Tureng - excuse me - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	excuse me	affedersiniz	interj.
	Excuse me, my good sir, but why do not you behave like a parliamentarian for a change? Affedersiniz efendim, ama neden bir kez olsun bir parlamenter gibi davranmıyorsunuz? Excuse me, but could you put the question in a different way? Affedersiniz ama soruyu farklı bir şekilde sorabilir misiniz? Excuse me, but I thought the idea was to disarm Iraq and destroy its weapons of mass destruction. Affedersiniz ama ben amacın Irak'ı silahsızlandırmak ve kitle imha silahlarını yok etmek olduğunu sanıyordum. Excuse me, but I believe that's my seat. Affedersiniz ama sanırım bu benim koltuğum. Excuse me, but do you mind if ask your name? Affedersiniz, adınızı sormamım sakıncası var mı? Excuse me, where's the bathroom? Affedersiniz, tuvalet nerede? Excuse me, where's the Bank of China? Affedersiniz, Çin Bankası nerede? Excuse me, but may I ask you something. Affedersiniz fakat bir şey sorabilir miyim? Excuse me, could you repeat that? Affedersiniz, tekrar edebilir misiniz? Excuse me, could you lower your voice a little? Affedersiniz, sesinizi biraz alçaltabilir misiniz? Excuse me, can I have a word with you? Affedersiniz, sizinle konuşabilir miyim? Excuse me, but is this the right way to the subway station? Affedersiniz ama metro istasyonuna giden doğru yol bu mu? Excuse me, can you tell me how to get to Central Park? Affedersiniz, Central Park'a nasıl gidebileceğimi bana söyleyebilir misiniz? Excuse me, but may I use the phone? Affedersiniz fakat telefonu kullanabilir miyim? Excuse me, where is the library? Affedersiniz, kütüphane nerede? Excuse me, may I have a spoon? Affedersiniz, bir kaşık alabilir miyim? Excuse me, but may I use the phone? Affedersiniz ama telefonu kullanabilir miyim? Excuse me, how much are these? Affedersiniz, bunlar ne kadar? Excuse me, but I think this is my seat. Affedersiniz ama sanırım burası benim yerim. Excuse me, where is the beach? Affedersiniz, plaj nerede? Excuse me, I think you've dropped something. Affedersiniz, sanırım bir şey düşürdünüz. Excuse me, I didn't catch your name. Affedersiniz, isminizi duyamadım. Excuse me, could you repeat what you've just said? Affedersiniz, az önce söylediğinizi tekrarlar mısınız? Excuse me but, would you mind if I opened the window? Affedersiniz ama pencereyi açmamın bir sakıncası var mı? Excuse me, where's the American Embassy? Affedersiniz, Amerikan Elçiliği nerede? Excuse me, how much is it? Affedersiniz, ne kadar? Excuse me, without wasabi, please. Affedersiniz, wasabisiz lütfen. Excuse me, but could you lend me a pen? Affedersiniz ama bana bir kalem ödünç verebilir misiniz? Excuse me, could you say that again more slowly? Affedersiniz, daha yavaş bir şekilde tekrar söyler misiniz? Excuse me, does this train go to Washington Square? Affedersiniz, bu tren Washington Square'e gider mi? Excuse me, how much is it? Affedersiniz, bu ne kadar? Excuse me, could you repeat what you've just said? Affedersiniz, söylediklerinizi tekrar edebilir misiniz? Excuse me, can you tell me how to get to Central Park? Affedersiniz, Central Park'a nasıl gideceğimi söyleyebilir misiniz? Excuse me, may I say something? Affedersiniz, bir şey söyleyebilir miyim? Excuse me, but you're mistaken. Affedersiniz, ama yanılıyorsunuz. Excuse me, I couldn't help laughing. Affedersiniz, gülmeden edemedim. Excuse me, you are sitting in my place. Affedersiniz, benim yerime oturuyorsunuz. Excuse me, could you please show me your driving licence? Affedersiniz, bana sürücü belgenizi gösterebilir misiniz? Excuse me, I'd like to talk with you for a moment. Affedersiniz, sizinle biraz konuşmak istiyorum. Excuse me, do you have the time? Affedersiniz, zamanınız var mı? Excuse