|
- We do not have our finger on the world’s pulse.
- Parmağımız dünyanın nabzında değil.
- The Commission will point its finger at us, the Council probably will too.
- Komisyon parmağıyla bizi işaret edecek, Konsey de muhtemelen öyle yapacaktır.
- The third finger, without a doubt, points to the issue of sustainable policies in our own activities.
- Üçüncü parmak ise şüphesiz kendi faaliyetlerimizde sürdürülebilir politikalar konusuna işaret ediyor.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bunun kime faydası var, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda büyük perakende satış mağazası dışında?
- One of these fingers is our agricultural policy.
- Bu parmaklardan biri de tarım politikamızdır.
- The scandal is not that someone has had their fingers in the till.
- Skandal, birilerinin parmaklarını kasaya sokmuş olması değildir.
- The third finger, without a doubt, points to the issue of sustainable policies in our own activities.
- Üçüncü parmak, hiç şüphesiz, kendi faaliyetlerimizde sürdürülebilir politikalar konusuna işaret etmektedir.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bu durum, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki büyük perakende satış mağazası dışında kime fayda sağlıyor?
- According to a Chinese proverb, when a wise man points at the moon, the fool looks at his finger.
- Bir Çin atasözüne göre, bilge bir adam ayı işaret ettiğinde, aptal onun parmağına bakar.
- Similar effect can be obtained by the left-hand fingers.
- Benzer etki sol el parmaklarıyla da elde edilebilir.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir cisme dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve dolayısıyla üşür.
- I thought so till I cut my finger the first time.
- İlk seferinde parmağımı kesene kadar ben de öyle sanıyordum.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir nesneye dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve üşüme hissi oluşur.
- Similar effect can be obtained by the left-hand fingers.
- Sol elin parmaklarıyla da benzer bir efekt yaratılabilir.
- Every finger in your hand is connected to a planet.
- Elinizdeki her parmak bir gezegene bağlıdır.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir nesneye dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve bu nedenle üşür.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Parmağınızla zombilerin üzerine dokunarak onlar kapınızı kırmadan önce onları parçalayın ve ortadan kaldırın.
- I thought so till I cut my finger the first time.
- İlk kez parmağımı kesene kadar öyle sanıyordum.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtladı.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmakta kalbe giden damarlar olduğunu kanıtladı.
- Every finger in your hand is connected to a planet.
- Elinizdeki her parmak bir gezegene bağlı.
- I sprained my finger while playing volleyball.
- Voleybol oynarken parmağımı burktum.
- A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih ediyor.
- You haven't lifted a finger.
- Parmak bile kıpırdatmadın.
- Put your finger in your throat.
- Parmağınızı boğazınıza sokun.
- I had a splinter in my finger, so I asked Tom to help me get it out.
- Parmağıma kıymık battı, Tom'dan çıkarmama yardım etmesini istedim.
- She started running her fingers through her hair.
- O, parmaklarını saçında gezdirmeye başladı.
- Tom twirled the basketball on his finger.
- Tom basketbol topunu parmağında döndürdü.
- Don't cut your finger.
- Parmağınızı kesmeyin.
- If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
- Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.
- His fingers ran swiftly over the keys.
- Parmakları tuşların üzerinde hızla gezindi.
- He licked his fingers.
- Parmaklarını yaladı.
- I got a burn on my finger.
- Parmağımda bir yanık var.
- Keep your fingers crossed for me!
- Parmaklarını benim için çapraz tut!
- Tom cut his finger and it's bleeding pretty badly.
- Tom parmağını kesti ve oldukça kötü kanıyor.
- One of Tom's fingers was broken.
- Tom'un parmaklarından biri kırılmış.
- I got a thorn in my finger.
- Parmağıma diken battı.
- Show me your finger.
- Parmağını banagöster.
- He kissed her fingers.
- Onun parmaklarını öptü.
- I cut my finger peeling potatoes.
- Patatesleri soyarken parmağımı kestim.
- Tom put his finger to his lips.
- Tom parmağını dudaklarına koydu.
- He cut his finger with the knife.
- O, bıçakla parmağını kesti.
- Tom tried to put the ring on Mary's finger, but she wouldn't let him.
- Tom yüzüğü Mary'nin parmağına takmaya çalıştı ama Mary buna izin vermedi.
- Sami looked at Layla's fingers.
- Sami, Layla'nın parmaklarına baktı.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
- Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmak mesafe vardır.
- Tom held up a warning finger.
- Tom uyarı parmağını kaldırdı.
- Tom put an engagement ring on Mary's finger.
- Tom Mary'nin parmağına bir nişan yüzüğü taktı.
