Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yürüyüş yapmak | take a walk v. | ||
We took a walk in the park. Parkta yürüyüş yaptık. More Sentences |
||||
General | yürüyüş yapmak | hike v. | ||
Tom sprained his ankle while hiking. Tom yürüyüş yaparken bileğini burktu. More Sentences |
||||
General | yürüyüş yapmak | take for a walk v. | ||
General | yürüyüş yapmak | go on a walk v. | ||
General | yürüyüş yapmak | hike up v. | ||
General | yürüyüş yapmak | go for a walk v. | ||
General | yürüyüş yapmak | trace [dialect] v. | ||
General | yürüyüş yapmak | pedestrianize v. | ||
General | yürüyüş yapmak | pedestrianise v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | yürüyüş yapmak | stretch one's leg v. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yürüyüş yapmak (protesto amaçlı) | be marching v. | ||
Nazis are marching in the streets. Sokaklarda Naziler yürüyüş yapıyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | yürüyüş yapmak (topluca) | march v. | ||
General | ||||
General | uzun yürüyüş yapmak | hike v. | ||
General | çalılık arazide yürüyüş yapmak | bushwalk v. | ||
General | uzun bir yürüyüş yapmak | routemarch v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | (birine/bir şeye) karşı yürüyüş/gösteri yapmak | march against (someone or something) v. |