trade - Turc Anglais Dictionnaire

trade

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "trade" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 74 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
trade n. ticaret
Her job is to promote trade between the two countries.
Görevi iki ülke arasındaki ticareti teşvik etmek.

More Sentences
General
trade n. alışveriş
Free trade must also extend to the world of ideas.
Serbest alışveriş aynı zamanda fikir dünyasına da uzanmalıdır.

More Sentences
trade n. takas
The two groups agreed to trade prisoners.
İki grup esir takası konusunda anlaştı.

More Sentences
trade n.
No, I'm in a desirable trade.
Hayır, ben cazip bir işin içindeyim.

More Sentences
trade n. meslek
His father was a butcher by trade.
Babasının mesleği kasaplıktı.

More Sentences
trade n. ticaret
The European Parliament is responsible for monitoring the common trade policy.
Avrupa Parlamentosu ortak ticaret politikasının izlenmesinden sorumludur.

More Sentences
trade n. değiş tokuş
Tell the General one of us will be there to trade tomorrow.
Generale içimizden birinin değiş tokuş için yarın orada olacağını söyle.

More Sentences
trade n. müşteri
They put up a sign saying "on sale" to attract passing trade.
Gelip geçen müşterileri çekmek için "indirimde" yazan bir tabela astılar.

More Sentences
trade v. takas etmek
I'm just trying to trade a kitchen range for some drugs.
Bir mutfak ocağını bazı ilaçlarla takas etmeye çalışıyorum işte.

More Sentences
trade v. alışveriş yapmak
I travel, I trade, I meet people, I hear things.
Çok gezer, alışveriş yapar, yeni insanlarla tanışırım ve bir sürü şey duyarım.

More Sentences
trade v. ticaret yapmak
These benefits particularly relate to the opportunity to trade freely across the Union.
Bu faydalar özellikle Birlik genelinde serbestçe ticaret yapma fırsatıyla ilgilidir.

More Sentences
trade v. satmak
I think you trade in black-market fables.
Bence sen kara borsa hikayeler satıyorsun.

More Sentences
trade v. değiş tokuş etmek
The two children traded bikes for the day.
İki çocuk bir günlüğüne bisikletlerini değiş tokuş ettiler.

More Sentences
trade v. ticari faaliyet
The company was forced to cease trade.
Şirket ticareti faaliyetini durdurmak zorunda kaldı.

More Sentences
trade v. işlem görmek
The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
Para biriminin faydaları azaldı ve kırmızı renkte işlem görmeye başladı.

More Sentences
Trade/Economic
trade n. alışveriş
With everyone counting the same way, business and trade will explode.
Herkesin aynı yolla saymasıyla ticaret ve alışveriş patlayacak.

More Sentences
trade n.
I don't know the trade and what's involved.
Bu mesleği ve işin içinde nelerin olduğunu bilmiyorum.

More Sentences
trade n. meslek
Most people who learn a real trade make things.
Gerçek bir mesleği yapmayı öğrenen çoğu kişi bir şeyler yapar.

More Sentences
trade n. ticaret
Import growth is very strong, which has led to a rapid deterioration of the trade and current account balances.
İthalat artışı çok güçlü olup dış ticaret ve cari hesap dengelerinde hızlı bir bozulmaya yol açmıştır.

More Sentences
trade v. alıp satmak
He has accumulated a large fortune from trading shares.
Hisse senedi alıp satarak büyük bir servet biriktirdi.

More Sentences
trade v. değiştirmek
He recently traded in his jeep for a new Mercedes.
Yakın zamanda cipini yeni bir Mercedes ile değiştirdi.

More Sentences
trade v. takas etmek
Elka, you can't trade me for lipstick.
Elka, beni bir rujla takas edemezsin.

More Sentences
trade adj. ticari
The agreement will only act as a substitute for the trade provisions of existing bilateral maritime agreements.
Anlaşma sadece mevcut ikili denizcilik anlaşmalarının ticari hükümlerinin yerine geçecektir.

