| 1 |
across |
karşısında |
prep. |
|
- You'll have to try the store across the street.
- Caddenin karşısındaki dükkanı denemek zorunda kalacaksın.
- The restaurant is across the street from the hotel.
- Restoran otelin karşısındaki caddede.
- She lives across the street.
- O, caddenin karşısında yaşıyor.
- He lives just across the road.
- O, tam yolun karşısında yaşıyor.
- Tom called to her across the street.
- Tom, caddenin karşısından ona seslendi.
- Tom sat across the picnic table from Mary.
- Tom piknik masasında Mary'nin karşısında oturdu.
- There's a bookstore across the street from my house.
- Evimin karşısındaki sokakta bir kitapçı var.
- It's just across the street from the church.
- Kilisenin hemen karşısında.
- The castle is across the river.
- Kale nehrin karşısındadır.
- I live across the street.
- Sokağın karşısında yaşıyorum.
- She lives across the street.
- Sokağın karşısında oturuyor.
- The store is just across from the theater.
- Dükkan, tiyatronun tam karşısında.
- When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.
- Tom çocukken, sokağın karşısında yaşayan kıza kafayı takmıştı.
- He lives across the river.
- Nehrin karşısında yaşıyor.
- Tom ran back across the street.
- Tom caddenin karşısından koşarak geri geldi.
- There is a church across the street.
- Caddenin karşısında bir kilise var.
- Across the street there's a white house.
- Caddenin karşısında beyaz bir ev var.
- There's a barbershop across the street.
- Caddenin karşısında bir berber dükkanı var.
- The church is just across the street.
- Kilise caddenin hemen karşısında.
- My wife gave me a sign from across the room.
- Karım odanın karşısından bana bir işaret verdi.
- Tom called Mary and asked her to meet him for a drink at the bar across from his office.
- Tom Mary'yi aradı ve ofisinin karşısındaki barda bir içki için onunla buluşmasını rica etti.
- There's a bank across from the hotel.
- Otelin karşısında bir banka var.
- Our school is across the river.
- Okulumuz nehrin karşısında.
- Tom called Mary and asked her to meet him for a drink at the bar across from his office.
- Tom Mary'yi aradı ve ofisinin karşısındaki barda bir şeyler içmek için buluşmak istediğini söyledi.
- What is that across the street?
- Sokağın karşısındaki de ne?
- Rod lives across the street from John.
- Rod John'un oturduğu sokağın karşısında oturuyor.
- He lives across the street.
- Sokağın karşısında oturuyor.
- Tom's mother is a nurse at the hospital that's across the street from where Mary lives.
- Tom'un annesi Mary'nin yaşadığı sokağın karşısındaki hastanede hemşire.
- She called to him across the street.
- Sokağın karşısından onu çağırdı.
- I live across the hall.
- Koridorun karşısında oturuyorum.
- Tom said to meet him at the little restaurant across from the post office.
- Tom postanenin karşısındaki küçük bir restoranda onunla buluşacağını söyledi.
- The only restaurant that Tom really likes is the one across the street.
- Tom'un gerçekten hoşlandığı tek restoran caddenin karşısındakidir.
- My house is just across from the hospital.
- Benim evim hastanenin hemen karşısındadır.
- Tom lives across the street from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısında oturuyor.
- She lives across the river.
- Nehrin karşısında yaşıyor.
- Tom is seated across the table from Mary.
- Tom Mary'nin karşısındaki masaya oturmuş.
- My office is just across the hall.
- Ofisim koridorun hemen karşısında.
- Tom took the seat across from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısındaki koltuğa oturdu.
- The rebels made a barricade across the road.
- İsyancılar yolun karşısında bir barikat yaptı.
- I sat down across from him.
- Ben onun karşısında oturdum.
- I saw Tom go into the store across the street.
- Tom'u caddenin karşısındaki dükkana girerken gördüm.
- The store is across the street.
- Mağaza caddenin karşısında.
- Tom and Mary moved into an apartment across from ours.
