zirve - Turc Anglais Dictionnaire

zirve

Sens de "zirve" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 68 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
zirve peak n.
Unemployment has reached a new peak during the pandemic.
Pandemi süresince işsizlik yeni bir zirve noktasına ulaşmıştır.

More Sentences
zirve summit n.
We are now 10 years on and the Summit in Johannesburg is around the corner.
Aradan 10 yıl geçti ve Johannesburg'daki Zirve yaklaşıyor.

More Sentences
General
zirve top n.
Finland is, technologically, at the top of the league; and we are ashamed of such behaviour.
Finlandiya teknolojik olarak ligin zirvesinde ve biz bu tür davranışlardan utanıyoruz.

More Sentences
zirve acme n.
When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall.
Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun çöküşüne neden oldu.

More Sentences
zirve high n.
Stocks hit a new high.
Hisse senetleri yeni bir zirveye ulaştı.

More Sentences
zirve head n.
She has always been at the head of her class.
O her zaman sınıfının zirvesinde oldu.

More Sentences
zirve summit n.
The Nice Summit also took a major step forward in adopting the new social agenda.
Nice Zirvesi aynı zamanda yeni sosyal gündemin benimsenmesi konusunda da önemli bir adım atmıştır.

More Sentences
zirve high point n.
Indeed, as the Greek Presidency indicated, these summits represent the high point of hypocrisy.
Aslında, Yunanistan Dönem Başkanlığının da belirttiği gibi, bu zirveler ikiyüzlülüğün zirve noktasını temsil etmektedir.

More Sentences
Politics
zirve summit n.
In addition, the summit did not manage to reach definite agreement on sustainable energy.
Zirvede ayrıca sürdürülebilir enerji konusunda kesin bir anlaşmaya varılamadı.

More Sentences
Technical
zirve summit n.
The Seattle Summit and the huge public demonstrations made the need plain.
Seattle Zirvesi ve büyük halk gösterileri ihtiyacı açıkça ortaya koydu.

More Sentences
zirve peak n.
China has worked with us in the fight against terrorism and that is a peak on its development curve.
Çin terörizmle mücadelede bizimle birlikte çalıştı ve bu onun gelişim eğrisinde bir zirve.

More Sentences
Telecom
zirve peak n.
There aren't any good peaks in this whole country.
Koskoca ülkede iyi bir zirve yok.

More Sentences
Statistics
zirve peak n.
The economy is at peak of a business cycle at present.
Şu anda ekonomi iş döngüsünün zirvesinde.

More Sentences
General
zirve pink n.
zirve crest n.
zirve crown n.
zirve white heat n.
zirve apogee n.
zirve pinnacle n.
zirve cap n.
zirve meridian n.
zirve climax n.
zirve cusp n.
zirve culmination n.
zirve zenith n.
zirve pike n.
zirve extremity n.
zirve high tide n.
zirve vertex n.
zirve sum n.
zirve height n.
zirve apex n.
zirve payoff n.
zirve cacumen n.
zirve noon n.
zirve noontide n.
zirve tidemark n.
zirve tip [obsolete] n.
zirve eminency n.
zirve vertical [obsolete] n.
zirve blow n.
zirve ruff [obsolete] n.
zirve pic n.
zirve pin n.
zirve culmen n.
zirve fastigium n.
zirve flood tide n.
zirve perfection n.
zirve roof n.
zirve scalp n.
zirve pitch n.
zirve springtide n.
zirve stratosphere n.
zirve sublime n.
zirve sublimity n.
zirve summity [obsolete] n.
zirve supreme n.
Colloquial
zirve high note n.
Idioms
zirve the top flight n.
zirve crowning touch n.
Technical
zirve eminence n.
Construction
zirve pinnacle n.
Geography
zirve handle [rare] n.
zirve point n.
Meteorology
zirve zenith n.
Archaic
zirve pike n.
zirve pinnet n.
zirve state n.

Sens de "zirve" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 114 résultat(s)

Turc Anglais
General
zirve toplantısı summit n.
That was defeated at the summit.
Zirve toplantısında reddedilmiştir.

More Sentences
zirve toplantıları summit meetings n.
This is the message we must deliver at the summit meeting on Friday.
Cuma günkü zirve toplantısında vermemiz gereken mesaj budur.

More Sentences
zirve toplantısı summit conference n.
They carried on the summit conference till late.
Zirve toplantısını geç vakte kadar sürdürdüler.

More Sentences
zirve konferansı summit conference n.
The summit conference made a contribution to the peace of the world.
Zirve konferansı dünya barışına katkıda bulundu.

More Sentences
Politics
küresel zirve global summit n.
Do global summits still have a role?
Küresel zirvelerin hala bir rolü var mı?