More Sentences
General
trade n. tecim
trade n. aksata
trade n. meşguliyet
trade n. zanaatçılık
trade n. tüccarlık
trade n. zanaat
trade n. alım satım
trade n. sanat
trade n. paylaşım
trade n. esnaf
trade v. iş yapmak
trade v. alım satım yapmak
trade v. almak
Trade/Economic
trade n. ticari müşteriler
trade n. işçi hareketi
trade n. pazar
trade n. piyasa
trade n. sanayi
trade n. ticaret yapma
trade v. satışa sunmak
trade v. satışa çıkarmak
trade v. bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
trade v. (hisse) düzenli olarak alıp satmak
trade v. (menkul kıymet) belirli bir fiyatı olmak
trade adj. ticaretle ilgili
trade adj. ticarette kullanılan
trade adj. yerli halklarla takasta kullanılan
trade adj. ticaret odalarını temsil eden
Media
trade n. eğlence sektöründeki kişilere yönelik yayın
Technical
trade n. tecim
Meteorology
trade n. ticaret rüzgarları
trade n. alize rüzgarları
trade adj. alize rüzgarıyla ilgili
trade adj. alize rüzgarına ait
Librarianship
trade adj. ticari amaçlarla satılmak üzere yayınlanan kitaplara ait
trade adj. ticari amaçlarla satılmak üzere yayınlanan kitaplarla ilgili
trade adj. ciltsiz kağıttan büyük ve yumuşak kapağı olup sadece kitapçılarda satılan (kitap)
Archaic
trade n. gelenek
trade n. alışkanlık
trade n. gidip gelme
trade n. seyahat
trade n. ticaret gezisi
trade n. (bir insan veya hayvan tarafından bırakılan) iz
trade v. meşgul olmak
trade v. iştigal etmek
trade adv. düzenli olarak
trade adv. hep aynı yönde
trade adv. alize rüzgarı yönünde
Slang
trade n. (eşcinseller arasında) partner
British Slang
trade n. fahişenin müşterisi
trade n. fahişelerin müşterilerine taktığı lakap

Sens de "trade" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
free trade n. serbest ticaret
The Barcelona process is also a project to create a vast free trade area.
Barselona süreci aynı zamanda geniş bir serbest ticaret alanı yaratma projesidir.

More Sentences
trade school n. meslek okulu
Put them in a good trade school.
Onları iyi bir meslek okuluna yerleştirin.

More Sentences
trade deficit n. ticaret açığı
The dominance of the American film industry is also reflected in the grossly excessive trade deficit of EUR 6.8 billion.
Amerikan film endüstrisinin hakimiyeti, 6,8 milyar Euro'luk aşırı ticaret açığına da yansımaktadır.

More Sentences
tourist trade n. turizm
By raising consumer prices in the Canaries they may even damage the island's tourist trade.
Kanarya Adaları'nda tüketici fiyatlarını yükselterek adanın turizm ticaretine bile zarar verebilirler.

More Sentences
trade marks n. markalar
This split pricing policy, however, is not what the trade mark right is about.
Ancak bu bölünmüş fiyat politikası, marka hakkıyla ilgili değildir.

More Sentences
trade unions n. işçi sendikaları
Has this been agreed upon with the trade unions and employers' federations?
Bu konuda işçi sendikaları ve işveren federasyonları ile mutabakata varıldı mı?

More Sentences
trade unionist n. sendikacı
The delegation included lawyers, politicians and trade unionists.
Heyette avukatlar, siyasetçiler ve sendikacılar yer aldı.

More Sentences
trade balance n. ticaret dengesi
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Ülkenin ticaret dengesi geçen yıl ihracatın güçlü olması, ithalatın ise sabit kalması nedeniyle iyileşti.

More Sentences
trade route n. ticaret yolu
However, these governing bodies only oversee trade routes, primarily.
Ancak bu yönetim organları öncelikle yalnızca ticaret yollarını denetler.

More Sentences
trade secret n. meslek sırrı
What you know how to do is a trade secret.
Nasıl yapılacağını bildiğiniz şey bir meslek sırrıdır.

More Sentences
foreign trade n. dış ticaret
What is the Commission's view of foreign trade developments between the EU and the countries in sub-Saharan Africa?
AB ile Sahra altı Afrika ülkeleri arasındaki dış ticaret gelişmeleri konusunda Komisyonun görüşü nedir?

More Sentences
world trade n. dünya ticareti
Four fifths of world trade takes place between thirty or so countries.
Dünya ticaretinin beşte dördü otuz kadar ülke arasında gerçekleşmektedir.

More Sentences
trade barrier n. ticaret engeli
Consumer policy must not be allowed to be an excuse for erecting trade barriers.
Tüketici politikasının ticaret engelleri çıkarmak için bir bahane olmasına izin verilmemelidir.

More Sentences
slave trade n. köle ticareti
It is a modern slave trade, and we must ask ourselves how that trend can be stopped.
Bu modern bir köle ticaretidir ve kendimize bu gidişatın nasıl durdurulabileceğini sormalıyız.

More Sentences
retail trade n. perakende ticaret
We have also devised a preferential arrangement for the retail trade.
Ayrıca perakende ticaret için tercihli bir düzenleme tasarladık.

