1 |
caution |
dikkat |
n. |
|
- This calls for staying power and caution.
- Bu, dayanma gücü ve dikkat gerektirir.
- We must proceed with maximum caution due to scientific uncertainties about the methods of contamination.
- Kirlenme yöntemlerine ilişkin bilimsel belirsizlikler nedeniyle azami dikkatle hareket etmeliyiz.
- We should proceed with great caution.
- Büyük bir dikkatle devam etmeliyiz.
- Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin büyük kızıdır.
- Everything should be done with the greatest caution.
- Her şey en büyük dikkatle yapılmalı.
- Everything should be done with the greatest caution.
- Her şey büyük bir dikkatle yapılmalı.
- Let's take the utmost caution against errors.
- Hatalara karşı en üst düzeyde dikkat edelim.
- Sometimes courage is more valuable than caution.
- Bazen cesaret dikkatten daha değerlidir.
- We should proceed with great caution.
- Büyük bir dikkatle ilerlemeliyiz.
- He advised caution.
- O, dikkat tavsiye etti.
- Caution is the eldest daughter of wisdom.
- Dikkat, bilgeliğin en büyük kızıdır.
- Caution, the doors are now closing!
- Dikkat, kapılar kapanıyor!
Show More (10)
|
2 |
caution |
uyarı |
n. |
|
- While we need answers as soon as is reasonable, I would caution against a rush to judgment.
- Makul olan en kısa sürede cevaplara ihtiyacımız olsa da acele karar verilmemesi konusunda uyarıda bulunmak isterim.
- But I want to add a word of caution.
- Ancak bir uyarıda bulunmak istiyorum.
- My final note is one of caution.
- Son olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum.
- These are some of the cautions there may be.
- Bunlar bazı uyarılar olabilir.
- But let me sound a note of caution.
- Ancak yine de bir uyarıda bulunmama izin verin.
- While we need answers as soon as is reasonable, I would caution against a rush to judgment.
- Makul olan en kısa sürede cevaplara ihtiyacımız olsa da, acele karar verilmemesi konusunda uyarıda bulunmak isterim.
Show More (3)
|
3 |
caution |
ihtiyat |
n. |
|
- Events unfolding today before other committees suggest that this caution is necessary.
- Bugün diğer komiteler önünde yaşanan olaylar bu ihtiyatın gerekli olduğunu göstermektedir.
- America's attitude towards North Korea is a model of caution compared with her stance towards Iraq.
- Amerika'nın Kuzey Kore'ye yönelik tutumu, Irak'a yönelik tutumuyla karşılaştırıldığında bir ihtiyat örneğidir.
Show More (-1)
|
4 |
caution |
ikaz etmek |
v. |
|
- The advisers who cautioned us years ago have been listened to.
- Yıllar önce bizi ikaz eden danışmanların sözlerine kulak verilmiştir.
Show More (-2)
|
5 |
caution |
tedbir |
n. |
|
- Sometimes courage is more valuable than caution.
- Bazen cesaret tedbirden daha değerlidir.
Show More (-2)
|
6 |
caution |
uyarmak |
v. |
|
- He cautioned me against being careless of my health.
- Sağlığıma dikkat etmemem konusunda beni uyardı.
Show More (-2)
|