|
- We have discussed this issue a great deal in recent weeks.
- Geçtiğimiz haftalarda bu konuyu çokça tartıştık.
- The third point is that a great deal more attention has been paid to the level playing field.
- Üçüncü nokta ise oyun alanının eşitliği konusuna çok daha fazla önem verilmesidir.
- We now know that a Convention achieves a great deal more than the normal IGC.
- Artık biliyoruz ki bir Kongre, normal IGC'den çok daha fazlasını başarabilir.
- There is therefore a great deal of work still to do.
- Bu nedenle hala yapılması gereken çok iş var.
- This is an issue on which we have worked a great deal here in the European Parliament along with the Commission.
- Bu, Avrupa Parlamentosu'nda Komisyon ile birlikte üzerinde çok çalıştığımız bir konudur.
- A great deal of progress remains to be made.
- Daha kaydedilmesi gereken çok fazla ilerleme var.
- The whole package that we have before us is very complicated and needs a great deal of detailed work.
- Önümüzde duran paketin tamamı çok karmaşıktır ve üzerinde detaylı bir şekilde çalışılması gerekmektedir.
- The Commission's records leave a great deal to be desired.
- Komisyon'un kayıtları arzu edilenin çok ötesindedir.
- Turkey is a great deal more difficult.
- Türkiye çok daha zor bir ülke.
- We have talked about it a great deal and very often, and this is a subject where we really could introduce a fast-track.
- Bu konu hakkında çok fazla ve çok sık konuştuk ve bu gerçekten de hızlı bir yol izleyebileceğimiz bir konu.
- There has been a great deal of talk about enlargement.
- Büyütme hakkında çok fazla konuşma yapıldı.
- Mr Cashman and I have worked together on openness a great deal in recent years.
- Sayın Cashman ve ben son yıllarda açıklık konusunda birlikte çok çalıştık.
- One specific aspect, and this also costs the EU a great deal of money, is Lithuanian energy policy.
- Bir başka spesifik husus, ki bu da AB'ye çok pahalıya mal olmaktadır, Litvanya'nın enerji politikasıdır.
- I believe that it is doing a great deal of good.
- Bunun çok iyi bir şey olduğuna inanıyorum.
- It was not an area about which we actually had a great deal of knowledge or information.
- Aslında bu, hakkında çok fazla bilgi sahibi olduğumuz bir alan değildi.
- Since the 1970s deteriorating trade terms have cost developing countries a great deal.
- 1970'lerden bu yana kötüleşen ticaret koşulları gelişmekte olan ülkelere çok pahalıya mal oldu.
- A great deal of work needs to be done before 2004.
- 2004'ten önce yapılması gereken çok iş var.
- We have, therefore, a great deal of work ahead of us but the way forward has been mapped out.
- Dolayısıyla önümüzde yapılacak çok iş var ancak ileriye dönük yol haritası çizilmiş durumda.
- Reproductive health care often leaves a great deal to be desired.
- Üreme sağlığı hizmetleri çoğu zaman arzu edilenin çok ötesindedir.
- It is extremely complete and contains a great deal of knowledge about the events.
- Son derece eksiksizdir ve olaylar hakkında çok fazla bilgi içerir.
- A great deal of costly work needs to be done; more to the point, a long-term strategy is needed.
- Yapılması gereken çok maliyetli işler var; daha da önemlisi uzun vadeli bir stratejiye ihtiyaç var.
- We have, therefore, a great deal of work ahead of us but the way forward has been mapped out.
- Dolayısıyla önümüzde yapılacak çok iş var ama ileriye dönük yol haritası çizildi.
- As, however, Syria plays a crucial role, a great deal more needs to be done there.
- Bununla birlikte, Suriye çok önemli bir rol oynadığından, orada çok daha fazlasının yapılması gerekmektedir.
- A great deal of work has been done.
- Çok fazla çalışma yapıldı.
- For the developing countries, this implies a great deal more than we promised in Kyoto.
- Gelişmekte olan ülkeler için bu, Kyoto'da söz verdiğimizden çok daha fazlası anlamına gelmektedir.
- This form of transport takes up a great deal of space, is noisy and contributes significantly to the greenhouse effect.
- Bu ulaşım şekli çok fazla yer kaplar, gürültülüdür ve sera etkisine önemli ölçüde katkıda bulunur.
