Tureng - any longer - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	any longer	daha fazla	adv.
	We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary. Katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi gelecekteki üyelere borçluyuz. We must also commit ourselves, as Europe, to take action to prevent these delays happening any longer. Ayrıca Avrupa olarak bu gecikmelerin daha fazla yaşanmasını önlemek için harekete geçme taahhüdünde bulunmalıyız. Let us not disappoint them any longer. Onları daha fazla hayal kırıklığına uğratmayalım. We should not therefore wait any longer. Bu nedenle daha fazla beklememeliyiz. I would urge fellow Members to vote in favour of Amendment No 2. We cannot wait any longer. Üye arkadaşlarıma 2 No'lu Değişiklik lehinde oy kullanmaları çağrısında bulunuyorum. Daha fazla bekleyemeyiz. The eastward enlargement means that the EU's present cohesion policy cannot be continued with any longer. Doğuya doğru genişleme, AB'nin mevcut uyum politikasının daha fazla sürdürülemeyeceği anlamına gelmektedir. Do not make them wait any longer than is necessary and let us put into practice this policy that everyone wants. Onları gerekenden daha fazla bekletmeyin ve herkesin istediği bu politikayı uygulamaya koyalım. We must not stand for this any longer. Buna daha fazla göz yummamalıyız. We must not stand for this any longer! Buna daha fazla göz yummamalıyız! We cannot afford to let this absurd situation continue any longer. Bu saçma durumun daha fazla devam etmesine izin veremeyiz. We owe it to the future members not to delay accession for any longer than is absolutely necessary. Gelecekteki üyelere, katılımı kesinlikle gerekli olandan daha fazla geciktirmemeyi borçluyuz. There is no reason to wait any longer. Daha fazla beklemek için bir neden yok. We should not delude ourselves any longer. Kendimizi daha fazla kandırmamalıyız. There is therefore no longer any reason to delay the ratification of this Treaty any longer. Dolayısıyla bu Antlaşmanın onaylanmasını daha fazla geciktirmek için artık hiçbir neden kalmamıştır. We should, therefore, really not rack our brains over this any longer. Bu nedenle, bu konu üzerinde daha fazla kafa yormamalıyız. We cannot now wait any longer for this Statute. Artık bu Tüzük için daha fazla bekleyemeyiz. We can't stay here any longer. Burada daha fazla kalamayız. Tom couldn't contain himself any longer. Tom kendini daha fazla tutamadı. I don't want to wait any longer. Daha fazla beklemek istemiyorum. It's an absolute waste of time to wait any longer. Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybı. Tom can't put up with Mary's carelessness any longer. Tom, Mary'nin dikkatsizliğine daha fazla katlanamaz. The government cannot avoid the issue of homelessness any longer. Hükümet evsizlik sorunundan daha fazla kaçamaz. I can't possibly stay any longer. Daha fazla kalmama imkân yok. Tom only takes painkillers when he just can't stand the pain any longer. Tom sadece ağrıya daha fazla dayanamadığı zaman ağrı kesici alır. I couldn't stand any longer. Daha fazla dayanamazdım. You can't wait any longer. Daha fazla bekleyemezsin. Tom can't put up with Mary's carelessness any longer. Tom Mary'nin dikkatsizliğine daha fazla dayanamaz. We don't want to wait any longer. Daha fazla beklemek istemiyoruz. I'm not waiting any longer. Daha fazla beklemeyeceğim. Tom said that he couldn't wait any longer. Tom daha fazla bekleyemeyeceğini söyledi. There's no use waiting for Tom any longer. Tom'u daha fazla beklemenin bir faydası yok. You can't put it off any longer. Bunu daha fazla erteleyemezsin. I wish we didn't have to do this any longer. Keşke bunu daha fazla yapmak zorunda olmasaydık. I can't pretend any longer. Daha fazla rol yapamam. I can't fool around any longer. Daha fazla oyalanamam. I don't intend to use this any longer. Bunu daha fazla kullanmaya niyetim yok. Tom said he didn't want to stay in Boston any longer. Tom, Boston'da daha fazla kalmak istemediğini söyledi. I suggest that you not wait any longer. Daha fazla beklememeni öneririm. I can't resist any longer. Daha fazla dayanamıyorum. I don't think we can wait any longer. Daha fazla bekleyebileceğimizi sanmıyorum. I refuse to be ignored any longer. Daha fazla görmezden gelinmeyi reddediyorum. