|
- I almost never do that.
- Onu neredeyse hiç yapmadım.
- I almost never work on Monday.
- Neredeyse hiç pazartesi çalışmam.
- I almost never use Facebook.
- Facebook'u neredeyse hiç kullanmıyorum.
- I almost never do that here.
- Onu burada neredeyse hiç yapmıyorum.
- I almost never leave the house.
- Neredeyse hiç evden çıkmıyorum.
- Tom almost never gets scared.
- Tom neredeyse hiç korkmazdı.
- My mother almost never complains.
- Annem neredeyse hiç şikâyet etmez.
- I almost never drink milk.
- Neredeyse hiç süt içmem.
- I almost never speak French.
- Neredeyse hiç Fransızca bilmiyorum.
- Tom almost never asks questions.
- Tom neredeyse hiç soru sormaz.
- I almost never get sick.
- Neredeyse hiç hastalanmam.
- Tom almost never does what he says he's going to do.
- Tom yapacağını söylediği şeyleri neredeyse hiç yapmaz.
- I'm almost never late for appointments.
- Randevulara neredeyse hiç geç kalmıyorum.
- I almost never make mistakes.
- Neredeyse hiç hata yapmam.
- I almost never eat breakfast.
- Ben neredeyse hiç kahvaltı etmem.
- I almost never eat beef.
- Neredeyse hiç sığır eti yemem.
- Tom is almost never home.
- Tom neredeyse hiç eve gelmiyor.
- I almost never watch TV nowadays.
- Bugünlerde neredeyse hiç TV izlemiyorum.
- I almost never use Facebook.
- Ben neredeyse hiç Facebook kullanmıyorum.
- I almost never do that anymore.
- Artık bunu neredeyse hiç yapmıyorum.
- I'm almost never late for appointments.
- Randevulara neredeyse hiç geç kalmam.
- I almost never watch TV.
- Neredeyse hiç TV izlemem.
- I almost never eat lunch at home.
- Neredeyse hiç evde öğle yemeği yemem.
- Tom almost never wears a hat.
- Tom neredeyse hiç şapka takmaz.
- We almost never eat out.
- Neredeyse hiç dışarıda yemeyiz.
- I almost never read fiction.
- Ben neredeyse hiç kurgu okumam.
- I almost never cry.
- Neredeyse hiç ağlamam.
- I almost never read fiction.
- Neredeyse hiç roman okumam.
- It almost never rains here.
- Burada neredeyse hiç yağmur yağmaz.
- I almost never eat pork.
- Neredeyse hiç domuz eti yemem.
- I almost never use Facebook anymore.
- Artık neredeyse hiç Facebook kullanmıyorum.
- I almost never wear a tie.
- Neredeyse hiç kravat takmam.
- I almost never wear a hat.
- Neredeyse hiç şapka takmam.
- I almost never win at chess.
- Satrançta neredeyse hiç kazanmam.
- Tom and Mary almost never argue.
- Tom ve Mary neredeyse hiç tartışmazlar.
- I almost never make these kinds of mistakes.
- Bu tür hataları neredeyse hiç yapmam.
- Tom is almost never at home on Monday, is he?
- Tom pazartesi günleri neredeyse hiç evde olmuyor, değil mi?
- It almost never snows here.
- Buraya neredeyse hiç kar yağmaz.
- Tom almost never goes out after dark.
- Tom karanlıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmaz.
- Tom almost never goes swimming anymore.
- Tom artık neredeyse hiç yüzmeye gitmiyor.
- He almost never went there.
- Oraya neredeyse hiç gitmezdi.
- I almost never kiss my children.
- Çocuklarımı neredeyse hiç öpmüyorum.
- I almost never lie.
- Neredeyse hiç yalan söylemem.
- I'm almost never wrong.
- Neredeyse hiç yanılmam.
- I almost never go to Boston.
- Boston'a neredeyse hiç gitmiyorum.
- Tom almost never lies to Mary.
- Tom, Mary'ye neredeyse hiç yalan söylemez.
- I almost never did that.
- Onu neredeyse hiç yapmadım.
- I almost never come here anymore.
- Artık buraya neredeyse hiç gelmiyorum.
- Tom almost never watches TV.
- Tom neredeyse hiç TV izlemez.
- He almost never gets sick because he is careful about his health.
- O, sağlığı hakkında dikkatli olduğu için neredeyse hiç hasta olmaz.
