Anglais | Turc | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | slaughter v. | katletmek | ||
Sami's family were slaughtered in their home. Sami'nin ailesi evlerinde katledildiler. More Sentences |
||||
General | ||||
General | slaughter n. | toplu katliam | ||
On mass slaughter, my group has an amendment to delete pre-emptive culling. Toplu katliam konusunda, grubumun önleyici itlafın kaldırılmasına yönelik bir değişiklik önergesi var. More Sentences |
||||
General | slaughter n. | kesim | ||
Slaughter as close to the farm as possible is something I greatly support. Kesimin mümkün olduğunca çiftliğe yakın bir yerde yapılması benim de çok desteklediğim bir şey. More Sentences |
||||
General | slaughter n. | katliam | ||
Surely we could have expected that the Rome Summit would have agreed an action plan to stop this slaughter. Elbette Roma Zirvesi'nin bu katliamı durdurmak için bir eylem planı kabul etmesini bekleyebilirdik. More Sentences |
||||
General | slaughter v. | kesmek | ||
We will once again abuse God's creation if we slaughter and destroy animals unnecessarily. Hayvanları gereksiz yere keser ve yok edersek bir kez daha Tanrı'nın yaratışını kötüye kullanmış oluruz. More Sentences |
||||
General | slaughter v. | hayvan kesmek | ||
I have heard that the abattoirs are simply refusing to slaughter animals. Mezbahaların hayvanları kesmeyi reddettiklerini duydum. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | slaughter n. | kırım | ||
Common Usage | slaughter n. | kıyım | ||
General | ||||
General | slaughter n. | mahvetme | ||
General | slaughter n. | boğazlama | ||
General | slaughter n. | öldürme | ||
General | slaughter n. | katil | ||
General | slaughter n. | kan dökme | ||
General | slaughter n. | kesme (kasaplık hayvanı) | ||
General | slaughter n. | acımadan yıkıp yok etme | ||
General | slaughter n. | tamamen yok oluş | ||
General | slaughter n. | mutlak yenilgi | ||
General | slaughter v. | bozguna uğratmak | ||
General | slaughter v. | öldürmek | ||
General | slaughter v. | boğazlamak | ||
General | slaughter v. | katliam yapmak | ||
General | slaughter v. | kesmek (kasaplık hayvanı) | ||
General | slaughter v. | kılıçtan geçirmek | ||
General | slaughter v. | mahvetmek | ||
General | slaughter v. | toplu katliam yapmak | ||
General | slaughter v. | tamamen itibarsızlaştırmak | ||
General | slaughter v. | bütünüyle yok etmek | ||
General | slaughter v. | (tahvilleri) zararına satmak | ||
Geography | ||||
Geography | slaughter n. | louisiana eyaletinde yerleşim yeri | ||
Slang | ||||
Slang | slaughter v. | üzerinde karşı konulmaz bir etki bırakmak |