| 1 |
fade |
solmak |
v. |
|
- This life will fade and pass away.
- Bu hayat solacak ve geçip gidecek.
- A faint and fading hope that one day it will flower.
- Bir gün çiçek açacağına dair zayıf ve solmakta olan bir ümit.
- Beauty fades.
- Güzellik solup gider.
- His hopes faded.
- Umutları soldu.
- The tans will fade, but the memories will last forever.
- Bronzluk solacak, ama anılar sonsuza dek kalacaktır.
- Flowers soon fade when they have been cut.
- Çiçekler kesildiklerinde kısa sürede solarlar.
Show More (3)
|
| 2 |
fade |
rengi solmak |
v. |
|
- The color has faded.
- Renk soldu.
- The color has faded.
- Rengi solmuş.
- She was dressed in a faded cotton skirt.
- Rengi solmuş pamuklu bir etek giymişti.
- The color won't fade.
- Rengi solmaz.
- The color won't fade, even in the wash.
- Yıkamada bile rengi solmaz.
- The color won't fade.
- Rengi solmayacak.
Show More (3)
|
| 3 |
fade |
(ses) giderek azalmak |
v. |
|
- We are all deeply affected by the bloody events in the Middle East, following which hopes of peace are fading.
- Barış umutlarının giderek azaldığı Orta Doğu'daki kanlı olaylardan hepimiz derinden etkileniyoruz.
Show More (-2)
|
| 4 |
fade |
zayıflamak |
v. |
|
- The flame has begun to fade.
- Alev, zayıflamaya başladı.
Show More (-2)
|