- Tom ve Mary bizim dairemizin karşısındaki daireye taşındılar.
- What is that across the street?
- Caddenin karşısındaki şey nedir?
- The flower shop is just across the street.
- Çiçekçi dükkanı caddenin hemen karşısında.
- They live across the river.
- Onlar nehrin karşısında yaşamaktadırlar.
- There's a job opening at the store across the street.
- Caddenin karşısındaki mağazada bir açık pozisyon var.
- Tom lives just across the road.
- Tom yolun hemen karşısında yaşıyor.
- Tom was sitting across the table from Mary.
- Tom masada Mary'nin karşısında oturuyordu.
- My house is just across from the hospital.
- Evim hastanenin tam karşısında.
- She lives across the river.
- O, nehrin karşısında yaşıyor.
- You live across the street, don't you?
- Sokağın karşısında oturuyorsun, değil mi?
- He was just going to the walk across the street.
- Caddenin karşısındaki yürüyüşe gidiyordu.
- This sidewalk is a lot narrower than the one across the road.
- Bu kaldırım yolun karşısındakinden çok daha dar.
- Whose house is across from yours?
- Seninkinin karşısındaki ev kimin?
- There's a job opening at the store across the street.
- Caddenin karşısındaki mağazada bir iş var.
- The restaurant is across the street from the hotel.
- Restoran otelin karşısında.
- Tom teaches history at the high school across the street.
- Tom, caddenin karşısındaki lisede tarih dersi vermektedir.
- Tom pointed at the restaurant across the street.
- Tom caddenin karşısındaki restoranı gösterdi.
- Tom lives across the street from us.
- Tom sokağın karşısında oturuyor.
- My house is just across the street.
- Benim evim caddenin tam karşısındadır.
- It's across the street.
- Sokağın karşısında.
- Tom and Mary moved into an apartment across from ours.
- Tom ve Mary bizimkinin karşısındaki daireye taşındı.
- Tom is the person who owns the store across the street.
- Tom caddenin karşısındaki dükkana sahip olan kişidir.
- There's a job opening at the store across the street.
- Caddenin karşısındaki mağazada bir iş olanağı var.
- Tom parked across the street.
- Tom caddenin karşısında park etti.
- His house is across the street.
- Onun evi caddenin karşısındadır.
- Tom is seated across the table from Mary.
- Tom masada Mary'nin karşısında oturuyor.
- I live across the hall.
- Koridorun karşısında yaşıyorum.
- I can see some people walking across the street.
- Caddenin karşısında yürüyen bazı insanlar görüyorum.
- Tom lives across the street.
- Tom sokağın karşısında oturuyor.
- The post office is just across from that store over there.
- Postane şuradaki dükkanın hemen karşısında.
- Tom's room is across the hall from mine.
- Tom'un odası benim odamın karşısındaki koridordadır.
- The flower shop is just across the street.
- Çiçekçi dükkanı tam caddenin karşısında.
- Is the apartment across from yours still vacant?
- Dairenizin karşısı hâlâ boş mu?
- The British started to attack from across the river.
- İngilizler nehrin karşısından saldırmaya başladılar.
- I live across the street.
- Caddenin karşısında yaşıyorum.
- Tom lives across the river.
- Tom nehrin karşısında yaşıyor.
- There's a hotel across the street.
- Caddenin karşısında bir otel var.
- There's a hotel across the street.
- Sokağın karşısında bir otel var.
- Whose house is across from yours?
- Kimin evi sizinkinin karşısındadır?
- He lives across the street from us.
- Sokağımızın karşısında oturuyor.
- Tom lives just across the road.
- Tom yolun karşısında oturuyor.
- Our school is right across the river.
- Okulumuz nehrin hemen karşısında.
- There is a bookstore across from my house.
- Evimin karşısında bir kitapçı var.
- Tom lives in the yellow house across the street.
- Tom sokağın karşısındaki sarı evde yaşıyor.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- Clis Yolu'nda Hayasaka Bisiklet'in karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- The store is just across from the theater.
