|
- Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
- Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar azdır, dolayısıyla az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.
- The proposals will not increase the safety level of eating shellfish for either children or adults.
- Teklifler, ne çocuklar ne de yetişkinler için kabuklu deniz ürünleri yemenin güvenlik seviyesini arttırmayacaktır.
- I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
- Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum.
- Let them eat it and then they will not be hungry!
- Bırakın yesinler, o zaman aç kalmazlar!
- Infection in cattle and sheep is negligible so we can continue to eat our rare steak.
- Sığır ve koyunlarda enfeksiyon yok denecek kadar az olduğu için az pişmiş bifteklerimizi yemeye devam edebiliriz.
- He assured his grandmother that 'yes, I love green peas, but I don't eat them'.
- Büyükannesine 'evet, yeşil bezelyeyi seviyorum ama yemiyorum' diye güvence verdi.
- We mainly eat tasty food, even if we know it is unhealthy.
- Sağlıksız olduğunu bilsek bile ağırlıklı olarak lezzetli yiyecekler yiyoruz.
- They want not just to eat and drink, they also want to go on holiday, to travel, and so on and so forth.
- Sadece yemek ve içmek değil, aynı zamanda tatile çıkmak, seyahat etmek ve benzeri şeyleri de istiyorlar.
- There is definitely a clear link here between what people eat and what the animals have been fed.
- Burada insanların yedikleri ile hayvanların beslendikleri arasında kesinlikle açık bir bağlantı vardır.
- We must reiterate that when we eat animals, we are eating the food that they themselves consumed.
- Hayvanları yediğimizde, onların kendi tükettikleri gıdaları yediğimizi tekrarlamalıyız.
- I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
- İnanıyorum ki bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebiliriz.
- Why should we always eat them?
- Neden onları her zaman yemeliyiz?
- The consumer will never discover what he has eaten.
- Tüketici ne yediğini asla öğrenemeyecektir.
- Let them eat it, and then they will not be hungry!
- Bırakın yesinler, o zaman aç kalmayacaklar!
- Consumers want to know the origins of what they eat and drink, where this can be established and tested.
- Tüketiciler yediklerinin ve içtiklerinin kökenlerini, bunun nerede tespit i ve test edilebileceğini bilmek isterler.
- Consumers therefore want to know, and many farmers also want to know, what animals eat.
- Tüketiciler bu nedenle hayvanların ne yediğini bilmek isterler ve birçok çiftçi de bilmek ister.
- Perhaps you would also let us know where you like eating lobster, as you use it as such an elegant example.
- Belki bize ıstakozu nerede yemeyi sevdiğinizi de söylersiniz, zira onu çok şık bir örnek olarak kullanıyorsunuz.
- Ultimately that would put at risk humans eating the meat.
- Aslında bu, eti yiyen insanları riske atacaktır.
- We take out millions of tonnes of sand eels and scour the sea beds, and the cod eat sand eels.
- Milyonlarca ton kum yılan balığı çıkarıp deniz yataklarını tarıyoruz ve morinalar kum yılan balıklarını yiyor.
- We must reiterate that when we eat animals, we are eating the food that they themselves consumed.
- Hayvanları yediğimizde, onların kendi tükettikleri yiyecekleri yediğimizi yinelemeliyiz.
- Consumers have the right to know what they eat.
- Tüketiciler ne yediklerini bilme hakkına sahiptir.
- Come on, let's go and eat some delicious hot dogs!
- Hadi, gidip biraz lezzetli sosisli yiyelim!
- When they cannot fish, they do not eat.
- Balık tutamadıklarında yemek de yiyemiyorlar.
- Let us just think about the food we eat, for example.
- Örneğin sadece yediğimiz yiyecekleri düşünelim.
- The health of a human being depends on what he eats.
- İnsanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- The problem is that there is a risk of disease if an animal eats other animals of the same species.
- Sorun, bir hayvanın aynı türden başka hayvanları yemesi durumunda hastalık riskinin ortaya çıkmasıdır.
- The health of a human being depends on what he eats.
- Bir insanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal, yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde bulunur.
- This chemical is in lots of things you eat and drink.
- Bu kimyasal yediğiniz ve içtiğiniz birçok şeyin içinde mevcuttur.
- The pregnant dog may also eat more frequently, but in smaller amounts.
- Hamile köpek de daha sık yiyebilir, ancak daha küçük miktarlarda.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce hemen al şunu.
- Icelanders eat more fish than any other people on earth.
- İzlandalılar dünyadaki diğer tüm insanlardan daha fazla balık yiyor.
- As a result, you eat more than necessary and gain extra pounds.
- Sonuç olarak gereğinden fazla yiyip fazla kilo alırsınız.
- All he ever did was eat, sleep and drink beer.
- Tek yaptığı yemek, uyumak ve bira içmekti.
- Just a small piece, I already ate at the hospital.
- Küçücük bir parça, zaten hastanede yedim.
- They would rather eat the same thing every day.
- Her gün aynı şeyi yemeyi tercih ederlerdi.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin yemeyi reddetmesinin birçok nedeni vardır.
- Everyone knows the truth behind, we are what we eat.
- Herkes biliyor ki yediklerimiz neyse biz de oyuz.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Açıkçası, sizin cipslerinizi yemeyi bu çöplükteki her şeyden daha çok isterdim.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenek, inananların oruç sırasında yalnızca balık ve sebze yemesine izin verir.
- No one can eat that much sugar and live.
- Kimse bu kadar şekeri yiyerek yaşayamaz.
- I ate a whole coffee cake last night.
- Dün gece bir kahveli keki tamamen yedim.
- It is important to keep drinking water and eat healthy things.
- Bol su içmeye devam etmek ve sağlıklı şeyler yemek önemlidir.
- This tip is just a reminder to watch what you eat.
- Bu ipucu sadece ne yediğinize dikkat etmeniz konusunda bir hatırlatmadır.
- I motion that you and me eat that entire icecream cake right now.
- Sana ve bana o dondurmalı pastanın tamamını hemen yememizi öneriyorum.
- I swear, that boy will eat anything marinara.
- Bu çocuk marinara soslu her şeyi yiyebilir.
- It is so small a single girl could eat it.
- Tek başına bir kızın yiyebileceği kadar küçük.
- Last thing I need to worry about is my daughter getting eaten by a giant space slug.
- Endişelenmem gereken son şey kızımı dev bir uzay sümüklüböceğinin yemesi.
- You can't have your cake and eat it too.
- Hem pastanı alıp hem de yiyemezsin.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenekler, inananların oruç sırasında sadece balık ve sebze yemelerine izin verir.
- What, when and how you eat and drink.
- Neyi, ne zaman ve nasıl yediğiniz ve içtiğiniz.
- I'd rather not eat the same food again today.
- Bugün aynı yemeği bir daha yememeyi tercih ederim.
- All I asked you to do this morning was to sit here and eat quietly.
- Bu sabah sizden tek istediğim burada oturmanız ve sessizce yemenizdi.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca ekmeği düşmanlarının kanına batırıp yemeyi de severdi.
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yiyecekleri sindirmesi için yeterince zaman tanımak için yavaş yiyin.
- Of course, the smallest one would rather eat the book than read it.
- Tabii ki en küçüğü kitabı okumak yerine yemeyi yeğlerdi.
- Most people with coeliac disease can safely eat avenin.
- Çölyak hastalığı olan çoğu insan güvenle avenin yiyebilir.
- Of course, the smallest one would rather eat the book than read it.
- Elbette en küçükleri kitabı okumaktansa yemeyi tercih eder.
- Find a quiet place to relax, and eat or drink something sweet.
- Rahatlamak için sakin bir yer bulun ve tatlı bir şeyler yiyin ya da için.
- In simple terms, we would answer that yes dogs can eat corns.
- Basit bir ifadeyle, evet köpekler mısır yiyebilir diye yanıtlayabiliriz.
- If your dog eats poisoned bait, you have to act fast.
- Köpeğiniz zehirli yemden yerse, hızlı hareket etmeniz gerekir.
- Until then, she continued to speak and eat.
- O zaman kadar konuşmayı ve yemeyi sürdürdü.
- I might rather eat a different thing.
- Başka bir şey yemeyi tercih ederim belki.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de alacağınız sıfırı yiyebilir.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Geleneğe göre inananların oruç süresi boyunca yalnızca balık ve sebze yemelerine izin veriliyor.
- I ate a whole coffee cake last night.
- Dün gece koca bir kahveli kek yedim.
- Thus, what we eat normally affects the way our intestines function.
- Dolayısıyla, normalde yediklerimiz bağırsaklarımızın çalışma şeklini etkiliyor.
- I ate a whole coffee cake last night.
- Dün akşam kocaman bir kek yedim.
- In addition, eat slowly to give your stomach ample time to digest the food.
- Ayrıca, midenize yemeği sindirmesi için yeterli zaman vermek için yavaş yiyin.
- Some people can eat all they want and never gain weight.
- Kimi insanlar istedikleri kadar yiyebilir ve hiçbir zaman kilo almazlar.
- Pregnant women can eat it raw, make compotes and infusions from it.
- Hamile kadınlar onu çiğ yiyebilir, kompostolar ve infüzyonlar yapabilir.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin mama yememesinin pek çok nedeni vardır.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca, düşmanlarının kanına ekmek batırarak yemeyi severdi.
- They would rather eat the same thing every day.
- Her gün aynı şeyi yemeyi tercih ediyorlar.
- Just a small piece, I already ate at the hospital.
- Sadece küçük bir parça, zaten hastanede yedim.
- I motion that you and me eat that entire icecream cake right now.
- Dondurmalı pastanın tamamını şimdi yiyelim derim.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Başkası tarafından sunulan hiçbir şeyi yemeyin veya içmeyin.
- He also liked to dip bread into the blood of his enemies and eat it.
- Ayrıca düşmanlarının kanına ekmek batırıp yemeyi de severdi.
- I'd rather not eat the same food again today.
- Bugün aynı yemeği tekrar yememeyi tercih ediyorum.
- Some people can eat all they want and never gain weight.
- Bazı insanlar istedikleri her şeyi yiyebilir ve asla kilo almazlar.
- The pregnant dog may also eat more frequently, but in smaller amounts.
- Hamile köpek de daha sık ama daha az miktarda yiyebilir.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Dürüst olmak gerekirse, bu çöplükteki şeyler yerine senin cipslerini yemeyi tercih ederim.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Başkasının ikram ettiği hiçbir şeyi yiyip içmeyin.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve normalde aldığınız tüm ilaçları alabilirsiniz.
- Most people with coeliac disease can safely eat avenin.
- Çölyak hastası olan çoğu insan güvenle avenin yiyebilir.
- Anacondas can eat larger animals, including a young tapir.
- Anakondalar genç bir tapir de dahil olmak üzere daha büyük hayvanları yiyebilir.
- Find a quiet place to relax, and eat or drink something sweet.
- Rahatlayacak sessiz bir yer bulun ve tatlı bir şeyler yiyip için.
- So, personally, I'd rather eat sand.
- Yani şahsen ben kum yemeyi tercih ederim.
- That's just another good reason to buy and eat local.
- Bu da yerel ürünleri satın alıp yemek için iyi bir neden.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu gece yerseniz yarın iki kat daha fazla çalışırsınız.
- Just a small piece, I already ate at the hospital.
- Küçük bir parça işte, zaten hastanede yedim.
- Honestly, I'd rather eat your chips than anything in this dump.
- Dürüst olmak gerekirse, bu çöplükteki herhangi bir şeydense senin cipslerini yemeyi tercih ederim.
- Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
- Artık tek yaptığı doğru düzgün yemekler yerine cips ve simit yemek.
- You can't have your cake and eat it too.
- Pastanı alıp onu da yiyemezsin.
- Some people can eat all they want and never gain weight.
- Bazı insanlar istedikleri kadar yiyebilir ve hiç kilo almazlar.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Yemek yiyeceğim, yıkanacağım ve sana katılacağım.
- So you figured you'd eat our food and then rob us?
- Yiyeceğimizi yiyip, sonra da bizi soymayı düşündün yani?
- Everyone knows the truth behind, we are what we eat.
- Herkes ne yiyorsak o olduğumuz gerçeğini bilir.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Ben bir şeyler yiyip, duş alır ve size katılırım.
- You can eat, drink, and take all your normal medicines.
- Yiyebilir, içebilir ve tüm normal ilaçlarınızı alabilirsiniz.
- If your dog eats poisoned bait, you have to act fast.
- Köpeğiniz zehirli yem yerse hemen müdahale etmeniz gerek.
- So, personally, I'd rather eat sand.
- Yani kişisel olarak kum yemeyi yeğlerim ben.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de sizin alacağınız sıfırı yiyebilir.
- That's just another good reason to buy and eat local.
- Bu da yerel ürünleri satın almak ve yemek için bir başka iyi neden.
- No one can eat that much sugar and live.
- Kimse o kadar şeker yiyerek yaşayamaz.
- Pregnant women can eat it raw, make compotes and infusions from it.
- Hamile kadınlar çiğ haldeyken yiyebilir, ondan komposto ve infüzyon yapabilir.
- Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
- Şimdilerde tek yaptığı gerçek yemekler yerine cips ve krakerle beslenmek.
- I'd rather not eat the same food again today.
- Bugün aynı yemeği tekrar yememeyi yeğlerim.
- This left for very little time to actually eat.
- Bu da gerçekten bir şeyler yemeye çok az süre bıraktı.
- Don't eat or drink anything offered by someone else.
- Kimsenin ikram ettiği bir şeyi yiyip içmeyin.
- As a result, you eat more than necessary and gain extra pounds.
- Sonuç olarak, gereğinden fazla yersiniz ve fazla kilo alırsınız.
- An ordinary martial artist can't even think about things like this, much less eat it.
- Sıradan bir dövüş sanatçısı bırakın yemeyi, böyle şeyleri düşünemez bile.
- He's just another uncooked burger you're willing to eat.
- O da sizin yemeye razı olduğunuz bir başka pişmemiş hamburger işte.
- It is so small a single girl could eat it.
- Bir kızın kendi başına yiyebileceği kadar ufak.
- I might rather eat a different thing.
- Farklı bir şey yemeyi tercih edebilirim belki.
- Thus, what we eat normally affects the way our intestines function.
- Dolayısıyla normalde yediğimiz şeyler bağırsaklarımızın çalışma şeklini etkiler.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden berbat olacak.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin mama yememesinin birçok nedeni olur.
- Let us plan to go somewhere and eat these or those foods tomorrow.
- Yarın bir yere gidip şu veya bu yiyecekleri yemeyi planlayalım.
- Just three days after dying, the enzymes that help break down a person's food begin to eat that person's body.
- Öldükten sadece üç gün sonra, yiyecekleri parçalamaya yardımcı enzimler, ölen kişinin vücudunu yemeye başlar.
- This tip is just a reminder to watch what you eat.
- İşte bu ipucu ne yediğinize dikkat etmeniz için bir hatırlatmadır.
- Most people with coeliac disease can safely eat avenin.
- Çölyak hastalığı olan çoğu insan avenin güvenle yiyebilir.
- Believe me, I eat and drink quite enough to fulfill my needs.
- İnanın bana, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar yiyor ve içiyorum.
- An ordinary martial artist can't even think about things like this, much less eat it.
- Sıradan bir dövüş sanatçısı böyle şeyleri düşünemez bile, yemek şöyle dursun.
- In simple terms, we would answer that yes dogs can eat corns.
- Basitçe ifade edersek, evet köpeklerin mısır yiyebileceği cevabını veririz.
- Now, I'll go eat my dinner and read a book.
- Şimdi gidip yemeğimi yiyeceğim ve kitap okuyacağım.
- As a result, you eat more than necessary and gain extra pounds.
- Sonuç olarak, gerekenden fazla yiyip fazladan kilo alırsınız.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- I might rather eat a different thing.
- Farklı bir şey yemeyi tercih edebilirim.
- Pregnant women can eat it raw, make compotes and infusions from it.
- Hamile kadınlar çiğ olarak yiyebilir, ondan komposto ve infüzyon yapabilir.
- I'd rather eat my own foot fungus.
- Kendi ayak mantarımı yemeyi tercih ederim.
- It is so small a single girl could eat it.
- O kadar küçük ki tek bir kız çocuğu bile yiyebilir.
- I ate one cheese sandwich and I'd like another.
- Bir peynirli sandviç yedim ve bir tane daha istiyorum.
- It can be difficult to change everything you eat all at once.
- Yediğiniz her şeyi bir anda değiştirmek zor olabilir.
- Icelanders eat more fish than any other people on earth.
- İzlandalılar dünyadaki diğer insanlardan daha fazla balık yerler.
- At night, we eat, drink and be mad for each other.
- Geceleri yeriz, içeriz ve birbirimize kızarız.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Baksana evlat, annesi onu yemeden önce onu al.
- Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
- İçmeden önce yemek ye evlat, miden kötü olacak.
- I'll eat, have a wash, and join you.
- Yemek yiyeceğim, yıkanacağım ve size katılacağım.
- Anacondas can eat larger animals, including a young tapir.
- Anakondalar, yavru tapir de dahil olmak üzere kendinden daha büyük hayvanları yiyebilir.
- You definitely shouldn't eat much before your yoga classes.
- Yoga derslerinizden önce kesinlikle çok fazla yememelisiniz.
- Look, kid, just take him before his mother eats him.
- Bak evlat, annesi onu yemeden önce alsana şunu.
- I eat pasta.
- Ben makarna yiyorum.
- I ate sevpuri.
- Sevpuri yedim.
- If I were you, I wouldn't eat that.
- Yerinde olsam onu yemezdim.
- The piece of cake Tom gave me was so big that I couldn't eat it all.
- Tom'un bana verdiği pasta o kadar büyüktü ki hepsini yiyemedim.
- Today, for the first time in a week, Tom was able to eat solid food.
- Bugün, Tom bir haftadır ilk kez katı yiyecekler yiyebildi.
- It's my turn to choose where we eat.
- Yemek yiyeceğimiz yeri seçme sırası bende.
- What did you eat for breakfast this morning?
- Bu sabah kahvaltı için ne yedin?
- I hate to eat alone.
- Yalnız yemekten nefret ederim.
- The doctor told Tom not to eat or drink anything for three hours.
- Doktor Tom'a üç saat boyunca hiçbir şey yiyip içmemesini söyledi.
- Tom has told Mary what he can't eat.
- Tom, Mary'ye ne yiyemediğini söyledi.
- Tom knew Mary wasn't going to eat any salad.
- Tom, Mary'nin salata yemeyeceğini biliyordu.
- Tom uses a spoon to eat rice, but Mary prefers to use chopsticks.
- Tom pilav yemek için kaşık kullanır ama Mary çubuk kullanmayı tercih eder.
- Do not make a noise when you eat soup.
- Çorba yerken ses yapma.
- If I were you, I wouldn't eat that.
- Yerinde olsam onu yemem.
- She ate nothing but lean meat.
- O, yağsız etten başka bir şey yemedi.
- Oh geez, I'm not sure, but I think I ate too much.
- Oh Tanrım, emin değilim ama sanırım çok fazla yedim.
- I made Tom eat it.
- Tom'a yedirdim.
- Let's eat hot dogs.
- Hadi sosisli yiyelim.
- Tom ate many of his meals off of paper plates.
- Tom yemeklerinin çoğunu kağıt tabaklarda yedi.
- How much bread do you eat every day?
- Her gün ne kadar ekmek yiyorsunuz?
- All Tom ate was bananas.
- Tom'un yediği tek şey muzdu.
- Tom eats alone in front of his computer.
- Tom bilgisayarının başında tek başına yemek yer.
- If you eat at this time of night, you'll get fat.
- Gecenin bu saatinde yersen şişmanlarsın.
- Tom never eats anything between meals.
- Tom öğün aralarında asla bir şey yemez.
- Tom doesn't have to eat it if he doesn't want to.
- Tom istemiyorsa onu yemek zorunda değil.
- Sami ate monkeys.
- Sami maymun yiyordu.
- I don't eat green peppers at all.
- Ben hiç yeşil biber yemem.
- My dog is eating the grapes.
- Köpeğim üzümleri yiyor.
- I never should've eaten that.
- Asla onu yememem gerekirdi.
- Mother insists that I should eat more vegetables.
- Annem daha fazla sebze yemem konusunda ısrar ediyor.
- Are we going to eat?
- Yemek yiyecek miyiz?
- Tom told me he can't eat peanuts.
- Tom bana fıstık yiyemediğini söyledi.
- I'm eating this fruit for the first time.
- Bu meyveyi ilk kez yiyorum.
- What kind of food do you not like to eat?
- Ne tür yiyecekleri yemeyi sevmiyorsun?
- I'm eating a yogurt for children.
- Ben çocuklar için yoğurt yiyorum.
- Tom eats a lot more than Mary.
- Tom Mary'den çok daha fazla yiyor.
- Tom eats more than Mary does.
- Tom, Mary'den daha çok yiyor.
- Let's eat, grandma!
- Hadi yiyelim, büyükanne!
