|
- In a far-off desert or in the centre of Brussels, if the factory blows up, scores of workers will lose their lives.
- Uzak bir çölde ya da Brüksel'in merkezinde fabrika havaya uçarsa çok sayıda işçi hayatını kaybedecektir.
- You only have to think of the nomadic groups in the desert.
- Sadece çöldeki göçebe grupları düşünmeniz yeterli.
- They might also take care not to litter the Iraqi desert with depleted uranium.
- Onlar da Irak çöllerini seyreltilmiş uranyumla kirletmemeye özen gösterebilirler.
- They thought they had exiled the WTO to the desert.
- DTÖ'yü çöle sürgün ettiklerini düşünüyorlardı.
- We should not make them into sanctuaries, or into deserts.
- Onları sığınaklara ya da çöllere dönüştürmemeliyiz.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün yanı sıra yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Sadece birkaç hafta içinde, binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları yemyeşil sulak bir otlağa dönüşür.
- A new capital city is rising in the eastern desert.
- Doğu çölünde yeni bir başkent yükseliyor.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün yanı başındaki yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- Dubai offers a different golf experience on the green fields beside the desert.
- Dubai, çölün hemen dibindeki yemyeşil sahalarda farklı bir golf deneyimi sunuyor.
- My intention is to color this desert in green.
- Benim niyetim bu çölü yemyeşil yapmak.
- My intention is to color this desert in green.
- Niyetim bu çölü yemyeşil hale getirmek.
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Binlerce kilometre karelik çöl yalnızca birkaç hafta içinde sulak ve yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
- The sun shined, and the sand of the desert seemed warm.
- Güneş parlıyordu ve çölün kumu sıcak görünüyordu.
- Deserts are unpleasant places to live.
- Çöller yaşanması hoş olmayan yerlerdir.
- Crossing that desert is dangerous.
- O çölü geçmek tehlikeli.
- Camels are often used to travel in the desert.
- Develer genellikle çölde seyahat etmek için kullanılır.
- This is a desert.
- Burası bir çöl.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
- Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The desert had its own music.
- Çölün kendine has bir müziği vardı.
- It is an arid region, almost a desert.
- Bu kurak bir bölge, neredeyse bir çöl.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
- Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe katlandılar.
- Sami's car was found abandoned in the desert.
- Sami'nin arabası çölde terk edilmiş halde bulundu.
- They turned a desert into a green garden.
- Bir çölü yeşil bir bahçeye dönüştürdüler.
- There's no water at all in this desert.
- Bu çölde hiç su yok.
- We got lost in the desert with no water or food.
- Su ve yiyecek olmadan çölde kaybolduk.
- She likes dogs so much that even in the desert she feeds dirty dogs.
- Köpekleri o kadar çok seviyor ki çölde bile kirli köpekleri besliyor.
- Sami got lost in the desert.
- Sami çölde kayboldu.
- Layla died alone in the desert.
- Leyla çölde yalnız başına öldü.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kum üzerindeki beş saatten sonra ufukta bir çöl serabı gibi görünen bir şey görmeye başladı.
- Sami lost his way in the desert.
- Sami çölde yolunu kaybetti.
- A vulture is circling above the desert.
- Çölün üzerinde bir akbaba dolaşıyor.
- We saw what looked like an oasis in the desert.
- Çölde bir vahanın nasıl bir şey olduğunu gördük.
- John preached in the Desert of Judea.
- Yahya, Yahudiye çölü'nde vaaz verdi.
- This desert looks like a different planet.
- Bu çöl sanki başka bir gezegenmiş gibi duruyor.
- He survived the crash, only to die in the desert.
- Kazadan kurtuldu ama bu sefer de çölde öldü.
- Camels are the ships of the deserts.
- Develer çöllerin gemileridir.
- Those tribes inhabit the desert all year round.
- O kabileler tüm yıl boyunca çölde yaşarlar.
- Stuck in the middle of the desert, Layla wished she would die.