- Mağaza, tiyatronun hemen karşısındadır.
- You'll have to try the store across the street.
- Caddenin karşısındaki dükkânı denemeniz gerekecek.
- The boy and his uncle faced each other across the table.
- Çocuk ve amcası masanın karşısında karşı karşıya geldiler.
- Tom called to her across the street.
- Tom sokağın karşısından ona seslendi.
- The dog is running across the street.
- Köpek caddenin karşısında koşuyor.
- The post office is just across from that store over there.
- Postane oradaki mağazanın sadece karşısında.
- He called me from across the pond.
- Beni göletin karşısından aradı.
- Sami was staring at Layla from across the bar.
- Sami barın karşısından Layla'ya bakıyordu.
- His house is just across from the post office.
- Evi postanenin tam karşısında.
- Nancy greeted me with a nod from across the street.
- Nancy, caddenin karşısından beni başı ile selamladı.
- There's a job opening at the store across the street.
- Caddenin karşısındaki dükkanda bir iş ilanı var.
- His house is across the street.
- Onun evi caddenin karşısında.
- I saw a boy swimming across the river.
- Nehrin karşısında yüzen bir çocuk gördüm.
- Tom lives across the street from us.
- Tom bizim karşımızdaki sokakta yaşar.
- Tom lives right across the street.
- Tom caddenin karşısında oturuyor.
- Tom took a seat across from Mary.
- Tom Mary'nin karşısında bir koltuk aldı.
- His house is just across from the post office.
- Onun evi postanenin tam karşısında.
- I sat down across from Tom.
- Tom'un karşısında oturdum.
- That tall building across the street is where Tom works.
- Caddenin karşısındaki yüksek bina Tom'un çalıştığı yer.
- I'll go to the grocery store across the street.
- Caddenin karşısındaki markete gideceğim.
- Tom's room is across the hall from mine.
- Tom'un odası benim karşımdaki koridorda.
- They have made friends with their new neighbors across the street.
- Sokağın karşısındaki yeni komşularıyla arkadaş oldular.
- Tom is the person who owns the store across the street.
- Tom caddenin karşısındaki dükkanın sahibi.
- They live across the river.
- Nehrin karşısında yaşıyorlar.
- The visitor sat across from me.
- Ziyaretçi karşımda oturdu.
- His house is across from mine.
- Onun evi benimkinin karşısında.
- Tom and Mary were sitting across the table from John and Alice.
- Tom ve Mary masada John ve Alice'in karşısında oturuyorlardı.
- Her house is across the river.
- Evi nehrin karşısında.
- Let's swim across the river.
- Nehrin karşısında yüzelim.
- The only restaurant that Tom really likes is the one across the street.
- Tom'un gerçekten sevdiği tek restoran caddenin karşısındadır.
- Across the bridge, there is a little cottage.
- Köprünün karşısında küçük bir kulübe var.
- The bus stop is across the street.
- Otobüs durağı caddenin karşısında.
- She helped the old man across the street.
- Sokağın karşısındaki yaşlı adama yardım etti.
- The two roads cut across the street from us.
- Bu iki yol bizim karşımızdaki caddede kesişir.
- Tom waited in his car across the street from the bank.
- Tom bankanın karşısındaki sokakta arabasında bekledi.
- Tom lives across the street.
- Tom caddenin karşısında yaşıyor.
- The pipe shop is across the street.
- Tütüncü, caddenin karşısında.
- The school is across from our house.
- Okul evimizin karşısında.
- The castle is across the river.
- Kale nehrin karşısında.
- The store is just across from my house.
- Mağaza evimin hemen karşısında.
- She called to him across the street.
- Sokağın karşısından ona seslendi.
- When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.
- Tom çocukken, sokağın karşısında oturan kıza kafayı takmıştı.
- They have made friends with their new neighbors across the street.
- Onlar, caddenin karşısındaki yeni komşuları ile arkadaş oldular.
- The British started to attack from across the river.
