flying - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
flying uçma n.
  • Despite recent, tragic events, flying remains an extremely safe form of transport.
  • Son zamanlarda yaşanan trajik olaylara rağmen, uçmak son derece güvenli bir ulaşım şekli olmaya devam etmektedir.
  • Above all, though, they regard flying as extremely expensive.
  • Her şeyden önce, uçmanın son derece pahalı olduğunu düşünüyorlar.
  • They regard flying in Europe as safe.
  • Avrupa'da uçmanın güvenli olduğunu düşünüyorlar.
Show More (49)
flying uçan adj.
  • Clear skies, swallows flying in from all around, calm seas, incredible sunshine.
  • Açık gökyüzü, dört bir yandan uçan kırlangıçlar, sakin denizler, inanılmaz güneş ışığı.
  • Unlike most other flying insects, they have only two wings.
  • Diğer uçan böceklerin çoğunun aksine, yalnızca iki kanatları vardır.
  • That he saw flying space reptilians.
  • Uçan uzay sürüngenlerini gördüğünü.
Show More (10)
flying uçuş n.
  • Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
  • Bu geceki uçuş süremiz 6 saatin biraz altında olacak ama bakalım işleri biraz hızlandırabilecek miyim?
  • If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
  • Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
  • If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
  • Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantik'i geçmeyi asla başaramazdı.
Show More (4)
flying dalgalanmak v.
  • Japanese flags were flying.
  • Japon bayrakları dalgalanıyordu.
  • A red and white flag was flying in the wind.
  • Rüzgarda kırmızı beyaz bir bayrak dalgalanıyordu.
  • On that day, Japanese flags were flying.
  • O gün, Japon bayrakları dalgalanıyordu.
Show More (1)