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz. I couldn't do that any longer. Bunu daha fazla yapamazdım. Tom says he can't put up with Mary's behavior any longer. Tom, Mary'nin davranışlarına daha fazla katlanamayacağını söylüyor. I couldn't wait any longer, so I left. Daha fazla bekleyemedim, bu yüzden ayrıldım. You had better not wait any longer. Daha fazla beklemesen iyi olur. Tom won't have to wait any longer. Tom'un daha fazla beklemesi gerekmeyecek. I can't stand this any longer. Buna daha fazla dayanamayacağım. Tom didn't want to wait any longer. Tom daha fazla beklemek istemedi. Tom says he can't put up with the heat any longer. Tom bu sıcağa daha fazla dayanamayacağını söylüyor. I don't think I can wait any longer. Daha fazla bekleyebileceğimi sanmıyorum. That's why I don't want to stay any longer. Bu yüzden daha fazla kalmak istemiyorum. I can't take this pain any longer. Bu acıya daha fazla dayanamayacağım. When he couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital. Ağrıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti. She may not wait any longer. Daha fazla bekleyemeyebilir. He decided not to wait any longer. Daha fazla beklememeye karar verdi. I can't hide my feelings from Tom any longer. Duygularımı Tom'dan daha fazla saklayamam. I wouldn't wait any longer if I were you. Yerinde olsam daha fazla beklemezdim. There's no need for you to stay here any longer. Burada daha fazla kalmana gerek yok. I won't take this any longer. Buna daha fazla katlanamayacağım. Tom can't wait any longer. Tom daha fazla bekleyemez. I can't possibly stay any longer. Daha fazla kalmam mümkün değil. Please don't torment me any longer. Lütfen bana daha fazla eziyet etme. I can't pretend any longer. Daha fazla numara yapamam. Tom doesn't want Mary to stay any longer. Tom, Mary'nin daha fazla kalmasını istemiyor. Tom says he can't put up with this noise any longer. Tom bu gürültüye daha fazla dayanamayacağını söylüyor. I'm not going to wait for Tom any longer. Tom'u daha fazla beklemeyeceğim. Tom didn't want to stay in Boston any longer. Tom Boston'da daha fazla kalmak istemiyordu. Tom says he can't ignore Mary's behavior any longer. Tom, Mary'nin davranışlarını daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor. We can't wait any longer. Daha fazla bekleyemem. We can't put off this decision any longer. Bu kararı daha fazla erteleyemeyiz. I think we don't need to stay here any longer. Sanırım burada daha fazla kalmamıza gerek yok. Tom couldn't hold onto the rope any longer. Tom ipi daha fazla tutamadı. I can't hold on any longer. Daha fazla dayanamayacağım. We can't stay any longer. Daha fazla kalamayız. Tom says he can't put up with this noise any longer. Tom bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. Tom won't have to wait any longer. Tom daha fazla beklemek zorunda kalmayacak. I think you shouldn't wait any longer. Bence daha fazla beklememelisin. I can not put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla dayanamam. Tom might not wait any longer. Tom daha fazla bekleyemeyebilir. I won't wait any longer. Daha fazla beklemeyeceğim. Tom isn't going to wait any longer. Tom daha fazla beklemeyecek. I can't stand that noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamıyorum. He couldn't keep his temper any longer. Öfkesini daha fazla tutamadı. He says he can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla dayanamadığını söylüyor. I