|
- I am happy that the Council Conclusions are fully in line with the views of the European Parliament.
- Konsey Sonuçlarının Avrupa Parlamentosu'nun görüşleriyle tamamen uyumlu olmasından dolayı mutluyum.
- I think many a Member State would be quite happy with just a fraction of that rainfall in summer.
- Bence birçok Üye Devlet yaz aylarında bu yağışın sadece bir kısmıyla oldukça mutlu olurdu.
- Nevertheless, at the same time, I am happy that good sense has prevailed.
- Bununla birlikte aynı zamanda sağduyunun galip gelmesinden dolayı da mutluyum.
- You must be a very happy man.
- Çok mutlu bir adam olmalısınız.
- I am happy that we have been able to deliver so quickly.
- Bu kadar hızlı teslimat yapabildiğimiz için mutluyum.
- I wish you a happy Christmas in redrafting the Rules.
- Kuralları yeniden hazırlarken mutlu bir Noel geçirmenizi dilerim.
- First of all, I would like to wish everyone here in the House a happy new year.
- Her şeyden önce, Meclis'teki herkese mutlu bir yeni yıl diliyorum.
- Wallström always brings a light and happy touch to our proceedings and we are grateful for that.
- Wallström işlemlerimize her zaman hafif ve mutlu bir dokunuş getiriyor ve bunun için minnettarız.
- I am happy that he raised it because it is particularly important for this authority to have a high profile.
- Bu konuyu gündeme getirdiği için mutluyum çünkü bu makamın yüksek bir profile sahip olması özellikle önemlidir.
- It is only if they replace the proposals that I am less happy.
- Ancak tekliflerin değiştirilmesi durumunda daha az mutlu olacağım.
- The Cairns group would be happy.
- Cairns grubu mutlu olacaktır.
- I am therefore happy that Parliament has rejected it.
- Bu nedenle Parlamento'nun bunu reddetmiş olmasından dolayı mutluyum.
- I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
- Bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.
- This is bad news, because I was so happy and now the score is one all.
- Bu kötü bir haber, çünkü çok mutluydum ve şimdi skor bir oldu.
- I am very happy and proud of what I am doing, and it is very satisfying.
- Yaptığım işten çok mutlu ve gururluyum ve bu çok tatmin edici.
- That is an area that European citizens will respond to and will be happy about.
- Bu, Avrupa vatandaşlarının tepki göstereceği ve mutlu olacağı bir alandır.
- I am extremely happy to be attending this debate today.
- Bugün bu tartışmaya katıldığım için son derece mutluyum.
- However, I am, of course, happy to do it this way.
- Ancak, bu şekilde yapmaktan elbette mutluyum.
- I am very happy that all of this now comes under this directive.
- Tüm bunların artık bu direktifin kapsamına girmesinden dolayı çok mutluyum.
- It seems to me that there is good reason to rejoice today, and I can indeed see happy faces around me.
- Bana öyle geliyor ki bugün sevinmek için iyi bir neden var ve gerçekten de etrafımda mutlu yüzler görebiliyorum.
- So you can see that we are really happy to have got Danish television.
- Gördüğünüz gibi Danimarka televizyonuna sahip olduğumuz için çok mutluyuz.
- Why am I not happy?
- Neden mutlu değilim?
- It has been a very happy coincidence for the sake of democracy to have had the previous debate on the Echelon network.
- Bir önceki tartışmanın Echelon ağı üzerinde yapılması demokrasi adına çok mutlu bir tesadüf olmuştur.
- We can be very happy with the report that is before us.
- Önümüzde duran rapordan çok mutlu olabiliriz.
- I hope that you all enjoy a very well-deserved, happy, peaceful break with your loved ones.
- Umarım hepiniz sevdiklerinizle birlikte hak ettiğiniz mutlu ve huzurlu bir tatilin tadını çıkarırsınız.
- The Commission is not happy either since the Sapard funds have not been used in the way we wanted.
- Sapard fonları istediğimiz şekilde kullanılmadığı için Komisyon da mutlu değil.
- Nevertheless, at the same time, I am happy that good sense has prevailed.
- Bununla birlikte, aynı zamanda sağduyunun galip gelmesinden dolayı da mutluyum.
- I would like to tell you another story, which does not have such a happy ending.
- Size sonu pek de mutlu bitmeyen bir başka hikâye anlatmak istiyorum.
- I am very happy about it.
- Bu konuda çok mutluyum.
- I commend the report to the House and wish the Ombudsman a very happy retirement.
- Raporu Meclis'in takdirine sunuyor ve Ombudsman'a mutlu bir emeklilik diliyorum.
- We are quite happy to help clear obstacles to reach the modal shift.
- Modal değişime ulaşmak için engellerin kaldırılmasına yardımcı olmaktan oldukça mutluyuz.
- I was not entirely happy about the secure position of the ferrets.
- Gelinciklerin güvenli konumu konusunda tam olarak mutlu değildim.
- That is not something for us to be happy about.
- Bu bizim için mutlu olunacak bir şey değil.
- I am extremely happy about the high quality discussion we have here today in this plenary.
- Bugün burada bu genel kurulda gerçekleştirdiğimiz yüksek kaliteli tartışmalardan dolayı son derece mutluyum.
- I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
- Eğer bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.
- It provides a happy marriage between the role of public authorities and market procedures and we should wish it well.
- Kamu otoritelerinin rolü ile piyasa prosedürleri arasında mutlu bir evlilik sağlar ve bunun iyi olmasını dilemeliyiz.
- We have every cause to be happy about this.
- Bu konuda mutlu olmak için her türlü nedene sahibiz.
- I should like to wish the honourable Member many happy returns for tomorrow.
- Sayın Üyeye yarın için mutlu dönüşler dilemek isterim.
- Now I am penniless, a poor pensioner, but I am happy because I have enjoyed my life.
- Şimdi beş parasızım, fakir bir emekliyim ama mutluyum çünkü hayatımdan zevk aldım.
- We were happy to vote for the Markov report.
- Markov raporuna oy verdiğimiz için mutluyduk.
- For that reason not everyone was happy, but there is a limit to the unhappiness.
- Bu nedenle herkes mutlu değildi ama mutsuzluğun da bir sınırı var.
- However, Parliament cannot be totally happy about the fate of decaBDE, which remains to be decided.
- Bununla birlikte Parlamento, henüz karar verilmemiş olan decaBDE'nin akıbeti konusunda tamamen mutlu olamaz.
- We are very happy to proceed as rapidly as possible.
- Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ilerlemekten çok mutluyuz.
- We are very happy to vote for it.
- Buna oy verdiğimiz için çok mutluyuz.
- I am very happy that all of this now comes under this directive.
- Tüm bunların artık bu direktif kapsamına girmesinden dolayı çok mutluyum.
- This is not a happy book, let me say that first.
- Hiç de mutlu bir kitap değil, öncelikle bunu söyleyeyim.
- And I was happy for this, and that is all.
- Ve bunun için mutluydum, hepsi bu.
- However, the lady serving me was genuinely nice and happy.
- Ama bana servis yapan hanımefendi gerçekten güzel ve mutluydu.
- And the rabbit was very happy to make such a nice new friend.
- Tavşan da böyle güzel bir arkadaş edindiği için çok mutluydu.
- Every parent first wants their child to be safe and happy.
- Her ebeveyn öncelikle çocuğunun güvende ve mutlu olmasını ister.
- And the rabbit was very happy to make such a nice new friend.
- Ve tavşan böyle güzel bir yeni arkadaş edindiği için çok mutluydu.
- He was so happy, and I loved seeing him that way.
- Çok mutluydu ve onu böyle görmek hoşuma gidiyordu.
- If I die tonight, it'll be as a happy man.
- Eğer bu gece ölürsem, mutlu bir adam olarak öleceğim.
- This is not a happy book, let me say that first.
- Bu mutlu bir kitap değil, önce bunu söyleyeyim.
- However, the lady serving me was genuinely nice and happy.
- Ancak bana hizmet eden hanım gerçekten hoş ve mutluydu.
- To truly be happy, one must find happiness within themselves first.
- Gerçekten mutlu olmak için kişi önce kendi içinde mutluluğu bulmalıdır.
- We were always supportive of each other and happy for one another.
- Her zaman birbirimizi destekledik ve birbirimiz için mutlu olduk.
- He just wants to be a normal, happy little kid.
- Sadece normal, mutlu küçük bir çocuk olmak istiyor.
- My family is happy, and for me, that is crucial.
- Ailem mutlu ve benim için bu çok önemli.
- However, the lady serving me was genuinely nice and happy.
- Ancak, bana hizmet eden hanımefendi gerçekten hoş ve mutluydu.
- To truly be happy, one must find happiness within themselves first.
- Gerçekten mutlu olabilmek için insanın önce mutluluğu kendi içinde bulması gerekir.
- He just wants to be a normal, happy little kid.
- O normal, mutlu bir çocuk olmak istiyor işte.
- We were always supportive of each other and happy for one another.
- Her zaman birbirimize destek olduk ve birbirimiz için mutlu olmayı bildik.
- I never said I wasn't happy.
- Mutlu olmadığımı hiç söylemedim.
- Tom said you were happy.
- Tom senin mutlu olduğunu söyledi.
- He is not rich, but he is happy.
- Zengin değil fakat mutlu.
- I wish you a happy birthday.
- Sana mutlu bir doğum günü diliyorum.
- I'm happy to finally meet you in person.
- Sonunda seninle şahsen tanıştığım için çok mutluyum.
- I think you could be happy here.
- Bence burada mutlu olabilirsin.
- Are you two happy?
- Siz ikiniz mutlu musunuz?
- Tom doesn't look too happy about it.
- Tom bu konuda pek mutlu görünmüyor.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz olsun, yaşam insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- I wish you a happy married life!
- Sana mutlu bir evli yaşam diliyorum!
- I'd be happy if that happened.
- Bu olursa çok mutlu olurum.
- Tom and Mary are both happy.
- Tom ve Mary ikisi de mutlu.
- You should be happy for Tom.
- Tom için mutlu olmalısın.
- We're very happy for you.
- Senin adına çok mutluyuz.
- The rich are not always happy.
- Zenginler her zaman mutlu değiller.
- I'm happy that you're happy.
- Mutlu olduğuna mutluyum.
- Everyone will be happy if you help us.
- Bize yardım ederseniz herkes mutlu olacak.
- I had a pretty happy childhood.
- Çok mutlu bir çocukluğum vardı.
- Were you happy with the results?
- Sonuçlardan mutlu oldun mu?
- I'm going to be happy.
- Ben mutlu olacağım.
- We just want you to be happy.
- Sadece mutlu olmanı istiyoruz.
- If Tom finds out what Mary did, he won't be happy.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını öğrenirse mutlu olmayacaktır.
- I'm very happy for her.
- Onun için çok mutluyum.
- That album reminds me of the school happy days.
- Bu albüm bana okuldaki mutlu günlerimi hatırlatıyor.
- Marika was happy every time I said something in Finnish.
- Fince bir şey söylediğim her zaman Marika mutlu olurdu.
- Tom is a happy boy.
- Tom mutlu bir çocuk.
- She said that she had been happy.
- O, mutlu olduğunu söyledi.
- Tom was so happy.
- Tom çok mutluydu.
- Tom and Mary were very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutluydu.
- Oleg is happy that someone loves him.
- Oleg, biri onu sevdiği için mutlu.
- I should be happy for her.
- Onun için mutlu olmam gerekir.
- He is happy, like a king.
- O bir kral gibi mutlu.
- Layla deserved to be happy.
- Leyla mutlu olmayı hak etti.
- Happy 2014 to all my family and friends.
- Tüm aileme ve arkadaşlarıma, mutlu bir 2014 yılı dilerim.
- Tom was never happy here.
- Tom burada hiç mutlu olmadı.
- Tom is not happy you're late again.
- Tom yine geç kaldığın için mutlu değil.
- If you're happy, so am I.
- Sen mutluysan ben de mutluyum.
- You'll soon be happy.
- Yakında mutlu olacaksın.
- I was happy that she took my side.
- Benim tarafımı tuttuğu için mutluydum.
- Tom didn't know that Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını bilmiyordu.
- I am no more happy than you are.
- Ben senden daha fazla mutlu değilim.
- I don't think she is happy.
- Mutlu olduğunu sanmıyorum.
- You seem really happy this morning.
- Bu sabah gerçekten mutlu görünüyorsun.
- I was so happy that I forgot to thank you.
- O kadar mutluydum ki sana teşekkür etmeyi unuttum.
- Even though they were poor, they were happy.
- Fakir olmalarına rağmen mutluydular.
- Are you ever happy?
- Sen hiç mutlu oldun mu?
- Tom suddenly got happy when Mary walked into the room.
- Mary odaya girdiğinde Tom birden mutlu oldu.
- I'm happy that Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğuna memnunum.
- Tom said he wasn't happy here in Boston.
- Tom burada Boston'da mutlu olmadığını söyledi.
- I'm still not happy about it.
- Ben hâlâ bu konuda mutlu değilim.
- You cannot imagine how happy she was.
- Ne kadar mutlu olduğunu hayal bile edemezsin.
- That doesn't mean I'm not happy.
- Bu mutlu olmadığım anlamına gelmez.
- We all want Tom to be happy.
- Hepimiz Tom'un mutlu olmasını istiyoruz.
- I want to be happy.
- Mutlu olmak istiyorum.
- As long as you are with him, you can't be happy.
- Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- I wish you a Happy New Year.
- Size mutlu bir yeni yıl diliyorum.
- Tom is happy traveling by himself.
- Tom kendi başına seyahat etmekten mutlu.
- What makes you think I'm not happy?
- Mutlu olmadığımı düşündüren ne?
- I thought that Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğunu sanıyordum.
- Now everyone's happy.
- Şimdi herkes mutlu.
- How happy I am today!
- Bugün ne kadar mutluyum!
- It seems that he's happy.
- Görünüşe göre mutlu.
- Happy families are all alike; every unhappy family is unhappy in its own way.
- Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; her mutsuz aile kendi tarzında mutsuzdur.
- I wonder if Tom is really happy.
- Tom'un gerçekten mutlu olup olmadığını merak ediyorum.
- I'm happy Tom is telling the truth.
- Tom doğruyu söylediği için mutluyum.
- Tom isn't very happy.
- Tom pek mutlu değil.
- You looked very happy.
- Çok mutlu görünüyordun.
- I'm happy you two are friends again.
- Tekrar arkadaş olduğunuz için mutluyum.
- Tom was happy working in the garden.
- Tom bahçede çalışmaktan mutluydu.
- Nobody's happy.
- Kimse mutlu değil.
- You seemed so happy just a few hours ago.
- Birkaç saat önce çok mutlu görünüyordun.
- Tom was genuinely happy to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne gerçekten mutluydu.
- You don't look very happy today.
- Bugün pek mutlu görünmüyorsun.
- I was so happy to get your call.
- Aradığında çok mutlu olmuştum.
- Sami wanted Layla to be happy.
- Sami, Layla'nın mutlu olmasını istiyordu.
- Tom says Mary should be happy.
- Tom Mary'nin mutlu olması gerektiğini söylüyor.
- I thought Tom was happy here.
- Tom'un burada mutlu olduğunu sanıyordum.
- I know they're both happy.
- İkisinin de mutlu olduğunu biliyorum.
- I hope you're happy, too.
- Umarım sen de mutlusundur.
- Tom is very happy that his team won.
- Tom takımı kazandığı için çok mutlu.
- Those were happy times.
- O zamanlar mutlu zamanlardı.
- We were one big happy family.
- Biz büyük mutlu bir aileydik.
- Tom is not happy.
- Tom mutlu değil.
- You don't need millions to be happy.
- Mutlu olmak için milyonlara ihtiyacınız yok.
- You should be happy.
- Mutlu olmalısın.
- They are happy.
- Mutlular.
- Tom says that Mary isn't happy here.
- Tom Mary'nin burada mutlu olmadığını söylüyor.
- I'm happy that I was born.
- Ben doğduğum için mutluyum.
- Meg was happy about meeting Tom again.
- Meg, Tom ile tekrar karşılaştığı için mutluydu.
- Happy are those who know the value of health.
- Sağlığın değerini bilenler mutludur.
- You'll make Tom a very happy man.
- Sen Tom'u çok mutlu bir adam yapacaksın.
- I'm quite happy now.
- Şu an oldukça mutluyum.
- I am very happy for you!
- Senin için gerçekten çok mutluyum.
- Tom deserves to be happy.
- Tom mutlu olmayı hak ediyor.
- Was Tom happy doing that?
- Tom onu yaptığından mutlu muydu?
- I'm so happy to finally be here.
- Sonunda burada olmaktan çok mutluyum.
- Is Tom still happy?
- Tom hala mutlu mu?
- Tom has great wealth, but he is not happy.
- Tom'un büyük bir serveti var ama mutlu değil.
- I've never seen you so happy.
- Seni hiç bu kadar mutlu görmedim.
- I'm happy Tom has come back home.
- Tom eve döndüğü için mutluyum.
- Even with all the money he has, he isn't happy.
- Sahip olduğu onca paraya rağmen mutlu değil.
- Sami was happy to talk about that.
- Sami bu konuda konuşmaktan mutluydu.
- Tom isn't happy with Mary at the moment.
- Tom şu anda Mary ile mutlu değil.
- Tom was very happy here.
- Tom burada çok mutluydu.
- If he were happy, he would play much better.
- Eğer o mutlu olsaydı çok daha iyi çalardı.
- We were quite happy.
- Biz oldukça mutluyduk.
- How could you tell Tom wasn't happy?
- Tom'un mutlu olmadığını nasıl anladın?
- Tom wasn't happy to see me.
- Tom beni görmekten mutlu değildi.
- I'm happy you're here.
- Burada olduğun için mutluyum.
- I'm happy that Tom is happy.
- Tom mutlu olduğu için mutluyum.
- We're so happy for you.
- Sizin adınıza çok mutluyuz.
- I admit I wasn't happy.
- Mutlu olmadığımı kabul ediyorum.
- I want to be happy again.
- Ben yine mutlu olmak istiyorum.
- I want her to be happy.
- Mutlu olmasını istiyorum.
- We'll be happy.
- Mutlu olacağız.
- We were happy to do it.
- Bunu yapmaktan mutluyduk.
- I know I'll be happy when Tom gets home.
- Tom eve döndüğünde mutlu olacağımı biliyorum.
- Is Tom happy about this?
- Tom bunun hakkında mutlu mu?
- Tom didn't look too happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- Tom wasn't happy at all.
- Tom hiç mutlu değildi.
- I was so happy to see Tom again.
- Tom'u tekrar gördüğüm için çok mutluydum.
- Tom isn't going to be happy about this.
- Tom bunun hakkında mutlu olmayacak.
- Tom will be so happy.
- Tom çok mutlu olacak.
- I'm so happy for you both.
- İkiniz için de çok mutluyum.
- Tom probably thought I wasn't happy.
- Tom muhtemelen benim mutlu olmadığımı düşünüyordu.
- I'm happy to be alive.
- Hayatta olduğum için mutluyum.
- Tom and Mary were very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutluydular.
- The kids were happy.
- Çocuklar mutluydu.
- Tom seems happy and excited.
- Tom mutlu ve heyecanlı görünüyor.
- We were all happy.
- Hepimiz mutluyduk.
- They were really happy.
- Gerçekten çok mutluydular.
- Before Tom met Mary, he never seemed to be happy.
- Tom Mary ile tanışmadan önce, asla mutlu görünmedi.
- Are you still happy?
- Hala mutlu musun?
- Tom would've been happy here, I think.