- İngilizler nehrin karşısından saldırmaya başladı.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- CLIS Yolu üzerinde Hayasaka Cycle'ın hemen karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- Tom was sitting across the table from Mary.
- Tom Mary'nin karşısındaki masada oturuyordu.
- My house is just across the street.
- Evim caddenin hemen karşısında.
- He called to her across the street.
- Sokağın karşısından ona seslendi.
- He lives across the street.
- O, caddenin karşısında yaşamaktadır.
- The bookstore across from the station is very large.
- İstasyonun karşısındaki kitapçı çok büyük.
- We live in the block of flats just across the road.
- Yolun karşısındaki apartmanlarda oturuyoruz.
- Tom's mother is a nurse at the hospital that's across the street from where Mary lives.
- Tom'un annesi Mary'nin yaşadığı caddenin karşısındaki hastanede bir hemşiredir.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden kaçırmamalısınız.
- The police are watching us from across the street.
- Polis sokağın karşısından bizi izliyor.
- Nancy greeted me with a nod from across the street.
- Nancy, beni sokağın karşısından başıyla selamladı.
- The school is across the street from my house.
- Okul evimin karşısında.
- She works across the border.
- O, sınırın karşısında çalışır.
- His house is across from mine.
- Onun evi benimkinin karşısındadır.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden onu kaçırmamalısın.
- The store is across the street.
- Mağaza caddenin karşısındadır.
- For our singing lessons, we would go to the music school across the road.
- Şan derslerimiz için yolun karşısındaki müzik okuluna giderdik.
- Tom is parked across the street.
- Tom caddenin karşısında park etmiş.
- I helped an old woman across the street.
- Caddenin karşısındaki yaşlı bir kadına yardım ettim.
- The store is just across from my house.
- Mağaza evimin tam karşısındadır.
- Tom said to meet him at the little restaurant across from the post office.
- Tom onunla postanenin karşısındaki küçük restoranda buluşmasını söyledi.
- The school is across the street from my house.
- Okul caddede evimin karşısında.
- The bookstore across from the station is very large.
- İstasyonun karşısındaki kitabevi çok büyük.
- Tom teaches history at the high school across the street.
- Tom caddenin karşısındaki lisede tarih öğretmeni.
- There's a barbershop across the road.
- Yolun karşısında bir berber dükkanı var.
- Tom pointed at the restaurant across the street.
- Tom caddenin karşısındaki restoranı işaret etti.
- That tall building across the street is where Tom works.
- Caddenin karşısındaki o yüksek bina Tom'un çalıştığı yerdir.
- His house is across the street.
- Evi caddenin karşısında.
- I saw Tom go into the store across the street.
- Tom'un caddenin karşısındaki mağazaya gidişini gördüm.
- He lives just across the road.
- Yolun hemen karşısında oturuyor.
- When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.
- Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.
- I sat down across from her.
- Ben onun karşısında oturdum.
- Tom lives across the street from us.
- Tom sokağımızın karşısında oturuyor.
- Is the apartment across from yours still vacant?
- Sizinkinin karşısındaki daire hala boş mu?
- He called to her across the street.
- Sokağın karşısından onu çağırdı.
- The pipe store is across the street.
- Pipo dükkanı caddenin karşısında.
Show More (164)
|
| 2 |
across |
karşısına |
prep. |
|
- Somebody had put a bed across the bathroom door and so she could not get in.
- Birisi banyo kapısının karşısına bir yatak koymuştu ve bu yüzden içeri giremedi.
- Tom rowed the boat across the lake.
- Tom tekneyi gölün karşısına geçirdi.
- Tom ferried the passengers across the river.
- Tom yolcuları feribotla nehrin karşısına geçirdi.
- The old man walked across the road carefully.
- Yaşlı adam yolun karşısına dikkatlice geçti.
- Let's row across the river.
- Nehrin karşısına geçelim.
- Row me across the river.
- Beni nehrin karşısına geçir.
- The ball rolled across the road.
