| 1 |
advise |
tavsiye etmek |
v. |
|
- For that reason, I will advise my group to vote for this directive, because it is greatly needed.
- Bu nedenle, grubuma bu yönergeye oy vermelerini tavsiye edeceğim, çünkü buna büyük ihtiyaç var.
- It is relatively simple and I advise the House to accept the amendment.
- Oldukça basittir ve Meclise değişikliği kabul etmesini tavsiye ediyorum.
- The Executive advises us to oppose most of the Socialist amendments.
- Yürütme, Sosyalist değişikliklerin çoğuna karşı çıkmamızı tavsiye etmektedir.
- The Executive advises us to oppose most of the Socialist amendments.
- Yürütme, Sosyalist değişikliklerin çoğuna karşı çıkmamızı tavsiye ediyor.
- I advise you to watch Fatuzzo's European Show too.
- Fatuzzo'nun Avrupa Şovunu da izlemenizi tavsiye ederim.
- For these reasons, I would advise against these amendments.
- Bu nedenlerle, bu değişikliklere karşı çıkılmasını tavsiye ediyorum.
- I would really advise against adopting these amendments in the strongest terms.
- Bu değişikliklerin kabul edilmemesini en güçlü şekilde tavsiye ederim.
- If you travel from the Netherlands to Italy, I would advise you to use short-sea.
- Hollanda'dan İtalya'ya seyahat ediyorsanız, kısa deniz yolunu kullanmanızı tavsiye ederim.
- These changes are enshrined in the Treaty of Nice and I advise you to take account of them.
- Bu değişiklikler Nice Antlaşmasında yer almaktadır ve bunları dikkate almanızı tavsiye ederim.
- That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
- Bu durumda geriye Meclisin reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.
- The Committee on Economic and Monetary Affairs therefore advises against urgent procedure.
- Bu nedenle Ekonomik ve Parasal İşler Komitesi acil prosedürün uygulanmamasını tavsiye etmektedir.
- We would then cross a line which we would certainly advise against approaching.
- O zaman kesinlikle yaklaşılmamasını tavsiye edeceğimiz bir çizgiyi aşmış oluruz.
- I would like to advise you to clarify why Turkey was not considered for these particular funds.
- Bu özel fonlar için Türkiye'nin neden değerlendirmeye alınmadığını açıklamanızı tavsiye ederim.
- That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down.
- Bu durumda geriye, Meclis'in reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor.
- I can only advise certain despots to be on their guard in future.
- Bazı despotlara gelecekte dikkatli olmalarını tavsiye edebilirim.
- I would advise strongly against making this journey.
- Bu yolculuğu yapmamanızı şiddetle tavsiye ederim.
- The Committee on Economic and Monetary Affairs therefore advises against urgent procedure.
- Ekonomik ve Parasal İşler Komitesi bu nedenle acil prosedürün uygulanmamasını tavsiye etmektedir.
- I would advise great composure when faced with candidates pressing for deadlines.
- Teslim tarihleri için baskı yapan adaylarla karşı karşıya kaldığınızda büyük bir soğukkanlılık tavsiye ederim.
- As your lawyer, I advise you to control it fast.
- Avukatınız olarak hızlı kontrol etmenizi tavsiye ederim.
- As your lawyer, I advise you to control it fast.
- Avukatınız olarak size hızlı bir şekilde kontrol etmenizi tavsiye ediyorum.
- I'm going to advise you to just listen now.
- Şimdi bir dinlemeni tavsiye edeceğim.
- What should I advise Tom to do?
- Tom'a ne yapmasını tavsiye etmeliyim?
- I'd advise you to mind your own business.
- Kendi işine bakmanı tavsiye ederim.
- I advise you not to interfere.
- Ben müdahale etmemeni tavsiye ederim.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Ben havaalanına zamanında gitmeni tavsiye ediyorum.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
- Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I asked Tom what he'd advise.
- Tom'a ne tavsiye edeceğini sordum.
- I'd advise you to mind your own business.
- Kendi işinize bakmanızı tavsiye ederim.
- I'd advise you to stop doing that.
- Onu yapmayı bırakmanı tavsiye ediyorum.
- I advise you not to walk home after dark.
