1 |
kid |
çocuk |
n. |
|
- I don't have time to deal with another kid.
- Başka bir çocukla ilgilenecek zamanım yok benim.
- This kid's making all the same mistakes.
- Bu çocuk da hep aynı hataları yapıyor.
- This time around, the system had placed me with another kid.
- Bu sefer sistem beni başka bir çocukla bir araya koymuştu.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Onun evinde telefonlara bakan şu çocukla konuşmayı deneyin.
- This kid will work here from today.
- Bu çocuk bugünden itibaren burada çalışacak.
- All I do is meet up with some kid at a skate park.
- Tek yaptığım paten pistinde bir çocukla görüşmek.
- Being the new kid at school can be tough.
- Okulda yeni çocuk olmak zor olabilir.
- All your kid brothers and sisters married and got children.
- Senden küçük tüm kardeşlerin evlendi, çocukları da oldu.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Evinde telefona cevap veren o çocukla konuşmayı dene.
- There's a fine line between bravery and suicide, kid.
- Cesaret ile intihar arasında ince bir çizgi vardır, çocuğum.
- Well, like I said, kid, I got some other parties to hit.
- Dediğim gibi çocuğum, katılacağım başka partiler var.
- All I do is meet up with some kid at a skate park.
- Yaptığım tek şey kaykay parkında bir çocukla buluşmak.
- Well, he's a good-looking kid.
- Yani işte, hoş bir çocuk.
- This great kid lost his life today.
- Bu harika çocuk bugün yaşamını yitirdi.
- Well, she's a sweet kid underneath it all.
- Yani, o özünde iyi bir çocuk aslında.
- You'll move up fast, ambitious kid like you.
- Çabuk yükseleceksin, yani senin gibi hırslı bir çocuk.
- Tell them that kid got in an accident.
- Onlara çocuğun kaza geçirdiğini söyle.
- Right now, their job is to be a kid.
- Şu anda onların görevi çocuk olmak.
- She's just a kid who's seen too much.
- O çok şey görmüş geçirmiş bir çocuk, hepsi bu.
- This is about an under-aged kid who needs to get into a shelter.
- Bu, bir sığınma evine girmesi gereken reşit olmayan bir çocukla ilgili.
- This kid's finally paying off.
- Bu çocuk sonunda diyetini ödüyor.
- That ungrateful kid did not deserve this place.
- O nankör çocuk bu yeri hak etmiyordu.
- Parents fight, the kid thinks that it is because of him.
- Ebeveynler kavga ediyor, çocuk bunun onun yüzünden olduğunu sanıyor.
- Seems to be a recurring theme with you, kid.
- Bu senin için adeta hep aynı nakarat, çocuğum.
- At first it's very hard for the kid.
- İlk başta çocuk için çok zor olur.
- It's official business, kid.
- Bu resmi bir iş, çocuğum.
- You'll find a kid in it I picked up.
- İçinde benim seçtiğim bir çocuk bulacaksın.
- At first it's very hard for the kid.
- İlk başta çocuk için çok zor.
- She's a kid who fought for her right for education.
- Eğitim hakkı için savaşan bir çocuk.
- When that o'malley kid cheated on you, - I was ready to knock his teeth out.
- O'Malley denen çocuk seni aldattığında, dişlerini dökmeye hazırdım.
- Last time I pushed this long, I went home with a kid.
- En son bu kadar çok zorladığımda eve bir çocukla dönmüştüm.
- It will be nice to have a kid who knows all that.
- Tüm bunları bilen bir çocuğa sahip olmak güzel olacak.
- I am now a big kid and times have changed.
- Ben artık kocaman bir çocuk oldum ve devir de değişti.
- No kid wants to grow up in that kind of a family.
- Böyle bir ailede büyümeyi hiçbir çocuk istemez.
- This kid's too good for me.
- Bu çocuk benim için fazla iyi.
- This kid's making all the same mistakes.
- Bu çocuk da sürekli aynı hataları yapıyor.
- Hey, kid, turn it off.
