| 1 |
collapse |
çökmek |
v. |
|
- The website collapsed as soon as the sales started.
- Satışlar başlar başlamaz internet sitesi çöktü.
- The roof collapsed even after we supported it with several beams.
- Birkaç kirişle desteklediğimiz halde çatı çöktü.
- He collapsed on a chair and fell asleep.
- Bir sandalyeye çöktü ve uykuya daldı.
- ICES has advised that the stock of hake is in danger of collapse.
- ICES, berlam balığı rezervlerinin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirmiştir.
- More and more stocks are threatened by collapse.
- Giderek daha fazla stok çökme tehlikesiyle karşı karşıya.
- It was meant to collapse during the first few hours of battle.
- Savaşın ilk birkaç saatinde çökmesi gerekiyordu.
- This position does not contradict the perception that the stock is in danger of collapse.
- Bu tutum, rezervin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu algısıyla çelişmemektedir.
- This position does not contradict the perception that the stock is in danger of collapse.
- Bu tutum, hissenin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu algısıyla çelişmemektedir.
- Since the year 2000, the situation has dramatically worsened and the stocks are threatened with collapse.
- Durum 2000 yılından bu yana çarpıcı bir şekilde kötüleşti ve rezervler çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
- The committee is counting the angels dancing on the end of a pin while the industry gradually collapses.
- Komite, sektör yavaş yavaş çökerken bir toplu iğnenin ucunda dans eden melekleri sayıyor.
- It starts by identifying the lower limit below which scientists regard a stock as threatened with collapse.
- Bilim adamlarının bir stokun çökme tehdidi altında olduğunu düşündükleri alt sınırı belirleyerek başlar.
- We are dealing with this issue against a background of collapsing fish stocks throughout the European Union.
- Bu konuyu, Avrupa Birliği genelinde balık rezervlerinin çöktüğü bir arka planda ele alıyoruz.
- If we cannot do things adequately to help that industry it will collapse.
- Eğer bu sektöre yardım etmek için gerekenleri yapamazsak sektör çökecektir.
- We have too many vessels chasing fewer and fewer fish, with some stocks in a state of total collapse.
- Giderek daha az balığın peşinde koşan çok sayıda teknemiz var ve bazı rezervler tamamen çökmüş durumda.
- We are dealing with this issue against a background of collapsing fish stocks throughout the European Union.
- Bu konuyu Avrupa Birliği genelinde balık rezervlerinin çöktüğü bir ortamda ele alıyoruz.
- If they go, the whole industry will collapse.
- Eğer onlar giderse, tüm endüstri çökecektir.
- In recent years, this has even led to the collapse of several national economies on these two continents.
- Son yıllarda bu durum, bu iki kıtadaki bazı ulusal ekonomilerin çökmesine bile yol açmıştır.
- Our goal cannot be to diet to the point of collapse.
- Amacımız çökme noktasına gelene kadar diyet yapmak olamaz.
- That would not benefit any of us and would not benefit fish stocks, which are nearing collapse.
- Bunun hiçbirimize faydası olmayacağı gibi, çökmek üzere olan balık rezervlerine de faydası olmayacaktır.
- Indeed, given that it ushers in a new order, the one previously in place is bound to collapse.
- Aslında yeni bir düzen getirdiğine göre, daha önce yürürlükte olan düzenin çökmesi kaçınılmazdır.
- Since the year 2000, the situation has dramatically worsened and the stocks are threatened with collapse.
- Durum 2000 yılından bu yana dramatik bir şekilde kötüleşti ve rezervler çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
- The Council common position will unravel, and collapse.
- Konsey'in ortak tutumu çözülecek ve çökecektir.
- This could cause the total collapse of a successful online business.
- Bu, başarılı bir çevrimiçi işletmenin tamamen çökmesine neden olabilir.
- This could cause the total collapse of a successful online business.
- Bu, başarılı bir çevrimiçi işletmenin tamamen çökmesine sebep olabilir.
- If there's a big earthquake, the house could really collapse!
- Büyük bir deprem olursa ev gerçekten çökebilir!
- Will our civilization collapse one day?
- Medeniyetimiz bir gün çökecek mi?
- It's going to collapse.
- Çökecek.
- It's going to collapse.
- Bu çökecek.
- The country's economy is about to collapse.
- Ülkenin ekonomisi çökmek üzeredir.
- It's up to the engineers to make sure that this tunnel doesn't collapse.
- Bu tünelin çökmemesini sağlamak mühendislere bağlı.
- Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system.
- Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal önlemler alıyor.
- The house seemed about to collapse at any moment.
- Ev her an çökmek üzere gibi görünüyordu.
