|
- What will be approved will probably be somewhere in the middle.
- Onaylanacak olan şey muhtemelen ortada bir yerde olacaktır.
- Sami stood in the middle of the arena.
- Sami arenanın ortasında duruyordu.
- I'm in the middle of my birthday party.
- Doğum günü partimin ortasındayım.
- There is a park in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir park var.
- The ship capsized in the middle of the ocean.
- Gemi okyanusun ortasında alabora oldu.
- Tom called Mary in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında Mary'yi aradı.
- The auto was in the middle of the road.
- Otomobil yolun ortasındaydı.
- I was in the middle of my dinner when the phone rang.
- Telefon çaldığında ben akşam yemeğimin ortasındaydım.
- We ran out of gas in the middle of the desert.
- Çölün ortasında benzinimiz bitti.
- In the middle of the tour, they became separated from the main group.
- Turun ortasında ana gruptan ayrıldılar.
- Tom got up in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında kalktı.
- The dancer in the middle of the room is ready to begin.
- Odanın ortasındaki dansçı başlamak için hazır.
- They stood in the middle of the room.
- Odanın ortasında durdular.
- In Tokyo, the cold season starts in the middle of November.
- Tokyo'da soğuk mevsim kasım ortasında başlar.
- In the middle of the city, there is a fountain.
- Şehrin ortasında bir çeşme var.
- Tom left in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında gitti.
- I live in the middle of nowhere.
- Hiçbir yerin ortasında yaşıyorum.
- Germany is in the middle of Europe.
- Almanya Avrupa'nın ortasındadır.
- She stood in the middle of the room.
- O, odanın ortasında durdu.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
- Geçen gün işlek bir otoyolun ortasında benzinim bitti.
- Suddenly, Mary found herself in the middle of a controversy.
- Birdenbire Mary kendini bir tartışmanın ortasında buldu.
- The children were playing in the middle of the street.
- Çocuklar sokağın ortasında oynuyorlardı.
- Hawaii seems a lonely island in the middle of the Pacific.
- Hawaii, Pasifik ortasında yalnız bir ada gibi görünüyor.
- The bus stopped suddenly in the middle of the street.
- Otobüs caddenin ortasında aniden durdu.
- You're reliable like a shack in the middle of a hurricane.
- Kasırganın ortasında bir baraka gibi güvenilirsin.
- There's a car parked in the middle of the road up ahead.
- İleride yolun ortasında park edilmiş bir araba var.
- What is that little mound in the middle of the field?
- Sahanın ortasındaki o küçük höyük nedir?
- We ran out of gas in the middle of the intersection.
- Kavşağın ortasında benzinimiz bitti.
- There is a pond in the middle of the park.
- Parkın ortasında bir gölet bulunmaktadır.
- He was caught in the middle.
- O, ortada yakalandı.
- He snuck up on him in the middle of the night.
- O gecenin ortasında ona sinsice yaklaştı.
- The library is in the middle of town.
- Kütüphane şehrin ortasında.
- Mary stood in the middle of the room.
- Mary odanın ortasında duruyordu.
- We're currently in the middle of a civil war.
- Şu anda bir iç savaşın ortasındayız.
- The police found Tom lying on the floor with a bullet hole in the middle of his forehead.
- Polis Tom'u alnının ortasında bir kurşun deliği ile yerde yatarken buldu.
- I'm in the middle of a staff meeting.
- Bir personel toplantısının tam ortasındayım.
- We're in the middle of a delicate situation.
- Biz hassas bir durumun ortasındayız.
- Layla was in the middle of the road.
- Layla yolun ortasındaydı.
- There's a big gunfight in the middle of the movie and the sheriff gets killed.
- Filmin ortasında büyük bir silahlı çatışma oluyor ve şerif öldürülüyor.
- If your stomach growls in the middle of a test, that's pretty embarrassing.
- Sınav ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utandırıcı bir durum olur.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasında.
- Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
- John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.
- We were stuck in the middle of nowhere.
- Hiçbir yerin ortasında sıkışıp kaldık.