- I'll keep my fingers crossed.
- Parmaklarımı çapraz tutacağım.
- I heard Tom snapping his fingers.
- Tom'un parmaklarını çıtırdattığını duydum.
- My finger is fine now.
- Parmağım şimdi iyi.
- I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.
- Tombul parmaklarım var, bu nedenle küçük bir klavye kullanamam.
- Tom waggled his finger at Mary.
- Tom parmağını Mary'ye doğru salladı.
- He cut his finger in opening a can.
- Konserve açarken parmağını kesti.
- The teacher pointed her finger at me and asked me to come with her.
- Öğretmen parmağıyla beni işaret etti ve onunla gelmemi istedi.
- Mary had a ring on every finger of her left hand.
- Mary'nin sol elinin her parmağında bir yüzük vardı.
- Tom tapped his fingers on his desk.
- Tom parmaklarını masasının üzerine vurdu.
- You haven't lifted a finger.
- Parmağını bile oynatmadın.
- Tom waggled his finger at Mary.
- Tom Mary'ye parmağını salladı.
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebzeleri keserken parmağını bir bıçakla kesti.
- I just cut my finger.
- Ben az önce parmağımı kestim.
- I just cut my finger.
- Az önce parmağımı kestim.
- His fingers got smashed while working on the assembly line.
- Montaj hattında çalışırken parmakları kırıldı.
- Can I put this on your finger?
- Bunu parmağınıza takabilir miyim?
- Tom's fingers are really long.
- Tom'un parmakları çok uzun.
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebze keserken bıçakla parmağını kesti.
- Don't mess with me again, or you'll pick up your teeth with broken fingers.
- Bir daha bana bulaşma, yoksa dişlerini yerden kırık parmaklarınla toplarsın.
- I dipped my finger into the honey.
- Parmağımı bala daldırdım.
- I broke my finger.
- Parmağımı kırdım.
- Can I have this finger?
- Bu parmağı alabilir miyim?
- My fingers are so cold they have gone numb.
- Parmaklarım o kadar soğuk ki uyuştular.
- The root of a flower is as weak as a baby's finger.
- Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır.
- She ran her fingers through her hair.
- Parmaklarını saçlarında gezdirdi.
- Mary licked the chocolate from her fingers.
- Mary parmaklarındaki çikolatayı yaladı.
- Sami was fingering his prayer beads.
- Sami tespihini parmağıyla çekiyordu.
- She wore a diamond ring on her left third finger.
- Sol üçüncü parmağına elmas bir yüzük takardı.
- A girl caught her fingers in the door.
- Bir kız parmaklarını kapıya sıkıştırdı.
- Tom massaged my temples with his fingers.
- Tom parmaklarıyla şakaklarıma masaj yaptı.
- He has enormous fingers.
- Kocaman parmakları var.
- She had rings on every finger.
- Her parmağında yüzük vardı.
- That's not my finger!
- O benim parmağım değil!
- These mittens keep my fingers warm.
- Bu eldivenler parmaklarımı sıcak tutuyor.
- Tom put the engagement ring on Mary's finger.
- Tom nişan yüzüğünü Mary'nin parmağına taktı.
- Even though I was wearing gloves, my fingers were cold.
- Eldiven giymiş olmama rağmen parmaklarım üşümüştü.
- He blew on his fingers to make them warm.
- Isıtmak için parmaklarına üfledi.
- A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih eder.
- Tom accidentally cut his finger with a knife while chopping carrots.
- Tom havuç doğrarken yanlışlıkla parmağını bıçakla kesti.
- He cut his finger in opening a can.
- Bir kutu açarken parmağını kesti.
- Watch your fingers.
- Parmaklarına dikkat et.
- The x-ray showed two broken fingers.
- Röntgende iki parmağın kırık olduğu görüldü.
- Tom has cut off one of his fingers.
- Tom parmaklarından birini kesmiş.
- A hand has five fingers.
- Bir elin beş parmağı vardır.
- I burnt my fingers while I was preparing popcorn.
- Patlamış mısır hazırlarken parmaklarımı yaktım.
- Tom shut the car door on his finger.
- Tom arabanın kapısını parmağının üzerine kapattı.
- My finger is fine now.
- Parmağım şu anda iyi.
- Your fingers are pretty.
- Parmakların çok güzel.
- I cut my finger.
- Parmağımı kestim.
- Tom has a splinter in his finger.
- Tom'un parmağına kıymık battı.
- Tom cut his finger on a piece of glass.
- Tom parmağını bir cam parçasıyla kesti.
- Everyone has seven fingers and three toes.
- Herkesin yedi parmak ve üç ayak parmağı vardır.
Show More (97)
|