- Food you eat that you don't like will not be digested well.
- Hoşlanmadan yediğiniz yiyecekler iyi sindirilmeyecektir.
- Tom shouldn't eat peanuts.
- Tom fıstık yememeli.
- I can't eat anything today.
- Bugün hiçbir şey yiyemem.
- I can't believe you eat that stuff.
- O şeyi yediğine inanamıyorum.
- I was hoping we could eat early tonight.
- Bu gece erken yiyebileceğimizi umuyordum.
- Tom thinks I need to eat more vegetables.
- Tom daha fazla sebze yemeye ihtiyacım olduğunu düşünüyor.
- This is me eating a banana.
- Bu benim muz yiyişim.
- I used to eat a lot of junk food.
- Çok fazla abur cubur yerdim.
- It was Tom who made Mary eat a frog.
- Mary'ye bir kurbağa yediren Tom'du.
- Can I still get something to eat?
- Hâlâ yemek için bir şey alabilir miyim?
- Tom is eating a donut.
- Tom çörek yiyor.
- I'm glad I stopped eating that much.
- O kadar çok yemeyi bıraktığım için memnunum.
- This tastes a lot better than what I usually eat.
- Bunun tadı her zaman yediğimden çok daha güzel.
- I don't eat chicken skin.
- Ben tavuk derisi yemem.
- Tom doesn't eat raw fish.
- Tom çiğ balık yemez.
- I swear I've never eaten anything better.
- Ben daha iyi bir şey yemediğime yemin ederim.
- As a matter of fact, I haven't eaten anything since this morning.
- Aslına bakarsan, sabahtan beri hiçbir şey yemedim.
- Don't drink or eat anything.
- Hiçbir şey içmeyin ya da yemeyin.
- I wish I could eat some chocolate ice cream right now.
- Keşke şu anda biraz çikolatalı dondurma yiyebilseydim.
- Tom never seems to eat very much.
- Tom çok yiyor gibi görünmüyor.
- I'll eat this if you do, too.
- Sen de yersen ben de yerim.
- Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
- How much cheese did you eat?
- Ne kadar peynir yedin?
- He swore that he ate at least twice as much as his wife.
- Karısından en az iki kat daha fazla yediğine yemin eder.
- Iris, what do you usually eat for breakfast?
- İris, genellikle kahvaltı için ne yersiniz?
- I haven't eaten in three days.
- Üç gündür bir şey yemedim.
- Do Tom and Mary like to eat the same kind of food?
- Tom ve Mary aynı tür yiyecekleri yemeyi sever mi?
- If you want to lose weight, then the best thing to do is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermek istiyorsan, öyleyse yapacak en iyi şey düzgün yemek ve çok egzersiz yapmak.
- May I eat that cake?
- O pastadan yiyebilir miyim?
- I'd like to eat now.
- Şimdi yemek istiyorum.
- If I eat any more, I'll be sick.
- Biraz daha yersem, hasta olacağım.
- I can't eat peanuts.
- Fıstık yiyemem.
- Some people say that you shouldn't go swimming right after you eat.
- Bazı insanlar yemekten hemen sonra yüzmeye gitmemen gerektiğini söylüyor.
- They don't eat as much rice in Japan as they used to.
- Japonya'da eskisi kadar pirinç yemiyorlar.
- I don't really know if I can eat anything.
- Bir şey yiyebilir miyim pek bilmiyorum.
- He does not like carrots, so he did not eat it.
- Havuç sevmez, o yüzden yemedi.
- I'm going to eat dinner with Tom tonight.
- Bu akşam Tom'la yemek yiyeceğim.
- I told Tom to eat more vegetables.
- Tom'a daha fazla sebze yemesini söyledim.
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Çocukken annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- I ate a turkey sandwich.
- Hindili sandviç yedim.
- When does Tom usually eat?
- Tom genelde ne zaman yemek yer?
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom, Mary'yi yemeğe davet etti.
- If I hadn't already eaten, I would love to have had lunch with you.
- Zaten yemiş olmasaydım, öğlen yemeğini sizinle beraber yemeyi çok isterdim.
- Tom didn't eat any of the cookies that Mary baked for him.
- Tom, Mary'nin onun için pişirdiği kurabiyelerden hiçbirini yemedi.
- Has Tom already eaten?
- Tom yemeğini yedi mi?
- What does he eat when he's watching TV?
- Televizyon izlerken ne yiyor?
- I think you need to eat more.
- Bence daha fazla yemelisin.
- If Tom hadn't eaten the mushrooms he found in the woods, he'd be alive now.
- Eğer Tom ormanda bulduğu mantarları yemeseydi, şimdi hayatta olacaktı.
- Tom should tell Mary what he can't eat.
- Tom, Mary'ye ne yiyemeyeceğini söylemeli.
- Tom will probably tell his son to eat his vegetables.
- Tom muhtemelen oğluna sebzelerini yemesini söyleyecektir.
- Tom doesn't like spinach, so he didn't eat any.
- Tom ıspanak sevmez, bu yüzden hiç yemedi.
- Name three animals that eat insects.
- Böcek yiyen üç hayvan söyle.
- Tom took a sandwich out of the picnic basket and started eating it.
- Tom piknik sepetinden bir sandviç çıkardı ve onu yemeye başladı.
- Tom will have eaten cake.
- Tom pasta yemiş olacaktır.
- You barely ate anything.
- Neredeyse bir şey yemedin.
- You eat too fast.
- Çok hızlı yiyorsun.
- I don't eat that much.
- O kadar fazla yemem.
- We didn't want anything more to eat.
- Yemek için daha fazla bir şey istemedik.
- It was Tom who made Mary eat a frog.
- Mary'ye kurbağa yediren Tom'du.
- Tom told Mary she needed to eat more fruit.
- Tom, Mary'ye daha fazla meyve yemesi gerektiğini söyledi.
- I didn't feel like eating.
- Canım yemek istemedi.
- Tom hates eating alone.
- Tom yalnız yemekten nefret eder.
- I'm not going to eat now.
- Şimdi yemeyeceğim.
- I wonder why he didn't eat the apple that fell on his head.
- Neden kafasına düşen elmayı yemediğini merak ediyorum.
- Tom should've been eating more vegetables and not as much meat.
- Tom daha çok sebze yemeli ve daha az et yemeliydi.
- I ate your candy.
- Senin şekerini yedim.
- Except for carrots, there is nothing he won't eat.
- Havuç hariç, onun yemeyeceği hiçbir şey yok.
- Tell me what you eat, I will tell you who you are.
- Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeceğim.
- Tom told his son the story about a monster that ate children.
- Tom oğluna çocukları yiyen bir canavar hakkındaki hikayeyi anlattı.
- How much bread do you eat every day?
- Her gün ne kadar ekmek yersin?
- I wish I'd eaten more.
- Keşke daha fazla yemiş olsaydım.
- Jaguars are eating your brother.
- Jaguarlar erkek kardeşini yiyor.
- I've never eaten rabbit meat.
- Hiç tavşan eti yemedim.
- Let's eat sushi.
- Suşi yiyelim.
- What do you eat at the movies?
- Sinemada ne yersin?
- Pay close attention to what you eat.
- Ne yediğinize dikkat edin.
- Some birds eat seeds and fruits, others insects or worms.
- Bazı kuşlar tohumları ve meyveleri, diğerleri ise böcekleri veya solucanları yerler.
- Tom said he ate too much.
- Tom çok fazla yediğini söyledi.
- You may eat as much as you want.
- İstediğin kadar çok yiyebilirsin.
- Was it you who ate the last donut?
- Son tatlı çöreği yiyen sen miydin?
- I'm eating roasted peanuts.
- Kavrulmuş yer fıstığı yiyorum.
- What is he eating?
- O ne yiyor?
- Like our captain used to say, it's too late to escape when the sharks are eating your legs.
- Kaptanımızın söylediği gibi, köpek balıkları bacaklarınızı yiyorsa kaçmak için çok geçtir.
- You shouldn't eat to excess.
- Aşırı yememelisin.
- I don't like to eat garlic in the morning.
- Sabahları sarımsak yemeyi sevmiyorum.
- Why would anybody eat this stuff?
- Neden birileri bunları yesin ki?
- I used to eat a lot of junk food.
- Ben çok abur cubur yerdim.
- Tom told Mary he'd never eat any wild mushroom.
- Tom, Mary'ye asla yabani mantar yemeyeceğini söyledi.
- The Indians ate his heart.
- Yerliler onun kalbini yediler.
- Tom and Mary will eat together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yiyecek.
- Tom needs to be careful not eat too much.
- Tom'un çok fazla yememeye dikkat etmesi gerekiyor.
- I am eating a banana.
- Bir muz yiyorum.
- Don't let him eat it.
- Yemesine izin vermeyin.
- I was eating some strawberries.
- Biraz çilek yiyordum.
- I didn't eat the hamburger.
- Hamburgeri yemedim.
- I ate too much at the party last night.
- Dün gece partide çok fazla yedim.
- Tom is eating cookies, isn't he?
- Tom kurabiye yiyor, değil mi?
- Do you and your husband usually eat meals together?
- Siz ve kocanız genellikle birlikte yemek yer misiniz?
- I ate all the crackers.
- Bütün krakerleri yedim.
- Tom didn't even eat any cake.
- Tom kek bile yemedi.
- When you eat pancakes, how many do you usually eat?
- Krep yediğinde genellikle kaç tane yersin?
- Guess what I ate for dinner last night.
- Dün akşam yemekte ne yediğimi tahmin et.
- Sami never starts eating without reciting Basmala.
- Sami besmele çekmeden asla bir şey yemez.
- I was eating my kiwi.
- Kivimi yiyordum.
- We eat rice.
- Pilav yiyoruz.
- I don't eat Mexican food very often.
- Meksika yemekleri çok sık yemiyorum.
- Tom has never eaten horse meat carpaccio.
- Tom hiç at eti carpaccio yemedi.
- Tom ate alone.
- Tom yalnız başına yemek yedi.
- Aren't you going to eat that cupcake?
- O keki yemeyecek misin?
- Tom said Mary didn't eat broccoli.
- Tom, Mary'nin brokoli yemediğini söyledi.
- We already ate.
- Zaten yedik.
- They ate turkey on Thanksgiving Day.
- Şükran Günü'nde hindi yediler.
- I ate steak and salad.
- Biftek ve salata yedim.
- I ate scrambled eggs and sausage for breakfast.
- Ben kahvaltıda omlet ve sosis yedim.
- I've eaten too much today.
- Bugün çok fazla yedim.
- I am eating cereal.
- Mısır gevreği yiyorum.
- Eat more fruit.
- Daha fazla meyve yiyin.
- Maria forced Tom to eat.
- Maria Tom'u yemeye zorladı.
- May I eat another piece of cake?
- Bir parça daha kek yiyebilir miyim?
- Tom eats anything his wife puts in front of him.
- Tom karısının önüne koyduğu her şeyi yiyor.
- Tom didn't eat much.
- Tom fazla yemezdi.
- Tom invited Mary over to eat dinner.
- Tom, Mary'i yemeğe davet etti.
- I ate too much last night.
- Dün gece çok fazla yedim.
- We ate the meat.
- Eti yedik.
- Tom won't eat by himself, will he?
- Tom kendi başına yemeyecek, değil mi?
- Tom is eating a cake.
- Tom pasta yiyor.
- The man is eating beans.
- Adam fasulye yiyor.
- I don't feel like eating animal proteins today.
- Bugün canım hayvansal proteinler yemek istemiyor.
- I wish that I could've eaten more.
- Keşke daha fazla yiyebilseydim.
- Please don't force me to eat that.
- Lütfen onu yemem için beni zorlama.
- I think this is the best place to eat in town.
- Bence burası şehirde yemek yenebilecek en iyi yer.
- This berry is good to eat.
- Bu böğürtlen yemek için uygun.
- Do you feel like eating now?
- Şimdi yemek ister misin?
- How many eggs do you eat per day?
- Günde kaç tane yumurta yersin?
- Don't you wash your hands before eating?
- Yemekten önce ellerini yıkamıyor musun?
- Every human needs to eat and drink.
- Her insanın yemeye ve içmeye ihtiyacı vardır.
- Tom and Mary ate together.
- Tom ve Mary birlikte yemek yedi.
- Some people eat sushi with their hands.
- Bazı insanlar suşiyi elleriyle yerler.
- The dog didn't eat the meat.
- Köpek, eti yemedi.
- I ate potato chips.
- Patates cipsi yedim.
- I haven't finished eating.
- Yemeğimi bitirmedim.
- Tom wanted something else to eat.
- Tom yemek için başka bir şey istedi.
- If you're hungry, eat.
- Eğer açsan yemek ye.
- It's not cheap to eat here.
- Burada yemek ucuz değil.
- Do you think it's dangerous to eat genetically modified food?
- Genetiği değiştirilmiş gıda yemenin tehlikeli olduğunu düşünüyor musunuz?
- I've never eaten a live octopus.
- Hiç canlı ahtapot yemedim.
- Tom promised Mary he wouldn't eat her sandwich.
- Tom, Mary'ye onun sandviçini yemeyeceğine söz verdi.
- I can eat anything.
- Her şeyi yiyebilirim.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pirinç pilavı yedik.
- Tom told Mary that she should eat healthier food.
- Tom, Mary'e daha sağlıklı yiyecekler yemesi gerektiğini söyledi.
- I don't eat at home as often as I used to.
- Evde eskisi kadar sık yemiyorum.
- We ate pancakes with maple syrup.
- Biz akçaağaç şurubu ile krep yedik.
- What do we have to eat?
- Ne yememiz gerekiyor?
- Do you eat at home or do you eat out?
- Evde mi yiyorsun yoksa dışarıda mı yiyorsun?
- How often do you eat fruit?
- Ne sıklıkla meyve yersiniz?
- Was Tom really able to eat everything on his plate?
- Tom gerçekten tabağındaki her şeyi yiyebildi mi?
- Tom didn't eat as much as I thought he'd eat.
- Tom düşündüğüm kadar yemedi.
- It's been a while since I've eaten cottage cheese.
- Süzme peynir yemeyeli uzun zaman oldu.
- Are there dogs that eat raw fish?
- Çiğ balık yiyen köpekler var mı?
- Tom said he didn't have time to eat right now.
- Tom şu anda yemek yiyecek vakti olmadığını söyledi.
- Tom ate as soon as the food was put on the table.
- Tom yemek masaya konur konmaz yedi.
- The grapes are so sour that I can't eat them.
- Üzümler o kadar ekşi ki yiyemiyorum.
- Do you still eat oatmeal every day?
- Hâlâ her gün yulaf ezmesi yiyor musun?
- I didn't eat it, because I didn't see it.
- Onu yemedim çünkü görmedim.
- She died from eating only processed food.
- O sadece işlenmiş gıda yemekten öldü.
- Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
- Would you mind if I ate a piece of this pie?
- Bu pastadan bir parça yememin bir sakıncası var mı?
- Tom ate nothing.
- Tom hiçbir şey yemedi.
- Tom and I ate together in the school cafeteria.
- Tom ve ben okul kafeteryasında birlikte yedik.
- You've hardly eaten a thing.
- Neredeyse hiçbir şey yemedin.
- The doctor told me that I needed to eat more vegetables.
- Doktor bana daha fazla sebze yemem gerektiğini söyledi.
- I haven't eaten for a couple of days.
- Birkaç gündür bir şey yemedim.
- I think you've eaten enough.
- Sanırım yeterince yedin.
- I couldn't eat everything on my plate.
- Tabağımdaki her şeyi yiyemedim.
- I ate a gulab jamun.
- Gulab jamun yedim.
- Frogs eat insects.
- Kurbağalar böcek yerler.
- It's almost impossible to avoid eating genetically modified food.
- Genetiği değiştirilmiş yiyecekleri yemekten kaçınmak neredeyse imkansız.
- Laurie went to her favourite restaurant to eat.
- Laurie yemek için en sevdiği restorana gitti.
- How do you get your children to eat vegetables?
- Çocuklarınıza nasıl sebze yedirirsiniz?
- Many children don't like eating spinach.
- Birçok çocuk ıspanak yemekten hoşlanmaz.
- I'm afraid I've eaten too much.
- Korkarım, çok fazla yedim.
- I ate a fresh lemon for vitamin C.
- C vitamini için taze bir limon yedim.
- Those oysters I ate last night didn't agree with me.
- Dün gece yediğim istiridyeler bana iyi gelmedi.
- How much do you spend when you go out to eat?
- Yemek için dışarı çıktığınızda ne kadar harcarsınız?
- I ate some potato chips.
- Ben biraz patates cipsi yedim.
- Let my beloved come into his garden, and eat his pleasant fruits.
- Sevgilim bahçesine gelsin ve güzel meyvelerinden yesin.
- Tom eats a lot more than Mary.
- Tom, Mary'den çok daha fazla yiyor.
- Let me eat in peace, please.
- Huzur içinde yememe izin ver, lütfen.
- If you eat that much, you'll get fat.
- O kadar çok yersen şişmanlarsın.
- Aren't you going to eat anything?
- Hiçbir şey yemeyecek misin?
- Tom likes to eat turtles.
- Tom kaplumbağa yemeyi sever.
- Please eat it while it's still hot.
- Lütfen hala sıcakken yiyin.
- I ate fried rice and drank some beer.
- Kızarmış pilav yedim ve biraz bira içtim.
- These mosquitos are eating me alive!
- Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
- I couldn't eat another mouthful.
- Ben bir lokma daha yiyemedim.
- We often eat foods which are harmful to our health without knowing it.
- Çoğu zaman farkında olmadan sağlığımıza zararlı yiyecekler yiyoruz.
- I think Tom wants something to eat.
- Tom'un bir şeyler yemek istediğini düşünüyorum.
- Tom often eats Thai food.
- Tom genellikle Tay yemekleri yer.
- Tom seldom eats Italian food.
- Tom nadiren İtalyan yemeği yer.
- I really want to get something to eat.
- Gerçekten yemek için bir şeyler almak istiyorum.
- Is his aunt eating an apple or a banana?
- Onun teyzesi bir elma mı yoksa bir muz mu yiyor?
- Is that what's eating you?
- Seni yiyen bu mu?
- Do not eat hastily.
- Aceleyle yemeyin.
- Don't let Tom eat this.
- Tom'un bunu yemesine izin vermeyin.
- Tom continually eats cake.
- Tom sürekli kek yiyor.
- A dog does not eat a dog.
- Bir köpek bir köpeği yemez.
- When should we eat?
- Ne zaman yemeliyiz?
- I don't care where we eat.
- Nerede yediğimiz umurumda değil.
- What do you usually eat for breakfast?
- Genellikle kahvaltıda ne yersin?
- Tom refuses to eat his vegetables.
- Tom sebze yemeyi reddediyor.
- He'd prefer not to eat that.
- Onu yememeyi tercih ederdi.
- I ate caviar.
- Ben havyar yedim.
- You shouldn't eat fatty foods.
- Yağlı yiyecekler yememelisin.
- Pour me another cup of coffee and I'll eat another doughnut.
- Bana bir fincan daha kahve koy, ben de bir çörek daha yiyeyim.
- May I eat that cake?
- O keki yiyebilir miyim?
- We often eat fish raw.
- Balığı genellikle çiğ yeriz.
- It's been reported that some men had killed and eaten some animals that were in the local zoo.
- Bazı insanların yerel hayvanat bahçesindeki bazı hayvanları öldürdüğü ve yediği bildirildi.
- Tom ate in his car.
- Tom yemeği arabasında yedi.
- I love to eat french fries with fish.
- Ben balıklı patates kızartması yemeyi severim.
- What's wrong with eating dog meat?
- Köpek etini yemenin nesi yanlış?
- Eat whenever you want to.
- İstediğiniz zaman yiyin.
- Should we eat first?
- Önce biz yiyelim mi?
- He was eating a bologna sandwich.
- Sucuklu sandviç yiyordu.
- Lisa told me that she has eaten natto.
- Lisa bana natto yediğini söyledi.
- Let them eat if they want to.
- Eğer istiyorlarsa onlar yesinler.
- I am getting fat because I eat a lot of sweets.
- Şişmanlıyorum çünkü çok fazla tatlı yiyorum.
- You must eat what you are served.
- Sana sunulanı yemek zorundasın.
- I cannot eat milk chocolate.
- Sütlü çikolata yiyemem.
- I'm too tired to eat now.
- Şimdi yemek için çok yorgunum.
- Is his aunt eating an apple or a banana?
- Teyzesi elma mı yiyor yoksa muz mu?
- Tom definitely knew that he shouldn't have eaten that.
- Tom kesinlikle onu yememesi gerektiğini biliyordu.
- I'm glad I stopped eating that much.
- Ben o kadar çok yemeyi bıraktığım için memnunum.
- I don't eat dill pickles.
- Ben dereotu turşusu yemem.
- Tom said that he wished that he hadn't eaten so much.
- Tom keşke bu kadar çok yemeseydim dedi.
- She is eating now.
- Şimdi yiyor.
- Why isn't Tom eating with us?
- Tom neden bizimle yemiyor?