- Çölün ortasında kalan Leyla ölmeyi diledi.
- A third of the earth's surface is desert.
- Dünya yüzeyinin üçte biri çöldür.
- There's a lot of sand in the desert.
- Çölde çok kum var.
- There's a lot of sand in the desert.
- Çölde çok fazla kum var.
- The stillness of the desert overwhelmed me.
- Çölün durgunluğu beni bunalttı.
- Tom got lost in the desert and was rescued by Bedouins.
- Tom çölde kayboldu ve Bedeviler tarafından kurtarıldı.
- Your gift was like discovery of an oasis in the midst of a desert.
- Hediyeniz çölün ortasında bir vaha keşfetmek gibiydi.
- The holy writings come from desert people.
- Kutsal yazılar çöl insanlarından gelir.
- I hate the desert.
- Çölden nefret ediyorum.
- They explored the desert in quest of buried treasure.
- Gömülü hazinenin peşinde çölü araştırdılar.
- The Sahara is the largest desert in the world.
- Dünyanın en büyük çölü Sahra'dır.
- This is an animal found in that desert.
- Bu, o çölde bulunan bir hayvandır.
- Driving across desert landscapes can be dangerous when the summer temperatures are high.
- Yaz sıcaklıkları yüksek olduğunda çöl arazilerinde araba kullanmak tehlikeli olabilir.
- The holy writings come from desert people.
- Kutsal yazılar, çöl insanlarından geliyor.
- In the desert, camels are more important than cars for transportation.
- Çölde, ulaşım için develer arabalardan daha önemlidir.
- Tom died after stepping on a scorpion in the desert.
- Tom çölde bir akrebe bastıktan sonra öldü.
- The kangaroo mouse lives in the Nevada desert.
- Kanguru faresi Nevada çölünde yaşar.
- Tom drove along a desert road.
- Tom bir çöl yolu boyunca sürdü.
- Sami's car was found abandoned in the desert.
- Sami'nin arabası çölde terk edilmiş bulundu.
- A vast desert lay before us.
- Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.
- A vulture is circling above the desert.
- Bir akbaba çölün üstünde dönüyor.
- In the desert, water is worth its weight in gold.
- Çölde su, ağırlığınca altın değerindedir.
- This desert looks like a different planet.
- Bu çöl farklı bir gezegene benziyor.
- Tom and Mary rode on camels through the desert.
- Tom ve Mary çölde develere biniyorlardı.
- That desert looks like the surface of the moon.
- O çöl, ay yüzeyi gibi görünüyor.
- Bedouins live in the desert.
- Bedeviler çölde yaşar.
- She likes dogs so much that even in the desert she feeds dirty dogs.
- O, köpekleri o kadar çok sever ki çölde bile kirli köpekleri besler.
- The Sahara is the largest desert in the world.
- Sahra, dünyanın en büyük çölüdür.
- Those tribes inhabit the desert all year round.
- Bu kabileler bütün yıl boyunca çölde yaşarlar.
- China's desert supports more people than are in Japan.
- Çin'in çölünde Japonya'nın tamamında bulunandan daha çok insan var.
- They turned a desert into a green garden.
- Çölü yeşil bir bahçeye dönüştürdüler.
- Fadil dumped Layla's body in the desert.
- Fadıl Layla'nın cesedini çöle attı.
- The stillness of the desert overwhelmed me.
- Çölün durgunluğu beni boğdu.
- After five hours on the hot sand, he began to see something on the horizon that looked like a desert mirage.
- Sıcak kumların üzerinde beş saat geçirdikten sonra ufukta çöl serabına benzeyen bir şey görmeye başladı.
- Roughly half the world seeks God in one way or another through the stories that are believed to have taken place in the deserts of the Middle East.
- Dünyanın kabaca yarısı o veya bu şekilde Tanrı'yı Orta Doğu'nun çöllerinde geçtiğine inanılan hikâyelerle arıyor.
