Tureng - cautious - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	cautious	temkinli	adj.
	I would urge those who are cautious about this to give it a try. Bu konuda temkinli olanları da denemeye davet ediyorum. It seems to me that you have given a cautious response. Bana öyle geliyor ki temkinli bir yanıt verdiniz. I would urge those who are cautious about this to give it a try. Bu konuda temkinli olanları bir denemeye davet ediyorum. This meeting should be the cautious beginning of a gradual peace process. Bu toplantı kademeli bir barış sürecinin temkinli bir başlangıcı olmalıdır. It is a very cautious, perhaps technocratic and certainly intelligent, and sometimes even clever paper. Çok temkinli, belki de teknokratik ve kesinlikle akıllı ve hatta bazen zeki bir belgedir. It is no accident that the Committee on Citizens' Freedoms and Rights has been cautious on this matter. Vatandaşların Özgürlükleri ve Hakları Komitesi'nin bu konuda temkinli davranması tesadüf değildir. I, for my part, would be slightly more cautious. Ben kendi adıma biraz daha temkinli olacağım. Even here the Commission is very restrained and cautious. Burada bile Komisyon çok ölçülü ve temkinli davranıyor. The Commission proposal and this compromise we are discussing represent a cautious start to this work. Komisyon önerisi ve görüşmekte olduğumuz bu uzlaşma, bu çalışmaya temkinli bir başlangıç teşkil etmektedir. It is a very cautious, perhaps technocratic and certainly intelligent, and sometimes even clever paper. Çok temkinli, belki de teknokratik ve kesinlikle zeki ve hatta yer yer akıllıca bir belgedir. This compromise is a cautious step in the right direction. Bu uzlaşma doğru yönde atılmış temkinli bir adımdır. The Poos report is audacious, cautious and realistic. Poos raporu cesur, temkinli ve gerçekçidir. What is needed, please, is a gradual opening and a cautious approach. İhtiyaç duyulan şey, lütfen, kademeli bir açılım ve temkinli bir yaklaşımdır. Antibiotics do not work and there are, as yet, no antiviral drugs, so we must be extremely cautious. Antibiyotikler işe yaramıyor ve henüz antiviral ilaçlar yok, bu nedenle son derece temkinli olmalıyız. The rapporteur has been very cautious. Raportör çok temkinli davranmıştır. I, for my part, would be slightly more cautious. Ben kendi adıma biraz daha temkinli davranırdım. I'm always cautious. Ben her zaman temkinliyimdir. We're being very cautious. Çok temkinli davranıyoruz. Tom is just being cautious. Tom sadece temkinli davranıyor. We're always cautious. Her zaman temkinliyizdir. Layla was cautious at first. Leyla ilk önce temkinliydi. Since his arrival in town, all the women have remained cautious about him. Kasabaya geldiğinden beri tüm kadınlar ona karşı temkinli davranmaya devam etti. Tom is being cautious, isn't he? Tom temkinli davranıyor, değil mi? I remain very cautious. Çok temkinli olmaya devam ediyorum. Tom was cautious at first. Tom ilk başta temkinliydi. Tom is very cautious. Tom çok temkinli. Tom is being very cautious. Tom çok temkinli davranıyor. We need to be cautious. Temkinli olmamız lazım. Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious. Tom, Mary'nin gereksiz yere temkinli davrandığını düşünüyor. Tom is extremely cautious. Tom son derece temkinlidir. We need to be cautious. Temkinli olmamız gerekiyor. Tom is being cautious. Tom temkinli davranıyor. Tom is always very cautious. Tom her zaman çok temkinlidir. Layla was cautious at first. Layla başlangıçta temkinliydi. We're always cautious. Biz hep temkinliyiz. He is too cautious to try anything new. Yeni bir şey denemek için çok temkinli. Tom is cautious. Tom temkinli. Tom was cautious. Tom temkinliydi. She's extremely cautious. O son derece temkinli. Show More (36)
2	cautious	ihtiyatlı	adj.