- Tom burada mutlu olurdu, sanırım.
- I'm very happy for Tom.
- Tom için çok mutluyum.
- Tom and Mary aren't going to be happy about it.
- Tom ve Mary bu konuda mutlu olmayacaklar.
- It's nice to see him so happy.
- Onu bu kadar mutlu görmek güzel.
- We're happy to be of assistance.
- Yardımcı olduğumuz için mutluyuz.
- I'm happy to ride with Tom.
- Tom'la ata bindiğim için mutluyum.
- It's clear that Tom isn't happy here.
- Tom'un burada mutlu olmadığı açık.
- Tom appears to be happy.
- Tom mutlu görünüyor.
- All animals and all human beings want to be free and happy.
- Bütün hayvanlar ve tüm insanlar özgür ve mutlu olmak istiyorlar.
- I'm always happy to receive an e-mail.
- Bir e-posta almaktan daima mutlu olurum.
- I asked Tom why he wasn't happy.
- Tom'a neden mutlu olmadığını sordum.
- She's happy and satisfied.
- O mutlu ve memnun.
- I guess they really weren't happy.
- Sanırım gerçekten mutlu değillerdi.
- Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
- Everybody was really happy.
- Herkes çok mutluydu.
- You look extremely happy.
- Son derece mutlu görünüyorsun.
- Tom thought Mary was happy.
- Tom Mary'nin mutlu olduğunu düşünüyordu.
- The past 6 months have made me a very happy girl.
- Geçtiğimiz 6 ay beni çok mutlu bir kız yaptı.
- Tom is not a happy camper.
- Tom mutlu bir kampçı değil.
- Everyone is happy.
- Herkes mutlu.
- Were we really happy together?
- Birlikte gerçekten mutlu muyduk?
- All animals and all human beings want to be free and happy.
- Tüm hayvanlar ve tüm insanlar özgür ve mutlu olmak ister.
- I'd like you to be happy.
- Senin mutlu olmanı istiyorum.
- I don't care as long as you're happy.
- Mutlu olduğun sürece umurumda değil.
- When Tom's happy, I'm happy.
- Tom mutlu olduğunda, ben de mutlu oluyorum.
- Tom is not happy at all.
- Tom hiç mutlu değil.
- Sami and Layla had a happy relationship.
- Sami ve Layla'nın mutlu bir ilişkileri vardı.
- He suddenly became very happy.
- Birdenbire çok mutlu oluverdi.
- I thought you'd be happy.
- Mutlu olursun sanmıştım.
- Tom could tell Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını söyleyebilirdi.
- I'm happy for the first time in life.
- Ben hayatımda ilk kez mutluyum.
- We were happy or so I thought.
- Mutluyduk ya da ben öyle sanıyordum.
- All that matters is to be happy.
- Önemli olan tek şey mutlu olmak.
- I am very happy.
- Çok mutluyum.
- She was not happy.
- Mutlu değildi.
- You should be happy for Tom.
- Sen Tom için mutlu olmalısın.
- I'm happy Tom is doing OK.
- Tom iyi olduğu için mutluyum.
- Tom said Mary was happy she did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığına mutlu olduğunu söyledi.
- Everyone was so happy.
- Herkes çok mutluydu.
- When she finds out, she won't be happy.
- Öğrendiğinde, mutlu olmayacak.
- I'm not very happy here.
- Burada pek mutlu değilim.
- He was happy being a Jew.
- O, bir Yahudi olmaktan mutluydu.
- Let's list all the reasons we should be happy.
- Mutlu olmamız için gereken tüm nedenleri listeleyelim.
- We are never so happy nor so unhappy as we imagine.
- Hiçbir zaman hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- Let's just pretend we have a happy marriage.
- Mutlu bir evliliğimiz varmış gibi davranalım.
- It looks like Tom isn't very happy.
- Tom pek mutlu değil gibi görünüyor.
- I've been really happy here.
- Burada gerçekten mutluydum.
- I can now die a happy man.
- Artık mutlu bir adam olarak ölebilirim.
- He wasn't happy in spite of all his wealth.
- Tüm servetine rağmen mutlu değildi.
- I think Tom isn't very happy.
- Bence Tom pek mutlu değil.
- Was Tom happy you gave Mary the job?
- Tom, Mary'ye işi verdiğin için mutlu muydu?
- If Tom wins, I'll be happy.
- Tom kazanırsa mutlu olacağım.
- I didn't feel particularly happy.
- Kendimi pek mutlu hissetmedim.
- I choose to be happy.
- Ben mutlu olmayı seçiyorum.
- Tom was happy because he was able to buy his golf clubs at half price.
- Tom mutluydu çünkü golf sopalarını yarı fiyatına alabildi.
- We just want you to be happy.
- Sadece mutlu olmanızı istiyoruz.
- Tom always seems happy.
- Tom her zaman mutlu gözükür.
- We're happy together.
- Biz birlikte mutluyuz.
- Tom is very happy with his new life.
- Tom yeni hayatından çok mutlu.
- I was very happy with that.
- Ben bununla çok mutluydum.
- At least I'll die happy.
- En azından ben mutlu öleceğim.
- Tom was very happy.
- Tom çok mutluydu.
- Are you really happy?
- Sen gerçekten mutlu musun?
- Jefferson was a happy president in those early days of 1801.
- Jefferson 1801'in o ilk günlerinde mutlu bir başkandı.
- Tom seems quite happy, doesn't he?
- Tom oldukça mutlu görünüyor, değil mi?
- Tom is happy with his new guitar.
- Tom yeni gitarıyla çok mutlu.
- Don't you feel happy and relaxed?
- Mutlu ve rahat hissetmiyor musun?
- I think they're happy.
- Onların mutlu olduğunu düşünüyorum.
- She won't be happy about that.
- Bundan mutlu olmayacak.
- I haven't seen Tom this happy in a long time.
- Tom'u uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştim.
- I'm always happy to help out.
- Ben her zaman yardımcı olmaktan mutlu olurum.
- Tom's not going to be happy when he finds out what happened.
- Tom ne olduğunu öğrendiğinde mutlu olmayacak.
- In order to make life happy, you must love the everyday trifles.
- Hayatı mutlu kılmak için, günlük önemsiz şeyleri sevmelisiniz.
- I'm very happy for them.
- Onlar için çok mutluyum.
- This movie has a happy ending.
- Bu filmin mutlu bir sonu vardır.
- At first glance, they're a happy family.
- İlk bakışta mutlu bir aile gibi görünüyorlar.
- Look at how happy Tom and Mary are.
- Tom ve Mary'nin ne kadar mutlu olduğuna bak.
- Sami was happy for us.
- Sami bizim için mutluydu.
- I'm sure Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğundan eminim.
- I'm happy whenever I do that.
- Ne zaman bunu yapsam mutlu oluyorum.
- Tom won't be happy.
- Tom mutlu olmayacak.
- Don't ask me if I'm happy.
- Mutlu muyum diye sorma.
- I want to be happy again.
- Tekrar mutlu olmak istiyorum.
- Tom suddenly got happy when Mary walked into the room.
- Tom, Mary odaya girdiğinde aniden mutlu oldu.
- What a happy coincidence!
- Ne mutlu bir tesadüf!
- I hope you two are happy.
- Umarım siz ikiniz mutlusunuzdur.
- She was happy because her dream had come true.
- Mutluydu çünkü hayali gerçek olmuştu.
- I'm happy for her.
- Onun adına mutluyum.
- I was happy there.
- Orada mutluydum.
- I'm so happy for you and Tom.
- Tom ve senin adına çok mutluyum.
- Tom saw that Mary wasn't happy and went over to cheer her up.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını gördü ve onu neşelendirmek için yanına gitti.
- Tom didn't think that Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu düşünmüyordu.
- May you both be happy!
- İkiniz de mutlu olun!
- I am indeed happy to meet you.
- Sizinle tanıştığım için gerçekten mutluyum.
- She looks very happy today.
- Bugün çok mutlu görünüyor.
- Sami was very happy to do that.
- Sami onu yapmaktan çok mutluydu.
- None of them are happy.
- Hiçbiri mutlu değil.
- I should be happy for them.
- Onlar için mutlu olmalıyım.
- Children need a happy home environment.
- Çocukların mutlu bir ev ortamına ihtiyacı var.
- I was happy for Tom.
- Tom için mutluydum.
- I suppose that she was happy then.
- Sanırım o o zaman mutluydu.
- Tom died happy.
- Tom mutlu öldü.
- I imagine he's not going to be too happy about that.
- Sanırım bu konuda pek mutlu olmayacak.
- Tom doesn't look too happy.
- Tom çok da mutlu görünmüyor.
- You deserve to be happy.
- Mutlu olmayı hak ediyorsun.
- You don't look all that happy.
- Hepiniz çok mutlu görünmüyorsunuz.
- Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve daha fazla soru sorma... En iyisi bu.
- I'm not quite happy at the moment.
- Şu an pek mutlu değilim.
- Is Tom really happy?
- Tom gerçekten mutlu mu?
- He seems to have been happy.
- Mutlu olmuş gibi görünüyor.
- She wouldn't be happy with him.
- Onunla mutlu olamazdı.
- You two just looked so happy together.
- Siz ikiniz birlikte çok mutlu görünüyordunuz.
- You're obviously not very happy.
- Belli ki pek mutlu değilsin.
- I'm happy right now.
- Şu anda mutluyum.
- Mary was so happy that she started dancing.
- Mary o kadar mutluydu ki dans etmeye başladı.
- He was happy for a time.
- Bir süre mutluydu.
- I want him to be happy.
- Onun mutlu olmasını istiyorum.
- I often recall my happy childhood memories.
- Mutlu çocukluk anılarımı sık sık anımsarım.
- I am very happy in Georgia.
- Georgia'da çok mutluyum.
- We're all very happy about it.
- Hepimiz çok mutluyuz.
- You must be happy now that Tom is here.
- Tom artık burada olduğu için mutlu olmalısın.
- Tom wasn't very happy.
- Tom çok mutlu değildi.
- Tom's going to be quite happy.
- Tom çok mutlu olacak.
- Even though he has a lot of money, he's not happy.
- Çok parası olsa da, o mutlu değildir.
- Tom seemed fairly happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyordu.
- Tom was clearly not very happy.
- Tom açıkçası çok mutlu değildi.
- I'm very happy and honored to know you.
- Sizi tanıdığım için çok mutlu ve onurluyum.
- Nobody wants you to be happy.
- Hiç kimse senin mutlu olmanı istemez.
- She will be happy when she gets engaged.
- Nişanlanınca çok mutlu olacak.
- Tom is pretty happy, isn't he?
- Tom çok mutlu, değil mi?
- Happy holidays.
- Mutlu tatiller.
- I thought this would make us both so happy.
- Bunun her ikimizi de çok mutlu yapacağını düşündüm.
- He was not happy at all.
- Hiç mutlu değildi.
- Meg was happy about meeting Tom again.
- Meg, Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Tom is not going to be happy about this.
- Tom bu konuda mutlu olmayacak.
- Tom never seems to be very happy.
- Tom asla çok mutlu görünmüyor.
- How do you know Tom isn't happy?
- Tom'un mutlu olmadığını nasıl biliyorsun?
- I'm happy to do it.
- Bunu yaptığım için mutluyum.
- He's rich, but he's not happy.
- O zengin, ama mutlu değildir.
- Tom is not a happy person.
- Tom mutlu biri değil.
- Sami and Layla appeared a very happy couple.
- Sami ve Layla çok mutlu bir çift gibi görünüyorlardı.
- Do you want me to be happy?
- Mutlu olmamı istiyor musun?
- He isn't very happy today.
- Bugün pek mutlu değil.
- Tom was beginning to feel happy.
- Tom mutlu hissetmeye başlamıştı.
- As for me, I am quite happy.
- Bana gelince, ben oldukça mutluyum.
- Tom is not happy to be here.
- Tom burada olmaktan mutlu değil.
- Did Tom look like he was happy?
- Tom mutluymuş gibi mi görünüyordu?
- Sami was happy to talk about that.
- Sami o konuda konuşmaktan mutluydu.
- I thought you'd be happy about that.
- Bu konuda mutlu olacağını düşündüm.
- Sami was happy and confident.
- Sami mutlu ve kendinden emindi.
- Did you have a lot of happy experiences in your childhood?
- Çocukluğunuzda bolca mutlu anınız oldu mu?
- You don't sound happy.
- Sesin mutlu gelmiyor.
- The Browns are a fine and happy family.
- Brown'lar iyi ve mutlu bir ailedir.
- He isn't happy at all.
- O hiç mutlu değil.
- I'm happy that we've finished what we started.
- Başladığımız işi bitirdiğimiz için mutluyum.
- I want to be incredibly happy.
- Çok mutlu olmayı isterim.
- I was feeling happy.
- Mutlu hissediyordum.
- Tom is happy traveling by himself.
- Tom tek başına seyahat etmekten mutlu.
- Children are happy, and animals, and women, but we humans are not.
- Çocuklar mutludur, hayvanlar ve kadınlar da ama biz insanlar değiliz.
- I'm pretty sure Tom's happy in Boston.
- Tom'un Boston'da mutlu olduğuna eminim.
- You're always happy.
- Her zaman mutlusun.
- You're always happy.
- Sen her zaman mutlusun.
- I need to know that Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğunu bilmem gerekiyor.
- I don't know whether Tom is happy or not.
- Tom'un mutlu olup olmadığını bilmiyorum.
- Tom says he's not happy here.
- Tom burada mutlu olmadığını söylüyor.
- Tom won't be very happy about that.
- Tom bu konuda pek mutlu olmayacak.
- Tom would tell me if he wasn't happy, right?
- Tom mutlu olmasaydı bana söylerdi, değil mi?
- Sami is gonna be happy.
- Sami mutlu olacak.
- Tom is happy to be here.
- Tom burada olmaktan mutlu.
- One moment she was happy, the next she was sad.
- Bir an mutlu olurdu, sonraki an üzgün.
- Tom wouldn't be happy here.
- Tom burada mutlu olmaz.
- Tom said Mary was happy she did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığı için mutlu olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was happy he did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığı için mutlu olduğunu söyledi.
- Tom is not happy, either.
- Tom da mutlu değil.
- She seems to have been happy.
- Mutlu olmuş gibi görünüyor.
- I hope everyone is happy.
- Umarım herkes mutludur.
- I'm really happy I'm here.
- Burada olduğuma gerçekten mutluyum.
- Did you feel happy?
- Mutlu hissettin mi?
- She looked tired, but happy.
- Yorgun ama mutlu görünüyordu.
- Don't hurry, be happy!
- Acele etme, mutlu ol!
- I'm happy tonight.
- Bu gece mutluyum.
- This album reminds me of my happy school days.
- Bu albüm bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- The picture reminds me of my happy old days.
- Fotoğraf bana eski mutlu günlerimi hatırlatıyor.
- I asked Tom why he wasn't happy.
- Ben Tom'a onun neden mutlu olmadığını sordum.
- I'm certainly not happy about that.
- O konuda kesinlikle mutlu değilim.
- We are very happy to have received a message from you.
- Sizden bir mesaj aldığımız için çok mutluyuz.
- I'm sure you would be happy in Boston.
- Boston'da mutlu olacağına eminim.
- Tom said Mary wasn't happy here.
- Tom burada Mary'nin mutlu olmadığını söyledi.
- I really thought Tom was happy.
- Gerçekten Tom'un mutlu olduğunu düşündüm.
- I've been very happy here.
- Burada çok mutluydum.
- Tom started whistling a happy tune.
- Tom mutlu bir ıslık çalmaya başladı.
- I'm not happy about it either.
- Ben de o konuda mutlu değilim.
- I'm really happy now.
- Ben şimdi gerçekten mutluyum.
- Aren't we happy together?
- Birlikte mutlu değil miyiz?
- I'm so happy for you guys.
- Sizin için çok mutluyum, çocuklar.
- I feel happiest when I'm at school.
- En çok okuldayken mutlu oluyorum.
- Tom doesn't believe that Mary is happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğuna inanmıyor.
- We all want you to be happy.
- Hepimiz senin mutlu olmanı istiyoruz.
- Tom said Mary isn't happy about that.
- Tom Mary'nin bunun hakkında mutlu olmadığını söyledi.
- I wonder if you are truly happy.
- Gerçekten mutlu olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom does that when he's happy.
- Tom mutlu olduğunda bunu yapar.
- I guess we were happy back then.
- Sanırım o zamanlar mutluyduk.
- I'm genuinely happy for her.
- Ben onun için gerçekten mutluyum.
- Fools are happy.
- Aptallar mutludur.
- Can anyone truly be happy?
- Herkes gerçekten mutlu olabilir mi?
- Tom was genuinely happy to see Mary.
- Tom, Mary'yi gördüğü için gerçekten mutluydu.
- He was never happy.
- O hiç mutlu olmadı.
- Tom isn't very happy, is he?
- Tom çok mutlu değildi, değil mi?
- I was so happy that day.
- O gün çok mutluydum.
- I'm sure you would be happy in Boston.
- Boston'da mutlu olacağından eminim.
- Tom didn't seem that happy.
- Tom o kadar mutlu görünmüyordu.
- He seems to have been happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- With that attitude, you'll never be happy no matter how much money you have.
- Bu tavırla, ne kadar paran olursa olsun asla mutlu olamazsın.
- I told her you were happy.
- Ona mutlu olduğunu söyledim.
- I'm very happy to know you.
- Seni tanıdığıma çok mutluyum.
- You don't seem to be very happy.
- Pek mutlu görünmüyorsun.
- I'm not too happy.
- Ben çok mutlu değilim.
- I'm not all that happy.
- O kadar da mutlu değilim.
- I'm happy to assist in any way I can.
- Herhangi bir şekilde yardımcı olduğuma mutluyum.
- I'm happy that we've finished what we started.
- Başladığımızı bitirdiğimiz için mutluyum.
- Tom is far from happy.
- Tom mutlu olmaktan uzak.
- Tom doesn't look very happy.
- Tom pek mutlu görünmüyor.
- I'm happy for him.
- Onun adına mutluyum.
- From this moment Elsa's life was that of the ordinary happy child.
- Bu andan itibaren Elsa'nın hayatı sıradan mutlu bir çocuğunki gibi oldu.
- Tom says Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını söylüyor.
- Why do you all look so happy?
- Neden hepiniz bu kadar mutlu görünüyorsunuz?
- He seemed to have been very happy.
- Çok mutlu gibi görünüyordu.
- Tom will surely be happy this morning.
- Tom kesinlikle bu sabah mutlu olacaktır.
- Tom can't stand seeing Mary so happy.
- Tom, Mary'yi mutlu görmeye dayanamıyor.
- Being happy doesn't mean that everything is perfect, but rather that you've decided to look beyond the imperfections.
- Mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez fakat aksine eksikliklerin ötesine bakmaya karar vermenizdir.
- I'm just so happy to see you.
- Seni gördüğüm için sadece çok mutlu oldum.
- Tom is happy with his new bicycle.
- Tom yeni bisikleti ile mutlu.
- I had such a happy childhood.
- Böyle mutlu bir çocukluğum vardı.
- I know Tom isn't very happy here.
- Tom'un burada çok mutlu olmadığını biliyorum.
- I'm really happy that I made it.
- Başardığım için çok mutluyum.
- You look extremely happy.
- Çok mutlu görünüyorsun.
- I can die happy now.
- Artık mutlu ölebilirim.
- I used to be happy here.
- Eskiden burada mutluydum.
- I'm so happy to finally be back home.
- Sonunda eve döndüğüm için çok mutluyum.
- I can't tell you how happy I am.
- Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
- Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
- Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
- Not all of them are happy.
- Onların hepsi mutlu değil.
- Tom and I both want you to be happy.
- Hem Tom hem de ben mutlu olmanı istiyoruz.
- I know why Tom's happy.
- Tom'un neden mutlu olduğunu biliyordum.
- I'm always happy when I get email from you.
- Senden e-posta aldığımda hep mutlu oluyorum.
- He asked me if I was happy.
- O bana mutlu olup olmadığımı sordu.
- Tom isn't happy about this.
- Tom bu konuda mutlu değil.
- Why are you so happy?
- Neden bu kadar mutlusun?
- Tom is going to be so happy to see you.
- Tom seni gördüğüne çok mutlu olacak.
- I wish you a long and happy married life.
- Size uzun ve mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.
- Tom says Mary isn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını söylüyor.
- I have never seen Tom so happy.
- Tom'u hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
- Layla was just happy to have a man by her side.
- Leyla yanında bir adam olduğu için mutluydu.
- I just want her to be happy.
- Ben sadece onun mutlu olmasını istiyorum.
- You'll be happy.
- Sen mutlu olacaksın.
- Tom isn't really happy.
- Tom gerçekten mutlu değil.
- Tom is far from happy.
- Tom mutlu olmaktan çok uzak.
- I don't think I've ever been so happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
- I'm pretty happy.
- Ben oldukça mutluyum.
- You were never very happy here, were you?
- Burada hiç mutlu olmadın, değil mi?
- Tom wasn't exactly happy about what happened.
- Tom, olanlar hakkında tam olarak mutlu değildi.
- I am happy to have so many good friends.
- Bu kadar çok iyi arkadaşım olduğu için mutluyum.
- You were so happy when you saw me.
- Beni gördüğünde çok mutlu oldun.
- I'm always happy to receive an e-mail.
- Her zaman bir e-posta almaktan mutlu olurum.
- I knew you'd be happy here.
- Burada mutlu olacağını biliyordum.
- He is happy about the progress he has recently made.
- O, son günlerde yaptığı ilerlemeden dolayı mutlu.
- We're happy that Tom arrived home safely.
- Tom eve sağ salim vardığı için mutluyuz.
- Tom was happy to be home after being away for so long.
- Tom uzun süre uzak kaldıktan sonra eve döndüğü için mutluydu.
- Tom says Mary wasn't happy.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını söylüyor.
- I'm not very happy, either.
- Ben de pek mutlu değilim.
- Do everything you can to be happy.
- Mutlu olmak için elinden gelen her şeyi yap.
- You should be happy for her.
- Onun için mutlu olmalısın.
- I want for you and me to be happy.
- İkimizin mutlu olmasını istiyorum.
- She's most happy when she's at home.
- O, evdeyken çok mutludur.
- They looked really happy.
- Gerçekten mutlu görünüyorlardı.
- I assumed that you were happy.
- Mutlu olduğunu varsaydım.
- I'm perfectly happy being alone.
- Yalnız olmaktan tamamen mutluyum.
- Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
- She was happy because she passed the exam.
- O, sınavı geçtiği için mutluydu.
- I thought we were happy.
- Mutlu olduğumuzu düşündüm.
- I don't think Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğunu sanmıyorum.
- You don't seem to be very happy.
- Çok mutlu görünmüyorsun.
- Aren't you happy about this?
- Bunun hakkında mutlu değil misin?
- I want my children to be happy.
- Çocuklarımın mutlu olmasını istiyorum.
- I'm pretty sure that Tom would've been happy here.
- Tom'un burada mutlu olacağından oldukça eminim.
- For all his wealth, he is not very happy.
- Tüm servetine rağmen pek mutlu değil.
- You should be happy for them.
- Onlar için mutlu olmalısın.
- Tom thought that Mary was just pretending to be happy.
- Tom, Mary'nin sadece mutluymuş gibi davrandığını düşünüyordu.
- All things taken into consideration, my father's life was a happy one.
- Her şey göz önüne alındığında, babamın hayatı mutlu bir hayattı.
- It makes all the children happy.
- Bu bütün çocukları mutlu yapıyor.
- The men will be happy no matter what they get back.
- İnsanlar geri aldıkları ne olursa olsun mutlu olacaklardır.
- Why do you think I'm not happy?
- Neden mutlu olmadığımı düşünüyorsun?
- Being with you, I will always be happy.
- Seninle her zaman mutlu olacağım.
- Jill says she is happy as a wife, but at times you wouldn't think so.
- Jill bir eş olarak mutlu olduğunu söylüyor ama bazen öyle düşünmüyorsunuz.
- Tom said that he wasn't happy.
- Tom mutlu olmadığını söyledi.
- We're one big, happy family.
- Biz büyük, mutlu bir aileyiz.
- Tom is super happy.
- Tom süper mutlu.
- You won't be happy no matter what I do.
- Ne yaparsan yap mutlu olmayacaksın.
- I'm really happy for her.
- Ben onun adına gerçekten mutluyum.
- If you smile, I'll be happy.
- Eğer gülümsersen, mutlu olurum.
- Tom was happy for a time.
- Tom bir süre mutluydu.
- I was happy with you.
- Seninle mutluydum.
- She is happiest when she is at home.
- En çok evdeyken mutlu oluyor.
- I'm happy for you.
- Ben de senin için mutluyum.
- We are never as happy or as unhappy as we imagine.
- Biz asla düşündüğümüz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- I want everybody to be happy.
- Herkesin mutlu olmasını istiyorum.
- She was happy with the new dress.
- O, yeni elbise ile mutluydu.
- Tom seems quite happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyor.
- Do you think you'll be happy here?
- Burada mutlu olacağını düşünüyor musun?
- Tom was happy to see Mary again.
- Tom Mary'yi tekrar gördüğü için mutluydu.
- He seems quite happy.
- Oldukça mutlu görünüyor.
- I thought Tom and Mary were happy.
- Tom ve Mary'nin mutlu olduğunu sanıyordum.
- The dogs were happy.
- Köpekler mutluydu.
- Tom may not be happy.
- Tom mutlu olmayabilir.
- Tom said Mary was happy that he didn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmadığı için mutlu olduğunu söyledi.
- I'm so happy you found us.
- Bizi bulduğun için çok mutluyum.
- Tom always feels happy when he sees Mary.
- Tom, Mary'yi gördüğünde her zaman mutlu hisseder.
- Tom pretended to be happy.
- Tom mutlu numarası yaptı.
- I told Tom that I was happy.
- Tom'a mutlu olduğumu söyledim.
- If he's such a happy person, why are his novels so dark?
- Eğer o çok mutluysa, romanları neden bu kadar kasvetli?
- Are you still happy?
- Hâlâ mutlu musun?
- I'm always happy.
- Ben her zaman mutluyum.
- Tom was beginning to feel happy.
- Tom kendini mutlu hissetmeye başlıyordu.
- You don't know how happy I am to see you.
- Sizi gördüğüme ne kadar mutlu oldum bilemezsiniz.
- I feel so happy today.
- Bugün çok mutluyum.
- Mary sat on the beach thinking about all the happy times she'd shared with Tom.
- Mary Tom'la paylaştığı tüm mutlu zamanları düşünerek plajda oturdu.
- I'm happy for Tom, but I'm sad for Mary.
- Tom için mutluyum ama Mary için üzgünüm.
- I know you want to be happy.
- Mutlu olmak istediğini biliyorum.
- Everyone is happy and healthy.
- Herkes mutlu ve sağlıklıdır.
- You clearly aren't very happy.
- Sen açıkça çok mutlu değilsin.
- He isn't very happy today.
- Bugün çok mutlu değil.
- Tom said he felt very happy.
- Tom çok mutlu hissettiğini söyledi.
- What's the last thing you were ever happy about?
- Mutlu olduğun en son şey nedir?
- I think Tom wouldn't be happy here.
- Tom'un burada mutlu olmayacağını düşünüyorum.
- He might not be happy.
- Mutlu olmayabilir.
- He is always happy.
- Her zaman mutludur.
- Tom seems almost happy.
- Tom neredeyse mutlu görünüyor.
- I'm here and I'm happy.
- Buradayım ve mutluyum.
- I'm a pretty happy person.
- Oldukça mutlu biriyim.
- Why are you happy when someone else suffers?
- Neden başkaları acı çekerken sen mutlu oluyorsun?
- Tom doesn't seem very happy today.
- Tom bugün pek mutlu görünmüyor.
- I'm more than happy.
- Ben çok mutluyum.
- They were very happy.
- Onlar çok mutluydu.
- She felt happy to see him.
- Onu gördüğü için mutlu hissetti.
- I'm actually very happy.
- Gerçekten çok mutluyum.
- They won't be happy about that.
- Bundan mutlu olmayacaklar.
- We could be happy here.
- Burada mutlu olabiliriz.
- I hope Tom will be happy forever.
- Umarım Tom sonsuza dek mutlu olur.
- Tom said Mary was happy.
- Tom Mary'nin mutlu olduğunu söyledi.
- I wonder if Tom isn't happy here.
- Acaba Tom burada mutlu değil mi?
- I'm happy we did that.
- Onu yaptığımız için mutluyum.
- The only time Tom seems to be happy is when he's with Mary.
- Tom'un mutlu göründüğü tek zaman Mary ile birlikte olduğu zamandır.
- I know you aren't happy.
- Mutlu olmadığını biliyorum.
- Tom is happy again.
- Tom yine mutlu.
- I'm trying to be happy.
- Mutlu olmaya çalışıyorum.
- Layla just wants to be happy.
- Leyla sadece mutlu olmak istiyor.
- You said you were happy.
- Mutlu olduğunu söylemiştin.
- He looked very happy.
- Çok mutlu görünüyordu.
- It seems that you're very happy today.
- Görünüşe göre bugün çok mutlusun.
- You don't seem very happy.
- Çok mutlu görünmüyorsun.
- I'd like her to be happy.
- Onun mutlu olmasını isterdim.
- We all want them to be happy.
- Hepimiz onların mutlu olmasını istiyoruz.
- Tom is poor and happy.
- Tom yoksul ve mutlu.
- I was happy for her unexpected visit.
- Ben, onun beklenmedik ziyaretinden mutlu oldum.
- It seems like you aren't very happy today.
- Bugün pek mutlu değilsin gibi görünüyor.
- Tom knew that Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu biliyordu.
- I think he's happy.
- Sanırım o mutlu.
- I hope you'll be happy here.
- Umarım burada mutlu olursun.
- Only the children were happy.
- Sadece çocuklar mutluydu.
- I'm so happy for you both.
- Sizin her ikiniz için de çok mutluyum.
- How happy is happy enough?
- Yeterince mutlu olmak ne kadar mutlu olmak demek?
- The happy young wife suspected nothing of it.
- Mutlu genç eş hiçbir şeyden şüphelenmedi.
- We are all happy to help.
- Hepimiz yardımcı olmaktan mutluyuz.
- It's a happy thing.
- Bu mutlu bir şey.
- Tom just wants to be happy.
- Tom sadece mutlu olmak istiyor.
- I'm so happy you could make it.
- Gelebildiğine çok mutlu oldum.
- I had no idea Tom wasn't happy here.
- Tom'un burada mutlu olmadığını bilmiyordum.
- By the time she gets there, she will be happy again.
- Oraya vardığında, tekrar mutlu olacak.
- We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anları paylaştık.
- At least I'll die happy.
- En azından mutlu öleceğim.
- We want you to be happy.
- Mutlu olmanı istiyoruz.
- Tom is super happy.
- Tom çok mutlu.
- Tom said that Mary looked like she was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu gibi göründüğünü söyledi.
- Tom lived a long and happy life.
- Tom uzun ve mutlu bir yaşam sürdü.
- Tom is rich, but he's not happy.
- Tom zengin ancak mutlu değil.
- I'm getting happy.
- Ben mutlu oluyorum.
- I'm happy to be able to help you.
- Sana yardım edebildiğim için mutluyum.
- I'm happy for both of you.
- Ikiniz için de mutluyum.
- He was happy to have passed the examination.
- Sınavı geçtiği için mutluydu.
- Tom should be happy.
- Tom mutlu olmalı.
- Tom wouldn't be happy if Mary did that.
- Mary bunu yapsaydı Tom mutlu olmazdı.
- Tom now has a good reason to be happy.
- Tom'un şimdi mutlu olmak için iyi bir nedeni var.
- Tom and Mary haven't been happy for a long time.
- Tom ve Mary uzun bir süre mutlu değiller.
- We're very happy with the results.
- Biz sonuçlardan çok mutluyuz.
- Why don't you believe me when I say I'm happy?
- Mutlu olduğumu söylediğimde neden bana inanmıyorsun?
- They look like a happy family.
- Mutlu bir aile gibi gözüküyorlar.
- I know why you're not happy.
- Neden mutlu olmadığını biliyorum.
- Rich as he is, he is not happy.
- Ne kadar zengin olsa da mutlu değil.
- I just want them to be happy.
- Mutlu olmalarını istiyorum işte.
- I feel happy and at peace with myself.
- Kendimi mutlu ve huzurlu hissediyorum.
- He is poor, but happy.
- Fakir ama mutlu.
- Every time Mary smiles at him, Tom feels happy.
- Mary ona her gülümsediğinde Tom kendini mutlu hissediyor.
- I'm really happy for you guys.
- Sizin adınıza gerçekten çok mutluyum.
- Tom could see that Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını görebiliyordu.
- He'll really be happy, won't he?
- O gerçekten mutlu olacak, değil mi?
- It doesn't look like you're very happy.
- Pek mutlu görünmüyorsun.
- Don't worry, be happy!
- Endişelenme, mutlu ol!
- Tom is only happy when he's with Mary.
- Tom sadece Mary ile birlikteyken mutlu oluyor.
- Fadil was happy to do anything for Layla.
- Fadıl, Leyla için bir şey yapmaktan mutluydu.
- You wanted to be happy.
- Sen mutlu olmak istiyordun.
- Tom doesn't look very happy today.
- Tom bugün pek mutlu görünmüyor.
- Tom said Mary wasn't happy.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını söyledi.
- Why shouldn't I be happy?
- Neden mutlu olmayayım ki?
- We're very happy to be alive.
- Hayatta olduğumuz için çok mutluyuz.
- Marika was happy every time I said something in Finnish.
- Ne zaman Fince bir şey söylesem Marika mutlu oluyordu.
- Maybe they can be happy.
- Belki mutlu olabilirler.
- I don't think that I've ever been so happy.
- Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
- I suspect Tom and Mary aren't happy here.
- Tom ve Mary'nin burada mutlu olmadıklarından şüpheleniyorum.
- Are you still not happy?
- Hâlâ mutlu değil misin?
- I am happy with my girlfriend.
- Kız arkadaşımla mutluyum.
- Tom isn't really happy here.
- Tom gerçekten burada mutlu değil.
- Mary could tell by the way Tom slammed the door that he wasn't happy.
- Mary, Tom'un kapıyı çarpmasından mutlu olmadığını anladı.
- They're not happy.
- Onlar mutlu değiller.
- Tom doesn't think Mary is happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu düşünmüyor.
- I'm not too happy.
- Çok mutlu değilim.
- Tom is not a happy man.
- Tom mutlu bir adam değil.
- I doubt that Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğundan şüpheliyim.
- I thought Tom sounded happy.
- Tom'un sesinin mutlu geldiğini düşündüm.
- Let me be happy.
- Mutlu olmama izin ver.
- Tom is extremely happy.
- Tom son derece mutlu.
- Tom will surely be happy this morning.
- Tom bu sabah kesinlikle mutlu olacak.
- Ladies and gentlemen, I'm very happy to be here.
- Bayanlar ve baylar, burada olmaktan çok mutluyum.
- I was surprised when Tom said he wasn't very happy here.
- Tom'un burada çok mutlu olmadığını söylediğinde şaşırdım.
- Tom is happy as a fish in water.
- Tom sudaki balık kadar mutlu.
- When I saw her recently, she looked very happy.
- Geçenlerde onu gördüğümde çok mutlu görünüyordu.
- Do everything you can to be happy.
- Mutlu olmak için elinden geleni yap.
- You were always such a happy boy.
- Sen her zaman böyle mutlu bir çocuktun.
- He suddenly became very happy.
- Birden çok mutlu oldu.
- For some reason, I'm happy when I see doubles.
- Nedense, çiftleri görünce mutlu oluyorum.
- Sami is happy to answer any questions about Islam.
- Sami, İslam hakkında her soruyu cevaplamaktan mutludur.
- You don't seem to be happy.
- Mutlu görünmüyorsun.
- Sami and Layla had a happy relationship.
- Sami ve Leyla'nın mutlu bir ilişkisi vardı.
- Apparently, everyone was happy.
- Görünüşe göre, herkes mutluymuş.
- Tom didn't look all that happy.
- Tom o kadar da mutlu görünmüyordu.
- I want to be happy, too.
- Ben de mutlu olmak istiyorum.
- If she were happy, she would play much better.
- Eğer o mutlu olsaydı, çok daha iyi oynardı.
- I can't remember the last time I saw you so happy.
- Seni en son ne zaman bu kadar mutlu gördüğümü hatırlayamıyorum.
- Despite his wealth, he is not at all happy.
- Zenginliğine rağmen hiç de mutlu değil.
- Tom was happy that his daughter drew him a picture and he thought about it all day.
- Tom, kızı ona bir resim çizdiği için mutluydu ve bütün gün bunu düşündü.
- Maybe they're happy.
- Belki de mutludurlar.
- I want all children to be happy.
- Bütün çocukların mutlu olmasını istiyorum.
- One moment she was happy, the next she was sad.
- Bir an mutluydu, bir an sonra üzgündü.
- I'm not happy about this.
- Bunun hakkında mutlu değilim.
- I read my comic books and I'm happy.
- Çizgi romanlarımı okudum ve mutluyum.
- They seem so happy.
- Çok mutlu görünüyorlar.
- We were happy.
- Biz mutluyduk.
- Tom and Mary were so happy.
- Tom ve Mary çok mutluydular.
- I'm extremely happy.
- Ben son derece mutluyum.
- Even with all the money he has, he isn't happy.
- Sahip olduğu tüm paraya rağmen, o mutlu değil.
- Mary felt happy when she learned the results of the election.
- Mary, seçim sonuçlarını öğrendiğinde, kendini mutlu hissetti.
- Tom and Mary are really happy.
- Tom ve Mary çok mutlular.
- Tom was obviously happy.
- Tom açıkça mutluydu.
- She had a happy time with them.
- Onlarla mutlu zaman geçirdi.
- Tom won't be very happy to leave here.
- Tom buradan ayrıldığı için pek mutlu olmayacak.
- If she had married you, she would be happy now.
- Eğer seninle evlenseydi, şimdi mutlu olurdu.
- Tom and Mary are both happy to be friends again.
- Hem Tom hem de Mary tekrar arkadaş olmaktan mutlular.
- The secret of a happy marriage remains a secret.
- Mutlu bir evliliğin sırrı sır olarak kalır.
- Tom knew I wasn't happy.
- Tom mutlu olmadığımı biliyordu.
- Tom is rich, but he's not happy.
- Tom zengin ama mutlu değil.
- Tom didn't seem to be very happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz, hayat, insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- I wonder whether Tom is really happy or not.
- Tom'un gerçekten mutlu olup olmadığını merak ediyorum.
- You look very happy.
- Çok mutlu görünüyorsun.
- You are not in the least happy.
- Zerre kadar mutlu değilsin.
- You don't look like you're happy.
- Mutluymuşsun gibi görünmüyorsun.
- I was happy to sell it.
- Onu sattığım için mutluydum.
