1 |
drain |
gider |
n. |
|
- I hate it when hair clogs the drain.
- Kılların gideri tıkamasından nefret ediyorum.
- Tom was showing Mary how to unclog a drain.
- Tom, Mary'ye giderin nasıl açılacağını gösteriyordu.
- The drain in the washbasin is blocked.
- Lavabonun gideri tıkanmış.
- The drain is clogged again.
- Gider yine tıkanmış.
- Tom went to the sink and poured the rest of his drink down the drain.
- Tom lavaboya gitti ve içeceğinin kalanını giderden aşağı döktü.
- I hate it when hair clogs the drain.
- Saçın gideri tıkamasından nefret ediyorum.
- Tom was showing Mary how to unclog a drain.
- Tom, Mary'ye gider tıkanıklığını nasıl açacağını gösteriyordu.
- The drain was clogged.
- Gider tıkalıydı.
Show More (5)
|
2 |
drain |
boşaltmak |
v. |
|
- The pools have been drained.
- Havuzlar boşaltılıyor.
- We drained the pond and filled it with fresh water.
- Göleti boşalttık ve tatlı suyla doldurduk.
- Drain any excess water.
- Fazla suyu boşaltın.
- The school drains the pool once a month.
- Okul havuzu ayda bir kez boşaltır.
- He raised the glass to his lips and drained it at one gulp.
- Bardağı dudaklarına götürdü ve bir yudumda boşalttı.
- The school drains the pool once a month.
- Okul ayda bir havuzu boşaltıyor.
- The pools have been drained.
- Havuzlar boşaltıldı.
Show More (4)
|
3 |
drain |
kanalizasyon |
n. |
|
- Last month the Quaestors told us that the reason for this smell then was that an animal had died in one of the drains.
- Geçen ay Quaestors bize bu kokunun nedeninin kanalizasyonlardan birinde bir hayvanın ölmesi olduğunu söyledi.
- The drain is running freely.
- Kanalizasyon kontrolsüzce akıyor.
- The drain is clogged again.
- Kanalizasyon tekrar tıkanmış.
- I spent my whole morning all in tears trying to fish my wedding ring from the drain.
- Bütün sabahımı gözyaşları içinde alyansımı kanalizasyondan çıkarmaya çalışarak geçirdim.
Show More (1)
|
4 |
drain |
tüketmek |
v. |
|
- The long flight to Korea completely drained me.
- Uzun süren Kore uçuşu beni tamamen tüketti.
- The war is draining our economy.
- Savaş ekonomimizi tüketiyor.
Show More (-1)
|
5 |
drain |
boru |
n. |
|
- The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
- Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
- The drain in the washbasin is blocked.
- Lavabodaki boru tıkalıydı.
Show More (-1)
|
6 |
drain |
(suyu) boşaltmak |
v. |
|
- She drained and cleaned the tub before leaving.
- Ayrılmadan önce küveti boşaltarak temizledi.
Show More (-2)
|
7 |
drain |
lavabo gideri |
n. |
|
- I hate when people leave hair in the drain.
- İnsanların lavabo giderinde saç bırakmasına ayar oluyorum.
Show More (-2)
|
8 |
drain |
mazgal |
n. |
|
- We saved a kitten that had been stuck in the drain outside.
- Dışarıdaki mazgalda sıkışan bir kedi yavrusunu kurtardık.
Show More (-2)
|
9 |
drain |
eritmek |
v. |
|
- Studying medicine drained all my savings.
- Tıp fakültesinde okumak tüm birikimlerimi eritti.
Show More (-2)
|
10 |
drain |
oluk |
n. |
|
- He's on the roof cleaning the drains.
- Çatıya çıkmış olukları temizliyor.
Show More (-2)
|
11 |
drain |
yük |
n. |
|
- Has this drain on the EU’s funds come to an end?
- AB fonları üzerindeki bu yük sona erdi mi?
Show More (-2)
|
12 |
drain |
kurutmak |
v. |
|
- And in the south of Iraq, he has drained the historic Iraqi marshlands.
- O, Irak'ın güneyinde ise tarihi Irak bataklıklarını kuruttu.
Show More (-2)
|
13 |
drain |
boşaltma |
n. |
|
- Please drain the bathtub.
- Küveti boşalt lütfen.
Show More (-2)
|
14 |
drain |
drene etmek |
v. |
|
- The pools have been drained.
- Havuzlar drene ediliyor.
Show More (-2)
|
15 |
drain |
kanal |
n. |
|
- Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
- Tom motor yağının nasıl düzgün bir şekilde atılacağını biliyordu ve asla yağmur suyu kanalına dökmezdi.
Show More (-2)
|
16 |
drain |
akmak |
v. |
|
- The river drains five provinces.
- Nehir beş eyalete akıyor.
Show More (-2)
|