More Sentences
trade liberalization n. ticaret serbestisi
According to the FAO, trade liberalisation is beneficial to all countries.
FAO'ya göre ticaretin serbestleştirilmesi tüm ülkeler için faydalıdır.

More Sentences
horse-trade n. at ticareti
What kind of horse-trading system is this? Certainly not a fair one!
Bu nasıl bir at ticareti sistemidir? Kesinlikle adil bir sistem değil!

More Sentences
trade with v. alışveriş etmek (birinden)
She used to trade with an herbalist in the woods.
Ormandaki bir aktar ile alışveriş ederdi.

More Sentences
trade with v. alışveriş yapmak (bir yerden)
She used to trade with an herbalist in the woods.
Ormanda bir şifalı bitki uzmanıyla alışverişler yapıyordu.

More Sentences
horse-trade v. at ticareti yapmak
This means that horse-trading of one kind or another is now to be engaged in.
Bu da şu ya da bu şekilde at ticareti yapılacağı anlamına geliyor.

More Sentences
Idioms
a trade secret n. meslek sırrı
What you know how to do is a trade secret.
Yapmayı bildiğin şey bir meslek sırrı.

More Sentences
Trade/Economic
regional trade agreements n. bölgesel ticaret anlaşmaları
Regional trade agreements are not uniform.
Bölgesel ticaret anlaşmaları tek tip değildir.

More Sentences
foreign trade n. dış ticaret
The rapid growth of recent years has gone hand in hand with a significant expansion of foreign trade.
Son yıllardaki hızlı büyüme, dış ticaret hacminde önemli bir genişlemeyle el ele gitmiştir.

More Sentences
foreign trade n. dış ticaret
There are also other institutions involved in fisheries such as SPO, statistics and foreign trade.
DPT, istatistik ve dış ticaret gibi, balıkçılık konusuyla ilgilenen başka kurumlar da vardır.

More Sentences
foreign trade surplus n. dış ticaret fazlası
We are achieving high foreign trade surpluses with all these countries.
Tüm bu ülkelerle yüksek dış ticaret fazlaları elde ediyoruz.

More Sentences
trade deficit n. dış ticaret açığı
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.

More Sentences
external trade n. dış ticaret
Chinese external trade has increased by an average of 15% per year over the last twenty years.
Çin'in dış ticareti son yirmi yılda yılda ortalama %15 oranında artmıştır.

More Sentences
trade off n. değiş tokuş
It sounds like a fair trade off at first.
Başta bu adil bir değiş tokuş gibi görünür.

