|
- The ability to practise one's religion freely in China is strictly limited.
- Çin'de kişinin dinini özgürce yaşayabilmesi son derece sınırlıdır.
- I can today reassure you on the issue of religion, for example.
- Örneğin bugün din konusunda size güven verebilirim.
- The space occupied by religion in a social and political whole must involve a very broad range of possibilities.
- Dinin toplumsal ve siyasi bir bütün içinde kapladığı alan çok geniş bir olasılıklar yelpazesini içermelidir.
- He has been committed to preserving Tibetan culture, language and religion for decades.
- Onlarca yıldır Tibet kültürünü, dilini ve dinini korumaya kendini adamıştır.
- The fanaticism merely disguises itself as religion.
- Fanatizm kendini sadece din kılığına sokar.
- The report goes too far where it lumps together religion, fundamentalism and human rights violation.
- Rapor din, köktendincilik ve insan hakları ihlallerini bir araya getirerek çok ileri gitmektedir.
- We wish to remove bans upon, and threats in connection with, converting from one religion to another.
- Bir dinden diğerine geçişle ilgili yasakların ve tehditlerin kaldırılmasını istiyoruz.
- I am not speaking here just of religion but also politics.
- Burada sadece dinden değil, aynı zamanda siyasetten de bahsediyorum.
- The report systematically equates religion with fundamentalism in utter disregard of reality.
- Rapor, gerçekliği tamamen göz ardı ederek sistematik bir şekilde dini köktencilikle eşitlemektedir.
- Difference in religion, nationality and race.
- Din, milliyet ve ırk farklılığı.
- I can reassure you today on the issue of religion, for example.
- Örneğin bugün din konusunda sizi rahatlatabilirim.
- Religion must stand for love and shared humanity.
- Din, sevgi ve ortak insanlık için ayakta durmalıdır.
- We should not impose a particular view on religion in the Constitution.
- Anayasa'da din konusunda belirli bir görüşü empoze etmemeliyiz.
- One such is the possibility of derogation in terms of religion.
- Bunlardan bir tanesi, din açısından derogasyon olasılığıdır.
- A particularly sad fact of human history is that conflicts have arisen in the name of religion.
- İnsanlık tarihinin özellikle üzücü bir gerçeği de çatışmaların din adına ortaya çıkmış olmasıdır.
- Religion must remain a private affair and secularism must be the rule in public affairs.
- Din özel bir mesele olarak kalmalı ve laiklik kamu işlerinde kural olmalıdır.
- We respect its culture, its background, its history, its religion.
- Kültürüne, geçmişine, tarihine ve dinine saygı duyuyoruz.
- Tibet is an area with its own culture, its own religion and its own political traditions.
- Tibet, kendi kültürü, kendi dini ve kendi siyasi gelenekleri olan bir bölgedir.
- The Jukun and Tiv disputes are about land and ancient rivalries, not about religion.
- Jukun ve Tiv anlaşmazlıkları toprak ve eski rekabetlerle ilgili, dinle ilgili değil.
- Women's identity must be personal and individual, differing in terms of religion, tradition and culture.
- Kadın kimliği kişisel ve bireysel olmalı, din, gelenek ve kültür açısından farklılıklar göstermelidir.
- We should not impose a particular view on religion in the Constitution.
- Anayasa'da din konusunda belirli bir görüşü dayatmamalıyız.
- We do not accept that religion and human rights are in opposite camps.
- Din ve insan haklarının karşıt kamplarda yer aldığını kabul etmiyoruz.
- Are we not in danger of tampering with freedom of religion and freedom of expression?
- Din ve ifade özgürlüğüne müdahale etme tehlikesiyle karşı karşıya değil miyiz?
- The report systematically equates religion with fundamentalism in utter disregard of reality.
- Rapor, gerçekliği tamamen göz ardı ederek sistematik bir şekilde dini köktencilikle eşitliyor.
- Islam is the second most important religion in the European Union today.
- İslam bugün Avrupa Birliği'ndeki en önemli ikinci dindir.
- We must move from a narrow ethics based on orthodox religion to a broadly based social ethics.
- Ortodoks dine dayalı dar bir etikten geniş tabanlı bir sosyal etiğe geçmeliyiz.
- The line between religion and fundamentalism does not seem to me to be clearly drawn.
- Din ile köktendincilik arasındaki çizgi bana net bir şekilde çizilmiş gibi gelmiyor.
- The second matter I intended to address concerns the way in which religion is misused.
