1 |
behind |
arkasında |
prep., adv. |
|
- That is the thinking behind the cooperation agreement and I hope Parliament will see it from that point of view.
- İşbirliği anlaşmasının arkasındaki düşünce budur ve umarım Parlamento bunu bu bakış açısıyla değerlendirir.
- The guiding principle behind the directive is the extent of producers' responsibility.
- Direktifin arkasındaki yol gösterici ilke, üreticilerin sorumluluğunun kapsamıdır.
- Definitions might be thought to be technical in nature, but, in fact, politics lurks behind the technology.
- Tanımların doğası gereği teknik olduğu düşünülebilir, ancak aslında teknolojinin arkasında siyaset gizlidir.
- Parliament has for a long time already been the motive force behind this issue in the EU.
- Parlamento uzun bir süredir AB'de bu konunun arkasındaki itici güç olmuştur.
- Indeed, the framework directive has 22 years of research behind it.
- Nitekim çerçeve direktifin arkasında 22 yıllık bir araştırma bulunmaktadır.
- I am concerned that the science behind this proposal is incomplete.
- Bu teklifin arkasındaki bilimin eksik olmasından endişe duyuyorum.
- There is nothing else behind this proposal.
- Bu teklifin arkasında başka hiçbir şey yoktur.
- That is the idea behind the opinion of the Committee on Budgets.
- Bütçe Komitesi'nin görüşünün arkasındaki fikir budur.
- Such a refusal may have contradictory motives behind it and does not express Parliament's unambiguous will.
- Böyle bir reddin arkasında çelişkili nedenler olabilir ve Parlamento'nun açık iradesini ifade etmez.
- Fellow MEPs in various other parties have highlighted this and are completely behind it.
- Diğer partilerdeki milletvekili arkadaşlarımız da bu konuya dikkat çekmişlerdir ve bu konunun tamamen arkasındadırlar.
- It is not the idea behind our commercial and industrial policies.
- Ticari ve sınai politikalarımızın arkasındaki fikir bu değildir.
- That is the idea behind the opinion of the Committee on Budgets.
- Bütçe Komitesi'nin görüşünün arkasında yatan fikir de budur.
- Having said that, these are details compared with the general thinking behind your proposal.
- Bununla birlikte, teklifinizin arkasındaki genel düşünceyle karşılaştırıldığında bunlar ayrıntıdır.
- Behind each image is a real child traumatised by their experiences.
- Her bir resmin arkasında yaşadıkları nedeniyle travma geçirmiş gerçek bir çocuk var.
- The motivation behind my question is the gap between rhetoric and reality.
- Sorumun arkasındaki motivasyon, retorik ve gerçeklik arasındaki uçurumdur.
- The European Parliament was behind the creation of a budget heading for decentralised cooperation in the 1990s.
- 1990'larda merkezi olmayan işbirliği için bir bütçe başlığı oluşturulmasının arkasında Avrupa Parlamentosu vardı.
- Our single currency is as strong as the economy behind it.
- Ortak para birimimiz, arkasındaki ekonomi kadar güçlüdür.
- Well, I believe that there are only successes in my record and only good intentions behind my actions.
- Ben sicilimde sadece başarılar ve eylemlerimin arkasında sadece iyi niyetler olduğuna inanıyorum.
- The public at large does not understand the tactical manoeuvring behind these battles.
- Kamuoyu bu savaşların arkasındaki taktiksel manevraları anlamamaktadır.
- This is part of the very rationale behind the process opened in Barcelona, encouraging Euro-Mediterranean dialogue.
- Bu, Barselona'da başlatılan ve Avrupa-Akdeniz diyaloğunu teşvik eden sürecin arkasındaki mantığın bir parçasıdır.
- The word 'transparency' already has a noteworthy career behind it.
- Şeffaflık' kelimesinin arkasında zaten kayda değer bir kariyer vardır.
- The guiding principle behind the directive is the extent of producers' responsibility.
- Direktifin arkasındaki yönlendirici ilke, üreticilerin sorumluluğunun kapsamıdır.
- It has contributed to the dynamism we need in order, with the wind behind us, to reach our objective in Copenhagen.
- Kopenhag'daki hedefimize ulaşmak için arkamızdaki rüzgarla birlikte ihtiyaç duyduğumuz dinamizme katkıda bulunmuştur.
- It must have political conviction behind it.
- Arkasında siyasi bir inanç olmalıdır.
- This is not, therefore, the real reason behind the proposed reform.
- Dolayısıyla, önerilen reformun arkasındaki gerçek neden bu değildir.
- The economy should not be the only guiding force behind European policy.
- Avrupa politikasının arkasındaki tek yönlendirici güç ekonomi olmamalıdır.
- The Commission knows that there are criminal activities behind these cases.
- Komisyon bu vakaların arkasında suç teşkil eden faaliyetler olduğunu bilmektedir.
- This report, and the Commission proposal that lies behind it, certainly echo this call.
- Bu rapor ve onun arkasında yatan Komisyon önerisi kesinlikle bu çağrıyı yansıtmaktadır.
- Behind each image is a real child traumatised by their experiences.
- Her görüntünün arkasında, yaşadıkları nedeniyle travma geçiren gerçek bir çocuk var.
- What is the reasoning behind this?
- Bunun arkasındaki mantık nedir?
- What is really behind the proposal to regulate the sale of vitamin and mineral supplements at EU level?
- Vitamin ve mineral takviyelerinin satışının AB düzeyinde düzenlenmesi önerisinin arkasında gerçekte ne var?
- This report, and the original proposal behind it, would have grave implications for business and individuals alike.
- Bu rapor ve arkasındaki orijinal teklif, hem iş dünyası hem de bireyler için ciddi sonuçlar doğuracaktır.
- That is the idea behind the proposal.
- Teklifin arkasındaki fikir de budur.
- I must reiterate that, behind all these words, there are men, women and children.
- Tüm bu sözlerin arkasında erkekler, kadınlar ve çocuklar olduğunu tekrar belirtmeliyim.
- Metal barriers, inappropriate vertical signs and kerbs are among the causes behind an enormous number of victims.
- Metal bariyerler, uygun olmayan dikey işaretler ve bordürler çok sayıda kurbanın arkasındaki nedenler arasındadır.
- For example, will the opposition succeed in uniting behind one candidate?
- Örneğin, muhalefet tek bir adayın arkasında birleşmeyi başarabilecek mi?
- Monsanto is also behind the large-scale genetic modification of plants.
- Monsanto aynı zamanda bitkilerin büyük ölçekli genetik modifikasyonunun da arkasındadır.
- The majority of the group are behind me on this.
- Grubun çoğunluğu bu konuda benim arkamda.
- I would ask the Commission to throw its weight behind this plea too.
- Komisyon'dan bu talebin arkasında durmasını da rica ediyorum.
- The Olympic Committee has a responsibility to promote the values which lie behind the Olympic Games.
- Olimpiyat Komitesi, Olimpiyat Oyunlarının arkasında yatan değerleri teşvik etme sorumluluğuna sahiptir.
- Indeed, behind the drama a political process has been brutally called into question.
- Aslında bu dramın arkasında siyasi bir süreç acımasızca sorgulanmaktadır.
- For example, will the opposition succeed in uniting behind one candidate?
- Örneğin muhalefet tek bir adayın arkasında birleşmeyi başarabilecek mi?
- The idea behind it is to create responsibility and, via that, to achieve prevention.
- Bunun arkasındaki fikir sorumluluk yaratmak ve bu yolla önleme sağlamaktır.
- There may be some sense behind the suggestions, but it is not at all clear to us.
- Önerilerin arkasında bir anlam olabilir, ancak bizim için hiç de net değil.
- That is not by chance; there is a system behind it.
- Bu tesadüfi değildir; arkasında bir sistem vardır.
- Clearly, we also need to make the public understand the reasons behind some of our decisions.
- Açıkçası, bazı kararlarımızın arkasındaki nedenleri kamuoyunun anlamasını da sağlamamız gerekiyor.
- Nevertheless, inflationary expectations of Turkish households seem to lag somewhat behind the targets of the government.
- Yine de, hanehalklarının enflasyon beklentileri, hükümetin hedeflerinin bir ölçüde arkasında kalıyor gibidir.
- The motivation behind my question is the gap between rhetoric and reality.
- Sorumun arkasındaki motivasyon, söylem ile gerçeklik arasındaki uçurumdur.
- What lies behind this declaration?
- Bu açıklamanın arkasında ne yatıyor?
- Indeed, the framework directive has 22 years of research behind it.
- Gerçekten de çerçeve direktifin arkasında 22 yıllık bir araştırma var.
- The logic behind Europol is a lesson in EU integration.
- Europol'ün arkasındaki mantık AB entegrasyonunda bir ders niteliğindedir.
- The seat behind the wheel in buses and lorries is a back-breaking place of work.
- Otobüs ve kamyonlarda direksiyonun arkasındaki koltuk yıpratıcı bir iş yeridir.
- The public at large does not understand the tactical manoeuvring behind these battles.
- Kamuoyu bu savaşların arkasındaki taktiksel manevraları anlamıyor.
- That is not by chance; there is a system behind it.
- Bu tesadüfi değildir; bunun arkasında bir sistem vardır.
- Will the momentum behind the European Union's Mediterranean policy survive enlargement?
- Avrupa Birliği'nin Akdeniz politikasının arkasındaki ivme genişlemeden sonra da devam edecek mi?
- I cannot speak without people smoking behind me and that gives me an asthma attack and that is harassment.
- İnsanlar arkamda sigara içmeden konuşamıyorum ve bu bana astım krizi geçirtiyor ve bu tacizdir.
- Strict, clear, unambiguous regulations, the thinking behind which is clear to all, must be enacted.
- Kesin, açık, net ve arkasında yatan düşüncenin herkes tarafından anlaşılabilir olduğu düzenlemeler yürürlüğe konmalıdır.
- The intention is laudable, but the reasons behind it exaggerated and the result out of proportion.
- Niyet övgüye değer, ancak arkasındaki nedenler abartılı ve sonuç orantısız.
- That is also the thinking behind some of the amendments that have been tabled.
- Sunulan bazı değişikliklerin arkasındaki düşünce de budur.
- I would ask the Commission to throw its weight behind this plea too.
- Komisyon'dan bu talebin de arkasında durmasını rica ediyorum.
- That is, after all, what is behind the fine rhetoric.
- Nihayetinde, ince retoriğin arkasında yatan şey budur.
- Today's totalitarian system is no longer behind any iron curtain.
- Günümüzün totaliter sistemi artık herhangi bir demir perdenin arkasında değildir.
- Penal sanctions against the arsonists and those behind such acts should therefore be strengthened.
- Bu nedenle kundakçılara ve bu tür eylemlerin arkasındaki kişilere yönelik cezai yaptırımlar güçlendirilmelidir.
- The company behind this campaign is engaging in image-making at the expense of the sick.
- Bu kampanyanın arkasındaki şirket, hastaların zararına imaj yaratmaya çalışmaktadır.
- A decade ago, there was much steam behind the internal market programme.
- On yıl önce, iç pazar programının arkasında büyük bir heyecan vardı.
- What were the political and economic aims behind this?
- Bunun arkasındaki siyasi ve ekonomik amaçlar nelerdi?
- The guiding principle behind the directives is the Extended Producers Responsibility.
- Direktiflerin arkasındaki yol gösterici ilke Genişletilmiş Üretici Sorumluluğudur.
- Finally, the Commission has not analysed the circumstances or reasons behind these statistics.
- Son olarak Komisyon bu istatistiklerin arkasındaki koşulları veya nedenleri analiz etmemiştir.
- The Islamic driving forces behind the terrorist attack on this black Tuesday have now been sufficiently documented.
- Bu kara Salı günü gerçekleştirilen terör saldırısının arkasındaki İslami itici güçler artık yeterince belgelenmiştir.
- He firmly believed that the motivation behind the proposal to ban these products was political.
- Bu ürünlerin yasaklanması önerisinin arkasındaki motivasyonun siyasi olduğuna inanıyordu.