- That boy doesn't eat candies.
- Bu çocuk şeker yemiyor.
- Did you eat well?
- İyi yedin mi?
- Tom satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Tom açlığını, sandviç yiyerek giderdi.
- I always try to eat at home.
- Her zaman evde yemeye çalışırım.
- What Tom ate was delicious.
- Tom'un yediği çok lezzetliydi.
- Don't hesitate to tell me if there is anything you would like to eat.
- Yemek istediğiniz bir şey olursa bana söylemekten çekinmeyin.
- I think it's unhealthy to eat more than 20 oranges a day.
- Günde 20'den fazla portakal yemenin sağlıksız olduğunu düşünüyorum.
- I thought that you had already eaten.
- Çoktan yediğinizi sanıyordum.
- Make sure Tom doesn't eat any peanuts.
- Tom'un fıstık yemediğinden emin ol.
- Do you think it's dangerous to eat genetically modified food?
- Genetiği değiştirilmiş gıdaları yemenin tehlikeli olduğunu mu düşünüyorsun?
- Fadil cooked and ate Layla's flesh.
- Fadıl, Layla'nın etini pişirip yemiş.
- Eat everything.
- Her şeyi yiyin.
- As soon as he finished eating, he began to walk again.
- Yemeğini bitirir bitirmez tekrar yürümeye başladı.
- Tom just couldn't stop himself from eating the whole bag of potato chips.
- Tom bütün patates cipsi paketini yemekten kendini alamadı.
- I can't eat any more.
- Daha fazla yiyemem.
- I cannot eat peanuts because I am allergic to them.
- Alerjim olduğu için yer fıstığı yiyemem.
- Tom eats more fish in a week than I eat in a year.
- Tom bir haftada benim bir yılda yediğimden daha çok balık yiyor.
- Tom hasn't yet finished eating breakfast.
- Tom henüz kahvaltı yemeyi bitirmedi.
- It is bad manners to eat with a knife.
- Bıçakla yemek kabalıktır.
- Don't eat anything else.
- Başka bir şey yemeyin.
- I eat and read at the same time.
- Aynı anda hem yiyip hem okuyorum.
- I wish I had the will power to stop eating junk food.
- Keşke abur cubur yemeyi bırakacak iradem olsaydı.
- I ate too much at the party last night.
- Dün geceki partide çok fazla yedim.
- My father didn't eat much fruit.
- Babam çok meyve yemedi.
- It's almost impossible to avoid eating genetically modified food.
- Genetiği değiştirilmiş gıda yemekten kaçınmak neredeyse imkansız.
- Some people think that eating grapefruit with every meal will help you lose weight.
- Bazı insanlar her öğünde greyfurt yemenin kilo vermeye yardımcı olacağını düşünüyor.
- Please eat only soft foods.
- Lütfen sadece yumuşak yiyecekler yiyin.
- Why can't you just eat in peace?
- Neden huzur içinde yiyemiyorsun?
- Don't hesitate to tell me if there is anything you would like to eat.
- Eğer yemek istediğin bir şey varsa bana söylemeye çekinme.
- I used to go home to eat back then.
- O zamanlar yemek için eve giderdim.
- Tom has already told Mary what he can't eat.
- Tom, Mary'ye ne yiyemeyeceğini çoktan söyledi.
- She eats nothing but vegetables.
- Sebzeden başka bir şey yemiyor.
- It's too cold to eat now.
- Şimdi yemek için çok soğuk.
- Tom is very particular about what he eats.
- Tom ne yediği konusunda çok titizdir.
- Eating slowly will help you feel more full.
- Yavaş yavaş yemek kendinizi daha tok hissetmenize yardımcı olacaktır.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- The eggs I ate this morning both had two yolks.
- Bu sabah yediğim yumurtaların her ikisinin de iki sarısı vardı.
- He likes to eat salad with meat.
- Etli salata yemeyi sever.
- I can't eat all of this.
- Bunun hepsini yiyemem.
- Eat an almond every day.
- Her gün bir badem yiyin.
- I can eat whatever I want.
- Ben ne istersem yiyebilirim.
- Tom ate in silence.
- Tom sessizce yemek yedi.
- We ate your food.
- Yemeğinizi biz yedik.
- All I ate was bananas.
- Tek yediğim muzdu.
- It took us a long time to decide where to eat.
- Nerede yemek yiyeceğimize karar vermek uzun zamanımızı aldı.
- Let's go eat at that restaurant another day.
- O restoranda başka bir gün yiyelim.
- I ate a donut.
- Bir çörek yedim.
- Can I eat this orange?
- Bu portakalı yiyebilir miyim?
- Tom advised Mary not to eat anything that John cooked.
- Tom, Mary'ye John'ın pişirdiği hiçbir şeyi yememesini tavsiye etti.
- The girls are eating their sandwiches.
- Kızlar sandviçlerini yiyor.
- Tom ate by himself.
- Tom kendi başına yemek yedi.
- The doctor told Tom that he should eat a lot of vegetables.
- Doktor Tom'a bol bol sebze yemesi gerektiğini söyledi.
- The poor man eats when he can, but the rich man eats when he wants.
- Fakir adam yiyebildiği zaman yer, ama zengin adam istediği zaman yer.
- Tom didn't eat any of the cookies that Mary baked for him.
- Tom, Mary'nin pişirdiği kurabiyelerin hiçbirini yemedi.
- I ate the sandwich Tom made for me.
- Tom'un benim için yaptığı sandviçi yedim.
- Tom doesn't eat as much as Mari.
- Tom, Mari kadar fazla yemez.
- Tom didn't eat all of ice cream.
- Tom dondurmanın hepsini yemedi.
- Did you really eat everything?
- Gerçekten her şeyi yedin mi?
- Tom ate too much during the holidays.
- Tom tatil günleri sırasında çok fazla yemek yedi.
- I'm eating a yogurt.
- Yoğurt yiyorum.
- I began to eat.
- Yemeye başladım.
- I can't eat all that by myself.
- Hepsini tek başıma yiyemem.
- I don't know how you can eat that.
- Bunu nasıl yiyebiliyorsun bilmiyorum.
- I'm eating a yogurt for children.
- Çocuklar için yoğurt yiyorum.
- It's safe to eat the fish.
- Balığı yemek güvenli.
- The more you eat, the fatter you'll get.
- Ne kadar çok yerseniz, o kadar şişmanlarsınız.
- Modern cats don't eat mice.
- Modern kediler fare yemezler.
- He prefers to eat pasta with ketchup.
- Makarnayı ketçapla yemeyi tercih ediyor.
- You didn't need to eat quickly.
- Çabuk yemene gerek yoktu.
- What she ate almost killed her.
- Yediği şeyler az kalsın onu öldürecekti.
- Tom told Mary not to eat too much.
- Tom Mary'ye çok fazla yememesini söyledi.
- How much candy did you eat?
- Sen ne kadar şeker yedin?
- I wish I had eaten something else.
- Keşke başka bir şey yeseydim.
- You may eat as much as you want to.
- İstediğin kadar yiyebilirsin.
- Tom used to eat a lot of junk food.
- Tom çok abur cubur yerdi.
- The only flavor ice cream that Tom eats is vanilla.
- Tom'un yediği tek çeşnili dondurma vanilyadır.
- Tom doesn't eat meat or eggs.
- Tom et ya da yumurta yemez.
- Tom didn't want any more to eat.
- Tom daha fazla yemek istemedi.
- The dentist does not want you to eat any sweets.
- Dişçi şeker yemeni istemiyor.
- We ate some Swedish meatballs with gravy, potatoes, and lingonberry jam.
- Biz biraz soslu, patatesli ve kırmızı yaban mersinli reçelli İsveç köfteleri yedik.
- I like eating fruit for breakfast.
- Kahvaltı için meyve yemeyi severim.
- If you aren't careful about what you eat, you'll put back on all the weight that you spent so much time losing.
- Yediklerinize dikkat etmezseniz, o kadar zaman harcayıp verdiğiniz kiloları geri alırsınız.
- They ate marshmallows.
- Marşmelov yediler.
- Tom ate plain and simple food.
- Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
- Tom is eating something.
- Tom bir şey yiyor.
- Tom didn't eat dill pickles.
- Tom dereotlu salatalık turşusu yemedi.
- I'm getting used to eating alone.
- Yalnız yemeye alışıyorum.
- Why aren't you eating anything?
- Neden bir şey yemiyorsun?
- Mary said she hopes Tom won't eat the last apple.
- Mary, Tom'un son elmayı yememesini umduğunu söyledi.
- I am eating a cucumber.
- Ben bir salatalık yiyorum.
- You've hardly eaten a thing.
- Sen neredeyse bir şey yemedin.
- You shouldn't eat anything spicy.
- Baharatlı bir şey yememelisin.
- I think Tom should eat more.
- Sanırım Tom daha fazla yemeli.
- I ate durian for the first time.
- İlk defa duren yedim.
- If Tom hadn't eaten the mushrooms he found in the woods, he'd be alive now.
- Tom ormanda bulduğu mantarları yemeseydi şimdi hayatta olurdu.
- Not only did I eat pilaf, but I also ate kebabs.
- Sadece pilav değil, kebap da yedim.
- We no longer go to eat at the Indian restaurant.
- Artık Hint restoranına yemeğe gitmiyoruz.
- How many eggs do you eat per day?
- Günde kaç yumurta yiyorsunuz?
- Why aren't you eating your vegetables?
- Neden sebzelerini yemiyorsun?
- What time did Tom eat?
- Tom ne zaman yemek yedi?
- Do you mind if I eat here with you?
- Burada seninle yememin bir sakıncası var mı?
- I'd like to eat spaghetti.
- Spagetti yemek istiyorum.
- Do you eat well?
- İyi yiyor musun?
- We eat little meat and lots of vegetables.
- Az et ve bir sürü sebze yiyoruz.
- This is the strangest thing I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğin en tuhaf şey.
- How do you eat this?
- Bunu nasıl yiyorsunuz?
- We ate some apples.
- Biraz elma yedik.
- Tom only eats kosher food.
- Tom sadece koşer yemek yer.
- They eat sunflower seeds while playing cards.
- Onlar kart oynarken ayçiçeği çekirdeği yiyorlar.
- Tom may eat wherever he wants to.
- Tom nerede isterse yiyebilir.
- Tom was sitting on a bench eating something that looked like an apple.
- Tom elmaya benzer bir şey yerken bankta oturuyordu.
- My father doesn't eat fruit that much.
- Babam o kadar meyve yemez.
- Why didn't you eat your chocolate?
- Neden çikolatanı yemedin?
- You are not going to eat this apple, it is rotten!
- Bu elmayı yemeyeceksin, çürük!
- I like pinto beans, but I don't eat them very often.
- Barbunya severim ama çok sık yemem.
- Aren't you going to eat your roll?
- Dürümünü yemeyecek misin?
- Which did you eat, fish or meat?
- Hangisini yedin, balık mı yoksa et mi?
- What snacks do you enjoy eating?
- Hangi atıştırmalıkları yemekten hoşlanırsın?
- She prefers to eat pasta with ketchup.
- Makarnayı ketçapla yemeyi tercih eder.
- I was hungry, so I ate.
- Acıkmıştım, o yüzden yedim.
- How much cake did you eat?
- Ne kadar pasta yedin?
- May I eat a little of it?
- Bunun birazını yiyebilir miyim?
- They ate heartily.
- Doyasıya yediler.
- What will you eat tonight?
- Bu akşam ne yiyeceksin?
- The French like to eat snails.
- Fransızlar salyangoz yemeyi sever.
- Tom ate a TV dinner.
- Tom televizyonda yemek yedi.
- The cake I made was not eaten by you, it was eaten by your sister.
- Yaptığım pastayı sen yemedin, kız kardeşin yedi.
- Let them eat if they want to.
- İstiyorlarsa bırak yesinler.
- I wish I hadn't eaten that.
- Keşke bunu yemeseydim.
- Would you mind if I ate a piece of this pie?
- Bu turtadan bir parça yiyebilir miyim?
- We haven't had anything to eat for almost three days.
- Biz neredeyse üç gündür hiçbir şey yemedik.
- How did Tom talk Mary into eating that?
- Tom, Mary'yi bunu yemeye nasıl ikna etti?
- Tom doesn't eat much.
- Tom çok yemez.
- I ate until I was satisfied.
- Tatmin oluncaya kadar yedim.
- Eat when you are hungry.
- Acıktığınızda yiyin.
- Tom told me he can't eat peanuts.
- Tom bana yer fıstığı yiyemediğini söyledi.
- Tom didn't want Mary to eat so much candy.
- Tom, Mary'nin bu kadar çok şeker yemesini istemedi.
- What is the strangest thing you've ever eaten?
- Şimdiye kadar yediğiniz en garip şey nedir?
- Tom might not eat this kind of cheese.
- Tom bu tür peynirleri yemeyebilir.
- I ate too much today.
- Ben bugün çok fazla yedim.
- I don't eat margarine.
- Margarin yemem.
- We won't be able to eat all this.
- Bunların hepsini yiyemeyeceğiz.
- Tom used to eat a lot of meat.
- Tom çok et yerdi.
- Are you still eating?
- Hala yiyor musun?
- They ate and they drank.
- Onlar yediler ve içtiler.
- You probably shouldn't eat that.
- Muhtemelen onu yememelisin.
- Tell me what you eat, and I will tell you what you are.
- Bana ne yediğini söyle ve sana ne olduğunu söyleyeceğim.
- I haven't eaten anything all day, but I don't feel hungry.
- Bütün gün hiçbir şey yemedim ama aç hissetmiyorum.
- It looks like the dog wants something to eat.
- Görünüşe göre köpek bir şeyler yemek istiyor.
- You eat potato chips.
- Sen patates cipsi yiyorsun.
- How should I eat this?
- Bunu nasıl yemeliyim?
- I wonder what Tom ate for his Christmas dinner.
- Noel yemeğinde Tom'un ne yediğini merak ediyorum.
- I expect that Tom will eat before he comes.
- Gelmeden önce Tom'un yemek yiyeceğini umuyorum.
- Aren't you sick of eating fast food?
- Fast food yemekten bıkmadın mı?
- Eat the bread!
- Ekmek yiyin!
- I haven't eaten dairy products for a while.
- Bir süredir süt ürünleri yemedim.
- He ate twice the amount that you ate.
- Senin yediğin miktarın iki katını yedi.
- I won't eat this.
- Bunu yemeyeceğim.
- Why aren't you eating that?
- Neden onu yemiyorsun?
- I didn't eat anything yesterday.
- Dün hiçbir şey yemedim.
- How do I eat without a spoon?
- Kaşıksız nasıl yemek yiyeceğim?
- Tom said he needed to eat healthier food.
- Tom daha sağlıklı yiyecekler yemeye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom and I weren't the ones who ate all the ice cream.
- Bütün dondurmayı Tom ve ben yemedik.
- They eat a lot of rice in Japan.
- Onlar Japonya'da çok pilav yerler.
- Was it Tom who ate my sandwich?
- Sandviçimi yiyen Tom muydu?
- I'm pretty sure Tom won't eat that.
- Tom'un onu yemeyeceğinden eminim.
- Tom is the one who made Mary eat a frog.
- Mary'ye kurbağa yediren kişi Tom'dur.
- Didn't I tell you no eating in the car?
- Sana arabada yemek yok demedim mi?
- Are you sure it's safe to eat this?
- Bunu yemenin güvenli olduğundan emin misiniz?
- You should eat some vegetables rich in vitamins.
- Vitamin açısından zengin bazı sebzeler yemelisin.
- What did you eat yesterday?
- Dün ne yedin?
- I usually don't eat just one banana for breakfast.
- Genelde kahvaltıda sadece bir muz yemem.
- I don't like eating alone.
- Yalnız yemekten hoşlanmam.
- I like eating durian.
- Durian yemeyi seviyorum.
- What do you eat on Christmas Day?
- Noel gününde ne yersiniz?
- Lobster tomalley can be toxic and it's best not to eat it.
- İstakoz ciğeri toksik olabilir, onu yememek en iyisidir.
- I've decided to make something for us to eat.
- Yememiz için bir şey yapmaya karar verdim.
- My father didn't eat much fruit.
- Babam fazla meyve yemezdi.
- Tom might eat this, but I doubt it.
- Tom bunu yiyebilir, ama bundan şüpheliyim.
- I've heard that people can eat cat food without any harmful effects.
- Ben insanların herhangi bir zararlı etkisi olmadan kedi maması yiyebildiklerini duydum.
- I couldn't eat everything on my plate.
- Tabağımdaki her şeyi yiyemem.
- Why don't you eat some vegetables?
- Neden biraz sebze yemiyorsun?
- I don't allow my children to eat junk food.
- Çocuklarımın abur cubur yemesine izin vermiyorum.
- What would you like to eat?
- Ne yemek istersiniz?
- I used to eat three eggs a day.
- Eskiden günde üç yumurta yerdim.
- Tom rarely eats at home.
- Tom nadiren evde yemek yer.
- Tom doesn't like to eat onions.
- Tom soğan yemekten hoşlanmaz.
- Tom rarely eats with his family.
- Tom nadiren ailesiyle birlikte yemek yer.
- Tom eats anything Mary puts in front of him.
- Tom, Mary'nin önüne koyduğu her şeyi yiyor.
- You should always wash your hands before eating.
- Yemekten önce her zaman ellerini yıkamalısın.
- The poor peasants ate potatoes.
- Yoksul köylüler patates yediler.
- I don't eat cucumbers without peeling them.
- Salatalığı soymadan yemem.
- I ate pohe for breakfast.
- Kahvaltıda pohe yedim.
- I am eating noodles.
- Erişte yiyorum.
- You will eat your bananas.
- Muzlarınızı yiyeceksiniz.
- I can't eat cheese.
- Ben peynir yiyemem.
- Be careful about what you eat.
- Ne yediğine dikkat et.
- I'm afraid that I've eaten too much.
- Korkarım ki çok fazla yedim.
- I wonder what Tom ate for breakfast.
- Tom'un kahvaltıda ne yediğini merak ediyorum.
- Tom refused to eat what his mother put on the table.
- Tom annesinin masaya koyduklarını yemeyi reddetti.
- I ate a lot of pizza.
- Bir sürü pizza yedim.
- Do you often eat dinner with your family?
- Sık sık ailenizle birlikte yemek yer misiniz?
- Tom hardly ate anything at all.
- Tom hemen hemen hiçbir şey yemedi.
- Can you eat raw oysters?
- Çiğ istiridye yiyebilir misin?
- Every man must eat and drink.
- Her insan yemeli ve içmelidir.
- He hasn't actually eaten caviar.
- Aslında havyar yemedi.
- You eat too much junk food.
- Çok fazla abur cubur yiyorsun.
- The fruit is still too sour to eat.
- Meyve, yemek için hâlâ çok ekşi.
- Do you eat eggs?
- Yumurta yiyor musun?
- I thought you didn't want anything to eat.
- Bir şey yemek istemediğini sanıyordum.
- You didn't eat the cake I made; your sister did.
- Yaptığım keki yemedin; kız kardeşin yedi.
- Tom is eating a banana.
- Tom muz yiyor.
- I ate way too much.
- Çok fazla yedim.
- I won't force you to eat that.
- Seni onu yemeye zorlamayacağım.
- Tom says he knows Mary can't eat chestnuts.
- Tom Mary'nin kestane yiyemediğini bildiğini söylüyor.
- Tom said he was hungry enough to eat anything.
- Tom bir şey yemek için yeterince aç olduğunu söyledi.
- I stop here to eat once or twice a week.
- Haftada bir ya da iki kez yemek için buraya uğrarım.
- I eat three times a day.
- Günde üç kez yemek yerim.
- Tom told me he ate way too much.
- Tom bana haddinden çok yediğini söyledi.
- I always wash my hands before I eat.
- Yemekten önce her zaman ellerimi yıkarım.
- I eat my meals at the hospital.
- Yemeklerimi hastanede yiyorum.
- I promised I wouldn't eat before Tom got home.
- Tom eve gelmeden yemeyeceğime söz verdim.
- Where do you think we should eat?
- Sence nerede yemeliyiz?
- Italians don't eat spaghetti with a spoon.
- İtalyanlar kaşıkla makarna yemezler.
- He hadn't eaten anything the whole day and was hungry.
- O bütün gün bir şey yememişti ve açtı.
- I don't like to eat onions.
- Soğan yemek hoşuma gitmiyor.
- I ate tandoori yesterday.
- Dün tanduri yedim.
- Tom didn't let Mary eat his dessert.
- Tom, Mary'nin onun tatlısını yemesine izin vermedi.
- I haven't eaten the soup and I won't.
- Çorbayı yemedim ve yemeyeceğim.
- Tom would've eaten more if he'd had time.
- Tom'un zamanı olsaydı daha çok yerdi.
- Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
- Tom makul fiyatlı yemek yiyecek bir yer arıyordu.
- Do you prefer eating out or eating at home?
- Dışarıda mı yoksa evde mi yemeyi tercih edersin?
- I like eating.