me, but this is my seat. Affedersiniz ama burası benim yerim. Excuse me, would you show me how to use the washing machine? Affedersiniz, çamaşır makinesini nasıl kullanacağımı gösterir misiniz? Excuse me, would you mind repeating that? Affedersiniz, tekrar edebilir misiniz? Excuse me, how much does this cost? Affedersiniz, bu ne kadar? Excuse me, but I'm tied up now. Affedersiniz, ama şu an işim var. Excuse me, I'm looking for Tom. Affedersiniz, Tom'u arıyorum. Excuse me, is this seat taken? Affedersiniz, burası dolu mu? Excuse me, what station is this? Affedersiniz, bu hangi istasyon? Excuse me, I'm lost. Affedersiniz, kayboldum. Excuse me, but I feel sick. Affedersiniz ama hasta hissediyorum. Excuse me, but do you mind if ask your name? Affedersiniz ama adınızı sorabilir miyim? Excuse me for interrupting you, but would you mind opening the window? Sözünüzü kestiğim için affedersiniz ama pencereyi açabilir misiniz? Excuse me, can you make the sushi without wasabi? Affedersiniz, suşiyi wasabisiz yapabilir misiniz? Excuse me, how much is this? Affedersiniz, bu ne kadar? Excuse me, but I didn't order this. Affedersiniz ama ben bunu sipariş etmemiştim. Excuse me, do you mind if I sit here? Affedersiniz, buraya oturabilir miyim? Excuse me, but would you please open the window? Affedersiniz ama lütfen pencereyi açar mısınız? Excuse me, your laces are untied. Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş. Excuse me, how much do these cost? Affedersiniz, bunlar ne kadar? Excuse me, do you have a pen? Affedersiniz, kaleminiz var mı? Excuse me, where's the Bank of China? Affedersiniz, Bank of China nerede? Excuse me, but I think this is my seat. Affedersiniz fakat sanırım bu benim koltuğum. Excuse me, is Tom here today? Affedersiniz, Tom bugün burada mı? Excuse me, I dropped my chopsticks. Affedersiniz, yemek çubuklarımı düşürdüm. Excuse me, what did you say? Affedersiniz, ne dediniz? Excuse me, but would you please tell me the way to the post office? Affedersiniz, ama lütfen bana postaneye giden yolu gösterebilir misiniz? Excuse me, could I get past? Affedersiniz, geçebilir miyim? Excuse me, would you mind repeating that? Affedersiniz, sakıncası yoksa bunu yineleyebilir misiniz? Excuse me, but I have no change. Affedersiniz ama hiç bozuğum yok. Excuse me, I think you're sitting in my seat. Affedersiniz, sanırım benim yerimde oturuyorsunuz. Excuse me, but may I use your telephone? Affedersiniz ama telefonunuzu kullanabilir miyim? Excuse me, do you mind if I sit here? Affedersiniz, buraya oturmamın bir sakıncası var mı? Excuse me, would you mind passing me the sugar? Affedersiniz, şekeri uzatabilir misiniz? Excuse me, do you have the time? Affedersiniz, vaktiniz var mı? Excuse me, I don't understand. Affedersiniz, anlamıyorum. Excuse me but, would you kindly lift that box for me? Affedersiniz ama şu kutuyu benim için kaldırabilir misiniz? Excuse me, but may I put my books here? Affedersiniz fakat kitaplarımı buraya bırakabilir miyim? Excuse me, is this seat taken? Affedersiniz, bu koltuk dolu mu? Excuse me, which way to the station is the shortest? Affedersiniz, istasyona giden en kısa yol hangisi? Excuse me, are you Tom, by any chance? Affedersiniz, siz Tom olabilir misiniz acaba? Excuse me, but will you tell me where to change trains? Affedersiniz, trenleri nerede değiştireceğimi bana söyler misiniz? Excuse me, but would you please open the window? Affedersiniz fakat pencereyi açar mısınız? Excuse me, do you happen to know it? Affedersiniz, bunu biliyor musunuz? Excuse me, where is the toilet? Affedersiniz, tuvalet nerede? Excuse me, but will you tell me where to change trains? Affedersiniz ama tren aktarması yapacağım yeri bana söyler misiniz? Excuse me, where is 52 south river