- Hava karardıktan sonra eve yürümemeni tavsiye ederim.
- I wouldn't advise doing that.
- Onu yapmanı tavsiye etmezdim.
- I wouldn't advise that.
- Bunu tavsiye etmedim.
- I advise you to listen to Tom.
- Tom'u dinlemeni tavsiye ederim.
- I advise you to stay away from Tom.
- Tom'dan uzak durmanı tavsiye ederim.
- I'd advise not staying at that hotel.
- O otelde kalmamanızı tavsiye ederim.
- I'd advise starting at once.
- Hemen başlamayı tavsiye ederdim.
- I would advise against it.
- Bunu tavsiye etmem.
- Did you advise him to go to the police?
- Ona polise gitmesini tavsiye ettiniz mi?
- I don't advise them to buy this car.
- Onlara bu arabayı almalarını tavsiye etmiyorum.
- I advise you not to help Tom anymore.
- Artık Tom'a yardım etmemeni tavsiye ederim.
- I advise you to listen to them.
- Onları dinlemenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to let her go.
- Onun gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
- What do you advise me to do?
- Bana ne yapmamı tavsiye edersin?
- What would you advise me to do?
- Bana ne yapmamı tavsiye edersin?
- I advise you not to walk home by yourself after dark.
- Hava karardıktan sonra eve tek başına yürümemeni tavsiye ederim.
- I advise you to go abroad while young.
- Gençken yurtdışına gitmenizi tavsiye ederim.
- I advise you to listen to her.
- Onu dinlemeni tavsiye ediyorum.
- I'd advise you to not drink that water.
- O suyu içmemeni tavsiye ediyorum.
- What should I advise Tom to do?
- Tom'a ne yapmasını tavsiye etmem gerekir?
- I'd advise you to let them go.
- Onların gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
- I advise you to do that.
- Bunu yapmanı tavsiye ederim.
- I advise you to listen to him.
- Onu dinlemeni tavsiye ediyorum.
- I advise you to listen to them.
- Onları dinlemeni tavsiye ediyorum.
- What would you advise, Tom?
- Ne tavsiye edersin, Tom?
- I advise you to listen to me.
- Beni dinlemeni tavsiye ediyorum.
- I'd advise you to stop doing that.
- Bunu yapmayı bırakmanı tavsiye ederim.
- I'd advise you to let me go.
- Beni salıvermeni tavsiye ederim.
- I'd advise you to let Tom go.
- Tom'un gitmesine izin vermeni tavsiye ederim.
- I would advise you strongly to do what Tom advised.
- Tom'un önerdiğini yapmanızı size şiddetle tavsiye ederim.
- I advise you to change clothes.
- Elbiseni değiştirmeni tavsiye ederim.
- I wouldn't advise it.
- Bunu tavsiye etmezdim.
- I wouldn't advise doing that.
- Bunu yapmanı tavsiye etmem.
- I'd advise you to not eat that.
- Size onu yememenizi tavsiye ederim.
- Speaking medically, I advise you to lose weight.
- Tıbbi olarak konuşacak olursam, kilo vermenizi tavsiye ederim.
- I'd advise starting at once.
- Hemen başlamanı tavsiye ederim.
- I advise you to listen to your doctor.
- Doktorunu dinlemeni tavsiye ederim.
- I wouldn't advise that.
- Bunu tavsiye etmem.
- What do you advise me?
- Bana ne tavsiye edersiniz?
- I'd advise you to let me go.
- Benim gitmeme izin vermenizi tavsiye ederim.
- What would you advise?
- Ne tavsiye ederdin?
- I advise that you do as I want.
- İstediğimi yapmanı tavsiye ederim.
- What would you advise me to do?
- Ne yapmamı tavsiye edersin?
- I advise you to change clothes.
- Kıyafetlerini değiştirmeni tavsiye ederim.
- I advise you not to do that.
- Sana bunu yapmamanı tavsiye ederim.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Havaalanına zamanında gitmenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to let us go.
- Bizi salıvermeni tavsiye ederim.
- What else would you advise?
- Başka ne tavsiye edersin?
- I advise you to listen to him.
- Onu dinlemenizi tavsiye ederim.
- I advise you not to keep company with Tom.
- Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
- What do you advise?
- Ne tavsiye ediyorsunuz?
- I advise you to listen to us.
- Bizi dinlemenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to let him go.
- Onu salıvermeni tavsiye ederim.
- I advise you not to keep company with him.
- Onunla arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
- It's better for you to do what your lawyer advises.
- Avukatın ne tavsiye ederse onu yapman senin için daha iyi olur.
- I advise you not to help Tom anymore.
- Tom'a artık yardım etmemenizi tavsiye ediyorum.
- I advise you not to walk home after dark.
- Hava karardıktan sonra eve yürümemenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to lock your doors.
- Kapılarınızı kilitlemenizi tavsiye ederim.
- That's exactly what I would advise.
- Benim tavsiye edeceğim şey tam olarak odur.
- I advise you to wait.
- Beklemenizi tavsiye ederim.
- That's exactly what I would advise.
- Ben de olsam tam bunu tavsiye ederdim.
- I would advise you strongly to do what Tom advised.
- Tom'un önerdiği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim.
- I'd advise you to let Tom go.
- Tom'un gitmesine izin vermeni tavsiye ediyorum.
- What do you advise me to do?
- Ne yapmamı tavsiye edersin?
- Did you advise him to go to the police?
- Onun polise gitmesini tavsiye ettin mi?
- I advise you not to interfere.
- Karışmamanızı tavsiye ederim.
- What do you advise?
- Ne tavsiye edersiniz?
- You can do that if you want, but I'd advise against it.
- İstersen bunu yapabilirsin, ama tam aksini tavsiye ederim.
- I would advise you to get to the airport on time.
- Havalimanına zamanında gitmeni tavsiye ederdim.
- Please advise Tom to tell the truth.
- Lütfen Tom'a doğruyu söylemesini tavsiye edin.
- I advise you wear a heavy coat.
- Ağır bir palto giymenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to let her go.
- Onu salıvermeni tavsiye ederim.
- I advise you to go abroad while young.
- Gençken yurtdışına gitmeni tavsiye ederim.
- I advise you to listen to Tom.
- Tom'u dinlemeni tavsiye ediyorum.
- I advise you to listen to her.
- Onu dinlemenizi tavsiye ederim.
- They advise us to read their books.
- Kitaplarını okumamızı tavsiye ettiler.
- I advise you to listen to me.
- Beni dinlemenizi tavsiye ederim.
- I advise you wear a heavy coat.
- Kalın bir palto giymeni tavsiye ediyorum.
- I advise you to give up drinking.
- İçki içmeyi bırakmanı tavsiye ederim.
- I'd advise you to let him go.
- Onun gitmesine izin vermenizi tavsiye ederim.
- I don't advise them to buy this car.
- Onların bu arabayı almalarını tavsiye etmem.
- I'll do as you advise.
- Tavsiye ettiğiniz gibi yapacağım.
- They advise us to read their books.
- Bize kitaplarını okumamızı tavsiye ediyorlar.
- What do you advise me?
- Bana ne tavsiye edersin?
- I'd advise caution.
- Dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I'd advise you to not eat that.
- Sana onu yememeni tavsiye ederim.
- I advise you to stop smoking.
- Sigarayı bırakmanı tavsiye ediyorum.
- I'm going to advise you to just listen now.
- Sana sadece dinlemeni tavsiye edeceğim.
- I advise you not to borrow money from your friends.
- Arkadaşlarından borç para almamanı tavsiye ederim.
- I would advise you strongly to do what the boss asked you to do.
- Patronun senden yapmanı istediği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim.
- I'd advise you to not drink that water.
- O suyu içmemenizi tavsiye ederim.
- I advise you to stay away from Tom.
- Sana Tom'dan uzak kalmanı tavsiye ediyorum.
- What do you advise?
- Ne tavsiye edersin?
- I advise you to listen to your doctor.
- Doktorunuzu dinlemenizi tavsiye ederim.
- I advise you to listen to us.
- Bizi dinlemeni tavsiye ediyorum.
- I'll do as you advise.
- Nasıl tavsiye ederseniz öyle yapacağım.
- I'd advise doing that.
- Bunu yapmanı tavsiye ederim.