- Yemeyi severim.
- If Tom ate more vegetables, he'd probably be healthier.
- Tom daha fazla sebze yerse, muhtemelen daha sağlıklı olur.
- Hurry up and finish eating.
- Çabul ol ve yemeği bitir.
- It was not you who ate the cake I made, it was your sister.
- Yaptığım pastayı yiyen sen değildin, kız kardeşindi.
- I ate one and then I ate the other.
- Birini yedim ve sonra diğerini yedim.
- Does Tom know you can't eat nuts?
- Tom senin fındık yiyemediğini biliyor mu?
- He likes to eat salad with meat.
- O, etli salata yemekten hoşlanır.
- I ate everything on the plate.
- Tabaktaki her şeyi yedim.
- Tom hadn't eaten all day and was very hungry.
- Tom bütün gün bir şey yememişti ve çok açtı.
- Caribou eat almost only lichen during the winter.
- Ren geyikleri kış boyunca neredeyse sadece liken yerler.
- Do you eat at home or eat out?
- Evde mi yoksa dışarıda mı yersiniz?
- I'm so hungry, I ate it.
- Çok acıktım, yedim.
- Tom was surprised by how much Mary ate.
- Tom, Mary'nin ne kadar çok yediğine şaşırdı.
- How do you eat this?
- Bunu nasıl yiyorsun?
- Tom told me Mary didn't eat breakfast.
- Tom bana Mary'nin kahvaltı yemediğini söyledi.
- I think you've eaten enough.
- Bence yeterince yedin.
- I don't see how you can eat that stuff.
- O şeyi nasıl yiyebildiğini anlamıyorum.
- What did you eat?
- Sen ne yedin?
- Tom and Mary ate popcorn while watching the movie.
- Tom ve Mary film izlerken patlamış mısır yediler.
- It eats people.
- İnsanları yiyor.
- What did you eat when you were in Australia?
- Avustralya'da iken ne yedin?
- I ate biryani yesterday.
- Dün biryani yedim.
- They could afford to eat in the restaurant.
- Restoranda yemek yiyecek paraları vardı.
- What's Tom eating now?
- Tom şimdi ne yiyor?
- Tom said he was looking for a place to eat.
- Tom yemek yiyecek bir yer aradığını söyledi.
- You promised me that you would make something for us to eat.
- Bize yemek için bir şeyler yapacağına söz vermiştin.
- I've already eaten.
- Ben çoktan yedim.
- Tom doesn't eat as much as Mary does.
- Tom Mary kadar çok yemez.
- Tom and I ate together.
- Tom ve ben birlikte yedik.
- He hadn't eaten anything the whole day and was hungry.
- Bütün gün hiçbir şey yememişti ve çok acıkmıştı.
- Don't injure your stomach by eating too much.
- Çok fazla yiyerek midenize zarar vermeyin.
- Who did Tom say ate his sandwich?
- Tom sandviçini kimin yediğini söyledi?
- Tom began to eat his sandwich.
- Tom sandvicini yemeye başladı.
- Did your family eat dinner together last night?
- Dün gece aileniz birlikte yemek yedi mi?
- What are some foods you usually eat with your children?
- Genellikle çocuklarınızla birlikte yediğiniz yiyecekler nelerdir?
- I'm glad I didn't eat the cake that Tom baked.
- Tom'un pişirdiği pastayı yemediğim için memnunum.
- I went ahead and ate your dinner since you weren't here.
- Sen burada olmadığın için yemeğini ben yedim.
- I don't eat meat or eggs.
- Et ya da yumurta yemiyorum.
- I didn't eat very much.
- Çok fazla yemedim.
- Tom will eat onions if they've been cooked, but he doesn't eat raw onions.
- Tom pişirilmiş soğan yer ama çiğ soğan yemez.
- Do you and Tom often eat lunch together?
- Sen ve Tom sık sık birlikte yemek yer misiniz?
- What do you eat for breakfast?
- Kahvaltıda ne yersin?
- Why would anybody eat this stuff?
- Bunu kim niye yesin ki?
- Tom's family rarely eat together.
- Tom'un ailesi nadiren birlikte yemek yer.
- Did you eat all the bread?
- Ekmeğin hepsini yedin mi?
- What do the prisoners eat?
- Mahkumlar ne yerler?
- My father bathes before eating.
- Babam yemekten önce banyo yapar.
- Let's eat grandma!
- Hadi yiyelim büyükanne!
- Am I supposed to eat this?
- Bunu yemem gerekiyor mu?
- Tom says he eats nothing but fruits and vegetables.
- Tom meyve ve sebzeden başka bir şey yemediğini söylüyor.
- We just ate sushi and drank beer.
- Sadece suşi yedik ve bira içtik.
- I haven't eaten vegetables for a month.
- Bir aydır sebze yemedim.
- I've reduced the amount of meat I eat.
- Yediğim et miktarını azalttım.
- They eat raw meat.
- Çiğ et yiyorlar.
- I would like to eat sushi.
- Suşi yemek istiyorum.
- I'm not eating that.
- Ben onu yemiyorum.
- Tom told Mary what he couldn't eat.
- Tom Mary'ye ne yiyemediğini söyledi.
- Tom told Mary to quit eating so much junk food.
- Tom, Mary'ye bu kadar abur cubur yemeyi bırakmasını söyledi.
- I ate a hamburger.
- Bir hamburger yedim.
- Now Tom is eating cake.
- Şimdi Tom pasta yiyor.
- She already ate.
- O zaten yemek yedi.
- I eat fruits because I am hungry.
- Aç olduğum için meyve yiyorum.
- I'm eating fruits because I'm hungry.
- Aç olduğum için meyve yiyorum.
- I'd better not eat that.
- Onu yemesem iyi olur.
- It's hard to eat just one strawberry.
- Sadece bir çilek yemek zor.
- I would eat coconut cake every day if I could.
- Yapabilseydim her gün hindistan cevizli kek yerdim.
- We eat here.
- Biz burada yeriz.
- Tom didn't know Mary had eaten the whole cake by herself.
- Tom, Mary'nin bütün pastayı kendi başına yediğini bilmiyordu.
- I didn't have enough time to eat everything that was served.
- Servis edilen her şeyi yemek için yeterli zamanım olmadı.
- If you want to avoid cholesterol, eat lean meat with no fat.
- Kolesterolden kaçınmak istiyorsanız, yağsız et yiyin.
- Do you eat rice every day?
- Her gün pilav yiyor musun?
- I don't think this food is fit to eat.
- Bu gıdanın yemek için uygun olduğunu düşünmüyorum.
- This is the worst hamburger I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en kötü hamburger.
- It would be good to eat it while it's hot.
- Sıcakken yemek iyi olur.
- What do you usually eat with red wine?
- Genellikle kırmızı şarap ile ne yersin?
- After he had eaten it, he got sick.
- Onu yedikten sonra hasta oldu.
- I didn't eat everything that she served me.
- Onun bana servis ettiği her şeyi yemedim.
- It is abnormal to eat so much.
- Çok yemek anormaldir.
- Aren't you going to eat with us tonight?
- Bu gece bizimle yemeyecek misin?
- Tom didn't eat anything until he got home.
- Tom eve gelene kadar hiçbir şey yemedi.
- If there's no bread, just eat the cake.
- Ekmek yoksa, sadece pasta yiyin.
- Yesterday I ate too much and now I feel sick.
- Dün çok fazla yedim ve şimdi midem bulanıyor.
- We eat butter on bread.
- Tereyağını ekmeğe sürüp yiyoruz.
- Tom and I ate lunch outside.
- Tom ve ben öğle yemeğini dışarıda yedik.
- My doctor recommended that I eat more vegetables.
- Doktorum daha çok sebze yememi tavsiye etti.
- Tom eats a lot of chocolate.
- Tom çok fazla çikolata yiyor.
- I haven't eaten in four days.
- Dört gündür bir şey yemedim.
- Even though there were many cookies on the dish, I only ate three.
- Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.
- Tom can eat pretty much anything.
- Tom oldukça çok şey yiyebilir.
- It is possible that we will not be able to eat tuna in the future.
- Gelecekte ton balığı yiyemeyecek olmamız mümkün.
- Eating and drinking makes the doctor rich.
- Yemek ve içmek doktoru zengin yapar.
- He is used to eating in a rush.
- O, aceleyle yemeğe alışkındır.
- Did Tom tell Mary why he ate her sandwich?
- Tom, Mary'ye sandviçini neden yediğini söyledi mi?
- He was hospitalized after eating only fruit for one month.
- Bir ay boyunca sadece meyve yedikten sonra hastaneye kaldırıldı.
- Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold.
- Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan önce şimdi yiyelim.
- I will not eat brains.
- Ben beyin yemeyeceğim.
- I ate a papad.
- Papad yedim.
- I don't eat the apple core.
- Ben elma çekirdeği yemem.
- I've never eaten caviar.
- Hiç havyar yemedim.
- Tom isn't picky about what he eats.
- Tom ne yediği hakkında seçici değil.
- Join us to eat.
- Yemek için bize katıl.
- You should always try to eat healthy food.
- Her zaman sağlıklı yiyecek yemeye çalışmalısın.
- Tom said Mary should eat more fruit.
- Tom, Mary'nin daha fazla meyve yemesi gerektiğini söyledi.
- This is the best cake that I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en güzel pasta.
- Tom may eat as much as he wants.
- Tom istediği kadar yiyebilir.
- When was the last time you ate shrimp?
- En son ne zaman karides yedin?
- My two-year-old won't eat some of the healthy food I've been trying to feed him.
- İki yaşındaki çocuğum ona yedirmeye çalıştığım sağlıklı yiyeceklerden bazılarını yemiyor.
- I can never make my son to eat any vegetables.
- Oğluma hiç sebze yediremiyorum.
- Eat your dinner before it gets cold.
- Yemeğinizi soğumadan yiyin.
- Tom says Mary hardly ever eats raisins.
- Tom, Mary'nin neredeyse hiç kuru üzüm yemediğini söylüyor.
- Tom, I think you should eat more.
- Tom, bence sen daha fazla yemelisin.
- How much chocolate did you eat?
- Ne kadar çikolata yedin?
- Tom is eating cake, isn't he?
- Tom pasta yiyor, değil mi?
- If you eat all of that dessert, you'll be like a nuclear plant at night in bed.
- O tatlının hepsini yersen, gece yatarken nükleer santral gibi olursun.
- What else would you like to eat?
- Başka ne yemek istersin?
- Who would eat something like this?
- Böyle bir şeyi kim yerdi?
- Tom can't eat peanuts.
- Tom yer fıstığı yiyemez.
- I like to eat a date with almonds.
- Bademli hurma yemeyi severim.
- I couldn't prevent Tom from eating all the cookies.
- Tom'un bütün kurabiyeleri yemesine engel olamadım.
- What kind of fish do you like to eat?
- Ne tür balık yemeyi seversin?
- I'm tired of eating fast food.
- Fast food yemekten bıktım.
- Here they eat everything with bread.
- Burada her şeyi ekmekle yerler.
- How much rice do you eat a week?
- Bir haftada ne kadar pirinç pilavı yersin?
- I don't eat oysters.
- Ben istiridye yemem.
- Tom and Mary are watching TV and eating potato chips.
- Tom ve Mary televizyon izliyor ve patates cipsi yiyorlar.
- Tom washed the apple before he ate it.
- Tom elmayı yemeden önce yıkadı.
- I have to buy gluten-free pasta because my friend is coming over to eat.
- Glutensiz makarna almalıyım çünkü arkadaşım yemeğe gelecek.
- We ate until we were full.
- Doyuncaya kadar yedik.
- You should eat vegetables.
- Sebze yemelisin.
- They are eating sandwiches.
- Onlar sandviç yiyorlar.
- Tom won't eat.
- Tom yemeyecek.
- What did you eat in the morning?
- Sabah ne yedin?
- Tom doesn't eat apples.
- Tom elma yemez.
- Tom doesn't eat dark meat.
- Tom koyu et yemez.
- I think it necessary for you to eat more.
- Bence daha fazla yemelisin.
- Tom is eating oysters.
- Tom istiridye yiyor.
- What did you eat in the afternoon?
- Öğleden sonra ne yedin?
- I eat with my hands.
- Ben ellerimle yemek yerim.
- Tom doesn't have to eat this if he doesn't want to.
- Tom istemezse bunu yemek zorunda değil.
- I ate a box of chocolates.
- Bir kutu çikolata yedim.
- This is the best tasting pear I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en lezzetli armut.
- Do you eat bread every day?
- Her gün ekmek yiyor musun?
- When I was a child, my mother made me eat everything on my plate.
- Ben bir çocukken, annem bana tabağımdaki her şeyi yedirirdi.
- I'm sick of eating fish.
- Balık yemekten usandım.
- I'm sick of eating fish.
- Balık yemekten bıktım.
- Eat bread and drink water.
- Ekmek yiyip su iç.
- I hope you washed that apple before you started eating it.
- Umarım o elmayı yemeden önce yıkamışsındır.
- Tom eats hotdogs every chance he gets.
- Tom bulduğu her fırsatta sosisli sandviç yiyor.
- I eat alone.
- Yalnız yemek yerim.
- Do you eat a lot of fish?
- Çok balık yiyor musun?
- I ate a fly by mistake.
- Ben yanlışlıkla bir sinek yedim.
- I eat rice almost every day.
- Neredeyse her gün pirinç pilavı yiyorum.
- I'd like to wash up before we eat.
- Biz yemeden önce elimi yüzümü yıkamak istiyorum.
- I ate five avocados.
- Beş tane avokado yedim.
- I was just about to eat.
- Ben de tam yemek üzereydim.
- It is best to avoid eating high cholesterol foods.
- En iyisi yüksek kolesterollü yiyecekler yemekten kaçınmaktır.
- I'd like to eat an open-face sandwich.
- Açık bir sandviç yemek istiyorum.
- Tom and I eat together.
- Tom ve ben birlikte yiyoruz.
- Would you like to eat some fried potatoes?
- Biraz kızarmış patates yemek ister misiniz?
- Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Aren't you going to eat your vegetables?
- Sebzelerini yemeyecek misin?
- I like eating fruit for breakfast.
- Kahvaltıda meyve yemeyi severim.
- What are some foods you usually eat with a spoon?
- Genellikle kaşıkla yediğiniz bazı yiyecekler nelerdir?
- Tom can eat as much as he wants.
- Tom istediği kadar yiyebilir.
- After Tom's dog ate a candy bar, Tom used his smartphone to calculate the level of chocolate poisoning.
- Tom'un köpeği bir çikolata yedikten sonra, Tom çikolata zehirlenmesinin seviyesini hesaplamak için akıllı telefonunu kullandı.
- It's OK not to eat it.
- Onu yemek zorunda değilsin.
- I can't believe you're eating what the doctor told you not to eat.
- Doktorun yememeni söylediği şeyi yediğine inanamıyorum.
- Tom told Mary to eat everything on her plate.
- Tom, Mary'ye tabağındaki her şeyi yemesini söyledi.
- All Tom ate was one slice of bread.
- Tom'un tek yediği bir dilimcik ekmekti.
- How much cake did you eat?
- Ne kadar kek yedin?
- Where should we eat tonight?
- Bu akşam nerede yiyelim?
- French people eat frogs and are rude!
- Fransızlar kurbağa yerler ve kabadırlar!
- Tom should tell Mary not to eat those berries.
- Tom, Mary'ye o meyveleri yememesini söylemeli.
- He ate one bite, and then another.
- Bir lokma yerdi, sonra bir tane daha.
- Brush your teeth after eating.
- Yemekten sonra dişlerini fırçala.
- Tom doesn't allow Mary to eat candy.
- Tom, Mary'nin şeker yemesine izin vermiyor.
- Does she eat the apple?
- Elmayı yiyor mu?
- Eating yogurt with a fork is somewhat difficult.
- Çatalla yoğurt yemek biraz zor.
- I must eat slowly.
- Yavaşça yemeliyim.
- He can eat an entire lemon without wincing.
- Çekinmeden bütün bir limonu yiyebilir.
- You never should've eaten at that restaurant.
- O lokantada asla yememeliydin.
- They don't eat as much rice in Japan as they used to.
- Japonya'da eskiden yedikleri kadar çok pirinç yemiyorlar.
- The only fish Tom likes to eat is salmon.
- Tom'un yemeyi sevdiği tek balık somondur.
- We haven't eaten yet.
- Henüz bir şey yemedik.
- I had never eaten sushi before.
- Daha önce hiç suşi yemedim.
- Tom is the one who made Mary eat a frog.
- Tom, Mary'ye kurbağa yediren kişidir.
- Not being able to eat sweets is an extremely painful thing.
- Tatlı yiyememek son derece acı verici bir şeydir.
- This is the best tasting pear I've ever eaten.
- Bu yediğim en lezzetli armut.
- I love eating bread.
- Ekmek yemeyi seviyorum.
- Tom doesn't eat fruit.
- Tom meyve yemez.
- If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
- Eğer zayıflamak istiyorsan, ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
- I can't eat this.
- Bunu yiyemem.
- Does Tom want something to eat?
- Tom bir şeyler yemek ister mi?
- When do you plan to eat?
- Ne zaman yemeyi planlıyorsun?
- I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.
- Memleketim Bolu'da patatesli köy ekmeği yedim.
- The sweets I ate were delicious!
- Yediğim tatlılar çok lezizdi!
- Is this safe to eat?
- Bu, yemek için güvenli midir.
- That boy doesn't eat candies.
- O oğlan şeker yemiyor.
- Tom likes eating popcorn.
- Tom patlamış mısır yemeyi seviyor.
- Who's eating now?
- Şimdi kim yiyor?
- You didn't need to eat so quickly.
- Bu kadar çabuk yemene gerek yoktu.
- I can eat insects.
- Böcek yiyebilirim.
- He's eating pork chops.
- O, domuz pirzolası yiyor.
- The only thing he eats is candy.
- Yediği tek şey şeker.
- Tom was surprised by how much Mary ate.
- Tom, Mary'nin bu kadar çok yemesine şaşırmıştı.
- Let's eat in this evening.
- Bu akşam içeride yiyelim.
- Will you be eating and drinking all night?
- Bütün gece yiyip içecek misin?
- Tom used to eat a lot of meat.
- Tom eskiden çok et yerdi.
- You will eat my pears.
- Armutlarımı yersin.
- We usually eat together at the table.
- Genellikle masada birlikte yeriz.
- Tom told us he couldn't eat peanuts.
- Tom bize yer fıstığı yiyemediğini söyledi.
- I just ate sushi and drank beer.
- Daha yeni suşi yiyip bira içtim.
- I ate a quarter of a cake.
- Ben kekin dörtte birini yedim.
- Did Tom eat his dinner?
- Tom yemeğini yedi mi?
- Please don't force me to eat that.
- Lütfen beni bunu yemeye zorlama.
- He hadn't eaten in two days.
- İki gündür bir şey yememişti.
- Tom was eating.
- Tom yiyordu.
- What he ate was delicious.
- Yediği şey çok lezzetliydi.
- After he had eaten it, he got sick.
- Yedikten sonra hastalandı.
- They may need something to eat.
- Onların yemek için bir şeye ihtiyacı olabilir.
- Mr Parker tried eating with chopsticks.
- Bay Parker çubuklarla yemeyi denedi.
- We usually eat cooked fish.
- Genellikle pişmiş balık yeriz.
- I don't want to give Tom anything more to eat until he's feeling better.
- Ben Tom'a o daha iyi hissedinceye kadar yemek için daha fazla bir şey vermek istemiyorum.
- What did you eat for dessert?
- Tatlı olarak ne yedin?
- Tom isn't supposed to eat peanuts.
- Tom'un fıstıkları yemesi gerekmiyor.
- You weren't supposed to eat that.
- Onu yememen gerekiyordu.
- Tom said he wished he hadn't eaten that.
- Tom, onu yememiş olmasını dilediğini söyledi.
- You haven't eaten anything.
- Hiçbir şey yememişsin.
- Generally speaking, Westerners don't eat fish raw.
- Genel olarak, Batılılar balığı çiğ yemezler.
- I'm eating a pear.
- Armut yiyorum.
- Don't eat too much and disrupt the stomach's normal digestion process.
- Çok fazla yiyip midenin normal sindirim sürecini bozmayın.
- I haven't eaten anything since yesterday.
- Dünden beri bir şey yemedim.
- You really are fond of eating.
- Sen gerçekten yemeye düşkünsün.
- Tom is very careful about what he eats.
- Tom yediklerine çok dikkat ediyor.
- Tom likes to eat pickles while he watches sports on TV.
- Tom televizyonda spor seyrederken turşu yemeyi severdi.
- Shut up and eat.
- Çeneni kapa ve yemek ye.
- Everybody has to eat.
- Herkes yemek zorunda.
- Can I eat this cake?
- Bu pastayı yiyebilir miyim?
- I didn't eat everything that she served me.
- Bana servis ettiği her şeyi yemedim.
- How much sugar do you eat every day?
- Her gün ne kadar şeker yiyorsun?