- That is the fundamental idea behind the report.
- Raporun arkasındaki temel fikir budur.
- I understand the raison d'être behind that proposal, but I believe that it would prove extremely problematical.
- Bu önerinin arkasındaki varlık nedenini anlıyorum ancak bunun son derece sorunlu olacağına inanıyorum.
- I hope I have adequately explained the reasoning behind the positions I have taken on the amendments.
- Umarım değişikliklerle ilgili olarak aldığım pozisyonların arkasındaki gerekçeleri yeterince açıklamışımdır.
- The pharmaceutical industry is probably behind this.
- Bunun arkasında muhtemelen ilaç endüstrisi var.
- You have all of us behind you and you have the tools to ensure that you can act both legally and effectively.
- Arkanızda hepimiz varız ve hem yasal hem de etkili bir şekilde hareket edebilmenizi sağlayacak araçlara sahipsiniz.
- The European Union is the main driving force in this direction and the report is right behind it.
- Avrupa Birliği bu yöndeki ana itici güçtür ve rapor da onun hemen arkasındadır.
- We do not know what is behind them, because we do not have the impression that there is any further message behind them.
- Bunların arkasında ne olduğunu bilmiyoruz çünkü bunların arkasında başka bir mesaj olduğu izlenimine sahip değiliz.
- The assumption behind the aims of the Lisbon strategy was full employment and exclusion, and not the opposite.
- Lizbon stratejisinin amaçlarının arkasındaki varsayım tam istihdam ve dışlanmaydı, tersi değil.
- This is not, therefore, the real reason behind the proposed reform.
- Dolayısıyla önerilen reformun arkasındaki gerçek neden bu değildir.
- But what are the economic interests behind the government's actions?
- Peki hükümetin eylemlerinin arkasındaki ekonomik çıkarlar nelerdir?
- The Europe of the past has left a trail of deep wounds and scars behind it.
- Geçmişin Avrupa'sı arkasında derin yaralar ve izler bırakmıştır.
- The economy should not be the only guiding force behind European policy.
- Ekonomi, Avrupa politikasının arkasındaki tek yönlendirici güç olmamalıdır.
- There may be some sense behind the suggestions, but it is not at all clear to us.
- Önerilerin arkasında bir anlam olabilir ancak bizim için hiç de net değil.
- What is behind the proposal instead is, in essence, interruptions in supplies to the EU market.
- Bunun yerine önerinin arkasında yatan şey, özünde, AB pazarına yapılan tedarikin kesintiye uğratılmasıdır.
- Is it a social war which, in one way or another, lies behind recent events or which is being declared through them?
- Şu ya da bu şekilde son olayların arkasında yatan ya da onlar aracılığıyla ilan edilen toplumsal bir savaş mı?
- He told us that once you smoked a whole place in the mountains and saw what was hiding behind the scenery.
- Bize, bir keresinde dağlarda koskoca bir alana duman bastıktan sonra, manzaranın arkasındakileri gördüğünü söyledi.
- Behind every gunsight is a human being.
- Her nişangahın arkasında bir insan vardır.
- However, the team behind the Firefox web browser would like to see that change.
- Ancak Firefox web tarayıcısının arkasındaki ekip bunun değiştiğini görmek istiyor.
- Because behind these walls, the only thing that matters is how I see you.
- Çünkü bu duvarların arkasında önemli olan tek şey benim seni nasıI gördüğümdür.
- You made a radical decision and decided to leave everything behind to hit the road.
- Radikal bir kararla, her şeyi arkanızda bırakıp yola çıkmaya karar verdiniz.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin arkasındaki neden sizi şaşırtabilir.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında her zaman bir gerçek vardır.
- These days, aloe has an entire industry behind it.
- Bu günlerde aloe'nin arkasında kocaman bir sanayi var.
- You always seemed like a nice lady behind the crazy and the hate.
- Deliliğin ve nefretinin arkasında hep nazik bir kadın var gibiydi.
- Because behind every joke, there's always some truth.
- Çünkü her şakanın arkasında mutlaka bir gerçek vardır.
- These days, aloe has an entire industry behind it.
- Bugünlerde aloe'nin arkasında koca bir endüstri var.
- These days, aloe has an entire industry behind it.
- Bugünlerde aloe'nin arkasında koca bir sektör var.
- There is a garden behind my house.
- Evimin arkasında bir bahçe var.
- Tom and Mary are right behind John.
- Tom ve Mary John'un hemen arkasındalar.
- Did you know there was a secret passage hidden behind the bookcase?
- Kitaplığın arkasında gizli bir geçit olduğunu biliyor muydun?
- He conceals a despicable heart behind his smile.
- O, gülümsemesinin arkasında aşağılık bir kalbi gizler.
- I should've known you were behind all this.
- Bütün bunların arkasında senin olduğunu bilmeliydim.
- The man behind them is playing the piano.
- Onların arkasındaki adam piyano çalıyordu.
- Tom parked his car in the lot behind the store.
- Tom arabasını mağazanın arkasındaki otoparka park etti.
- Tom found Mary's ring behind that couch.
- Tom, Mary'nin yüzüğünü kanepenin arkasında buldu.
- He told me about an old school behind a high wall in a dirty street.
- O bana kirli bir caddede yüksek bir duvarın arkasında eski bir okuldan bahsetti.
- Are you behind all of this?
- Bütün bunların arkasında mısın?
- Davy was making mud pies behind the barn.
- Davy ahırın arkasında çamur turtası yapıyordu.
- The golden age is before us, not behind us.
- Altın çağ bizim önümüzde, arkamızda değil.
- The true soldier fights not because he hates what is in front of him, but because he loves what is behind him.
- Gerçek asker önündekinden nefret ettiği için değil, arkasındakini sevdiği için savaşır.
- Do you have any idea who's behind this?
- Bunun arkasında kimin olduğu hakkında bir fikrin var mı?
- They heard a noise behind them.
- Arkalarında bir ses duydular.
- The bags were piled up behind him.
- Çantalar onun arkasında yığıldı.
- The sun vanished behind a cloud.
- Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
- Tom always keeps a pencil behind his ear.
- Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem taşır.
- I saw Tom kissing Mary behind the barn.
- Ahırın arkasında Tom'un Mary'yi öptüğünü gördüm.
- Someone's behind me.
- Arkamda biri var.
- You can't see the forest behind the trees.
- Ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun.
- Tom was hiding behind a tree.
- Tom bir ağacın arkasında saklanıyordu.
- I was sitting behind Tom.
- Tom'un arkasında oturuyordum.
- The police found Tom's body in a shallow grave behind the barn.
- Polis, Tom'un cesedin ahırın arkasındaki sığ bir mezarda buldu.
- Tom sat on the sled behind Mary.
- Tom kızakta Mary'nin arkasında oturdu.
- Are you behind all of this?
- Tüm bunların arkasında sen mi varsın?
- Tom Jackson is the brain behind this very innovative car.
- Tom Jackson bu yenilikçi arabanın arkasındaki beyin.
- We need to put this behind us.
- Bunu arkamızda bırakmamız gerek.
- Tom noticed that someone was standing behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasında birinin durduğunu fark etti.
- Tom sensed someone was behind him and turned to see who it was.
- Tom arkasında birinin olduğunu hissetti ve kim olduğunu görmek için döndü.
- Tom left something behind.
- Tom arkasında bir şey bıraktı.
- We're behind you.
- Biz senin arkandayız.
- Stay right behind me.
- Arkamda kalın.
- Can we put this incident behind us?
- Bu olayı arkamızda bırakabilir miyiz?
- Tom is behind Mary.
- Tom Mary'nin arkasında.
- Tom saw something behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasında bir şey gördü.
- Why are you hiding behind the door?
- Neden kapının arkasında saklanıyorsun?
- There was an old clunker parked just behind my new sports car.
- Tam benim yeni spor arabamın arkasında park edilmiş eski bir külüstür vardı.
- Tom left behind a widow and five children.
- Tom arkasında bir dul ve beş çocuk bıraktı.
- Tom's hands are behind his back.
- Tom'un elleri arkasında.
- I found my bicycle parked behind the school.
- Bisikletimi okulun arkasında park edilmiş buldum.
- I was right behind Tom.
- Ben Tom'un hemen arkasındaydım.
- I always leave something behind at work, like a jacket, my coffee cup, or my hat.
- İş yerinde her zaman ceketim, kahve fincanım ya da şapkam gibi bir şeyimi arkamda bırakırım.
- I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kır evinin arkasında güzel bir ağacın altında bir masa kurdum.
- I found my bike behind Tom's house.
- Bisikletimi Tom'un evinin arkasında buldum.
- The full moon just disappeared behind the clouds.
- Dolunay az önce bulutların arkasında kayboldu.
- I keep my money in a hole behind a painting in my bedroom.
- Paramı yatak odamdaki tablonun arkasındaki bir delikte saklıyorum.
- Tom was three meters behind me.
- Tom üç metre arkamdaydı.
- I hid in the woods all behind Tom's house.
- Tom'un evinin arkasındaki ormanda saklandım.
- Tom heard a voice behind him.
- Tom arkasında bir ses duydu.
- What are the main reasons behind these negative concomitants?
- Bu olumsuzlukların arkasındaki temel nedenler nelerdir?
- We can't just leave them behind.
- Onları öylece arkamızda bırakamayız.
- Behind our house there are three beautiful apple trees with little red apples.
- Evimizin arkasında küçük kırmızı elmaları olan üç güzel elma ağacı var.
- Tom is standing right behind me, isn't he?
- Tom tam arkamda duruyor, değil mi?
- He was just behind me.
- O tam benim arkamdaydı.
- Let's put this behind us and move on.
- Bunu arkamızda bırakalım ve devam edelim.
- There is a parking lot behind the theater.
- Tiyatronun arkasında bir otopark var.
- Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
- Birden arkamızda kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönmeye başladı.
- Tom found Mary's ring behind that couch.
- Tom, Mary'nin yüzüğünü o kanepenin arkasında buldu.
- Layla discovered her mother's body in the woods behind her home.
- Leyla, annesinin cesedini evinin arkasındaki ormanda buldu.
- I saw Tom and Mary kissing behind the barn.
- Tom ve Mary'yi ahırın arkasında öpüşürken gördüm.
- Don't burn your bridges behind you.
- Arkandaki köprüleri yakma.
- I see a man behind the trees.
- Ağaçların arkasında bir adam görüyorum.
- There's someone behind me.
- Benim arkamda biri var.
- The government believed that a terrorist group was behind the incident.
- Hükümet olayın arkasında bir terör örgütünün olduğuna inanıyordu.
- The stable is behind the farm house.
- Ahır çiftlik evinin arkasında.
- Tom is right behind us.
- Tom hemen arkamızda.
- Who was behind the attacks?
- Saldırıların arkasında kim vardı?
- Tom crouched down behind a tree.
- Tom bir ağacın arkasında çömeldi.
- Tom sits behind Mary in French class.
- Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturur.
- Tom was aware that someone was standing behind him.
- Tom arkasında birinin durduğunun farkındaydı.
- My parents were behind me every step of the way.
- Ailem her adımımda arkamdaydı.
- I'm behind the kitchen.
- Ben mutfağın arkasındayım.
- Sami was behind the door.
- Sami kapının arkasındaydı.
- His wife died leaving behind their two beloved children.
- Karısı arkasında çok sevdiği çocuğunu bırakarak öldü.
- How many people did we leave behind?
- Arkamızda kaç kişi bıraktık?
- Tom took off his coat and hung it on the hook behind the door.
- Tom ceketini çıkardı ve onu kapının arkasındaki kancaya astı.
- Either she's really doing well, or she can hide everything behind a smile.
- Ya gerçekten durumu iyi, ya da her şeyi tebessümünün arkasında saklayabiliyor.
- There's a tiger right behind you.
- Tam arkanızda bir kaplan var.
- There's someone behind her.
- Onun arkasında biri var.
- We need to put this behind us.
- Bunu arkamızda bırakmalıyız.
- Something is moving behind the bush.
- Çalıların arkasında bir şeyler hareket ediyor.
- Tom is right behind me.