More Sentences
Common Usage
center of trade n. ticaret merkezi
trade center n. ticaret merkezi
shipping trade n. deniz ticareti
General
furniture industry and trade n. mobilya endüstrisi ve ticareti
trade regulation n. ticaret yönetmeliği
opium trade n. afyon ticareti
trade wind n. tek yönlü rüzgar
trade unionist n. ticaret birliği üyesi
foreign trade promotion n. dış ticaret promosyonu
white slave trade n. beyaz kadın ticareti
registered trade mark n. müseccel marka
types of trade union organizations n. işçi sendikaları örgütlenme biçimi
building trade n. yapı sanayii
iron industry and trade n. demir endüstrisi ve ticareti
foreign trade and employment n. dış ticaret ve istihdam
honey trade n. bal ticareti
grain trade n. tahıl ticareti
trade embargo n. alışveriş ambargosu
member to a trade union n. sendikalı
trade schools n. ticaret okulları
trade vocational high school n. ticaret meslek lisesi
trade cycle n. alışveriş dönemi
modern woman trade n. küresel kadın ticareti
wholesale trade n. toptan satış
trick of the trade n. meslek sırrı
copper industry and trade n. bakır endüstrisi ve ticareti
modern woman trade n. modern kadın ticareti
manufacturing trade branch n. iş kolu
plastics industry and trade n. plastik endüstrisi ve ticareti
centre of trade n. ticaret merkezi
european trade union confederation n. avrupa sendikalar konfederasyonu
maritime trade law n. deniz ticaret hukuku
world federation of trade unions n. dünya işçi sendikaları federasyonu
metal trade n. metal ticareti
herbalist's trade n. aktarlık
wholesale trade n. toptan satışlar
domestic trade n. iç ticaret
easing of trade curbs n. ticaretin engellerinin gevşetilmesi
free trade and protection n. serbest ticaret koruma
fruit trade n. meyve ticareti
boards of trade n. ticaret odaları
home trade n. dahili ticaret
shoe trade n. ayakkabıcılık
trade paper edition n. kapağı kartondan ve sayfaları normal baskısına göre daha kalitesiz olan kitap
trade associations n. ticari kurumlar
trade catalogs n. ticari kataloglar
trade school n. sanat okulu
trade unionism n. sendikalizm
trade school n. teknik okul
rubber industry and trade n. lastik endüstrisi ve ticareti
produce trade n. ürün ticareti
trade secret n. mesleki sır
illicit trade n. kaçak ticaret
trade book n. alışveriş kitabı
foreign trade regulation n. dış ticaret mevzuatı
types of trade union organizations n. işçi sendikası türleri
trade blocs n. ticaret alanları
intermediate trade n. aracılık
nontariff trade barriers n. tarife dışı ticaret engelleri
foreign trade regulation n. dış ticaret yönetmeliği
monopoly of trade right in ottoman empire n. gedik
the history of turkish trade union n. türk işçi sendikaları tarihi
technical barriers to trade n. ticarette teknik engeller anlaşması
optical industry and trade n. optik endüstrisi ve ticareti
trade licence n. iş ruhsatı
balance of trade n. dış ticaret dengesi
food industry and trade n. besin endüstrisi ve ticareti
trade route n. ticaret yapılan yol
building trade n. inşaat sektörü
trade wind n. ticaret rüzgarları
trade union n. ticaret birliği
trade edition n. alışveriş broşürü
trade school n. sanat enstitüsü
trade union collaborating with employer n. sarı sendika
trade shows n. ticari sergiler
leather industry and trade n. deri endüstrisi ve ticareti
floating trade n. deniz ticareti
meat industry and trade n. et endüstrisi ve ticareti
vegetable trade n. sebze ticareti
trade paperback n. kapağı kartondan ve sayfaları normal baskısına göre daha kalitesiz olan kitap
milk trade n. süt ticareti
trade gap n. ticaret açığı
trade bill n. alışveriş faturası
slave trade n. esir ticareti
cotton trade n. pamuk ticareti
coal trade n. kömür ticareti
seed industry and trade n. tohum endüstrisi ve ticareti
petroleum industry and trade n. petrol endüstrisi ve ticareti
leather trade n. dericilik
general agreement on tariffs and trade n. gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması
trade stoppage n. ticaret stopajı
book industries and trade n. kitap endüstrisi ve ticareti
balance of trade n. ithalat ve ihracat arasındaki değer farkı
automobile industry and trade n. otomobil endüstrisi ve ticareti
coasting trade n. kabotaj
coasting trade n. sahil ticareti
wine trade n. şarap ticareti
carrying trade n. nakliyecilik
trade register n. ticaret sicili
trade centre n. iş merkezi
lumber trade n. kereste ticareti
zinc industry and trade n. çinko endüstrisi ve ticareti
tobacco manufacture and trade n. tütün imalatı ve ticareti
steel industry and trade n. çelik endüstrisi ve ticareti
olive industry and trade n. zeytin endüstrisi ve ticareti