- We're in the middle of an argument here.
- Burada bir tartışmanın ortasındayız.
- Our car broke down in the middle of the street.
- Arabamız caddenin ortasında bozuldu.
- He dreamt one night that he found a beautiful purple flower, and that in the middle of it lay a costly pearl.
- Bir gece rüyasında güzel mor bir çiçek bulduğunu ve ortasında pahalı bir inci olduğunu gördü.
- The truth lies somewhere in the middle.
- Gerçek ortada bir yerde yatıyor.
- Our school is in the middle of the city.
- Okulumuz şehrin ortasında.
- He arrived in the middle of the party.
- O, partinin ortasında geldi.
- Many kinds of flowers come out in the middle of April.
- Nisan ayının ortasında birçok çiçek türü çıkar.
- I had to leave the theater in the middle of the concert.
- Ben konserin ortasında tiyatroyu terk etmek zorunda kaldım.
- Are you in the middle of something?
- Bir şeyin ortasında mısın?
- We're in the middle of nowhere.
- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- The lion lay in the middle of the cage.
- Aslan kafesin ortasında yatıyordu.
- We're in the middle of a meeting.
- Bir toplantının ortasındayız.
- Tom and Mary seem to be in the middle of a discussion.
- Tom ve Mary bir tartışmanın ortasında gibi görünüyorlar.
- Tom woke up in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında uyandı.
- A truck stopped crosswise in the middle of the road.
- Bir kamyon yolun ortasında çaprazlama durdu.
- Tom and Mary seem to be in the middle of a fight.
- Tom ve Mary bir kavganın ortasında gibi görünüyorlar.
- An actress fainted right in the middle of the play.
- Bir oyuncu oyunun tam ortasında bayıldı.
- My house is in the middle of the town.
- Evim şehrin ortasında.
- I stood in the middle of the room.
- Ben odanın ortasında durdum.
- We're in the middle of a meeting.
- Bir görüşmenin ortasındayız.
- The library is in the middle of the city.
- Kütüphane şehrin tam ortasındadır.
- I'm the one in the middle.
- Ortada kalan benim.
- I'm kind of in the middle of something here.
- Burada bir durumun ortasındayım.
- I had to leave the theater in the middle of the concert.
- Konserin ortasında tiyatroyu terk etmek zorunda kaldım.
- The well is in the middle of this plaza.
- Kuyu, bu meydanın ortasındadır.
- She stood in the middle of the room.
- Odanın ortasında durdu.
- I'm in the middle of something.
- Bir şeyin ortasındayım.
- I was in the middle of my holiday.
- Ben tatilimin ortasındaydım.
- Tom was standing in the middle of the road.
- Tom yolun ortasında duruyordu.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
- Arızalı bir araba yolun ortasında duruyordu.
- In the middle of the table stood a vase of roses.
- Masanın ortasında bir vazo gül duruyordu.
- There is a pond in the middle of the park.
- Parkın ortasında bir gölet var.
- When I visited their apartment, the couple was right in the middle of an argument.
- Evlerine gittiğimde çift tartışmanın tam ortasındaydı.
- The Bode museum is located on an island in the middle of the Spree river in Berlin.
- Bode müzesi, Berlin'deki Spree nehrinin ortasındaki bir adada bulunuyor.
- Tom's car is parked in the middle of the road.
- Tom'un arabası yolun ortasında park edilmiş.
- Don't speak in the middle of a lesson.
- Dersin ortasında konuşma.
- I'm in the middle of something here.
- Burada bir şeyin ortasındayım.
- In the middle of the city, there is a fountain.
- Kentin ortasında bir çeşme var.
- The library is in the middle of the city.
- Kütüphane şehrin ortasında.
- You stood in the middle of the room, didn't you?
- Odanın ortasında durdun, değil mi?
- I am standing in the middle of the schoolyard.
- Okul bahçesinin ortasında duruyorum.
- The ambulance broke down in the middle of the busy avenue.
- Ambulans yoğun bir caddenin ortasında bozuldu.
