|
- The Americans, like ourselves, are suffering an explosion in farm gate prices.
- Amerikalılar da bizim gibi çiftlik kapısı fiyatlarında bir patlama yaşıyorlar.
- That gives us full traceability of sheep on an individual basis from the farm of origin to carcass.
- Bu bize koyunların menşe çiftlikten karkasa kadar bireysel olarak tam izlenebilirliğini sağlar.
- Slaughter as close to the farm as possible is something I greatly support.
- Kesimin mümkün olduğunca çiftliğe yakın bir yerde yapılması benim de çok desteklediğim bir şey.
- Last Sunday, I drove from my farm in North Yorkshire to Strasbourg.
- Geçtiğimiz Pazar günü, Kuzey Yorkshire'daki çiftliğimden Strasbourg'a gittim.
- The constant reference to environmental protection is being used as an alibi to reduce farm production.
- Çevrenin korunmasına yapılan sürekli atıf, çiftlik üretimini azaltmak için bir mazeret olarak kullanılıyor.
- What is the breakdown of these alerts between farmed fish and wild fish?
- Bu uyarıların çiftlik balıkları ve yabani balıklar arasındaki dağılımı nedir?
- In Turkey only a limited amount of funds are allocated to direct farm income support.
- Türkiye'de doğrudan çiftlik geliri desteğine sadece sınırlı miktarda fon tahsis edilmektedir.
- Still there are unacceptable accidents on the farm and on the factory floor.
- Çiftlikte ve fabrika zemininde hala kabul edilemez kazalar yaşanmaktadır.
- We are now producing something like 27% of our needs from farmed fish and there is no reason why we cannot continue.
- Şu anda ihtiyacımızın yaklaşık %27'sini çiftlik balıklarından üretiyoruz ve buna devam etmememiz için hiçbir neden yok.
- As far as I am concerned, just like the new Farm Bill, this issue is not sufficiently covered in the two reports.
- Endişelendiğim kadarıyla, tıpkı yeni Çiftlik Yasası gibi, bu konu da iki raporda yeterince ele alınmamıştır.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Çiftlik gelirlerine sağdan, soldan ve merkezden saldırılar var.
- Has the Commission considered what effect this massive increase in supply might have on farm prices?
- Komisyon, arzdaki bu büyük artışın çiftlik fiyatları üzerinde nasıl bir etkisi olabileceğini değerlendirdi mi?
- The consumer has a right to know if farmed fish cause a disproportionate number of rapid alerts.
- Tüketicinin, çiftlik balıklarının orantısız sayıda hızlı uyarıya neden olup olmadığını bilme hakkı vardır.
- The average farm size is decreasing, and productivity growth is low compared to international standards.
- Ortalama çiftlik büyüklüğü azalmaktadır ve verimlilik artışı uluslararası standartlara kıyasla düşüktür.
- This is an example of the implementation of the farm-to-fork approach highlighted in the White Paper on Food Safety.
- Bu, Gıda Güvenliğine ilişkin Beyaz Kitapta vurgulanan çiftlikten çatala yaklaşımının uygulanmasına bir örnektir.
- Indeed, the Commission has already requested the Committee to rule on the slaughter and transport of farmed fish.
- Nitekim Komisyon, Komite'den çiftlik balıklarının kesimi ve nakliyesi konusunda karar vermesini talep etmiştir.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- They need to own their own land, their home and their farm.
- Kendi topraklarına, evlerine ve çiftliklerine sahip olmaları gerekir.
- Still there are unacceptable accidents on the farm and on the factory floor.
- Çiftliklerde ve fabrikalarda hala kabul edilemez kazalar yaşanmaktadır.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda, yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Sağdan, soldan ve merkezden çiftlik gelirlerine yönelik saldırılar var.
- The food conversion rate of farmed fish is low.
- Çiftlik balıklarının gıda dönüşüm oranı düşüktür.
- A number of amendments aim to implement this system at farm level.
- Bir dizi değişiklik bu sistemi çiftlik düzeyinde uygulamayı amaçlamaktadır.
- In my own country, Ireland, there has been an almost 20% drop in farm incomes this year when inflation is factored in.
- Kendi ülkem İrlanda'da enflasyon da hesaba katıldığında bu yıl çiftlik gelirlerinde neredeyse %20'lik bir düşüş yaşandı.
- Last Sunday I drove from my farm in North Yorkshire to Strasbourg.
- Geçen Pazar günü Kuzey Yorkshire'daki çiftliğimden Strazburg'a gittim.
- The reduced farm numbers have produced a lot of well-being in Europe.
- Çiftlik sayısının azalması Avrupa'da çok fazla refah yarattı.
- You got a small farm and few chickens, thats all.
- Küçük bir çiftliğiniz ve birkaç tavuğunuz var, hepsi bu.
- You got a small farm and few chickens, thats all.
- Küçük bir çiftliğin ve birkaç tavuğun var, hepsi bu.
- Many farmers lost their farms.
- Birçok çiftçi çiftliklerini kaybetti.
- He was strong enough to help his father on the farm.
- Çiftlikte babasına yardım edecek kadar güçlüydü.
- People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
- Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
- The horse is at the farm.
- At çiftlikte.
- How far away is your farm?
- Çiftliğiniz ne kadar uzakta?
- He is employed on the farm.
- Ona çiftlikte iş verilmektedir.
- This farm's land is very fertile.
- Bu çiftliğin arazisi çok verimlidir.
- We'll destroy the old farms.
- Eski çiftlikleri yok edeceğiz.
- The cows are on the farm.
- İnekler çiftlikte.
- Tom worked on a farm last summer.
- Tom geçen yaz bir çiftlikte çalıştı.