marble industry and trade n. mermer endüstrisi ve ticareti
lead industry and trade n. kurşun endüstrisi ve ticareti
stone industry and trade n. taş endüstrisi ve ticareti
salt industry and trade n. tuz endüstrisi ve ticareti
sugar trade n. şeker ticareti
soap trade n. sabun ticareti
wholesale trade n. toptan ticaret
plastics industry and trade n. plastik endüstrisi ve ticaret
counter trade n. karşılıklı ticaret
bilateral trade volume n. ikili ticaret hacmi
trade register number n. ticaret sicil numarası
petty trade n. küçük ölçekli ticaret
petty trade n. ucuz mal ticareti
organ trade n. organ ticareti
chamber of industry and trade n. sanayi ve ticaret odası
registered trade mark n. tescilli ticari marka
trade life n. ticaret hayatı
east-west trade n. doğu-batı ticareti
intra-eu trade n. ab içi ticaret
trade-off analysis n. dengeleme tahlili
slave-trade n. köle ticareti
trade-off n. bir şeyi elde etmek için başka bir şeyden vazgeçme
second-hand book trade n. sahaflık
trade-unions and mass media n. sendikalar ve kitle iletişim araçları
trade-unions and education n. sendikalar ve eğitim
stock-in-trade n. stok
stock-in-trade n. sermaye
trade-unions n. sendikalar
international trade volume n. uluslararası ticaret hacmi
democratic confederation of nepalese trade unions n. demokratik nepal sendikaları konfederasyonu
bushmeat trade n. vahşi hayvan eti ticareti
the importance of trade n. ticaretin önemi
cultural and trade centre n. kültür ve ticaret merkezi
cultural and trade center n. kültür ve ticaret merkezi
catering trade n. ikram servis ticareti
secret of the trade n. ticaretin sırrı
european free trade association n. avrupa serbest ticaret birliği
economics and trade n. ekonomi ve ticaret
trade [dialect] n. karışıklık
trade [dialect] n. huzursuzluk
trade [dialect] n. şeyler
trade [dialect] n. yiyecekler
trade [dialect] n. çerçöp
trade [dialect] n. değersiz insanlar
trade [obsolete] n. yol
trade [obsolete] n. güzergah
trade [obsolete] n. ilişki
trade [obsolete] n. münasebet
trade card [brit] n. kartvizit
trade publisher n. ticari kitap yayıncısı
international trade and logistics n. uluslararası ticaret ve lojistik
horse trade n. sıkı pazarlık
horse trade n. kurnaz pazarlık
horse trade n. at ticareti
horse trade n. pratik uzlaşma
horse trade n. iş bitirici uzlaşma
horse-trade n. sıkı pazarlık
horse-trade n. sert pazarlık
horse-trade n. sert uzlaşı
trade-off n. iki şey arasında yapılan seçim
join a trade union v. sendikalaşmak
ply a trade v. ticaret yapmak
trade something in v. bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
trade for v. değiş tokuş etmek
form a trade union v. sendikalaşmak
trade on v. faydalanmak
trade something in for v. bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
trade on v. bir şeyi kendi yararına kullanmak
trade for v. trampa etmek
carry out trade activities v. ticari faaliyette bulunmak
trade quips v. karşılıklı espriler yapmak
trade quips v. esprileşmek
trade in commodities v. mal ticareti yapmak
have foreign trade surplus v. dış ticaret fazlası vermek
provide foreign trade consultancy services to corporate companies v. kurumsal firmalara dış ticaret danışmanlık hizmetleri vermek
trade [dialect] v. yürümek
trade [dialect] v. geçmek
trade [dialect] v. ilerlemek
trade [obsolete] v. yolunu bulmak
trade [obsolete] v. adımlamak
trade [obsolete] v. kat etmek
trade [obsolete] v. meşgale edinmek
trade [obsolete] v. amaç edinmek
trade [obsolete] v. düzenli kullanmak
trade [obsolete] v. alışkanlık edinmek
trade [obsolete] v. öğretmek
trade [obsolete] v. eğitim vermek
trade [obsolete] v. müzakere etmek
trade jokes v. şakalaşmak
horse trade v. at ticareti yapmak
horse-trade v. sıkı pazarlık yapmak
trade-union adj. sendikal
by trade adv. meslekten
Phrasals
trade upon v. yararına kullanmak
trade upon v. faydalanmak
trade in v. ödeme olarak teslim etmek
trade off v. aralıklı olarak birbiriyle yer değiştirmek
trade off v. değiş tokuş etmek
trade off v. bedel karşılığında feda etmek
trade down v. daha ucuzu/değersizi ile takas etmek
trade down v. yerine daha ucuzunu koymak
trade down v. düşük fiyatlı ürünler satın alıp stoklamak
trade in v. takas etmek
trade at v. bir yerden alışveriş yapmak
trade something off v. bir şeyi satarak/yenisini alarak elden çıkarmak
trade something off v. bir şeyi ucuza vermek
trade up from something v. daha pahalısıyla/büyüğüyle takas etmek
trade up (to something) v. daha pahalısıyla/büyüğüyle takas etmek
trade places with v. yer değiştirmek
trade (something) in for (something) v. (bir şeyi bir şeyle) değiştirmek
trade (something) in for (something) v. (eski bir şeyi verip başka bir şey) satın almak