- You should do anything that is necessary to be happy.
- Mutlu olmak için ne gerekiyorsa yapmalısın.
- We're so happy you're here.
- Burada olduğun için çok mutluyuz.
- Tom didn't think that Mary was happy.
- Tom Mary'nin mutlu olduğunu düşünmedi.
- I can't tell you how happy I am to be here.
- Burada olduğum için ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.
- Tom behaved like he was happy, but deep inside, he was very sad.
- Tom mutlu gibi davranıyordu fakat o derinlerde üzgündü.
- Tom looks very happy.
- Tom çok mutlu görünüyor.
- I felt happy.
- Mutlu hissettim.
- Tom doesn't know if Mary is happy or not.
- Tom Mary'nin mutlu olup olmadığını bilmiyor.
- I'm really happy when I'm with you.
- Seninleyken gerçekten çok mutluyum.
- Are you telling me you're not happy here?
- Burada mutlu olmadığını mı söylüyorsun?
- We all want them to be happy.
- Hepimiz onların mutlu olmalarını istiyoruz.
- I'm pretty sure Tom's not happy here.
- Tom'un burada mutlu olmadığından eminim.
- I'm so happy for you guys.
- Sizin adınıza çok mutluyum.
- You could have been happy.
- Mutlu olabilirdin.
- I'm not happy with your behavior.
- Senin tavrından mutlu değilim.
- All were happy.
- Herkes mutluydu.
- He was happy for a time.
- O, bir süre mutluydu.
- Tom's going to be quite happy.
- Tom oldukça mutlu olacak.
- Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
- I'm only happy when it rains.
- Ben sadece yağmur yağdığında mutlu oluyorum.
- If he were happy, he would play much better.
- Eğer o mutlu olsaydı çok daha iyi oynardı.
- Tom and Mary were so happy.
- Tom ve Mary çok mutluydu.
- I guess they really weren't all that happy.
- Sanırım o kadar da mutlu değillerdi.
- This is a happy occasion.
- Bu mutlu bir olay.
- I thought we were happy.
- Mutlu olduğumuzu sanıyordum.
- I frequently recall my happy childhood.
- Mutlu çocukluğumu sık sık hatırlıyorum.
- Tom wasn't happy.
- Tom mutlu değildi.
- If Tom's not happy, I'm not happy.
- Tom mutlu değilse, ben de mutlu değilim.
- I really want to be happy.
- Ben gerçekten mutlu olmak istiyorum.
- I'm perfectly happy here.
- Burada çok mutluyum.
- Aren't you happy with your new sports car?
- Yeni spor arabanla mutlu değil misin?
- Tom won't be very happy if you do that.
- Bunu yaparsan Tom pek mutlu olmaz.
- I'm still not happy.
- Ben hâlâ mutlu değilim.
- I feel happy and at peace with myself.
- Mutlu ve kendimle barışık hissediyorum.
- I'd be happy here, I think.
- Bence burada mutlu olacağım.
- There are happy people and unhappy people.
- Mutlu insanlar ve mutsuz insanlar vardır.
- You're happy, what have you been doing all this long time until now?
- Mutlusun, bunca zamandır ne yapıyordun?
- Mary sat on the beach thinking about all the happy times she'd shared with Tom.
- Mary sahilde oturmuş Tom'la paylaştığı mutlu zamanları düşünüyordu.
- Tom wasn't completely happy with the settlement.
- Tom yerleşimden tam olarak mutlu değildi.
- I'm very happy I did that.
- Onu yaptığım için çok mutluyum.
- Tom told me he was happy here.
- Tom bana burada mutlu olduğunu söyledi.
- They're very happy.
- Çok mutlular.
- I haven't been this happy in a long time.
- Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım.
- I'm happy to sit out here and chat with you.
- Burada oturup seninle sohbet etmekten mutluyum.
- Tom thought that Mary was happy.
- Tom Mary'nin mutlu olduğunu düşündü.
- Tom had a happy childhood.
- Tom'un mutlu bir çocukluğu vardı.
- I'm perfectly happy.
- Ben çok mutluyum.
- What makes you happy makes me happy.
- Seni ne mutlu yaparsa beni mutlu yapar.
- You don't look very happy.
- Sen çok mutlu görünmüyorsun.
- All happy families resemble each other, each unhappy family is unhappy in its own way.
- Tüm mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine göre bir mutsuzluğu vardır.
- I was happy tonight.
- Bu gece mutluydum.
- Meg was happy about meeting Tom again.
- Meg, Tom'la tekrar buluştuğu için mutluydu.
- Tom seems very happy.
- Tom çok mutlu görünüyor.
- I'm happy Tom survived that.
- Tom hayatta kaldığı için mutluyum.
- I don't deserve to be so happy.
- Bu kadar mutlu olmayı hak etmiyorum.
- Carl looks very happy.
- Carl çok mutlu görünüyor.
- They must be happy.
- Onlar mutlu olmalılar.
- He took it for granted that she was happy.
- Onun mutlu olmasını doğal karşılıyordu.
- Tom will be happy.
- Tom mutlu olacak.
- It's a happy tune.
- Bu mutlu bir melodi.
- I told them you were happy.
- Onlara mutlu olduğunu söyledim.
- Tom and Mary looked so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- You've never been happy.
- Hiç mutlu olmadın.
- They're like one big happy family.
- Büyük, mutlu bir aile gibiler.
- They had a good reason to be happy about it.
- Mutlu olmak için iyi bir sebepleri vardı.
- Tom was happy that his daughter drew him a picture and he thought about it all day.
- Tom kızının ona bir resim çizmesinden mutluydu ve bütün gün bunun hakkında düşündü.
- Tom didn't expect Mary to be so happy.
- Tom, Mary'nin bu kadar mutlu olmasını beklemiyordu.
- Tom and Mary were very happy to see each other again.
- Tom ve Mary birbirlerini tekrar gördükleri için çok mutluydular.
- Tom will be happy here.
- Tom burada mutlu olacak.
- I felt pretty happy.
- Ben oldukça mutlu hissettim.
- I was really happy, actually.
- Gerçekten çok mutluydum.
- They said they were happy here.
- Burada mutlu olduklarını söylediler.
- Since happiness doesn't exist, we must strive to be happy without it.
- Mutluluk diye bir şey olmadığına göre, onsuz mutlu olmak için çabalamalıyız.
- Why don't you believe Tom when he says he's happy?
- Tom mutlu olduğunu söylediğinde neden ona inanmıyorsun?
- They looked really happy.
- Onlar gerçekten mutlu görünüyordu.
- I'm far from happy.
- Ben mutlu olmaktan uzağım.
- Tom and I are happy.
- Tom ve ben mutluyuz.
- I'm so happy you like Tom.
- Tom'u sevdiğin için çok mutluyum.
- Tom wouldn't be happy living with Mary.
- Tom Mary ile yaşamaktan mutlu olmazdı.
- Although he is rich, he is not happy.
- Zengin olmasına rağmen, mutlu değil.
- We're just one big, happy family, aren't we?
- Biz büyük, mutlu bir aileyiz, değil mi?
- I was really happy.
- Çok mutluydum.
- You can't imagine how happy I am.
- Ne kadar mutlu olduğumu hayal edemezsin.
- Are we all happy now?
- Şimdi hepimiz mutlu muyuz?
- We are so happy.
- Çok mutluyuz.
- Tom won't be very happy to do that.
- Tom bunu yapmaktan pek mutlu olmayacak.
- We are so happy.
- Biz çok mutluyuz.
- Tom seems to be happy.
- Tom mutlu gibi görünüyor.
- Everybody was really happy.
- Herkes gerçekten mutluydu.
- May you both have a long and happy life together.
- İkinizin de birlikte uzun ve mutlu bir hayatı olsun.
- If you're happy, I'm glad.
- Sen mutluysan, ben de mutluyum.
- Tom just wanted to be happy.
- Tom sadece mutlu olmak istedi.
- Tom pretended to be happy.
- Tom mutluymuş gibi davrandı.
- I'm so happy you stopped by.
- Uğradığın için çok mutluyum.
- If you're not happy, quit.
- Eğer mutlu değilseniz, çıkın.
- Tom is happy now.
- Tom artık mutlu.
- The girl's name reminds me of my happy school days.
- Kızın adı bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- Tom seems like a happy child.
- Tom mutlu bir çocuk gibi görünüyor.
- It's so easy to be happy on a day like this, isn't it?
- Böyle bir günde mutlu olmak çok kolay, değil mi?
- I want you to be happy.
- Mutlu olmanı istiyorum.
- I'm happy for you.
- Senin adına mutluyum.
- Tom should be happy now.
- Tom şimdi mutlu olmalı.
- I'm happy if you're happy.
- Sen mutluysan ben de mutluyum.
- Tom isn't happy about this.
- Tom bunun hakkında mutlu değil.
- Were you happy?
- Mutlu muydun?
- Tom is going to be happy he did that.
- Tom bunu yaptığı için mutlu olacak.
- They're clearly not happy to be here.
- Belli ki onlar burada olmaktan mutlu değiller.
- Tom said he's very happy here.
- Tom burada çok mutlu olduğunu söyledi.
- I'm not sure Tom is ever going to be happy.
- Tom'un asla mutlu olacağından emin değilim.
- We'd be happy if you could come.
- Gelebilirsen çok mutlu oluruz.
- You guys look so happy.
- Çok mutlu görünüyorsunuz.
- Tom seems relatively happy.
- Tom nispeten mutlu görünüyor.
- How do you know Tom isn't happy?
- Tom'un mutlu olmadığını nereden biliyorsun?
- They were happy and had many children.
- Onlar mutluydular ve birçok çocukları oldu.
- Tom said that he knew that Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu bildiğini söyledi.
- Tom isn't too happy.
- Tom çok mutlu değil.
- Tom could see that Mary wasn't happy.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını görebiliyordu.
- The customers are happy.
- Müşteriler mutlu.
- Tom said I looked really happy.
- Tom gerçekten mutlu göründüğümü söyledi.
- I've been very happy.
- Çok mutluydum.
- There was a happy twinkle in her eyes.
- Gözlerinde mutlu bir pırıltı vardı.
- She was very happy.
- O çok mutluydu.
- She was happy because her dream came true.
- O mutluydu çünkü hayali gerçekleşti.
- Who doesn't want to be happy in life?
- Kim hayatta mutlu olmak istemez?
- Tom seemed almost happy.
- Tom neredeyse mutlu görünüyordu.
- She died a happy woman.
- Mutlu bir kadın olarak öldü.
- Your son is a happy boy.
- Senin oğlun mutlu bir çocuk.
- We were happy then.
- O zamanlar mutluyduk.
- Happy christening!
- Mutlu vaftizler!
- We can't be happy together.
- Birlikte mutlu olamayız.
- He doesn't look very happy.
- Çok mutlu görünmüyor.
- Tom says he's happy.
- Tom mutlu olduğunu söylüyor.
- I'm happy for Tom.
- Tom için mutluyum.
- You seem to be way too happy.
- Çok mutlu görünüyorsunuz.
- You wanted to be happy.
- Mutlu olmak istiyordun.
- Tom and Mary were happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutluydular.
- Tom is happy most of the time.
- Tom çoğu zaman mutludur.
- You'll never truly be happy unless you are out there.
- Dışarıda olmadığın sürece asla gerçekten mutlu olamazsın.
- Tom didn't seem very happy, did he?
- Tom çok mutlu görünmüyordu, değil mi?
- You seem to be way too happy.
- Çok mutlu görünüyorsun.
- Tom said he wasn't happy.
- Tom mutlu olmadığını söyledi.
- I'm happy to take part in this project.
- Bu projede yer aldığım için mutluyum.
- I figured everyone was happy.
- Ben herkesin mutlu olduğunu düşündüm.
- I'm pretty sure Tom's happy in Boston.
- Tom'un Boston'da mutlu olduğundan oldukça eminim.
- Tom now has a good reason to be happy.
- Tom'un şimdi mutlu olmak için iyi bir gerekçesi var.
- We felt happy when the examination was over.
- Sınav bittiğinde kendimizi mutlu hissediyorduk.
- I should be happy.
- Mutlu olmalıyım.
- Tom was happy to do anything for Mary.
- Tom, Mary için her şeyi yapmaktan mutluydu.
- If you were my friend, I would be happy.
- Eğer arkadaşım olsaydın, mutlu olurdum.
- I can't remember the last time I saw you so happy.
- Seni en son ne zaman bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum.
- All things considered, my father's life was a happy one.
- Her şey düşünüldüğünde, babamın hayatı mutlu bir hayattı.
- Tom told me he was happy here.
- Tom bana burada mutlu olduğunu söylemişti.
- I'm happy when I'm home again.
- Tekrar evde olduğum zaman mutluyumdur.
- I don't know whether you're happy or not.
- Sizin mutlu olup olmadığınızı bilmiyorum.
- Do you think I'm happy about this?
- Bunun hakkında mutlu olduğumu düşünüyor musun?
- I'm just really happy right now.
- Şu an çok mutluyum.
- All I did was ask Tom if he was happy.
- Bütün yaptığım Tom'a mutlu olup olmadığını sormaktı.
- We should be happy for them.
- Onlar için mutlu olmalıyız.
- Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
- Tom gerektiğinde yardım etmekten çok mutlu olur.
- I guess they really weren't so happy.
- Sanırım onlar gerçekten çok mutlu değillerdi.
- If she had married you, she would be happy now.
- Seninle evlenmiş olsa, şimdi mutlu olurdu.
- When he finished running, he was happy.
- Koşmayı bitirdikten sonra, o mutluydu.
- When my wife finds out, she won't be happy.
- Karım öğrendiğinde, mutlu olmayacak.
- Tom doesn't look all that happy.
- Tom o kadar mutlu görünmüyor.
- I'm happy with what I have.
- Sahip olduklarımla mutluyum.
- Tom seems to be very happy to be here.
- Tom burada olmaktan çok mutlu görünüyor.
- I was so happy to get your call.
- Aradığın için çok mutlu oldum.
- I'm quite happy now.
- Artık oldukça mutluyum.
- I'm really happy I'm here.
- Burada olduğum için çok mutluyum.
- Tom isn't a happy person, is he?
- Tom mutlu bir insan değil, değil mi?
- I am happy to spend money on books.
- Kitaplara para harcadığım için mutluyum.
- I was really happy with that.
- Onunla gerçekten mutluydum.
- Tom looked very happy.
- Tom çok mutlu görünüyor.
- Tom didn't seem so happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- Tom isn't really happy here.
- Tom burada pek mutlu değil.
- To all appearances, they are a happy couple.
- Görünüşe bakılırsa, onlar mutlu bir çift.
- Count no man happy until he is dead.
- Ölünceye kadar kimseyi mutlu saymayın.
- I'm happy to do it.
- Bunu yaptığıma mutluyum.
- I assumed that you were happy.
- Mutlu olduğunu sanıyordum.
- They're not happy.
- Mutlu değiller.
- Tom is now a happy little boy.
- Tom şimdi mutlu küçük bir çocuk.
- How can you tell who's happy and who isn't?
- Kimin mutlu olup olmadığını nasıl anlayabilirsin?
- I think you might be happy here.
- Bence burada mutlu olabilirsin.
- You sound happy about it.
- Sesin mutlu geliyor.
- Wilson felt very happy.
- Wilson çok mutlu hissetti.
- I told you Tom wasn't going to be happy about this.
- Tom'un bu konuda mutlu olmayacağını söylemiştim.
- I'm glad to hear you're happy in Boston.
- Boston'da mutlu olduğunu duyduğuma sevindim.
- I was happy to sell it.
- Onu satmaktan dolayı mutluydum.
- I'm very happy with it.
- Bundan çok mutluyum.
- The cats seem very happy.
- Kediler çok mutlu görünüyor.
- I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü bu sağlığıma iyi gelir.
- As long as he stays, I will be happy.
- O kaldığı sürece mutlu olacağım.
- You should've told me that you weren't happy.
- Mutlu olmadığını söylemeliydin.
- That child was happy to get the gift.
- O çocuk, hediye aldığı için mutluydu.
- You all look so happy.
- Hepiniz çok mutlu görünüyorsunuz.
- He could be happy if he wanted.
- Eğer o isteseydi mutlu olabilirdi.
- Keep them happy.
- Onları mutlu et.
- They weren't happy here.
- Onlar burada mutlu olmadı.
- What's obvious is that you're not very happy here.
- Belli ki burada pek mutlu değilsin.
- At the start of every weekend, I am both tired and happy.
- Her hafta başında, ben hem yorgunum hem de mutluyum.
- Tom felt happy.
- Tom mutlu hissetti.
- She is happiest when she is playing the piano.
- Piyano çalarken çok mutlu oluyor.
- I was happy to see them go.
- Gittiklerini gördüğüm için mutluydum.
- Tom thought Mary seemed really happy.
- Tom, Mary'nin gerçekten mutlu göründüğünü düşündü.
- Tom is very happy that Mary did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığından çok mutlu.
- I'm sure you'll be happy here.
- Burada mutlu olacağına eminim.
- Tom told Mary he wasn't happy.
- Tom Mary'ye mutlu olmadığını söyledi.
- Tom and Mary must be happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutlu olmalılar.
- I was happy, wasn't I?
- Mutluydum, değil mi?
- We are not as happy or unhappy as we imagine ourselves to be.
- Kendimizi hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
- I was quite happy.
- Oldukça mutluydum.
- We were happy.
- Mutluyduk.
- I'm happy you're here, Tom.
- Burada olduğuna mutluyum, Tom.
- Despite his fame, he is not happy.
- Şöhretine rağmen mutlu değil.
- Sami wanted Layla to be happy.
- Sami, Leyla'nın mutlu olmasını istiyordu.
- All the children had happy faces.
- Bütün çocukların mutlu yüzleri vardı.
- She is not always happy.
- Her zaman mutlu değildir.
- I reflected on my happy school days.
- Mutlu okul günlerimi düşündüm.
- Tom is happy now, isn't he?
- Tom şu an mutlu, değil mi?
- You seem to be really happy.
- Gerçekten mutlu görünüyorsun.
- They were very happy when we arrived.
- Geldiğimizde çok mutluydular.
- Meg was happy about meeting Tom again.
- Meg, Tom'la tekrar buluşmaktan mutlu oldu.
- Tom didn't seem very happy today.
- Tom bugün pek mutlu görünmüyordu.
- Tom obviously wasn't happy.
- Tom belli ki mutlu değildi.
- I was surprised when Tom said he wasn't very happy here.
- Tom burada mutlu olmadığını söylediğinde şaşırmıştım.
- When my mom finds out, she won't be happy.
- Annem öğrendiğinde, mutlu olmayacak.
- I don't think Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğunu sanmıyorum.
- You don't seem very happy here.
- Burada pek mutlu görünmüyorsun.
- I want Tom to be happy.
- Tom'un mutlu olmasını istiyorum.
- Tom says he isn't happy.
- Tom mutlu olmadığını söyledi.
- I've never seen them so happy.
- Onları hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
- We're very happy about it.
- Biz o konuda çok mutluyuz.
- I'm so happy that you're here!
- Burada olmandan öyle mutluyum ki!
- She can't be happy with us, let her go.
- O bizimle mutlu olamaz, bırakalım gitsin.
- Her eyes shine when she's happy.
- Mutlu olduğunda gözleri parlar.
- I'm very happy to be back home.
- Eve döndüğüm için çok mutluyum.
- Tom wouldn't be happy if Mary did that.
- Mary bunu yaparsa Tom mutlu olmaz.
- There were lots of happy kids in the swimming pool.
- Yüzme havuzunda bir sürü mutlu çocuk vardı.