- Değinmek istediğim ikinci konu ise dinin nasıl kötüye kullanıldığıyla ilgilidir.
- The freedom to believe in a religion, or not to do so, is guaranteed.
- Bir dine inanma ya da inanmama özgürlüğü garanti altındadır.
- Terrorists are not nourished by religion or ideology.
- Teröristler din veya ideolojiden beslenmezler.
- I am not speaking here just of religion but also of politics.
- Burada sadece dinden değil, aynı zamanda siyasetten de bahsediyorum.
- This is unacceptable, because people and religion belong together.
- Bu kabul edilemez çünkü insanlar ve dinler birbirine aittir.
- The first is the almost excessive emphasis he places on religion.
- Birincisi, dine yaptığı neredeyse aşırı vurgudur.
- Turning to Turkey, the EU is a secular group of institutions and therefore religion is no barrier to membership.
- Türkiye'ye dönecek olursak, AB laik bir kurumlar topluluğudur ve bu nedenle din üyeliğe engel değildir.
- Moreover, the reference to religion is utterly superfluous.
- Ayrıca dine yapılan atıf tamamen gereksizdir.
- The Chinese authorities view Tibet's distinct culture and religion as the source of threat of separation.
- Çinli yetkililer Tibet'in farklı kültürünü ve dinini bölünme tehdidinin kaynağı olarak görmektedir.
- Yet is fundamentalism not a caricature of religion?
- Oysa köktendincilik dinin bir karikatürü değil midir?
- Let me return to the subject of the exemption for religion.
- Din muafiyeti konusuna geri dönmeme izin verin.
- In Pakistan people are being sentenced to death for belonging to a religion.
- Pakistan'da insanlar bir dine mensup oldukları için ölüm cezasına çarptırılmaktadır.
- Nigeria has no state religion, and that is how it should remain.
- Nijerya'da devlet dini yoktur ve böyle de kalmalıdır.
- This is no longer religion, but fundamentalism.
- Bu artık din değil, köktenciliktir.
- Various reasons are given to justify this human rights violation in the name of traditional culture or religion.
- Bu insan hakları ihlalini geleneksel kültür veya din adına meşrulaştırmak için çeşitli nedenler gösterilmektedir.
- We would censure acts of violence based on a misinterpretation of religion or faith.
- Dinin ya da inancın yanlış yorumlanmasına dayalı şiddet eylemlerini kınıyoruz.
- Terrorism presents a threat from all states across the world, irrespective of religion.
- Terörizm, din ayrımı gözetmeksizin dünya genelindeki tüm devletler için bir tehdit oluşturmaktadır.
- This applies overall, irrespective of race, religion or nationality.
- Bu, ırk, din veya milliyete bakılmaksızın genel olarak geçerlidir.
- Yes, it is war, but not a war of religion.
- Evet, bu bir savaş ama bir din savaşı değil.
- These terrorists have no authority to act on behalf of any people, race or religion.
- Bu teröristlerin herhangi bir halk, ırk ya da din adına hareket etme yetkileri yoktur.
- We must therefore embrace the concept of plurality in the field of religion, too.
- Dolayısıyla din alanında da çoğulculuk kavramını benimsemeliyiz.
- The fanaticism merely disguises itself as religion.
- Fanatizm kendisini sadece din kılığına sokmaktadır.
- Nigeria has no state religion and that is how it should remain.
- Nijerya'da devlet dini yoktur ve böyle de kalmalıdır.
- This often takes place in the name of religion and often under the protection of the law.
- Bu durum çoğu zaman din adına ve çoğu zaman da yasaların koruması altında gerçekleşmektedir.
- How is this reflected in the Council's actions in the case of the 16 Afghans who have changed religion?
- Bu durum, din değiştiren 16 Afgan'ın durumunda Konsey'in eylemlerine nasıl yansıyor?
- In Pakistan people are being sentenced to death for belonging to a religion.
- Pakistan'da insanlar bir dine mensup oldukları için ölüme mahkum edilmektedir.
- Our Europe must be a safe place for everyone, regardless of ethnic identity, race, religion or sexual orientation.
- Avrupa'mız etnik kimliği, ırkı, dini ya da cinsel yönelimi ne olursa olsun herkes için güvenli bir yer olmalıdır.
- He sent him with guidance and the religion of truth.
- Onu hidayet ve hak din ile beraber gönderdi.
- He firmly believes that his religion is the only truth.
- Kendi dininin tek gerçek olduğuna kesinlikle inanıyor.