- Tom was standing in the middle of the room.
- Tom odanın ortasında duruyordu.
- I'm in the middle of a muddle.
- Bir karmaşanın ortasındayım.
- Sami stood in the middle of the arena.
- Sami arenanın ortasında durdu.
- I'm in the middle of a meeting.
- Bir toplantının ortasındayım.
- I'm in the middle of a muddle.
- Ben bir karmaşanın ortasındayım.
- I'm in the middle of a strange adventure.
- Garip bir maceranın ortasındayım.
- I was in the middle of my holiday.
- Tatilimin ortasındaydım.
- The car stopped in the middle of the road.
- Araba yolun ortasında durdu.
- Renting an office in the middle of Boston costs a lot.
- Boston'un ortasında bir ofis kiralamak çok pahalı.
- Tom woke up in the night with a burning pain in the middle of his chest.
- Tom gece göğsünün ortasında yanan bir ağrıyla uyandı.
- When I visited their apartment, the couple was right in the middle of an argument.
- Onların evini ziyaret ettiğimde çift, bir tartışmanın tam ortasındaydı.
- In the middle of the tour, they became separated from the main group.
- Turun ortasında onlar ana gruptan ayrıldılar.
- Suddenly, Mary found herself in the middle of a controversy.
- Aniden, Mary kendini bir tartışmanın ortasında buldu.
- Tony and his mother got on a bus in the middle of the town.
- Tony ve annesi şehrin ortasında bir otobüse bindiler.
- He stood in the middle of the room.
- O, odanın ortasında duruyordu.
- My car battery died in the middle of the freeway.
- Arabamın aküsü otoyolun ortasında bitti.
- I was in the middle of my dinner when the phone rang.
- Telefon çaldığında yemeğimin ortasındaydım.
- Tom was in the middle of the road, waving his flashlight.
- Tom yolun ortasında el fenerini sallıyordu.
- She woke up in the middle of the night and heard a strange noise coming from the kitchen.
- O, gecenin ortasında uyandı ve mutfaktan gelen garip bir ses duydu.
- I had to leave the car in the middle of the street.
- Arabayı sokağın ortasında bırakmam gerekti.
- I had to leave the car in the middle of the street.
- Aracı caddenin ortasında bırakmak zorunda kaldım.
- Mary stood in the middle of the room.
- Mary odanın ortasında durdu.
- A public garden lies in the middle of the city.
- Şehrin ortasında halka açık bir bahçe var.
- I was in the middle of reading when I had a call from her.
- Ondan bir çağrı aldığımda okumanın ortasındaydım.
- I'm in the middle of something.
- Ben bir şeyin ortasındayım.
- Can't you see I'm in the middle of something here?
- Burada bir şeyin ortasında olduğumu göremiyor musun?
- My house is in the middle of the town.
- Benim evim şehrin ortasında.
- The well is in the middle of this plaza.
- Kuyu bu meydanın ortasında.
- Coca-Cola invented Fanta, in the middle of the Second World War, for the German market.
- Coca-Cola, Fanta'yı İkinci Dünya Savaşı'nın ortasında Alman pazarı için icat etti.
- In the middle of a pond on a tiny island is a charming little duck house.
- Küçük bir adadaki göletin ortasında sevimli, küçük bir ördek evi var.
- In the middle of the lake lies the island.
- Ada, gölün ortasında bulunuyor.
- He broke off in the middle of his speech.
- Konuşmasının ortasında sustu.
- They ran out of fuel in the middle of the Pacific.
- Pasifik'in ortasında yakıtları bitti.
- He was caught in the middle.
- Ortada kaldı.
- Sami is in the middle of a lawsuit.
- Sami bir davanın ortasında.
- We're in the middle of an argument here.
- Biz burada bir tartışmanın ortasındayız.
- Layla was standing in the middle of the road.
- Leyla yolun ortasında duruyordu.
- In the middle of the lake lies the island.
- Gölün ortasında bir ada var.
- In the middle of the library there was a table completely covered with magazines.
