1 |
lean |
eğilmek |
v. |
|
- That painting is leaning to the left.
- Bu resim sola doğru eğilmiş.
- She leaned over the railings to see him.
- Onu görmek için parmaklıkların üzerinden eğildi.
- Tom resisted the temptation to lean over and kiss Mary.
- Tom eğilip Mary'yi öpme isteğine direndi.
- Tom leaned over to put on his shoes.
- Tom ayakkabılarını koymak için eğildi.
- Tom leaned over and kissed Mary on the cheek.
- Tom eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.
- Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.
- He leaned over to kiss me.
- Beni öpmek için eğildi.
- He leaned even closer.
- Daha da yakına eğildi.
- Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.
- Leyla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şey fısıldadı.
- He leaned even closer.
- O daha da yakına eğildi.
- And then Mary leaned over and said something in Tom's ear.
- Sonra Mary eğildi ve Tom'un kulağına bir şeyler söyledi.
- Mary leaned over and pressed her head against Tom's shoulder.
- Mary eğildi ve başını Tom'un omzuna yasladı.
- He leaned over her and kissed her.
- Ona doğru eğildi ve onu öptü.
- And then Mary leaned over and said something in Tom's ear.
- Ve sonra Mary eğildi ve Tom'un kulağına bir şey söyledi.
- Tom's mobile phone fell out of his pocket into the pool when he leaned over to check the water level.
- Tom'un cep telefonu, su seviyesini kontrol etmek için eğildiğinde cebinden havuza düştü.
- Tom leaned over to look at the price tag.
- Tom fiyat etiketine bakmak için eğildi.
- The lad leaned over and shouted into Tom's ear.
- Delikanlı eğildi ve Tom'un kulağına bağırdı.
- Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.
- Layla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
- He leaned over to kiss me.
- O beni öpmek için eğildi.
- The tower leaned slightly to the west.
- Kule batıya doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
- Kule hafifçe sola doğru eğildi.
- Tom leaned over to tie his shoelaces.
- Tom ayakkabı bağcıklarını bağlamak için eğildi.
- Tom leaned over to tie his shoelaces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağlamak için eğildi.
- He leaned over to put on his shoes.
- O ayakkabılarını giymek için eğildi.
- He leaned over and shouted into her ear.
- Eğildi ve onun kulağına bağırdı.
- Tom's mobile phone fell out of his pocket into the pool when he leaned over to check the water level.
- Suyun seviyesini kontrol etmek için eğildiğinde Tom'un cep telefonu cebinden havuza düştü.
- Tom leaned over and picked the coin up.
- Tom eğildi ve bozuk parayı aldı.
- She leaned over and kissed his cheek.
- Eğildi ve onun yanağını öptü.
- He leaned over to put on his shoes.
- Ayakkabılarını giymek için eğildi.
- Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
- He leaned over and shouted into her ear.
- Eğilip kulağına bağırdı.
- Tom leaned over to put on his shoes.
- Tom ayakkabılarını giymek için eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
- Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the west.
- Kule hafifçe batıya doğru eğilmiş.
- He leaned over her and kissed her.
- Üzerine doğru eğildi ve onu öptü.
- Tom leaned over and picked the coin up.
- Tom eğildi ve parayı aldı.
- She leaned over and kissed his cheek.
- Eğildi ve yanağından öptü.
- Tom leaned over to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için eğildi.
- Tom leaned over and whispered in Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.
- Mary leaned over and pressed her head against Tom's shoulder.
- Mary eğildi ve Tom'un omzuna başını bastırdı.
- Tom leaned over to kiss Mary.
- Tom Mary'yi öpmek için eğildi.
- Tom leaned over the banister.
- Tom tırabzanın üzerinden eğildi.
Show More (39)
|
2 |
lean |
yaslamak |
v. |
|
- He leaned his baseball bat against the fence.
- Beyzbol sopasını çite yasladı.
- Tom leaned his bicycle against a tree.
- Tom bisikletini bir ağaca yasladı.
- We leaned the ladder against the wall.
- Merdiveni duvara yasladık.
- Tom leaned his head against the wall.
- Tom başını duvara yasladı.
- Tom leaned the ladder against the wall.
- Tom merdiveni duvara yasladı.
- Mary leaned her head on his shoulder.
- Mary başını onun omzuna yasladı.
Show More (3)
|
3 |
lean |
zayıf |
adj. |
|
- He is tall and lean.
- O uzun boylu ve zayıf.
- He is tall and lean.
- Uzun ve zayıf.
- Tom is lean and tall.
- Tom zayıf ve uzun boylu.
- Mary is lean and tall.
- Mary zayıf ve uzun.
- John is as lean as a wolf.
- John, bir kurt gibi zayıftır.
- Tom is lean and tall.
- Tom zayıf ve uzun.
Show More (3)
|
4 |
lean |
yaslanmak |
v. |
|
- I leaned against the wall and lit a cigarette.
- Duvara yaslanıp bir sigara yaktım.
- I leaned back.
- Arkama yaslandım.
- Tom leaned over the bridge.
- Tom köprünün üzerine yaslandı.
- He leans to the left side of the political spectrum.
- Politik yelpazenin sol tarafına yaslanıyor.
- He laid down his pen and leaned back in his chair.
- Kalemini bıraktı ve sandalyesine yaslandı.
Show More (2)
|
5 |
lean |
ince |
adj. |
|
- She has always had a lean figure.
- Onun her zaman ince bir vücudu olmuştur.
- John is as lean as a wolf.
- John bir kurt kadar incedir.
- Mary is lean and tall.
- Mary ince ve uzun boyludur.
Show More (0)
|
6 |
lean |
dayamak |
v. |
|
- We leaned the ladder against the wall.
- Merdiveni duvara dayadık.
- Mary leaned her head on his shoulder.
- Mary başını onun omzuna dayadı.
- Tom leaned the ladder against the wall.
- Tom merdiveni duvara dayadı.
Show More (0)
|
7 |
lean |
yağsız |
adj. |
|
- The doctor said I should only eat lean meat.
- Doktor sadece yağsız et yemem gerektiğini söyledi.
- The chicken is lean.
- Tavuk yağsız.
Show More (-1)
|
8 |
lean |
yalın |
adj. |
|
- Lean strategies help companies foster.
- Yalın stratejiler şirketlerin gelişmesine yardımcı olur.
- I am not saying we do not need lean, transparent, effective procedures too but that there is a problem of priorities.
- Yalın, şeffaf, etkili prosedürlere de ihtiyacımız olmadığını söylemiyorum, ancak bir öncelikler sorunu var.
Show More (-1)
|
9 |
lean |
verimsiz |
adj. |
|
- His company recovered after several lean years.
- Şirketi birkaç verimsiz yılın ardından toparlandı.
Show More (-2)
|
10 |
lean |
güvenmek |
v. |
|
- Don't lean too much on others.
- Diğerlerine çok fazla güvenmeyin.
Show More (-2)
|