1 |
go for |
gitmek |
v. |
|
- The question is no longer whether exceptions should be made, but how far they go for the United States.
- Soru artık istisnaların yapılıp yapılmaması değil, ABD için ne kadar ileri gidilebileceğidir.
- Her advice that we should go for a European tax is premature and unnecessary.
- Avrupa vergisine gitmemiz gerektiği yönündeki tavsiyesi erken ve gereksizdir.
- Furthermore, it is far from the intention of the Commission to go for an increase in taxes.
- Ayrıca, vergilerde bir artışa gitmek Komisyonun niyeti olmaktan uzaktır.
- I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision.
- Önerilerden birinin Tarım Komisyonu'nda reform yapılması ve kodifikasyona gidilmesi olduğunu da belirtmiştim.
- I also noted that one of the proposals is that we reform the Agriculture Committee and go for codecision.
- Ayrıca önerilerden birinin Tarım Komitesinde reform yapılması ve ortak karara gidilmesi olduğunu da not ettim.
- Where did you go for vacation?
- Tatil için nereye gittin?
- What do you say to going for a walk?
- Yürüyüşe gitmeye ne dersiniz?
- I went for a swim.
- Yüzmeye gittim.
- Why don't you go for a swim?
- Neden yüzmeye gitmiyorsunuz?
- When I have finished my homework, I'll go for a swim.
- Ödevimi bitirdiğimde yüzmeye gideceğim.
- Where did Tom go for spring break?
- Tom bahar tatili için nereye gitti?
- He went for the doctor.
- Doktora gitti.
- Somebody has to go for help.
- Birinin yardıma gitmesi gerekiyor.
- We're going for a walk in the park.
- Biz parkta yürüyüşe gidiyoruz.
- I'm going to go for it.
- Bunun için gideceğim.
- Where do you go for Christmas?
- Noel için nereye gidersiniz?
- Do you want to go for a swim?
- Yüzmeye gitmek ister misin?
- When I've finished my homework, I'll go for a swim.
- Ev ödevimi bitirdiğimde, yüzmeye gideceğim.
- I went for help.
- Yardım istemeye gittim.
- We went for a walk after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe gittik.
- Tom asked Mary where she wanted to go for lunch.
- Tom, Mary'ye öğle yemeği için nereye gitmek istediğini sordu.
- I'm not going for that.
- Onun için gitmiyorum.
- Tell me where you plan to go for your summer vacation.
- Bana yaz tatilin için nereye gitmeyi planladığını söyle.
- Tom won't be gone for very long.
- Tom çok uzun süre gitmeyecek.
- Can I go for a walk?
- Yürüyüşe gidebilir miyim?
- I was gone for 45 minutes.
- 45 dakikalığına gitmiştim.
- She made it clear that she wanted to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istediğini açıkça belirtti.
- We went for a walk on the beach.
- Sahilde yürüyüşe gittik.
- I'd like to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- What do you say we go for a swim?
- Yüzmeye gitmemize ne dersin?
- It looks like you went for a swim.
- Yüzmeye gitmiş gibi görünüyorsun.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüşe gitmek istiyor.
- Every morning he would go for a walk.
- Her sabah yürüyüşe giderdi.
- I go for a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe giderim.
- Where did you go for your honeymoon?
- Balayınız için nereye gittiniz?
- You won't believe where Tom and Mary went for their honeymoon.
- Tom ve Mary'nin balayı için nereye gittiklerine inanamayacaksınız.
- He went for the doctor.
- O, doktora gitti.
- Do you want to go for a swim?
- Yüzmeye gitmek istiyor musun?
- I would like to go for a swim.
- Yüzmeye gitmek istiyorum.
- I'll be gone for the weekend.
- Hafta sonu için gitmiş olacağım.
- I go for a run every day.
- Her gün koşmaya giderim.
- Tom went for a doctor.
- Tom bir doktora gitti.
- Tom went for a drive.
- Tom araba sürmeye gitti.
- I suggested going for a walk.
- Yürüyüşe gitmeyi önerdim.
- He suggested that we go for a swim.
- Yüzmeye gitmemizi önerdi.
- Tom didn't know where Mary was going for her summer vacation.
- Tom, Mary'nin yaz tatilinde nereye gideceğini bilmiyordu.
- Tell me where you plan to go for your summer vacation.
- Yaz tatilinde nereye gitmeyi planladığını söyle.
Show More (45)
|
2 |
go for |
çıkmak |
v. |
|
- We won't go for a walk if the weather's bad.
- Hava kötüyse yürüyüşe çıkmayacağız.
- Tom and I are going for a walk.
