| 1 |
compliment |
iltifat |
n. |
|
- My dear Dagmar, a veritable fanfare of compliments has been sounded in your honour today.
- Sevgili Dagmar, bugün senin şerefine gerçek bir iltifat tufanı koptu.
- It was not just a compliment.
- Bu sadece bir iltifat değildi.
- Is it a compliment or an insult?
- Bu bir iltifat mı yoksa hakaret mi?
- I'm not sure if it's a compliment or an insult.
- Bunun bir iltifat mı yoksa bir hakaret mi olduğundan emin değilim.
- Is that a compliment?
- Bu bir iltifat mı?
- Is it a compliment or an insult?
- İltifat mı yoksa hakaret mi?
- Tom showered Mary with compliments.
- Tom, Mary'yi iltifat yağmuruna tuttu.
- Tom returned the compliment.
- Tom iltifata karşılık verdi.
- Is this a compliment?
- Bu bir iltifat mı?
- Tom took it as a compliment.
- Tom onu bir iltifat olarak aldı.
- Is that a compliment?
- O bir iltifat mı?
- I meant that as a compliment.
- Bunu bir iltifat olarak söyledim.
- Tom thanked me for the compliment.
- Tom iltifat için teşekkür etti.
- Tom took it as a compliment.
- Tom onu bir iltifat olarak gördü.
- He took her words as a compliment.
- Onun sözlerini bir iltifat olarak aldı.
- Tom thanked me for the compliment.
- Tom iltifat için bana teşekkür etti.
- I'll take that as a compliment.
- Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum.
- That's not a compliment, is it?
- Bu bir iltifat değil, değil mi?
- When was the last time you received a compliment?
- En son ne zaman bir iltifat aldın?
- I appreciate the compliment.
- İltifatınız için teşekkür ederim.
- That's not a compliment, is it?
- O bir iltifat değil, değil mi?
- Thanks for the compliment.
- İltifat için teşekkürler.
- Thanks for the compliment.
- İltifatın için teşekkürler.
- Tom took it as a compliment.
- Tom bunu bir iltifat olarak aldı.
- Is it a compliment?
- Bu bir iltifat mı?
- That isn't a compliment, is it?
- Bu bir iltifat değil, değil mi?
- She thanked me for the compliment.
- İltifatım için teşekkür etti.
- Is it a compliment?
- İltifat mı?
- I meant it as a compliment.
- Bunu bir iltifat olarak söyledim.
- Should I take that as a compliment?
- Ben onu bir iltifat olarak mı almalıyım?
- I meant it as a compliment.
- Bunu bir iltifat olarak kastetmiştim.
- I'm not sure if it's a compliment or an insult.
- Bunun bir iltifat mı yoksa hakaret mi olduğundan emin değilim.
- Is that supposed to be a compliment?
- Bunun bir iltifat olması mı gerekiyor?
- I'd take that as a compliment.
- Onu bir iltifat olarak kabul ediyorum.
- He took her words as a compliment.
- Onun sözlerini iltifat olarak aldı.
- I don't like the way Tom is always fishing for a compliment.
- Tom'un sürekli iltifat beklemesi hoşuma gitmiyor.
- I'd take that as a compliment.
- Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum.
- What Tom said wasn't exactly a compliment.
- Tom'un söyledikleri pek de iltifat sayılmazdı.
- Is that supposed to be a compliment?
- Onun bir iltifat olması mı gerekiyor?
- Should I take that as a compliment?
- Bunu bir iltifat olarak almalı mıyım?
- Tom took it as a compliment.
- Tom bunu bir iltifat olarak kabul etti.
- I got a lot of compliments on it.
- Bu konuda çok iltifat aldım.
- It's a compliment.
- Bu bir iltifat.
Show More (40)
|
| 2 |
compliment |
iltifat etmek |
v. |
|
- For this, you must be complimented.
- Bunun için size iltifat etmek gerekir.
- I wanted to start by complimenting the Commission President on the excellent document that has been presented.
- Sunulan mükemmel belge için Komisyon Başkanına iltifat ederek başlamak istiyorum.
- I must also compliment the Commission on the report it presented.
- Ayrıca Komisyon'a sunduğu rapor için de iltifat etmeliyim.
- I wanted to start by complimenting the Commission President on the excellent document that has been presented.
