1 |
decent |
iyi |
adj. |
|
- Most of the officials in the EU are diligent and decent people.
- AB'deki yetkililerin çoğu gayretli ve iyi insanlardır.
- The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- Tom paid Mary a very decent salary.
- Tom Mary'ye çok iyi bir maaş ödedi.
- The food was decent.
- Yemekler iyiydi.
- A skilled mechanic earns decent wages.
- Yetenekli bir tamirci iyi para kazanır.
- Be decent to people, and they'll be decent to you.
- İnsanlara iyi davranırsan, onlar da sana iyi davranır.
- Tom hasn't eaten a decent meal in a long time.
- Tom uzun zamandır iyi bir yemek yemedi.
- Tom is a decent guy.
- Tom iyi bir adam.
- Layla was very bad at choosing a decent partner.
- Leyla iyi bir ortak seçmekte çok kötüydü.
- I think that Tom is truly decent.
- Bence Tom gerçekten iyi biri.
- I have a decent salary.
- Benim iyi bir maaşım var.
- Tom paid Mary a very decent salary.
- Tom, Mary'ye çok iyi bir maaş ödedi.
- I think it's time for me to buy my daughter a decent computer.
- Sanırım kızıma iyi bir bilgisayar almamın zamanı geldi.
- I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi yemek bulmanın bu kadar zor olduğuna inanamıyorum.
- I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
- A skilled mechanic makes decent money.
- Yetenekli bir tamirci iyi para kazanır.
- Layla was very bad at choosing a decent partner.
- Leyla iyi bir eş seçme konusunda çok kötüydü.
- Most of them are decent people.
- Çoğu iyi insanlar.
- I had a decent meal.
- İyi bir yemek yedim.
- The majority of them are decent people.
- Onların çoğu iyi insanlardır.
- I think it's time for me to buy a decent camera.
- Sanırım iyi bir fotoğraf makinesi almamın zamanı geldi.
- One thing I've always wanted to do is get a decent job close to home.
- Her zaman yapmak istediğim tek şey evime yakın iyi bir iş bulmak.
- I want Tom to have a chance for a decent life.
- Tom'un iyi bir yaşam için bir şansı olmasını istiyorum.
- Tom wished he had a decent job.
- Tom iyi bir işi olmasını diledi.
- With this much money, I could buy a very decent used car.
- Bu kadar parayla çok iyi bir ikinci el araba alabilirdim.
- Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
- I have a decent salary.
- İyi bir maaşım var.
- Tom is one of the most decent men I know.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavdan iyi bir not aldı.
- I want to buy a decent guitar.
- İyi bir gitar almak istiyorum.
- One thing I've always wanted to do is get a decent job close to home.
- Her zaman yapmak istediğim şeylerden biri evime yakın iyi bir iş bulmaktı.
- Tom seemed like a decent kid.
- Tom iyi bir çocuğa benziyordu.
- Tom is a very decent fellow.
- Tom çok iyi bir adamdır.
- I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
- Tom couldn't find anyplace decent to rent.
- Tom kiralayacak iyi bir yer bulamadı.
- What we want is a chance to earn a decent living.
- İstediğimiz iyi bir yaşam kazanmak için bir şans.
- Tom is a real decent guy.
- Tom gerçekten iyi bir adamdır.
- This is a decent town.
- Bu iyi bir kasaba.
- Tom is a real decent guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Recently, many people are finding it hard to make a decent living.
- Son zamanlarda, birçok insan iyi bir yaşam sürmekte zorlanıyor.
- He has not eaten a decent meal in a long time.
- O, uzun süredir iyi bir yemek yemedi.
- Tom has a very decent salary.
- Tom'un çok iyi bir maaşı var.
- I thought Tom was a decent guy.
- Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünmüştüm.
- If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
- Eğer çiftçiler yer fıstığı yetiştirerek iyi bir yaşam süremezlerse, başka ürünler yetiştirmeyi deneyeceklerdir.
- Most teachers don't make a decent living considering the hours they have to work.
- Çoğu öğretmen, çalışmak zorunda oldukları saatler düşünüldüğünde iyi bir yaşam sürdüremez.
- It was a decent performance.
- İyi bir performanstı.
- Tom seems like a decent kid.
- Tom iyi bir çocuğa benziyor.
