| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | frustrate v. | hayal kırıklığına uğratmak | ||
|
Their perceived isolation from the decision-making process has left them frustrated and cold. Karar alma sürecinden soyutlandıkları algısı onları hayal kırıklığına uğratmış ve soğutmuştur. More Sentences |
||||
| General | frustrate v. | boşa çıkarmak | ||
|
Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans. Tom gizlice Mary'nin planlarını boşa çıkarma girişiminde bulundu. More Sentences |
||||
| General | frustrate v. | bozmak | ||
|
Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans. Tom gizlice Mary'nin planlarını bozmaya çalıştı. More Sentences |
||||
| General | frustrate v. | engellemek | ||
| General | frustrate v. | yıldırmak | ||
| General | frustrate v. | set çekmek | ||
| General | frustrate v. | ket vurmak | ||
| General | frustrate v. | engel olmak | ||
| General | frustrate v. | kösteklemek | ||
| General | frustrate v. | önlemek | ||
| General | frustrate v. | işini bozmak | ||
| General | frustrate v. | hüsrana uğratmak | ||
| General | frustrate v. | düş kırıklığına uğratmak | ||
| General | frustrate v. | sinirlerini bozmak | ||
| Law | ||||
| Law | frustrate v. | mani olmak | ||
