|
- This occasion was no exception, and a meeting was indeed arranged.
- Bu olay bir istisna değildi ve gerçekten de bir toplantı düzenlendi.
- That is not how we should arrange matters.
- Meseleleri bu şekilde düzenlememeliyiz.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenledi.
- The Group of the European Liberal, Democrat and Reform Party has arranged a meeting for Thursday in this building.
- Avrupa Liberal, Demokrat ve Reform Partisi Grubu Perşembe günü için bu binada bir toplantı düzenlemiştir.
- Together with non-governmental organisations, the committee arranged a conference for women from Afghanistan.
- Komite, sivil toplum örgütleriyle birlikte Afganistan'dan gelen kadınlar için bir konferans düzenlemiştir.
- Together with non-governmental organisations, the committee arranged a conference for women from Afghanistan.
- Komisyon, sivil toplum örgütleriyle birlikte Afganistan'dan gelen kadınlar için bir konferans düzenledi.
- Quite a few fellow MEPs have mentioned the N+2 rule, which we must arrange to be applied effectively.
- Pek çok milletvekili arkadaşımız, etkin bir şekilde uygulanması için düzenleme yapmamız gereken N+2 kuralından bahsetti.
- I'd like to learn how to arrange flowers.
- Çiçek düzenlemeyi öğrenmek istiyorum.
- I'm going to arrange these flowers.
- Bu çiçekleri düzenleyeceğim.
- Can you arrange it?
- Düzenleyebilir misiniz?
- Can you arrange these flowers for me?
- Bu çiçekleri benim için düzenleyebilir misin?
- She likes to arrange flowers.
- O, çiçekleri düzenlemeyi seviyor.
- Tom arranged a picnic for the whole office.
- Tom tüm ofis için bir piknik düzenledi.
- Tom arranged a picnic for the whole office.
- Tom bütün ofis için bir piknik düzenledi.
- A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus müziği yaratır, besteci sadece onu düzenler.
- She arranges the buying and selling of houses in and around Deal.
- Deal ve çevresindeki evlerin alım satımını düzenliyor.
- We arranged the flowers.
- Çiçekleri düzenledik.
- We were arranging flowers.
- Çiçekleri düzenliyorduk.
- Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.
- I'll arrange everything.
- Her şeyi düzenleyeceğim.
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzel düzenledi.
- I've arranged everything.
- Her şeyi düzenledim.
- He hangs his clothes, then arranges them by color.
- Elbiselerini asıp renklerine göre düzenler.
- We were arranging flowers.
- Biz çiçekleri düzenliyorduk.
- I'll arrange that.
- Onu düzenlerim.
- Have you arranged things for our departure?
- Kalkışımız için bir şeyler düzenledin mi?
- He hangs his clothes, then arranges them by color.
- Giysilerini asıyor, sonra renklerine göre düzenliyor.
- Can you arrange these flowers for me?
- Bu çiçekleri benim için düzenler misin?
- Can you arrange it?
- Onu düzenleyebilir misin?
- They arranged a meeting.
- Onlar bir toplantı düzenlediler.
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzelce düzenlemiş.
- I can arrange that.
- Onu düzenleyebilirim.
- A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
- Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom kıyafetlerini asar, sonra renklerine göre düzenler.
- I think I can arrange that.
- Sanırım onu düzenleyebilirim.
- We arranged the books according to size.
- Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.
- A travel agent arranged everything for our trip.
- Bir seyahat acentesi, gezimiz için her şeyi düzenledi.
- She likes to arrange flowers.
- Çiçekleri düzenlemeyi seviyor.
- We've arranged everything.
- Her şeyi düzenledik.
- The two stamp collectors arranged a trade.
- İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.
Show More (37)
|