz.
- Doing homework is extremely boring.
- Ödev yapmak oldukça sıkıcı.
- Symmetry is boring.
- Simetri sıkıcıdır.
- I've gotten tired of watching this boring game.
- Bu sıkıcı oyunu izlemekten usandım.
- My first day in the university was rather boring.
- Üniversitedeki ilk günüm oldukça sıkıcıydı.
- I thought this was just going to be another boring day at the office.
- Bunun da ofiste sıkıcı bir gün olacağını düşünmüştüm.
- My job is dull and boring.
- Benim görevim donuk ve sıkıcı.
- Isn't it boring?
- Sıkıcı değil mi?
- The game was slow, and it was also boring.
- Oyun yavaştı ve aynı zamanda sıkıcıydı.
- This book is really boring.
- Bu kitap gerçekten sıkıcı.
- The party was boring, so I decided to leave.
- Parti sıkıcı olduğundan ayrılmaya karar verdim.
- This novel is boring.
- Bu roman sıkıcı.
- Doing homework is extremely boring.
- Ev ödevi yapmak çok sıkıcı.
- The movie was so boring I fell asleep.
- Film öyle sıkıcıydı ki uyuyakaldım.
- It's boring on the moon.
- Ay'da olmak sıkıcı.
- It's a boring little place in the middle of nowhere.
- Orası hiçliğin ortasında sıkıcı küçük bir yerdir.
- So boring was the lecture that he fell asleep.
- Ders o kadar sıkıcıydı ki uyuyakaldı.
- Was he really boring?
- Gerçekten sıkıcı mıydı?
- Tom is likely to be boring.
- Tom muhtemelen sıkıcı olacak.
- I usually never finish reading books that I find boring.
- Sıkıcı bulduğum kitapları okumayı asla bitirmem.
- This lesson is boring.
- Bu ders sıkıcı.
- They're boring.
- Onlar sıkıcı.
- This job is kind of boring.
- Bu iş biraz sıkıcı.
- The city is exciting, but the countryside is boring.
- Şehir heyecan vericidir ama kırsal kesim sıkıcıdır.
- The meeting wasn't as boring as I thought it would be.
- Toplantı düşündüğüm kadar sıkıcı değildi.
- Was I really boring?
- Ben gerçekten sıkıcı mıydım?
- She was boring.
- Sıkıcıydı.
- Tom wasn't as boring as I thought he'd be.
- Tom düşündüğüm kadar sıkıcı değildi.
- People often lie about what they did on the weekend, so their friends won't realize how boring they really are.
- İnsanlar genellikle hafta sonu ne yaptıkları hakkında yalan söylerler, böylece arkadaşları gerçekte ne kadar sıkıcı olduklarını fark etmezler.
- The party was boring, so I left early.
- Parti sıkıcıydı, o yüzden erken ayrıldım.
- It's going to be boring if I don't do something.
- Bir şey yapmazsam bu sıkıcı olacak.
- Tom is quite boring, isn't he?
- Tom oldukça sıkıcı, değil mi?
- Want to do something boring?
- Sıkıcı bir şey yapmak ister misin?
- This game is really boring.
- Bu maç gerçekten sıkıcı.
- The lecture was as boring as watching paint dry.
- Ders, boyanın kurumasını izlemek kadar sıkıcıydı.
- You're really boring.
- Gerçekten sıkıcısın.
- Tom found the book Mary had given him quite boring.
- Tom, Mary'nin ona verdiği kitabı bir hayli sıkıcı buldu.
- Waiting is boring.
- Beklemek sıkıcıdır.
- The party was awfully boring.
- Parti son derece sıkıcıydı.
- The lecture was as boring as watching grass grow.
- Ders, çimenlerin büyümesini izlemek kadar sıkıcıydı.
- I'm stuck in a rut in my boring job and need to do something new.
- Sıkıcı işimde rutine bağladım ve yeni bir şey yapmam gerekiyor.
- Was he really boring?
- O hakikaten sıkıcı mıydı?
- She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time.
- Akşamı sıkıcı ve bayık, kısacası tam bir zaman kaybı olarak gördü.
- The lecture was really boring.
- Ders gerçekten de sıkıcıydı.
- Do you think I'm boring?
- Sıkıcı olduğumu mu düşünüyorsun?
- My friends always say I'm too reserved, but my family always says I'm too boring.
- Arkadaşlarım her zaman çok çekingen olduğumu söyler, ama ailem her zaman çok sıkıcı olduğumu söyler.
- The show was so boring that Ann and I fell asleep.
- Gösteri o kadar sıkıcıydı ki Ann ve ben uykuya daldık.
- I hadn't realized how boring Tom was.
- Tom'un ne kadar sıkıcı olduğunu fark etmedim.
- This movie's boring.
- Bu film sıkıcı.
- I warned you about how boring that class would be.
- O dersin ne kadar sıkıcı olacağı konusunda seni uyarmıştım.
- All these movies are boring.
- Bütün bu filmler sıkıcı.
- I am boring.
- Ben sıkıcıyım.
Show More (316)
|