- Don't eat me.
- Beni yemeyin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Biri çalışmak istemiyorsa, o zaman yemek de yememeli.
- I feel like eating popcorn.
- Canım patlamış mısır yemek istiyor.
- We ate cotton candy at the state fair.
- Devlet fuarında pamuk helva yedik.
- The cows behind my house only eat tulips.
- Benim evimin arkasındaki inekler sadece laleleri yiyorlar.
- I guess I felt like eating something different.
- Sanırım farklı bir şeyler yemek istedim.
- Like our captain used to say, it's too late to escape when the sharks are eating your legs.
- Kaptanımızın dediği gibi, köpekbalıkları bacaklarınızı yerken kaçmak için çok geçtir.
- You eat in the classroom?
- Sınıfta yemek yer misin?
- They say that a family that eats together, stays together.
- Birlikte yiyen bir aile bir arada kalır derler.
- What do you wanna eat?
- Ne yemek istersiniz?
- Let's go ahead and eat.
- Hadi gidip yiyelim.
- Tom eats rice at least twice a day.
- Tom günde en az iki kez pirinç yiyor.
- I'd like to eat spaghetti.
- Ben spagetti yemek istiyorum.
- She's eating fruit.
- O meyve yiyor.
- I ate absolutely all of the food that you prepared.
- Hazırladığın yemeklerin hepsini yedim.
- I ate three eggs for breakfast.
- Kahvaltıda üç yumurta yedim.
- You can't eat the orange and throw the peel away—a man is not a piece of fruit.
- Siz portakalı yiyemezsiniz ve kabuğunu atamazsınız. Bir insan bir parça meyve değildir.
- I hate myself for not having the will power to quit eating junk food.
- Abur cubur yemeyi bırakacak iradeye sahip olmadığım için kendimden nefret ediyorum.
- Tom is eating potato chips.
- Tom patates cipsi yiyor.
- My children will probably have eaten all the candy by the time I get home.
- Ben eve gelene kadar çocuklarım muhtemelen bütün şekerleri yemiş olacaklar.
- Tom said Mary won't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin çok fazla yemeyeceğini söyledi.
- The dog eats a lot of meat every day.
- Köpek her gün çok fazla et yiyor.
- I couldn't eat another mouthful.
- Bir lokma daha yiyemezdim.
- Tom told me I should eat more slowly.
- Tom bana daha yavaş yemem gerektiğini söyledi.
- The lion eats the meat.
- Aslan et yiyor.
- I usually don't eat just one banana for breakfast.
- Ben genellikle kahvaltı için sadece bir muz yemem.
- Tom eats brown rice more often than white rice.
- Tom beyaz pirinçten çok kahverengi pirinç yiyor.
- I seldom eat at home.
- Nadiren evde yemek yerim.
- I ate a donut.
- Bir tatlı çörek yedim.
- The hungry boys ate everything on the table.
- Aç çocuklar masadaki her şeyi yediler.
- Make sure Tom doesn't eat too much candy.
- Tom'un çok fazla şeker yemediğinden emin ol.
- I haven't eaten anything yet today.
- Bugün de bir şey yemedim.
- Zombies eat brains.
- Zombiler beyin yerler.
- I won't make you eat that.
- Sana onu yedirmeyeceğim.
- I'm eating a banana.
- Ben bir muz yiyorum.
- Tom ate too much during the holidays.
- Tom tatiller sırasında çok fazla yemek yedi.
- The doctor told me not to eat too much.
- Doktor bana bu kadar fazla yemememi söyledi.
- Tom doesn't allow Mary to eat candy.
- Tom, Mary'nin şeker yemesine izin vermez.
- I feel like eating something sweet.
- Tatlı bir şey yemek istiyorum.
- You should buy yourself something to eat.
- Kendine yemek için bir şeyler almalısın.
- Tom knows Mary can't eat peanuts.
- Tom, Mary'nin yer fıstığı yiyemediğini biliyor.
- I ate Tom's sandwich.
- Tom'un sandvicini yedim.
- I have no choice but to eat what they serve me.
- Onların bana servis ettiklerini yemekten başka seçeneğim yok.
- What she ate gave her an upset stomach.
- Yediği şey midesini bulandırdı.
- I won't be able to eat all this.
- Bunların hepsini yiyemeyeceğim.
- Tom always ate fruit for breakfast.
- Tom her zaman kahvaltıda meyve yerdi.
- I advised Tom to eat more vegetables.
- Tom'a daha fazla sebze yemesini tavsiye ettim.
- Am I allowed to eat anything?
- Bir şey yemeye izinli miyim?
- Tom used to eat a lot of junk food.
- Tom eskiden çok fazla abur cubur yerdi.
- Let's not eat right now.
- Şimdi yemeyelim.
- I thought Tom wouldn't eat everything on his plate.
- Tom'un tabağındaki her şeyi yemeyeceğini düşünmüştüm.
- It's a child that is eating the meat.
- Eti yiyen bir çocuk.
- Yesterday I ate 10 skewers.
- Dün 10 tane şiş yedim.
- He was poisoned by the globefish he ate.
- Yediği balon balığı onu zehirledi.
- They ate salad on the cliff, but got sick on the hike back.
- Uçurumda salata yediler ama dönüş yolunda hastalandılar.
- I ate a panipuri.
- Ben bir panipuri yedim.
- What're you eating?
- Sen ne yiyorsun?
- Before eating it, cook the meat well.
- Yemeden önce eti iyice pişirin.
- I don't eat meat, shellfish, poultry or gravy.
- Et, kabuklu deniz ürünleri, kümes hayvanları ve sos yemem.
- Tom is always eating.
- Tom her zaman yiyor.
- Not all animals eat hay.
- Bütün hayvanlar saman yemez.
- Tom usually eats in a rush.
- Tom genellikle aceleyle yemek yer.
- I think I like eating white rice better than brown rice.
- Sanırım beyaz pirinç yemeyi kahverengi pirinçten daha çok seviyorum.
- He is eating the animal.
- Hayvanı yiyor.
- You should cut up your meat before you eat it.
- Etinizi yemeden önce kesmelisiniz.
- Give me one good reason why I should eat cows rather than dogs.
- Köpek yerine neden inek yemem gerektiği hakkında bana iyi bir gerekçe verin.
- I took a cookie off the plate and ate it.
- Tabaktan bir kurabiye aldım ve onu yedim.
- No one ate anything.
- Kimse bir şey yemedi.
- I don't know how to eat with chopsticks.
- Çubuklarla nasıl yemek yenir bilmiyorum.
- I ate your piece of cake.
- Senin pasta dilimini yedim.
- The captain of the ship is eating.
- Geminin kaptanı yiyor.
- I don't eat much meat.
- Ben fazla et yemem.
- We usually eat our biggest meal of the day at noon.
- Biz günün en büyük yemeğini genellikle öğleyin yeriz.
- Tom ate the same amount as Mary did.
- Tom, Mary'yle aynı miktarda yemek yedi.
- Say your prayers before you eat.
- Yemekten önce dualarınızı edin.
- May I begin to eat?
- Yemeye başlayabilir miyim?
- He doesn't eat raw fish.
- O çiğ balık yemez.
- I ate too much.
- Çok fazla yedim.
- I didn't eat anything.
- Hiçbir şey yemedim.
- The only way to lose weight is to create a caloric deficit by burning more calories than you eat.
- Kilo vermenin tek yolu, yediğinden daha fazla kalori yakarak kalori açığı yaratmaktır.
- You shouldn't let children eat too many sweets.
- Çocukların çok fazla tatlı yemesine izin vermemelisiniz.
- Millie is eating bread.
- Millie ekmek yiyor.
- I'm so hungry, I ate it.
- Çok açım, onu yedim.
- After visiting the castle, we went to eat.
- Kaleyi gezdikten sonra yemeğe gittik.
- You didn't eat all that chocolate I bought, did you?
- Aldığım çikolataların hepsini yemedin, değil mi?
- My grandmother can only eat soft food.
- Büyükannem sadece yumuşak gıdaları yiyebilir.
- Tom couldn't eat anything, but he drank a little water.
- Tom bir şey yiyemedi ama birazcık su içti.
- Do you plan to eat all of that yourself?
- Hepsini kendin mi yemeyi planlıyorsun?
- Tom says that he has never eaten an artichoke.
- Tom hiç enginar yemediğini söylüyor.
- I knew Tom wouldn't eat that.
- Tom'un bunu yemeyeceğini biliyordum.
- Do you eat at home or eat out?
- Evde mi yersiniz, dışarıda mı?
- Tom hasn't eaten anything since yesterday.
- Tom dünden beri hiçbir şey yemedi.
- Is it safe to eat this?
- Bunu yemek güvenli mi?
- What's the point of not eating?
- Yememenin yararı nedir?
- It's time for something to eat.
- Bir şeyler yemenin zamanı geldi.
- He was sick from eating too much.
- O çok fazla yemekten hastaydı.
- Tom can't eat this.
- Tom bunu yiyemez.
- For my diet, I can't eat any more sweets for the next two months.
- Diyetim gereği önümüzdeki iki ay boyunca daha fazla tatlı yiyemeyeceğim.
- Everybody is hungry, so let's go ahead and eat.
- Herkes aç, o halde hadi yiyelim.
- If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
- I don't eat much.
- Ben fazla yemem.
- Tom wouldn't mind eating meat and potatoes every day of the week.
- Tom haftanın her günü et ve patates yemekten rahatsız olmaz.
- Tom took a sandwich out of the bag and started eating it.
- Tom çantasından bir sandviç çıkardı ve onu yemeye başladı.
- Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
- I'm still eating.
- Ben hala yiyorum.
- They are eating sandwiches.
- Sandviç yiyorlar.
- I ate the salad.
- Salatayı yedim.
- Nestor is eating a banana.
- Nestor muz yiyor.
- I eat in the classroom.
- Ben sınıfta yemek yerim.
- This dog is staring at me as if it wanted to eat me.
- Bu köpek bana beni yiyecekmiş gibi bakıyor.
- The sick woman cannot eat just anything.
- Hasta kadın hiçbir şey yiyemiyor.
- Tom is eating something.
- Tom bir şeyler yiyor.
- If you eat that much, you'll get fat.
- O kadar çok yersen, şişmanlarsın.
- My neighbor's dog won't eat dry dog food.
- Komşumun köpeği kuru köpek maması yemez.
- I haven't eaten any chocolate for six hours.
- Altı saattir hiç çikolata yemedim.
- In my world everyone’s a pony and they all eat rainbows and poop butterflies.
- Benim dünyamda herkes bir midilli ve hepsi gökkuşağı yiyip kelebek şeklinde kaka yapıyor.
- He's eating a tomato.
- Domates yiyor.
- I'd like to eat somewhere else.
- Başka bir yerde yemek istiyorum.
- I warned Tom not to eat that.
- Onu yememesi için Tom'u uyardım.
- Did Tom actually see Mary eat your piece of pie?
- Tom gerçekten Mary'nin senin turtanı yediğini gördü mü?
- A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih ediyor.
- Are you sure it's safe to eat this?
- Bunu yemenin güvenli olduğundan emin misin?
- Tom eats the same food day in and day out.
- Tom her gün aynı yemeği yer.
- When she comes, we'll eat.
- O geldiğinde yemek yiyeceğiz.
- If you always eat that much, you'll gain weight.
- Eğer her zaman bu kadar çok yersen kilo alırsın.
- I just ate sushi and drank beer.
- Az önce suşi yedim ve bira içtim.
- Sometimes people eat too fast.
- Bazen insanlar çok hızlı yerler.
- The boy eats bread.
- Çocuk ekmek yiyor.
- Tom hasn't been eating properly.
- Tom doğru düzgün yemiyor.
- Tom eats more than I do.
- Tom benden daha çok yiyor.
- I've been eating protein.
- Protein yiyorum.
- When did the Japanese start eating polished rice?
- Japonlar ne zaman cilalı pirinç yemeye başladı?
- Tom is eating cake.
- Tom kek yiyor.
- Can you eat these?
- Bunları yiyebilir misin?
- I'd rather not eat this.
- Bunu yememeyi tercih ederim.
- If you eat that much, you'll get a stomachache.
- O kadar çok yersen, karnın ağrır.
- In Brazil, you will eat a lot of delicious fruit.
- Brezilya'da çok lezzetli meyveler yiyeceksiniz.
- Tom said that he'd give me thirty dollars if I ate an earthworm.
- Tom, bir solucan yediğim takdirde bana otuz dolar vereceğini söyledi.
- I love to eat cakes.
- Kek yemeyi seviyorum.
- Aren't you going to eat your roll?
- Poğaçanı yemeyecek misin?
- I ate two green apples and a bowl of green grapes last night.
- Dün gece iki yeşil elma ve bir kase yeşil üzüm yedim.
- I'm eating rice now.
- Şimdi pilav yiyorum.
- Tom is eating bread.
- Tom ekmek yiyor.
- I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
- Are you ready to eat?
- Yemek için hazır mısınız?
- The man eats beans.
- Adam fasulye yiyor.
- I don't think Tom ate anything.
- Tom'un bir şey yediğini sanmıyorum.
- Tom has never eaten raw horse meat.
- Tom hiç çiğ at eti yemedi.
- He doesn't eat anything except fruit.
- Meyveden başka bir şey yemez.
- You didn't eat that, did you?
- Onu yemedin, değil mi?
- He swore that he ate at least twice as much as his wife.
- Karısının yediğinden iki kat fazla yediğine yemin etti.
- The fat girl is eating too much sweets with lots of sugar.
- Şişman kız çok fazla şekerli tatlı yiyor.
- What are some foods you usually eat with a knife and fork?
- Genellikle bıçak ve çatalla yediğiniz bazı yiyecekler nelerdir?
- If you'd eat a bit less, you'd lose a few pounds.
- Biraz daha az yersen, birkaç kilo verebilirsin.
- If you eat that, Tom will be angry.
- Eğer onu yersen, Tom kızar.
- Let me see you eat it.
- Onu yediğini görmeme izin ver.
- Mary says she knows Tom can't eat chestnuts.
- Mary, Tom'un kestane yiyemediğini bildiğini söylüyor.
- Tom said he would buy something for Mary to eat.
- Tom, Mary'ye yemesi için bir şeyler alacağını söyledi.
- I'm so full I can't eat any more.
- O kadar tokum ki daha fazla yiyemem.
- If you don't eat your veggies, you won't get any dessert.
- Eğer sebzelerini yemezsen, tatlı yiyemezsin.
- This melon will be good to eat tomorrow.
- Bu kavun yarın yemek için uygun hale gelir.
- I know what Tom ate for breakfast.
- Tom'un kahvaltıda ne yediğini biliyorum.
- Why did you eat that?
- Onu neden yedin?
- Eat when you are hungry.
- Aç olduğunda yemek ye.
- A black cat is eating a white mouse.
- Kara kedi beyaz bir fare yiyor.
- If the fruit is fermented, you shouldn't eat it.
- Eğer meyve ekşimişse onu yememelisin.
- I'm almost sure that my cat ate my hamster.
- Kedimin hamsterimi yediğinden neredeyse eminim.
- Tom never eats quiche.
- Tom asla kiş yemez.
- I haven't eaten since breakfast.
- Kahvaltıdan beri bir şey yemedim.
- He began to eat his sandwich.
- O, sandvicini yemeye başladı.
- I can eat whatever I want.
- Ne istersem yiyebilirim.
- I'm getting pretty tired of eating peanut butter sandwiches.
- Fıstık ezmesi sandviçleri yemekten oldukça usanıyorum.
- I ate scrambled eggs and sausage for breakfast.
- Kahvaltıda çırpılmış yumurta ve sosis yedim.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
- Tom her gün ton balığı konservesi yediği için cıva zehirlenmesi geçirdi.
- When did you eat?
- Ne zaman yedin?
- When was the last time you ate paella?
- En son ne zaman paella yedin?
- Tom and Mary ate the whole cake by themselves.
- Tom ve Mary tek başlarına bütün pastayı yediler.
- They are eating bread.
- Onlar ekmek yiyor.
- We're just getting ready to eat.
- Yemek için hazırlanıyoruz.
- I hope Tom and Mary don't eat all the ice cream.
- Umarım Tom ve Mary tüm dondurmayı yemezler.
- I like to eat watermelon.
- Karpuz yemekten hoşlanırım.
- Wash your hands before you eat.
- Yemekten önce ellerini yıka.
- Would you like to eat now?
- Şimdi yemek ister misin?
- Do you want a dinosaur to eat?
- Yemek için bir dinozor ister misin?
- Which would you rather do, eat at home or go out to eat?
- Hangisini tercih edersin, evde yemeyi mi yoksa dışarıda yemeyi mi?
- What does Tom usually eat?
- Tom genellikle ne yiyor?
- Already eaten?
- Yedin mi ki zaten?
- Has Tom ever eaten at this restaurant?
- Tom hiç bu restoranda yemek yedi mi?
- I eat and drink.
- Yiyorum ve içiyorum.
- Please don't eat in here.
- Lütfen burada yemeyin.
- You've eaten enough.
- Sen yeterince yedin.
- How much cheese did you eat last weekend?
- Geçen hafta sonu ne kadar peynir yedin?
- Let's eat together tonight.
- Bu akşam birlikte yiyelim.
- We ate some fried meat.
- Biraz kızarmış et yedik.
- I'll eat the same thing Tom eats.
- Tom ne yerse ben de onu yerim.
- Tom and Mary aren't going to eat with us today.
- Tom ve Mary bugün bizimle yemeyecekler.
- After eating three dishes of ice cream, Tom had a stomachache.
- Üç tabak dondurma yedikten sonra Tom'un karnı ağrıyordu.
- What do you like to eat the most?
- En çok neyi yemeyi seversin?
- I ate a tuna salad.
- Ton balıklı salata yedim.
- You eat like you're still in college.
- Hala üniversitedeymişsin gibi yiyorsun.
- He says he doesn't eat beans because it makes him fart.
- Onu osurttuğu için fasulye yemediğini söylüyor.
- Guess what I ate for breakfast.
- Kahvaltıda ne yediğimi tahmin et.
- We can't eat on such a dirty table!
- Böyle kirli bir masada yiyemeyiz!
- You have to eat everything!
- Her şeyi yemek zorundasın!
- If you had not eaten so much, you would not be so sleepy now.
- Bu kadar çok yememiş olsaydınız, şimdi bu kadar uykulu olmazdınız.
- Tom loves to eat.
- Tom yemeyi seviyor.
- They continued eating as if nothing had happened.
- Hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam ettiler.
- I asked Tom if he wanted something to eat and he said yes.
- Tom'a bir şeyler yemek isteyip istemediğini sordum ve evet dedi.
- Man eats to live, he does not live to eat.
- İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.
- Marisol and Johnny are eating some pizza.
- Marisol ve Johnny biraz pizza yiyorlar.
- I eat everything.
- Her şeyi yiyorum.
- I've already eaten.
- Yedim bile.
- Where shall we eat tonight?
- Bu akşam nerede yiyelim?
- You can't let Tom eat anything that has peanuts in it.
- Tom'un içinde yer fıstığı olan hiçbir şeyi yemesine izin veremezsin.
- Layla eats cockroaches.
- Layla hamamböceği yiyordu.
- I ate some peanuts.
- Biraz fıstık yedim.
- I plan to eat the same thing you do.
- Seninle aynı şeyi yemeyi planlıyorum.
- Wouldn't you like to eat?
- Yemek istemez misin?
- I must have eaten something bad.
- Bozuk bir şeyler yemiş olmalıyım.
- I haven't had anything to eat all day.
- Bütün gün bir şey yemedim.
- I'd rather not eat that.
- Onu yememeyi tercih ederim.
- I eat fruit.
- Ben meyve yiyorum.
- I decided to order the same thing to eat that Tom did.
- Tom'un yediği şeyin aynısını sipariş etmeye karar verdim.
- I don't eat beef.
- Ben sığır eti yemem.
- They ate and drank champagne.
- Onlar yediler ve şampanya içtiler.
- You should've eaten something this morning.
- Bu sabah bir şey yemeliydin.
- When she was young, she would never eat anything fattening.
- Gençken asla şişmanlatıcı bir şey yemezdi.
- I ate a fresh lemon for vitamin C.
- C vitamini için taze limon yedim.
- Tom didn't expect Mary to eat so much.
- Tom, Mary'nin bu kadar çok yemesini beklemiyordu.
- Tom is too busy to eat now.
- Tom şimdi yemek için çok meşgul.
- Wouldn't you like something to eat?
- Bir şeyler yemek istemez misin?
- Muhammad likes to eat nasi lemak.
- Muhammet nasi lemak yemeyi sever.
- This is the strangest thing I've ever eaten.
- Bu şimdiye kadar yediğim en garip şey.
- How much ice cream did you eat?
- Ne kadar dondurma yedin?
- My brother eats twice as much as I do.
- Kardeşim benden iki kat daha fazla yemek yer.
- We ate steak and drank wine.
- Biftek yedik ve şarap içtik.
- When can we sit to eat?
- Ne zaman yemeğe oturacağız?