couldn't look at it any longer. Ona daha fazla bakamadım. I can't really wait any longer. Daha fazla bekleyecek hâlim yok gerçekten. I can't put up with her any longer. Ona daha fazla katlanamam. You can't put off doing that any longer. Bunu yapmayı daha fazla erteleyemezsin. It is no use talking with them any longer. Onlarla daha fazla konuşmanın bir faydası yok. I can't stay here any longer. Burada daha fazla kalamam. When he couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital. Acıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti. Tom couldn't wait any longer. Tom daha fazla bekleyemedi. I couldn't wait any longer, so I left. Daha fazla bekleyemedim ve çıktım. Let's not stay any longer than we have to. Kalmamız gerekenden daha fazla kalmayalım. You shouldn't wait any longer. Daha fazla beklememelisin. Tom didn't want to live any longer. Tom daha fazla yaşamak istemedi. We can't afford to wait any longer. Daha fazla beklemeyi göze alamayız. I refuse to wait any longer. Daha fazla beklemeyi reddediyorum. After driving for eight hours, Tom just couldn't drive any longer. Sekiz saat araba kullandıktan sonra, Tom daha fazla araba kullanamadı. I can't put up with the noise any longer. Bu gürültüye daha fazla dayanamıyorum. I don't think we should wait any longer. Bence daha fazla beklememeliyiz. I can't sit around waiting any longer. Daha fazla oturup bekleyemem. He says he can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamadığını söylüyor. I don't feel like waiting any longer. Daha fazla beklemek istemiyorum. Tom says he can't put up with the heat any longer. Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor. Do you want to stay any longer? Daha fazla kalmak istiyor musun? Tom yelled that he couldn't hold onto the rope any longer, and then he let go. Tom ipi daha fazla tutamayacağını bağırarak söyledi, ve sonra bıraktı. Tom doesn't need to wait any longer. Tom'un daha fazla beklemesine gerek yok. It's an absolute waste of time to wait any longer. Daha fazla beklemek mutlak bir zaman kaybı. Don't you want to stay any longer? Daha fazla kalmak istemiyor musun? There is no use waiting for her any longer. Onu daha fazla beklemenin bir anlamı yok. I don't want to wait any longer than necessary. Gerekenden daha fazla beklemek istemiyorum. I can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamam. Let's not wait for Tom any longer. Tom'u daha fazla beklemeyelim. Tom said he wouldn't wait any longer. Tom daha fazla beklemeyeceğini söyledi. Tom couldn't stand the suspense any longer. Tom bu belirsizliğe daha fazla dayanamadı. He saw no advantage in waiting any longer. Daha fazla beklemenin bir faydası olmadığını gördü. Tom decided that he shouldn't stay any longer. Tom daha fazla kalmaması gerektiğine karar verdi. I don't feel like waiting any longer. Canım daha fazla beklemek istemiyor. I can't fight any longer. Daha fazla savaşamam. He couldn't take it any longer. O daha fazla dayanamadı. If I'd stayed any longer, I would've gotten bored. Daha fazla kalmış olsaydım, sıkılırdım. Tom couldn't stay silent any longer. Tom daha fazla sessiz kalamadı. Tom decided he shouldn't stay any longer. Tom daha fazla kalmaması gerektiğine karar verdi. Tom didn't need to wait any longer. Tom'un daha fazla beklemeye ihtiyacı yoktu. We had better not remain here any longer. Burada daha fazla kalmasak iyi olur. I can not put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla katlanamam. He says he can't ignore the smell any longer. Kokuyu daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor. You can't stay here any longer. Burada daha fazla kalamazsın. I can't stand it here any longer. Buraya daha fazla dayanamayacağım. I can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla katlanamam. Tom can't put up with Mary's whining any longer. Tom Mary'nin sızlanmalarına daha