- Kütüphanenin ortasında tamamen dergilerle kaplı bir masa vardı.
- The truth lies in the middle.
- Gerçek ortada yatıyor.
- If your stomach growls in the middle of a test, that's pretty embarrassing.
- Bir testin ortasında mideniz guruldarsa, bu oldukça utanç vericidir.
- The auto was in the middle of the road.
- Araba yolun ortasındaydı.
- I've never had a beer in the middle of the day before.
- Daha önce gün ortasında hiç bira içmedim.
- Sami found himself in the middle of a real-life horror story.
- Sami kendini gerçek bir korku hikayesinin ortasında buldu.
- We're currently in the middle of a civil war.
- Biz şu anda bir iç savaşın ortasındayız.
- There was a flower bed in the middle of the garden.
- Bahçenin ortasında bir çiçeklik vardı.
- I'm in the middle of playing with my cat.
- Kedimle oynamanın tam ortasındayım.
- I stood in the middle of the room.
- Ben odanın ortasında duruyordum.
- There is a white line in the middle of the road.
- Yolun ortasında beyaz bir çizgi var.
- You stood in the middle of the room, didn't you?
- Sen odanın ortasında durdun, değil mi?
- I had to leave the theater in the middle of the concert.
- Konserin ortasında tiyatrodan ayrılmak zorunda kaldım.
- He got up and left in the middle of the discussion.
- Tartışmanın ortasında kalktı ve gitti.
- Hawaii seems a lonely island in the middle of the Pacific.
- Hawaii, Pasifik'in ortasında yalnız bir ada gibi görünüyor.
- The store is right in the middle of the city.
- Dükkan şehrin tam ortasında.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
- Bozuk bir araba yolun ortasında duruyordu.
- Can't you see I'm in the middle of something here?
- Burada bir şeyin ortasında olduğumu görmüyor musun?
- We're in the middle of a war.
- Savaşın ortasındayız.
- The store is right in the middle of the city.
- Mağaza şehrin tam ortasında.
- We stood in the middle of the room.
- Biz odanın ortasında durduk.
- He arrived in the middle of the party.
- Partinin ortasında geldi.
- He stood in the middle of the room.
- Odanın ortasında durdu.
- I was sort of in the middle of something.
- Bir şeyin tam ortasındaydım.
- Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
- John odaya girdiğinde Tom ve Mary hararetli bir tartışmanın ortasındaydı.
- Germany is in the middle of Europe.
- Almanya Avrupa'nın ortasında.
- We're in the middle of an emergency.
- Bir acil durumun ortasındayız.
- I want to sit in the middle.
- Ben ortada oturmak istiyorum.
- What is that little mound in the middle of the field?
- Sahanın ortasındaki o küçük tümsek de ne?
- In the middle of the table stood a vase of roses.
- Masanın ortasında bir gül vazosu bulunuyor.
- The ambulance broke down in the middle of the avenue.
- Ambulans caddenin ortasında bozuldu.
- We're in the middle of something here.
- Burada bir şeyin ortasındayız.
- I'm sort of in the middle of something.
- Bir şeylerin ortasındayım.
- We're in the middle of a war.
- Biz bir savaşın ortasındayız.
- In Tokyo, the cold season starts in the middle of November.
- Tokyo'da soğuk mevsim Kasım ayının ortasında başlar.
- Coca-Cola invented Fanta, in the middle of the Second World War, for the German market.
- Coca-Cola, Fanta'yı 2. Dünya Savaşının ortasında Alman pazarı için icat etti.
- Sami was chatting in the middle of the night.
- Sami gecenin ortasında sohbet ediyordu.
- We're in the middle of a meeting.
- Toplantının ortasındayız.
- Tom called me in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında beni aradı.
- He will come back to Japan in the middle of May.
- Mayıs ayının ortasında Japonya'ya geri dönecek.
- We were stuck in the middle of nowhere.
- Hiçbir yerin ortasında sıkışıp kalmıştık.
- The Großer Tiergarten or Tiergarten is a large public park located in the middle of Berlin.