- We don't eat enough leafy vegetables.
- Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- Fruit and vegetables should make up over a third of the food we eat each day.
- Sebze ve meyveler her gün yediğimiz yiyeceklerin 1/3'ünü oluşturmalı.
- Let's eat lunch outside.
- Öğle yemeğini dışarıda yiyelim.
- Tom and I eat together every evening.
- Tom ve ben her akşam beraber yiyoruz.
- I'd like to eat cheesecake to my heart's content at The Cheesecake Factory.
- Cheesecake Factory'de gönlümce cheesecake yemek istiyorum.
- Did you eat all the bread?
- Bütün ekmeği mi yedin?
- The fox is eating a hen.
- Tilki bir tavuk yiyor.
- My cat eats like a horse.
- Kedim bir at gibi yiyor.
- Tom likes eating raw carrots.
- Tom çiğ havuç yemeyi seviyor.
- What does the doctor want me to eat?
- Doktor ne yememi istiyor?
- Tom doesn't eat any dark meat.
- Tom hiç koyu et yemez.
- Tom doesn't eat much meat.
- Tom çok et yemez.
- Don't eat it.
- Bunu yemeyin.
- All Tom wanted to do was eat.
- Tom'un tek yapmak istediği yemekti.
- I ate tandoori yesterday.
- Dün tandır yedim.
- I don't usually eat red meat.
- Ben genellikle kırmızı et yemem.
- I don't feel like eating anything now.
- Şimdi canım bir şey yemek istemiyor.
- I ate a hamburger at Tom's.
- Tom'un yerinde hamburger yedim.
- Eat more fresh vegetables.
- Daha fazla taze sebze yiyin.
- We haven't had anything to eat for almost three days.
- Neredeyse üç gündür hiçbir şey yemedik.
- I've eaten here before.
- Daha önce burada yedim.
- Where should we eat?
- Nerede yiyelim?
- Watch what you eat.
- Ne yediğine dikkat et.
- I thought Tom wasn't allowed to eat candy.
- Tom'un şekerleme yemesine izin verilmediğini düşündüm.
- Tom is going to eat now.
- Tom şimdi yemek yiyecek.
- I ate the pav bhaji.
- Pav bhaji yedim.
- Tom always eats well.
- Tom her zaman iyi yemek yer.
- They're eating sandwiches.
- Onlar sandviç yiyorlar.
- We've been eating a lot of beans lately.
- Son zamanlarda çok fasulye yiyoruz.
- What Tom ate almost killed him.
- Tom'un yediği neredeyse onu öldürüyordu.
- Did you realize that you haven't eaten anything since this morning?
- Bu sabahtan beri hiçbir şey yemediğini fark ettin mi?
- We eat rice.
- Biz pilav yeriz.
- May I eat this cake?
- Bu pastayı yiyebilir miyim?
- Tell me what you eat, and I will tell you what you are.
- Bana ne yediğini söyle, ben de sana ne olduğunu söyleyeyim.
- Tom wasn't able to eat as much he wanted to.
- Tom istediği kadar yiyemiyordu.
- The only fish Tom likes to eat is salmon.
- Tom'un yemeyi sevdiği tek balık somon balığıdır.
- I often ate curry in Japan.
- Japonya'da sık sık köri yerdim.
- I ate on the bus.
- Otobüste yedim.
- Here is a list of things you should avoid eating.
- İşte yemekten kaçınmanız gerekenlerin bir listesi.
- Tom said Mary shouldn't eat any of the food in the refrigerator.
- Tom, Mary'nin buzdolabındaki yiyeceklerden hiçbirini yememesi gerektiğini söyledi.
- I ate alone.
- Yalnız yedim.
- When was the last time you ate anchovies?
- En son ne zaman hamsi yedin?
- Tom likes to eat cheese.
- Tom peynir yemeyi sever.
- The man was eating bread.
- Adam ekmek yiyordu.
- They say that eating more slowly is one way to eat less.
- Onlar daha yavaş yemenin daha az yemek için bir yol olduğunu söylüyor.
- I ate a slice of Baumkuchen.
- Bir dilim Baumkuchen yedim.
- He ate twice as much as I did.
- Benim yediğimin iki katı kadar çok yedi.
- Let Tom eat whatever he wants.
- Tom ne isterse yesin.
- Tom hardly ever eats cucumbers.
- Tom neredeyse hiç salatalık yemez.
- Aren't you going to eat anything?
- Bir şey yemeyecek misin?
- I always wash my hands before eating.
- Yemekten önce her zaman ellerimi yıkarım.
- Make sure Tom doesn't eat any peanuts.
- Tom'un hiç fıstık yemediğinden emin ol.
- We're going to eat right now.
- Şimdi yemek yiyeceğiz.
- Who ate with you?
- Kim seninle yemek yedi?
- I like to eat nuts.
- Kuruyemiş yemeyi severim.
- Did you eat all your vegetables?
- Bütün sebzelerini yedin mi?
- Tom usually only eats two meals a day.
- Tom genellikle sadece günde iki yemek yer.
- We ate bacon and eggs.
- Domuz pastırması ve yumurta yedik.
- We already ate.
- Biz zaten yedik.
- Do you often eat at restaurants?
- Sık sık restoranlarda yemek yer misiniz?
- I'm still eating.
- Hâlâ yiyorum.
- I ate a banana wrapped in edible rice paper and caramel.
- Yenilebilir pirinç kağıdı ve karamele sarılmış bir muz yedim.
- Has Tom ever eaten at your house?
- Tom hiç senin evinde yemek yedi mi?
- They ate and drank wine.
- Yediler ve şarap içtiler.
- Let's go out and eat.
- Hadi dışarı çıkalım ve yiyelim.
- Since I've never eaten here before, I don't know what to recommend.
- Daha önce burada hiç yemediğim için ne önereceğimi bilmiyorum.
- I haven't eaten anything since this morning.
- Bu sabahtan beri hiçbir şey yemedim.
- Do you want me to tell you exactly what I ate?
- Ne yediğimi tam olarak söylememi ister misin?
- May I eat another piece of cake?
- Bir dilim daha pasta yiyebilir miyim?
- The girls are eating their sandwiches.
- Kızlar sandviçlerini yiyorlar.
- Would you like to eat some udon?
- Biraz udon yemek ister misin?
- I ate a chakli.
- Kızartılmış hamur yedim.
- I'll buy something to eat on the way.
- Yolda yemek için bir şeyler alacağım.
- Our favorite place to eat is that small restaurant on the corner.
- Yemek için en sevdiğimiz yer köşedeki küçük restoran.
- Greeks also eat a lot of fish.
- Yunanlar da çok balık yerler.
- Tom didn't even want to eat anything.
- Tom bir şey yemek bile istemedi.
- Tom is particular about what he eats.
- Tom ne yediği konusunda titizdir.
- What was the last thing you ate?
- En son yediğin şey neydi?
- We ate until we couldn't eat any more.
- Artık yiyemeyinceye kadar yedik.
- The French like to eat frog legs.
- Fransızlar kurbağa bacağı yemeyi severler.
- I don't know how you can eat that.
- Bunu nasıl yiyebileceğini bilmiyorum.
- I haven't eaten anything in three days.
- Üç gündür hiçbir şey yemedim.
- I'm eating cereal.
- Ben mısır gevreği yiyorum.
- I'm so hungry I could eat a horse.
- O kadar açım ki bir atı yiyebilirim.
- I took a cookie off the plate and ate it.
- Tabaktan bir kurabiye aldım ve yedim.
- I ate a burger, then went to bed.
- Bir hamburger yedim, sonra yattım.
- There are a lot of things Tom won't eat.
- Tom'un yemeyeceği çok şey var.
- Let's eat cake.
- Pasta yiyelim.
- I won't eat the apple's core.
- Elmanın çekirdeğini yemeyeceğim.
- Who's been eating my peanuts?
- Fıstıklarımı kim yiyor?
- When can we eat?
- Biz ne zaman yiyebiliriz?
- I ate a large pizza with a friend an hour ago.
- Bir saat önce bir arkadaşla birlikte büyük bir pizza yedim.
- Tom and Mary are eating now.
- Tom ve Mary şimdi yiyorlar.
- I ate it all by myself.
- Onların hepsini kendim yedim.
- Tom is eating bacon and eggs.
- Tom pastırma ve yumurta yiyor.
- I really don't want anything to eat right now.
- Şu anda gerçekten bir şey yemek istemiyorum.
- Who ate all of our food?
- Bütün yemeğimizi kim yedi?
- Who does Tom usually eat with?
- Tom genellikle kimle yemek yer?
- She's eating a pear.
- Armut yiyor.
- If you eat too much, you will get fat.
- Çok fazla yersen, şişmanlarsın.
- We just ate sushi and drank beer.
- Az önce suşi yedik ve bira içtik.
- What did you eat for dinner last night?
- Dün akşam yemekte ne yedin?
- What do you and your family usually eat on Christmas day?
- Sen ve ailen Noel günü genelde ne yersiniz?
- I'm eating this fruit for the first time.
- Bu meyveyi ilk defa yiyorum.
- I haven't eaten much today.
- Bugün pek bir şey yemedim.
- It's OK to eat the rest of the cake if you want.
- İsterseniz pastanın geri kalanını da yiyebilirsiniz.
- She doesn't eat cake because she doesn't want to put on any more weight.
- O daha fazla kilo almak istemediği için pasta yemez.
- May I start eating now?
- Artık yemeye başlayabilir miyim?
- I think we've eaten enough.
- Sanırım yeterince yedik.
- Tell Tom to eat his vegetables.
- Tom'a sebzelerini yemesini söyle.
- I've already told Tom what I can't eat.
- Tom'a ne yiyemediğimi önceden söyledim.
- Tom couldn't eat solid food for a week.
- Tom bir hafta boyunca katı yiyecekler yiyemedi.
- I don't usually eat this late.
- Genelde bu kadar geç yemem.
- Let's eat while the food is still warm.
- Yemekler hala sıcakken yiyelim.
- Let's eat a watermelon!
- Hadi karpuz yiyelim!
- You will eat your bananas.
- Muzlarını yiyeceksin.
- Aren't you going to eat that piece of pie?
- O turta parçasını yemeyecek misin?
- He said that he'd give me 100 liras if I ate an earthworm.
- Bir solucan yersem bana 100 lira vereceğini söyledi.
- How many eggs did you eat this morning?
- Bu sabah kaç tane yumurta yedin?
- Eat a live frog every morning, and nothing worse will happen to you the rest of the day.
- Her sabah canlı bir kurbağa yerseniz, günün geri kalanında başınıza daha kötü bir şey gelmez.
- Do you eat in the classroom?
- Sınıfta mı yiyorsun?
- I like to eat lamb kebabs.
- Kuzu kebabı yemekten hoşlanırım.
- How much chocolate did you eat last weekend?
- Geçen hafta sonu ne kadar çikolata yedin?
- Don't eat raw vegetables.
- Çiğ sebze yemeyin.
- I've heard that people who eat vegetables and fruit every day are less likely to have a heart attack.
- Her gün sebze ve meyve yiyen insanların kalp krizi geçirme olasılıklarının daha düşük olduğunu duydum.
- What do people eat in Egypt?
- İnsanlar Mısır'da ne yerler?
- But, I don't eat even a little bit of meat.
- Fakat ben bir parça et bile yemiyorum.
- In Japan, I often ate okonomiyaki.
- Japonya'da sık sık okonomiyaki yedim.
- We ate a very delicious pie.
- Çok lezzetli bir turta yedik.
- He fell ill because he ate too much.
- O çok fazla yediği için hasta hissetti.
- I ate it all by myself.
- Hepsini tek başıma yedim.
- Tom knew Mary wasn't going to eat any salad.
- Tom, Mary'nin hiç salata yemeyeceğini biliyordu.
- Guess what I ate for breakfast.
- Tahmin et kahvaltıda ne yedim.
- You should eat more fruit.
- Daha fazla meyve yemelisin.
- I don't eat red meat.
- Ben kırmızı et yemem.
- We eat a lot of meat.
- Biz çok et yeriz.
- I ate noodles for the first time today.
- Bugün ilk defa erişte yedim.
- I eat out a lot.
- Dışarıda çok yiyorum.
- Tom said he can't eat that much food by himself.
- Tom o kadar yemeği tek başına yiyemeyeceğini söyledi.
- I hate to eat alone.
- Yalnız yemekten nefret ediyorum.
- You must not eat anything for a few days.
- Birkaç gün hiçbir şey yememelisiniz.
- Tom and I rarely eat together.
- Tom ve ben nadiren birlikte yiyoruz.
- I could neither eat nor drink.
- Ne yiyebildim ne de içebildim.
- Tom is going to eat with us tonight.
- Tom bu akşam bizimle yemek yiyecek.
- Tom ate more than I ate.
- Tom benim yediğimden daha çok yedi.
- Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
- Tom beni otuz dolara istediğin kadar yiyebileceğin bir restorana götürdü.
- I didn't eat anything else.
- Başka bir şey yemedim.
- Eating a pizza, he annoyed his sister.
- O pizza yediği için kız kardeşine kızdı.
- He began to eat his sandwich.
- Sandviçini yemeye başladı.
- How did you like the restaurant that you ate at last night?
- Dün gece yediğiniz restoranı nasıl buldunuz?
- Did you eat all the cookies?
- Bütün kurabiyeleri yedin mi?
- Tom doesn't think he could ever eat a cockroach.
- Tom bir hamam böceği yiyebileceğini hiç sanmıyor.
- I don't eat rice every day.
- Her gün pilav yemiyorum.
- I've had all I can eat.
- Yiyebildiğim kadar yedim.
- Your cat needs to eat more.
- Kedinizin daha çok yemesi lazım.
- If the fruit is fermented, you shouldn't eat it.
- Eğer meyve fermente olmuşsa, yememelisiniz.
- He's eating Uzbek pilaf at the restaurant now.
- Şu an lokantada Özbek pilavı yiyor.
- Tom is eating cookies.
- Tom kurabiye yiyor.
- I can't eat raw eggs; they must be cooked.
- Çiğ yumurta yiyemem; pişmiş olmalılar.
- What do you eat in your country?
- Ülkenizde ne yersiniz?
- Tom doesn't eat anything except the vegetables that he grows himself.
- Tom kendi yetiştirdiği sebzeler dışında hiçbir şey yemiyor.
- Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
- I think Tom wants something to eat.
- Sanırım Tom bir şeyler yemek istiyor.
- Did anybody eat with you?
- Birisi seninle yemek yedi mi?
- I ate Tom's sandwich and he ate mine.
- Ben Tom'un sandviçini yedim, o da benimkini.
- Why aren't you eating?
- Sen neden yemiyorsun?
- No, vegetarians don't eat chicken or fish.
- Hayır, vejetaryenler tavuk ya da balık yemezler.
- I haven't eaten anything except one slice of bread all day.
- Bütün gün bir dilim ekmekten başka bir şey yemedim.
- Are you the one who ate my sandwich?
- Benim sandviçimi yiyen kişi siz miydiniz?
- Tom doesn't really think Mary ate a mouse, does he?
- Tom gerçekten Mary'in fare yediğini düşünmüyor, değil mi?
- Whatever you do, don't eat your broccoli.
- Ne yaparsanız yapın, brokoli yemeyin.
- That's really what he ate.
- Yediği şey gerçekten buydu.
- Can we just eat, please?
- Şu yemeği bir yiyebilir miyiz, lütfen?
- Tom said he wished he hadn't eaten that.
- Tom keşke onu yemeseydim dedi.
- No one ate anything.
- Hiç kimse bir şey yemedi.
- You're going to eat it.
- Bunu yiyeceksin.
- I ate all the cookies that were on the plate.
- Tabaktaki bütün kurabiyeleri yedim.
- I've already had something to eat.
- Zaten bir şeyler yemiştim.
- Why can't you just eat in peace?
- Neden huzur içinde yemiyorsun?
- I was hungry, so I ate it.
- Açtım, bu yüzden onu yedim.
- No one ate the cake.
- Kimse keki yemedi.
- These grapes are too sour to eat.
- Bu üzümler yemek için çok ekşi.
- My son never eats his spinach.
- Oğlum asla ıspanağını yemez.
- Tom not only eats more than Mary does, but he also eats much faster.
- Tom sadece Mary'den daha fazla yemez fakat aynı zamanda çok daha hızlı yer.
- We ate fish and rice.
- Balık ve pilav yedik.
- That politician claimed that he only ate local farm products.
- Şu politikacı sadece yerel çiftlik ürünleri yediğini iddia etti.
- Tom will eat when he gets home.
- Tom eve vardığında yemek yiyecek.
- I can't eat now.
- Şimdi yiyemem.
- I'm tired of eating the same thing every day.
- Her gün aynı şeyi yemekten usandım.
- Do Tom's children get enough to eat?
- Tom'un çocukları yemek için yeterli şey aldı mı?
- Let's eat sushi.
- Hadi suşi yiyelim.
- One can eat very well in São Paulo.
- São Paulo'da çok iyi yemek yenebilir.
- Tom said Mary should eat now.
- Tom, Mary'nin şimdi yemesi gerektiğini söyledi.
- What is she eating?
- Kadın ne yiyor?
- My father does not eat much fruit.
- Babam fazla meyve yemez.
- Tom bought a bunch of grapes and I ate them.
- Tom bir salkım üzüm aldı ve ben onları yedim.
- Tom says I eat too fast.
- Tom fazla hızlı yediğimi söylüyor.
- That politician claimed that he only ate local farm products.
- O politikacı sadece yerel çiftlik ürünlerini yediğini iddia ediyordu.
- I am eating rice.
- Pirinç yiyorum.
- You must not eat anything for a few days.
- Birkaç gün bir şey yememelisin.
- When was the last time you ate a burrito?
- Son kez ne zaman bir burrito yedin?
- I usually eat at home with my family.
- Genellikle evde ailemle yemek yerim.
- Tom looked as if he hadn't eaten anything in a long time.
- Tom uzun zamandır bir şey yememiş gibi duruyordu.
- We often eat fish raw in Japan.
- Japonya'da balığı genellikle çiğ yeriz.
- Tom says he hasn't eaten anything since three days ago.
- Tom üç günden beri bir şey yemediğini söylüyor.
- Peel the apple before you eat it.
- Yemeden önce elmayı soy.
- I've eaten here before.
- Daha önce de burada yedim.
- They're eating sandwiches.
- Sandviç yiyorlar.
- She's eating for two.
- O iki kişilik yiyor.
- I thought Tom wasn't allowed to eat candy.
- Tom'un şeker yemesine izin verilmediğini sanıyordum.
- Tom doesn't eat much meat.
- Tom fazla et yemez.
- I'm going to eat.
- Ben yemek yiyeceğim.
- I'm almost sure that my cat ate my hamster.
- Kedimin hamsterımı yediğinden neredeyse eminim.
- Please wash the lettuce well before you eat it.
- Lütfen marulu yemeden önce iyice yıkayın.
- Are you eating the cheesecake without me?
- Cheesecake'i bensiz mi yiyorsun?
- Tom will eat soon.
- Tom yakında yemek yiyecek.
- Tom's mother always told him he should eat more vegetables.
- Tom'un annesi ona her zaman daha fazla sebze yemesi gerektiğini söylerdi.
- I eat Thai food every chance I get.
- Bulduğum her fırsatta Thai yemeği yerim.
- You should eat a variety of fresh fruits and vegetables.
- Çeşitli taze meyve ve sebzeler yemelisiniz.
- Let me see you eat it.
- Yediğini göreyim.
- We ate bacon and eggs.
- Pastırma ve yumurta yedik.
- Were I a foreigner, I could not eat raw fish.
- Yabancı olsaydım, çiğ balık yiyemezdim.
- I'll cook it if you eat it.
- Eğer yiyecekseniz, onu pişiririm.
- The berries I ate gave me an upset stomach.
- Yediğim meyveler midemi bulandırdı.
- Tom is very careful about what he eats.
- Tom ne yediğine çok dikkat ediyor.
- I'm so hungry I could eat a horse.
- Öyle açım ki bir at bile yiyebilirim.
- He prefers to eat pasta with ketchup.
- Makarnayı ketçaplı yemeyi tercih eder.
- You have to eat.
- Yemek zorundasın.
- What shall we eat tonight?
- Bu akşam ne yiyelim?
- We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Gece geç saatlere kadar kek yiyip çay içerek sohbet ettik.
- Sami stopped eating.
- Sami yemeyi bıraktı.
- How often do you eat persimmons?
- Ne kadar sık cennet elması yiyorsun?
- I ate a hamburger at Tom's.
- Ben Tom'un evinde bir hamburger yedim.
- I know what Tom likes to eat.
- Tom'un ne yemekten hoşlandığını biliyorum.
- I like to eat nuts.
- Fındık yemeyi severim.
- A study showed that eating too fast contributes to obesity.
- Yapılan bir araştırmaya göre hızlı yemek obeziteye yol açıyor.
Show More (1364)
|
|
- Mr Ibragimov has begun to eat again.
