Tureng - dominant - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	dominant	baskın	adj.
	Dominant players may appear, even when there are open standards. Açık standartlar olsa bile baskın oyuncular ortaya çıkabilir. It is at that point that Ecofin will become dominant and will hamstring the other two Councils. İşte bu noktada Ecofin baskın hale gelecek ve diğer iki Konseyi engelleyecektir. The dominant theme of 2001 for the ACP countries was the entry into force of the Cotonou agreement. ACP ülkeleri için 2001 yılının baskın teması Cotonou anlaşmasının yürürlüğe girmesiydi. The 4 companies are not monopolies but have a dominant market share. 4 şirket tekel değildir ancak baskın bir pazar payına sahiptir. With the completion of enlargement, Europe has the potential to be a dominant player in world trade. Genişlemenin tamamlanmasıyla birlikte Avrupa, dünya ticaretinde baskın bir oyuncu olma potansiyeline sahiptir. It is at that point that Ecofin will become dominant and will hamstring the other two Councils. İşte bu noktada Ecofin baskın hale gelecek ve diğer iki Konsey'i engelleyecektir. And the dominant pet is dangerous, like a loaded gun. Ve baskın evcil hayvan, dolu bir silah gibi tehlikelidir. The union has a dominant influence on the conservative party. Sendikanın muhafazakar parti üzerinde baskın bir etkisi var. Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde fiyat, herhangi bir ürünü satın alıp almama kararında baskın bir faktör haline gelir. Especially during times of economic crisis, price becomes a dominant factor in deciding whether to buy any product. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, herhangi bir ürünü alıp almayacağımıza karar verirken fiyat baskın faktör haline gelir. She has a dominant personality. Baskın bir kişiliği var. Women like dominant men. Kadınlar baskın erkekleri sever. In some species of animals, the female is dominant over the male. Bazı hayvan türlerinde dişi, erkek üzerinde baskındır. Monetary value is the dominant value in American society. Amerikan toplumunda parasal değer baskın değerdir. She has a dominant personality. Onun baskın bir kişiliği var. I want to be more dominant. Daha baskın olmak istiyorum. Show More (13)
2	dominant	hakim	adj.
	Market capitalism cannot continue to be the dominant form of politics. Piyasa kapitalizmi hakim politika biçimi olmaya devam edemez. The energy sector where the state has a dominant position is a noteworthy example. Devletin hakim bir konumda olduğu enerji sektörü kayda değer bir örnektir. We need to bring in measures such as divestiture in those countries where there are dominant operators. Hakim operatörlerin bulunduğu ülkelerde elden çıkarma gibi önlemler getirmemiz gerekiyor. The Treaty establishing the European Community does not prohibit dominant positions, only the abuse of them. Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşma hakim pozisyonları yasaklamaz, sadece bunların kötüye kullanılmasını yasaklar. Show More (1)
3	dominant	egemen	adj.
	Market capitalism cannot continue to be the dominant form of politics. Piyasa kapitalizmi siyasetin egemen biçimi olmaya devam edemez. Monetary value is the dominant value in American society. Parasal değer Amerikan toplumunda egemen değerdir. In some species of animals, the female is dominant over the male. Bazı hayvan türlerinde dişi erkek üzerinde egemendir. Show More (0)
4	dominant	dominant	adj.
	Women like dominant men. Kadınlar dominant erkeklerden hoşlanır. Show More (-2)

	İngilizce	Türkçe
1	dominant	dominant	adj.
	Women like dominant men. Kadınlar dominant erkeklerden hoşlanır. Show More (-2)