- Will you please advise him to work harder?
- Lütfen ona daha çok çalışmasını tavsiye eder misiniz?
- I'd advise you to do the same.
- Sana da aynısını yapmanı tavsiye ederim.
- I advise you all to get plenty of rest.
- Hepinize bol bol dinlenmenizi tavsiye ediyorum.
- I'd advise you to let them go.
- Onları salıvermeni tavsiye ederim.
- I'd advise you to let us go.
- Gitmemize izin vermenizi tavsiye ederim.
- I'd advise you to lock your doors.
- Kapılarını kilitlemeni tavsiye ediyorum.
Show More (129)
|
| 2 |
advise |
tavsiyede bulunmak |
v. |
|
- Or rather, I would like to advise against nearly all of them.
- Daha doğrusu neredeyse hepsine karşı tavsiyede bulunmak istiyorum.
- Outsiders cannot advise or guide them.
- Dışarıdan gelenler onlara tavsiyede bulunamaz ya da yol gösteremez.
- I can only advise against introducing it through the European bodies.
- Sadece Avrupa organları aracılığıyla sunulmasına karşı tavsiyede bulunabilirim.
- That is what we rely on when we advise people on what to do.
- İnsanlara ne yapmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunurken buna güveniyoruz.
- On the other hand, they advise against military intervention as they know they would be the object of Saddam's revenge.
- Öte yandan Saddam'ın intikamının hedefi olacaklarını bildikleri için askeri müdahaleye karşı tavsiyelerde bulunuyorlar.
- Rather, the restructured FSPG would provide an overview and advise the Council and the Commission.
- Bunun yerine, yeniden yapılandırılan FSPG genel bir bakış sağlayacak ve Konsey ile Komisyon'a tavsiyelerde bulunacaktır.
- But I should also like to note that the role of the FSPG is to advise the Council and the Commission.
- Ancak FSPG'nin görevinin Konsey ve Komisyona tavsiyelerde bulunmak olduğunu da belirtmek isterim.
- She advises me on technical matters.
- Teknik konularda bana tavsiyelerde bulunur.
- Tom has nobody to advise him.
- Tom'un kendisine tavsiyede bulunacak kimsesi yok.
- Jiro advised me on which book to buy.
- Jiro hangi kitabı almam gerektiği konusunda bana tavsiyede bulundu.
- Can you advise me?
- Bana tavsiyede bulunabilir misiniz?
- She advised the others on that matter.
- Diğerlerine bu konuda tavsiyede bulundu.
- He has no friends to advise him.
- Ona tavsiyede bulunacak hiç arkadaşı yok.
- She advises him on how to stay healthy.
- Ona nasıl sağlıklı kalacağı konusunda tavsiyelerde bulundu.
- His doctor advised him to quit smoking.
- Doktoru ona sigarayı bırakması tavsiyesinde bulundu.
- He has no friends to advise him.
- Ona tavsiyede bulunacak arkadaşı yok.
- Tom has no one to advise him.
- Tom'un kendisine tavsiyede bulunacak kimsesi yok.
- She advised him about what to do.
- Ona ne yapması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu.
- Tom doesn't have any friends to advise him.
- Tom'un ona tavsiyede bulunacak hiç arkadaşı yoktu.
- Can you advise me on what I should do?
- Ne yapmam gerektiği konusunda bana tavsiyede bulunabilir misiniz?
- I'll advise you on what to do.
- Ne yapacağınız konusunda size tavsiyede bulunacağım.
- I will advise you on the matter.
- Ben, konuyla ilgili sana tavsiyede bulunacağım.
- She advised him on what books to read.
- Ona hangi kitapları okuması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu.
- He will advise you on that matter.
- Bu konuda size tavsiyede bulunacak.
- Tom has nobody to advise him.
- Tom'un ona tavsiyede bulunacak kimsesi yok.
- She advised him on how to stay healthy.
- Ona nasıl sağlıklı kalabileceği konusunda tavsiyelerde bulundu.
- I advise customers.
- Müşterilere tavsiyelerde bulunurum.
- I advise customers.
- Müşterilere tavsiyede bulunurum.
- Have you ever advised a friend?
- Hiç bir arkadaşa tavsiyede bulundun mu?