- Tom lives on a farm in California.
- Tom, Kaliforniya'da bir çiftlikte yaşıyor.
- He raises crops and cows on his farm.
- Çiftliğinde ekinler ve inekler yetiştiriyor.
- Tom advised me to sell the farm and live somewhere else.
- Tom bana çiftliği satmamı ve başka bir yerde yaşamamı önerdi.
- He is employed on the farm.
- Çiftlikte çalışıyor.
- There is a man working on the farm.
- Çiftlikte çalışan bir adam var.
- I worked on the farm all day.
- Bütün gün çiftlikte çalıştım.
- The rain had a good effect on the farm crops.
- Yağmurun çiftlik mahsulleri üzerinde iyi bir etkisi oldu.
- Tom helps his father out on the farm.
- Tom çiftlikte babasına yardım eder.
- Our farm is located in rural Nebraska.
- Çiftliğimiz Nebraska kırsalında yer alıyor.
- My father and mother have a big farm there.
- Babamın ve annemin orada büyük bir çiftliği var.
- Hoover was born in the farm state of Iowa in 1874.
- Hoover 1874'te Iowa'nın çiftlik eyaletinde doğdu.
- I bought an old farm.
- Eski bir çiftlik aldım.
- The Bakers have a farm up the river.
- Baker'ların nehrin üst tarafında bir çiftliği var.
- I work on a farm.
- Ben bir çiftlikte çalışırım.
- My uncle has a farm in the village.
- Amcamın köyde bir çiftliği var.
- My wife went to the farm.
- Karım çiftliğe gitti.
- Tom really enjoyed living on the farm.
- Tom çiftlikte yaşamaktan gerçekten hoşlanıyordu.
- Sami's body was found in a pond on Layla's farm.
- Sami'nin cesedi Layla'nın çiftliğindeki bir gölette bulundu.
- Cesar Chavez was born on a small farm near Yuma, Arizona in 1927.
- Cesar Chavez 1927'de Arizona, Yuma yakınlarında küçük bir çiftlikte doğdu.
- This farm was owned by the Jackson family.
- Bu çiftlik Jackson ailesine aitti.
- We all worked together on the farm.
- Hepimiz çiftlikte birlikte çalıştık.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- He had no money to buy the farm.
- Çiftliği satın alacak parası yoktu.
- They built a fence around the farm.
- Çiftliğin etrafına bir çit inşa ettiler.
- Tom lives on a farm in California.
- Tom Kaliforniya'da bir çiftlikte yaşıyor.
- Few farms had electricity.
- Çok az çiftlikte elektrik vardı.
- They send us to the farm.
- Onlar bizi çiftliğe gönderir.
- He had to pay a high rent for his farm.
- O, çiftliği için yüksek bir kira ödemek zorunda kaldı.
- The geologists explored for oil on our farm.
- Jeologlar çiftliğimizde petrol aradılar.
- Tom wanted to live on a farm.
- Tom bir çiftlikte yaşamak istiyordu.
- Many farmers lost their farms.
- Birçok çiftçi çiftliğini kaybetti.
- I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi satın aldım.
- They have five different kinds of horses on their farm.
- Çiftliklerinde beş farklı türde atları var.
- I have worked on the farm all day.
- Bütün gün çiftlikte çalıştım.
- Need they have sold the farm?
- Çiftliği satmış olmaları mı gerekiyor?
- I was born on a farm.
- Bir çiftlikte doğdum.
- He works on the farm from sunrise to sunset.
- Gün doğumundan gün batımına kadar çiftlikte çalışır.
- I've done more work on my farm in the last three months than you've done in three years.
- Ben son üç aydır çiftliğimde senin üç yılda yaptığından daha fazla iş yaptım.
- One hot summer afternoon she decided to take her boyfriend to a farm outside the town.
- Sıcak bir yaz günü öğleden sonra, erkek arkadaşını şehir dışındaki bir çiftliğe götürmeye karar verdi.
- The cow is at the farm, too.
- İnek de çiftlikte.
- Many people in my grandfather's generation grew up on farms.
- Büyükbabamın kuşağındaki birçok insan çiftliklerde büyüdüler.
- I worked on a farm when I was younger.
- Gençken bir çiftlikte çalıştım.
- Did you help out on the farm?
- Çiftlikte yardım ettin mi?
- Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarlarında yerel çiftliklerde yetiştirilen yiyecekler satılır.
- We helped on the farm.
- Çiftliğe yardım ettik.
- He had no money to buy the farm.
- Onun çiftliği almak için parası yok.
- We played around the farm.
- Biz çiftliğin etrafında oynadık.
- Tom stopped at his grandfather's farm on his way to Boston.
- Tom Boston'a giderken büyükbabasının çiftliğinde durdu.
- Tom had a farm not too far from Boston.
- Tom'un Boston'dan çok uzak olmayan bir çifliği var.
- We live on a farm.
- Biz bir çiftlikte yaşıyoruz.
- Five siblings worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- Small family farms were disappearing.
- Küçük aile çiftlikleri yok oluyordu.
- Tom needs help on the farm.
- Tom'un çiftlikte yardıma ihtiyacı var.
- This farm seems to have been abandoned.
- Bu çiftlik terk edilmiş gibi görünüyor.
- A feral farm cat bit Tom's hand.
- Vahşi bir çiftlik kedisi Tom'un elini ısırmış.
- He has a large farm in Colorado.
- Onun Kolorado'da büyük bir çiftliği var.
- This is Uncle Tom's farm.
- Burası Tom Amca'nın çiftliği.
- He had to sell the farm for debts.
- Borçları yüzünden çiftliği satmak zorunda kaldı.
Show More (93)
|