| 1 |
confer |
vermek |
v. |
|
- However, these articles do not confer this responsibility for combating racism.
- Ancak bu maddeler ırkçılıkla mücadele için bu sorumluluğu vermiyor.
- I have to say that the Council acted irresponsibly when it conferred full powers on the IAS board.
- Konsey'in IAS kuruluna tam yetki vererek sorumsuzca davrandığını söylemek zorundayım.
- However, these articles do not confer this responsibility for combating racism.
- Ancak bu maddeler ırkçılıkla mücadele için bu sorumluluğu vermemektedir.
- I have to say that the Council acted irresponsibly when it conferred full powers on the IAS board.
- Konsey'in IAS kuruluna tam yetki verirken sorumsuzca davrandığını söylemek zorundayım.
- However, these articles do not confer this responsibility for combating racism.
- Ancak bu maddeler ırkçılıkla mücadele konusunda bu sorumluluğu vermemektedir.
Show More (2)
|
| 2 |
confer |
(derece/ödül) vermek |
v. |
|
- An honorary doctorate was conferred on him by Oxford University.
- Oxford Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verilmiştir.
- Are you going to make use of this power conferred by the Treaty?
- Antlaşma ile verilen bu yetkiyi kullanacak mısınız?
- Parliament only possesses the powers that are specifically conferred on it by the Treaty.
- Parlamento sadece Antlaşma ile kendisine özel olarak verilen yetkilere sahiptir.
Show More (0)
|
| 3 |
confer |
istişare yapmak |
v. |
|
- He wanted to confer with his lawyer before deciding.
- Karar vermeden önce avukatıyla istişare yapmak istedi.
Show More (-2)
|
| 4 |
confer |
bahşetmek |
v. |
|
- The university conferred its highest degree on him.
- Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
Show More (-2)
|