- Tom tam arkamda.
- I left my umbrella behind in the taxi.
- Şemsiyemi taksinin arkasında unuttum.
- Do you know for sure that Tom is behind that?
- Bunun arkasında Tom'un olduğundan emin misin?
- I found your wallet behind the sofa.
- Cüzdanını kanepenin arkasında buldum.
- Layla saw blue lights flashing behind her car.
- Leyla, arabasının arkasında yanıp sönen mavi ışıkları gördü.
- Stay behind me.
- Arkamda kal.
- Tom said he heard Mary singing this morning behind the school building.
- Tom, Mary'nin bu sabah okul binasının arkasında şarkı söylediğini duyduğunu söyledi.
- Sami performed the afternoon prayer behind Fadil.
- Sami ikindi namazını Fadıl'ın arkasında kıldı.
- Tom walked behind me.
- Tom arkamda yürüdü.
- Sami was behind his desk.
- Sami masasının arkasındaydı.
- The apples from the tree behind Tom's house are very delicious.
- Tom'un evinin arkasındaki ağacın elmaları çok lezzetli.
- They heard a noise behind them.
- Onlar arkalarında bir ses duydular.
- There is a garden behind the house.
- Evin arkasında bir bahçe var.
- Tom was just behind me.
- Tom hemen arkamdaydı.
- There used to be a big cherry tree behind my house.
- Eskiden evimin arkasında büyük bir kiraz ağacı vardı.
- I heard Tom's footsteps behind me.
- Arkamda Tom'un ayak seslerini duydum.
- They left behind hundreds of wounded men.
- Onlar arkalarında yüzlerce yaralı insan bıraktı.
- Behind the museum, there is a pretty park.
- Müzenin arkasında güzel bir park var.
- Tom heard somebody behind him and turned around to see who it was.
- Tom arkasındaki birini duydu ve kim olduğunu görmek için döndü.
- Tom is standing right behind me, isn't he?
- Tom tam benim arkamda duruyor, değil mi?
- There's one small cat hiding behind the car.
- Arabanın arkasında saklanan küçük bir kedi var.
- Children are playing behind the house.
- Çocuklar evin arkasında oynuyorlar.
- There's an alley behind my house.
- Evimin arkasında bir sokak var.
- I was right behind them.
- Onların tam arkasındaydım.
- Someone's behind me.
- Birisi benim arkamda.
- She has left her umbrella behind.
- O, şemsiyesini arkasında bıraktı.
- We have a small vegetable garden behind our house.
- Evimizin arkasında küçük bir sebze bahçemiz var.
- Who's behind you?
- Arkandaki kim?
- Tom parked his car in the driveway just behind Mary's car.
- Tom arabasını Mary'nin arabasının hemen arkasındaki garaj yoluna park etti.
- Davy was making mud pies behind the barn.
- Davy, ahırın arkasında çamurdan turtalar yapıyordu.
- Sami checked the dumpster behind the bar.
- Sami barın arkasındaki çöp kutusunu kontrol etti.
- Tom left no witnesses behind.
- Tom arkasında hiç tanık bırakmadı.
- Hey, what's behind your back?
- Hey arkandaki nedir?
- Tom took off his coat and hung it on the hook behind the door.
- Tom ceketini çıkardı ve kapının arkasındaki kancaya astı.
- Tom parked his car in the lot behind the store.
- Tom arabasını dükkanın arkasındaki parka park etti.
- There's someone behind Tom.
- Tom'un arkasında birisi var.
- There's someone behind us.
- Arkamızda biri var.
- He saw something behind a lot of old boxes.
- Bir sürü eski kutunun arkasında bir şey gördü.
- Tom is holding something behind his back.
- Tom arkasında bir şey tutuyor.
- I saw them kissing behind the barn.
- Onların ahırın arkasında öpüştüğünü gördüm.
- I'd like to put the past behind us.
- Geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
- I keep my money in a hole behind a painting in my bedroom.
- Paramı yatak odamdaki bir tablonun arkasındaki bir delikte saklıyorum.
- I should've known Tom was behind this.
- Bunun arkasında Tom'un olduğunu bilmeliydim.
- The cows behind my house only eat tulips.
- Benim evimin arkasındaki inekler sadece laleleri yiyorlar.
- Tom heard a gun click behind him.
- Tom arkasında bir silah sesi duydu.
- What's the idea behind that?
- Bunun arkasındaki fikir nedir?
- Tom heard a noise behind him.
- Tom arkasında bir gürültü duydu.
- Tom is right behind Mary.
- Tom Mary'nin hemen arkasında.
- Tom sat on the motorcycle behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasındaki motosiklete oturdu.
- Tom hid behind the tree.
- Tom ağacın arkasında saklandı.
- Tom sat on the motorcycle behind Mary.
- Tom motosiklette Mary'nin arkasında oturdu.
- Can't you hear all the car horns beeping behind us?
- Arkamızdaki tüm araba kornalarının çaldığını duyamıyor musun?
- Tom will think I was behind this.
- Tom bunun arkasında benim olduğumu düşünecek.
- The moon is invisible behind the clouds.
- Ay, bulutların arkasında gözükmez halde.
- What's behind that door?
- O kapının arkasında ne var?
- I heard a noise behind me.
- Arkamda bir gürültü duydum.
- Tom's building something behind his house.
- Tom evinin arkasında bir şey inşa ediyor.
- There's a lion right behind you.
- Tam arkanızda bir aslan var.
- Tom was right behind Mary.
- Tom Mary'nin tam arkasındaydı.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
- Evimin arkasındaki sokak teslimat kamyonları için çok dar.
- The worst seat in the auditorium is the middle seat in the 12th row right behind the sound engineer.
- Salondaki en kötü koltuk, ses mühendisinin hemen arkasındaki 12. sıradaki orta koltuktur.
- The sun disappeared behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında kayboldu.
- We're a hundred percent behind you.
- Yüzde yüz arkandayız.
- Tom tried to put the incident behind him.
- Tom olayı arkasında bırakmaya çalıştı.
- We're right behind you.
- Biz tam senin arkandayız.
- The moon is behind the clouds.
- Ay, bulutların arkasında.
- A big spider lives behind the chest of drawers.
- Şifonyerin arkasında büyük bir örümcek yaşıyor.
- There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses "Bunun arkasında büyücülük var" dedi.
- A big spider lives behind the chest of drawers.
- Çekmecenin arkasında büyük bir örümcek yaşıyor.
- Behind every great man there's a great woman.
- Her büyük adamın arkasında büyük bir kadın vardır.
- We're going to put that behind us.
- Bunu arkamızda bırakacağız.
- There are roses behind the steel building.
- Çelik binanın arkasında güller var.
- Tom heard somebody's footsteps behind him.
- Tom arkasında birinin adım seslerini işitti.
- I was right behind them.
- Ben onların hemen arkalarındaydım.
- Behind every minute of concert time there is one hour of hard practice.
- Konser zamanının her dakikasının arkasında bir saatlik sıkı bir çalışma vardır.
- Tom swam in the pond behind his house.
- Tom evinin arkasındaki gölette yüzdü.
- Tom was sitting behind me.
- Tom benim arkamda oturuyordu.
- Tom saw something behind Mary.
- Tom Mary'nin arkasında bir şey gördü.
- Leave it behind.
- Arkanda bırak onu.
- Tom disappeared behind the house.
- Tom evin arkasında kayboldu.
- We're behind you.
- Arkandayız.
- He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- Tom said he heard Mary singing this morning behind the school building.
- Tom Mary'nin bu sabah okul binasının arkasında şarkı söylediğini duyduğunu söyledi.
- Tom chopped down the tree that was behind the garage.
- Tom garajın arkasındaki ağacı kesti.
- Red and blue lights flashed behind them.
- Kırmızı ve mavi ışıklar arkalarında parladı.
- The board is behind the professor.
- Tahta profesörün arkasında.
- I was right behind him.
- Ben onun hemen arkasındaydım.
- What's the reason behind this?
- Bunun arkasındaki neden nedir?
- Tom is behind this, isn't he?
- Bu işin arkasında Tom var, değil mi?
- There's someone behind him.
- Onun arkasında biri var.
- So, you were the one behind this!
- Demek bu işin arkasında sen varsın!
- The devil lurks behind the cross.
- Şeytan haçın arkasında gizleniyor.
- The car left a cloud of dust behind it.
- Araba arkasında bir toz bulutu bıraktı.
- The school telltale reported Tom to the principal for smoking behind the gym.
- İspiyoncu öğrenci Tom'un spor salonunun arkasında sigara içtiğini müdüre söyledi.
- Tom's hands are tied behind his back.
- Tom'un elleri arkasında bağlı.
- The stable is right behind the farm house.
- Ahır çiftlik evinin tam arkasında.
- He's right behind me.
- O benim arkamda.
- Sami performed the afternoon prayer behind Fadil.
- Sami ikindi namazını Fazıl'ın arkasında kıldı.
- I started to walk faster when I heard footsteps behind me.
- Arkamda ayak sesleri duyunca daha hızlı yürümeye başladım.
- I was right behind her.
- Onun tam arkasındaydım.
- They left behind hundreds of wounded men.
- Arkalarında yüzlerce yaralı adam bıraktılar.
- The sun disappeared behind a cloud.
- Güneş bir bulutun arkasında kayboldu.
- Tom was the mastermind behind the theft of the large ruby.
- Tom büyük yakut hırsızlığının arkasındaki beyindi.
- There's a house behind the trees.
- Ağaçların arkasında bir ev var.
- Tom is sitting directly behind us.
- Tom hemen arkamızda oturuyor.
- The police found Tom's body in a shallow grave behind the barn.
- Polis Tom'un cesedini ahırın arkasında sığ bir mezarda buldu.
- Tom is right behind Mary.
- Tom, Mary'nin hemen arkasında.
- Stand strong behind your father's decisions.
- Babanın kararlarının arkasında güçlü dur.
- They left behind more than 2,000 dead and wounded.
- Arkalarında 2,000'den fazla ölü ve yaralı bıraktılar.
- Did Tom leave anything behind?
- Tom arkasında bir şey bıraktı mı?
- He was hiding behind a bush.
- Bir çalının arkasında saklanıyordu.
- Let's put the past behind us.
- Geçmişi arkamızda bırakalım.
- Stand strong behind your father's decisions.
- Babanın kararlarının arkasında sımsıkı dur.
- I must find out who is behind this.
- Bunun arkasında kimin olduğunu bulmalıyım.
- The worst seat in the auditorium is the middle seat in the 12th row right behind the sound engineer.
- Konferans salonundaki en kötü koltuk ses mühendisinin tam arkasında 12. sıradaki orta koltuktur.
- Tom is right behind me.
- Tom hemen arkamda.
- Tom is behind us.
- Tom arkamızda.
- Tom was hiding behind a bush.
- Tom bir çalının arkasında saklanıyordu.
- Tom is hiding behind the couch.
- Tom kanepenin arkasında saklanıyor.
- Sami took off, leaving Layla behind.
- Sami, Layla'yı arkasında bırakıp gitti.
- I found your wallet behind the sofa.
- Kanepenin arkasında cüzdanını buldum.
- There's someone behind me.
- Arkamda biri var.
- What did I leave behind?
- Arkamda ne bıraktım?
- The man behind them is playing the piano.
- Arkalarındaki adam piyano çalıyor.
- The toilets are behind the stairs.
- Tuvaletler merdivenlerin arkasında.
- Are you sure that Tom is behind this?
- Bu işin arkasında Tom'un olduğuna emin misin?
- Tom must've hated leaving it behind.
- Tom onu arkasında bırakmaktan nefret etmiş olmalı.
- I'm right behind you.
- Ben tam arkandayım.
- He hid his sadness behind a smile.
- Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- Tom heard somebody's footsteps behind him.
- Tom arkasında birinin ayak seslerini duydu.
- You were the one behind this.
- Bunun arkasındaki kişi sendin.
- Tom left behind a widow and three children.
- Tom arkasında dul bir eş ve üç çocuk bıraktı.
- I saw them kissing behind the barn.