trade (something) in for (something) v. aradaki farkı ödeyip (eski bir şeyi yeni bir şeyle) takas etmek
trade (something) in for (something) v. (bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
trade (something) in on (something) v. (bir şeyi) aradaki farkı ödeyip (yeni bir şeyle) değiştirmek
trade (something) in on (something) v. (eski bir şeyi verip başka bir şey) satın almak
trade (something) in on (something) v. aradaki farkı ödeyip (eski bir şeyi yeni bir şeyle) takas etmek
trade (something) in on (something) v. (bir şeyi) verip onun değerini (başka bir şeyin) bedelinden düşürerek o şeyi satın almak
trade at (some place) v. (bir yerde) satmak
trade at (some place) v. (bir yerde) satış/ticaret yapmak
trade for (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) değiştirmek
trade for (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) değiş tokuş etmek
trade for (someone or something) v. (birine/bir şeye) değişmek
trade for (something) v. (bir şeyle) değiştirmek
trade for (something) v. (bir şeyle) takas etmek
trade for (something) v. (bir şeyle) yenilemek
trade for (something) v. (bir süreliğine) değişmek
trade for (something) v. (bir süre için) değişmek
trade for (something) v. (bir süreliğine) değiş tokuş etmek
trade for (someone) v. (biriyle) takas yapmak
trade for (someone) v. (biriyle) değiş tokuş yapmak
trade on (something) v. (bir şeyden) faydalanmak
trade on (something) v. (bir şeyden) fayda sağlamak
trade on (something) v. (bir şeyle) geçinmek
trade up v. daha pahalısıyla/büyüğüyle takas etmek
trade up v. daha pahalısıyla/büyüğüyle değiştirmek
trade up from v. daha pahalısıyla/büyüğüyle takas etmek
trade up from v. daha pahalısıyla/büyüğüyle değiştirmek
trade with (one) v. (biriyle) takas yapmak
trade with (one) v. (biriyle) değiş tokuş etmek
trade with (one) v. (biriyle) iş yapmak
trade with (one) v. (biriyle) ticaret yapmak
Phrases
trade name of which is written above (entity) n. yukarıda ticaret unvanı yazılı
Proverb
there are tricks in every trade her işin bir püf noktası vardır
cobbler, stick to your trade kendi alanına odaklan
cobbler, stick to your trade bildiğin şeye odaklan
cobbler, stick to your trade bildiğin yolda yürü
cobbler, stick to your trade kendi alanından/yolundan şaşma
cobbler, stick to your trade bilmediğin işlere kalkışma
Colloquial
trade-last [us] n. birinden kendi hakkında duyduğu iltifata karşılık olarak o kişi hakkında duyulmuş iltifatı söyleme
rag trade n. giyim endüstrisi
rag trade n. tekstil endüstrisi
trade blows/insults v. aralarında tartışmak
trade barbs v. atışmak
trade blows/insults v. birbirlerine hakaret etmek
trade barbs v. karşılıklı küfürleşmek
trade barbs v. karşılıklı hakaretleşmek
trade blows/insults v. yumruklaşmak
trade places v. yer değiştirmek
trade places v. rolleri değişmek
trade places v. yerine geçmek
trade places v. yerinde olmak
wtt (wanting/willing to trade) expr. satmak isteme
Idioms
trick of one's trade n. meslek sırrı
the tools of your trade n. bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem
the tricks of the trade n. bir işin mutfağı
the tools of the trade n. bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem
flesh trade n. insan ticareti
a trade secret n. ticaret sırrı
a trade secret n. ticari sır
a trade secret n. mesleki sır
carriage trade n. en iyi müşteriler
carriage trade n. en zengin müşteriler
the carriage trade n. zengin müşteriler
the carriage trade n. iyi müşteriler
the carriage trade n. varlıklı müşteriler
the tools of the trade n. bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem
the tools of one's trade n. bir işi yapmak için gerekli aletler/yöntem
trade off the orchard for an apple v. ayrıntılarla uğraşırken büyük resmi göz ardı etmek
trade off the orchard for an apple v. ayrıntılarda boğulup büyük resmi kaçırmak
trade off the orchard for an apple v. çayda/bir kaşık suda boğulup denizi görememek
trade places with (someone) v. (birinin) yerinde olmak
ply for trade [uk] v. (taksiler için) müşteri/yolcu aramak
ply for trade [uk] v. (taksiler için) müşteri/yolcu peşinde koşmak
trade insults with someone v. birbirine karşılıklı hakaretler yağdırmak
take something out in trade v. bir işin bedelini para yerine mal veya hizmet olarak ödemek
show someone tricks of the trade v. birine bir şeyin püf noktalarını göstermek
do a roaring trade v. çok karlı bir iş yapmak
would not trade for the world v. dünyalara değişmemek
know (all) the tricks of the trade v. işin tüm inceliklerini öğrenmek
know the tricks of the trade v. ticaretin hilelerini bilmek
know the tricks of the trade v. ticaretin püf noktalarını bilmek