fazla katlanamıyor. We're not waiting any longer. Daha fazla beklemeyeceğiz. I can't keep you here any longer. Seni daha fazla burada tutamam. I can't make Tom wait any longer. Tom'u daha fazla bekletemem. Tom says he can't ignore the noise any longer. Tom gürültüyü daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor. I won't stay any longer. Daha fazla kalmayacağım. Tom didn't want to wait any longer. Tom daha fazla beklemek istemiyordu. Tom couldn't wait any longer, so he left. Tom daha fazla bekleyemedi, bu yüzden gitti. I can't watch this any longer. Bunu daha fazla izleyemem. I cannot put up with the noise any longer. Gürültüye daha fazla katlanamıyorum. I'm so tired that I can't walk any longer. O kadar yorgunum ki daha fazla yürüyemem. I can't bear it any longer. Buna daha fazla dayanamam. When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital. Tom acıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti. I don't want to stay in bed any longer. Daha fazla yatakta kalmak istemiyorum. Tom says he can't ignore the smell any longer. Tom kokuyu daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor. Let's not keep Tom waiting any longer. Tom'u daha fazla bekletmeyelim. I couldn't put up with that noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamazdım. I think we don't need to stay here any longer. Sanırım daha fazla burada kalmamıza gerek olmadığını düşünüyorum. Tom may not wait any longer. Tom daha fazla bekleyemeyebilir. We can't delay this any longer. Bunu daha fazla erteleyemeyiz. I can't stand this any longer. Buna daha fazla katlanamam. You don't need to wait any longer. Daha fazla beklemene gerek yok. Tom said that he won't wait any longer. Tom daha fazla beklemeyeceğini söyledi. I can't put up with it any longer. Buna daha fazla katlanamam. I cannot put up with his bad manners any longer. Onun kötü davranışlarına daha fazla katlanamam. I don't think I'll be able to hold in my anger any longer. Öfkemi daha fazla tutabileceğimi sanmıyorum. Tom couldn't put up with Mary any longer. Tom, Mary'ye daha fazla katlanamadı. I advised Tom not to wait any longer to do that. Tom'a bunu yapmak için daha fazla beklememesini tavsiye ettim. Tom says he can't wait any longer. Tom daha fazla bekleyemeyeceğini söylüyor. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom, Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz. I wouldn't wait any longer if I were you. Senin yerinde olsam daha fazla beklemezdim. I can't put up with Tom's rudeness any longer. Tom'un kabalığına daha fazla katlanamam. Tom couldn't put up with Mary any longer. Tom Mary'ye daha fazla katlanamadı. I don't think we have to stay here any longer. Burada daha fazla kalmamız gerektiğini düşünmüyorum. I don't want to stay in Boston any longer. Boston'da daha fazla kalmak istemiyorum. Tom couldn't wait any longer, so he left. Tom daha fazla bekleyemedi ve gitti. Tom can't put up with Mary's behavior any longer. Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz. Tom couldn't stand it any longer. Tom daha fazla dayanamadı. I refuse to herd geese any longer with that girl. O kızla daha fazla kaz gütmeyi reddediyorum. I won't keep you any longer than I need to. Seni ihtiyacım olandan daha fazla tutmayacağım. I suggest that you not wait any longer. Daha fazla beklememeni öneriyorum. We can't afford to stay here any longer. Burada daha fazla kalmayı göze alamayız. She didn't want him to stay any longer. Daha fazla kalmasını istemedi. Tom couldn't do that any longer. Tom bunu daha fazla yapamazdı. She says she can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. Tom couldn't stand the suspense any longer. Tom belirsizliğe daha fazla katlanamadı. I can't put up with him any longer. Ona daha fazla katlanamam. We can't wait any longer. Daha fazla bekleyemeyiz. It seems a waste of time to wait any longer. Daha