Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
coercion
zorlama
n.
Such
coercion
is also contrary to the spirit of European cooperation.
Bu tür bir
zorlama
Avrupa işbirliği ruhuna da aykırıdır.
Coercion
by military means without power of persuasion does not provide the key to a democratic future.
İkna gücü olmadan askeri yollarla
zorlama
demokratik bir geleceğin anahtarını sağlamaz.
However, what we have here is not cooperation but
coercion
from the Council.
Ancak burada söz konusu olan işbirliği değil Konsey'in
zorlamasıdır.
Integration in this area can for that reason only be achieved by means of
coercion.
Bu nedenle bu alanda entegrasyon ancak
zorlama
yoluyla sağlanabilir.
Such
coercion
is also contrary to the spirit of European cooperation.
Bu tür bir
zorlama
Avrupa iş birliği ruhuna da aykırıdır.
Integration in this area can for that reason only be achieved by means of
coercion.
Bu nedenle bu alandaki entegrasyon ancak
zorlama
yoluyla sağlanabilir.
Coercion
and coordination are two diametrically opposed political and human theories.
Zorlama
ve koordinasyon birbirine taban tabana zıt iki siyaset ve insan teorisidir.
They pursue a more open society and openly denounce
coercion
in religious matters.
Onlar daha açık bir toplum istiyorlar ve dini konularda
zorlamayı
açıkça kınıyorlar.
There are always dangers associated with
coercion.
Zorlama
ile ilgili her zaman tehlikeler vardır.
An unconditional love is love without
coercion.
Koşulsuz sevgi,
zorlama
olmayan sevgidir.
Show More (7)
2
coercion
baskı
n.
Public order requires a public power, an imperium which can exercise
coercion.
Kamu düzeni bir toplumsal güç,
baskı
uygulayabilen bir otorite gerektirir.
Public order requires a public power, an imperium which can exercise
coercion.
Kamu düzeni bir kamu gücü,
baskı
uygulayabilecek bir imperium gerektirir.
Show More (-1)