- Top, yolun karşısına yuvarlandı.
- An old man walking with a cane asked Tom to help him across the street.
- Bastonuyla yürüyen yaşlı bir adam Tom'dan caddenin karşısına geçmesine yardım etmesini istedi.
- Tom sat down across from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- The rebels made a barricade across the road.
- İsyancılar yolun karşısına bir barikat kurdular.
- Tom walked across the room.
- Tom odanın karşısına geçti.
- The soldiers swam across the river.
- Askerler nehrin karşısına yüzerek geçtiler.
- Tom sat across the table from Mary.
- Tom masada Mary'nin karşısına oturdu.
- This river is dangerous to swim across.
- Bu nehir, karşısına yüzmek için tehlikelidir.
- The army slowly advanced across the river.
- Ordu, yavaşça nehrin karşısına ilerledi.
- Please take me across the river.
- Lütfen beni nehrin karşısına geçir.
- Tom parked the car across from Mary's house.
- Tom arabayı Mary'nin evinin karşısına park etti.
- Tom walked across the street.
- Tom caddenin karşısına yürüdü.
- I'm parked across the street.
- Sokağın karşısına park ettim.
- Tom helped the old man across the road.
- Tom yaşlı adamın yolun karşısına geçmesine yardım etti.
- Tom took a seat across from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat across from Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- A boy is walking across the street.
- Bir çocuk caddenin karşısına geçiyor.
- Tom saw a snake slither across the path.
- Tom bir yılanın yolun karşısına geçtiğini gördü.
- Tom sat across from Mary, his ex-girlfriend.
- Tom, eski kız arkadaşı Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom ran across the road.
- Tom yolun karşısına koştu.
- My car is parked across the street.
- Arabam caddenin karşısına park edildi.
- A rat ran across the road.
- Bir fare yolun karşısına koştu.
- The dog walked across the street.
- Köpek, caddenin karşısına yürüdü.
- Tom ran across the street.
- Tom caddenin karşısına koştu.
- Tom sat across from Mary.
- Tom, Mary'nin karşısına oturdu.
- They made their way across the river.
- Nehrin karşısına geçtiler.
- I sat down across from her.
- Onun karşısına oturdum.
- Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi teknesiyle nehrin karşısına geçirmeyi teklif etti.
- We must go across the lake by boat.
- Gölün karşısına tekneyle geçmeliyiz.
- The people of the village built a wooden bridge across the river.
- Köy halkı nehrin karşısına tahta bir köprü inşa etti.
- Tom ran back across the street.
- Tom caddenin karşısına koştu.
- I sat down across from Tom.
- Tom'un karşısına oturdum.
- He ran across the street, leaving her alone.
- Onu yalnız bırakarak caddenin karşısına koştu.
- Tom sat across the picnic table from Mary.
- Tom piknik masasında Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom parked across the street.
- Tom sokağın karşısına park etti.
- The father took the boy by the hand and helped him across the street.
- Baba çocuğun elinden tuttu ve caddenin karşısına geçmesine yardım etti.
- Tom sat down across from Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom rowed the boat across the lake.
- Tom kayığı gölün karşısına geçirdi.
- I sat down across from him.
- Onun karşısına oturdum.
- Tom is parked across the street.
- Tom caddenin karşısına park etmiş.
- Tom parked the truck across the street from Mary's place.
- Tom kamyonu Mary'nin evinin karşısına park etti.
- Tom and Mary sat across from John and Alice.
- Tom ve Mary, John ve Alice'in karşısına oturdular.
- A cat ran across the street.
- Bir kedi caddenin karşısına koştu.
- Tom and Mary sat across from John and Alice.
- Tom ve Mary John ve Alice'in karşısına oturdu.
- She came across the street.
- Sokağın karşısına geldi.
- They built a bridge across the river.
- Nehrin karşısına bir köprü inşa ettiler.
Show More (49)
|
| 3 |
across |
karşı tarafta |
adv. |
|
- Then I looked across the room and there by another heater stood Tom Moto is his shorts.