- Hey, çocuğum, kapat şunu.
- He's with the weird kid, looking at comics in our flat.
- O tuhaf çocukla birlikte dairemizde çizgi romanlara bakıyor.
- I know that, Richie, I buried my kid brother.
- Biliyorum Richie, çocuk kardeşimi mezara gömdüm ben.
- Just trying to help you with the kid, that's all.
- Sana çocuk konusunda yardım etmeye çalışıyorum işte.
- Arrested, young kid, lookin' at murder one.
- Tutuklanmış, genç bir çocuk, bir numaralı cinayete bakıyor.
- Just trying to help you with the kid, that's all.
- Ben çocuk konusunda sana yardım etmeye çalışıyorum, hepsi bu.
- This kid's finally paying off.
- Bu çocuk sonunda yarım kalan hesabını görüyor.
- You're not that skinny kid from Rocketry club anymore.
- Artık Rocketry kulübündeki o sıska çocuk değilsin.
- Gyung Joon won't deal with me because I'm a kid.
- Gyung Joon çocuğum diye benimle muhatap olmuyor.
- No kid wants to grow up in that kind of a family.
- Hiçbir çocuk böyle bir ailede büyümek istemez.
- Having a kid was a difficult decision for me.
- Çocuk doğurmak benim için zor bir karardı.
- Slow and steady, but the kid's made some progress.
- Yavaş ve istikrarlı gidiyor, ama çocuk biraz ilerleme kaydetti.
- Right, we're nearly done, our kid.
- Evet, neredeyse işimiz bitti, çocuğum.
- Well, I met a new kid at school that wants to play.
- Okulda bunu oynamak isteyen yeni bir çocukla tanıştım.
- You and I know the skipper of that destroyer is a green kid.
- Sen ve ben o muhribin kaptanının acemi bir çocuk olduğunu biliyoruz.
- Turns out the new kid eventually became a doctor.
- Yeni çocuğun en sonunda doktor olduğu ortaya çıktı.
- I just see myself as a normal kid.
- Ben kendimi normal bir çocuk olarak görüyorum işte.
- A bored kid, like I was, might do other things.
- Benim gibi sıkılan bir çocuk daha başka şeyler de yapabilir.
- Learning a new language is a bit like being a kid again.
- Yeni bir dil öğrenmek yeniden çocuk olmaya benziyor.
- Look, that kid threw your present in the garbage, and he called you a poser, and everyone laughed.
- Bakın, o çocuk hediyenizi çöpe attı, size sahtekâr dedi ve herkes güldü.
- Turns out the new kid eventually became a doctor.
- Yeni çocuğun sonunda doktor olduğu ortaya çıktı.
- The penniless kid bought me an expensive dish.
- Meteliksiz çocuk bana pahalı bir yemek aldı.
- I think you have your answer, kid.
- Sanırım cevabını aldın, çocuğum.
- That kid doesn't seem like he can even hold a chicken firmly.
- Bu çocuk bir tavuğu bile sıkıca tutamayacakmış gibi.
- Yvette's at the show, and the kid's asleep upstairs.
- Yvette gösteride, çocuk da yukarıda uyuyor.
- This time around, the system had placed me with another kid.
- Bu sefer sistem beni başka bir çocuğun yanına yerleştirmişti.
- Yvette's at the show, and the kid's asleep upstairs.
- Yvette gösteride ve çocuk da üst katta uyuyor.
- Well, he's a good-looking kid.
- Yani, iyi görünümlü bir çocuk.
- Hayes, you and the kid follow those two.
- Hayes, sen ve çocuk şu ikisini takip edin.
- I feel like a kid with a good report card.
- Karnesi iyi olan bir çocuk gibi hissediyorum.
- All I do is meet up with some kid at a skate park.
- Tek yaptığım paten parkında bir çocukla tanışıp görüşmek.
- Side window was broken, there's this skinny kid in the parlor making off with my camera.
- Yan cam kırılmıştı, salonda sıska bir çocuk da kameramı almış kaçıyordu.