- No wonder you are so happy.
- Bu kadar mutlu olmana şaşmamalı.
- Everyone looked relaxed and happy.
- Herkes rahat ve mutlu görünüyordu.
- I know how happy you are.
- Senin ne kadar mutlu olduğunu biliyorum.
- You don't look very happy to see me.
- Beni gördüğüne çok mutlu görünmüyorsun.
- I never see him but I am happy.
- Onu asla görmem, fakat mutluyum.
- You're all happy.
- Hepiniz mutlusunuz.
- I'm happy when I'm home again.
- Eve döndüğümde mutlu oluyorum.
- Despite their great wealth, they are not happy.
- Büyük zenginliklerine rağmen mutlu değiller.
- I was happy that it happened.
- Olduğu için mutluydum.
- Who couldn't be happy here?
- Burada kim mutlu olamaz ki?
- Tom could tell that Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını anlayabiliyordu.
- Tom says Mary isn't happy.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını söylüyor.
- We can't be happy here any longer.
- Artık burada mutlu olamayız.
- I knew it would make Tom happy.
- Ben onun Tom'u mutlu yapacağını bildim.
- Tom and Mary looked equally happy.
- Tom ve Mary eşit derecede mutlu görünüyordu.
- I was so happy that I forgot to thank them.
- O kadar mutluydum ki onlara teşekkür etmeyi unuttum.
- I was happy to receive my paycheck.
- Maaş çekimi aldığım için mutluydum.
- Tom asked Mary if she was happy.
- Tom Mary'ye mutlu olup olmadığını sordu.
- I was really happy, actually.
- Çok mutluydum, gerçekten.
- You don't sound happy.
- Mutlu görünmüyorsun.
- It's nice to see you so happy.
- Seni böyle mutlu görmek çok güzel.
- I am very happy in Georgia.
- Gürcistan'da çok mutluyum.
- Tom and Mary seem pretty happy together, don't they?
- Tom ve Mary birlikte oldukça mutlu görünüyorlar, değil mi?
- She looked tired, but happy.
- O yorgun ama mutlu görünüyordu.
- Tom sounded happy.
- Tom mutlu görünüyordu.
- Weddings are usually happy occasions.
- Düğünler genellikle mutlu günlerdir.
- Mary's smiling face let everyone know that she was happy.
- Mary'nin gülümseyen yüzü herkesin onun mutlu olduğunu bilmesine izin verdi.
- These happy slaves are the most furious enemies of freedom.
- Bu mutlu köleler özgürlüğün en azılı düşmanlarıdır.
- I'm very happy for your friend.
- Arkadaşın için çok mutluyum.
- I'm happy you're happy.
- Mutlu olmana sevindim.
- I was perfectly happy being by myself.
- Tek başıma olmaktan çok mutluydum.
- He is happy about the progress he has recently made.
- Son zamanlarda kaydettiği ilerlemeden dolayı mutlu.
- Tom thought Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu düşündü.
- Why are you so happy all the time?
- Neden her zaman bu kadar mutlusun?
- Tom isn't happy.
- Tom mutlu değil.
- Are you telling me you're not happy here?
- Bana burada mutlu olmadığını mı söylüyorsun?
- I've been very happy lately.
- Son zamanlarda çok mutluyum.
- I'm happy that I was born.
- Doğduğum için mutluyum.
- If you call him a clever man, he may be happy.
- Ona zeki bir adam derseniz, mutlu olabilir.
- You and Tom must be so happy.
- Sen ve Tom çok mutlu olmalısın.
- I was happy to help you.
- Sana yardım ettiğim için mutluydum.
- The doctor, who is prosperous, is not happy.
- Müreffeh olan doktor mutlu değildir.
- I could see Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğunu görebiliyordum.
- I'm pretty happy.
- Oldukça mutluyum.
- I'm pretty sure Tom is happy in Boston.
- Tom'un Boston'da mutlu olduğundan oldukça eminim.
- Tom is not a happy camper.
- Tom mutlu bir kampçı değildir.
- Make me happy.
- Beni mutlu et.
- Tom won't be happy here without Mary.
- Tom, Mary olmadan burada mutlu olamaz.
- I thought Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğunu düşünüyordum.
- I'm just so happy.
- Ben sadece çok mutluyum.
- Everyone will be happy.
- Herkes mutlu olacak.
- I was happy when they doubled my salary.
- Maaşımı iki katına çıkardıklarında çok mutlu oldum.
- He died a happy man.
- Mutlu bir adam olarak öldü.
- Tom isn't happy about it.
- Tom bu konuda mutlu değil.
- I never look at this picture without thinking of those happy days.
- Bu resme bakıp da o mutlu günleri düşünmeden edemiyorum.
- Tom would be so happy.
- Tom çok mutlu olurdu.
- I'm pretty happy with it.
- Ben oldukça mutluyum.
- You could have been happy.
- Sen mutlu olabilirdin.
- If you are happy, I am happy.
- Sen mutluysan, ben de mutluyum.
- Tom wouldn't be happy living with Mary.
- Tom, Mary ile yaşamaktan mutlu olmayacaktır.
- They were happy when they heard the good news.
- İyi haberi duyduklarında mutluydular.
- Oranges symbolize a happy love, while lemons an unreciprocated love.
- Portakallar mutlu bir aşkı, limonlar ise karşılıksız bir aşkı simgeler.
- I've never seen her so happy.
- Onu hiç bu kadar mutlu görmedim.
- Weddings are usually happy occasions.
- Düğünler genellikle mutlu olaylardır.
- He was not a happy camper.
- Pek mutlu bir kampçı değildi.
- I'm very happy with the results.
- Ben sonuçlardan çok mutluyum.
- They're clearly not happy about that.
- Belli ki bu konuda mutlu değiller.
- Tom wants Mary to be happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmasını istiyor.
- Tom wasn't happy to see them.
- Tom onları görmekten mutlu değildi.
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Sayfiye evi, bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.
- Mary's smiling face showed that she was happy.
- Mary'nin gülümseyen yüzü mutlu olduğunu gösteriyordu.
- I feel so happy when I'm with you.
- Seninle olduğum zaman kendimi çok mutlu hissediyorum.
- Tom is rich, but he isn't happy.
- Tom zengin ama mutlu değil.
- Be happy and smile!
- Mutlu ol ve gülümse!
- I'm so happy to meet you.
- Sizinle tanıştığım için çok mutluyum.
- Tom said that he was happy.
- Tom senin mutlu olduğunu söyledi.
- Are you still happy here?
- Hâlâ burada mutlu musun?
- Tom realized that Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını fark etti.
- I'm happy because you're here.
- Mutluyum çünkü buradasın.
- I'm not too happy about that.
- Bu konuda pek mutlu değilim.
- You never seem to be very happy.
- Hiç mutlu görünmüyorsun.
- I'm sure you're not so happy here.
- Burada çok mutlu olmadığından eminim.
- Tom doesn't appear to be too happy.
- Tom pek mutlu görünmüyor.
- She is poor, but she is happy.
- O, yoksul ama mutlu.
- Tom doesn't look all that happy.
- Tom o kadar da mutlu görünmüyor.
- I wouldn't be happy if I had to do that.
- Onu yapmak zorunda kalsam mutlu olmazdım.
- Tom isn't going to be happy about this.
- Tom bu konuda mutlu olmayacak.
- I thought Tom and Mary were happy.
- Tom ve Mary'nin mutlu olduğunu düşündüm.
- None of them are happy.
- Onların hiçbiri mutlu değil.
- I was happy tonight.
- Ben bu gece mutluydum.
- When she heard the news, she was not happy.
- Haberi duyduğunda hiç mutlu olmadı.
- Layla enjoyed a long happy life.
- Layla uzun ve mutlu bir hayatın tadını çıkardı.
- He seems to be very happy.
- O çok mutlu görünüyor.
- Tom isn't happy about not going to the dance.
- Tom dansa gitmediği için mutlu değil.
- I think Tom would be happy if you did that.
- Bence bunu yaparsan Tom mutlu olur.
- I'm a pretty happy guy.
- Ben oldukça mutlu bir adamım.
- Tom wasn't very happy.
- Tom pek mutlu değildi.
- They are happy, because they see the birds in the tree near the window.
- Mutlular, çünkü pencerenin kenarında ağaçtaki kuşları görüyorlar.
- I'm surprised Tom isn't happy here.
- Tom'un burada mutlu olmamasına şaşırdım.
- I thought you'd be happy.
- Senin mutlu olacağını düşündüm.
- Since happiness doesn't exist, we have to strive to be happy without it.
- Mutluluk mevcut olmadığı için, onsuz mutlu olmaya gayret etmeliyiz.
- Tom wouldn't be happy living with Mary.
- Tom, Mary ile yaşamaktan mutlu olmaz.
- Tom doesn't seem too happy.
- Tom çok mutlu görünmüyor.
- It's great to see you so happy.
- Seni bu kadar mutlu görmek harika.
- Tom won't be happy about that.
- Tom bundan mutlu olmayacak.
- Now that I have a girlfriend, I'm happy.
- Bir kız arkadaşım olduğu için mutluyum.
- Tom's parents weren't happy.
- Tom'un ailesi mutlu değildi.
- A happy worker is a better worker.
- Mutlu bir işçi daha iyi bir işçidir.
- I'm happy each time I hear this.
- Bunu her duyduğumda mutlu oluyorum.
- I'm happy and satisfied.
- Ben mutlu ve memnunum.
- I wish you and your family a very happy Easter.
- Size ve ailenize mutlu bir Paskalya dilerim.
- I'm so happy you're back.
- Geri döndüğüne çok mutluyum.
- Tom is happy when he is with Mary.
- Tom Mary ile birlikte iken mutlu.
- Tom doesn't look like he's happy.
- Tom mutlu görünmüyor.
- We want you to be happy.
- Mutlu olmanızı istiyoruz.
- Tom and Mary aren't happy here.
- Tom ve Mary burada mutlu değiller.
- They were rich as well as happy.
- Mutlu oldukları kadar zengindiler de.
- Tom is not happy about this.
- Tom bununla mutlu değil.
- He looked very happy.
- O çok mutlu görünüyordu.
- Maybe they are happy.
- Belki de mutludurlar.
- I'm really not happy about it.
- O konuda gerçekten mutlu değilim.
- Tom and Mary weren't happy here.
- Tom ve Mary burada mutlu değillerdi.
- Why are you so happy?
- Niçin bu kadar mutlusun?
- I don't know whether you're happy or not.
- Senin mutlu olup olmadığını bilmiyorum.
- My plants are happy.
- Bitkilerim mutlu.
- I hope Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğunu umuyorum.
- Tom wasn't too happy in those days.
- Tom o günlerde pek mutlu değildi.
- I'm happy that I was able to do that for you.
- Bunu senin için yapabildiğim için mutluyum.
- They said Mary was happy.
- Mary'nin mutlu olduğunu söylediler.
- You don't seem too happy.
- Pek mutlu görünmüyorsunuz.
- Tom and Mary were happy together.
- Tom ve Mary birlikte mutluydu.
- Tom's not at all happy with the situation, but is prepared to accept it.
- Tom hiç durumla mutlu değil, ama onu kabul etmeye hazır.
- I'm very happy that it happened.
- Bunun olduğuna çok mutluyum.
- I told Tom I was happy.
- Tom'a mutlu olduğumu söyledim.
- Tom seemed really happy to be here.
- Tom burada olmaktan gerçekten mutlu görünüyordu.
- I'm happy to be moving to Boston.
- Boston'a taşınacağım için mutluyum.
- You and Tom were happy together, weren't you?
- Sen ve Tom birlikte mutluydunuz, değil mi?
- She wants him to be happy.
- Onun mutlu olmasını istiyor.
- I read my comic books and I'm happy.
- Çizgi romanlarımı okuyorum ve mutluyum.
- It seems that you are very happy today.
- Bugün çok mutlusun gibi geliyor.
- Tom is happiest when he's at home.
- Tom en çok evdeyken mutlu oluyor.
- Tom said Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu söyledi.
- I'm very happy here.
- Burada çok mutluyum.
- Layla enjoyed a long happy life.
- Leyla uzun mutlu bir yaşamdan keyif aldı.
- I'm happy, Tom.
- Mutluyum, Tom.
- Tom was obviously happy to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne açıkçası mutluydu.
- You'll be happy you did that.
- Onu yaptığın için mutlu olacaksın.
- What Tom really wanted was for Mary to be happy.
- Tom'un gerçekten istediği şey Mary'nin mutlu olmasıydı.
- Tom is very happy here.
- Tom burada çok mutlu.
- I'm really happy for you, Tom.
- Senin için gerçekten mutluyum, Tom.
- She is rich, but she isn't happy.
- O zengin ama mutlu değil.
- I'm a happy man.
- Ben mutlu bir adamım.
- Let's sing a happy song.
- Hadi mutlu bir şarkı söyleyelim.
- Sami was happy to talk about it.
- Sami o konuda konuşmaktan mutluydu.
- I'm so happy for you and Tom.
- Sen ve Tom için çok mutluyum.
- If you're not happy, quit.
- Eğer mutlu değilsen, bırak.
- I'm pretty sure Tom's not happy here.
- Tom'un burada mutlu olmadığına eminim.
- You two look so happy together.
- İkiniz birlikte çok mutlu görünüyorsunuz.
- Tom says he just wants to be happy.
- Tom sadece mutlu olmak istediğini söylüyor.
- I'm so happy you're here!
- Burada olmandan öyle mutluyum ki!
- I was so happy that I forgot to offer my thanks.
- O kadar mutluydum ki teşekkürlerimi sunmayı unuttum.
- I can't remember the last time I saw Tom so happy.
- Tom'u en son ne zaman böyle mutlu gördüğümü hatırlamıyorum.
- We'd be happy if you could come.
- Gelebilirsen mutlu oluruz.
- Everyone was not happy.
- Herkes mutlu değildi.
- I feel happy when I'm with you.
- Seninleyken kendimi mutlu hissediyorum.
- I'm only happy when it rains.
- Ben sadece yağmur yağdığında mutluyum.
- I hope you two are very happy.
- Umarım ikiniz de çok mutlusunuzdur.
- What's the last thing you were ever happy about?
- En son mutlu olduğun şey neydi?
- Tom was quite happy.
- Tom oldukça mutluydu.
- Man may invent anything, save for the art of being happy.
- İnsanoğlu her şeyi icat edebilir, mutlu olma sanatı hariç.
- I am not too rich, too fat or too happy.
- Çok zengin, çok şişman ya da çok mutlu değilim.
- Why aren't you happy about this?
- Neden bu konuda mutlu değilsin?
- Poor as he is, he is happy.
- Fakir olduğu halde mutlu.
- Tom didn't look very happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- I had everything to be happy.
- Mutlu olmak için her şeyim vardı.
- I hope you'll be happy here.
- Senin burada mutlu olacağını umuyorum.
- It looks like Tom isn't very happy.
- Tom çok mutlu değil gibi görünüyor.
- Tom is always happy.
- Tom her zaman mutludur.
- Let them know we're happy.
- Mutlu olduğumuzu bilsinler.
- Tom won't be happy if he sees me here.
- Tom beni burada görürse mutlu olmayacaktır.
- We're pretty happy.
- Biz oldukça mutluyuz.
- Put on a happy face.
- Mutlu bir yüz takın.
- Don't look so happy about it.
- Bu kadar mutlu görünme.
- Even though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen, mutluydu.
- I'd like them to be happy.
- Onların mutlu olmasını isterdim.
- I'm happy, very happy.
- Mutluyum, çok mutluyum.
- Tom was never happy.
- Tom hiç mutlu değildi.
- We're so happy for you.
- Senin için çok mutluyuz.
- You're going to be so happy here.
- Burada çok mutlu olacaksın.
- I'm very happy for her.
- Ben onun için çok mutluyum.
- Is Tom really happy here?
- Tom burada gerçekten mutlu mu?
- We just want to be happy.
- Biz sadece mutlu olmak istiyoruz.
- Tom and Mary looked so happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyordu.
- I can't tell you how happy I am that you've come to visit us.
- Bizi ziyarete geldiğin için ne kadar mutlu olduğumu söyleyemem.
- I'm just happy to be able to help.
- Yardım edebildiğim için mutluyum.
- Tom and Mary are really happy.
- Tom ve Mary gerçekten mutlu.
- They said they're happy.
- Onlar mutlu olduklarını söylediler.
- I'm very happy now.
- Şimdi çok mutluyum.
- If Tom does that, Mary will be happy.
- Tom bunu yaparsa, Mary mutlu olur.
- Though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen mutluydu.
- It doesn't look like Tom is very happy.
- Tom çok mutlu gibi görünmüyor.
- When you die, I will be happy.
- Sen ölünce ben mutlu olacağım.
- I'm really happy for you.
- Senin için sahiden mutluyum.
- Keep him happy.
- Onu mutlu et.
- Tom is only happy when he's with Mary.
- Tom sadece Mary ile birlikteyken mutlu.
- The Browns are an elegant and happy family.
- Brownlar kibar ve mutlu bir ailedir.
- She looks very happy.
- O çok mutlu görünüyor.
- Mary's smiling face let everyone know that she was happy.
- Mary'nin gülümseyen yüzü mutlu olduğunu herkese belli ediyordu.
- Tom's family is happy that he's back home.
- Tom'un ailesi eve döndüğü için mutlu.
- Tom was obviously happy.
- Tom belli ki mutluydu.
- Tom didn't seem particularly happy.
- Tom pek mutlu görünmüyordu.
- I'm really happy for them.
- Onlar için çok mutluyum.
- Everyone would be happy if Tom left and never came back.
- Tom gitse ve bir daha dönmese herkes mutlu olurdu.
- Tom said he wanted Mary to be happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmasını istediğini söyledi.
- She had a happy childhood.
- Mutlu bir çocukluk geçirmiş.
- Tom always seems to be happy and smiling.
- Tom her zaman mutlu ve güleryüzlü görünüyor.
- Tom didn't seem too happy to see us.
- Tom bizi görmekten çok mutlu görünmüyordu.
- Tom was definitely not very happy.
- Tom kesinlikle çok mutlu değildi.
- Tom is not a happy boy.
- Tom mutlu bir çocuk değil.
- All of his friends thought that he was happy.
- Tüm arkadaşları onun mutlu olduğunu düşünüyordu.
- He seemed to have been very happy.
- Çok mutlu görünüyordu.
- We all want him to be happy.
- Hepimiz onun mutlu olmasını istiyoruz.
- At the start of every weekend, I am both tired and happy.
- Her hafta sonu başında hem yorgun hem de mutlu oluyorum.
- Tom and I were happy.
- Tom ve ben mutluyduk.
- I hope you're happy.
- Umarım mutlusundur.
- Tom said he felt happy.
- Tom mutlu hissettiğini söyledi.
- Tom and Mary were tired, but happy.
- Tom ve Mary yorgunlardı ama mutlulardı.
- Tom is very happy in Boston.
- Tom Boston'da çok mutlu.
- Tom probably thought I wasn't happy.
- Tom muhtemelen mutlu olmadığımı düşünüyordu.
- Your parents must've been happy when you got into Harvard.
- Harvard'a girdiğinde ailen mutlu olmalı.
- I'd be more than happy to drive you home.
- Seni eve götürmekten mutlu olurum.
- I told Tom you were happy.
- Senin mutlu olduğunu Tom'a söyledim.
- I'm only too happy to help.
- Sadece yardım etmek için çok mutluyum.
- When I saw her recently, she looked very happy.
- Onu geçenlerde gördüğümde çok mutlu görünüyordu.
- Tom wasn't really happy.