- Sonra odanın karşı tarafına baktım ve orada başka bir ısıtıcının yanında Tom Moto'nun şortu duruyordu.
- It's just across the street from the church.
- Tam kilisenin karşı tarafında.
- You live across the street, don't you?
- Caddenin karşı tarafında yaşıyorsun, değil mi?
- He lives across the river.
- O, nehrin karşı tarafında yaşıyor.
- It's across the street.
- O, caddenin karşı tarafında.
- She called to him across the street.
- Caddenin karşı tarafından ona seslendi.
- When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.
- Tom çocukken, sokağın karşı tarafında yaşayan kıza kafayı takmıştı.
- He lives across the street from us.
- Caddenin karşı tarafında karşımızda yaşar.
- I tried to swim across the river.
- Nehrin karşı tarafına yüzmeye çalıştım.
- He called me from across the pond.
- Göletin karşı tarafından bana seslendi.
- The pipe shop is across the street.
- Tütüncü, caddenin karşı tarafında.
- Tom lives across the street from us.
- Tom bizim sokağın karşı tarafında oturuyor.
- Her house is across the river.
- Onun evi nehrin karşı tarafındadır.
- Our school is across the river.
- Okulumuz nehirin karşı tarafıdadır.
- He called to her across the street.
- Caddenin karşı tarafından ona seslendi.
- Tom stared at Mary from across the room.
- Tom odanın karşı tarafından Mary'ye baktı.
- Jump across.
- Karşı tarafa atla.
- Ann swam across the river.
- Ann nehrin karşı tarafına yüzdü.
- Sign across the stamp.
- Mührün karşı tarafını imzalayınız.
- Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
Show More (17)
|
| 4 |
across |
boyunca |
prep. |
|
- Every year, thousands of people drive across the continent on holiday.
- Her yıl binlerce insan tatil için kıta boyunca araba kullanıyor.
- Not just one part of the country, but across the whole thing.
- Ülkenin sadece bir kısmı değil, tamamı boyunca.
- Persistent cookies are used across more than one browsing session.
- Kalıcı çerezler birden fazla göz atna oturumu boyunca kullanılır.
- He failed in the attempt to sail across the Pacific Ocean.
- O, Pasifik Okyanusu boyunca yelkenli ile gitme girişiminde başarısız oldu.
- The army slowly advanced across the river.
- Ordu, nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- Tom rode his motorcycle across America.
- Tom motosikletiyle Amerika'yı boydan boya geçti.
- We enjoyed a long voyage across the Pacific Ocean.
- Pasifik Okyanusu boyunca uzun bir yolculuğun tadını çıkardık.
- They are building a long bridge across the channel.
- Onlar, kanal boyunca uzun bir köprü inşa ediyor.
- The Sun appears to move across the sky because the Earth rotates on its axis.
- Dünya kendi ekseninde döndüğü için Güneş gökyüzü boyunca hareket ediyor gibi görünüyor.
- Tom said he wanted to try to swim across this river.
- Tom, bu nehir boyunca yüzmeye çalışmak istediğini söyledi.
- Tom saw a large rat run across the street.
- Tom cadde boyunca koşan büyük bir sıçan gördü.
- I walked across the park.
- Ben park boyunca yürüdüm.
- They are building a long bridge across the channel.
- Kanal boyunca uzun bir köprü inşa ediyorlar.
- The boat sailed across the Pacific Ocean.
- Tekne, Pasifik Okyanusu boyunca yol aldı.
- He rode his motorcycle across the country.
- Motosikletiyle ülkeyi boydan boya gezdi.
- Tom works across the border.
- Tom sınır boyunca çalışıyor.
- She rode her motorcycle across the country.
- Motosikletiyle ülkeyi boydan boya geçti.
- He swam across the river.
- O, nehir boyunca yüzdü.
Show More (15)
|
| 5 |
across |
genişliğinde |
prep. |
|
- The lake is four miles across.
- Göl, dört mil genişliğindedir.