ply your trade v. zanaatini/işini icra etmek
do a roaring trade v. yok satmak
do a roaring trade (in something) v. (bir şeyi) iyi satmak
do a roaring trade (in something) v. (bir şeyde) iyi iş yapmak
do a roaring trade (in something) v. (bir şeyde) çok karlı bir iş yapmak
do a roaring trade (in something) v. (bir şeyi) yok satmak
ply (one's) trade v. zanaatını/işini icra etmek
ply (one's) trade v. işini/çalışmayı sürdürmek
take out in trade v. bir işin bedeli karşılığında para yerine mal veya hizmet olarak ödeme almak/kabul etmek
eat and drink with your friends but do not trade with them expr. dostluk başka alışveriş başka
by trade expr. çekirdekten yetişme
Speaking
it just doesn't seem like a fair trade expr. pek de adil bir alışveriş değil bu
I wouldn't trade you for the world expr. seni dünyalara değişmem
Trade/Economic
carriage trade n. işletmenin zengin müşterileri
carriage trade n. üst sınıf müşterilerin yaptığı alışveriş
trade dollar n. geçmişte abd'de ihracat amaçlı basılmış bir gümüş sikke
trade expense n. işletme giderleri
trade good n. emtia
trade protection n. yerli sanayiyi yabancı rekabete karşı korumak için ithalatta vergi veya kota uygulanması
trade sale n. kitap açık arttırması
trade-in n. takas olarak verilen mal
trade-in n. takas içeren ticari işlem
trade-in n. takas edilen ürünün değeri
trade board n. (geçmişte) ingiltere'deki yetkili ticaret şurası
trade coin n. dış ticarette kullanımı amaçlanan madeni para
trade council n. merkezi işçi sendikası
trade fixture n. ticari demirbaş
trade guild [brit] n. işçi sendikası
trade practice n. ticaret yöntemi
trade practice n. ticaret usulü
european free trade association n. avrupa serbest ticaret bölgesi
free trade area of the americas n. amerika kıtası serbest ticaret bölgesi
unfavourable balance of trade n. açık veren dış ticaret dengesi
barter trade n. ayni mübadele
trade name n. ad
european free trade association n. aralarındaki gümrükleri kaldıran fakat dışa karşı ortak tarifeyi öngörmeyen bir iktisadi birleşme hareketi
trade receivables and trade payables from parent company, subsidiaries and participations n. ana kuruluş, bağlı ortaklık ve iştiraklerin ticari alacak ve ticari borçlar içindeki payları
switch trade n. aktarma ticareti
entrepot trade n. antrepo ticareti
open trade n. açık ticaret
fair trade n. adil ticaret
fair trade certification n. adil ticaret sertifikasyonu
active trade balance n. aktif dış ticaret bilançosu
favourable balance of trade n. aktif dış ticaret bilançosu
export trade balance n. aktif dış ticaret bilançosu
favorable trade balance n. aktif dış ticaret bilançosu
trade mark n. alameti farika
trade receivable n. alıcılar
no trade position n. analizlerde dış ticaretin olmadığı durum
agreement trade n. anlaşmalı ticaret
intermediary trade n. ara ticaret
trade away n. aracı ile ticaret
trade away n. aracı vasıtasıyla ticaret
intermediate trade n. aracılık
ultra-pro-trade-biased growth n. aşırı ticareti artırıcı yönlü büyüme
ultra-anti-trade-biased growth n. aşırı ticareti azaltıcı yönlü büyüme
european trade union confederation (etuc) n. avrupa işçi sendikaları konfederasyonu
european free trade association n. avrupa serbest ticaret birliği
european trade union confederation (etuc) n. avrupa ticaret birliği konfederasyonu
staple trade n. başlıca maddeler ticareti
counter trade n. bağlı ticaret
shuttle trade n. bavul ticareti
skilled trade n. beceriye dayalı meslek
United Nations Conference on Trade and Development n. birleşmiş milletler ticaret ve kalkınma konferansı
block trade n. blok işlem
united nations conference on trade and development n. birleşmiş milletler ticaret ve kalkınma konferansı
balance of trade n. bir ülkenin mal ihracatı ile mal ithalatı arasındaki fark
balanced trade n. bir ülkenin ihraç ve ithal ettiği malların değerinin eşit olması
regional trade bloc n. bölgesel ticaret bloku
interregional trade n. bölgelerarası ticaret
trade-in n. bir satın alma işleminde ürün bedelinin bir kısmını ödemek için verilen eşya
trade dress n. bir ürüne asıl kimliğini veren sunuluş tarzı
amounts written off trade debtors receivable within one year n. bir yıl içerisinde ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar
united nations conferences on trade and development n. birleşmiş milletler ticaret ve kalkınma konferansı
trade compliance n. bir ürünün dış ticaret ve gümrük mevzuatına uygunluğu
extensive trade n. büyük çapta ticaret
amounts written off trade debtors receivable after one year n. bir yılın sonunda ticari borçluların borçlarından düşülen miktarlar
apprenticeable trade n. çırak çalıştırılabilen iş
