Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | divide v. | bölmek | ||
I know that politics divides us because we have our convictions. Siyasetin bizi böldüğünü biliyorum çünkü inançlarımız var. More Sentences |
||||
General | ||||
General | divide v. | dağıtmak | ||
He divided one million dollars among his five sons. O, bir milyon doları beş oğlu arasında dağıttı. More Sentences |
||||
General | divide v. | paylaşmak | ||
Let's divide the work equally. İşi eşit olarak paylaşalım. More Sentences |
||||
General | divide v. | bölüştürmek | ||
Their accumulated profits should be used to maintain salaries even if it means dividing the work between everyone. Birikmiş karları, işi herkes arasında bölüştürmek anlamına gelse bile maaşları korumak için kullanılmalıdır. More Sentences |
||||
General | divide v. | ayrılmak | ||
The road divides here into two. Yol burada ikiye ayrılıyor. More Sentences |
||||
General | divide v. | ikiye ayırmak | ||
It was then the United Nations which divided the area into a Jewish state and an Arab state. O dönemde bölgeyi bir Yahudi devleti ve bir Arap devleti olarak ikiye ayıran Birleşmiş Milletler'di. More Sentences |
||||
General | divide v. | paylaştırmak | ||
How exactly will the Agency's powers be divided among national inspection authorities? Ajans'ın yetkileri ulusal denetim makamları arasında tam olarak nasıl paylaştırılacak? More Sentences |
||||
General | divide v. | ayırmak | ||
This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice. Bizi ayıran da budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların hayatı. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | divide v. | bölmek | ||
They want globalisation to be a project that integrates rather than divides the whole planet. Küreselleşmenin tüm gezegeni bölmek yerine bütünleştiren bir proje olmasını istiyorlar. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | divide v. | parçalara ayırmak | ||
He peels the potatoes and divides them into pieces. Patatesleri soyup parçalara ayırıyor. More Sentences |
||||
Logic | ||||
Logic | divide v. | ayrım yapmak | ||
There can be no artificial divide between humanitarian aid and military action. İnsani yardım ile askeri harekât arasında yapay bir ayrım yapılamaz. More Sentences |
||||
Archaic | ||||
Archaic | divide v. | paylaşmak | ||
Tom and Mary divided the money between themselves. Tom ve Mary parayı kendi aralarında paylaştılar. More Sentences |
||||
General | ||||
General | divide n. | yaşam ile ölüm arasındaki çizgi | ||
General | divide n. | (mecazi anlamda) kırılım | ||
General | divide n. | (mecazi anlamda) uçurum | ||
General | divide n. | (ganimet, varlık) bölünme | ||
General | divide n. | bölünme noktası | ||
General | divide n. | bölünme çizgisi | ||
General | divide n. | iki grup arasındaki şiddetli anlaşmazlık | ||
General | divide n. | ihtilaf | ||
General | divide v. | bozuşmak | ||
General | divide v. | kesmek | ||
General | divide v. | kırışmak | ||
General | divide v. | bölünmek | ||
General | divide v. | taksim etmek | ||
General | divide v. | sınıflandırmak | ||
General | divide v. | içinden geçmek | ||
General | divide v. | yararak geçmek | ||
General | divide v. | ortak kullanmak | ||
General | divide v. | ortaklaşa sahip olmak | ||
General | divide v. | karşıt taraflara ayırmak | ||
General | divide v. | ihtilafa düşmek | ||
General | divide v. | anlaşmazlığa düşmek | ||
General | divide v. | (doğru üzerinde veya uzantısında) birkaç noktayı tespit etmek | ||
General | divide v. | dallanmak | ||
General | divide v. | çatallanmak | ||
General | divide v. | sapmak | ||
General | divide v. | parçalanmak | ||
General | divide v. | porsiyonlara ayırmak | ||
General | divide v. | paylara bölüştürmek | ||
General | divide v. | (cetvel, termometre üzerinde) tek bir ölçeği işaretlemek | ||
General | divide v. | ihtilafa düşürmek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | divide v. | dağıtmak | ||
Trade/Economic | divide v. | taksim etmek | ||
Politics | ||||
Politics | divide v. | karşıt iki gruba ayrılarak oy kullanmak | ||
Computer | ||||
Computer | divide n. | bölme | ||
Computer | divide n. | bilgisayarın gerçekleştirdiği bölme işlemi | ||
Computer | divide n. | bölme işlemini gerçekleştirme yolu | ||
Computer | divide expr. | bölü | ||
Computer | divide expr. | böl | ||
Math | ||||
Math | divide v. | bölünen olmak | ||
Math | divide v. | bölme işlemi yapmak | ||
Math | divide v. | böleni olmak | ||
Logic | ||||
Logic | divide v. | (sınıfları veya sınıf terimlerini) soyutlayarak veya kısıtlayarak ayırmak | ||
Logic | divide v. | ayırt etmek | ||
Biology | ||||
Biology | divide v. | hücre bölünmesi geçirmek | ||
Biology | divide v. | (kan damarı) dallanmak | ||
Geography | ||||
Geography | divide n. | iki nehir havzası arasındaki set | ||
Geography | divide n. | boşaltma havzası | ||
Archaic | ||||
Archaic | divide v. | payı olmak |