- I don't have time to deal with another kid.
- Başka bir çocukla uğraşacak vaktim yok.
- All your kid brothers and sisters married and got children.
- Bütün küçük kardeşlerin evlendi ve çocukları oldu.
- Then my kid runs back to her show.
- Sonra çocuğum gösterisine geri dönüyor.
- Football is an excellent game that teaches a kid how to become a man.
- Futbol bir çocuğa nasıl adam olunacağını öğreten mükemmel bir oyundur.
- I knew you were a smart kid the minute I saw you.
- Seni gördüğüm an akıllı bir çocuk olduğunu anladım.
Show More (70)
|
2 |
kid |
ufaklık |
n. |
|
- Listen, kid, we're not fighting a war out there.
- Dinle, ufaklık, biz orada savaşmıyoruz.
- So keep your nose clean, kid.
- Bu yüzden beladan uzak dur, ufaklık.
- You know what, kid, maybe I'll stay the night.
- Biliyor musun, ufaklık, belki gece kalırım.
- I'm telling ya, kid, this is the great life.
- İnan bana, ufaklık, bu harika bir hayat.
- You were never meant to be someone's assistant, kid.
- Sen asla birinin yardımcısı olacak insan değilsin, ufaklık.
- Consider yourself relieved of your order, kid.
- Emri yerine getirdin kabul et sen, ufaklık.
- No, kid, 'cause I saw it too.
- Hayır ufaklık, çünkü ben de gördüm.
- Kid, come down here.
- Ufaklık, aşağıya gel.
- Stick to me, kid, and you'll wear diamonds.
- Benimle kal, ufaklık, seni elmaslarla donatayım.
- Hey, don't worry, kid.
- Hey, merak etme, ufaklık.
Show More (7)
|
3 |
kid |
küçük |
n. |
|
- Get me a glass of water, kid.
- Biraz su getir bana küçük kız.
- Like I said, kid, small world.
- Dediğim gibi evladım, dünya küçük.
- Like I said, kid, small world.
- Dediğim gibi evlat, dünya çok küçük.
- And Alex's kid sister walked away without a scratch.
- Ve Alex'in küçük kız kardeşi bir çizik dahi almadan kurtuldu.
- Then my kid runs back to her show.
- Sonra da küçük kızım şovuna geri döner.
- He's a kid, Dad, and Freddie's things don't matter.
- O daha küçük, baba, ve Freddie'nin eşyaları önemli değil.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, içki de içerim.
- My kid cousin Joey was killed in that explosion.
- Benim küçük kuzenim Joey o patlamada öldü.
- And nobody proves that better than my kid brother, Paulie.
- Ve kimse bunu küçük kardeşim Paulie'den daha iyi kanıtlayamaz.
- The kid wanted to be a princess.
- Küçük kız prenses olmak istedi.
Show More (7)
|
4 |
kid |
delikanlı |
n. |
|
- We are here listening to you kid.
- Seni dinlemek için buradayız, delikanlı.
- Take it, kid, or my friend will take offence.
- Alsana, delikanlı, yoksa arkadaşım gücenecek.
- Okay, kid, you can turn around now.
- Tamam, delikanlı, şimdi dönebilirsin.
Show More (0)
|
5 |
kid |
kandırmak |
v. |
|
- Who is he trying to kid?
- Kimi kandırmaya çalışıyor?
- Are we not kidding ourselves and the sector with this attitude?
- Bu tutumumuzla kendimizi ve sektörü kandırmıyor muyuz?
Show More (-1)
|
6 |
kid |
küçük çocuk |
n. |
|
- Ever since that little kid called up everyone wants to call and tell me to kill myself.
- O küçük çocuk aradığından beri herkes beni arayıp kendimi öldürmemi istiyor.
Show More (-2)
|
7 |
kid |
velet |
n. |
|
- That kid doesn't seem like he can even hold a chicken firmly.
- Bu velet bir tavuğu bile tutamaz gibi görünüyor.
Show More (-2)
|