- The island is nearly a mile across.
- Ada neredeyse bir mil genişliğinde.
- The hole is two meters across.
- Çukur, iki metre genişliğindedir.
- This river is one mile across.
- Bu nehir bir mil genişliğindedir.
- The river is fifty yards across.
- Nehir yaklaşık 46 metre genişliğinde.
- The hole is about five feet across.
- Delik, yaklaşık beş fit genişliğinde.
- The hole is two meters across.
- Delik, iki metre genişliğinde.
- The lake is three miles across.
- Göl üç mil genişliğinde.
- The river is 35 meters across.
- Nehir 35 metre genişliğindedir.
- The island is nearly a mile across.
- Ada yaklaşık bir mil genişliğindedir.
- The hole is about five feet across.
- Çukur, yaklaşık bir buçuk metre genişliğindedir.
- The lake is four miles across.
- Göl dört mil genişliğinde.
Show More (9)
|
| 6 |
across |
üzerinde |
prep. |
|
- This is lowering life expectancy and damaging economies across the planet.
- Bu durum ortalama yaşam süresini düşürüyor ve dünya üzerindeki ekonomilere zarar veriyor.
- She hurried across the lawn.
- Çimenlerin üzerinden aceleyle geçti.
- We walked across the ice.
- Buzun üzerinde yürüdük.
- Immigrants come to Australia across the seas.
- Göçmenler Avustralya'ya deniz üzerinden geliyorlar.
- He reached across the table and shook my hand.
- Masanın üzerinden uzandı ve elimi sıktı.
- He went to the beach, and looked far across the sea toward the horizon.
- O plaja gitti, ve denizin üzerinden ufka doğru baktı.
- There was a bridge across each river.
- Her nehrin üzerinde bir köprü vardı.
- The lake was frozen, so we walked across the ice.
- Göl donmuştu, biz de buzun üzerinden yürüdük.
- There is a bridge across the river.
- Nehrin üzerinde bir köprü var.
- The lake was frozen, so we walked across the ice.
- Göl donmuştu, bu yüzden biz buz üzerinde yürüdük.
Show More (7)
|
| 7 |
across |
karşıdan karşıya |
prep., n. |
|
- Tom swam across the bay.
- Tom körfezi karşıdan karşıya yüzdü.
- The river is 35 meters across.
- Nehir karşıdan karşıya 35 metredir.
- They run a ferry service across the river.
- Nehirde karşıdan karşıya feribot seferleri yapıyorlar.
- The river is fifty yards across.
- Nehir karşıdan karşıya elli yardadır.
- I was able to swim across the river.
- Ben nehri karşıdan karşıya yüzebildim.
- I am able to swim across the river.
- Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.
Show More (3)
|
| 8 |
across |
karşıya |
adv. |
|
- Tom walked across the pedestrian crossing.
- Tom yaya geçidinden karşıya geçti.
- The ferry started to move and we were across in half an hour.
- Feribot hareket etmeye başladı ve yarım saat içinde karşıya geçtik.
- Tom walked across the crosswalk.
- Tom yaya geçidinden karşıya geçti.
- I won't be able to carry Tom across the bridge.
- Tom'u köprüden karşıya taşıyamayacağım.
Show More (1)
|
| 9 |
across |
öbür tarafında |
prep. |
|
- Tom looked out across the water.
- Tom suyun öbür tarafına baktı.
- Tom swam across the Channel.
- Tom kanalın öbür tarafına yüzdü.
Show More (-1)
|
| 10 |
across |
içinden |
prep. |
|
- I'll take a shortcut across the garden.
- Ben bahçenin içinden kestirmeden gideceğim.
Show More (-2)
|
| 11 |
across |
çaprazında |
prep. |
|
- There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazında bir bakkal var.
Show More (-2)
|
| 12 |
across |
karşıda |
adv. |
|
- The ferry started to move and we were across in half an hour.
- Feribot hareket etmeye başladı ve yarım saat içinde karşıdaydık.
Show More (-2)
|
