|
- Was this not fame and fortune both at once?
- Bu aynı anda hem şöhret hem de servet değil miydi?
- Ben feels the pressure of fame and finds a way to be in several places at once.
- Ben şöhretin baskısını hissediyor ve aynı anda birkaç yerde olmanın bir yolunu buluyor.
- He hopes to find fame as a poet.
- O, şöhreti şairlikte bulmayı umuyor.
- He dedicated himself to painting, without thinking of fame or fortune.
- Şöhret ya da servet düşünmeden kendini resme adadı.
- He hopes to find fame as a poet.
- Bir şair olarak şöhret bulmayı umuyor.
- The downside of fame is public scrutiny.
- Şöhretin kötü tarafı, halkın gözünün sürekli üzerinde olmasıdır.
- Setting a new record added to his fame.
- Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- He doesn't dare to reach for fame.
- O, şöhrete kavuşmaya cesaret edemiyor.
- Janet was seeking for fame in the world of show business.
- Janet, eğlence sektöründe şöhret arıyordu.
- It is unfortunate that our mayor has brought fame and shame to Toronto.
- Belediye başkanımızın Toronto'ya şöhret ve utanç getirmesi talihsizliktir.
- Fame is the privilege of being known to those who do not know you.
- Şöhret, sizi tanımayanlar tarafından tanınma ayrıcalığıdır.
- Some people go after fame.
- Bazı insanlar şöhretin peşinden gider.
- Fame isn't always accompanied with success.
- Şöhret her zaman başarıya eşlik etmez.
- Above all, fame means dying at the right time.
- Her şeyden önce şöhret, doğru zamanda ölmek demektir.
- Fame is the privilege of being known to those who do not know you.
- Şöhret, seni tanımayan insanlar tarafından tanınır olma ayrıcalığıdır.
- Tom wants riches and fame.
- Tom zenginlik ve şöhret istiyor.
- Don't chase after fame.
- Şöhret peşinde koşmayın.
- The downside of fame is scrutiny.
- Şöhretin olumsuz tarafı incelemedir.
- It is wrong to aim at fame only.
- Sadece şöhreti hedeflemek yanlıştır.
- It is unfortunate that our mayor has brought fame and shame to Toronto.
- Belediye başkanımızın Toronto'ya şöhret ve utanç getirmesi talihsiz bir durumdur.
- Fame is the sum of all misunderstandings that gather around a name.
- Şöhret bir isim etrafında toplanan tüm yanlış anlamaların toplamıdır.
- He is always going after fame.
- O her zaman şöhret peşinde koşuyor.
- Fame is the sum of all misunderstandings that gather around a name.
- Şöhret, bir ismin etrafında toplanan tüm yanlış anlamaların toplamıdır.
- Despite his fame, he is not happy.
- Şöhretine rağmen mutlu değil.
- Fame doesn't always go hand in hand with success.
- Şöhret her zaman başarı ile el ele gitmez.
- Even with all his wealth and fame, he's unhappy.
- Bütün zenginliği ve şöhretine rağmen o mutsuzdur.
- Above all, fame means dying at the right time.
- Her şeyden önce, şöhret doğru zamanda ölmek demektir.
- He is always going after fame.
- Her zaman şöhret peşinde koşar.
- The downside of fame is scrutiny.
- Şöhretin dezavantajı dikkat çekmektir.
- My brother is anxious for fame.
- Erkek kardeşim şöhret olmayı çok istiyor.
- Janet was seeking for fame in the world of show business.
- Janet, gösteri dünyasında şöhret peşindeydi.
- Even with all his wealth and fame, he's unhappy.
- Tüm servetine ve şöhretine rağmen mutsuz.
- He doesn't dare to reach for fame.
- Şöhrete ulaşmaya cesaret edemiyor.
- There is fame and fortune lost.
- Şöhret ve servet kayboldu.
- He is thirsty for fame.
- Şöhrete susamıştı.
- He is thirsty for fame.
- O, şöhrete susamıştır.
- I don't care for wealth and fame.
- Zenginlik ve şöhret umurumda değil.
- The downside of fame is public scrutiny.
- Şöhretin dezavantajı halkın dikkatini çekmektir.
- He had both money and fame.
- Hem parası hem de şöhreti vardı.
- They want sex, wealth and fame.
- Seks, zenginlik ve şöhret istiyorlar.
Show More (37)
|
|
- Setting a new record added to his fame.
- Yeni bir rekor kırarak ününe ün kattı.
- Despite his fame, he is not happy.
- Ününe karşın mutlu değil.
- His courage won him fame.
- Cesareti ona ün kazandırdı.
- His courage won him fame.
- Cesareti ona ün kazandı.
- Dan's book gained so much fame.
- Dan'in kitabı çok ün kazandı.
- Tolstoy achieved worldwide fame.
- Tolstoy, dünya çapında bir ün kazandı.
- They want sex, wealth and fame.
- Onlar seks, zenginlik ve ün istiyorlar.
- She attained everlasting fame through her work.
- Çalışmalarıyla sonsuz bir üne kavuştu.
- Tolstoy achieved worldwide fame.
- Tolstoy, dünya çapında üne kavuştu.
- He won fame as a novelist.
- Bir romancı olarak ün kazandı.
- Despite adversity, the architect achieved worldwide fame.
- Zorluklara rağmen mimar dünya çapında üne kavuştu.
- The architect achieved worldwide fame.
- Mimar dünya çapında ün kazandı.
- He dedicated himself to painting, without thinking of fame or fortune.
- O ün veya servet düşünmeden kendini resme adadı.
- He won fame as a novelist.
- Romancı olarak ün kazandı.
- The architect achieved worldwide fame.
- Mimar dünya çapında bir üne kavuştu.
Show More (12)
|