- Bay Ibragimov yeniden yemek yemeye başladı.
- The fact is that we normally eat at least three times a day.
- Gerçek şu ki normalde günde en az üç kez yemek yiyoruz.
- The fact is that we normally eat at least three times a day.
- Gerçek şu ki, normalde günde en az üç kez yemek yiyoruz.
- Everyone in Europe has enough to eat for the most part.
- Avrupa'da herkes çoğunlukla yeterince yemek yiyebiliyor.
- All he ever did was eat, sleep and drink beer.
- Tüm yaptığı yemek yemek, uyumak ve bira içmekti.
- You definitely shouldn't eat much before your yoga classes.
- Yoga derslerinizden önce kesinlikle fazla yemek yememelisiniz.
- We didn't eat, we only had a few beers.
- Yemek yemedik, sadece birkaç bira içtik.
- I'm eating, but it doesn't mean I have to like him.
- Yemek yiyorum ama bu onu sevmek zorunda olduğum anlamına gelmiyor.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek pişirmeyi ve güzel yemekler yemeyi seviyoruz.
- Now, I'll go eat my dinner and read a book.
- Şimdi akşam yemeğimi yiyip, kitap okuyacağım.
- Until then, she continued to speak and eat.
- O zamana kadar konuşmaya ve yemek yemeye devam etti.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu gece yemek yersen yarın iki kat daha fazla çalışırsın.
- I don't understand people who eat breakfast for dinner.
- Kahvaltıyı akşam yemeğinde yiyenleri anlamıyorum.
- All he ever did was eat, sleep and drink beer.
- Yaptığı tek şey yemek yemek, uyumak ve bira içmekti.
- Until then, she continued to speak and eat.
- O zamana kadar konuşup yemek yemeye devam etti.
- All I asked you to do this morning was to sit here and eat quietly.
- Bu sabah senden tek istediğim burada oturup sessizce yemek yemendi.
- I've eaten there twice and have not been all that impressed.
- Orada iki kez yemek yedim ve o kadar da etkilenmedim.
- So you figured you'd eat our food and then rob us?
- Yani yemeğimizi yiyip sonra da bizi soymayı mı düşündünüz?
- Just a few more, and then we'll eat.
- Birkaç tanecik daha, sonrasında yemek yeriz.
- The pregnant dog may also eat more frequently, but in smaller amounts.
- Hamile köpek de daha sık fakat daha küçük miktarlarda yemek yiyebilir.
- We both love to cook and eat good food.
- İkimiz de yemek yapmayı ve iyi yemekler yemeyi seviyoruz.
- This left for very little time to actually eat.
- Bu aslında yemek yemeye çok az zaman bıraktı.
- In the initial weeks, babies eat often and also grow quickly.
- Bebekler ilk haftalarda sık yemek yerler ve hızla büyürler.
- So you figured you'd eat our food and then rob us?
- Yani yemeğimizi yiyip sonra bizi soymayı düşündün öyle mi?
- We didn't eat, we only had a few beers.
- Yemek yemedik, yalnızca birkaç bira içtik.
- Let us plan to go somewhere and eat these or those foods tomorrow.
- Yarın bir yere gidip falanca ya da filanca yemeği yemeyi planlayalım.
- We did not eat so cannot comment on the quality of food.
- Biz yemek yemedik, bu yüzden yemek kalitesi hakkında yorum yapamayız.
- Eat tonight and you work twice as hard tomorrow.
- Bu akşam yemek yerseniz yarın iki kat daha fazla çalışırsınız.
- Let's plan to go somewhere tomorrow and eat this or that food.
- Yarın bir yere gidip falanca ya da filanca yemeği yemeyi planlayalım.
- In the initial weeks, babies eat often and also grow quickly.
- İlk haftalarda bebekler sık sık yemek yerler ve aynı zamanda hızlı büyürler.
- Now, I'll go eat my dinner and read a book.
- Şimdi akşam yemeğimi yiyip kitap okuyacağım.
- Tom likes to eat while he's watching TV.
- Tom TV izlerken yemek yemekten hoşlanıyor.
- Tom said Mary probably won't eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bizimle yemek yemeyeceğini söyledi.
- Who are you eating dinner with tonight?
- Bu akşam kiminle yemek yiyeceksin?
- Tom and Mary haven't finished eating yet, have they?
- Tom ve Mary henüz yemek yemeyi bitirmedi, değil mi?
- Tom likes to eat well.
- Tom iyi yemek yemeyi sever.
- Tom can't remember the last time he ate dinner with his family.
- Tom en son ne zaman ailesiyle yemek yediğini hatırlamıyor.
- The birds are so tame they will eat from your hand.
- Kuşlar o kadar evcil ki elinizden yemek yerler.
- Don't eat between meals.
- Öğün aralarında yemek yemeyin.
- I'm getting used to eating this kind of food.
- Bu tür yemekleri yemeye alışıyorum.
- Tom is eating in the conservatory.
- Tom kış bahçesinde yemek yiyor.
- I don't have enough time to eat.
- Yemek yemek için yeterli zamanım yok.
- I started eating before everyone else.
- Başka herkesten önce yemek yemeye başladım.
- They could afford to eat in the restaurant.
- Onlar restoranda yemek yemeyi göze alabilir.
- Tom didn't eat very much.
- Tom çok fazla yemek yemedi.
- I need to eat now.
- Şimdi yemek yemeliyim.
- We haven't eaten yet.
- Henüz yemek yemedik.
- He said that he had eaten too much and didn't feel very good.
- Çok fazla yemek yediğini ve kendini pek iyi hissetmediğini söyledi.
- I've never eaten such a good meal.
- Hiç böyle güzel bir yemek yemedim.
- He made his servants eat in the dark.
- Hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
- Tom is likely eating right now.
- Tom muhtemelen şu anda yemek yiyordur.
- Please eat up your dinner.
- Lütfen yemeğinizi yiyin.
- Tom and I ate dinner together last night.
- Tom ve ben dün akşam birlikte yemek yedik.
- Tom told Mary he didn't eat out very often.
- Tom, Mary'e dışarıda çok sık yemek yemediğini söyledi.
- Tom and Mary aren't going to eat with us today.
- Tom ve Mary bugün bizimle yemek yemeyecekler.
- We were eating when someone knocked on the door.
- Biri kapıyı çaldığında yemek yiyorduk.
- You have to eat before you go.
- Gitmeden önce yemek yemelisiniz.
- You really are fond of eating.
- Yemek yemeyi gerçekten çok seviyorsun.
- Tom said Mary wanted him to eat lunch with her.
- Tom, Mary'nin kendisiyle yemek yemesini istediğini söyledi.
- We usually eat with a knife, fork and spoon.
- Biz genellikle bir bıçak, çatal ve kaşıkla yemek yiyoruz.
- Tom refuses to eat.
- Tom yemek yemeyi reddetti.
- The Japanese eat three times a day.
- Japonlar günde üç kez yemek yerler.
- Tom says he's never eaten Thai food.
- Tom hiç Tayland yemeği yemediğini söylüyor.
- I can't eat that food.
- O yemeği yiyemem.
- I had never eaten any kind of Thai food, so I was pretty excited about going to a Thai restaurant with my grandmother.
- Daha önce hiç Tayland yemeği yememiştim, bu yüzden büyükannemle bir Tayland restoranına gideceğim için oldukça heyecanlıydım.
- You have to eat.
- Yemek yemelisin.
- I wish I had eaten at that restaurant before it burned down.
- Keşke o restoran yanmadan önce orada yemek yeseydim.
- I don't feel like eating right now.
- Şu anda canım yemek yemek istemiyor.
- Tom says that he's just eaten.
- Tom az önce yemek yediğini söylüyor.
- Tom said that Mary was eating.
- Tom, Mary'nin yemek yediğini söyledi.
- Tom said he hoped Mary would eat what he made.
- Tom, Mary'nin yaptığı yemeği yemesini umduğunu söyledi.
- I will never, ever eat at this restaurant again.
- Bir daha asla ama asla bu restoranda yemek yemeyeceğim.
- Tom hasn't been eating enough.
- Tom yeterince yemek yemiyor.
- Aren't you going to eat with us?
- Bizimle birlikte yemek yemeyecek misin?
- Tom was the only one eating.
- Yemek yiyen tek kişi Tom'du.
- Researchers say that it's easier to lose weight if you eat three square meals a day.
- Araştırmacılar günde üç öğün yemek yerseniz kilo vermenin daha kolay olduğunu söylüyor.
- Tom's eaten at that restaurant before.
- Tom daha önce de o restoranda yemek yemişti.
- They ate in the restaurant.
- Onlar restoranda yemek yediler.
- Tom said Mary might not eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin bizimle yemek yemeyebileceğini söyledi.
- Why is Tom not eating?
- Tom neden yemek yemiyor?
- Tom said that he was eating.
- Tom yemek yediğini söyledi.
- I thought I told you not to eat any more.
- Sana daha fazla yemek yememeni söylediğimi sanıyordum.
- Why haven't you eaten your food?
- Neden yemeğini yemedin?
- You eat well in France.
- Fransa'da iyi yemek yersin.
- We can't eat on such a dirty table!
- Böyle kirli bir masada yemek yiyemeyiz!
- He knows how to eat with chopsticks.
- Çubuklarla yemek yemeyi biliyor.
- I'd rather not eat right now.
- Şu an yemek yememeyi tercih ederim.
- What's the point of not eating?
- Yemek yememenin anlamı ne?
- How much should my daughter be eating?
- Kızım ne kadar yemek yemeli?
- Tom says that he's never eaten Thai food.
- Tom hiç Tayland yemeği yemediğini söylüyor.
- Why doesn't she eat dinner with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- If you don't work, you can't eat.
- Çalışmazsan yemek yiyemezsin.
- I like to eat.
- Yemek yemeyi severim.
- I was eating when you called me.
- Beni aradığında yemek yiyordum.
- He is used to eating in a rush.
- Acelacele yemek yemeye alışkındır.
- Tom has finished eating, hasn't he?
- Tom yemek yemeyi bitirdi, değil mi?
- I am eating.
- Yemek yiyorum.
- The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Yemek yemek için çatalların genel kullanımı M.S. onuncu yüzyılda başladı.
- I have not eaten.
- Yemek yemedim.
- We eat together.
- Birlikte yemek yeriz.
- Tom gorges himself whenever he eats at that restaurant.
- Tom ne zaman o restoranda yemek yese tıka basa doyuyor.
- Tom said that Mary was probably still eating.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ yemek yediğini söyledi.
- I'm not eating dinner at Mitsuyuki Ikeda's home ever again.
- Bir daha asla Mitsuyuki Ikeda'nın evinde yemek yemeyeceğim.
- I need to eat.
- Yemek yemem gerekiyor.
- You're eating unusually often, aren't you?
- Alışılmadık sıklıkla yemek yiyorsun, değil mi?
- Is it all right to eat now?
- Şimdi yemek yemek için uygun mudur?
- I'm afraid that I've eaten too much.
- Korkarım çok fazla yemek yedim.
- This is the first time I've ever eaten in an Italian pizzeria.
- İlk defa bir İtalyan pizzacısında yemek yiyorum.
- I ate too much food yesterday.
- Dün çok fazla yemek yedim.
- I've already eaten.
- Ben zaten yemek yedim.
- Let's go out and eat dinner together from time to time.
- Zaman zaman dışarı çıkıp birlikte yemek yiyelim.
- You shouldn't get near my dog while he's eating.
- Yemek yerken köpeğimin yanına yaklaşmamalısın.
- Tom may be through eating by now.
- Tom şimdiye kadar yemek yemeyi bitirmiş olabilir.
- I could hear the voices of several other guests who had arrived and were already eating together in the main dinning room.
- Gelen ve ana yemek salonunda birlikte yemek yiyen diğer konukların seslerini duyabiliyordum.
- It is better for you not to eat before you go to bed.
- Yatmadan önce yemek yememeniz daha iyi.
- Aren't you going to eat?
- Yemek yemeyecek misin?
- This is the first time for me to eat here.
- Burada ilk kez yemek yiyorum.
- I need to eat now.
- Şimdi yemek yemem lazım.
- I can't afford to eat in such an expensive restaurant.
- Bu kadar pahalı bir restoranda yemek yemeye param yetmez.
- The soldiers eat in the mess hall.
- Askerler yemekhanede yemek yerler.
- Tom doesn't often eat lunch with his wife.
- Tom sık sık karısıyla yemek yemez.
- Are we allowed to eat here?
- Burada yemek yememize izin var mı?
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
- Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- Who were you eating with?
- Kiminle yemek yiyordun?
- The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands.
- Çernobil'de yirmi dokuz yıl boyunca radyasyona maruz kalan tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların elinden yemek yemeye istekli.
- Tom and I sat down to eat.
- Tom ve ben yemek yemek için oturduk.
- Have you been eating?
- Yemek yedin mi?
- Tom says he can't eat any more.
- Tom artık yemek yiyemediğini söylüyor.
- It may not be a good idea to eat while you are running.
- Koşarken yemek yemek iyi bir fikir olmayabilir.
- We have eaten.
- Yemek yedik.
- He's not eating.
- Yemek yemiyor.
- It's been a long time since I've eaten Mexican food.
- Meksika yemeği yediğimden beri uzun zaman oldu.
- I was still eating when the doorbell rang.
- Kapı çaldığında hâlâ yemek yiyordum.
- You really shouldn't be eating now.
- Gerçekten şimdi yemek yememelisin.
- Have you ever eaten at the restaurant where Tom works.
- Tom'un çalıştığı restoranda hiç yemek yedin mi?
- After eating dinner, I walked the dog.
- Yemeği yedikten sonra köpeği gezdirdim.
- Tom sat at the kitchen table eating dinner.
- Tom mutfak masasında oturmuş yemek yiyordu.
- Do you often eat at restaurants?
- Lokantada sık sık yemek yiyor musunuz?
- My canker hurts, so I can't really eat.
- Aftım ağrıyor, bu yüzden yemek yiyemiyorum.
- Can I eat in my room?
- Odamda yemek yiyebilir miyim?
- Tom's still eating.
- Tom hâlâ yemek yiyor.
- Did you eat already?
- Yemek yedin mi?
- Let's eat our dinner before it gets cold.
- Hava soğumadan önce akşam yemeğimizi yiyelim.
- I like eating.
- Yemek yemeyi seviyorum.
- If he hadn't been eating while driving, he wouldn't have had an accident.
- Araba kullanırken yemek yemeseydi kaza yapmazdı.
- I eat with the kids every week.
- Her hafta çocuklarla yemek yiyorum.
- Please don't look at your cellphone while we're eating.
- Lütfen yemek yerken cep telefonunuza bakmayın.
- Tom said Mary is probably still eating now.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ yemek yediğini söyledi.
- Dan didn't even have time to eat.
- Dan'in yemek yemeye bile vakti yoktu.
- You eat good meals in this boardinghouse.
- Bu pansiyonda iyi yemek yersin.
- Tom said Mary is probably still eating now.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala yemek yediğini söyledi.
- Tom needs to eat.
- Tom'un yemek yemesi gerek.
- Tom can barely eat.
- Tom zar zor yemek yiyebiliyor.
- Tom became sick from eating bad food.
- Tom kötü yemek yemekten hasta oldu.
- Tom might be through eating by now.
- Tom şimdiye kadar yemek yemeyi bitirmiş olabilir.
- The coach told the players not to eat too much before the game.
- Koç oyunculara maçtan önce çok fazla yemek yememelerini söyledi.
- Tom isn't eating right now.
- Tom şu an yemek yemiyor.
- Now eat your supper.
- Şimdi yemeğinizi yiyin.
- We ate a nice meal and drank wine.
- Güzel bir yemek yedik ve şarap içtik.
- Tom said he didn't have time to eat right now.
- Tom şimdi yemek yemek için zamanının olmadığını söyledi.
- Horses need to eat.
- Atların yemek yemesi gerekir.
- Why haven't you eaten the food I cooked?
- Neden pişirdiğim yemeği yemedin?
- He went out to eat.
- O, yemek yemek için dışarı gitti.
- Didn't you know that Tom and Mary often eat together?
- Tom ve Mary'nin sık sık birlikte yemek yediklerini bilmiyor muydun?
- I don't want you eating between meals.
- Öğün aralarında yemek yemeni istemiyorum.
- I won't eat at home tonight.
- Bu gece evde yemek yemeyeceğim.
- I thought we came in here to eat.
- Buraya yemek yemeye geldiğimizi sanıyordum.
- I was told not to eat in the workplace.
- İşyerinde yemek yememem söylendi.
- Why doesn't Tom want Mary to eat with John?
- Tom neden Mary'nin John ile yemek yemesini istemiyor?
- Tom didn't really enjoy eating with us, did he?
- Tom bizimle yemek yemekten pek hoşlanmadı, değil mi?
- People need to eat.
- İnsanların yemek yemeye ihtiyaçları vardır.
- Where can I wash my hands before I eat?
- Yemek yemeden önce ellerimi nerede yıkayabilirim?
- Tom told me that he'd already eaten.
- Tom bana çoktan yemek yediğini söyledi.
- I'm deaf and mute while I'm eating.
- Ben yemek yerken sağır ve dilsizim.
- Have you ever eaten at this restaurant?
- Hiç bu restoranda yemek yedin mi?
- Eat all the food on your plate because there are starving children in the world.
- Tabağınızdaki tüm yemeği yiyin çünkü dünyada açlıktan ölen çocuklar var.
- When should we eat?
- Ne zaman yemek yemeliyiz?
- Tom has never eaten with chopsticks.
- Tom yemek çubuğuyla hiç yemek yemedi.
- I haven't been eating out much lately.
- Son zamanlarda dışarıda çok yemek yemiyorum.
- Someone's eating.
- Birisi yemek yiyor.
- Tom talked Mary into eating lunch with him.
- Tom, Mary'yi kendisiyle yemek yemeye ikna etti.
- Why does Tom always eat by himself?
- Tom neden hep tek başına yemek yiyor?
- My son isn't the only one who enjoys eating her cooking.
- Onun yemeklerini yemekten hoşlanan tek kişi oğlum değil.
- Tom still hasn't eaten dinner.
- Tom hâlâ yemek yemedi.
- Why doesn't he eat dinner with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- I haven't eaten for two days.
- Ben iki gündür yemek yemedim.
- Tom isn't supposed to be eating now.
- Tom'un şu anda yemek yememesi gerekiyordu.
- She's eating for two.
- İki kişilik yemek yiyor.
- We're eating dinner at our friends' place.
- Arkadaşlarımızın evinde yemek yiyoruz.
- Tom doesn't often eat at home.
- Tom genellikle evde yemek yemez.
- Tom, have you eaten yet?
- Tom, henüz yemek yedin mi?
- This is the first time for me to eat here.
- Burada ilk defa yemek yiyorum.
- I'd rather not eat the same food again today.
- Bugün yine aynı yemeği yememeyi tercih ederim.
- This is the restaurant that I often eat at.
- Bu sık sık yemek yediğim restorandır.
- Tom says he can't eat any more.
- Tom artık yemek yiyemeyeceğini söylüyor.
- Who do you usually eat with?
- Genelde kiminle yemek yiyorsun?
- Tom warned Mary not to eat the food.
- Tom, Mary'yi yemeği yememesi için uyardı.
- Tom said Mary was finished eating.
- Tom, Mary'nin yemek yemeyi bitirdiğini söyledi.
- You're not going to eat.
- Yemek yemeyeceksin.
- Have you ever eaten alone in a restaurant?
- Hiç bir restoranda tek başına yemek yedin mi?
- We ate your food.
- Yemeğinizi yedik.
- Let's go eat.
- Yemek yemeye gidelim.
- Aren't you sick of eating here?
- Burada yemek yemekten bıkmadın mı?
- It is forbidden to eat at the meeting room.
- Toplantı odasında yemek yemek yasaktır.
- Tom hasn't eaten yet, has he?
- Tom henüz yemek yemedi, değil mi?
- Everybody is hungry, so let's go ahead and eat.
- Herkes aç, öyleyse gidip yemek yiyelim.
- Tom has never eaten with chopsticks.
- Tom hiç çubukla yemek yemedi.
- My weight stays the same no matter how much I eat.
- Ne kadar yersem yiyeyim kilom aynı kalıyor.
- Mother frowns upon us eating between meals.
- Annem öğün aralarında yemek yememizi hoş karşılamıyor.
- None of us have eaten yet.
- Hiçbirimiz henüz yemek yemedik.
- Won't you eat lunch with me?
- Öğlen benimle yemek yemez misin?
- Tom hardly ever eats with his family.
- Tom ailesiyle neredeyse hiç yemek yemez.
- Tom is eating.
- Tom yemek yiyor.
- You shouldn't eat just before going to bed.
- Yatmadan hemen önce yemek yememelisiniz.
- Is it difficult eating with chopsticks?
- Çubuklarla yemek yemek zor mu?
- I think we should wait until Tom gets here before we eat.
- Bence yemek yemeden önce Tom buraya gelene kadar beklememiz gerek.
- Tom may be eating now.