- I work a great deal with Philippe Maystadt and we have a close relationship.
- Philippe Maystadt ile çok çalışıyorum ve yakın bir ilişkimiz var.
- We now know that a Convention achieves a great deal more than the normal IGC.
- Artık bir Kongrenin, normal bir Hükûmetlerarası Konferans'tan çok daha fazlasını başardığını biliyoruz.
- Judging from the schedule, a great deal of work will need to be done this year.
- Programa bakılırsa, bu yıl çok fazla iş yapılması gerekecek.
- We still have a great deal of difficult ground to cover, no one has any illusions about this.
- Hâlâ kat etmemiz gereken çok zorlu bir yol var, kimsenin bu konuda bir yanılsaması yok.
- If we do not accept that part, the future will look a great deal better.
- Eğer bu kısmı kabul etmezsek, gelecek çok daha iyi görünecektir.
- Mr Evans has put a great deal of thought into his report.
- Bay Evans raporu üzerinde çok düşünmüş.
- It takes a great deal of time.
- Bu çok zaman alır.
- The third point is that a great deal more attention has been paid to the level playing field.
- Üçüncü husus ise oyun alanının eşitliği konusuna çok daha fazla önem verilmesidir.
- Turkey is a great deal more difficult.
- Türkiye çok daha zor bir ülkedir.
- A great deal of work needs to be done before 2004.
- 2004 yılından önce yapılması gereken çok iş var.
- We still have a great deal of work to do, particularly in the area of foreign policy.
- Özellikle dış politika alanında hala yapmamız gereken çok iş var.
- We still have a great deal of work to do on Laeken and on the situation post-Laeken.
- Laeken ve Laeken sonrası durumla ilgili olarak hala yapmamız gereken çok iş var.
- Pleasure boats generate a great deal of noise and pollution.
- Gezi tekneleri çok fazla gürültü ve kirlilik yaratmaktadır.
- A great deal more negotiating was needed before the Nice European Council reached agreement on 20 December 2000.
- Nice Avrupa Konseyi 20 Aralık 2000 tarihinde anlaşmaya varmadan önce çok daha fazla müzakereye ihtiyaç vardı.
- I gave this matter a great deal of thought beforehand.
- Bu konuyu önceden çok düşündüm.
- Compliance with human rights, in particular, leaves a great deal to be desired.
- Özellikle insan haklarına uygunluk, arzulananın çok gerisindedir.
- We often spend a great deal of money on very few jobs.
- Çoğu zaman çok az iş için çok fazla para harcıyoruz.
- I think that a great deal of work is still needed on this within Turkey.
- Bu konuda Türkiye'de hala çok fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
- We have heard a great deal of praise for the Socrates programme and I have no wish to go over it all again.
- Socrates programı için çok fazla övgü duyduk ve bunların üzerinden tekrar geçmek istemiyorum.
- Europe and Russia are a great deal more dependent on each other than might appear to be the case at first sight.
- Avrupa ve Rusya birbirlerine ilk bakışta göründüğünden çok daha fazla bağımlıdır.
- According to our report, this aspect too leaves a great deal to be desired in a number of countries.
- Raporumuza göre, bu husus da bazı ülkelerde arzu edilenin çok ötesinde.
- There is clearly a great deal of potential here.
- Burada çok büyük bir potansiyel olduğu açık.
- I do not have a great deal to add on this subject.
- Bu konuda ekleyeceğim çok fazla bir şey yok.
- We talked a great deal in the course of the weeks before we elected a president about making our House more political.
- Başkan seçilmeden önceki haftalarda Meclisimizi daha siyasi hale getirme konusunda çok konuştuk.
- There is still a great deal of work to be done here.
- Burada hala yapılması gereken çok iş var.
- The accession candidates still have a great deal of work to do before accession comes in 2004.
- Katılım adaylarının 2004 yılında katılım gerçekleşmeden önce hala yapmaları gereken çok iş var.
- The reverend gentleman is not getting a great deal of help from you, then.
- O zaman saygıdeğer beyefendi sizden çok fazla yardım almıyor.
- That is why this is, lamentably, a problem whose solution will take a great deal of time.
- Bu nedenle bu, ne yazık ki çözümü çok zaman alacak bir sorundur.
- Google started as a search engine but has since grown a great deal.