fazla beklemek zaman kaybı gibi görünüyor. I can't stand that noise any longer. O gürültüye daha fazla dayanamam. I couldn't stand it any longer. Daha fazla dayanamadım. I can't put up with his violence any longer. Onun şiddetine daha fazla katlanamam. Let's not wait any longer. Daha fazla beklemeyelim. I can't put up with this any longer. Buna daha fazla katlanamam. I can't bear the noise any longer. Bu gürültüye daha fazla dayanamayacağım. I can't wait any longer. Daha fazla bekleyemem. I'm too tired to walk any longer. Daha fazla yürüyemeyecek kadar yorgunum. I can't put it off any longer. Bunu daha fazla erteleyemem. I can't stay any longer. Daha fazla kalamam. Tom can't stay here any longer. Tom burada daha fazla kalamaz. It's a waste of time to wait any longer. Daha fazla beklemek zaman kaybı. I can't put up with his insults any longer. Onun hakaretlerine daha fazla katlanamam. I can't stand that nasty attitude of his any longer. Bu çirkin tavrına daha fazla dayanamıyorum. I can't bear this any longer. Buna daha fazla katlanamam. He says he can't put up with this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamayacağını söylüyor. You'd better not wait any longer. Daha fazla beklemesen iyi olur. I can't take this any longer. Buna daha fazla dayanamayacağım. I couldn't wait any longer. Daha fazla bekleyemezdim. I can't wait for him any longer. Onu daha fazla bekleyemem. Tom didn't want Mary to stay any longer. Tom, Mary'nin daha fazla kalmasını istemedi. He says he can't ignore the noise any longer. Gürültüyü daha fazla görmezden gelemeyeceğini söylüyor. I can't take it any longer. Daha fazla dayanamayacağım. You know I can't wait any longer. Daha fazla bekleyemeyeceğimi biliyorsun. I couldn't put up with that noise any longer. O gürültüye daha fazla dayanamadım. He says he can't ignore the smell any longer. Kokuya daha fazla dayanamadığını söylüyor. I don't want to torment you any longer. Sana daha fazla eziyet etmek istemiyorum. I can't stand her any longer! Ona daha fazla dayanamıyorum! He saw no advantage in waiting any longer. Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu. He saw no advantage in waiting any longer. Daha fazla beklemenin hiçbir faydası olmadığını anladı. I can't possibly stay any longer. Daha fazla kalamayacağım. Tom couldn't hold onto the rope any longer. Tom ipe daha fazla tutunamadı. I can't stand this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla tahammül edemem. He couldn't hold his temper any longer. Öfkesini daha fazla tutamadı. He says he can't ignore the noise any longer. Gürültüye daha fazla dayanamadığını söylüyor. I don't want to stay in Boston any longer. Daha fazla Boston'da kalmak istemiyorum. I'm so tired that I can't walk any longer. O kadar yorgunum ki daha fazla yürüyemeyeceğim. We cannot allow this state of affairs to continue any longer. Bu durumun daha fazla devam etmesine izin veremeyiz. Tom can't take it any longer. Tom buna daha fazla dayanamaz. Tom said that he didn't want to wait any longer. Tom daha fazla beklemek istemediğini söyledi. I can't put up with that noise any longer. O gürültüye daha fazla katlanamam. I can't put up with that noise any longer. Bu gürültüye daha fazla katlanamam. I can't tolerate this noise any longer. Bu gürültüye daha fazla tahammül edemem. It's a waste of time to wait any longer. Daha fazla beklemek zaman kaybı olur. Tom didn't have to wait any longer. Tom'un daha fazla beklemesine gerek yoktu. I couldn't get Tom to wait any longer. Tom'u daha fazla bekletemedim. I can't really wait any longer. Daha fazla bekleyemem. Tom can't put up with Mary's whining any longer. Tom, Mary'nin sızlanmalarına daha fazla katlanamıyor. I couldn't stand any longer. Daha fazla dayanamadım. There's no use waiting for Tom any longer. Tom'u daha fazla beklemenin bir anlamı yok. He found it impossible to work