- Tom seemed like a decent kid.
- Tom iyi bir çocuk gibi görünüyordu.
- Tom can't seem to find a decent job.
- Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.
- You're a decent guy.
- Sen iyi bir adamsın.
- What we want is a chance to earn a decent living.
- Bizim istediğimiz iyi bir hayat kazanmak için bir şans.
- Tom is a decent guy, isn't he?
- Tom iyi bir adam, değil mi?
- It was a decent performance.
- Bu iyi bir performanstı.
- I'd like to live in a decent house.
- İyi bir evde yaşamak istiyorum.
- I have a decent income.
- İyi bir gelirim var.
- You've been really decent to me.
- Bana karşı çok iyiydin.
- As soon as I can get a decent video camera, I'll start making videos to put online.
- İyi bir video kamera alır almaz, internete koymak için videolar çekmeye başlayacağım.
- The majority of them are decent people.
- Çoğunluğu iyi insanlardır.
- We know Tom is a decent man.
- Tom'un iyi bir adam olduğunu biliyoruz.
- Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Chicago'ya taşındı.
- I think it's time for me to buy a decent car.
- Sanırım iyi bir araba almamın zamanı geldi.
- The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal kitleler Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyor.
- This is a decent town.
- Burası iyi bir şehir.
- Tom has a decent salary.
- Tom'un iyi bir maaşı var.
- Since Tom couldn't make a decent living as a nightclub musician, he had to get a day job.
- Tom bir gece kulübü müzisyeni olarak iyi bir yaşam sürdüremediği için günlük bir iş bulmak zorunda kaldı.
- Most of them are decent people.
- Çoğu iyi insanlardır.
- Why don't you get yourself a decent house?
- Neden kendine iyi bir ev almıyorsun?
- Tom is a decent guy.
- Tom iyi bir adamdır.
Show More (65)
|
2 |
decent |
düzgün |
adj. |
|
- I'm glad to hear you finally found a fair and decent company to work for.
- Sonunda çalışacak adil ve düzgün bir şirket bulduğunuzu duyduğuma sevindim.
- I'm thinking of getting a decent couch for my living room.
- Oturma odama düzgün bir kanepe almayı düşünüyorum.
- We could have had a decent common fisheries policy without taking fish into common ownership.
- Balıkları ortak mülkiyete almadan da düzgün bir ortak balıkçılık politikasına sahip olabilirdik.
- The problem in eastern England, the region I represent, is that we have neither decent roads nor decent railways.
- Temsil ettiğim bölge olan Doğu İngiltere'deki sorun, ne düzgün yollara ne de düzgün demiryollarına sahip olmamızdır.
- And then, if he's a decent human, he spends the next couple of days throwing up.
- Ve sonra, eğer düzgün bir insansa, sonraki birkaç günü kusarak geçirir.
- You're the only one among us living like a decent human being.
- Aramızda düzgün bir insan gibi yaşayan tek kişi sensin.
- Tom is a good and decent person.
- Tom iyi ve düzgün bir insan.
- Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Düzgün bir adam bulmak piyango kazanmaktan daha zordur.
- Tom can't seem to find a decent job.
- Görünüşe bakılırsa Tom düzgün bir iş bulamıyor.
- No decent people go to that place.
- Hiçbir düzgün insan o yere gitmez.
- Tom's a decent, law-abiding citizen.
- Tom düzgün, yasalara uyan bir vatandaştır.
- Tom couldn't find anyplace decent to rent.
- Tom kiralayacak düzgün bir yer bulamadı.
- Tom hasn't eaten a decent meal in a long time.
- Tom uzun zamandır düzgün bir yemek yemedi.
- I can't find a decent place to eat around here.
- Buralarda yemek yiyecek düzgün bir yer bulamıyorum.
- You had better go there in decent clothes.
- Oraya düzgün kıyafetlerle gitsen iyi olur.
- I wish I had a decent job.
- Keşke düzgün bir işim olsaydı.
- I'd like to live in a decent house.
- Düzgün bir evde yaşamak isterdim.
- Tom wished he had a decent job.
- Tom düzgün bir işi olmasını diledi.
- Tom said there were no decent restaurants in his neighborhood.
- Tom mahallesinde hiç düzgün restoran olmadığını söyledi.