- Tom gerçekten mutlu değildi.
- Let's sing a happy song.
- Mutlu bir şarkı söyleyelim.
- Tom doesn't look like he's happy.
- Tom mutlu gibi görünmüyor.
- I've never seen her so happy.
- Onu hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
- I am happy about your good luck.
- Şaslı olduğun için mutluyum.
- I'm very happy to meet you.
- Seninle tanıştığım için mutluyum.
- I don't know whether she's happy or not.
- Onun mutlu olup olmadığını bilmiyorum.
- He is far from being happy.
- Mutlu olmaktan çok uzak.
- People here are happy.
- Buradaki insanlar mutlu.
- I can't remember the last time I was so happy.
- En son ne zaman bu kadar mutlu olduğumu hatırlayamıyorum.
- We were exhausted but happy.
- Yorgun ama mutluyduk.
- I'm very happy to know you.
- Sizi tanıdığım için çok mutluyum.
- What's Tom so happy about?
- Tom neden bu kadar mutlu?
- I know you're happy.
- Mutlu olduğunu biliyorum.
- She could be happy if she wanted.
- İstese mutlu olabilirdi.
- Everyone is happy and healthy.
- Herkes mutlu ve sağlıklı.
- Aren't you happy here?
- Burada mutlu değil misiniz?
- I've never seen him so happy.
- Onu hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
- Tom said he felt very happy.
- Tom kendini çok mutlu hissettiğini söyledi.
- Tony was happy.
- Tony mutluydu.
- Tom didn't look very happy to see you.
- Tom seni gördüğüne çok mutlu olmuş görünmüyordu.
- I don't think Tom and Mary are happy.
- Tom ve Mary'nin mutlu olduğunu sanmıyorum.
- When Tom's happy, I'm happy.
- Tom mutlu olduğunda, ben mutluyum.
- As for me, I am quite happy.
- Bana gelince, oldukça mutluyum.
- Tom thought Mary seemed really happy.
- Tom Mary'nin gerçekten mutlu olduğunu düşündü.
- Tom thought Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını düşündü.
- I'm really happy I did it.
- Bunu yaptığıma çok mutluyum.
- She was happy because her dream came true.
- Hayali gerçekleştiği için mutluydu.
- That child was happy to get the gift.
- Şu çocuk, hediye aldığı için mutluydu.
- Tom has never been happy here.
- Tom burada hiç mutlu olmadı.
- I told him you were happy.
- Ona mutlu olduğunu söyledim.
- I'd be more than happy to help.
- Yardım etmekten çok mutlu olurum.
- It looks like Tom is happy.
- Tom mutlu gibi görünüyor.
- I don't care as long as you're happy.
- Sen mutlu olduğun sürece umurumda değil.
- Tom asked me if I was happy.
- Tom bana mutlu olup olmadığımı sordu.
- The brass band members looked very happy.
- Bando üyeleri çok mutlu görünüyordu.
- No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun ya da mesleğinizde ne kadar mutlu olursanız olun, keşke başka bir kariyer seçseydim dediğiniz anlar olur.
- I'm happy for you both.
- İkiniz için de mutluyum.
- I was happy to see him go.
- Onun gittiğini gördüğüm için mutluydum.
- Tom is pretty happy about that.
- Tom bu konuda oldukça mutlu.
- We're very happy about it.
- Bu konuda çok mutluyuz.
- Tom wondered why Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin neden mutlu olmadığını merak ederdi.
- Tom looks quite happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyor.
- I'm sure you would be happy in Australia.
- Avustralya'da mutlu olacağına eminim.
- Why aren't you happy?
- Neden mutlu değilsin?
- Tom was happy selling shoes.
- Tom ayakkabı satmaktan mutluydu.
- Tom is obviously happy.
- Tom açıkça mutlu.
- I thought you were happy here.
- Ben senin burada mutlu olduğunu düşündüm.
- Now, we can be happy with it.
- Şimdi onunla mutlu olabiliriz.
- Tom is going to be happy here.
- Tom burada mutlu olacak.
- Tom said he was really happy.
- Tom gerçekten mutlu olduğunu söyledi.
- Tom says Mary didn't seem to be happy.
- Tom, Mary'nin mutlu görünmediğini söylüyor.
- Jane looks very happy.
- Jane çok mutlu görünüyor.
- Who doesn't want to be happy in life?
- Kim hayatta mutlu olmak istemez ki?
- Tom and Mary seem very happy together.
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- She says that she is happy.
- Mutlu olduğunu söylüyor.
- Tom was deliriously happy.
- Tom delicesine mutluydu.
- I don't think anyone really thought Tom was happy.
- Kimsenin Tom'un mutlu olduğunu düşündüğünü sanmıyorum.
- Children need a happy home environment.
- Çocukların mutlu bir ev ortamına ihtiyacı vardır.
- I'm happy for them.
- Onlar adına mutluyum.
- Tom knew that Mary wasn't happy.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını biliyordu.
- He was not a happy camper.
- O mutlu bir kampçı değildi.
- Tom is very happy that Mary did that.
- Tom, Mary bunu yaptığı için çok mutlu.
- Tom said Mary looked like she was happy.
- Tom Mary'nin mutluymuş gibi göründüğünü söyledi.
- Tom certainly manages to make everybody thinks he's happy.
- Tom kesinlikle herkesi mutlu olduğuna inandırmayı beceriyor.
- I told them I was happy.
- Onlara mutlu olduğumu söyledim.
- I was very happy about it.
- Bu konuda çok mutluydum.
- Tom's not going to be happy about this.
- Tom bundan mutlu olmayacak.
- Their marriage was a happy one.
- Onların evliliği mutlu bir evlilikti.
- The men will be happy if they get anything back.
- İnsanlar herhangi bir şeyi geri alırsa, mutlu olacak.
- I'll never be happy again.
- Bir daha asla mutlu olamayacağım.
- In the worst case scenario we'll just have to look as happy as we can.
- En kötü senaryoda elimizden geldiğince mutlu görünmeliyiz.
- Why would I be happy?
- Neden mutlu olayım ki?
- Tom has a lot of money, but he isn't happy.
- Tom'un çok parası var, ama mutlu değil.
- She is poor, but she is happy.
- Fakir ama mutlu.
- Are you sure Tom is happy?
- Tom'un mutlu olduğundan emin misin?
- I'm happy to finally meet you in person.
- Sonunda seninle yüz yüze tanıştığım için mutluyum.
- I'm so happy for you, Tom.
- Senin adına çok mutluyum, Tom.
- Tom was always such a happy boy.
- Tom her zaman mutlu bir çocuktu.
- I can't tell you how happy I am that you've decided to join our company.
- Şirketimize katılmaya karar verdiğin için ne kadar mutlu olduğumu söyleyemem.
- Even though he's poor, he's happy.
- Fakir olmasına rağmen mutlu.
- Just a few days ago, we were so happy.
- Sadece birkaç gün önce biz çok mutluyduk.
- Tom drew a happy face on the cover of his notebook.
- Tom defterinin kapağına mutlu bir yüz çizdi.
- I've been really happy here.
- Gerçekten burada mutluydum.
- I never see him but I am happy.
- Onu hiç görmedim ama mutluyum.
- Tom and Mary seem to be a happy couple.
- Tom ve Mary mutlu bir çift gibi görünüyor.
- I also want to be happy.
- Ben de mutlu olmak istiyorum.
- She was happy for some time.
- Bir süre mutlu oldu.
- Sami still doesn't look very happy.
- Sami hala pek mutlu görünmüyor.
- If you're not happy, you can take your business elsewhere.
- Eğer mutlu değilseniz, işinizi başka bir yere taşıyabilirsiniz.
- Tom said that he wasn't happy.
- Tom, mutlu olmadığını söyledi.
- They are all very happy.
- Hepsi çok mutlu.
- I don't think Tom knows Mary isn't very happy here.
- Mary'nin burada pek mutlu olmadığını Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- I'm genuinely happy for him.
- Onun için gerçekten mutluyum.
- I'd be happy if I was healthy.
- Sağlıklı olsaydım mutlu olurdum.
- I don't know whether to be happy or not.
- Mutlu olup olmayacağımı bilmiyorum.
- Tom didn't seem to be happy.
- Tom mutlu görünmüyordu.
- Tom told me he wasn't happy here.
- Tom bana burada mutlu olmadığını söyledi.
- For all his wealth, he is not very happy.
- Bütün servetine karşın, o çok mutlu değildir.
- I wish all language lovers a Happy and Sweet Year 5773!
- Tüm dil severlere Mutlu ve Tatlı bir 5773 yılı diliyorum!
- It's nice to see them so happy.
- Onları bu kadar mutlu görmek güzel.
- I'm not happy.
- Mutlu değilim.
- Tom won't be very happy if Mary does that.
- Mary bunu yaparsa Tom pek mutlu olmaz.
- I'm so happy that you're here.
- Burada olduğuna çok mutluyum.
- In the era of email, I'm so happy when a friend sends me a real letter.
- E-posta çağında, bir arkadaşım bana gerçek bir mektup gönderdiğinde çok mutlu oluyorum.
- She was happy because she passed the exam.
- Sınavı geçtiği için mutluydu.
- She was not happy.
- O mutlu değildi.
- I had no idea Tom wasn't happy.
- Tom'un mutlu olmadığını bilmiyordum.
- We spent some happy years together.
- Birlikte mutlu yıllar geçirdik.
- The couple was happy.
- Çift mutluydu.
- Dan was happy for Linda.
- Dan Linda için mutluydu.
- There are happy people and unhappy people.
- Mutlu ve mutsuz insanlar var.
- I know why Tom's happy.
- Tom'un neden mutlu olduğunu biliyorum.
- Even though he has a lot of money, he's not happy.
- Çok parası olmasına rağmen mutlu değil.
- I am happy to see you here.
- Seni burada gördüğüm için mutluyum.
- They looked very happy.
- Onlar çok mutlu görünüyorlardı.
- Tom has a lot of money, but he isn't happy.
- Tom'un çok parası var ama mutlu değil.
- You can't possibly really think Tom is happy.
- Tom'u gerçekten mutlu sanıyor olamazsın.
- Tom looks so happy.
- Tom çok mutlu görünüyor.
- They are all happy.
- Hepsi mutlu.
- I'd be happy if you'd come.
- Gelsen mutlu olurum.
- Tom doesn't sound happy.
- Tom'un sesi mutlu gelmiyor.
- With that attitude, you'll never be happy no matter how much money you have.
- O tutumla ne kadar çok paranız olursa olsun mutlu olmazsınız.
- I doubt that Tom is happy with his new job.
- Tom'un yeni işinde mutlu olduğundan şüpheliyim.
- I was happy to be able to help Tom buy what he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan şeyi almasına yardım edebildiğim için mutluydum.
- Put on a happy face.
- Mutlu bir yüz ifadesi takın.
- Let's receive him with a happy smile.
- Mutlu bir gülümseme ile onu çekelim.
- Tom is visibly happy.
- Tom gözle görülür bir şekilde mutlu.
- Everyone in my family is happy.
- Ailemdeki herkes mutlu.
- Tom said he thought Mary was happy here.
- Tom, Mary'nin burada mutlu olduğunu düşündüğünü söyledi.
- I knew Tom wasn't happy about this.
- Tom'un bundan mutlu olmadığını biliyordum.
- I don't need anything from you to be happy.
- Mutlu olmak için senden gelen hiçbir şeye ihtiyacım yok.
- Will you pray for me to be happy?
- Benim mutlu olmam için dua edecek misin?
- I'm so happy you found me.
- Beni bulduğun için çok mutluyum.
- I feel happiest when I'm running.
- En çok koşarken mutlu oluyorum.
- Happy people don't kill themselves.
- Mutlu insanlar kendilerini öldürmez.
- He gave her a gift that would remind her of the happy days they experienced together.
- Ona birlikte yaşadıkları mutlu günleri hatırlatacak bir hediye verdi.
- Tom deserved to be happy.
- Tom mutlu olmayı hak ediyordu.
- Though he was poor, he was happy.
- Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.
- I'm happy because you're here.
- Burada olduğun için mutluyum.
- You seem very happy this morning.
- Bu sabah çok mutlu görünüyorsun.
- I don't need anything from you to be happy.
- Mutlu olmak için senden gelecek hiçbir şeye ihtiyacım yok.
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Limonlar karşılıksız aşk anlamına gelirken, portakallar mutlu aşk anlamına gelir,
- I know I'll be happy when Tom gets home.
- Ben Tom eve gelince mutlu olacağımı bilirim.
- I hope you're happy.
- Mutlu olduğunu umuyorum.
- He died a happy man.
- O mutlu bir adam olarak öldü.
- I'm quite happy about that now.
- Artık o konuda oldukça mutluyum.
- I'm certainly not happy about it.
- Bu konuda kesinlikle mutlu değilim.
- I can't remember the last time I saw Tom so happy.
- Ben de Tom'u en son ne zaman bu kadar mutlu gördüğümü hatırlamıyorum.
- Tom doesn't seem too happy, does he?
- Tom çok mutlu görünmüyor, değil mi?
- I don't like it when you're so happy.
- Bu kadar mutlu olman hoşuma gitmiyor.
- Tom and Mary are very happy.
- Tom ve Mary çok mutludurlar.
- We're willing and happy to wait.
- Biz beklemek için istekli ve mutluyuz.
- Tom was happy because he was able to buy his golf clubs at half price.
- Tom golf sopalarını yarı fiyatına alabildiği için mutluydu.
- Fadil was so happy for Layla.
- Fadıl, Leyla için çok mutluydu.
- It seems that he is happy with his new job.
- Yeni işinde mutlu gibi görünüyor.
- They look very happy together.
- Birlikte çok mutlu görünüyorlar.
- My fight is being happy in a world where nobody wants me to.
- Benim savaşım, kimsenin beni istemediği bir dünyada mutlu olmak.
- They were very happy together.
- Birlikte çok mutluydular.
- I think they are happy.
- Onların mutlu olduğunu düşünüyorum.
- I know why you aren't happy here.
- Neden burada mutlu olmadığını biliyorum.
- Tom is poor, but he's happy.
- Tom fakir ama mutludur.
- Why don't you believe Tom when he says he's happy?
- Mutlu olduğunu söylediğinde niçin Tom'a inanmıyorsun?
- You can save face with a happy smile.
- Mutlu bir gülümseme ile görünüşü kurtarabilirsiniz.
- Count no man happy until he is dead.
- Ölene kadar hiç kimseyi mutlu saymayın.
- You look very happy this morning.
- Bu sabah çok mutlu görünüyorsun.
- I believe that he's happy.
- Mutlu olduğuna inanıyorum.
- Tom doesn't seem to be happy.
- Tom mutlu görünmüyor.
- That's why I'm happy.
- Bu yüzden mutluyum.
- I am happy with my girlfriend.
- Kız arkadaşım ile mutluyum.
- I was happy with that.
- Bundan mutluydum.
- I wonder why Tom is so happy.
- Tom'un neden bu kadar mutlu olduğunu merak ediyorum.
- Here's to a long and happy life!
- Uzun ve mutlu bir hayatın şerefine!
- Tom was happy and carefree.
- Tom mutlu ve kaygısızdı.
- She looks very happy today.
- O bugün çok mutlu görünüyor.
- You were happy.
- Mutluydun.
- She asked him if he was happy.
- Mutlu olup olmadığını sordu.
- We were poor, but we were happy.
- Yoksulduk ama mutluyduk.
- Were we ever really happy together?
- Biz birlikte gerçekten mutlu muyduk?
- You seem to be happy.
- Mutlu görünüyorsun.
- I wish you a long and happy married life.
- Sana uzun ve mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.
- Tom said you're not happy here.
- Tom burada mutlu olmadığını söyledi.
- I'm happy if you're happy.
- Sen mutluysan ben mutluyum.
- I like to be happy.
- Mutlu olmayı seviyorum.
- I wanted to believe Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğuna inanmak istedim.
- Tom and Mary seemed to be very happy to see each other again.
- Tom ve Mary birbirlerini tekrar gördükleri için çok mutlu görünüyorlardı.
- I hope you two are happy.
- Umarım ikiniz de mutlusunuzdur.
- I was happy to pass the exam.
- Sınavı geçtiğim için mutluydum.
- We're very happy to be alive.
- Hayatta olduğumuza çok mutluyuz.
- As happiness doesn't exist, we shall try to be happy without it!
- Mutluluk olmadığı için onsuz mutlu olmaya çalışacağız!
- I'd like him to be happy.
- Onun mutlu olmasını isterdim.
- That's why Tom and I are happy.
- Bu yüzden Tom ve ben mutluyuz.
- I'm happy to be back.
- Geri döndüğüme mutluyum.
- I'm fairly happy.
- Ben oldukça mutluyum.
- Tom says Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu söylüyor.
- I'm really happy I did that.
- Bunu yaptığım için çok mutluyum.
- It's a happy thing.
- O mutlu bir şey.
- My parents are never happy no matter what I do.
- Ne yaparsam yapayım ailem asla mutlu olmuyor.
- Tom said Mary was happy here.
- Tom burada Mary'nin mutlu olduğunu söyledi.
- Now that you're my girlfriend, I'm happy.
- Artık kız arkadaşım olduğuna göre, mutluyum.
- Be happy for me.
- Benim için mutlu ol.
- Some are happy; others are unhappy.
- Bazıları mutlu; diğerleri mutsuz.
- Tom certainly wasn't very happy about that.
- Tom'un bu konuda pek mutlu olmadığı kesin.
- I think Tom and Mary are going to be so happy together.
- Bence Tom ve Mary birlikte çok mutlu olacaklar.
- It seems fairly obvious that Tom isn't happy here.
- Tom'un burada mutlu olmadığı oldukça açık görünüyor.
- I know Tom isn't happy.
- Tom'un mutlu olmadığını biliyorum.
- I'm very happy for you.
- Senin adına çok mutluyum.
- I really want you to be happy.
- Ben gerçekten mutlu olmanı istiyorum.
- I was happy here until you broke my heart.
- Sen kalbimi kırana kadar burada mutluydum.
- I was very, very happy.
- Çok ama çok mutluydum.
- When you smile, I am happy.
- Sen gülümsediğinde ben mutluyum.
- She will be happy when she gets married.
- Evlendiğinde mutlu olacak.
- Tom says Mary should be happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olması gerektiğini söylüyor.
- I'm happy because my wife is so happy.
- Karım çok mutlu olduğu için mutluyum.
- Eating chocolate makes me feel happy.
- Çikolata yemek beni mutlu hissettiriyor.
- Tom seemed happy and satisfied.
- Tom mutlu ve tatmin olmuş görünüyordu.
- Their marriage was a happy one.
- Evlilikleri mutlu bir evlilikti.
- He was not happy at all.
- O hiç mutlu değildi.
- Just because he's rich, doesn't mean he's happy.
- Zengin olması, mutlu olduğu anlamına gelmez.
- I cannot express how happy I was at the news.
- Habere ne kadar mutlu olduğumu ifade edemem.
- I hope Tom will be happy in Boston.
- Umarım Tom Boston'da mutlu olur.
- I was happy to see her go.
- Onun gittiğini gördüğüm için mutluydum.
- Tom seems really happy to be here.
- Tom burada olmaktan gerçekten mutlu görünüyor.
- Tom has never been so happy.
- Tom hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
- I'm happy we won.
- Kazandığımız için mutluyum.
- I'm pretty happy to be here.
- Burada olduğum için çok mutluyum.
- You can't be happy all the time.
- Her zaman mutlu olamazsın.
- Tom is happy now, isn't he?
- Tom şimdi mutlu, değil mi?
- How happy is happy enough?