	This is a very cautious evaluation, but so far I am confident that the balance of our actions is correct. Bu çok ihtiyatlı bir değerlendirme ancak şu ana kadar eylemlerimizin dengesinin doğru olduğundan eminim. Mr Katiforis has enjoined the Commission to be cautious. Bay Katiforis Komisyon'u ihtiyatlı olmaya davet etmiştir. Cautious because it acknowledges the viability of the amendments without needing to modify the Treaties. İhtiyatlı çünkü Antlaşmaları değiştirmeye gerek kalmadan değişikliklerin uygulanabilirliğini kabul ediyor. So, perhaps colleagues should be cautious before we criticise this proposal. Belki de meslektaşlarımız bu öneriyi eleştirmeden önce ihtiyatlı davranmalıdır. In my view, the Commission is too cautious in its assessments. Benim görüşüme göre, Komisyon değerlendirmelerinde çok ihtiyatlı davranmaktadır. It may have been too cautious in what it did, in that rail capacity was not fully utilised. Demiryolu kapasitesinin tam olarak kullanılmaması nedeniyle çok ihtiyatlı davranılmış olabilir. Where we cannot be certain, we must be cautious and prudent. Emin olamadığımız yerlerde tedbirli ve ihtiyatlı olmalıyız. We must therefore have a vigilant and cautious approach. Bu nedenle dikkatli ve ihtiyatlı bir yaklaşım sergilemeliyiz. Where we cannot be certain, we must be cautious and prudent. Emin olamadığımız yerde, tedbirli ve ihtiyatlı olmalıyız. I am certainly cautious in all I do. Yaptığım her işte kesinlikle ihtiyatlıyım. It seems to me that you have given a cautious response. Bana öyle geliyor ki ihtiyatlı bir yanıt vermişsiniz. Therefore, we are more cautious about certain ideas considered on the issue of macroeconomic dialogue. Bu nedenle makroekonomik diyalog konusunda düşünülen bazı fikirlere daha ihtiyatlı yaklaşıyoruz. More generally, and even with much better data, a cautious approach must be adopted to interpretation. Daha genel olarak ve çok daha iyi verilerle bile, yorumlama konusunda ihtiyatlı bir yaklaşım benimsenmelidir. It is my opinion that any response to the new government has to be a cautious one. Benim görüşüme göre yeni hükümete verilecek her türlü tepki ihtiyatlı olmalıdır. I would be cautious about this though, as it is a question of transparency rather than size. Ancak ben bu konuda ihtiyatlı davranırdım, zira mesele büyüklükten ziyade şeffaflık meselesidir. I'm always cautious. Ben her zaman ihtiyatlıyım. She's extremely cautious. O son derece ihtiyatlı. Tom was cautious at first. Tom ilk başta ihtiyatlıydı. Tom is extremely cautious. Tom son derece ihtiyatlı. Tom is being very cautious. Tom çok ihtiyatlı davranıyor. Tom is cautious. Tom ihtiyatlı. Tom was just being cautious. Tom sadece ihtiyatlı davranıyordu. I'm very cautious. Çok ihtiyatlıyım. Do you think I'm being too cautious? Sence çok mu ihtiyatlı davranıyorum? We weren't cautious enough. Biz yeterince ihtiyatlı değildik. We have to be cautious, too. Biz de ihtiyatlı olmalıyız. Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious. Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor. Tom is being cautious, isn't he? Tom ihtiyatlı davranıyor, değil mi? Tom is always very cautious. Tom her zaman çok ihtiyatlı. Show More (26)
3	cautious	tedbirli	adj.
	Certainly we can be cautious. Kesinlikle tedbirli olabiliriz. Tom was just being cautious. Tom sadece tedbirli davranıyordu. Tom is being cautious, isn't he? Tom tedbirli davranıyor, değil mi? We're just being cautious. Biz sadece tedbirli davranıyoruz. Do you think I'm being too cautious? Sence çok mu tedbirli davranıyorum? We want to be extra cautious. Ekstra tedbirli olmak istiyoruz. Tom was cautious. Tom tedbirliydi. We're just being cautious. Tedbirli davranıyoruz işte. We're being cautious. Biz tedbirli davranıyoruz. I'm very cautious. Ben çok tedbirliyim. Tom is just being cautious. Tom sadece tedbirli davranıyor. We're being cautious. Tedbirli davranıyoruz. I wanted to be cautious. Tedbirli olmak istedim. I want to be cautious. Tedbirli olmak istiyorum. Tom is very cautious. Tom çok tedbirli. Show More (12)
4	cautious	dikkatli	adj.
	In addition, Europe must, in my view, also be cautious when it provides food aid. Ayrıca, benim görüşüme göre, Avrupa gıda yardımı yaparken de dikkatli olmalıdır. The CPN report says that the EU must be cautious in attempting to influence China. CPN grubunun raporunda AB'nin Çin'i etkilemeye çalışırken dikkatli olması gerektiği belirtiliyor. Visitors might have to be cautious while visiting this place. Ziyaretçilerin burayı ziyaret ederken dikkatli olmaları gerekebilir. I wanted to be cautious. Dikkatli olmak istedim. Be extremely cautious. Son derece dikkatli ol. We weren't cautious enough. Yeteri kadar dikkatli değildik. We have to be cautious. Dikkatli olmak zorundayız. We're being very cautious. Çok dikkatli davranıyoruz. You must be cautious. Dikkatli olmalısın. I want to be cautious. Dikkatli olmak istiyorum. We want to be extra cautious. Daha dikkatli olmak istiyoruz. We must be cautious. Dikkatli olmalıyız. We weren't cautious enough. Yeterince dikkatli değildik. We need to be extremely cautious. Son derece dikkatli olmalıyız. Show More (11)