- Sunulan mükemmel belge dolayısıyla Komisyon Başkanına iltifat ederek başlamak istiyorum.
- Mr Rothley is to be complimented once again on his wisdom and competence.
- Bay Rothley'e bilgeliği ve yetkinliği için bir kez daha iltifat etmek gerekir.
- I would like to compliment both rapporteurs on their excellent work.
- Her iki raportöre de mükemmel çalışmalarından dolayı iltifat etmek isterim.
- Tom complimented me.
- Tom bana iltifat etti.
- Tom paid me a compliment.
- Tom bana iltifat etti.
- He complimented me.
- Bana iltifat etti.
- People tend to only compliment you on your language ability when it's apparent that you still don't quite sound like a native speaker.
- İnsanlar dil yeteneğiniz konusunda ancak sesinizin hala anadiliniz gibi çıkmadığı anlaşıldığında size iltifat etme eğilimindedir.
- You know that your French is good when people stop complimenting you on how good your French is.
- İnsanlar senin Fransızcanın ne kadar iyi olduğuna dair iltifat etmeyi bıraktığında Fransızcanın iyi olduğunu biliyorsun.
- You know that your French is good when people stop complimenting you on how good your French is.
- İnsanlar Fransızcanızın ne kadar iyi olduğu konusunda size iltifat etmeyi bıraktıklarında Fransızcanızın iyi olduğunu anlarsınız.
- You know that your English is good when people stop complimenting you on how good your English is.
- İnsanlar İngilizcenizin ne kadar iyi olduğu konusunda size iltifat etmeyi bıraktığında İngilizcenizin iyi olduğunu anlarsınız.
- Tom complimented Mary on how nice she looked.
- Tom Mary'ye ne kadar güzel göründüğü için iltifat etti.
- He paid me a compliment.
- O bana iltifat etti.
- He paid me a compliment.
- Bana iltifat etti.
- Tom complimented Mary.
- Tom Mary'ye iltifat etti.
- Tom noticed that Mary had a new haircut, and paid her a compliment.
- Tom, Mary'nin saçını yeni kestirdiğini fark etti ve ona iltifat etti.
- Tom noticed that Mary had a new haircut, and paid her a compliment.
- Tom, Mary'nin yeni bir saç kesimi olduğunu fark etti ve ona iltifat etti.
- You know that your English is good when people stop complimenting you on how good your English is.
- İnsanlar İngilizcenizin ne kadar iyi olduğu hakkında iltifat etmeyi bırakırsa İngilizcenizin iyi olduğunu bilirsiniz.
- I complimented Tom.
- Tom'a iltifat ettim.
Show More (18)
|
| 3 |
compliment |
övgü |
n. |
|
- My compliments also to the two rapporteurs and the chairman of the budgetary committee, who proved a safe pair of hands.
- İki raportöre ve bütçe komisyonu başkanına da övgülerimi sunarım.
- This is worth a compliment although I regret, of course, that he did not expound it in his own mother tongue.
- Elbette bunu kendi ana dilinde açıklamadığı için üzgün olsam da bu övgüye değer.
- I am grateful for the contributions, the compliments and the criticisms expressed so clearly.
- Bu kadar açık bir şekilde ifade edilen katkılar, övgüler ve eleştiriler için minnettarım.
- My compliments to the hands that made this possible.
- Bunu mümkün kılan ellere övgülerimi sunuyorum.
- Tom showered Mary with compliments.
- Tom, Mary'ye övgüler yağdırdı.
- She is always fishing for compliments.
- Her zaman övgüler için balık tutuyor.
Show More (3)
|
| 4 |
compliment |
tebrik etmek |
v. |
|
- In conclusion I should like to compliment the rapporteur on his courageous, lucid and valuable report.
- Sonuç olarak raportörü cesur, anlaşılır ve değerli raporu için tebrik etmek isterim.
- Mr President, first of all, I should like to compliment the rapporteur, my colleague Mrs Stihler, on her report.
- Sayın Başkan, her şeyden önce raportör meslektaşım Bayan Stihler'i raporu için tebrik etmek isterim.
- Mr President, first of all, I should like to compliment the rapporteur, my colleague Mrs Stihler, on her report.
- Sayın Başkan, her şeyden önce raportör meslektaşım Sayın Stihler'i raporu için tebrik etmek isterim.
Show More (0)
|