- Ne kadar mutlu yeterince mutludur?
- Fadil was happy with Layla.
- Fadıl Leyla ile mutluydu.
- One moment she was happy, the next she was sad.
- Kâh mutlu, kâh mutsuzdu.
- I'm happy because you're here.
- Mutluyum çünkü buradasınız.
- Oranges signify a happy love, while lemons - an unrequited one.
- Portakallar mutlu bir aşkı, limonlar ise karşılıksız bir aşkı simgeler.
- Now that you're my girlfriend, I'm happy.
- Kız arkadaşım olduğun için mutluyum.
- She's always happy and smiling.
- O her zaman mutlu ve gülümser.
- Even though he's wealthy, he isn't happy.
- Zengin olmasına rağmen, o mutlu değil.
- Tom hopes you're happy.
- Tom mutlu olmanı umuyor.
- A happy worker is a better worker.
- Mutlu işçi, daha iyi bir işçidir.
- He is always happy.
- O her zaman mutludur.
- You two just looked so happy together.
- İkiniz birlikte çok mutlu görünüyordunuz.
- We were very happy.
- Çok mutluyduk.
- Now that you're my girlfriend, I'm happy.
- Sen benim kız arkadaşım olduğun için mutluyum.
- Tom deserved to be happy.
- Tom mutlu olmayı hak etti.
- I'm happy to have you as a student.
- Öğrencim olmandan mutluyum.
- I'm not exactly happy about it.
- Bu konuda pek mutlu değilim.
- I'm happy to do this for you.
- Bunu senin için yapmaktan mutluyum.
- I'm a very, very happy man.
- Ben çok ama çok mutlu bir adamım.
- I guess they really weren't happy.
- Sanırım onlar gerçekten mutlu değildi.
- Since happiness doesn't exist, we have to strive to be happy without it.
- Mutluluk var olmadığına göre, onsuz mutlu olmak için çabalamalıyız.
- They lived a very happy married life.
- Çok mutlu bir evlilik hayatı yaşadılar.
- He feels very happy.
- O çok mutlu hissediyor.
- I'm very happy to be back.
- Geri döndüğüm için çok mutluyum.
- Who wouldn't be happy here?
- Burada kim mutlu olmaz ki?
- I'm not a happy camper.
- Ben mutlu bir kampçı değilim.
- Does the story have a happy ending?
- Hikayenin mutlu bir sonu mu var?
- Tom behaved like he was happy, but deep inside, he was very sad.
- Tom mutluymuş gibi davrandı ama içten içe çok üzgündü.
- Tom seems to be very happy.
- Tom çok mutlu görünüyor.
- Tom felt extraordinarily happy.
- Tom olağanüstü mutlu hissediyordu.
- Tom said he knew Mary wasn't happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını bildiğini söyledi.
- Aren't you happy with your new car?
- Yeni arabanla mutlu değil misin?
- I'm happy to be with Tom.
- Tom'la olmaktan mutluyum.
- We live in a Muslim country and we are very happy.
- Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ve çok mutluyuz.
- You don't want to be happy.
- Sen mutlu olmak istemiyorsun.
- I was happy back then.
- O zamanlar mutluydum.
- Tom wouldn't be happy if Mary didn't do that.
- Mary bunu yapmazsa Tom mutlu olmaz.
- I'm really happy to be here.
- Burada olduğum için çok mutluyum.
- Tom isn't very happy.
- Tom çok mutlu değil.
- How happy are you on a scale one to ten?
- Bir ile on arasında bir ölçekte ne kadar mutlusunuz?
- We're pretty happy.
- Oldukça mutluyuz.
- I'm happy that it's over.
- Bittiği için mutluyum.
- My cat is happy.
- Benim kedim mutlu.
- You looked very happy.
- Çok mutlu görünüyorsun.
- I'm happy for all of you.
- Hepiniz için mutluyum.
- I'm not happy about this.
- Bu konuda mutlu değilim.
- Tom looks as happy as any person could ever be.
- Tom bir insanın olabileceği en üst düzeyde mutlu görünüyor.
- You can't imagine how happy I was.
- Ne kadar mutluydum hayal bile edemezsin.
- I should be happy for him.
- Onun için mutlu olmalıyım.
- They aren't happy.
- Mutlu değiller.
- All I want is for you to be happy.
- Tek istediğim senin mutlu olman.
- Tom looked like he was happy.
- Tom mutlu gibi görünüyordu.
- If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
- She said that she had been happy.
- Mutlu olduğunu söyledi.
- I'd be happy if that happened again.
- Tekrar olsa mutlu olurdum.
- He seems to be happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- He feels happy in spite of his failure.
- Başarısızlığına rağmen kendini mutlu hissediyor.
- Tom and Mary aren't happy.
- Tom ve Mary mutlu değiller.
- Tom isn't too happy about it.
- Tom bu konuda çok mutlu değil.
- I haven't been this happy in a long time.
- Uzun zamandır bu kadar mutlu olmadım.
- Bob was very happy.
- Bob, çok mutlu idi.
- Tom wasn't happy to see us.
- Tom bizi görmekten mutlu değildi.
- They are all happy.
- Onların hepsi mutlu.
- I have everything I need to be happy.
- Mutlu olmak için gereken her şeye sahibim.
- I'm really happy.
- Gerçekten mutluyum.
- We were both happy.
- İkimiz de mutluyduk.
- I'm really happy I came here with you.
- Seninle buraya geldiğim için gerçekten çok mutluyum.
- I don't want you to think that I'm not happy with your decision.
- Ben senin benim senin kararından mutlu olmadığımı düşünmeni istemem.
- Tom couldn't help but feel happy.
- Tom mutlu hissetmekten kendini alamadı.
- I'm so happy that you're here!
- Burada olduğun için çok mutluyum!
- She was happy that she passed the exam.
- Sınavı geçtiğine mutlu idi.
- Do I look like I'm happy?
- Mutlu gibi mi görünüyorum?
- Tom probably thought I was happy.
- Tom muhtemelen benim mutlu olduğumu düşünmüştü.
- Tom acted happy, but deep inside he was sad.
- Tom mutlu gibi davranıyordu fakat derinlerde üzgündü.
- If you're happy, so am I.
- Sen mutluysan, ben de mutluyum.
- I know you'll be happy here.
- Sizin burada mutlu olacağınızı biliyorum.
- Tom seems to be happy about something.
- Tom bir şeylerden mutlu görünüyor.
- I can't be happy when Tom is so sad.
- Tom bu kadar üzgünken ben mutlu olamam.
- Tom said he wasn't happy here in Boston.
- Tom burada, Boston'da mutlu olmadığını söylemişti.
- I'm really happy I didn't do that.
- Bunu yapmadığım için çok mutluyum.
- Was Tom happy you gave Mary the job?
- Sen işi Mary'ye verdiğin için Tom mutlu muydu?
- Tom says that he wants to live a simple and happy life.
- Tom basit ve mutlu bir hayat yaşamak istediğini söylüyor.
- I think Tom would be happy if you did that.
- Sanırım bunu yapsan Tom mutlu olur.
- Everyone knows Tom isn't happy here.
- Herkes Tom'un burada mutlu olmadığını biliyor.
- Both Tom and Mary were happy in Boston.
- Hem Tom hem de Mary Boston'da mutluydu.
- I am also happy.
- Ben de mutluyum.
- A person who laughs is happy.
- Gülen bir kişi mutludur.
- Sami and Layla's relationship was long, happy, and successful.
- Sami ve Layla'nın ilişkisi uzun, mutlu ve başarılıydı.
- The only thing that really matters is whether or not you are happy.
- Gerçekten önemli olan tek şey mutlu olup olmadığınızdır.
- You don't know how happy I am to see you.
- Seni gördüğüm için ne kadar mutlu olduğumu bilemezsin.
- I wish you and your family a very happy Easter.
- Sana ve ailene çok mutlu bir Paskalya diliyorum.
- I really want you to be happy.
- Gerçekten mutlu olmanı istiyorum.
- He was happy to hear her voice.
- Onun sesini duyduğu için mutluydu.
- I'm really happy to be back in Boston.
- Tekrar Boston'da olduğuma gerçekten mutluyum.
- I'm really happy because I won 10,000 yen at the horse races.
- At yarışlarında 10,000 yen kazandığım için gerçekten mutluyum.
- Tom and Mary don't seem to be happy to see each other.
- Tom ve Mary birbirlerini görmekten mutlu görünmüyorlar.
- I'm really not too happy about it.
- Bu konuda gerçekten çok mutlu değilim.
- Tom is only pretending that he's happy.
- Tom sadece mutluymuş gibi yapıyor.
- I think they are happy.
- Bence mutlular.
- I was happy to do anything.
- Her şeyi yapmaktan mutluydum.
- Does Tom look like he's happy?
- Tom mutlu gibi görünüyor mu?
- Even though he's poor, he's happy.
- O, fakir olmasına rağmen mutludur.
- Did Tom look like he was happy?
- Tom mutlu görünüyor muydu?
- I just want Tom to be happy.
- Sadece Tom'un mutlu olmasını istiyorum.
- We've been very happy together.
- Biz birlikte çok mutluyuz.
- Tom isn't happy, is he?
- Tom mutlu değil, değil mi?
- Tom is rich, but he isn't happy.
- Tom zengin ancak mutlu değil.
- What fisherman or hunter doesn't like to talk about his happy experiences?
- Hangi balıkçı ya da avcı mutlu deneyimlerinden bahsetmeyi sevmez ki?
- I want her to be happy.
- Onun mutlu olmasını istiyorum.
- I'm happy to hear you're still working for us.
- Ben hâlâ bizim için çalıştığınızı duyduğum için mutluyum.
- The only thing everybody here wants is for you to find someone you'd be happy with.
- Buradaki herkesin istediği tek şey, birlikte mutlu olacağın birini bulman.
- I'm beyond happy.
- Çok mutluyum.
- Happy 2014 to all my family and friends.
- Tüm aileme ve arkadaşlarıma mutlu bir 2014 diliyorum.
- I'm happy to be here, Tom.
- Burada olduğum için mutluyum, Tom.
- Tom said you were happy.
- Tom mutlu olduğunu söyledi.
- Everybody is happy nowadays.
- Bugünlerde herkes mutlu.
- She said she had been happy.
- O, mutlu olduğunu söyledi.
- Were you happy with the results?
- Sonuçlarınızdan mutlu muydunuz?
- It was just a happy accident.
- Bu sadece mutlu bir kazaydı.
- Was Tom happy doing that?
- Tom bunu yaparken mutlu muydu?
- She was happy for some time.
- Bir süre mutluydu.
- She doesn't look very happy.
- Pek mutlu görünmüyor.
- I was really happy for Tom.
- Tom için gerçekten çok mutlu oldum.
- I guess we were happy back then.
- Sanırım biz o zamanlar mutluyduk.
- We're always happy.
- Her zaman mutluyuz.
- He isn't rich, but he's happy.
- O zengin değil, ama mutlu.
- Tom is clearly happy.
- Tom açıkça mutlu.
- I'm so happy we understand each other.
- Birbirimizi anladığımız için çok mutluyum.
- We're happy that Tom arrived home safely.
- Tom'un güvenle eve vardığına mutluyuz.
- She will be happy when she gets engaged.
- O nişanlandığında mutlu olacak.
- Tom says he's not happy.
- Tom mutlu olmadığını söylüyor.
- I'd like to know why Tom isn't happy.
- Tom'un neden mutlu olmadığını bilmek isterdim.
- I'm happy we didn't do that.
- Bunu yapmadığımız için mutluyum.
- Tom will be happy he did that.
- Tom bunu yaptığı için mutlu olacak.
- Tom told me you were happy.
- Tom bana senin mutlu olduğunu söyledi.
- I'm so happy you're back.
- Döndüğünüz için çok mutluyum.
- Tom is happy to be home.
- Tom evde olmaktan mutludur.
- Tom wasn't happy about it.
- Tom bu konuda mutlu değildi.
- We wish everyone a happy trip.
- Biz herkese mutlu bir yolculuk dileriz.
- I could have been happy if Tom had stayed.
- Tom kalsaydı mutlu olabilirdim.
- Tom said he's very happy.
- Tom çok mutlu olduğunu söyledi.
- She's extremely happy.
- O son derece mutlu.
- I'll be happy when this is over.
- Bu bittiği zaman mutlu olacağım.
- I'm happy you volunteered to help.
- Yardım etmeye gönüllü olduğun için mutluyum.
- I thought Tom would be happy.
- Tom'un mutlu olacağını düşündüm.
- I am not too rich, too fat or too happy.
- Ben çok zengin, çok şişman veya çok mutlu değilim.
- We are very happy to have received a message from you.
- Senden bir mesaj aldığımız için çok mutluyuz.
- I was happy that it happened.
- Bunun olmasından dolayı mutluydum.
- Tom doesn't seem very happy today.
- Tom bugün çok mutlu görünmüyor.
- I was really happy with that.
- Gerçekten çok mutluydum.
- He is not always happy.
- O her zaman mutlu değildir.
- I suppose that she was happy then.
- Sanırım o zamanlar mutluydu.
- I'm really very happy.
- Gerçekten çok mutluyum.
- I'm not happy about it either.
- Bundan ben de mutlu değilim.
- Tom can't believe how happy Mary seems to be.
- Tom Mary'nin ne kadar mutlu göründüğüne inanamıyor.
- I'm beyond happy.
- Mutludan öteyim.
- I'm genuinely happy for him.
- Ben onun için gerçekten mutluyum.
- Tom is not at all happy.
- Tom hiç mutlu değil.
- Mary lived a long and happy life.
- Mary uzun ve mutlu bir hayat yaşadı.
- I was happy when it was over.
- Bittiğinde mutluydum.
- A person who laughs is happy.
- Gülen bir insan mutludur.
- I was very happy until I knew her.
- Onu tanıyana kadar çok mutluydum.
- I am not so happy.
- Ben çok mutlu değilim.
- I have a right to be happy.
- Mutlu olmaya hakkım var.
- I've never been so happy in my entire life.
- Tüm hayatımda hiç bu kadar mutlu olmadım.
- Tom said he was happy he did that.
- Tom bunu yaptığı için mutlu olduğunu söyledi.
- I'm very happy for Tom.
- Tom adına çok mutluyum.
- I'm pretty sure Tom is happy in Boston.
- Tom'un Boston'da mutlu olduğuna eminim.
- I realized how rare happy people were.
- Mutlu insanların ne kadar nadir olduğunu fark ettim.
- You don't know how happy I am to see you.
- Seni gördüğüme ne kadar mutlu oldum bilemezsin.
- Tom and Mary are happy.
- Tom ve Mary mutlu.
- Why are you always so happy?
- Neden her zaman böyle mutlusun?
- Maybe Tom wasn't happy about it.
- Belki de Tom bu konuda mutlu değildi.
- Let's pretend we're happy together.
- Birlikte mutluymuşuz gibi davranalım.
- I bet Tom was real happy.
- Eminim Tom çok mutlu olmuştur.
- You can never be happy if you feel envious of other people.
- Diğer insanları kıskanırsan asla mutlu olamazsın.
- I'm quite happy.
- Oldukça mutluyum.
- Happy is a man who marries a good wife.
- Ne mutlu iyi bir kadınla evlenen adama!
- Busy hands are happy hands.
- Meşgul eller mutlu ellerdir.
- Tom told me you were happy.
- Tom bana mutlu olduğunu söyledi.
- He seems to be happy.
- Mutlu görünüyor.
- We're extremely happy with Tom.
- Tom'la son derece mutluyuz.
- I've been happy here.
- Burada mutluyum.
- People like you are never happy.
- Senin gibi insanlar asla mutlu olmaz.
- How happy are you?
- Ne kadar mutlusun?
- I told Tom that Mary was happy.
- Mary’nin mutlu olduğunu Tom'a söyledim.
- Sami didn't feel happy.
- Sami kendini mutlu hissetmedi.
- What're you so happy about?
- Neden bu kadar mutlusunuz?
- Tom was happy for a time.
- Tom bir süredir mutluydu.
- They were very happy together.
- Onlar birlikte çok mutluydular.
- A lot of people aren't happy.
- Birçok insan mutlu değil.
- Tom said he wasn't happy here.
- Tom burada mutlu olmadığını söyledi.
- I'm genuinely happy for her.
- Onun için gerçekten mutluyum.
- She was not happy about it.
- Bu konuda mutlu değildi.
- Tom didn't seem that happy.
- Tom pek mutlu görünmüyordu.
- I can't remember the last time I was this happy.
- En son ne zaman bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
- I'm quite happy with it.
- Ben onunla oldukça mutluyum.
- I don't think Tom knows whether Mary is happy or not.
- Tom'un Mary'nin mutlu olup olmadığını bildiğini sanmıyorum.
- He is not always happy.
- O her zaman mutlu değil.
- People like you are never happy.
- Sizin gibi insanlar asla mutlu olamazlar.
- The students are happy, but the teachers are not.
- Öğrenciler mutlu ama öğretmenler değil.
- I thought you were happy.
- Mutlu olduğunu sanıyordum.
- Tom seems to be really happy, doesn't he?
- Tom gerçekten mutlu görünüyor, değil mi?
- She said she had been happy.
- Mutlu olduğunu söyledi.
- It's not like I'm completely happy right now.
- Şu anda tamamen mutlu olduğum söylenemez.
- Tom wasn't happy about leaving.
- Tom gittiği için mutlu değildi.
- I'm happy to have a job.
- Bir işim olduğu için mutluyum.
- Mary said that she was tired, but happy.
- Mary yorgun ama mutlu olduğunu söyledi.
- It seems that she's happy.
- O, mutlu gibi görünüyor.
- I felt completely happy.
- Tamamen mutlu hissettim.
- Why are you so happy today?
- Bugün neden bu kadar mutlusun?
- Why isn't Tom happy?
- Tom neden mutlu değil?
- Tom does look really happy, doesn't he?
- Tom gerçekten mutlu görünüyor, değil mi?
- I was happy then.
- Ben o zaman mutluydum.
- Tom and Mary weren't happy here.
- Tom ve Mary burada mutlu değildi.
- Tom looked tired, but happy.
- Tom yorgun ama mutlu görünüyordu.
- I'm happy that you're happy.
- Mutlu olduğun için mutluyum.
- You and Tom must be so happy.
- Sen ve Tom çok mutlu olmalısınız.
- Tom wanted to know why Mary was not happy.
- Tom Mary'nin niçin mutlu olmadığını öğrenmek istedi.
- I'm happy that you were able to find a job so quickly.
- Bu kadar çabuk iş bulabildiğin için mutluyum.
- Sami still doesn't look very happy.
- Sami hâlâ çok mutlu görünmüyor.
- I don't think Tom knows why Mary isn't happy.
- Tom'un Mary'nin neden mutlu olmadığını bildiğini sanmıyorum.
- I'm happy with that.
- Ben onunla mutluyum.
- I'll be perfectly happy here by myself.
- Burada tek başıma çok mutlu olacağım.
- Tom says Mary is happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu söylüyor.
- I was happy then.
- O zaman mutluydum.
- Jane was not happy.
- Jane mutlu değildi.
- I just want her to be happy.
- Sadece onun mutlu olmasını istiyorum.
- Tom told Mary that he wasn't happy.
- Tom Mary'ye mutlu olmadığını söyledi.
- I'm very, very happy.
- Çok ama çok mutluyum.
- I was happy for her.
- Onun için mutlu oldum.
- Why is Tom so happy?
- Tom neden bu kadar mutlu?
- You seem to be happy.
- Sen mutlu görünüyorsun.
- He isn't happy at all.
- Hiç mutlu değil.
