1 |
crown |
taç |
n. |
|
- The healing of this rift is a jewel in the crown of the present European Union and also of the acceding countries.
- Bu çatlağın giderilmesi, mevcut Avrupa Birliği'nin ve aynı zamanda Birliğe katılan ülkelerin tacındaki bir mücevherdir.
- I regard it as the jewel in the crown of this Charter.
- Bunu bu Şart'ın tacındaki mücevher olarak görüyorum.
- I like German crowns a lot.
- Alman taçlarını çok seviyorum.
- There's a crown here.
- Burada bir taç var.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Herkes kral, ama taç takan yok.
- The crown is the symbol of kings.
- Taç, kralların sembolüdür.
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
- I've lost my crown.
- Tacımı kaybettim.
- The crown is the symbol of kings.
- Taç kralların sembolüdür.
- I see the crown.
- Tacı görüyorum.
- I see a crown.
- Ben bir taç görüyorum.
- He put a crown on the king's head.
- O, kralın başına bir taç koydu.
- Are you looking at a crown?
- Bir taca mı bakıyorsun?
- Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük, koltuk değnekli bir dilencidir; düzenbazlık ise taçlı bir prensestir.
- The Queen's crown was made of gold.
- Kraliçe'nin tacı altından yapılmıştır.
- He put a crown on the king's head.
- Kralın başına bir taç koydu.
- I see a crown.
- Bir taç görüyorum.
- I like German crowns a lot.
- Alman taçlarını çok severim.
- The Queen's crown was made of gold.
- Kraliçenin tacı altındandı.
Show More (16)
|
2 |
crown |
taçlandırmak |
v. |
|
- To conclude, the Feira Council crowned an extremely successful Portuguese presidency.
- Sonuç olarak, Feira Konseyi son derece başarılı bir Portekiz dönem başkanlığını taçlandırmıştır.
- Their election is the crowning glory of the democratisation process in Taiwan.
- Seçilmeleri Tayvan'daki demokratikleşme sürecinin taçlandırılmasıdır.
- The end crowns the work.
- Son, işi taçlandırıyor.
- The end crowns the work.
- Son kısım çalışmayı taçlandırır.
Show More (1)
|
3 |
crown |
taç giymek |
v. |
|
- Unfortunately, Asia wears that crown, together with the countries of Africa.
- Maalesef Asya, Afrika ülkeleriyle birlikte bu tacı giyiyor.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Her insan kraldır, ama kimse taç giymez.
- The king always wears a crown.
- Kral, her zaman bir taç giyer.
- The king always wears a crown.
- Kral, hep taç giyer.
Show More (1)
|
4 |
crown |
kron (para birimi) |
n. |
|
- A cup of coffee costs one crown.
- Bir fincan kahve bir kron.
- Does a cup of coffee cost one crown?
- Bir fincan kahve bir kron mu?
Show More (-1)
|
5 |
crown |
taht |
n. |
|
- No cross, no crown.
- Haç da yok, taht da.
- No cross, no crown.
- Haç yoksa taht da yok.
Show More (-1)
|
6 |
crown |
taç giydirmek |
v. |
|
- Napoleon was crowned in 1804.
- Napolyon'a 1804 yılında taç giydirildi.
Show More (-2)
|
7 |
crown |
başın üst kısmı |
n. |
|
- The crown is the top of the head.
- Taç, başın üst kısmıdır.
Show More (-2)
|