street? Affedersiniz, 52 South River Caddesi nerede? Excuse me, I have to make some changes on my sentence. Affedersiniz, cümlemde bazı değişiklikler yapmam gerekiyor. Excuse me, I'm here to see Tom. Affedersiniz, Tom'u görmeye geldim. Excuse me, have you seen Tom? Affedersiniz, Tom'u gördünüz mü? Excuse me, but I'm tied up now. Affedersiniz ama şu anda meşgulüm. Excuse me, I'd like to talk with you for a moment. Affedersiniz, sizinle kısa bir süre konuşmak istiyorum. Excuse me, but where is the library? Affedersiniz ama kütüphane nerede? Excuse me, but do you mind if I ask your name? Affedersiniz ama adınızı sorabilir miyim? Excuse me, but I have no change. Affedersiniz ama bozuk param yok. Excuse me, I'm looking for her. Affedersiniz, onu arıyorum. Excuse me, I couldn't help laughing. Affedersiniz, gülmekten kendimi alamadım. Excuse me, Doctor. Affedersiniz, Doktor. Excuse me, but could you tell me how to get to Central Park? Affedersiniz ama Central Park'a nasıl gidebileceğimi tarif eder misiniz? Excuse me, do you work here? Affedersiniz, burada mı çalışıyorsunuz? Excuse me, this is my seat. Affedersiniz, burası benim yerim. Excuse me, I don't understand. Affedersiniz, anlayamadım. Excuse me but, would you mind if I opened the window? Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim? Excuse me, would you mind repeating that? Affedersiniz, tekrar söyler misiniz? Excuse me, could you explain the meaning of this sentence to me? Affedersiniz, bu cümlenin anlamını bana açıklayabilir misiniz? Excuse me, I didn't understand you. Affedersiniz, sizi anlamadım. Excuse me, but where is the men's shoe department? Affedersiniz ama erkek ayakkabı reyonu nerede? Excuse me. Affedersiniz. Excuse me, please check the oil. Affedersiniz, lütfen yağı kontrol edin. Excuse me, but will you tell me the way to the Hilton Hotel? Affedersiniz ama bana Hilton Oteli'nin yolunu tarif eder misiniz? Excuse me, but might I use the phone? Affedersiniz ama telefonu kullanabilir miyim? Excuse me, I have to get off at the next stop. Affedersiniz, bir sonraki durakta inmem gerekiyor. Excuse me, is there a toilet nearby? Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı? Excuse me, but I believe that is my seat. Affedersiniz ama sanırım bu benim koltuğum. Excuse me, I'm very busy. Affedersiniz, ben çok meşgulüm. Excuse me, where is the elevator? Affedersiniz, asansör nerede? Excuse me, is there a toilet nearby? Affedersiniz, yakınlarda bir tuvalet var mı? Excuse me, but could you tell me the way to the bus stop? Affedersiniz ama otobüs durağına giden yolu tarif edebilir misiniz? Excuse me, can you help me? Affedersiniz, bana yardım edebilir misiniz? Excuse me, but may I use your telephone? Affedersiniz fakat telefonunuzu kullanabilir miyim? Excuse me, could you show me how to use the washing machine? Affedersiniz, bana çamaşır makinesini nasıl kullanacağımı gösterebilir misiniz? Excuse me, where is the metro? Affedersiniz, metro nerede? Excuse me, but will you show me the way to the station? Affedersiniz ama bana istasyona giden yolu gösterir misiniz? Excuse me, I want to ask you something. Affedersiniz, size bir şey sormak istiyorum. Excuse me, but may I open the window? Affedersiniz, ama pencereyi açabilir miyim? Excuse me, but will you show me the way to the station? Affedersiniz ama bana istasyonun yolunu gösterir misiniz? Excuse me, could you pass me the sugar? Affedersiniz, şekeri uzatabilir misiniz? Excuse me, could you repeat that? Affedersiniz, onu tekrar edebilir misiniz? Excuse me, but who are you? Affedersiniz ama siz kimsiniz? Excuse me, who is this woman? Affedersiniz, bu hanım kim? Excuse me, but I didn't order this. Affedersiniz fakat ben bunu ısmarlamadım. Excuse me, may I come in? Affedersiniz, içeri girebilir