- Steve looked very happy.
- Steve çok mutlu görünüyordu.
- I'm happy that you were able to come to my party.
- Partime gelebildiğiniz için çok mutluyum.
- Tom had a happy childhood.
- Tom mutlu bir çocukluk geçirdi.
- I thought I'd never be happy again.
- Bir daha asla mutlu olamayacağımı düşündüm.
- Tom said you were happy here.
- Tom burada mutlu olduğunu söyledi.
- Tom is happy to be home.
- Tom evde olduğu için mutlu.
- We're very happy.
- Biz çok mutluyuz.
- They were happy and had many children.
- Mutluydular ve çok çocukları oldu.
- Are you really happy?
- Gerçekten mutlu musun?
- You're happy, aren't you?
- Mutlusun, değil mi?
- They don't look so happy, do they?
- Onlar çok mutlu görünmüyor, değil mi?
- Tom looked very happy.
- Tom çok mutlu görünüyordu.
- I'm happy I met you.
- Seninle tanıştığım için mutluyum.
- I think I'm happy with this.
- Bununla mutlu olduğumu düşünüyorum.
- Now, we can be happy with it.
- Artık onunla mutlu olabiliriz.
- Tom wouldn't be happy if we didn't allow Mary to do that.
- Mary'nin bunu yapmasına izin vermezsek Tom mutlu olmaz.
- Tom and Mary were tired, but happy.
- Tom ve Mary yorgun ama mutluydu.
- You'll be happy.
- Mutlu olacaksın.
- You were happy, weren't you?
- Mutluydun, değil mi?
- Tom and Mary aren't happy.
- Tom ve Mary mutlu değil.
- Hitomi looked very happy.
- Hitomi çok mutlu görünüyordu.
- We'd be happy if you could come with us.
- Bizimle gelebilirsen mutlu oluruz.
- You are rich indeed, but I doubt that you are happy.
- Gerçekten zenginsiniz ama mutlu olduğunuzdan şüpheliyim.
- They said they were happy.
- Mutlu olduklarını söylediler.
- All of us are happy.
- Hepimiz mutluyuz.
- I'm not happy about that.
- Bu konuda mutlu değilim.
- Better to be a happy fool than an unhappy sage.
- Mutsuz bir bilge olmaktansa mutlu bir aptal olmak daha iyidir.
- Tom is happiest when he's at home.
- Tom en çok evdeyken mutlu olur.
- I'm still not happy.
- Hâlâ mutlu değilim.
- We were all very happy at breakfast.
- Kahvaltıda hepimiz çok mutluyduk.
- You can't imagine how happy I am.
- Ne kadar mutluyum hayal bile edemezsin.
- He was suddenly very happy.
- O birdenbire çok mutlu oldu.
- We felt happy when the examination was over.
- Sınav bittiğinde mutlu hissettik.
- Tom wouldn't be happy here.
- Tom burada mutlu olmazdı.
- Tom is not happy about the situation.
- Tom durum hakkında mutlu değil.
- I was so happy to see Mary again.
- Mary'yi tekrar gördüğüm için çok mutluydum.
- Tom said he thought Mary was happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Why are you all so happy?
- Neden hepiniz bu kadar mutlusunuz?
- I was really happy.
- Gerçekten mutluydum.
- We deserve to be happy.
- Mutlu olmayı hak ediyoruz.
- I am happy that you are my friend.
- Arkadaşım olduğun için mutluyum.
- Tom hasn't been happy recently.
- Tom son zamanlarda mutlu değil.
- Tom doesn't think that Mary is happy.
- Tom, Mary'nin mutlu olduğunu düşünmüyor.
- Tom is poor and happy.
- Tom fakir ve mutlu.
- Sami was happy to talk about the murder.
- Sami cinayet hakkında konuşmaktan mutluydu.
- I'd like him to be happy.
- Onun mutlu olmasını istiyorum.
- I'm not going to be very happy.
- Pek mutlu olmayacağım.
- I was really happy with it.
- Çok mutlu olmuştum.
- Look how happy Tom is.
- Tom'un ne kadar mutlu olduğuna bak.
- He looks very happy.
- Çok mutlu görünüyor.
- Tom told me he was really happy there.
- Tom bana orada gerçekten mutlu olduğunu söyledi.
- I'm really not happy about it.
- Bu konuda gerçekten mutlu değilim.
- Tom wants us to think he's happy.
- Tom mutlu olduğunu düşünmemizi istiyor.
- There is no happy love.
- Mutlu aşk yoktur.
- I thought Tom was happy here.
- Tom'un burada mutlu olduğunu düşündüm.
- It made me feel sad and happy at the same time.
- Beni aynı anda hem üzgün hem de mutlu hissettirdi.
- You'll be happy again.
- Yine mutlu olacaksın.
- If Tom does that, I'll be happy.
- Tom onu yaparsa mutlu olurum.
- Tom and Mary seem pretty happy together, don't they?
- Tom ve Mary birlikte çok mutlu görünüyorlar değil mi?
- Tom doesn't look so happy, does he?
- Tom pek mutlu görünmüyor, değil mi?
- What time are you the happiest?
- En çok ne zaman mutlu oluyorsunuz?
- Tom was always happy.
- Tom her zaman mutluydu.
- I'm really happy to be back.
- Döneceğim için gerçekten mutluyum.
- I'm so happy you're back.
- Döndüğün için çok mutluyum.
- I frequently recall my happy childhood.
- Sık sık mutlu çocukluğumu hatırlıyorum.
- Tom is very happy in Boston.
- Tom, Boston'da çok mutludur.
- Despite being rich, he is not happy.
- Zengin olmasına rağmen, o mutlu değil.
- I'm happy I could help.
- Yardım edebildiğim için mutluyum.
- Tom knew Mary wasn't happy, even though she said she was.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını biliyordu, mutlu olduğunu söylemesine rağmen.
- I should be happy for you.
- Senin için mutlu olmalıyım.
- I'm happy in here.
- Ben burada mutluyum.
- Mary and Tom are happy together.
- Mary ve Tom birlikte mutlular.
- Try to appear happy.
- Mutlu görünmeye çalış.
- I want to be happy.
- Ben mutlu olmak istiyorum.
- Don't hurry, be happy!
- Acele etme , mutlu ol !
- I'm happy Tom liked it.
- Tom onu sevdiği için mutluyum.
- We're just one big, happy family, aren't we?
- Biz sadece büyük, mutlu bir aileyiz, değil mi?
- I'm really happy to be back in Boston.
- Boston'a döndüğüm için çok mutluyum.
- When your husband finds out, he won't be happy.
- Kocan öğrendiğinde, mutlu olmayacak.
- Tom said Mary was happy that you did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığın için mutlu olduğunu söyledi.
- I'm only happy when Tom is here.
- Sadece Tom buradayken mutluyum.
- Think happy thoughts.
- Mutlu düşünceler düşünün.
- I'm so happy to be home.
- Evde olmaktan çok mutluyum.
- I wonder whether Tom is happy here.
- Tom'un burada mutlu olup olmadığını merak ediyorum.
- I'm happy to be with Tom.
- Tom'la birlikte olduğum için mutluyum.
- I'm sort of happy.
- Ben mutlu sayılırım.
- Mary and Tom experienced happy times together.
- Mary ve Tom birlikte mutlu zamanlar geçirdiler.
- Tom doesn't look too happy.
- Tom çok mutlu görünmüyor.
- Does Tom still look like he's happy?
- Tom hâlâ mutlu görünüyor mu?
- I am as happy as a clam.
- Çok mutluyum.
- She is poor, but she is happy.
- O fakir ama mutlu.
- I don't think Tom is happy here.
- Tom'un burada mutlu olduğunu sanmıyorum.
- I'm pretty sure Tom's happy.
- Tom'un mutlu olduğuna eminim.
- I thought that Tom was happy.
- Tom'un mutlu olduğunu düşündüm.
- I really want to be happy.
- Gerçekten mutlu olmak istiyorum.
- In fact, I am happy.
- Aslında, mutluyum.
- They won't be happy until we're all dead.
- Hepimiz ölene kadar mutlu olmayacaklar.
- She lived a happy life.
- Mutlu bir yaşam sürdü.
- The photo brought back many happy memories of my childhood.
- Fotoğraf, çocukluğumun birçok mutlu anısını geri getirdi.
- Ann must be having a happy dream.
- Ann mutlu bir rüya görüyor olmalı.
- I'm very excited and happy.
- Çok heyecanlı ve mutluyum.
- Please leave and let me be happy.
- Lütfen git ve mutlu olmama izin ver.
- Your parents must've been happy when you got into Harvard.
- Harvard'a girdiğinde annenle baban mutlu olmuş olmalı.
- What more do we need to make us happy?
- Mutlu olmamız için daha ne gerekiyordu?
- I'm very happy with my new car.
- Yeni arabamla çok mutluyum.
- Tom said that he was tired, but happy.
- Tom yorgun ama mutlu olduğunu söyledi.
- I'm just really happy right now.
- Şu anda gerçekten çok mutluyum.
- He isn't rich, but he's happy.
- Zengin değil ama mutlu.
- Tom isn't rich, but he's happy.
- Tom zengin değil ama mutlu.
- You don't want to be happy.
- Mutlu olmak istemiyorsun.
- I'm really happy to be back in Australia.
- Avustralya'ya döndüğüm için çok mutluyum.
- I am very happy.
- Ben çok mutluyum.
- This kid seems to be rather happy.
- Bu çocuk oldukça mutlu görünüyor.
- I am not rich, fat or happy.
- Ben zengin, şişman ya da mutlu değilim.
- Do you feel happy?
- Mutlu musun?
- She felt happy to see him.
- Onu gördüğüne mutlu oldu.
- If you laugh a great deal, you are happy; if you cry a great deal, you are unhappy.
- Çok gülersen mutlu olursun; çok ağlarsan mutsuz olursun.
- Tom is poor, but he's happy.
- Tom fakir ama mutlu.
- In spite of everything, Tom is happy.
- Her şeye rağmen Tom mutlu.
- They lived a happy life.
- Mutlu bir yaşam sürdüler.
- Tom wanted to see Mary happy.
- Tom Mary'yi mutlu görmek istedi.
- Nobody's happy.
- Hiç kimse mutlu değil.
- We both know Tom isn't happy here.
- İkimiz de Tom'un burada mutlu olmadığını biliyoruz.
- I like to be happy.
- Mutlu olmak hoşuma gider.
- I'm not happy to be here.
- Burada olmaktan mutlu değilim.
- You are not in the least happy.
- Sen hiç mutlu değilsin.
- I'm happy now.
- Artık mutluyum.
- Let's be happy.
- Mutlu olalım.
- We have had a lot of snow and I am very happy.
- Çok kar yağdı ve ben çok mutluyum.
- Happy or unhappy, life is the only treasure which man possesses.
- Mutlu ya da mutsuz, hayat insanın sahip olduğu tek hazinedir.
- We were very happy.
- Biz çok mutluyduk.
- Disobedient boys can not be happy in this world.
- İtaatsiz çocuklar bu dünyada mutlu olamazlar.
- I'm happy to be back.
- Geri döndüğüm için mutluyum.
- Are you still happy here?
- Burada hâlâ mutlu musun?
- Tom does that when he's happy.
- Tom mutlu olduğunda böyle yapar.
- They looked so happy together.
- Birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
- I'm quite happy to be in Boston.
- Boston'da olmaktan oldukça mutluyum.
- Tom said Mary didn't look very happy.
- Tom, Mary'nin pek mutlu görünmediğini söyledi.
- I'm so happy.
- Ben çok mutluyum.
- Tom and Mary have an extraordinarily happy marriage.
- Tom ve Mary'nin olağanüstü mutlu bir evlilikleri var.
- I'm happy to hear that your injuries aren't serious.
- Yaralarının ciddi olmadığını duyduğuma mutluyum.
- They must be happy.
- Mutlu olmalılar.
- Tom is happy when he's with Mary.
- Tom, Mary ile birlikteyken mutlu.
- I'm really happy that I made it.
- Onu yaptığım için gerçekten mutluyum.
- We're very happy together.
- Biz birlikte çok mutluyuz.
- I was pretty happy with that.
- Onunla çok mutluydum.
- Even though they were poor, they were happy.
- Fakir olmalarına rağmen, onlar mutluydu.
- I'm happy to be here again.
- Tekrar burada olduğum için mutluyum.
- All that matters is to be happy.
- Tek önemli olan mutlu olmaktır.
- I bet Tom is happy.
- Tom'un mutlu olduğuna bahse girerim.
- You could be happy if you wanted.
- İstersen mutlu olabilirsin.
- I'm so happy right now.
- Şu anda çok mutluyum.
- He that is discontented in one place will seldom be happy in another.
- Bir yerde hoşnutsuz olan, başka bir yerde nadiren mutlu olur.
- Tom isn't a happy camper, is he?
- Tom mutlu bir kampçı değil, değil mi?
- Go and be happy!
- Git ve mutlu ol!
- Tom told me he was really happy there.
- Tom bana gerçekten orada mutlu olduğunu söyledi.
- Tom seems pretty happy.
- Tom oldukça mutlu görünüyor.
- I am not so happy.
- Pek mutlu değilim.
- Although you are rich, I doubt you are happy.
- Zengin olmana rağmen, ben senin mutlu olduğundan şüpheliyim.
- We are all happy.
- Hepimiz mutluyuz.
- I didn't feel happy.
- Kendimi mutlu hissetmedim.
- I am happy the ointment the doctor has recommended really works.
- Doktorun tavsiye ettiği merhem gerçekten işe yaradığı için mutluyum.
- Everybody wants to be happy.
- Herkes mutlu olmak ister.
- I wasn't happy.
- Ben mutlu değildim.
- I'm happy we're working together.
- Birlikte çalıştığımız için mutluyum.
- When the dog is happy it wags its tail.
- Köpek mutlu olduğunda kuyruğunu sallar.
- Tom and Mary both look extremely happy.
- Tom ve Mary'nin ikisi de son derece mutlu görünüyor.
- Do you think Tom is happy?
- Tom'un mutlu olduğunu düşünüyor musun?
- Tom is happy to see Mary.
- Tom, Mary'yi gördüğü için mutlu.
- We all want her to be happy.
- Hepimiz onun mutlu olmasını istiyoruz.
- I'm really not too happy about it.
- Ben de pek mutlu değilim.
- Tom didn't seem very happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- I hate it when you're so happy.
- Sen çok mutlu olduğun zaman bundan nefret ediyorum.
- Tell me about one happy memory you have.
- Bana mutlu bir anını anlat.
- Were we ever really happy together?
- Birlikte gerçekten mutlu olduk mu?
- Tom is now looking very happy.
- Tom şimdi çok mutlu görünüyor.
- Sometimes it's a little hard to tell if Tom's happy or not.
- Tom'un mutlu olup olmadığını söylemek bazen biraz zordur.
- The picture reminds me of my happy school days.
- Bu resim bana mutlu okul günlerimi hatırlatıyor.
- They said they're happy.
- Mutlu olduklarını söylediler.
- The happy cat is purring.
- Mutlu kedi mırıldıyor.
- I'm happy each time I hear this.
- Bunu duyduğum her bir zaman mutluyumdur.
- Tom wasn't too happy in those days.
- Tom o günlerde çok mutlu değildi.
- I thought you'd be happy about that.
- Bu konuda mutlu olacağını düşünmüştüm.
- I think Tom and Mary are going to be so happy together.
- Sanırım Tom ve Mary birlikte çok mutlu olacak.
- I'm happy, very happy.
- Ben mutluyum, çok mutluyum.
- I'm very happy that summer is coming.
- Yaz geliyor diye çok mutluyum.
- I'm quite happy about that now.
- Şimdi bu konuda oldukça mutluyum.
- I'm happy to know she's well.
- Onun iyi olduğunu bildiğim için mutluyum.
- I wish you a happy married life!
- Size mutlu bir evlilik hayatı dilerim!
- I want them to be happy.
- Onların mutlu olmasını istiyorum.
- Tom would've been happy here.
- Tom burada mutlu olurdu.
- They were happy when they heard the good news.
- İyi haberi duyduklarında çok mutlu oldular.
- I'm sure that he's happy.
- Mutlu olduğuna eminim.
- I saw your progress about your dentist career and I'm really happy for you!
- Diş hekimliği kariyerindeki ilerlemeni gördüm ve senin için gerçekten çok mutluyum!
- I'm happy for all of you.
- Hepiniz adına mutluyum.
- Tom seems to be happy and excited.
- Tom mutlu ve heyecanlı görünüyor.
- The story had a happy ending.
- Hikayenin mutlu bir sonu vardı.
- He's extremely happy.
- O son derece mutlu.
- Mary's smiling face showed that she was happy.
- Mary'nin gülümseyen yüzü onun mutlu olduğunu gösterdi.
- We can't be happy together.
- Biz birlikte mutlu olamayız.
- Tom isn't happy about what's happened.
- Tom olanlar hakkında mutlu değil.
- Despite being rich, he is not happy.
- Zengin olmasına rağmen mutlu değil.
- She wasn't happy at hearing the news.
- Haberleri duyunca mutlu olmadı.
- I had no idea Tom wasn't happy.
- Tom'un mutlu olmadığı konusunda hiç bir fikrim yoktu.
- We're extremely happy.
- Son derece mutluyuz.
- He was happy being a Jew.
- Yahudi olmaktan mutluydu.
- Tom grew up in a happy family.
- Tom mutlu bir ailede büyüdü.
- Tom said I sounded happy.
- Tom sesimin mutlu geldiğini söyledi.
- She is happy.
- O mutludur.
- The Browns are an elegant and happy family.
- Brown'lar zarif ve mutlu bir ailedir.
- Tom is not very happy.
- Tom pek mutlu değil.
- I suspect Tom and Mary aren't happy here.
- Tom ve Mary burada mutlu olmadığından şüpheleniyorum.
- We all have a right to be happy.
- Hepimiz mutlu olma hakkına sahibiz.
- Tom won't be happy here.
- Tom burada mutlu olmayacak.
- I'd like Tom to be happy.
- Tom'un mutlu olmasını istiyorum.
- I don't know whether he's happy or not.
- Mutlu olup olmadığını bilmiyorum.
- Tom didn't seem too happy.
- Tom çok mutlu görünmüyordu.
- You won't be happy there.
- Orada mutlu olmayacaksın.
- I wish I were this happy every day.
- Keşke her gün bu kadar mutlu olsam.
- I should be happy for Tom.
- Tom için mutlu olmalıyım.
- Is everyone happy?
- Herkes mutlu mu?
- That's a happy sound.
- Bu mutlu bir ses.
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Kır evi, bana onunla geçirdiğim mutlu zamanları anımsattı.
- If you smile, I'll be happy.
- Gülümsersen mutlu olacağım.
- She seems to be happy.
- Mutlu görünüyor.
- I was really happy for Tom.
- Gerçekten Tom için mutluydum.
- I'm kind of happy.
- Mutlu sayılırım.
- Tom isn't happy about it, either.
- Tom da bundan mutlu değil.
- Let yourself be happy.
- Bırakın da mutlu olun.
- She can express her feelings when she feels happy or sad.
- Mutlu ya da üzgün hissettiğinde duygularını ifade edebiliyor.
- I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
- We were happy to do it.
- Onu yaptığımız için mutluyduk.
- Tom said Mary was happy that you did that.
- Tom, Mary'nin bunu yaptığınız için mutlu olduğunu söyledi.
- The movie that Tom and Mary watched together had a happy ending.
- Tom ve Mary'nin birlikte izlediği filmin mutlu bir sonu vardı.
Show More (1841)
|