any longer. Daha fazla çalışmayı imkansız buldu. Tom can't hide his anxiety any longer. Tom endişesini daha fazla saklayamaz. Tom can't put up with Mary's behavior any longer. Tom, Mary'nin davranışlarına daha fazla katlanamaz. He says he can't put up with the heat any longer. Sıcağa daha fazla katlanamayacağını söylüyor. I can't delay my decision any longer. Kararımı daha fazla erteleyemem. I can't stand Tom's arrogance any longer. Tom'un kibrine daha fazla dayanamıyorum. I can't stand him any longer. Ona daha fazla katlanamıyorum. I don't want to stay here any longer. Burada daha fazla kalmak istemiyorum. We cannot follow your plan any longer. Planınıza daha fazla uyamayız. He saw no advantage in waiting any longer. Daha fazla beklemenin bir yararı olmadığını gördü. Tom doesn't want to wait any longer. Tom daha fazla beklemek istemiyor. Tom says he isn't going to wait any longer. Tom daha fazla beklemeyeceğini söylüyor. Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. Tom, Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla tahammül edemiyor. I wish I could help you, but I can't stay any longer. Keşke size yardım edebilseydim; ama daha fazla kalamam. I can't hold back my laughter any longer. Kahkahalarımı daha fazla tutamıyorum. He couldn't keep his temper any longer. Daha fazla sinirine hakim olamadı. I can't possibly stay any longer. Daha fazla kalamam. I'm not going to wait any longer. Daha fazla beklemeyeceğim. It'll be a waste of time if we wait for them any longer. Onları daha fazla beklersek zaman kaybı olur. I can't live any longer without him. Onsuz daha fazla yaşayamam. Show More (248)
2	any longer	artık	adv.
	No conflict is any longer solved with weapons, but political decisions instead. Artık hiçbir çatışma silahla çözülmüyor, bunun yerine siyasi kararlar alınıyor. Vague statements and half-truths simply will not do any longer. Muğlak ifadeler ve yarı gerçekler artık işe yaramayacaktır. None of this is problematic from a technical viewpoint any longer. Bunların hiçbiri teknik açıdan artık sorun teşkil etmiyor. I can't stand this noise any longer. Artık bu gürültüye dayanamıyorum. I can't possibly stay any longer. Artık kalmam imkânsız. I do not love him any longer. Artık onu sevmiyorum. I refuse to herd geese any longer with that girl. Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum. I can't take this any longer. Artık buna katlanamam. Tom is not an idle boy any longer. Tom artık boş gezen bir çocuk değil. I refuse to obey you any longer. Artık sana itaat etmeyi reddediyorum. We can't be happy here any longer. Artık burada mutlu olamayız. I can't live any longer without him. Artık onsuz yaşayamam. Tom doesn't trust Mary any longer. Tom Mary'ye artık güvenmiyor. I don't trust him any longer. Artık ona güvenmiyorum. I can't make Tom wait any longer. Tom'u artık bekletemem. I don't believe it any longer. Artık buna inanmıyorum. Tom couldn't stay silent any longer. Tom artık sessiz kalamazdı. You know I can't wait any longer. Artık bekleyemeyeceğimi biliyorsun. I can't stay any longer. Ben artık kalamam. They don't exist any longer. Onlar artık yoklar. Tom can't stay here any longer. Tom artık burada kalamaz. The government cannot avoid the issue of homelessness any longer. Hükümet artık evsizlik meselesinden kaçınamaz. I wish we didn't have to do this any longer. Keşke bunu artık yapmak zorunda olmasak. We cannot follow your plan any longer. Artık planını takip edemeyiz. Tom can't hide his anxiety any longer. Tom endişesini artık saklayamaz. No one fights with us any longer. Artık kimse bizimle savaşmıyor. Tom doesn't want to wait any longer. Tom artık beklemek istemiyor. Don't you want to stay any longer? Artık kalmak istemiyor musun? I don't live in Boston any longer. Artık Boston'da yaşamıyorum. Tom said that he won't wait any longer. Tom artık beklemeyeceğini