- Put on some decent clothes.
- Bazı düzgün giysiler giy.
- Get yourself a decent suit.
- Kendine düzgün bir takım elbise al.
- Communism would provide decent housing for everybody.
- Komünizm herkese düzgün konutlar sağlardı.
- Put on some decent clothes.
- Düzgün kıyafetler giy.
- I want Tom to have a decent life.
- Tom'un düzgün bir hayatı olsun istiyorum.
- Tom is a decent sort of guy.
- Tom düzgün bir adamdır.
- Tom seems like a decent kid.
- Tom düzgün bir çocuğa benziyor.
- I can't find a decent job.
- Düzgün bir iş bulamıyorum.
Show More (24)
|
3 |
decent |
makul |
adj. |
|
- The key, of course, is decent State pensions, and funding them is a political choice.
- Elbette ki kilit nokta, makul devlet emeklilik maaşlarıdır ve bunların finanse edilmesi siyasi bir tercihtir.
- We need to guarantee European citizens decent pensions.
- Avrupa vatandaşlarına makul emeklilik maaşlarını garanti etmemiz gerekiyor.
- The key, of course, is decent State pensions, and funding them is a political choice.
- Kilit nokta elbette ki makul devlet emeklilik maaşlarıdır ve bunların finansmanı siyasi bir tercihtir.
- A skilled mechanic earns decent wages.
- Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır.
- If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara makul bir ücret ödemeniz gerekir.
- Tom has a decent salary.
- Tom'un makul bir maaşı vardır.
Show More (3)
|
4 |
decent |
terbiyeli |
adj. |
|
- You're a decent guy.
- Sen terbiyeli bir adamsın.
- I thought Tom was a decent guy.
- Tom'un terbiyeli bir adam olduğunu düşündüm.
- Mary, are you decent?
- Mary, terbiyeli misin?
- He is a very decent fellow.
- Çok terbiyeli bir adamdır.
- Tom's a decent, law-abiding citizen.
- Tom terbiyeli, yasalara saygılı bir vatandaş.
Show More (2)
|
5 |
decent |
uygun |
adj. |
|
- Get yourself a decent suit.
- Kendinize uygun bir takım elbise alın.
- You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
- Mary, are you decent?
- Mary, uygun musun?
- Mary, are you decent?
- Mary, kıyafetin uygun mu?
Show More (1)
|
6 |
decent |
yeterli |
adj. |
|
- Decent standards of primary health care must be ensured for the whole of the population.
- Nüfusun tamamı için yeterli temel sağlık hizmeti standartları temin edilmelidir.
- If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
Show More (-1)
|
7 |
decent |
nazik |
adj. |
|
- Tom is a good and decent person.
- Tom iyi ve nazik bir insandır.
- You've been really decent to me.
- Sen bana karşı gerçekten naziktin.
Show More (-1)
|
8 |
decent |
müsait |
adj. |
|
- Don't you dare come in; I'm not decent!
- Sakın içeri girme, müsait değilim!
Show More (-2)
|
9 |
decent |
namuslu |
adj. |
|
- He is a decent man who would never go against the law.
- O asla yasalara karşı gelmeyecek namuslu bir adam.
Show More (-2)
|
10 |
decent |
doğru düzgün |
adj. |
|
- He has not eaten a decent meal in a long time.
- Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.
Show More (-2)
|
11 |
decent |
temiz |
adj. |
|
- Tom is a very decent fellow.
- Tom çok temiz bir adam.
Show More (-2)
|
12 |
decent |
hoşgörülü |
adj. |
|
- He is a very decent fellow.
- O, çok hoşgörülü bir adamdır.
Show More (-2)
|
13 |
decent |
giyinik |
adj. |
|
- Mary, are you decent?
- Mary, giyinik misin?
Show More (-2)
|
14 |
decent |
doğru dürüst |
adj. |
|
- Tom and Mary haven't had a decent night's sleep since the birth of their baby six months ago.
- Tom ve Mary altı ay önce bebekleri doğduğundan beri doğru dürüst bir gece uykusu çekemediler.
Show More (-2)
|
15 |
decent |
iyi kalpli |
adj. |
|
- I think that Tom is truly decent.
- Tom'un gerçekten iyi kalpli olduğunu düşünüyorum.
Show More (-2)
|