- Google başta arama motoru olarak kurulmuş ve sonrasında çok büyümüştür.
- I've given you a great deal of freedom on this ship.
- Bu gemide sana çok fazla özgürlük verdim.
- Google started as a search engine but has since grown a great deal.
- Google bir arama motoru olarak başladı ama o zamandan beri çok büyüdü.
- I've given you a great deal of freedom on this ship.
- Bu gemide size çok fazla özgürlük verdim.
- Google started as a search engine but has since grown a great deal.
- Google bir arama motoru olarak başladı ancak o zamandan beri çok büyüdü.
- We have to do a great deal of reading.
- Çok okumak zorundayız.
- I have a great deal to do.
- Yapacak çok işim var.
- Tom reads a great deal.
- Tom oldukça çok okur.
- It matters a great deal to me.
- Bu benim için çok önemli.
- Tom has a great deal of property.
- Tom'un çok fazla mülkü var.
- Tom has improved a great deal.
- Tom çok gelişti.
- He has a great deal of property.
- Çok fazla mülkü var.
- I have a great deal to do today.
- Bugün yapacak çok işim var.
- I like you a great deal.
- Seni çok seviyorum.
- I don't have a great deal of money to spend.
- Harcayacak çok param yok.
- I value our friendship a great deal.
- Arkadaşlığımıza çok değer veriyorum.
- Tom helped me a great deal.
- Tom bana çok yardımcı oldu.
- He has a great deal of experience.
- Çok fazla tecrübesi var.
- I have a great deal of work to do.
- Yapacak çok işim var.
- I've eaten a great deal of food this week.
- Bu hafta çok fazla yemek yedim.
- We've spent a great deal of time together.
- Birlikte çok zaman geçirdik.
- If you laugh a great deal, you are happy; if you cry a great deal, you are unhappy.
- Eğer çok gülüyorsan mutlusun; eğer çok ağlıyorsan mutsuzsun.
- He reads a great deal.
- Çok fazla kitap okuyor.
- I've made a great deal of money.
- Çok para kazandım.
- Tom doesn't talk a great deal.
- Tom çok konuşmaz.
- She reads a great deal.
- O oldukça çok okur.
- Tom helped me a great deal.
- Tom bana çok yardım etti.
- It took a great deal of time to analyze the data.
- Verileri analiz etmek çok zaman aldı.
- I've had a great deal to do.
- Yapacak çok işim vardı.
- Tom is in a great deal of pain.
- Tom çok acı çekiyor.
- Every time she coughed, she felt a great deal of pain.
- O her öksürdüğünde çok acı hissetti.
- Tom has matured a great deal.
- Tom çok olgunlaştı.
- He made a great deal of money selling milk.
- Süt satarak çok para kazandı.
Show More (84)
|
|
- We must also admit, however, that a great deal has gone wrong since this triumph.
- Bununla birlikte, bu zaferden bu yana pek çok şeyin yanlış gittiğini de kabul etmeliyiz.
- In practice, a great deal goes wrong during the mixing, sorting and storing involved.
- Pratikte karıştırma, ayırma ve depolama sırasında pek çok şey ters gitmektedir.
- A great deal of more or less important progress has been made, but there is too little time to describe it all.
- Az ya da çok önemli pek çok ilerleme kaydedilmiştir, ancak bunların hepsini anlatmak için çok az zamanımız var.
- In practice, a great deal goes wrong during the mixing, sorting and storing involved.
- Uygulamada, karıştırma, ayırma ve depolama sırasında pek çok şey yanlış gitmektedir.
- I would like to comment on both proposals at the same time, as the two have a great deal in common.
- Her iki teklif hakkında da aynı anda yorum yapmak istiyorum zira ikisi arasında pek çok ortak nokta bulunmaktadır.
- In those countries, the rights of the Roma and those of homosexuals, for example, leave a great deal to be desired.
- Bu ülkelerde, örneğin Romanların ve eşcinsellerin hakları, arzulanan pek çok şeyi geride bırakıyor.
- Beyond it, the map shows a great deal of nothing.
- Bunun ötesinde, harita pek çok şeyi göstermiyor.
- The political systems of Britain and Japan have a great deal in common.
- İngiltere ve Japonya'nın siyasi sistemlerinin pek çok ortak noktası var.
Show More (5)
|