- Großer Tiergarten veya Tiergarten, Berlin'in ortasında bulunan büyük bir halka açık parktır.
- I'd like to go out stark naked in the middle of this typhoon.
- Bu tayfunun ortasında çırılçıplak dışarı çıkmak isterdim.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir yangın çıktı.
- He got up and left in the middle of the discussion.
- Tartışmanın ortasında kalkıp gitti.
- We're in the middle of an emergency.
- Acil bir durumun ortasındayız.
- Tom sent me a text message in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında bana bir mesaj gönderdi.
- Tom woke up in the night with a burning pain in the middle of his chest.
- Tom geceleyin göğsünün ortasında yanan bir ağrı ile uyandı.
- I had to leave the car in the middle of the street.
- Aracı sokağın ortasında bırakmak zorunda kaldım.
- We're in the middle of a delicate situation.
- Hassas bir durumun ortasındayız.
- They stood in the middle of the room.
- Onlar odanın ortasında duruyorlardı.
- An actress fainted right in the middle of the play.
- Bir aktris oyunun ortasında bayıldı.
- He will come back to Japan in the middle of May.
- Mayıs ayı ortasında Japonya'ya dönecek.
- The sacred tree sits in the middle of the sacred grove.
- Kutsal ağaç, kutsal korunun ortasında duruyor.
- I was in the middle of something.
- Bir şeyin ortasındaydım.
- I'm in the middle of a staff meeting.
- Bir personel toplantısının ortasındayım.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasındadır.
- Stuck in the middle of the desert, Layla wished she would die.
- Çölün ortasında kalan Leyla ölmeyi diledi.
- Tom is in the middle of something.
- Tom bir şeyin ortasında.
- I'm right in the middle of doing something.
- Bir şey yapmanın tam ortasındayım.
- The police found Tom lying on the floor with a bullet hole in the middle of his forehead.
- Polis Tom'u alınının ortasındaki bir kurşun deliğiyle yerde yatarken buldu.
- Tom stood in the middle of the room.
- Tom odanın ortasında duruyordu.
- There are times that we have to leave a job even in the middle of a recession.
- Ekonomik durgunluğun ortasında bile işten ayrılmak zorunda kaldığımız zamanlar olur.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında yangın çıktı.
- There's a car parked in the middle of the road up ahead.
- İleride yolun ortasında park halinde bir araba var.
- The dancer in the middle of the room is ready to begin.
- Odanın ortasındaki dansçı başlamaya hazır.
- It's not necessary to leave in the middle of a storm.
- Fırtınanın ortasında ayrılmaya gerek yok.
- Tom knocked on my door in the middle of the night.
- Tom gecenin ortasında kapımı çaldı.
- Sami called Layla in the middle of the night.
- Sami gecenin ortasında Leyla'yı aradı.
- I've never had a beer in the middle of the day before.
- Daha önce hiç gün ortasında bira içmemiştim.
- I'm kind of in the middle of something.
- Şu an bir şeyin ortasındayım.
- Layla was in the middle of the road.
- Leyla yolun ortasındaydı.
- The truth is somewhere in the middle.
- Gerçek ortada bir yerde.
- I was sort of in the middle of something.
- Bir şekilde bir şeyin ortasındayım.
- A fire broke out in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir yangın patlak verdi.
- Tom stood in the middle of the room.
- Tom odanın ortasında durdu.
- We're in the middle of a crisis.
- Bir krizin ortasındayız.
- Layla was standing in the middle of the road.
- Layla yolun ortasında duruyordu.
- I stood in the middle of the room.
- Odanın ortasında durdum.
- I'm kind of in the middle of something.
- Ben biraz bir şeyin ortasındayım.
- The Bode museum is located on an island in the middle of the Spree river in Berlin.
- Bode müzesi Berlin'de Spree nehrinin ortasındaki bir adada yer almaktadır.
- A public garden lies in the middle of the city.
- Şehrin ortasında bir kamu bahçesi var.
Show More (202)
|