- Onları ahırın arkasında öpüşürken gördüm.
- We've got to put that behind us.
- Onu arkamızda bırakmak zorundayız.
- Red and blue lights flashed behind them.
- Onların arkasında kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönüyordu.
- Aren't you the one behind all of this?
- Bütün bunların hepsinin arkasındaki sen değil misin?
- Layla was behind bars.
- Leyla barların arkasındaydı.
- The child was hiding behind a big tree.
- Çocuk büyük bir ağacın arkasında saklanıyordu.
- He was hiding behind the door.
- Kapının arkasında saklanıyordu.
- What's behind the wall?
- Duvarın arkasındaki ne?
- Tom was behind me.
- Tom arkamdaydı.
- We can't just leave her behind.
- Onu öylece arkamızda bırakamayız.
- Tom turned around to see what was happening behind him.
- Tom arkasında neler olup bittiğini görmek için geri döndü.
- A few steps behind them came another group of people, illumined by a torch.
- Birkaç adım arkalarında, bir meşalenin aydınlattığı başka bir grup insan belirdi.
- We stand behind you, Tom.
- Arkandayız Tom.
- Tom was three meters behind me.
- Tom benim üç metre arkamdaydı.
- The board is behind the professor.
- Tahta profesörün arkasındadır.
- I want to know what's behind it.
- Arkasında ne olduğunu bilmek istiyorum.
- The golden age is before us, not behind us.
- Altın çağ önümüzde, arkamızda değil.
- He went out for a walk, with his dog following behind.
- O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.
- Tom ducked down behind his car.
- Tom arabasının arkasında hızla eğildi.
- Tom saw Mary hiding behind the door.
- Tom, Mary'nin kapının arkasında saklandığını gördü.
- Tom hid behind his mom.
- Tom annesinin arkasında saklandı.
- I saw Tom and Mary kissing behind the barn.
- Tom ve Mary'nin ahırın arkasında öpüştüklerini gördüm.
- My car is in the parking lot behind this building.
- Arabam bu binanın arkasındaki otoparkta.
- The cows behind my house only eat tulips.
- Evimin arkasındaki inekler sadece lale yer.
- Tom stood right behind Mary.
- Tom tam Mary'nin arkasında durdu.
- What's behind the door?
- Kapının arkasında ne var?
- He was right behind me.
- O tam benim arkamdaydı.
- Tom and Mary are behind this.
- Bunun arkasında Tom ve Mary var.
- He told me about an old school behind a high wall in a dirty street.
- Bana kirli bir sokakta yüksek bir duvarın arkasındaki eski bir okuldan bahsetti.
- Did you know there was a secret passage hidden behind the bookcase?
- Kitaplığın arkasında gizlenmiş gizli bir geçit olduğunu biliyor muydunuz?
- The whole community is behind this plan.
- Tüm toplum bu planın arkasında.
- I saw Tom and Mary kissing each other behind the barn.
- Tom ve Mary'nin ahırın arkasında birbirlerini öptüklerini gördüm.
- Tom took off, leaving Mary behind.
- Tom, Mary'yi arkasında bırakıp gitti.
- Behind every great man there's a great woman.
- Her harika bir erkeğin arkasında harika bir kadın vardır.
- When you hear hoofbeats behind you, don't expect to see a zebra.
- Arkanızda toynak sesleri duyduğunuzda, bir zebra görmeyi beklemeyin.
- There's something behind us.
- Arkamızda bir şey var.
- Stay right behind me.
- Arkamda kal.
- I was right behind you.
- Ben senin hemen arkandaydım.
- The devil lurks behind the cross.
- Şeytan haçın arkasında pusuda bekliyor.
- I saw Tom and Mary kissing each other behind the barn.
- Tom ve Mary'yi ahırın arkasında öpüşürken gördüm.
- There was a large garden behind the house.
- Evin arkasında büyük bir bahçe vardı.
- We have a small vegetable garden behind our house.
- Evimizin arkasında küçük bir sebze bahçesi var.
- Tom heard a noise behind him and turned around.
- Tom arkasında bir ses duydu ve geriye döndü.
- Children are playing behind the house.
- Çocuklar evin arkasında oynuyor.
- I'm right behind her.
- Onun hemen arkasındayım.
- Tom is behind this.
- Tom bunun arkasında.
- So, you were the one behind this!
- Öyleyse bunun arkasındaki kişi sendin.
- I found my bicycle parked behind the school.
- Bisikletimi okulun arkasında park halinde buldum.
- The sun vanished behind a cloud.
- Güneş, bir bulutun arkasında gözden kayboldu.
- What will you leave behind?
- Arkanda ne bırakacaksın?
- They're behind us.
- Onlar bizim arkamızda.
- Tom sits behind Mary in French class.
- Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturuyor.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlıyor.
- I hid in the woods all behind Tom's house.
- Tom'un tam evinin arkasındaki ormanda saklandım.
- He hid himself behind the door.
- O, kapının arkasında kendini sakladı.
- Tom and Mary are right behind John.
- Tom ve Mary, John'un hemen arkasındalar.
- The stable is right behind the farm house.
- Ahır çiftlik evinin hemen arkasında.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlar.
- Many famous people are behind the movement.
- Hareketin arkasında birçok ünlü insan var.
- There's someone behind them.
- Onların arkasında biri var.
- Tom always keeps a pencil behind his ear.
- Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
- I'm right behind Tom.
- Tom'un arkasındayım.
- I'm right behind her.
- Hemen arkasındayım.
- There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Bunun arkasında büyü var, dedi kalabalığın içinden gelen uğursuz bir ses.
- The school telltale reported Tom to the principal for smoking behind the gym.
- Okul tellalı Tom'u spor salonunun arkasında sigara içtiği için müdüre şikayet etti.
- We're all behind you.
- Hepimiz senin arkandayız.
- I'm behind him.
- Ben onun arkasındayım.
- Sami was actually the mastermind behind the murder.
- Aslında cinayetin arkasındaki beyin Sami'ydi.
- There's a bear right behind you.
- Tam arkanızda bir ayı var.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasında battı.
- Tom is hiding behind the door.
- Tom kapının arkasında saklanıyor.
- Tom remains behind bars.
- Tom barların arkasında kalıyor.
- You can't see the forest behind the trees.
- Sen ağaçların arkasındaki ormanı göremiyorsun.
- They're behind us.
- Arkamızdalar.
- Tom was right behind Mary.
- Tom, Mary'nin hemen arkasındaydı.
- Tom is standing right behind Mary.
- Tom, Mary'nin tam arkasında duruyor.
- I was right behind Tom.
- Tom'un hemen arkasındaydım.
- There are tulips behind the steel building.
- Çelik binanın arkasında laleler var.
- I found this behind your house.
- Bunu evinin arkasında buldum.
- The pharyngeal part of the throat is behind the nose and mouth.
- Boğazın yutak kısmı burun ve ağzın arkasındadır.
- I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kulübenin arkasındaki güzel ağacın altına bir masa kurdum.
- Are you sure that Tom is behind this?
- Bunun arkasında Tom'un olduğuna emin misin?
- What's the reason behind this?
- Bunun arkasındaki sebep ne?
- Tom and Mary are behind this.
- Tom ve Mary bunun arkasındalar.
- What's that building behind the hospital?
- Hastanenin arkasındaki şu bina ne?
- Don't you think Tom is behind what's happening now?
- Şu anda olanların arkasında Tom'un olduğunu düşünmüyor musun?
- Sami was behind a computer screen.
- Sami bir bilgisayar ekranının arkasındaydı.
- We're a hundred percent behind you.
- Yüzde yüz senin arkandayız.
- Tom was found dead in the alley behind the restaurant.
- Tom restoranın arkasındaki sokakta ölü bulundu.
- There is a parking lot behind the theater.
- Tiyatronun arkasında bir park yeri var.
- Do you have any idea who could be behind this?
- Bunun arkasında kimin olabileceği ile ilgili bir fikrin var mı?
- Tom is right behind us.
- Tom tam arkamızda.
- I'd like to put the past behind us.
- Ben geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
- She tried to put that awful day behind her.
- O korkunç günü arkasında bırakmaya çalıştı.
- I want to leave behind contributions to humanity.
- Arkamda insanlığa katkılar bırakmak istiyorum.
- He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekçisi var.
- Is Tom's car still parked behind your house?
- Tom'un arabası hala evinizin arkasında mı?
- Tom is sitting directly behind us.
- Tom tam arkamızda oturuyor.
- Tom heard something behind him.
- Tom arkasında bir şey duydu.
- Tom found a half-eaten apple behind the toaster.
- Tom tost makinesinin arkasında yarısı yenmiş bir elma buldu.
- Tom left a lot behind.
- Tom arkasında çok şey bıraktı.
- I'm right behind him.
- Ben onun arkasındayım.
- Tom crouched down behind the boxes.
- Tom kutuların arkasında çömeldi.
- What's that building behind the hospital?
- Hastanenin arkasındaki o bina nedir?
- Aren't you the one behind all of this?
- Tüm bunların arkasındaki sen değil misin?
- The man behind them plays the piano.
- Arkalarındaki adam piyano çalıyor.
- What's behind that door?
- Kapının arkasında ne var?
- He's right behind me.
- O tam benim arkamda.
- I left an umbrella behind.
- Arkamda bir şemsiye bırakmıştım.
- There's someone behind Tom.
- Tom'un arkasında biri var.
- Dan left no traces behind.
- Dan arkasında hiç iz bırakmadı.
- I heard Tom's footsteps behind me.
- Tom'un ayak seslerini arkamda duydum.
- I want to know what's behind it.
- Onun arkasında ne olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom's dog runs behind me.
- Tom'un köpeği arkamda koşuyor.
- The pharyngeal part of the throat is behind the nose and mouth.
- Yutak, boğazın ağız ve burnun arkasında kalan kısmıdır.
- We're all behind you.
- Hepimiz arkandayız.
- I've been hiding behind the barn.
- Ahırın arkasında saklanıyordum.
- Tom saw Mary hiding behind the door.
- Tom Mary'nin kapının arkasında saklandığını gördü.
- Tom is behind Mary.
- Mary'nin arkasında Tom var.
- He was hiding behind a bush.
- Bir çalının arkasında gizleniyordu.
- Tom found a worm hiding behind the rock.
- Tom kayanın arkasında saklanan bir solucan buldu.
- The man behind them plays the piano.
- Onların arkasındaki adam piyano çalıyor.
- He was right behind me.
- Tam arkamdaydı.
- The moon is invisible behind the clouds.
- Ay bulutların arkasında görünmüyor.
- I'm right behind Tom.
- Tom'un hemen arkasındayım.
- Layla was an independent woman with 3 disastrous marriages behind her.
- Leyla, arkasında 3 tane felaket evliliği olan bağımsız bir kadındı.
- Tom and Mary sat together three rows behind John.
- Tom ve Mary, John'un üç sıra arkasında birlikte oturdular.
- Behind the house there is a brick oven for baking bread.
- Evin arkasında ekmek pişirmek için bir tuğla fırın var.
- I was right behind you.
- Tam arkandaydım.
- Tom was hiding behind the door.
- Tom kapının arkasında saklanıyordu.
- Behind the museum, there is a pretty park.
- Müzenin arkasında, güzel bir park var.
- Do you have any idea who could be behind this?
- Bunun arkasında kimin olabileceği hakkında bir fikrin var mı?
- I heard a noise behind me.
- Arkamda bir ses duydum.
- Tom was sitting behind me.
- Tom arkamda oturuyordu.
- Layla was behind the wheel.
- Leyla tekerleğin arkasındaydı.
- I'm right behind you.
- Tam arkandayım.
- Can't you hear all the car horns beeping behind us?
- Arkamızdaki arabaların korna seslerini duymuyor musun?
- Let's put this behind us and move on.
- Bunu arkamızda bırakıp yolumuza devam edelim.
- Tom was hiding something behind his back.
- Tom arkasında bir şey saklıyordu.
- I'm right behind him.
- Onun tam arkasındayım.
- Tom is standing right behind Mary.