söyledi. I can't put up with the noise any longer. Artık gürültüye katlanamam. You had better not wait any longer. Artık beklemesen iyi olur. I can't wait any longer. Artık bekleyemem. She may not wait any longer. O, artık beklemeyebilir. I couldn't do that any longer. Artık onu yapamadım. Tom didn't want to live any longer. Tom artık yaşamak istemiyordu. It is hard for the couple to live together any longer. Çift için artık birlikte yaşamak çok zor. He is not an idle boy any longer. Artık aylaklık eden bir çocuk değil. There is no use waiting for her any longer. Artık onu beklemenin hiçbir faydası yok. We're not safe here any longer. Artık burada güvende değiliz. Tom won't do that any longer. Tom artık bunu yapmayacak. Tom couldn't contain himself any longer. Tom artık kendini tutamadı. I can't stand him any longer. Artık ona katlanamıyorum. Tom didn't want to stay in Boston any longer. Tom artık Boston'da kalmak istemiyordu. Tom says he isn't going to wait any longer. Tom artık beklemeyeceğini söylüyor. I don't believe it any longer. Ben artık buna inanmıyorum. I can't put up with his violence any longer. Ben artık onun zorbalığına katlanamam. You won't have to hide any longer. Artık saklanmak zorunda olmayacaksın. Tom says he can't put up with Mary's behavior any longer. Tom Mary'nin davranışına artık katlanamayacağını söylüyor. Tom said he didn't want to stay in Boston any longer. Tom artık Boston'da kalmak istemediğini söyledi. He is not an idle boy any longer. Artık boş gezen bir çocuk değil. He couldn't hold his temper any longer. O artık öfkesini tutamadı. Tom didn't want Mary to stay any longer. Tom artık Mary'nin kalmasını istemiyordu. Tom says he can't live with Mary any longer. Tom artık Mary ile birlikte yaşayamayacağını söylüyor. We don't want to wait any longer. Artık beklemek istemiyoruz. Tom couldn't stand it any longer. Tom ona artık dayanamadı. I can't tolerate this noise any longer. Artık bu gürültüye dayanamıyorum. We had better not remain here any longer. Artık burada kalmasak iyi olur. There's no point in living any longer. Artık yaşamanın bir anlamı yok. Tom said that he didn't want to wait any longer. Tom artık beklemek istemediğini söyledi. I don't think I'm needed here any longer. Artık burada gerekli olduğumu sanmıyorum. Tom may not wait any longer. Tom artık beklemeyebilir. I can't resist any longer. Ben artık dayanamıyorum. Tom doesn't trust Mary any longer. Tom artık Mary'ye güvenmiyor. I don't believe him any longer. Artık ona inanmıyorum. No one fights with us any longer. Artık hiç kimse bizimle dövüşmüyor. You won't have to work here any longer. Artık burada çalışmak zorunda değilsin. We can't delay this any longer. Artık bunu erteleyemeyiz. I can't wait for him any longer. Artık onu bekleyemem. I'm not going to wait for Tom any longer. Artık Tom'u beklemeyeceğim. You won't have to hide any longer. Artık saklanmak zorunda kalmayacaksın. He couldn't take it any longer. O artık buna katlanamadı. I can't stand it any longer. Ben artık buna dayanamıyorum. I can't be patient any longer. Ben artık sabırlı olamam. You shouldn't wait any longer. Artık beklemene gerek yok. I won't stay any longer. Artık kalmayacağım. Even gods die when no one believes in them any longer. Tanrılar bile artık kimse onlara inanmadığında ölürler. I don't think we have to stay here any longer. Artık burada kalmak zorunda olduğumuzu sanmıyorum. Tom might not wait any longer. Tom artık beklemeyebilir. Tom can't do that any longer. Tom artık bunu yapamaz. I feel she doesn't love me any longer. Artık beni sevmediğini hissediyorum. I can't be patient any longer. Artık sabırlı olamam. I'm not going to wait any longer. Artık beklemeyeceğim. Tom doesn't need to wait any longer. Tom'un artık beklemesi gerekmiyor. There's no point in living any longer. Artık yaşamanın anlamı yok. I can't put up with