1 |
fertile |
verimli |
adj. |
|
- All this creates fertile ground for the rise in forms of racism.
- Tüm bunlar ırkçılık türlerinin yükselmesi için verimli bir zemin yaratmaktadır.
- This formed a fertile breeding ground for a Maoist insurgency, which claimed 7 000 lives.
- Bu durum, 7000 kişinin hayatına mal olan Maoist isyan için verimli bir zemin oluşturdu.
- We have managed to bring in hundreds of amendments, which says a lot for the fertile imagination of Parliament.
- Yüzlerce değişiklik önergesi vermeyi başardık ki bu da Parlamento'nun verimli hayal gücü için çok şey söylüyor.
- The land is very fertile.
- Arazi çok verimlidir.
- This is a fertile garden.
- Bu verimli bir bahçe.
- This is a fertile garden.
- Burası verimli bir bahçe.
- You have a fertile imagination.
- Verimli bir hayal gücün var.
- Is the field fertile?
- Tarla verimli mi?
- The settlers learned that the land in the valley was fertile.
- Yerleşimciler vadideki arazinin verimli olduğunu öğrendi.
- The land is very fertile.
- Toprak çok verimli.
- The soil here is fertile.
- Buradaki toprak verimlidir.
- The settlers learned that the land in the valley was fertile.
- Göçmenler vadideki toprağın verimli olduğunu öğrendiler.
- This valley is very fertile.
- Bu vadi çok verimlidir.
- This farm's land is very fertile.
- Bu çiftliğin arazisi çok verimlidir.
- This farm's land is very fertile.
- Bu çiftliğin arazisi çok verimli.
- Tom has a fertile imagination.
- Tom'un verimli bir hayal gücü var.
- Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain.
- Eskiden verimli bir ovanın olduğu yerde, şimdi çölden başka bir şey yok.
Show More (14)
|
2 |
fertile |
bereketli |
adj. |
|
- Tom has a fertile imagination.
- Tom'un bereketli bir hayal gücü var.
- Now there is nothing but desert, where there used to be a fertile plain.
- Şimdi, bereketli bir ovanın olduğu yerde, çölden başka bir şey yok.
- This valley is very fertile.
- Bu vadi çok bereketli.
Show More (0)
|
3 |
fertile |
doğurgan |
adj. |
|
- She has a fertile imagination.
- Onun doğurgan bir hayal gücü var.
- Layla was very fertile.
- Leyla çok doğurgandı.
Show More (-1)
|