- The house was on the verge of collapse.
- Ev, çökmek üzereydi.
- If this city collapses, the current humanitarian crisis can turn into a complete catastrophe.
- Eğer bu şehir çökerse, mevcut insani kriz tam bir felakete dönüşebilir.
- Will our civilization collapse one day?
- Uygarlığımız bir gün çöker mi?
- This building is about to collapse.
- Bu bina çökmek üzere.
- The roof is about to collapse.
- Çatı çökmek üzere.
- Will the entire financial system collapse soon?
- Tüm finansal sistem yakında çökecek mi?
- If this city collapses, the current humanitarian crisis can turn into a complete catastrophe.
- Eğer bu şehir çökerse, şu anki insani kriz tam bir felakete dönüşebilir.
- Will the entire financial system collapse soon?
- Yakında tüm finansal sistem çöker mi?
- Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgan ve ekonomik bir şok yaşarsa tamamen çökebilir.
- The tower is going to collapse.
- Kule çökecek.
- The country's economy is about to collapse.
- Ülke ekonomisi çökmek üzere.
- The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda yapılmış çok katlı yapıları çökme tehlikesindeler.
- It's up to the engineers to make sure that this tunnel doesn't collapse.
- Bu tünelin çökmeyeceğinden emin olmak mühendislere kalmış.
- The buildings are old and about to collapse.
- Binalar eski ve çökmek üzereler.
- As soon as he gets home he collapses on the settee and watches football on TV.
- Eve gelir gelmez kanepeye çöküp televizyonda futbol izliyor.
- The burning building was about to collapse.
- Yanan bina çökmek üzereydi.
- Our country's infrastructure is fragile, and it may collapse entirely if it suffers an economic shock.
- Ülkemizin altyapısı kırılgandır ve ekonomik bir şok geçirirse tamamen çökebilir.
Show More (46)
|
| 2 |
collapse |
çöküş |
n. |
|
- There was an inexplicable collapse in gold prices.
- Altın fiyatlarında açıklanamayan bir çöküş yaşandı.
- The International Council for the Exploration of the Sea claims that hake stocks are on the verge of collapse.
- Uluslararası Deniz Araştırmaları Konseyi, berlam balığı rezervlerinin çöküşün eşiğinde olduğunu iddia ediyor.
- What is the cause of this collapse?
- Bu çöküşün nedeni nedir?
- We can debate the causes of the collapse at Cancún.
- Cancún'daki çöküşün nedenlerini tartışabiliriz.
- We want the Commission to investigate the causes of this collapse of the species.
- Komisyon'un türlerin bu çöküşünün nedenlerini araştırmasını istiyoruz.
- The way in which he is now tackling it beggars all belief and is bringing his country to the brink of collapse.
- Şu anda bu meseleyi ele alış biçimi tüm inançları alt üst etmekte ve ülkesini çöküşün eşiğine getirmektedir.
- The serious financial crisis in 1997 brought Albania to the verge of total collapse as a state.
- 1997'deki ciddi mali kriz Arnavutluk'u bir devlet olarak tamamen çöküşün eşiğine getirdi.
- The worst thing is that those causing the collapse, particularly the US, have no alternative to offer.
- En kötüsü de başta ABD olmak üzere çöküşe neden olanların sunabilecekleri hiçbir alternatifin olmamasıdır.
- That does not sound like a species on the verge of collapse.
- Bu, çöküşün eşiğindeki bir türe benzemiyor.
- We want the Commission to investigate the causes of this collapse of the species.
- Komisyonun türlerin bu çöküşünün nedenlerini araştırmasını istiyoruz.
- The collapse of Aer Lingus simply cannot be permitted.
- Aer Lingus'un çöküşüne izin verilemez.
- However, we also understand that the two species at most serious risk of collapse are cod and northern hake.
- Bununla birlikte, en ciddi çöküş riski altında olan iki türün morina ve kuzey berlam balığı olduğunu da anlıyoruz.
- However, we also understand that the two species at most serious risk of collapse are cod and northern hake.
- Bununla birlikte, en ciddi çöküş riski altında olan iki türün morina ve kuzey berlam balığı olduğunu da biliyoruz.
- The collapse of liberal dogmas is becoming increasingly apparent.
- Liberal dogmaların çöküşü giderek daha belirgin hale geliyor.
- The news was all about the collapse of the Soviet Union.
- Haberler Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle ilgiliydi.
- The Cold War ended with the collapse of the Soviet Union.
- Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sona ermiştir.
- The Cold War ended with the collapse of the Soviet Union.
- Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sona erdi.
- The news was all about the collapse of the Soviet Union.
- Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.
Show More (15)
|
| 3 |
collapse |
yere yığılmak |
v. |
|
- She suddenly fainted, but I managed to hold her before she collapsed.
- Aniden bayıldı ama yere yığılmadan önce onu tutmayı başardım.
- Tom walked a few steps, and then collapsed.
- Tom birkaç adım yürüdü ve sonra yere yığıldı.
- Tom collapsed to the ground.
- Tom yere yığıldı.
- Tom collapsed on the floor.
- Tom yere yığıldı.
- Tom collapsed and died instantly.
- Tom yere yığıldı ve anında öldü.
- Mary collapsed in tears.
- Mary gözyaşları içinde yere yığıldı.
- He collapsed on the floor.
- Yere yığıldı.
- He collapsed because of the heat.
- Sıcaktan dolayı yere yığıldı.
- Tom just collapsed.
- Tom yere yığıldı.
Show More (6)
|
| 4 |
collapse |
yıkılmak |
v. |
|
- The house collapsed in an earthquake.
- Depremde ev yıkıldı.
- There was an earthquake and our hotel collapsed.
- Deprem oldu ve otelimiz yıkıldı.
- The bridge collapsed when one of the cables snapped.
- Kablolardan biri kopunca köprü yıkıldı.
- Sami's house collapsed.
- Sami'nin evi yıkıldı.
- The brick wall collapsed on itself.
- Tuğla duvar kendi üzerine yıkıldı.
- The brick wall collapsed on itself.
- Tuğla duvar kendiliğinden yıkıldı.
- Many survivors were rescued from the rubble of the collapsed building.
- Yıkılan binanın enkazından birçok kişi sağ olarak kurtarıldı.
Show More (4)
|
| 5 |
collapse |
yıkılma |
n. |
|
- The heaven and earth shook, followed by a collapsing sound.
- Yer ve gök sarsıldı, ardından bir yıkılma sesi duyuldu.
- If there's a big earthquake, the house could really collapse!
- Eğer büyük bir deprem olursa, ev gerçekten yıkılabilir!
- The old bridge is in danger of collapse.
- Eski köprü yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
- The house seemed about to collapse at any moment.
- Ev her an yıkılacakmış gibi görünüyordu.
- The house was on the verge of collapse.
- Ev yıkılmanın eşiğindeydi.
- The tower is going to collapse.
- Kule yıkılmak üzere.
Show More (3)
|
| 6 |
collapse |
çökme |
n. |
|
- The building collapsed seconds after the dynamite went off.
- Dinamit patladıktan saniyeler sonra bina çöktü.
- The heaven and earth shook, followed by a collapsing sound.
- Gök ve yer sarsıldı, ardından bir çökme sesi geldi.
- This building is on the verge of collapsing.
- Bu bina çökmenin eşiğinde.
Show More (0)
|
| 7 |
collapse |
düşmek |
v. |
|
- This led to the collapse of cost prices and a rise in retail price.
- Bu durum maliyet fiyatlarının düşmesine ve perakende fiyatlarının artmasına yol açmıştır.
- The government collapsed after a vote in parliament.
- Parlamentodaki bir oylamadan sonra hükümet düştü.
Show More (-1)
|
| 8 |
collapse |
baygınlık |
n. |
|
- Our teacher suffered a collapse this morning, but she is well now.
- Öğretmenimiz bu sabah baygınlık geçirmişti ama şimdi durumu iyi.
Show More (-2)
|
| 9 |
collapse |
katlanmak |
v. |
|
- All four sides of this camp table collapse, so it can fit in your car.
- Bu kamp masasının dört tarafı da katlanabiliyor, bu sayede arabanıza sığabilir.
Show More (-2)
|
| 10 |
collapse |
arızalanma |
n. |
|
- We are experiencing a system collapse - please try again later.
- Sistemimizde bir arızalanma mevcuttur; lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Show More (-2)
|
| 11 |
collapse |
(fiyat) düşmek |
v. |
|
- The price of rice collapsed from excess supply.
- Pirinç fiyatı arz fazlası nedeniyle düştü.
Show More (-2)
|
| 12 |
collapse |
sönmek |
v. |
|
- Stars are big, because they're hot; when their fuel is exhausted, they collapse.
- Yıldızlar büyüktür, çünkü sıcaktırlar; yakıtları tükendiğinde sönerler.
Show More (-2)
|
| 13 |
collapse |
yığılmak |
v. |
|
- As soon as he gets home he collapses on the settee and watches football on TV.
- Eve gelir gelmez kanepeye yığılır ve televizyonda futbol izler.
Show More (-2)
|