cross trade n. çapraz işlem
multi-national trade community n. çok uluslu ticaret topluluğu
china council for the promotion of international trade n. çin uluslararası ticareti teşvik konseyi
multilateral trade agreement n. çok yanlı ticaret anlaşması
multilateral trade regulations n. çoklu ticaret anlaşması
roaring trade n. çok karlı iş
employee's agreement not to disclose trade secrets n. çalışan ile yapılan ticari sırları ifşa etmeme sözleşmesi
multilateral trade negotiations n. çok yanlı ticaret görüşmeleri
double factoral terms of trade n. çift faktörlü ticaret hadleri
brisk trade n. canlı ticaret
multilateral trade n. çok yanlı ticaret
multilateral trade agreement n. çok yanlı ticaret anlaşması
cross trade n. çapraz işlem
lively trade n. canlı ticaret
unfavorable balance of trade n. dış ticaret açığı
foreign trade volume n. dış ticaret hacmi
balance of foreign trade n. dış ticaret bilançosu
distributive trade n. dağıtım işi
external term of trade n. dış ticaret haddi
other trade payable n. diğer ticari borçlar
trade off curve n. değiş tokuş eğrisi
foreign trade balance n. dış ticaret dengesi
foreign trade deficit n. dış ticaret açığı
foreign trade financing n. dış ticaret finansmanı
foreign trade policy n. dış ticaret politikası
foreign trade regime n. dış ticaret rejimi
foreign trade restrictions n. dış ticaret kısıtlamaları
foreign trade volume n. dış ticaret hacmi
trade-off analysis n. dengeleme analizi
trade-off theory n. dengeleme teorisi
marine trade n. deniz ticareti
trade surplus n. dış ticaret bilançosunun fazla vermesi
other trade payables n. diğer ticari borçlar
trade barrier n. dış ticaret engeli
balance of foreign trade n. dış ticaret dengesi
foreign trade crisis n. dış ticaret krizi
foreign trade manager n. dış ticaret müdürü
trade balance n. dış ticaret dengesi
merchandise trade deficit n. dış ticaret açığı
pattern of trade n. dış ticaret modeli
foreign-trade multiplier n. dış ticaret çarpanı
foreign trade n. dış ticaret araştırması
balance of trade n. dış ticaret dengesi
balanced trade n. dengeli ticaret
inland trade n. dahili ticaret
equilibrium trade position n. denge ticaret durumu
foreign trade multiplier n. dış ticaret çarpanı
international terms of trade n. dış ticaret hadleri
foreign trade surplus n. dış ticaret fazlası
home trade n. dahili ticaret
foreign trade operations n. dış ticaret işlemleri
trade balance n. dış ticaret bilançosu
foreign trade contract n. dış ticaret sözleşmesi
trade triangle n. dış ticaret üçgeni
passive trade balance n. dış ticaret bilançosunun açık vermesi
foreign trade restrictions n. dış ticaret kısıtlamaları
merchandise trade surplus n. dış ticaret fazlası
floating trade n. deniz ticareti
overseas trade n. denizaşırı ticaret
cost trade-off n. değiş-tokuş dengesi
restraints of trade n. dış ticaret engelleri
regulation-free trade n. denetimsiz ticaret
gains from trade n. dış ticaret kazançları
equilibrium terms of trade n. denge ticaret hadleri
foreign trade company n. dış ticaret firması
foreign trade specialist n. dış ticaret sorumlusu
foreign trade zone n. dış ticaret serbest bölgesi
sea trade n. deniz ticareti
trade off curve of convertible securities n. değiştirilebilir menkul kıymetlerin değişim eğrisi
foreign trade sector n. dış ticaret sektörü
foreign trade returns n. dış ticaretle ilgili resmi yayınlar veya istatistikler
overseas trade n. deniz aşırı ticaret
trade-off n. değiş tokuş
foreign trade capital companies n. dış ticaret sermaye şirketleri
annual foreign trade statistics n. dış ticaret yıllık istatistikleri
expand trade n. dışa açılma
foreign-trade financing n. dış ticaret finansmanı
foreign trade monopolies n. dış ticaret tekelleri
foreign trade chief n. dış ticaret şefi
other trade receivables n. diğer ticari alacaklar
balance of international trade n. dış ticaret dengesi
domestic trade n. dahili ticaret
foreign trade deficits n. dış ticaret bilançosu açığı
foreign trade agreement n. dış ticaret sözleşmesi
foreign trade company n. dış ticaret şirketi
commodity composition of trade n. dış ticaretin mal bileşimi
international trade n. dış ticaret
external trade n. dış tecim
foreign trade activities n. dış ticaret faaliyetleri
foreign trade deficit n. dış ticaret açığı
choppy trade n. değişken satış
trade controls n. dış ticaret kontrolleri
other trade payables n. diğer ticari yükümlülükler
foreign trade barriers n. dış ticaret engelleri
foreign trade transaction n. dış ticaret işlemi
trade deficit n. dış ticarette pasif bakiye
trade routes n. denizde ve karada ticaret yolları
other trade receivable n. diğer ticari alacaklar