1 |
brightly |
pırıl pırıl |
adv. |
|
- The sun is shining brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyor.
- The diamond shone brightly.
- Elmas pırıl pırıl parlıyordu.
- The moon was shining brightly.
- Ay pırıl pırıl parlıyordu.
- The sun shone brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyordu.
Show More (1)
|
2 |
brightly |
parlak bir şekilde |
adv. |
|
- The fire was burning brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yanıyordu.
- The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak bir şekilde alevlendi.
- The fire burned up brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yandı.
- The sun was shining brightly.
- Güneş parlak bir şekilde ışıldıyordu.
Show More (1)
|
3 |
brightly |
parlak |
adv. |
|
- The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.
- Tom likes to wear brightly colored orange pants.
- Tom parlak renkli turuncu pantolon giymeyi seviyor.
- The streets are brightly lit.
- Caddeler parlak bir biçimde aydınlatılmış.
Show More (0)
|
4 |
brightly |
ışıl ışıl |
adv. |
|
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
- Anne, ışıl ışıl gülümseyerek bebeğine elini uzattı.
Show More (-1)
|
5 |
brightly |
aydınlık |
adv. |
|
- His room was brightly lit.
- Onun odası aydınlıktı.
- His room was brightly lit.
- Odası aydınlıktı.
Show More (-1)
|