- Tom Mary'nin tam arkasında duruyor.
- They're right behind me.
- Hemen arkamdalar.
- My husband was behind me every step of the way.
- Kocam her adımda arkamdaydı.
- Tom has a vegetable garden behind his house.
- Tom'un evinin arkasında bir sebze bahçesi var.
- They're right behind me.
- Tam arkamdalar.
- Tom sat behind his desk.
- Tom masasının arkasında oturuyordu.
- We're right behind you.
- Tam arkandayız.
- The apples from the tree behind Tom's house are very delicious.
- Tom'un evinin arkasındaki ağacın elmaları çok lezzetlidir.
- There are complicated circumstances behind the matter.
- Meselenin arkasında karmaşık koşullar var.
- Tom crouched down next to Mary behind the car.
- Tom arabanın arkasında Mary'nin yanına çömeldi.
- The toilet is behind the staircase.
- Tuvalet merdivenin arkasında.
- She left the troubles of the past behind her.
- O, geçmişin sorunlarını arkasında bıraktı.
- We can't just leave him behind.
- Onu öylece arkamızda bırakamayız.
- People also live behind the mountain.
- Dağın arkasında da insanlar yaşıyor.
- Layla saw blue lights flashing behind her car.
- Layla arabasının arkasında yanıp sönen mavi ışıklar gördü.
- We've got to put that behind us.
- Bunu arkamızda bırakmalıyız.
- I saw Tom kissing Mary behind the barn.
- Tom'u ahırın arkasında Mary'yi öperken gördüm.
- What's the story behind the picture?
- Resmin arkasındaki hikaye nedir?
- Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.
- Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.
- You were the one behind this.
- Bunun arkasında sen varsın.
- There is a park behind the movie theater.
- Sinemanın arkasında bir park var.
- Something is moving behind the bush.
- Çalının arkasında bir şey hareket ediyor.
- Tom turned around to see what was happening behind him.
- Tom arkasında neler olduğunu görmek için arkasını döndü.
- Tom is walking behind Mary.
- Tom Mary'nin arkasında yürüyor.
- What'll you leave behind?
- Arkanda ne bırakacaksın?
- Sitting behind people at the movies who constantly chat and giggle doesn't make for an enjoyable evening.
- Sinemada sürekli sohbet eden ve kıkırdayan insanların arkasında oturmak keyifli bir akşam geçirmenizi sağlamaz.
- Tom stood right behind Mary.
- Tom, Mary'nin tam arkasında durdu.
- The whole community is behind this plan.
- Bütün toplum bu planın arkasında.
- I'm glad we put all that behind us.
- Tüm bunları arkamızda bıraktığımıza memnun oldum.
- Tom heard somebody behind him and turned around to see who it was.
- Tom arkasında birinin sesini duydu ve kim olduğunu görmek için arkasını döndü.
- Show me what you have hidden behind your back.
- Arkanızda ne sakladığınızı gösterin.
- Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
- Birdenbire, kırmızı ve mavi ışıklar arkamızda yanıp sönmeye başlar.
- He was just behind me.
- Hemen arkamdaydı.
- I won't leave you behind.
- Seni arkamda bırakmayacağım.
- The garden is behind the house.
- Bahçe evin arkasında.
- There is a kitchen garden behind my house.
- Evimin arkasında bir mutfak bahçesi var.
- I hid myself behind the door.
- Ben kapının arkasında saklandım.
- I was right behind him.
- Onun tam arkasındaydım.
- Tom's hands were behind his back.
- Tom'un elleri arkasındaydı.
- The worst is behind us.
- En kötüsü arkamızda.
- Tom sat on the sled behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasındaki kızağa oturdu.
Show More (489)
|
2 |
behind |
arkasından |
prep. |
|
- The European Union is the main driving force in this direction and the report is right behind it.
- Avrupa Birliği bu yöndeki ana itici güçtür ve rapor da onun hemen arkasından gelmektedir.
- They are just trying to pull the ladder up behind them.
- Onlar sadece merdiveni arkalarından çekmeye çalışıyorlar.
- She darted across the house to her room and closed the door behind her.
- Evin öbür ucundaki odasına gitti ve kapıyı arkasından kapattı.
- I'm ticklish behind my knees.
- Ben dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Whatever you say about me, say it to my face, not behind my back.
- Hakkımda ne söylersen söyle, yüzüme söyle, arkamdan değil.
- I started to walk faster when I heard footsteps behind me.
- Arkamdan ayak sesleri geldiğini duyunca adımlarımı hızlandırdım.
- I sneaked up behind him.
- Arkasından gizlice yaklaştım.
- Don't say such a thing behind her back!
- Onun arkasından böyle bir şey söyleme!
- Tom heard a noise behind him and turned around.
- Tom arkasından bir ses duydu ve arkasını döndü.
- I can't believe you did this behind my back.
- Bunu arkamdan yaptığına inanamıyorum!
- I shut the door behind me.
- Arkamdan kapıyı kapadım.
- How dare you go behind my back!
- Ne cüretle arkamdan iş çevirirsin!
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Tom'un sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu öğreneceğini hayal ediyorum.
- I don't like people who talk about me behind my back.
- Arkamdan benim hakkımda konuşan insanlardan hoşlanmıyorum.
- Say it to his face, not behind his back.
- Yüzüne söyle, arkasından değil.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkasından gıdık alıyorum.
- How would you feel if someone said that about you behind your back?
- Arkandan biri senin hakkında bunu dese nasıl hissedersin?
- He began to abase the man behind his back.
- O, adamı arkasından aşağılamaya başladı.
- Nobody likes being spoken ill of behind his back.
- Kimse arkasından kötü konuşulmasından hoşlanmaz.
- He closed the door quietly behind him.
- Onun arkasından kapıyı sessizce kapadı.
- Close the door behind you.
- Kapıyı arkandan kapat.
- Tom was hiding something behind his back.
- Tom arkasından bir şeyler saklıyordu.
- The sun went down behind the mountains.
- Güneş dağların arkasından battı.
- He shut the door behind him.
- Kapıyı arkasından kapattı.
- People used to laugh at him behind his back.
- İnsanlar onun arkasından gülüyorlardı.
- Would you mind closing the door behind you?
- Kapıyı arkanızdan kapatabilir misiniz?
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
- The girls talked about her behind her back.
- Kızlar onun arkasından konuşuyorlardı.
- Tom followed close behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasından yaklaştı.
- The kidnappers tied Tom's hands behind his back.
- Çocuk hırsızları Tom'un ellerini arkasından bağladılar.
- Tom sneaked up behind me.
- Tom arkamdan gizlice yanaştı.
- We are solidly behind you.
- Kesinlikle arkanızdayız.
- I feel like everyone is talking about me behind my back.
- Herkes arkamdan konuşuyormuş gibi hissediyorum.
- I think you've been talking about me behind my back.
- Sanırım arkamdan konuşuyordun.
- Tom walked in and quietly closed the door behind him.
- Tom içeri girdi ve kapıyı arkasından sessizce kapattı.
- He began to abase the man behind his back.
- Adamı arkasından konuşarak aşağılamaya başladı.
- Don't talk behind my back.
- Arkamdan dedikodumu yapmayın.
- They laugh at him behind his back.
- Onun arkasından güldüler.
- Don't say that behind my back.
- Bunu arkamdan söyleme.
- You shouldn't talk about your friends behind their backs.
- Arkadaşlarının arkasından konuşmamalısın.
- She closed the door tightly behind her.
- Kapıyı arkasından sıkıca kapattı.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Please close the door behind you.
- Lütfen kapıyı arkanızdan kapatın.
- Don't talk about people behind their backs.
- İnsanların arkasından konuşma.
- Tom snuck up behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasından gizlice yaklaştı.
- I don't like people who talk about me behind my back.
- Arkamdan konuşan insanları sevmem.
- Nobody likes being spoken ill of behind his back.
- Hiç kimse arkasından kötü konuşulmasını sevmez.
- Tom heard a noise behind him.
- Tom arkasından bir ses duydu.
- Tom closed the door behind him.
- Tom kapıyı arkasından kapattı.
- You must not speak ill of others behind their backs.
- Başkalarının arkasından kötü konuşmamalısınız.
- Tom is walking behind Mary.
- Tom Mary'nin arkasından yürüyor.
- You ought not to speak ill of others behind their backs.
- Başkalarının arkasından kötü konuşmamalısın.
- I don't talk about you behind your back.
- Arkandan konuşmuyorum.
- Don't talk behind my back.
- Arkamdan beni çekiştirmeyin.
- Don't say such a thing behind her back.
- Arkasından böyle şeyler söyleme.
- He locked the door behind him as his mother had told him to do.
- Annesinin ona söylediği gibi kapıyı arkasından kilitledi.
- Tom walked behind me.
- Tom arkamdan yürüdü.
- Don't talk behind my back.
- Arkamdan konuşmayın.
- I walked first, and he came behind.
- Önden ben gittim, arkamdan da o geldi.
- I know you make fun of me behind my back.
- Arkamdan benimle dalga geçtiğini biliyorum.
- I would never do something behind your back.
- Asla arkandan iş çevirmem.
- Tom sneaked up behind Mary.
- Tom Mary'nin arkasından sinsice yaklaştı.
- His students speak bad about him behind his back.
- Öğrencileri onun arkasından kötü konuşur.
- People used to laugh at him behind his back.
- İnsanlar ona arkasından gülüyordu.
- His permanent tooth is coming in behind his baby tooth.
- Onun kalıcı dişi bebek dişinin arkasından geliyor.
- We must not speak ill of others behind their backs.
- Başkalarının arkasından kötü konuşmamalıyız.
- Tom is coming right behind me.
- Tom tam arkamdan geliyor.
- You shouldn't talk about people behind their backs.
- İnsanların arkasından konuşmamalısın.
- Don't say that behind my back.
- Arkamdan böyle konuşma.
- He shut the door behind him.
- O kapıyı onun arkasından kapattı.
- You ought not to speak ill of others behind their backs.
- Başkalarını arkalarından kötülememelisiniz.
- He closed the door quietly behind him.
- Kapıyı sessizce arkasından kapattı.
- Don't talk behind my back.
- Arkamdan konuşma.
- You shouldn't talk about Jack behind his back.
- Jack'in arkasından konuşmamalısın.
- He always speaks ill of his father behind his back.
- Her zaman babasının arkasından kötü konuşur.
- I ran outside and the door locked itself behind me.
- Dışarı koştum ve kapı arkamdan kilitlendi.
- Tom talked about Mary behind her back.
- Tom, Mary'nin arkasından konuştu.
- The policeman handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkasından kelepçeledi.
- The policeman cuffed Tom's hands behind his back.
- Polis, Tom'un ellerini arkasından kelepçeledi.
- Tom slammed the door behind him.
- Tom kapıyı arkasından çarptı.
- Tom kicked the door shut behind him.
- Tom kapıyı arkasından tekmeleyerek kapattı.
- Tom heard a voice behind him.
- Tom arkasından bir ses duydu.
- The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
- Tom shut the door behind him.
- Tom kapıyı arkasından kapattı.
- Follow behind me.
- Arkamdan gel.
- Tom entered the room and shut the door behind him.
- Tom odaya girdi ve arkasından kapıyı kapattı.
- All of a sudden, the door slammed behind Tom.
- Ansızın kapı Tom'un arkasından çarptı.
- No one likes to be talked about behind their back.
- Kimse arkasından konuşulmasından hoşlanmaz.
- Lock this door behind me.
- Bu kapıyı arkamdan kilitle.
- Don't say that behind my back.
- Arkamdan bunu söylemeyin.
- The burglar tied my hands behind my back with a rope.
- Hırsız ellerimi bir iple arkamdan bağladı.
- Lock the door behind me.
- Kapıyı arkamdan kilitle.
- Say it to his face, not behind his back.
- Bunu arkasından değil, yüzüne söyle.
- They laugh at him behind his back.
- Onun arkasından ona gülerler.
- Close the door behind you.
- Kapıyı arkanızdan kapatın.
- Tom is coming up behind us.