- You're almost never wrong.
- Neredeyse hiç yanılmıyorsun.
- I almost never work on Saturdays.
- Cumartesi günleri neredeyse hiç çalışmam.
- Tom almost never makes mistakes when writing in French.
- Tom Fransızca yazarken neredeyse hiç hata yapmaz.
- I almost never did that.
- Ben bunu neredeyse hiç yapmadım.
- That almost never happens.
- O neredeyse hiç olmaz.
- I almost never have nightmares.
- Neredeyse hiç kabus görmedim.
- I almost never watch TV anymore.
- Artık neredeyse hiç televizyon izlemiyorum.
- I'm almost never home during the day.
- Gündüzleri neredeyse hiç evde olmuyorum.
- He almost never gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığına dikkat ettiği için neredeyse hiç hastalanmıyor.
- Tom almost never calls Mary.
- Tom Mary'yi neredeyse hiç aramaz.
- I almost never eat breakfast.
- Neredeyse hiç kahvaltı etmem.
- I almost never go to Boston anymore.
- Artık Boston'a neredeyse hiç gitmiyorum.
- I almost never read novels.
- Neredeyse hiç roman okumuyorum.
- I almost never buy chocolate.
- Neredeyse hiç çikolata almam.
- Tom is almost never wrong.
- Tom neredeyse hiç yanılmaz.
- I'm almost never late.
- Neredeyse hiç geç kalmam.
- She almost never does what she says she's going to do.
- Yapacağını söylediği şeyleri neredeyse hiç yapmaz.
- I almost never watch TV nowadays.
- Bugünlerde neredeyse hiç televizyon izlemiyorum.
- Tom almost never goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmıyor.
- Tom almost never buys chocolate.
- Tom neredeyse hiç çikolata satın almaz.
- I almost never remember dreams.
- Rüyaları neredeyse hiç hatırlamam.
- Tom almost never gets angry.
- Tom neredeyse hiç sinirlenmez.
- I almost never use Facebook anymore.
- Artık Facebook'u neredeyse hiç kullanmıyorum.
- Tom almost never buys chocolate.
- Tom neredeyse hiç çikolata almaz.
- Tom is almost never late.
- Tom neredeyse hiç geç kalmaz.
- I almost never eat beef.
- Ben neredeyse hiç sığır eti yemem.
- I almost never speak French.
- Neredeyse hiç Fransızca konuşamıyorum.
- Tom almost never asks about that.
- Tom bunu neredeyse hiç sormaz.
- I almost never eat out.
- Neredeyse hiç dışarıda yemem.
- Tom almost never does anything out of the ordinary.
- Tom neredeyse hiç sıra dışı bir şey yapmaz.
- Tom and I almost never agree.
- Tom ve ben neredeyse hiç anlaşamayız.
- I almost never get angry at anyone.
- Neredeyse hiç kimseye kızmam.
- I almost never use my phone anymore.
- Artık telefonumu neredeyse hiç kullanmıyorum.
- I almost never read novels.
- Neredeyse hiç roman okumam.
- Tom almost never gets scared.
- Tom neredeyse hiç korkmaz.
- I almost never do that.
- Bunu neredeyse hiç yapmam.
- I almost never speak French anymore.
- Artık neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
- I almost never eat fish.
- Neredeyse hiç balık yemem.
- Tom almost never eats chocolate.
- Tom neredeyse hiç çikolata yemez.
- Tom almost never buys chocolate bars.
- Tom neredeyse hiç çikolata almıyor.
- My mother almost never complains.
- Annem neredeyse hiç şikayet etmez.
- He almost never gets angry.
- O, neredeyse hiç kızmaz.
- You almost never ask questions.
- Neredeyse hiç soru sormuyorsun.
- Tom almost never kisses his children.
- Tom çocuklarını neredeyse hiç öpmez.
- Tom almost never gets angry.
- Tom neredeyse hiç kızmaz.
- I almost never laugh.
- Neredeyse hiç gülmem.
- Tom almost never watches TV.
- Tom neredeyse hiç televizyon izlemez.
- I almost never eat chicken.
- Neredeyse hiç tavuk yemem.
- I almost never eat meat.
- Neredeyse hiç et yemem.
- Tom almost never eats breakfast.
- Tom neredeyse hiç kahvaltı etmez.
Show More (97)
|