More Sentences
General
zirve konferansı summit meeting n.
volkanik zirve cone n.
zirve toplantısı summit talk n.
tepe/zirve kop n.
zirve sonuç bildirisi summit final declaration n.
zirve noktası peak point n.
zirve toplantısı parley n.
tırmanılmamış zirve unconquered peak n.
tırmanılmamış zirve unclimbed peak n.
karlı zirve snowy peak n.
karlı zirve snow-capped peak n.
zirve veya toplantı sonunda herkesin iştirak ettiği toplu fotoğraf çekimi family photo n.
zirve noktası capstone n.
zirve noktası copestone n.
tarihi zirve record peak n.
tarihi zirve historical peak n.
başkanın zirve toplantısı hazırlıklarına yardımcı olması için seçtiği uzman sherpa n.
zirve konferansında yer alan yetkili summiteer n.
zirve toplantılarına katılım summitry n.
(yarışta) yarışmacı performansının zirve yaptığı an surge n.
zirve yapmak (fiyatlar) peak v.
zirve yapmak hit the top v.
zirve yapmak summit v.
(yapının) üzerinde zirve olarak yükselmek pinnacle v.
zirve noktasına ulaşmak culminate v.
zirve (ile ilgili) climactic adj.
zirve ile ilgili acmatic adj.
zirve ile ilgili peakish adj.
zirve toplantısına ait veya ilgili summit adj.
Colloquial
erişilebilecek en zirve nokta the sky n.
zirve noktasında on a high adj.
Idioms
zirve noktası high noon n.
zirve dönemi a golden age n.
televizyonun zirve yaptığı dönem peak tv n.
Trade/Economic
dip-zirve testi bottom-up test n.
fiyat grafiğinde zirve peak n.
zirve talep fiyatlaması peak demand pricing n.
zirve fiyatlandırması peak pricing n.
Politics
olağanüstü zirve extraordinary summit n.
nükleer zirve toplantısı nuclear summit meeting n.
üçlü zirve trilateral summit n.
zirve diplomasisi summitry n.
zirve politikası summitry n.
zirve toplantısı summit meeting n.
zirve diplomasisi summit diplomacy n.
zirve sonuç bildirisi summit declaration n.
zirve öncesine ait presummit adj.
(üçlü zirve) rusya-hindistan-çin ric (russia, india and china) abrev.
Technical
dört yüzlü zirve noktası tessarace n.
pasiflikten direnişe geçilen zirve noktası blowoff n.
Computer
çift zirve double peak n.
Telecom
zirve dışı off-peak adj.
Traffic
zirve saat faktörü peak hour factor n.
Petrol
petrol üretiminin zirve noktası peak oil n.
Medical
zirve akım hızı azalması peak flow decrement n.
zirve akım hızı peak expiratory flow n.
zirve akım ölçer peak flow meter n.
Statistics
zirve noktası peak area n.
Astronomy
kutupsal zirve polar cusp n.
manyetosferik zirve magnetospheric cusp n.
History
on dokuzuncu yüzyılda fransa'da sanatsal ve kültürel gelişimin zirve yaptığı dönem belle epoque n.
Environment
topluluğun zirve aşaması plagioclimax n.
Geography
endonezya'nın doğusundaki papua adasında yeni ismi puncak jaya olan dağın zirve kısmı carstensz pyramid n.
arizona sınırındaki güneydoğu utah'ta yer alan bir zirve navajo mountain n.
(özellikle kuzey ingiltere’de) zirve neb n.
ispanya'nın kanarya adaları'nda volkanik bir zirve teyde n.
ispanya'nın kanarya adaları'nda volkanik bir zirve teide n.
kanada'nın newfoundland eyaletinde bir zirve tolt n.
kaskad sıradağlarındaki popüler kayak merkezi olan 2,763 metre yüksekliğindeki volkanik zirve bachelor mount n.
orta vermont'ta green sıradağları'nda bir zirve killington peak n.
arjantin'deki and dağları'nda bulunan bir zirve laudo n.
keşmir'in kuzeyinde yer alan karakurum dağları'nda bir zirve masherbrum n.
colorado'daki san juan sıradağlarında bir zirve wilson n.
colorado'daki san juan sıradağlarında bir zirve mount wilson n.
colorado'daki san juan sıradağlarında bir zirve wilson mount n.
colorado'nun güneybatısında yer alan san juan dağları'nda bir zirve handies peak n.
arjantin'deki and dağları'nda yer alan bir zirve mercedario n.
saint elias dağları'nda bir zirve fairweather n.
saint elias dağları'nda bir zirve mount fairweather n.
saint elias dağları'nda bir zirve fairweather mountain n.
almanya'da bir zirve brocken n.
tepenin zirve çizgisi hillcrest n.
sarp dağlık bölgede sert zirve horn n.
pasifik kıyı dağları'nın parçası olan bir zirve hubbard n.
cenova'nın güneyinde bir zirve monte bianco n.
avustralya'nın queensland eyaletinde yer alan en yüksek zirve mount bartle frere n.
himalayalar'da, nepal ile tibet arasında yer alan ve dünya'nın en yüksek noktası olan zirve chomolungma n.
peru'da andlar'da bir zirve yerupaja n.
norveç'te bir zirve glittertinden n.
avusturya alpleri'nde bir zirve grossglockner n.
yuvarlak karlı zirve dome n.
and dağlarında bir zirve salcantay n.
new york'un güneydoğusunda bir zirve bear mountain n.
Meteorology
sıra zirve massif n.
Geology
iki zirve arasındaki sırtın en alçak noktası saddleback n.
Sport
(dağcılıkta) 3000 fitten yüksek olan ve tek başına izole şekilde bulunan zirve munro n.
Music
(hint müziğinde) hızlı zirve noktası jhala n.
soul müziğin zirve yaptığı dönemin ardından ortaya çıkan bir müzik türü retro-soul n.
Theatre
oyunun özellikle zirve noktasında meydana gelen beklenmedik gelişme counterturn n.
Slang
zirve noktası the end n.
Star Wars
zirve üssü pinnacle base n.
zirve kalesi pinnacle keep n.
zirve ayı pinnacle moon n.
zirve platformu pinnacle platform n.
zirve odası pinnacle room n.
zirve-sınıfı lüks gemi pinnacle-class luxury ship n.
zirve tapınağı temple peak n.
zirve (tatooine) the pinnacle n.
zirve (galaktik cumhuriyet) the pinnacle (galactic republic) n.