- Tom ve ben yürüyüşe çıkacağız.
- Tom is going for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkıyor.
- I'm going to go for a walk.
- Ben yürüyüşe çıkacağım.
- Let's go for a walk after it stops raining.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıkalım.
- We are going for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağız.
- Want to go for a ride?
- Gezintiye çıkmak ister misin?
- We will go for a walk even if it rains.
- Yağmur yağsa bile yürüyüşe çıkacağız.
- When it stops raining, we will go for a walk.
- Yağmur durduğunda yürüyüşe çıkacağız.
- We went for a walk on the beach.
- Sahilde yürüyüşe çıktık.
- When the rain stops, we'll go for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıkacağız.
- Tom has probably gone for a walk.
- Tom muhtemelen yürüyüşe çıkmıştır.
- We went for a walk in the square.
- Meydanda yürüyüşe çıktık.
- How about going for a walk after lunch?
- Yemekten sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Would you care to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- I think it is fun to go for a walk.
- Bence yürüyüşe çıkmak eğlenceli.
- Let's go for a walk in the park.
- Parkta yürüyüşe çıkalım.
- Is it okay if I go for a walk?
- Bir yürüyüşe çıkmamın sakıncası var mı?
- You need to go for a walk every day.
- Her gün yürüyüşe çıkmanız gerekir.
- We went for a walk.
- Yürüyüşe çıktık.
- She went for a walk.
- Yürüyüşe çıktı.
- We'll go for a drive next Sunday.
- Önümüzdeki Pazar gezintiye çıkacağız.
- Let's go for a ride in your new car.
- Hadi yeni arabanla bir gezintiye çıkalım.
- Do you want to go for a walk with me?
- Benimle bir yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Why don't you go for a walk?
- Neden yürüyüşe çıkmıyorsun?
- Tom went for a walk in the park.
- Tom parkta yürüyüşe çıktı.
- We are going for a walk.
- Yürüyüşe çıkıyoruz.
- Going for a walk with you would make me happy.
- Seninle yürüyüşe çıkmak beni mutlu ederdi.
- Are we going for a walk?
- Yürüyüşe mi çıkıyoruz?
- Tom and Mary went for a walk even though it was raining.
- Tom ve Mary yağmur yağmasına rağmen yürüyüşe çıktılar.
- I asked her if she wanted to go for a walk.
- Ona yürüyüşe çıkmak isteyip istemediğini sordum.
- Can I go for a walk?
- Yürüyüşe çıkabilir miyim?
- I'm going to go for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağım.
- It's fun to go for a walk in the woods.
- Ormanda yürüyüşe çıkmak çok eğlenceli.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Tom likes going for walks.
- Tom yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır.
- I went for a long walk.
- Uzun bir yürüyüşe çıktım.
- Would you mind if I tag along with you next time you go for a walk?
- Bir dahaki sefere yürüyüşe çıktığında peşine takılmamın sakıncası var mı?
- Would you like to go for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- We went for a walk.
- Biz bir yürüyüşe çıktık.
- I go for a walk with my dog.
- Köpeğimle bir yürüyüşe çıkıyorum.
- We are going for a little walk.
- Küçük bir yürüyüşe çıkıyoruz.
Show More (39)
|
3 |
go for |
tercih etmek |
v. |
|
- Let us go for rail rather than for lorries!
- Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim!
- Let us go for rail rather than for lorries.
- Kamyon yerine demiryolunu tercih edelim.
- Even the home of liberalism did not go for this option.
- Liberalizmin evi bile bu seçeneği tercih etmedi.
- I prefer going for a walk to seeing the movie.
- Yürüyüşe gitmeyi film izlemeye tercih ederim.
Show More (1)
|
4 |
go for |
geçerli olmak |
v. |
|
- The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
- Aynı şey, geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
- The same goes for monitoring, where it is only sensible to take account of the particular circumstances that apply.
- Aynı şey, yalnızca geçerli olan özel koşulların dikkate alınmasının mantıklı olduğu izleme için de geçerlidir.
Show More (-1)
|
5 |
go for |
almaya gitmek |
v. |
|
- Did you get what you went for?
- Almaya gittiği şeyi aldın mı?
- I'm going for help.
- Yardım almaya gidiyorum.
Show More (-1)
|
6 |
go for |
ulaşmak |
v. |
|
- Our policy is now clear we want to go for the big solution on this issue.
- Politikamız artık nettir, bu konuda büyük çözüme ulaşmak istiyoruz.
Show More (-2)
|
7 |
go for |
sevmek |
v. |
|
- I don't go for men of his type.
- Onun tipindeki insanları sevmem.
Show More (-2)
|