- Tom arkamızdan geliyor.
- Whatever you say about me, say it to my face, not behind my back.
- Benim hakkımda ne söyleyeceksen yüzüme söyle, arkamdan söyleme.
- Tom disappeared into his bedroom, slamming the door behind him.
- Tom kapıyı arkasından çarparak yatak odasında kayboldu.
- Tom walked into his apartment and closed the door behind him.
- Tom dairesine girdi ve kapıyı arkasından kapadı.
- Please shut the door behind you.
- Lütfen kapıyı arkandan kapat.
- You shouldn't speak ill of a man behind his back.
- Bir insanın arkasından kötü konuşmamalısın.
- I know you make fun of me behind my back.
- Arkamdan benimle alay ettiğini biliyorum.
- I sneaked up behind Tom.
- Tom'un arkasından gizlice yaklaştım.
- Tom followed closely behind Mary.
- Tom Mary'yi hemen arkasından izledi.
- The sun set behind the forest.
- Güneş ormanın arkasından battı.
- Don't say bad things about others behind their backs.
- Başkalarının arkasından kötü şeyler söyleme.
- Tom is coming right behind me.
- Tom hemen arkamdan geliyor.
- Tom made fun of Mary behind her back.
- Tom, Mary'nin arkasından onunla dalga geçti.
- Tom closed the door behind himself.
- Tom kapıyı arkasından kapattı.
- Tom sneaked up behind me.
- Tom arkamdan gizlice yaklaştı.
- Don't say such a thing behind her back.
- Onun arkasından böyle bir şey söyleme!
- He can only criticize people behind their backs.
- İnsanları sadece arkalarından eleştirebiliyor.
- You shouldn't speak ill of a man behind his back.
- Bir adamın arkasından kötü konuşmamalısın.
- A dark shadow passed behind Tom.
- Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.
- Tom entered the room and shut the door behind him.
- Tom odaya girdi ve kapıyı arkasından kapattı.
- The sun sets behind the mountain.
- Güneş dağın arkasından batıyor.
- I don't like people who talk about me behind my back.
- Arkamdan konuşan insanları sevmiyorum.
- Tom went into the room and slammed the door behind him.
- Tom odaya girdi ve kapıyı arkasından çarptı.
- Tom is following right behind us.
- Tom tam arkamızdan geliyor.
- Tom bent down to scratch the dog behind the ear.
- Tom köpeğini kulağının arkasından kaşımak için eğildi.
- Tom slammed the door shut behind him.
- Tom kapıyı arkasından çarparak kapattı.
- Tom went into the room and slammed the door behind him.
- Tom odaya girdi ve arkasından kapıyı çarptı.
- He can only criticize people behind their backs.
- O, kişileri sadece arkalarından eleştirebilir.
- We must not speak ill of others behind their backs.
- Başkaları hakkında arkalarından kötü konuşmamalıyız.
- Tom heard somebody's footsteps behind him.
- Tom arkasından birinin ayak seslerini duydu.
- All of a sudden, the door slammed behind Tom.
- Birden kapı Tom'un arkasından çarptı.
- Would you mind closing the door behind you?
- Kapıyı arkandan kapatır mısın?
- I don't like people talking about me behind my back.
- İnsanların arkamdan konuşmasından hoşlanmam.
- I shut the door behind me.
- Kapıyı arkamdan kapattım.
- I didn't know that Tom talked about me like that behind my back.
- Tom'un arkamdan o şekilde konuştuğunu bilmiyordum.
- His permanent tooth is coming in behind his baby tooth.
- Kalıcı dişi süt dişinin arkasından çıkıyor.
- No one likes to be talked about behind their back.
- Hiç kimse arkasından konuşulmasını sevmez.
- He always speaks ill of his father behind his back.
- O her zaman onun arkasından babasının hakkında kötü konuşuyor.
- Tom heard footsteps behind him.
- Tom arkasından ayak sesleri duydu.
- Tom followed closely behind Mary.
- Tom, Mary'nin arkasından yakından takip etti.
- He who flatters you to your face, bites you behind your back.
- Yüzüne karşı seni pohpohlayan, arkandan ısırır.
- Don't say such a thing behind her back!
- Onun arkasından böyle şeyler söyleme!
- The kidnappers tied my hands behind my back.
- Kaçıranlar arkamdan ellerimi bağladılar.
- He sneaked up behind her.
- Onun arkasından gizlice yaklaştı.
- Tom slammed the door shut behind him.
- Tom onun arkasından kapıyı çarparak kapattı.
- How would you feel if someone said that about you behind your back?
- Biri arkandan bunu söylese nasıl hissederdin?
- I don't like people who talk about me behind my back.
- Arkamdan benim hakkımda konuşan insanları sevmiyorum.
- I didn't know that Tom talked about me like that behind my back.
- Tom'un benim hakkımda arkamdan o şekilde konuştuğunu bilmiyordum.
- I can't believe you did this behind my back.
- Bunu arkamdan yaptığına inanamıyorum.
- Tom heard footsteps behind him.
- Tom arkasından gelen ayak seslerini duydu.
- I think you've been talking about me behind my back.
- Sanırım arkamdan benim hakkımda konuşuyorsun.
- Tom is following right behind us.
- Tom hemen arkamızdan takip ediyor.
- The car passed by, raising a cloud of dust behind it.
- Araba, arkasından bir toz bulutu kaldırarak geçti.
- Tom walked into his apartment and closed the door behind him.
- Tom dairesine girdi ve kapıyı arkasından kapattı.
Show More (146)
|
3 |
behind |
geride |
adv. |
|
- Where right-wingers are, racism and xenophobia are not far behind and we have to be very wary of that.
- Sağcıların olduğu yerde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı da çok geride değildir ve buna karşı çok dikkatli olmalıyız.
- I would like to point out that we are rather behind in our aim to double their use by 2010.
- 2010 yılına kadar kullanımlarını iki katına çıkarma hedefimizde oldukça geride olduğumuzu belirtmek isterim.
- We are still lagging behind and we must establish a semblance of order.
- Hala gerideyiz ve bir düzen oluşturmalıyız.
- But despite considerable progress recently, Turkey is still lagging behind in human development.
- Fakat, son zamanlarda sağlanan önemli ilerlemeye rağmen, Türkiye beşeri gelişme bakımından hâlâ geridedir.
- Instead it wants to paper over the ways in which we are slipping behind on meeting fundamental criteria.
- Bunun yerine temel kriterleri karşılama konusunda nasıl geride kaldığımızın üstünü örtmek istiyor.
- The Commission is, indeed, very behind and we can only wonder what this means.
- Komisyon gerçekten de çok geride kalmış durumda ve bunun ne anlama geldiğini ancak merak edebiliriz.
- I am sometimes surprised at how far behind Europe is in the area of road safety.
- Yol güvenliği alanında Avrupa'nın ne kadar geride kaldığına bazen şaşırıyorum.
- Finally, Europe lags well behind when it comes to energy control.
- Son olarak, enerji kontrolü söz konusu olduğunda Avrupa oldukça geride kalmaktadır.
- I therefore thank the Members who have been willing to stay behind a little longer to talk about this matter.
- Bu nedenle, bu konu hakkında konuşmak üzere biraz daha geride kalmaya istekli olan Üyelere teşekkür ediyorum.
- The point of no return is definitely behind us.
- Geri dönüşü olmayan nokta kesinlikle geride kaldı.
- We are badly behind now in this matter.
- Bu konuda şu anda çok gerideyiz.
- I am very glad to say that the health crisis is behind us, but its side effects are unresolved.
- Sağlık krizinin geride kaldığını, ancak yan etkilerinin çözülemediğini söylemekten memnuniyet duyuyorum.
- Unfortunately, with regard to biotechnology, Europe is trailing behind.
- Ne yazık ki biyoteknoloji konusunda Avrupa geride kalıyor.
- Instead it wants to paper over the ways in which we are slipping behind on meeting fundamental criteria.
- Bunun yerine, temel kriterleri karşılama konusunda nasıl geride kaldığımızın üstünü örtmek istiyor.
- I should like to urge this House, but also mainly the Council, to put the Meciar era behind us.
- Bu Meclisi ve özellikle de Konseyi Meciar dönemini geride bırakmaya davet ediyorum.
- Aer Lingus, Alitalia, Air France and KLM are not far behind.
- Aer Lingus, Alitalia, Air France ve KLM çok geride değil.
- The Commission is, indeed, very behind and we can only wonder what this means.
- Komisyon gerçekten de çok geridedir ve bunun ne anlama geldiğini sadece merak edebiliriz.
- Unfortunately, with regard to biotechnology, Europe is trailing behind.
- Ne yazık ki biyoteknoloji konusunda Avrupa geride kalmaktadır.
- We are already a couple of months behind, but will be able to make up for them.
- Halihazırda birkaç ay gerideyiz, ancak bunları telafi edebileceğiz.
- Do not forget the Serbian people who have stayed behind in Kosovo.
- Kosova'da geride kalan Sırp halkını da unutmayın.
- You made a radical decision and decided to leave everything behind to hit the road.
- Radikal bir karar aldınız ve her şeyi geride bırakıp yola çıkmaya niyetlendiniz.
- He left almost nothing behind in any of his scenes.
- Sahnelerinde geride neredeyse hiçbir şey bırakmadı.
- I was left behind.
- Ben geride kaldım.
- I thought that I told you to stay behind.
- Sana geride kalmanı söylediğimi sandım.
- Tom and Mary stayed behind.
- Tom ve Mary geride kaldı.
- We're an hour behind.
- Bir saat gerideyiz.
- That's why I stayed behind.
- Bu yüzden geride kaldım.
- Thank God the worst is behind us.
- Tanrıya şükür en kötüsü geride kaldı.
- We're running a little behind.
- Biraz gerideyiz.
- We stayed behind to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için geride kaldık.
- A few students were left behind.
- Birkaç öğrenci geride kaldı.
- Mary is a year behind in school.
- Mary okulda bir yıl geride.
- We were left behind.
- Biz geride kaldık.
- I'll have to stay behind and help Tom clean up.
- Geride kalıp Tom'a temizlikte yardım etmem gerekecek.
- What did I leave behind?
- Geride ne bıraktım?
- I'll have to stay behind.
- Geride kalmak zorundayım.
- Tom and Mary aren't far behind me.
- Tom ve Mary benden çok geride değiller.
- I stayed behind to help him.
- Ona yardım etmek için geride kaldım.
- He was left behind.
- Geride kaldı.
- Summer is behind us.
- Yaz geride kaldı.
- Tom isn't far behind us.
- Tom bizden çok geride değil.
- Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Eğer anında internet erişimi sağlayabileceğimiz bir ortam yaratmazsak bizim şirketimiz de geride kalacak.
- We're a little behind.
- Biraz geride kaldık.
- She's far behind in her studies.
- O, çalışmalarında oldukça geridedir.
- Tom was not far behind.
- Tom çok geride değildi.
- The bag has been left behind.
- Çanta geride kaldı.
- I had to stay behind so I could talk to Tom privately.
- Tom'la özel olarak konuşabilmek için geride kalmalıydım.
- Tom is running a little behind.
- Tom biraz geride kalıyor.
- She tried to put that awful day behind her.
- O korkunç günü geride bırakmaya çalıştı.
- I had to stay behind to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için geride kalmalıydım.
- She was left behind.
- O geride kaldı.
- Tom can't be too far behind us.
- Tom bizden çok geride kalmış olamaz.
- Tom stayed behind.
- Tom geride kaldı.
- I stayed behind to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için geride kaldım.
- I was left behind.
- Geride kalmıştım.
- Tom and Mary aren't far behind.
- Tom ve Mary çok geride değiller.
- Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John.
- Tom ve ben hemen ayrıldık, ama Mary John'u beklemek için geride kaldı.
- She's far behind in her studies.
- Derslerinde çok geride.
- Dan left no traces behind.
- Dan geride hiç bir iz bırakmadı.
- The clock is ten minutes behind.
- Saat on dakika geride.
- Some students stayed behind.
- Bazı öğrenciler geride kaldı.
- Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Anında internet erişimi olan bir ortam yaratmazsak, bizim şirketimiz de geride kalacak.
- Tom is way behind.
- Tom çok geride kaldı.
- I had to stay behind.
- Geride kalmak zorundaydım.
- They decided to leave extra food behind.
- Geride fazladan yiyecek bırakmaya karar verdiler.
- Tom finished far behind, in last place.
- Tom yarışı çok geride, son sırada bitirdi.
- I stayed behind to help her.
- Ona yardım etmek için geride kaldım.
- I want to put all this behind me as soon as possible.
- Tüm bunları bir an önce geride bırakmak istiyorum.
- Tom left a lot behind.
- Tom geride çok şey bıraktı.
- The train was almost an hour behind time.
- Tren vaktinden neredeyse bir saat gerideydi.
- We'll stay behind.
- Geride kalacağız.
- We're a little behind.
- Biz biraz gerideyiz.
- We're three hours behind schedule.
- Plandan üç saat gerideyiz.
- When the military pulled out, many injured people were left behind.
- Ordu çekildiğinde, birçok yaralı geride kaldı.
- We stayed behind to help them.
- Onlara yardım etmek için geride kaldık.
- Tom is behind in his studies.
- Tom derslerinde geride kaldı.
- We're way behind.
- Çok gerideyiz.
- He bade me stay behind.
- Bana geride kalmamı söyledi.
- Tom tried to put the incident behind him.
- Tom olayı geride bırakmaya çalıştı.
- They were left behind.
- Onlar geride kaldı.
- One of the girls was left behind.
- Kızlardan biri geride kaldı.
- The worst is behind us.
- En kötüsü geride kaldı.
- Tom and Mary aren't far behind.
- Tom ve Mary çok geride değil.
- Tom left no witnesses behind.
- Tom geride hiç şahit bırakmadı.
- Tom has decided to stay behind.
- Tom geride kalmaya karar verdi.
- Tom is way behind.
- Tom çok geride.
- We're going to put that behind us.
- Onu geride bırakacağız.
- Summer is behind us.
- Yazı geride bıraktık.
- I stayed behind to help them.
- Onlara yardım etmek için geride kaldım.
- Tom finished far behind, in last place.
- Tom çok geride, son sırada tamamladı.
- Please leave nothing behind.
- Lütfen geride hiçbir şey bırakmayın.
- Tom stayed behind to help Mary.
- Tom Mary'ye yardım etmek için geride kaldı.
- The girls were left behind.
- Kızlar geride kaldı.
Show More (90)
|
4 |
behind |
arkasına |
prep. |
|
- This House helped to ensure that we put resources behind that pledge.
- Bu Meclis, bu taahhüdün arkasına kaynak koymamızı sağlamaya yardımcı oldu.
- The European Parliament must unite and throw its political weight behind the European Commission.
- Avrupa Parlamentosu birleşmeli ve siyasi ağırlığını Avrupa Komisyonu'nun arkasına koymalıdır.
- Secondly, the Intergovernmental Conference must put Nice behind it.
- İkinci olarak, Hükümetlerarası Konferans Nice'i arkasına almalıdır.
- Secondly, the Intergovernmental Conference must put Nice behind it.
- İkinci olarak, Hükümetlerarası Konferans Nice'in desteğini arkasına almalıdır.
- We must therefore, as a matter of key importance, also get the Arab world behind us in this matter.
- Bu nedenle, kilit öneme sahip bir mesele olarak, Arap dünyasını da bu konuda arkamıza almalıyız.
- We should throw ourselves behind the process of regime change which is taking place in Turkey.
- Kendimizi Türkiye'de gerçekleşmekte olan rejim değişikliği sürecinin arkasına atmalıyız.
- She tattooed a fox behind her ear.
- Kulağının arkasına bir tilki dövmesi yaptırdı.
- He stuck his pencil behind his ear.
- Kalemini kulağının arkasına sıkıştırdı.
- They hung their coats behind the door.
- Onlar ceketlerini kapının arkasına astı.
- I hid myself behind the tree.
- Kendimi ağacın arkasına sakladım.
- The sun had hidden itself behind a mountain.
- Güneş kendini bir dağın arkasına saklamıştı.
- Tom hid the children's Christmas presents behind the couch.
- Tom çocukların Noel hediyelerini kanepenin arkasına sakladı.
- Tom even looked behind the door.
- Tom kapının arkasına bile baktı.
- She hid her face behind a veil.
- O yüzünü bir peçenin arkasına sakladı.
- He picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Kanepenin arkasına düşen bozuk paraları topladı.
- Tom put the mop behind the door.
- Tom paspası kapının arkasına koydu.
- I sat behind a very tall person at the theater.
- Tiyatroda çok uzun boylu birinin arkasına oturdum.
- Tom hid himself behind the tree.
- Tom kendini ağacın arkasına sakladı.
- I hid myself behind a curtain.
- Kendimi bir perdenin arkasına sakladım.
- He hid himself behind a large rock.
- Büyük bir kayanın arkasına saklandı.
- He hid his child's birthday present behind the couch.
- Çocuğunun doğum günü hediyesini kanepenin arkasına saklamış.
- Tom parked right behind Mary's car.
- Tom, Mary'nin arabasının hemen arkasına park etti.
- I sneaked up behind Tom.
- Gizlice Tom'un arkasına yaklaştım.
- Tom hid some papers behind his back.
- Tom bazı kağıtları arkasına sakladı.
- Tom parked his car behind the building.
- Tom arabasını binanın arkasına park etti.
- The bags were piled up behind him.
- Çantalar arkasına yığılmıştı.
- Tom parked the car behind Mary's house.
- Tom arabayı Mary'nin evinin arkasına park etti.
- He hid his child's birthday present behind the couch.
- Çocuğunun doğum günü hediyesini koltuğun arkasına sakladı.
- He picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Kanepenin arkasına düşen bozuk paraları aldı.
- I hid myself behind the door.
- Kendimi kapının arkasına gizledim.
- You can park behind the hotel.
- Otelin arkasına park edebilirsin.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların arkasına batışını izledik.
- Tom parked his car behind Mary's house.
- Tom arabasını Mary'nin evinin arkasına park etti.
- She hid her face behind a veil.
- Yüzünü bir peçenin arkasına saklamış.
- Tom ducked behind the door.
- Tom kapının arkasına saklandı.
- Tom took the old dog out behind the barn and shot it.
- Tom yaşlı köpeği ahırın arkasına götürdü ve vurdu.
- Tom sat down behind the desk and picked up a pencil.
- Tom masanın arkasına oturdu ve eline bir kalem aldı.
- I hid myself behind the door.
- Kendimi kapının arkasına sakladım.
- You didn't hang your coat behind the door.
- Ceketini kapının arkasına asmadın.
- Tom hid Mary's doll behind the door.
- Tom Mary'nin bebeğini kapının arkasına sakladı.
- Tom ducked behind a car.
- Tom bir arabanın arkasına saklandı.
- He stuck his pencil behind his ear.
- O, kurşun kalemini kulağının arkasına sıkıştırdı.
- Tom parked behind his house.
- Tom evinin arkasına park etti.
- Tom hid the book behind his back.
- Tom kitabı arkasına sakladı.
- Tom put his briefcase behind his desk.
- Tom evrak çantasını masasının arkasına koydu.
- The sun went behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasına gitti.
- Tom groped for the flashlight that had fallen behind the couch.
- Tom el yordamıyla kanepenin arkasına düşmüş olan el fenerini aradı.
- He hid himself behind a large rock.
- Kendini büyük bir kayanın arkasına sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.
- Üzüntüsünü bir gülümsemenin arkasına sakladı.
- Tom parked behind Mary's car.
- Tom, Mary'nin arabasının arkasına park etti.
- I hid myself behind the couch.
- Kendimi kanepenin arkasına sakladım.
- The youngest boy dropped behind the other tourists.
- En küçük çocuk diğer turistlerin arkasına düştü.
- Tom sat down behind the steering wheel.
- Tom direksiyonun arkasına oturdu.
- Luciano might have the crowd behind him, but he's still wet behind the ears.
- Luciano kalabalığı arkasına almış olabilir ama o, hala bir çaylak.
- Tom was able to park behind the hotel.
- Tom otelin arkasına park edebildi.
- Tom took cover behind a dumpster.
- Tom bir çöp konteynerinin arkasına saklandı.
- Tom hid himself behind a large rock.
- Tom kendini büyük bir kayanın arkasına sakladı.
- Tom hid Mary's doll behind the door.
- Tom, Mary'nin bebeğini kapının arkasına sakladı.
- He parked his car behind the building.
- Arabasını binanın arkasına park etti.
- The sun descended behind the mountains.
- Güneş dağların arkasına inmiş.
- Tom prefers to park behind the house.
- Tom evin arkasına park etmeyi tercih ediyor.
- Tom hid it behind the door.
- Tom onu kapının arkasına sakladı.
- Tom stacked the firewood behind the house.
- Tom odunları evin arkasına istifledi.
- Tom hid himself behind the door.
- Tom kendini kapının arkasına sakladı.
- Tom sat down behind the desk and picked up a pencil.
- Tom masanın arkasına oturdu ve bir kurşun kalem aldı.
- He was able to park behind the hotel.
- Otelin arkasına park edebildi.
- We watched the sun setting behind the mountains.
- Güneşin dağların ardına batışını izledik.
- He was able to park behind the hotel.
- Otelin arkasına park edebilmişti.
- Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
- Either she's really doing well, or she can hide everything behind a smile.
- Ya gerçekten iyi gidiyor ya da her şeyi bir gülümsemenin arkasına saklayabiliyor.
- They hung their coats behind the door.
- Paltolarını kapının arkasına astılar.
- Tom crouched down behind the boxes.
- Tom kutuların arkasına çömeldi.
- Tom groped for the flashlight that had fallen behind the couch.
- Tom kanepenin arkasına düşen el fenerini el yordamıyla aradı.
- Tom ducked down behind his car.
- Tom arabasının arkasına saklandı.
- Step out of the car and place your hands behind your back.
- Arabadan çık ve ellerini arkana koy.
- Tom hid himself behind a large rock.
- Tom büyükçe bir kayanın arkasına saklandı.
- Tom sat behind his desk.
- Tom sırasının arkasına oturdu.
- He parked his car behind the building.
- O, arabasını binanın arkasına parketti.
- There was an old clunker parked just behind my new sports car.
- Yeni spor arabamın hemen arkasına park edilmiş eski bir külüstür vardı.
- Tom crouched down behind a tree.
- Tom bir ağacın arkasına çömelmiş.
- He hid himself behind the door.
- Kendini kapının arkasına sakladı.
- I parked my car behind Tom's.
- Arabamı Tom'unkinin arkasına park ettim.
- She was able to park behind the hotel.
- Otelin arkasına park edebildi.
- I'll hang my coat up behind the door.
- Ceketimi kapının arkasına asacağım.
- Tom sat down behind his desk.
- Tom masasının arkasına oturdu.
- Tom parked right behind Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasının sağ arkasına park etti.
- He hid it behind the door.
- Onu kapının arkasına sakladı.
- You didn't hang your coat behind the door.
- Ceketini kapının arkasına asmamışsın.
- Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşen bozuk paraları topladı.
Show More (86)
|
5 |
behind |
gerisinde |
prep., adj. |
|
- The business world has galloped on ahead, but the EU's citizens are still tottering along behind integration.
- İş dünyası dörtnala ilerliyor ama AB vatandaşları hala entegrasyonun gerisinde yalpalıyor.
- We are on EUR 20 billion, lagging behind EUR 126 billion.
- 20 milyar Avro ile 126 milyar Avro'nun gerisindeyiz.
- Taking the EU as a whole, we still lag behind the US and Japan on most indicators.
- AB'yi bir bütün olarak ele aldığımızda çoğu göstergede hala ABD ve Japonya'nın gerisindeyiz.
- We are on EUR 20 billion, lagging behind EUR 126 billion.
- 20 milyar Avro'nun üzerindeyiz, 126 milyar Avro'nun gerisindeyiz.
