|
- Today, Saddam Hussein is no longer in power, but the Iraqi people are not yet living in peace.
- Bugün Saddam Hüseyin artık iktidarda değil ancak Irak halkı henüz barış içinde yaşamıyor.
- We want Israel to live in peace within secure borders.
- Biz İsrail'in güvenli sınırlar içerisinde barış içinde yaşamasını istiyoruz.
- Those who were awarded the prize last year live under difficult circumstances, but they live in peace.
- Geçen yıl ödüle layık görülenler zor koşullar altında yaşıyorlar ama barış içinde yaşıyorlar.
- Almost all ordinary citizens of Israel wish to live in peace in their own country.
- İsrail'in sıradan vatandaşlarının neredeyse tamamı kendi ülkelerinde barış içinde yaşamak istemektedir.
- They have the right to live in peace, without any US general, but also without Saddam Hussein.
- Hem ABD generali olmadan hem de Saddam Hüseyin olmadan barış içinde yaşamaya hakları var.
- We just want to live in peace.
- Biz sadece barış içinde yaşamak istiyoruz.
- We could live in peace here.
- Burada barış içinde yaşayabiliriz.
- There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
- Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve barış içinde yaşadılar.
- They lived in peace.
- Barış içinde yaşadılar.
- They wanted to live in peace with the Indians.
- Kızılderililerle barış içinde yaşamak istiyorlardı.
- They want, above all things, to live in peace.
- Her şeyden önce barış içinde yaşamak istiyorlar.
- They want, above all things, to live in peace.
- Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
- They lived in peace.
- Onlar barış içinde yaşadı.
- We live in peace.
- Biz barış içinde yaşarız.
- They live in peace.
- Onlar barış içinde yaşarlar.
- They wanted to live in peace with the Indians.
- Kızılderililer ile barış içinde yaşamak istediler.
Show More (13)
|