miyim? Excuse me, where's the elevator? Affedersiniz, asansör nerede? Excuse me, is there a hotel around here? Affedersiniz bu çevrede bir otel var mı? Excuse me, could you show me how to use the washing machine? Affedersiniz, bana çamaşır makinesinin nasıl kullanacağımı gösterir misiniz? Excuse me, what's going on? Affedersiniz, neler oluyor? Excuse me, where are my manners? Affedersiniz, terbiyem nerede? Excuse me, could you please take a photo of my friends and me? Affedersiniz, benim ve arkadaşlarımın bir fotoğrafını çekebilir misiniz? Excuse me, I didn't understand you. Affedersiniz, ben sizi anlamadım. Excuse me, what is the shortest way to go to the station? Affedersiniz, istasyona gitmenin en kısa yolu nedir? Excuse me, but may I put my books here? Affedersiniz ama kitaplarımı buraya koyabilir miyim? Excuse me; allow me to point out three errors in the above article. Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin. Excuse me, without wasabi, please. Affedersiniz, wasabi olmasın lütfen. Excuse me, but would you please tell me the way to the post office? Affedersiniz, postanenin yolunu tarif eder misiniz? Excuse me, but I'm looking for the post office. Affedersiniz ama postaneyi arıyorum. Excuse me, which way is the post office? Affedersiniz, postane ne tarafta? Excuse me, can you help me? Affedersiniz, bana yardımcı olabilir misiniz? Excuse me, is there a hotel around here? Affedersiniz, buralarda otel var mı? Excuse me, how much is this? Affedersiniz, bu kaç para? Excuse me but may I ask for your name and contact information? Affedersiniz ama adınızı ve iletişim bilgilerinizi öğrenebilir miyim? Excuse me, but may I ask you something. Affedersiniz ama size bir şey sorabilir miyim? Excuse me, sir, have you been drinking tonight? Affedersiniz bayım, bu gece içtiniz mi? Excuse me, but I feel sick. Affedersiniz ama kendimi hasta hissediyorum. Excuse me, could we have some more bread? Affedersiniz, biraz daha ekmek alabilir miyiz? Excuse me, may I have another cup of tea? Affedersiniz, bir bardak çay daha alabilir miyim? Excuse me, but will you tell me the way to the station? Affedersiniz ama bana istasyonun yolunu söyleyebilir misiniz? Excuse me, but do you need any help? Affedersiniz ama yardıma ihtiyacınız var mı? Excuse me, where is the café? Affedersiniz, kafe nerede? Excuse me, but could you tell me how to get to Central Park? Affedersiniz ama Central Park'a nasıl gideceğimi bana tarif edebilir misiniz? Excuse me, I have a question. Affedersiniz, bir sorum var. Excuse me, but do you mind if I ask your name? Affedersiniz ama adınızı sormamın bir sakıncası var mı? Excuse me, could you tell me where I can find this street? Affedersiniz, bu sokağı nerede bulabileceğimi söyleyebilir misiniz? Excuse me, I have a request. Affedersiniz, bir isteğim var. Excuse me, how much is this sweater? Affedersiniz, bu kazak ne kadar? Excuse me, what queue is this? Affedersiniz, bu ne kuyruğu? Excuse me, I'm lost. Affedersiniz, ben kayboldum. Excuse me, could someone tell me where the bathroom is? Affedersiniz, biri bana tuvaletin nerede olduğunu söyleyebilir mi? Excuse me, could you say that again more slowly? Affedersiniz, biraz daha yavaş söyleyebilir misiniz? Excuse me, I'm here to see Tom. Affedersiniz, Tom'u görmek için buradayım. Excuse me, I'm looking for him. Affedersiniz, onu arıyorum. Excuse me, can you lower your voice a little bit? Affedersiniz, sesinizi biraz alçaltabilir misiniz? Excuse me, could you please show me your driving licence? Affedersiniz, bana ehliyetinizi gösterebilir misiniz? Excuse me, may I open the window? Affedersiniz, pencereyi açabilir miyim? Excuse me, could you pass me the sugar? Affedersiniz, şekeri bana uzatabilir misiniz? Excuse me, can I join