- Fadil dumped Layla's body in the desert.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini çölde bıraktı.
- We got lost in the desert with no water or food.
- Su ya da yiyecek olmadan çölde kaybolduk.
- Roughly half the world seeks God in one way or another through the stories that are believed to have taken place in the deserts of the Middle East.
- Dünyanın yaklaşık yarısı bir şekilde Orta Doğu çöllerinde geçtiğine inanılan hikayeler aracılığıyla Tanrı'yı arıyor.
- The wreckage of the plane was found in the desert.
- Uçağın enkazı çölde bulundu.
- One third of the earth's surface is desert.
- Dünya yüzeyinin üçte biri çöldür.
- Stuck in the middle of the desert, Layla wished she would die.
- Çölün ortasında sıkışıp kalan Layla ölmeyi diledi.
- Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain.
- Eskiden verimli bir ovanın olduğu yerde, şimdi çölden başka bir şey yok.
- A caravan of fifty camels slowly made its way through the desert.
- Elli develik bir kervan çölde yavaş yavaş ilerliyordu.
- Tom was left for dead in the desert.
- Tom çölde ölüme terk edildi.
- This desert looks like a different planet.
- Bu çöl farklı bir gezegen gibi görünüyor.
- Tom and Mary rode on camels through the desert.
- Tom ve Mary çölde develere bindiler.
- I hate the desert.
- Çölden nefret ederim.
- We ran out of gas in the middle of the desert.
- Çölün ortasında benzinimiz bitti.
- In the desert, camels are more important than cars for transportation.
- Çölde develer ulaşım için arabalardan daha önemlidir.
- They shot the film in an actual desert.
- Filmi gerçek bir çölde çektiler.
- China's desert supports more people than are in Japan.
- Çin'deki çöl Japonya'dakinden daha fazla insanı barındırıyor.
- It is an arid region, almost a desert.
- Kurak bir bölge, neredeyse bir çöl.
- This is a desert.
- Bu bir çöl.
- A vast desert lay before us.
- Önümüzde uçsuz bucaksız bir çöl uzanıyordu.
- Crossing that desert is dangerous.
- O çölü geçmek tehlikelidir.
- The state of Israel is not a big desert where people get around on camels.
- İsrail devleti, insanların develerle dolaştığı büyük bir çöl değil.
- The pilot made an emergency landing in the desert.
- Pilot çöle acil iniş yaptı.
- No one has crossed that infernal desert in hundreds of years.
- Yüzlerce yıldır kimse o cehennem çölünü geçemedi.
- Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain.
- Şimdi, bereketli bir ovanın olduğu yerde, çölden başka bir şey yok.
- A caravan of fifty camels slowly made its way through the desert.
- Elli develi bir kervan, çölde yavaş yavaş ilerliyordu.
- Tom got lost in the desert.
- Tom çölde kayboldu.
- John preached in the Desert of Judea.
- Yahya Yahudiye Çölü'nde vaaz verdi.
- A third of the earth's surface is desert.
- Dünya yüzeyinin üçte biri çöl.
- What makes you think the Middle East is more important than the great deserts of Australia?
- Size Orta Doğu'nun Avustralya'nın büyük çöllerinden daha önemli olduğunu düşündüren nedir?
- We saw what looked like an oasis in the desert.
- Çölde bir vahanın neye benzediğini gördük.
- That desert looks like the surface of the moon.
- Bu çöl, ayın yüzeyine benziyor.
- Layla died alone in the desert.
- Layla çölde tek başına öldü.
- Do you live in the desert?
- Çölde mi yaşıyorsun?
- He knows how to find water in the desert.
- Çölde nasıl su bulacağını biliyor.
- A few hours after the clouds cleared and the sun came out, and the desert smelled of ozone.
- Birkaç saat sonra bulutlar dağıldı ve güneş açtı, çöl ozon kokuyordu.
- Deserts are unpleasant places to live.
- Çöller yaşamak için uygun olmayan yerlerdir.
Show More (107)
|