- I don't have anybody to advise me.
- Bana tavsiyede bulunacak kimsem yok.
- Tom has no one to advise him.
- Tom'un ona tavsiyede bulunacak kimsesi yok.
- Tom can advise you.
- Tom sana tavsiyede bulunabilir.
- I like to advise people.
- İnsanlara tavsiyede bulunmayı severim.
- She advised him on which book to buy.
- Hangi kitabı alması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulundu.
- Their job is to advise the president.
- Onların işi başkana tavsiyede bulunmak.
- I'll advise you on what to do.
- Ne yapman gerektiği konusunda sana tavsiyede bulunacağım.
- I advised Tom to consult a lawyer.
- Tom'a bir avukata danışması tavsiyesinde bulundum.
- My host family often advises me.
- Ev sahibi ailem bana sık sık tavsiyelerde bulunur.
- She advised him on that matter.
- Ona bu konuda tavsiyelerde bulundu.
- Thank you for advising me.
- Bana tavsiyede bulunduğun için teşekkür ederim.
- He advises us.
- Bize tavsiyelerde bulunuyor.
- If she had not advised her son, he would not have succeeded.
- Eğer oğluna tavsiyede bulunmasaydı, oğlu başarılı olamazdı.
- I will advise you on the matter.
- Konu hakkında size tavsiyelerde bulunacağım.
- I've advised Tom to start doing that.
- Tom'a onu yapmaya başlaması tavsiyesinde bulundum.
- Tom doesn't have any friends to advise him.
- Tom'un kendisine tavsiyede bulunacak bir arkadaşı yok.
- She advises him on technical matters.
- Ona teknik konularda tavsiyelerde bulundu.
Show More (43)
|
| 3 |
advise |
bildirmek |
v. |
|
- ICES has advised that the stock of hake is in danger of collapse.
- ICES, berlam balığı rezervlerinin çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirmiştir.
- We wish to advise you of the following price reductions.
- Size aşağıdaki fiyat indirimlerini bildirmek istiyoruz.
- Please advise me of the cost.
- Lütfen bana maliyeti bildir.
- Please advise me of the cost.
- Lütfen bana maliyeti bildirin.
- Did you advise the suspect of his rights?
- Şüpheliye haklarını bildirdiniz mi?
- She advised him of the date for the next meeting.
- Ona bir sonraki buluşmanın tarihini bildirmiş.
Show More (3)
|
| 4 |
advise |
öğüt vermek |
v. |
|
- Tom can advise you.
- Tom size öğüt verebilir.
- Jiro advised me on which book to buy.
- Jiro hangi kitabı alacağım konusunda bana öğüt verdi.
- The more I advise the young people, the less they oppose me.
- Gençlere ne kadar çok öğüt verirsem, bana o kadar az karşı çıkıyorlar.
- He advises us.
- O bize öğüt verir.
Show More (1)
|
| 5 |
advise |
salık vermek |
v. |
|
- Tom advised me to go there.
- Tom bana oraya gitmemi salık verdi.
- I've advised Tom not to do that.
- Tom'a onu yapmamasını salık verdim.
- The doctor advised my father to cut down on smoking.
- Doktor babama sigarayı bırakmasını salık verdi.
- Tom advised us not to do that.
- Tom bize bunu yapmamamızı salık verdi.
Show More (1)
|
| 6 |
advise |
öğütlemek |
v. |
|
- I advised Tom to accept the offer.
- Tom'a teklifi kabul etmesini öğütledim.
- My father advised me not to be lazy.
- Babam bana tembel olmamamı öğütledi.
Show More (-1)
|
| 7 |
advise |
bilgilendirmek |
v. |
|
- Keep me advised.
- Beni bilgilendirmeye devam et.
Show More (-2)
|
| 8 |
advise |
uyarmak |
v. |
|
- She was advised by him not to borrow money from his friends.
- Arkadaşlarından borç para almaması konusunda onu uyarmış.
Show More (-2)
|
| 9 |
advise |
nasihat etmek |
v. |
|
- She advises him on how to stay healthy.
- Ona nasıl sağlıklı kalınacağına dair nasihat ediyor.
Show More (-2)
|