- He sent him with guidance and the religion of truth.
- Onu hidayet ve hak din ile gönderdi.
- Even religion, separated from family and daily life, was just another subject for critical analysis and testing.
- Aileden ve günlük yaşamdan ayrılan din bile eleştirel tahlil ve teste tabi tutulan başka bir konuydu.
- Even religion, separated from family and daily life, was just another subject for critical analysis and testing.
- Aileden ve günlük hayattan koparılan din bile eleştirel tahlil ve test için başka bir konuydu.
- He firmly believes that his religion is the only truth.
- Kendi dininin tek gerçek olduğuna kesin olarak inanıyor.
- He firmly believes that his religion is the only truth.
- Kendi dininin tek hakikat olduğuna inancı tam.
- He sent him with guidance and the religion of truth.
- Onu hidâyetle ve hak din ile göndermiştir.
- Even religion, separated from family and daily life, was just another subject for critical analysis and testing.
- Aile hayatından, gündelik hayattan koparılan din bile, başka bir eleştirel tahlil ve test konusundan ibaretti.
- I don't care about your race or age or religion.
- Irkınız, yaşınız ya da dininiz umurumda değil.
- This rite is part of their religion.
- Bu ayin, onların dininin bir parçasıdır.
- I have my own opinions concerning politics and religion.
- Politika ve din konusunda kendi fikirlerim var.
- I'm not interested in your religion.
- Ben senin dininle ilgilenmiyorum.
- I am interested in Chinese religion.
- Çin diniyle ilgileniyorum.
- The settlers embraced the Christian religion.
- Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.
- Religion is a lie.
- Din bir yalandır.
- Sami believed that Islam was a religion of terror.
- Sami İslam'ın bir terör dini olduğuna inanıyordu.
- Some people don't believe in any religion.
- Bazı insanlar herhangi bir dine inanmıyor.
- What religion do you believe in?
- Hangi dine inanıyorsunuz?
- Religion was Layla's middle name.
- Din, Leyla'nın göbek adıydı.
- I don't have a religion and I don't follow any god.
- Benim bir dinim yok ve hiçbir tanrıyı takip etmiyorum.
- Indeed, the religion in the sight of Allah is Islam.
- Şüphesiz ki Allah katında din İslam'dır.
- My religion is better than yours.
- Benim dinim seninkinden daha iyi.
- He was questioning his religion.
- Dinini sorguluyordu.
- What is your relationship with religion?
- Din ile ilişkiniz nedir?
- If religion were synonymous with morality, Brazil would be the most uncorrupted country in the world.
- Eğer din ahlakla eş anlamlı olsaydı, Brezilya dünyanın en bozulmamış ülkesi olurdu.
- Islam is the religion that I follow.
- İslam şuan da taptığım dindir.
- Sometimes I wish I had a different religion.
- Bazen keşke farklı bir dinim olsa.
- Sami said that Islam is the true religion.
- Sami İslam'ın gerçek din olduğunu söyledi.
- Football is like a religion in this country.
- Futbol bu ülkede bir din gibi.
- Religion was Layla's middle name.
- Din, Leyla'nın ikinci adıydı.
- We never talked about religion.
- Biz din hakkında hiç konuşmadık.
- Religion is a contentious topic for many people.
- Din pek çok insan için tartışmalı bir konudur.
- This rite is part of their religion.
- Bu ayin dinlerinin bir parçası.
- My religion is better than other religions.
- Benim dinim diğer dinlerden daha iyidir.
- Science is not a religion.
- Bilim bir din değildir.
- Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
- Din, tüm bölgede aranan özgürlük ve adalettir.
- Science without religion is lame, religion without science is blind.
- Dinsiz bilim topal, bilimsiz din ise kördür.
- Is your religion relevant on Mars?
- Dininiz Mars'ta geçerli mi?
- Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society.
- İslam, Danimarka'daki en büyük ikinci dindir ve 210.000 inananıyla toplumun %3,7'sini oluşturmaktadır.
- Your religion promotes indolence.
- Sizin dininiz tembelliği teşvik ediyor.
- Islam is the true religion.
- İslam gerçek dindir.
- The settlers embraced the Christian religion.
- Yerleşimciler Hıristiyan dinini benimsediler.
- Religion is the outcome of human weakness or the limitation of human knowledge.
- Din, insan zayıflığının ya da insan bilgisinin sınırlılığının sonucudur.
- She has no opinion about religion.
- Din hakkında hiç fikri yok.
Show More (96)
|