it any longer. Artık ona katlanamıyorum. People of this country do not respect their old traditions any longer. Bu ülkenin insanları artık eski geleneklerine saygı duymuyor. Tom says he can't live with Mary any longer. Tom artık Mary ile yaşayamayacağını söylüyor. There is no use waiting for her any longer. Artık onu beklemenin faydası yok. Tom was unable to control himself any longer. Tom artık kendini kontrol edemiyordu. I can't stay here any longer. Artık burada kalamam. I can't hide my feelings from Tom any longer. Ben artık Tom'dan duygularımı gizleyemem. We can't follow your plan any longer. Artık senin planına uyamayız. I don't think I'm needed here any longer. Artık burada bana ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. That's why I don't want to stay any longer. Bu yüzden artık kalmak istemiyorum. I can't watch this any longer. Artık bunu izleyemiyorum. I can't put up with Tom's rudeness any longer. Tom'un kabalığına artık dayanamıyorum. I won't do that any longer. Artık bunu yapmayacağım. We cannot allow this state of affairs to continue any longer. Artık bu durumun devam etmesine izin veremeyiz. I can't stand that nasty attitude of his any longer. Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık. Tom couldn't wait any longer. Tom artık bekleyemedi. You can't stay here any longer. Sen artık burada kalamazsın. They don't exist any longer. Artık yoklar. Tom couldn't do that any longer. Tom artık onu yapamadı. I don't want to stay here any longer. Artık burada kalmak istemiyorum. You'd better not wait any longer. Artık beklemesen iyi olur. There's no need for you to stay here any longer. Artık burada kalmana gerek yok. Tom isn't studying French any longer. Tom artık Fransızca çalışmıyor. We can't follow your plan any longer. Artık planını izleyemeyiz. I couldn't wait any longer. Artık bekleyemedim. We can't be happy here any longer. Biz artık burada mutlu olamayız. Mr Kato was too old to work any longer. Bay Kato artık çalışmak için çok yaşlıydı. Tom said he wouldn't wait any longer. Tom artık beklemeyeceğini söyledi. I can't stand it here any longer. Artık burada buna katlanamıyorum. Tom won't have to hide any longer. Tom artık saklanmak zorunda kalmayacak. Let's not wait for Tom any longer. Artık Tom'u beklemeyelim. It is no use talking with them any longer. Artık onlarla konuşmanın faydası yok. I don't want to stay in bed any longer. Artık yatakta kalmak istemiyorum. I don't like your face and I can't bear your company any longer. Yüzünü sevmiyorum ve arkadaşlığına artık katlanamıyorum. I can't stand it any longer. Artık dayanamıyorum. I don't think we should wait any longer. Artık beklememiz gerektiğini sanmıyorum. I can't stand Tom's arrogance any longer. Tom'un kibirine artık dayanamıyorum. We can't stay here any longer. Artık burada kalamayız. I think you shouldn't wait any longer. Bence artık beklememen gerekir. I'm not waiting any longer. Artık beklemiyorum. We're not waiting any longer. Artık beklemiyoruz. I don't trust him any longer. Ona artık güvenmiyorum. People of this country do not respect their old traditions any longer. Bu ülkenin insanları artık eski geleneklerine saygı göstermiyor. Mr Kato was too old to work any longer. Bay Kato çalışmak için artık çok yaşlıydı. Tom doesn't trust Mary any longer. Tom artık Mary'ye itimat etmiyor. I can't put it off any longer. Onu artık erteleyemem. We can't stay any longer. Artık kalamayız. I can't hold on any longer. Artık dayanamıyorum. You can't wait any longer. Artık bekleyemezsin. I'm too tired to walk any longer. Artık yürüyemeyecek kadar çok yorgunum. Let's not wait any longer. Artık beklemeyelim. I can't bear the noise any longer. Gürültüye artık katlanamıyorum. Show More (134)
3	any longer	daha	adv.
	If I'd stayed any longer, I would've gotten bored. Daha uzun süre kalsaydım sıkılırdım. Show More (-2)