- Tom şimdi yemek yiyor olabilir.
- I still haven't eaten.
- Hala yemek yemedim.
- Did Tom really expect Mary to eat that much?
- Tom, Mary'nin o kadar çok yemek yemesini gerçekten bekliyor muydu?
- Tom doesn't feel like eating right now.
- Tom şu anda yemek yemek istemiyor.
- How much does it cost to eat at such a place?
- Böyle bir yerde yemek yemek kaça mal olur?
- There's a special place in hell for people who eat in movie theaters.
- Sinema salonlarında yemek yiyenler için cehennemde özel bir yer var.
- I haven't eaten in four days.
- Dört gündür yemek yemedim.
- I don't eat out as often as I'd like.
- Dışarıda istediğim sıklıkta yemek yemiyorum.
- Tom would've eaten more if he'd had time.
- Tom'un zamanı olsaydı daha fazla yemek yerdi.
- I read a book while eating.
- Yemek yerken bir kitap okurum.
- Tom didn't feel like eating.
- Tom yemek yemek istemedi.
- The soldiers eat in the mess hall.
- Askerler yemekhanede yemek yiyor.
- Tom saw Mary eating at a table near the window.
- Tom, Mary'nin pencerenin yakınında bir masada yemek yediğini gördü.
- I don't eat as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok yemek yemiyorum.
- I think Tom is eating right now.
- Sanırım Tom şu an yemek yiyor.
- No matter how much she eats, she never gains weight.
- O ne kadar yerse yesin asla kilo alamaz.
- There's not enough time to eat now.
- Şimdi yemek yemek için yeterli zaman yok.
- He has not eaten a decent meal in a long time.
- Uzun zamandır doğru düzgün bir yemek yemedi.
- Tom has probably eaten by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar yemek yemiştir.
- Let's stop somewhere to eat.
- Bir yerde durup yemek yiyelim.
- Hundreds of soldiers ate in silence around their campfires.
- Yüzlerce asker kamp ateşlerinin etrafında sessizce yemek yediler.
- Would you like to eat?
- Yemek yemek ister misin?
- Tom is eating now.
- Tom şimdi yemek yiyor.
- I need to eat now.
- Şimdi yemek yemem gerekiyor.
- Let's just eat.
- Sadece yemek yiyelim.
- We're not eating.
- Biz yemek yemiyoruz.
- I still haven't eaten.
- Hâlâ yemek yemedim.
- Perhaps Tom is eating right now.
- Belki de Tom şu anda yemek yiyordur.
- Tom is likely to be eating now.
- Tom şimdi muhtemelen yemek yiyordur.
- What kind of food do you usually eat?
- Ne tür yemekler yersin genellikle?
- Do you think that eating with your family is important?
- Ailenizle birlikte yemek yemenin önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
- I've never eaten this kind of food before.
- Daha önce hiç böyle bir yemek yememiştim.
- I ate way too much last night.
- Dün gece çok fazla yemek yedim.
- Tom says that he's never eaten Thai food.
- Tom, hiç Tayland yemeği yemediğini söylüyor.
- Who's that beautiful woman eating all alone?
- Tek başına yemek yiyen bu güzel kadın da kim?
- Can't you eat with us?
- Bizimle yemek yiyemez misin?
- I have just finished eating.
- Yemek yemeği az önce bitirdim.
- I ate at that restaurant over there.
- Orada o lokantada yemek yedim.
- Tom is likely to be eating now, isn't he?
- Tom muhtemelen yemek yiyordur, değil mi?
- Tell Tom I'm eating.
- Tom'a yemek yediğimi söyle.
- When will we start to eat?
- Ne zaman yemek yemeye başlayacağız?
- We just ate dinner.
- Az önce yemek yedik.
- Laurie went to her favourite restaurant to eat.
- Laurie, en sevdiği restorana yemek yemeye gitti.
- He got so absorbed in his work that he forgot to eat.
- İşine o kadar daldı ki yemek yemeyi unuttu.
- I didn't say it wasn't OK to eat.
- Yemek yemenin iyi olmadığını söylemedim.
- Let's go out to eat.
- Yemek yemek için dışarı çıkalım.
- Tom never eats after sunset.
- Tom asla gün batımından sonra yemek yemez.
- Tom says that Mary has just eaten.
- Tom, Mary'nin az önce yemek yediğini söylüyor.
- Tom may eat wherever he wants to.
- Tom istediği yerde yemek yiyebilir.
- Tom watched Mary eat.
- Tom, Mary'nin yemek yemesini izledi.
- Somebody is eating.
- Birileri yemek yiyor.
- Tom is too tired to eat now.
- Tom şimdi yemek yiyemeyecek kadar yorgun.
- Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
- Tom yemek yiyemeyecek kadar yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini atladı.
- It is not good to eat between meals.
- Öğünler arasında yemek yemek iyi değildir.
- After eating, I go to bed.
- Yemek yedikten sonra yatağa giderim.
- I didn't feel like eating.
- Canım yemek yemek istemiyordu.
- After Tom ate, he went to bed.
- Tom yemeğini yedikten sonra yattı.
- After eating, the first thing I do is brush my teeth.
- Yemek yedikten sonra, yaptığım ilk iş dişlerimi fırçalamaktır.
- I can't eat.
- Yemek yiyemiyorum.
- Tom finished eating then washed the dishes.
- Tom yemek yemeyi bitirdi sonra bulaşıkları yıkadı.
- None of us have eaten yet.
- Henüz hiçbirimiz yemek yemedik.
- We were eating.
- Biz yemek yiyorduk.
- A bunch of people told me not to eat there.
- Bir grup insan bana orada yemek yemememi söyledi.
- I missed going out with her and eating at our favorite restaurant.
- Onunla dışarı çıkmayı ve en sevdiğimiz restoranda yemek yemeyi özledim.
- I'm supposed to eat with Tom this evening.
- Bu akşam Tom'la yemek yemem gerekiyor.
- I was so tired I couldn't eat.
- O kadar yorgundum ki yemek yiyemedim.
- Tom told me about a place where I could eat for cheap.
- Tom bana ucuz yemek yiyebileceğim bir yerden bahsetti.
- Tom wasn't able to eat as much he wanted to.
- Tom istediği kadar çok yemek yiyemedi.
- Who cares whether Tom eats egg yolks or not?
- Tom'un yumurta sarısı yiyip yemediği kimin umrunda?
- Why haven't you eaten the food that I cooked?
- Neden pişirdiğim yemeği yemedin?
- The dog is eating his food.
- Köpek yemeğini yiyor.
- I didn't see anyone eating.
- Yemek yiyen kimseyi görmedim.
- You're not supposed to eat on the job.
- İş yerinde yemek yememen gerekiyor.
- Put out your cigarette before you eat.
- Yemek yemeden önce sigaranı söndür.
- I haven't eaten dinner yet this evening.
- Bu akşam henüz yemek yemedim.
- Tom should eat.
- Tom yemek yemeli.
- Have you ever eaten Turkish food before?
- Hiç daha önce Türk yemeği yedin mi?
- We ate a hasty meal and left immediately.
- Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
- They ate in the restaurant.
- Restoranda yemek yediler.
- Eating healthfully can help prevent heart disease.
- Sağlıklı besinler yemek yemek kalp hastalığını önlemeye yardımcı olabilir.
- I'm sorry, but I can't eat dinner with you.
- Üzgünüm, ama seninle yemek yiyemem.
- Tom is probably still eating now.
- Tom muhtemelen şimdi hâlâ yemek yiyor.
- What is she eating?
- Hangi yemeği yiyor?
- Tom is probably eating right now.
- Tom muhtemelen şu anda yemek yiyor.
- He might not have eaten for days.
- O günlerce yemek yememiş olabilir.
- Why did you let Tom eat so much?
- Tom'un bu kadar çok yemek yemesine neden izin verdin?
- Have you ever eaten Mexican food?
- Hiç Meksika yemeği yedin mi?
- We're about to eat.
- Yemek yemek üzereyiz.
- He eats non-stop.
- O durmadan yemek yiyor.
- You must not read while eating.
- Yemek yerken okumamalısın.
- Do you wash your hands before eating?
- Yemek yemeden önce ellerinizi yıkıyor musunuz?
- We're still eating.
- Biz hâlâ yemek yiyoruz.
- My weight stays the same no matter how much I eat.
- Ne kadar çok yersem yiyeyim kilom hep aynı kalıyor.
- I'm too sleepy to eat.
- Yemek yiyemeyecek kadar uykum var.
- Some people think eating at home is better for you than eating out.
- Bazı insanlar evde yemek yemenin dışarıda yemekten daha iyi olduğunu düşünür.
- Tom doesn't like to eat where people are smoking.
- Tom insanların sigara içtiği yerde yemek yemeyi sevmez.
- Did you eat at a restaurant last week?
- Geçen hafta lokantada yemek yedin mi?
- Some people say that eating late at night is bad for your health.
- Bazı insanlar gece geç saatlerde yemek yemenin sağlığınız için kötü olduğunu söylüyorlar.
- Tom hasn't eaten a decent meal in a long time.
- Tom uzun zamandır düzgün bir yemek yemedi.
- I suspect Tom and Mary are planning to eat together.
- Tom ve Mary'nin birlikte yemek yemeyi planladıklarından şüpheleniyorum.
- Today I did not eat as I feel so sick.
- Bugün çok hasta hissettiğim için yemek yemedim.
- Do Tom's children get enough to eat?
- Tom'un çocukları yeterince yemek yiyor mu?
- How can you eat at a time like this?
- Böyle bir zamanda nasıl yemek yiyebilirsin?
- Please don't look at your cellphone while we're eating.
- Lütfen biz yemek yerken cep telefonuna bakma.
- They've already eaten.
- Çoktan yemek yediler.
- Tom wouldn't eat.
- Tom yemek yemezdi.
- I can't remember the last time I ate with my family.
- Ailemle en son ne zaman yemek yediğimi hatırlayamıyorum.
- Let's eat in the park like we used to.
- Eskiden yaptığımız gibi parkta yemek yiyelim.
- Tom is likely eating right now.
- Tom muhtemelen şu anda yemek yiyor.
- I can't gain weight, no matter what I eat.
- Ne yersem yiyeyim, kilo alamıyorum.
- One who does not work should not eat.
- Çalışmayan biri yemek yememeli.
- I have not eaten.
- Ben yemek yemedim.
- The captain of the ship is eating.
- Geminin kaptanı yemek yiyor.
- Why does Tom always eat by himself?
- Tom neden her zaman kendi başına yemek yiyor?
- Tom hadn't eaten in three days.
- Tom üç gündür yemek yememişti.
- How do you know Tom didn't eat before you got there?
- Tom'un sen gelmeden önce yemek yemediğini nereden biliyorsun?
- I don't eat at the school cafeteria every day.
- Ben her gün okul kafeteryasında yemek yemem.
- Tom sat there silently watching Mary eat the last of the food.
- Tom sessizce oturup Mary'nin son yemeği yemesini izledi.
- When can we eat, I wonder.
- Ne zaman yemek yiyebiliriz acaba?
- Tom said he expected Mary to eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin bizimle yemek yemesini beklediğini söyledi.
- I don't eat here as often as I'd like to.
- Burada istediğim kadar sık yemek yemem.
- If you eat three meals a day, your body will find the energy it needs.
- Günde üç öğün yemek yersen, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayacak.
- Perhaps Tom is eating right now.
- Belki de Tom şu an yemek yiyor.
- It would be nice to eat at a fancy restaurant for a change.
- Değişiklik olsun diye süslü bir restoranda yemek yemek güzel olurdu.
- I'm hungry because I haven't eaten.
- Yemek yemediğim için açım.
- Because they're eating dinner.
- Çünkü yemek yiyorlar.
- I'm getting used to eating alone.
- Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
- Is Tom finished eating?
- Tom yemek yemeyi bitirdi mi?
- I ate dinner last night, but I don't think Tom did.
- Dün gece yemek yedim ama Tom'un yediğini sanmıyorum.
- I haven't eaten for three days.
- Üç gündür yemek yemedim.
- Is Tom getting enough to eat?
- Tom yeterince yemek yiyor mu?
- How much does it cost to eat at such a place?
- Böyle bir yerde yemek yemenin maliyeti nedir?
- Why doesn't she eat with me anymore?
- Neden artık o benimle yemek yemiyor?
- How did you like the restaurant that you ate at last night?
- Nasıl, dün gece yemek yediğin restoranı beğendin mi?
- Tom and I eat dinner together every night.
- Tom ve ben her akşam birlikte yemek yeriz.
- We ate at the restaurant for ten euros per person.
- Restoranda kişi başı on avroya yemek yedik.
- Mary said she wanted Tom to eat lunch with her.
- Mary, Tom'un onunla yemek yemesini istediğini söyledi.
- I usually read while I eat.
- Yemek yerken genellikle okurum.
- The restaurant was fairly empty, so I could read in peace while I ate.
- Restoran oldukça boştu, bu yüzden yemek yerken huzur içinde kitap okuyabildim.
- He looked as if he had not eaten for days.
- Günlerdir hiç yemek yememiş gibi görünüyordu.
- I went to eat at a Chinese restaurant in Yokohama.
- Yokohama'daki bir Çin restoranına yemek yemeye gittim.
- All we want to do is eat.
- Tek istediğimiz yemek yemek.
- I don't have time to eat right now.
- Şu anda yemek yemeye vaktim yok.
- Where can we eat?
- Nerede yemek yiyebiliriz?
- How much does it cost to eat at such a place?
- Böyle bir yerde yemek yemek ne kadara mal oluyor?
- Tom doesn't mind eating after the children eat.
- Tom çocuklar yedikten sonra yemek yemeyi umursamıyor.
- Tom not only eats more than Mary does, but he also eats much faster.
- Tom sadece Mary'den daha fazla yemek yemekle kalmıyor, aynı zamanda çok daha hızlı yiyor.
- I'm glad that I didn't eat the food that made you sick.
- Seni hasta eden yemeği yemediğime memnun oldum.
- Tom is eating, isn't he?
- Tom yemek yiyor, değil mi?
- Do you and your husband usually eat meals together?
- Siz ve kocanız genellikle birlikte mi yemek yersiniz?
- I ate at that restaurant over there.
- Şuradaki restoranda yemek yedim.
- I ate a large dinner and my hunger was satisfied.
- Ben büyük bir akşam yemeği yedim ve açlığım giderildi.
- I've eaten a great deal of food this week.
- Bu hafta çok yemek yedim.
- I ate Japanese food for the first time.
- İlk defa Japon yemeği yedim.
- Have you ever eaten in a restaurant alone?
- Sen hiç bir restoranda tek başına yemek yedin mi?
- I met an old man who says that he's never eaten at a restaurant in his whole life.
- Hayatı boyunca hiç restoranda yemek yemediğini söyleyen yaşlı bir adamla tanıştım.
- Tom said he was hoping he and Mary could eat together.
- Tom, Mary ile birlikte yemek yiyebileceklerini umduğunu söyledi.
- Tom doesn't feel like eating.
- Tom yemek yemek istemiyor.
- Brush your teeth after eating.
- Yemek yedikten sonra dişlerinizi fırçalayın.
- Tom started eating.
- Tom yemek yemeye başladı.
- Tom eats more food than Mary does.
- Tom, Mary'den daha fazla yemek yiyor.
- I'm eating here.
- Burada yemek yiyorum.
- I always wash my hands before eating.
- Yemek yemeden önce ben her zaman ellerimi yıkarım.
- Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
- They said they were eating.
- Yemek yiyor olduklarını söylediler.
- We have time enough to eat.
- Yemek yemek için yeterli zamanımız var.
- Let's not eat at that restaurant.
- Bu restoranda yemek yemeyelim.
- Tom told Mary he didn't eat out very often.
- Tom, Mary'ye dışarıda çok sık yemek yemediğini söyledi.
- Tom wondered why Mary was eating by herself.
- Tom neden Mary'nin kendi başına yemek yediğini merak ediyordu.
- I suggest we eat just a little now, and then go out later.
- Şimdi biraz yemek yemeyi ve daha sonra dışarı çıkmayı öneriyorum.
- Tom told the police that Mary had eaten at the restaurant in question before she died.
- Tom polise Mary'nin ölmeden önce söz konusu restoranda yemek yediğini söyledi.
- The animal is eating.
- Hayvan yemek yiyor.
- Some people talk while they eat.
- Bazı insanlar yemek yerken konuşur.
- Tom is downstairs eating right now.
- Tom şu anda aşağıda yemek yiyor.
- I don't feel much like eating.
- Yemek yemek istemiyorum.
- I don't eat here as often as I'd like to.
- Burada istediğim kadar sık yemek yemiyorum.
- Don't eat inside the laboratory.
- Laboratuvarın içinde yemek yemeyin.
- He looked as if he hadn't eaten for days.
- O sanki günlerce yemek yememiş gibi baktı.
- When do you intend to eat?
- Ne zaman yemek yemeyi düşünüyorsun?
- Let's go eat together.
- Birlikte yemek yiyelim.
- Tom and Mary often eat together.
- Tom ve Mary sık sık birlikte yemek yerler.
- I was eating in restaurant yesterday.
- Dün restoranda yemek yiyordum.
- What kind of food do you like to eat?
- Ne tür yemek yemek istersin?
- Take your time when you eat meals.
- Yemek yemek için zaman ayırın.
- I've eaten already.
- Yemek yedim bile.
- I'm eating my lunch.
- Yemeğimi yiyorum.
- Is Tom able to eat?
- Tom yemek yiyebilir mi?
- I like eating here.
- Burada yemek yemeyi seviyorum.
- I don't often eat at home.
- Sık sık evde yemek yemem.
- As usual, he reads the newspaper while eating.
- Her zamanki gibi, yemek yerken gazete okuyor.
- My father used to eat in that restaurant.
- Babam eskiden o restoranda yemek yerdi.
- I went out to eat.
- Ben yemek yemek için dışarı çıktım.
- We must eat now.
- Şimdi yemek yemeliyiz.
- Tom claimed that he had not eaten for three weeks.
- Tom üç haftadır yemek yemediğini iddia etti.
- Don't eat right before bedtime.
- Yatmadan hemen önce yemek yemeyin.
- I don't eat between meals.
- Öğün aralarında yemek yemem.
- Food you eat that you don't like will not be digested well.
- Sevmediğin bir yemeği yersen iyi sindiremezsin.
- The last time I ate at that restaurant the food wasn't very good.
- O restoranda son yediğimde yemekler pek iyi değildi.
- You made someone eat food.
- Birine yemek yedirdin.
- After we ate, we went to sleep.
- Yemeğimizi yedikten sonra uyumaya gittik.
- Tom didn't eat much lunch.
- Tom fazla yemek yemedi.
- I'd like to eat somewhere else.
- Ben başka bir yerde yemek yemek istiyorum.
- I usually eat only one or two meals a day.
- Genellikle günde sadece bir ya da iki öğün yemek yiyorum.
- We ate at the restaurant Tom recommended.
- Tom'un önerdiği restoranda yemek yedik.
- Has Tom eaten yet?
- Tom henüz yemek yemedi mi?
- When was the last time you ate a home-cooked dinner?
- Son kez ne zaman evde pişirilmiş akşam yemeği yedin?
- Tom and Mary ate at a three-hundred-year-old restaurant.
- Tom ve Mary üç yüz yaşındaki bir restoranda yemek yediler.
- Have you ever eaten Indonesian food?
- Hiç Endonezya yemeği yedin mi?
- In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
- Sonunda o salaş restoranda yemek yedik.
- After we ate, we went to sleep.
- Biz yemek yedikten sonra uyumaya gittik.
- He is eating.
- Yemek yiyor.
- Tom and Mary aren't eating.
- Tom ve Mary yemek yemiyor.
- Tom and I eat together every evening.
- Tom ve ben her akşam birlikte yemek yeriz.
- Do you want to come eat at our house?
- Bizim evde yemek yemeye gelmek ister misin?
- She watched him eat.
- Yemek yemesini izledi.
- If he doesn't eat, he will cry.
- Yemek yemezse ağlayacak.
- Maria forced Tom to eat.
- Maria, Tom'u yemek yemeye zorladı.
- Tom usually watches the news while he's eating dinner.
- Tom genellikle yemek yerken haberleri izler.
- Since I've never eaten here before, I don't know what to recommend.
- Daha önce burada hiç yemek yemediğim için ne tavsiye edeceğimi bilemiyorum.
- I like to eat Greek food.
- Yunan yemeği yemeyi severim.
- Tom said Mary wouldn't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin muhtemelen pek fazla yemek yemeyeceğini söyledi.
- Have you eaten?
- Yemek yedin mi?
- No matter how much I eat, I never get fat.
- Ne kadar yersem yiyeyim, asla şişmanlamam.
- Do you think Tom is eating now?
- Sence Tom şimdi yemek yiyor mudur?
- I've just eaten so I'm not hungry.
- Az önce yemek yedim bu yüzden aç değilim.
- You shouldn't have eaten at that restaurant.
- O lokantada yemek yememeliydin.
Show More (440)
|