you? Affedersiniz, size katılabilir miyim? Excuse me, do you know what time it is? Affedersiniz, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz? Excuse me, is this seat free? Affedersiniz, bu koltuk boş mu? Excuse me, but could you tell me the way to the station? Affedersiniz ama bana istasyonun yolunu tarif edebilir misiniz? Excuse me, is this seat still free? Affedersiniz, bu koltuk hâlâ boş mu? Excuse me, but this is my seat. Affedersiniz ama burası benim koltuğum. Excuse me, but could you tell me where the post office is? Affedersiniz ama postanenin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz? Excuse me, would you show me how to use the washing machine? Affedersiniz, çamaşır makinesini nasıl kullanacağımı bana gösterir misiniz? Excuse me, I'm very busy. Affedersiniz, çok meşgulüm. Excuse me, but can you help me? Affedersiniz ama bana yardım edebilir misiniz? Excuse me, this is my seat. Affedersiniz, bu benim koltuğum. Excuse me, what have you just said? Affedersiniz, az önce ne dediniz? Excuse me, let me point out three mistakes in the above article. Affedersiniz, yukarıdaki makaledeki üç hatayı belirtmeme izin verin. Excuse me, Joe, can I use your phone? Affedersiniz, Joe, telefonunuzu kullanabilir miyim? Excuse me, does this train go to Washington Square? Affedersiniz, bu tren Washington Meydanı'na mı gidiyor? Excuse me, where's the exit? Affedersiniz, çıkış nerede? Excuse me, but could you tell me the way to the bus stop? Affedersiniz ama bana otobüs durağına giden yolu tarif eder misiniz? Excuse me, where are the eggs? Affedersiniz, yumurtalar nerede? Excuse me, what are you doing? Affedersiniz, ne yapıyorsunuz? Show More (189)
2	excuse me	afedersiniz	interj.
	Excuse me, but could you tell me the way to the station? Afedersiniz, ama bana istasyonun yolunu gösterebilir misiniz? Excuse me, what's going on? Afedersiniz, ne oluyor? Excuse me, could we have some more bread? Afedersiniz, biraz daha ekmek alabilir miyiz? Excuse me but may I ask for your name and contact information? Afedersiniz ama adınızı ve iletişim bilgilerinizi sorabilir miyim? Excuse me, is this seat taken? Afedersiniz, bu sandalye dolu mu? Excuse me, you are sitting in my place. Afedersiniz, benim yerimde oturuyorsunuz. Excuse me, but let me have another look at the photo. Afedersiniz ama fotoğrafa bir kez daha bakayım. Excuse me, where is the library? Afedersiniz, kütüphane nerede? Excuse me, can I have a word with you? Afedersiniz, sizinle biraz konuşabilir miyim? Excuse me, do you know what time it is? Afedersiniz, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz? Excuse me, who is this woman? Afedersiniz, bu kadın kim? Excuse me, may I have another cup of tea? Afedersiniz, bir bardak çay daha alabilir miyim? Excuse me, is this seat taken? Afedersiniz, burası dolu mu? Excuse me, do you have a pen? Afedersiniz, bir kaleminiz var mı? Excuse me, but I'm looking for the post office. Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum. Excuse me, but will you tell me the way to the Hilton Hotel? Afedersiniz ama bana Hilton Hotel'ine giden yolu tarif eder misiniz? Excuse me, what station is this? Afedersiniz, bu hangi istasyon? Excuse me, but where is the men's shoe department? Afedersiniz fakat erkek ayakkabıları bölümü nerede? Excuse me, I want to ask you something. Afedersiniz, size bir şey sormak istiyorum. Excuse me, could you explain the meaning of this sentence to me? Afedersiniz, bana bu cümlenin anlamını açıklayabilir misiniz? Excuse me, Doctor. Afedersiniz, Doktor. Excuse me, may I open the window? Afedersiniz, pencereyi açabilir miyim? Excuse me, but will you tell me the way to the station? Afedersiniz, ama bana istasyona giden yolu söyler misiniz? Show More (20)
3	excuse me	özür dilerim	interj.