- Why are human rights so far behind human progress?
- İnsan hakları neden insani ilerlemenin bu kadar gerisinde?
- The innovative strength of the European Union lags far behind that of the United States.
- Avrupa Birliği'nin yenilikçi gücü Amerika Birleşik Devletleri'nin çok gerisinde.
- The business world has galloped on ahead, but the EU's citizens are still tottering along behind integration.
- İş dünyası dörtnala ilerliyor, ancak AB vatandaşları hala entegrasyonun gerisinde yalpalıyor.
- Europe is currently well behind other developed nations in implementing them.
- Avrupa şu anda bunları uygulama konusunda diğer gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindedir.
- We are well behind the timetable and so I will have to be rather strict.
- Zaman çizelgesinin oldukça gerisindeyiz ve bu nedenle oldukça katı davranmak zorundayım.
- He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
- Tom is 50 years behind the times.
- Tom zamanın 50 yıl gerisinde.
- He's behind the times in his methods.
- Zamanın gerisinde kalmış.
- We're about thirty minutes behind schedule.
- Programın yaklaşık 30 dakika gerisindeyiz.
- Tom is running a little behind schedule.
- Tom programın biraz gerisinde kalıyor.
- Tom is only thirty minutes behind schedule.
- Tom programın sadece 30 dakika gerisinde.
- I'm running a little behind schedule.
- Programın biraz gerisindeyim.
- The trains are running behind time.
- Trenler zamanın gerisinde çalışıyor.
- We're only thirty minutes behind schedule.
- Biz programın sadece otuz dakika gerisindeyiz.
- Tom is a little behind schedule.
- Tom programın biraz gerisinde.
- The method is behind the times now.
- Yöntem artık zamanın gerisinde.
- Tom is three years behind Mary at school.
- Tom okulda Mary'nin üç yıl gerisinde.
- I'm a little behind schedule.
- Programın biraz gerisindeyim.
- I'm a little behind schedule.
- Ben programın biraz gerisindeyim.
- They're 30 minutes behind schedule.
- Programın 30 dakika gerisindeler.
- Tom is about thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yaklaşık otuz dakika gerisinde.
- You had better read as many newspapers as you can so that you may not be left behind the times.
- Zamanın gerisinde kalmamak için okuyabildiğiniz kadar çok gazete okusanız iyi olur.
- The train is twenty minutes behind time.
- Tren, planlanan zamanın yirmi dakika gerisinde.
- Tom is a little behind schedule.
- Tom programın biraz gerisinde kaldı.
- I'm behind in my paperwork.
- Evrak işimin gerisindeyim.
- We're already three weeks behind schedule.
- Programın üç hafta gerisindeyiz zaten.
- Tom and Mary are running a little behind schedule.
- Tom ve Mary programın biraz gerisinde kalıyorlar.
- The bus was behind schedule.
- Otobüs tarifenin gerisindeydi.
- Tom is a few weeks behind schedule.
- Tom programın birkaç hafta gerisinde.
- Tom is only thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yalnızca otuz dakika gerisindedir.
- Tom is thirty minutes behind schedule.
- Tom programın 30 dakika gerisinde.
- Tom is three weeks behind schedule.
- Tom programın üç hafta gerisinde.
- We should read the newspaper so as not to lag behind the times.
- Zamanların gerisinde kalmamak için gazete okumalıyız.
- We're already three weeks behind schedule.
- Daha şimdiden müfredatın üç hafta gerisindeyiz.
- They were left behind enemy lines.
- Düşman hattının gerisinde bırakılmışlardı.
- Tom is running a bit behind schedule.
- Tom programın biraz gerisinde kalıyor.
- Tom is thirty minutes behind schedule.
- Tom programın otuz dakika gerisinde.
- You're so behind the times.
- Zamanın çok gerisinde kalmışsın.
- I fall behind him in this respect.
- Ben bu konuda onun gerisindeyim.
- Tom is behind everybody in mathematics.
- Tom matematikte herkesin gerisinde.
- They were left behind enemy lines.
- Düşman hattının gerisinde kaldılar.
- We're already three weeks behind schedule.
- Şimdiden programın üç hafta gerisindeyiz.
- We're running a bit behind schedule.
- Programın biraz gerisindeyiz.
- Tom is three minutes behind schedule.
- Tom programın üç dakika gerisinde.
- Tom was about thirty minutes behind schedule.
- Tom programın yaklaşık otuz dakika gerisindeydi.
- Tom is three minutes behind schedule.
- Tom programın üç dakika gerisindedir.
- The train was almost an hour behind schedule today.
- Tren bugün neredeyse programın bir saat gerisinde.
- We're only thirty minutes behind schedule.
- Programın sadece 30 dakika gerisindeyiz.
- We're running a bit behind schedule.
- Programın biraz gerisinde kalıyoruz.
- We're three minutes behind schedule.
- Programın üç dakika gerisindeyiz.
- Tom is three hours behind schedule.
- Tom programın üç saat gerisinde.
- We are behind schedule.
- Takvimin gerisindeyiz.
- I'm running a little behind schedule.
- Programın biraz gerisinde kalıyorum.
- The project is more than two years behind schedule.
- Proje, programın iki yıldan fazla gerisinde.
- We're three hours behind schedule.
- Programın üç saat gerisindeyiz.
- This project is more than two years behind schedule.
- Bu proje programın iki yıldan fazla gerisinde.
- We're about thirty minutes behind schedule.
- Biz programın yaklaşık otuz dakika gerisindeyiz.
- He is behind the times.
- O, zamanın gerisinde.
- Tom is behind this, isn't he?
- Tom bunun gerisinde, değil mi?
- You are ten minutes behind the appointed time.
- Belirlenen saatin on dakika gerisindesin.
- You're so behind the times.
- Zamanın çok gerisindesin.
- The youngest boy dropped behind the other tourists.
- En genç çocuk diğer turistlerin gerisinde kaldı.
Show More (63)
|
6 |
behind |
arkada |
adv. |
|
- We can't leave him behind.
- Biz onu arkada bırakamayız.
- Somebody left his umbrella behind.
- Biri şemsiyesini arkada bırakmış.
- You can't leave him behind.
- Sen onu arkada bırakamazsın.
- Don't leave me behind!
- Beni arkada bırakma!
- We left Tom behind.
- Tom'u arkada bıraktık.
- I left them behind.
- Ben onları arkada bıraktım.
- Sami left his six children behind.
- Sami altı çocuğunu arkada bıraktı.
- I left him behind.
- Ben onu arkada bıraktım.
- We left them behind.
- Biz onları arkada bıraktık.
- Don't leave me behind!
- Beni arkada bırakmayın!
- Tom's hands are behind his back.
- Tom'un elleri arkada.
- I can't leave you behind!
- Seni arkada bırakamam!
- Fadil left Dania behind.
- Fadıl Dania'yı arkada bıraktı.
- I won't leave you behind.
- Seni arkada bırakmayacağım.
- We can't leave you behind.
- Biz seni arkada bırakamayız.
- I don't want to leave Tom behind.
- Tom'u arkada bırakmak istemiyorum.
- She left her children behind.
- O, çocuklarını arkada bıraktı.
- You can't leave Tom behind.
- Tom'u arkada bırakamazsın.
Show More (15)
|
7 |
behind |
ardındaki |
adj. |
|
- We should also stand back from the details to remember the purpose behind these measures.
- Ayrıca bu tedbirlerin ardındaki amacı hatırlamak için ayrıntılardan uzak durmalıyız.
- The thinking behind the draft on the table is not short-termist or experimental.
- Masadaki taslağın ardındaki düşünce kısa vadeli ya da deneysel değildir.
- I fully endorse the philosophy and the principles behind these decisions.
- Bu kararların ardındaki felsefeyi ve ilkeleri tamamen destekliyorum.
- That is the idea behind the proposal.
- Teklifin ardındaki ana fikir de budur.
- A discussion of the principles behind Turkey acceding or not acceding is necessary and has to be conducted.
- Türkiye'nin katılımı ya da katılmamasının ardındaki ilkelerin tartışılması gereklidir ve yapılmalıdır.
- That is the inspiration behind Parliament's proposals, although we are well aware of the limits to their scope.
- Kapsamlarının sınırlarının farkında olmamıza rağmen Parlamento'nun önerilerinin ardındaki ilham kaynağı budur.
- That is the inspiration behind Parliament's proposals, although we are well aware of the limits to their scope.
- Kapsamlarının sınırlarının farkında olmamıza rağmen Parlamentonun önerilerinin ardındaki ilham kaynağı budur.
- But it is precisely here that we find the real rationale behind the mantra concerning security, freedom and justice.
- Ancak güvenlik, özgürlük ve adalete ilişkin söylemlerin ardındaki gerçek mantığı tam da burada buluyoruz.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin ardındaki sebep sizi şaşırtabilir.
- The why behind this common complaint might surprise you.
- Bu yaygın şikayetin ardındaki neden sizi şaşırtabilir.
- Who was behind the attacks?
- Saldırıların ardındaki kimdi?
- Layla discovered her mother's body in the woods behind her home.
- Layla annesinin cesedini evinin ardındaki ormanda buldu.
- Tom was the mastermind behind the theft of the large ruby.
- Tom, büyük yakutun çalınmasının ardındaki beyniydi.
Show More (10)
|
8 |
behind |
arkadan |
adv. |
|
- Should I have their hands tied behind their backs?
- Ellerini arkadan mı bağlatmalıyım?
- The police handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
- I walked first, and he came behind.
- Önce ben yürüdüm, o arkadan geldi.
- The kidnappers tied my hands behind my back.
- Kaçıranlar ellerimi arkadan bağladılar.
- Tom's hands are tied behind his back.
- Tom'un elleri arkadan bağlı.
- The policeman handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
- Mary walked first, and Tom came behind.
- Mary önce yürüdü, Tom arkadan geldi.
- The kidnappers tied Tom's hands behind his back.
- Kaçıranlar Tom'un ellerini arkadan bağladılar.
- Tom's hands were tied behind his back.
- Tom'un elleri arkadan bağlıydı.
- This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, tek kolunuz arkadan bağlıyken biriyle savaşmaya benzer.
- The policeman cuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
Show More (8)
|
9 |
behind |
arka |
n. |
|
- I stopped and looked behind me.
- Durdum ve arkama baktım.
- Tom's building something behind his house.
- Tom, evinin arka tarafında bir şey inşa ediyor.
- There used to be a big cherry tree behind my house.
- Evimin arka tarafında eskiden bir kiraz ağacı vardı.
- My kid is shy around strangers and always hides behind me.
- Çocuğum yabancıların yanında utangaçtır ve hep arkama saklanır.
- She was able to park behind the hotel.
- Otelin arka tarafında park edebilmişti.
Show More (2)
|
10 |
behind |
geri |
n. |
|
- The clock is ten minutes behind.
- Saat on dakika geri kalmış.
- I'm behind in my paperwork.
- Evrak işlerimde geri kaldım.
- I'm afraid we've fallen a bit behind in our work.
- Korkarım işlerimizde biraz geri kaldık.
- Tom is behind in his studies.
- Tom derslerinden geri kaldı.
Show More (1)
|
11 |
behind |
geçmiş |
prep. |
|
- The European Union and Bolivia have behind them a long history of close, fruitful cooperation.
- Avrupa Birliği ve Bolivya uzun bir geçmişe dayanan yakın ve verimli bir işbirliğine sahiptir.
- I want to put all this behind me as soon as possible.
- En kısa sürede her şeyi geçmişe gömmek istiyorum.
Show More (-1)
|
12 |
behind |
geriye |
adv. |
|
- It may well be that we do not even allow any overlapping into the year 2007-2008 on the spend if it gets further behind.
- Daha da geriye gitmesi halinde, harcamaların 2007-2008 yılıyla çakışmasına bile izin vermeyebiliriz.
- It may well be that we do not even allow any overlapping into the year 2007-2008 on the spend if it gets further behind.
- Hatta daha da geriye giderse, harcamaların 2007-2008 yılına sarkmasına bile izin vermeyebiliriz.
Show More (-1)
|