	Excuse me, but that is not permitted. Özür dilerim ama buna izin verilmiyor. Excuse me for interrupting. Sözünü kestiğim için özür dilerim. Excuse me for not having come over earlier. Daha önce gelmediğim için özür dilerim. Excuse me for being dressed like this. Böyle giyindiğim için özür dilerim. Excuse me for being dressed like this. Böyle giyinmiş olduğum için özür dilerim. Excuse me for interrupting. Böldüğüm için özür dilerim. Excuse me for opening your letter by mistake. Mektubunuzu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim. Excuse me for being late. Geç kaldığım için özür dilerim. My boss didn't excuse me for coming late to the meeting. Patronum toplantıya geç geldiğim için özür dilemedi. Excuse me for interrupting you, but would you mind opening the window? Böldüğüm için özür dilerim ama pencereyi açabilir misiniz? Excuse me for opening your letter by mistake. Mektubunu yanlışlıkla açtığım için özür dilerim. Excuse me for interrupting, I've got something to tell you. Kestiğim için özür dilerim, size anlatmam gereken bir şey var. Excuse me for what I did. Yaptığım şey için özür dilerim. Please excuse me for being late. Lütfen geç kaldığım için özür dilerim. Excuse me for interrupting you. Böldüğüm için özür dilerim. Excuse me for interrupting, I've got something to tell you. Böldüğüm için özür dilerim, size söylemem gereken bir şey var. Show More (13)
4	excuse me	beni bağışlayın	interj.
	He will excuse me. Beni bağışlayacak. Please excuse me for calling you so early in the morning. Sizi sabah çok erken aradığım için lütfen beni bağışlayın. Excuse me for being late. Geç kaldığım için beni bağışlayın. Please excuse me for coming late. Lütfen geç geldiğim için beni bağışlayın. Please excuse me; I have to go to the bathroom. Lütfen beni bağışlayın, tuvalete gitmek zorundayım. Please excuse me for being rude. Kaba davrandığım için lütfen beni bağışlayın. Please excuse me, I have to leave. Lütfen beni bağışlayın, gitmek zorundayım. Mr Gomez didn't excuse me for my mistake. Bay Gomez hatam için beni bağışlamadı. Please excuse me for being late. Lütfen geç kaldığım için beni bağışlayın. Show More (6)
5	excuse me	müsaadenle	expr.
	Excuse me just a moment. Bir dakika müsaade edin. Excuse me a minute. Bana bir dakika müsaade edin. Excuse me one second. Bir saniye müsaade edin. Excuse me for a moment. Bana bir dakika müsaade edin. Can you excuse me a moment? Bana biraz müsaade eder misin? Would you excuse me for a moment? Bana biraz müsaade eder misiniz? Show More (3)
6	excuse me	affedersin	interj.
	Excuse me, would you mind passing me the sugar? Affedersin, bana şekeri uzatır mısın? Excuse me, Tom, are you busy? Affedersin, Tom, meşgul müsün? Excuse me but, would you kindly lift that box for me? Affedersin ama o kutuyu benim için kaldırabilir misin? Excuse me, but can you help me? Affedersin ama bana yardım edebilir misin? Excuse me, Joe, can I use your phone? Affedersin Joe, telefonunu kullanabilir miyim? Show More (2)