major - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
major büyük adj.
  • The break with the major coalition has also made for a very good atmosphere in the Conference of Presidents.
  • Büyük koalisyondan kopuş, Başkanlar Konferansında da çok iyi bir atmosfer yarattı.
  • And the precedents have shown us that there were no major risks.
  • Ve emsaller bize büyük riskler olmadığını gösterdi.
  • This means, therefore, that in this respect, the Irish and the Belgians have dropped major clangers.
  • Bu da İrlandalılar ve Belçikalıların bu konuda büyük bir hata yaptıkları anlamına geliyor.
Show More (397)
major önemli adj.
  • Finally, another major ethical issue is the question of donor consent.
  • Son olarak, bir diğer önemli etik konu da donör rızası meselesidir.
  • This is one of the major issues of the French Presidency.
  • Bu, Fransa Dönem Başkanlığı'nın en önemli meselelerinden biridir.
  • This is clearly an issue which also has major public health implications.
  • Bu konunun halk sağlığı açısından da önemli etkileri olduğu açıktır.
Show More (217)
major başlıca adj.
  • The Kashmir problem has not gone away, and it is one of the major focuses of conflict in Asia.
  • Keşmir sorunu ortadan kalkmamıştır ve Asya'daki başlıca çatışma odaklarından biridir.
  • Our committee considers that education, culture and sport are major factors of social inclusion.
  • Komitemiz, eğitim, kültür ve sporun sosyal kapsayıcılığın başlıca unsurları olduğu görüşündedir.
  • The privatisation of the major SOEs started in the mid-1980s.
  • Başlıca KİT'lerin özelleştirilmesi 1980'lerin ortalarında başlamıştır.
Show More (26)
major ana adj.
  • Those were precisely the major goals that the Spanish Presidency had for the Barcelona Council.
  • İspanya Dönem Başkanlığı'nın Barselona Zirvesi için belirlediği ana hedefler tam da bunlardı.
  • I will be pleased to see all six major greenhouse gases included.
  • Altı ana sera gazının tümünün dahil edildiğini görmekten memnuniyet duyacağım.
  • Two major sets of issues have been debated.
  • İki ana konu kümesi tartışılmıştır.
Show More (15)
major branş n.
  • What was your major?
  • Branşın neydi?
  • What's your major?
  • Esas branşın nedir?
  • What was your major?
  • Senin branşın neydi?
Show More (8)
major binbaşı n.
  • Tom is a major in the army.
  • Tom orduda bir binbaşı.
  • Tom is a major in the army.
  • Tom orduda binbaşı.
  • The people enthusiastically applauded the major.
  • İnsanlar binbaşıyı coşkuyla alkışladı.
Show More (7)
major asıl branş (üniversitede) n.
  • What's your major field?
  • Asıl branş alanın nedir?
  • She majors in organic chemistry.
  • O asıl branş olarak organik kimya okuyor.
  • My major is agriculture.
  • Benim asıl branşım tarımdır.
Show More (0)
major majör n.
  • Even in music, minor and major don't get along without one another.
  • Müzikte bile, minör ve majör birbiri olmadan devam etmez.
  • This piece is in a major key.
  • Bu parça majör tonda.
Show More (-1)
major anadal n.
  • What's your major?
  • Anadalınız nedir?
  • She majors in French literature.
  • Anadal olarak Fransız edebiyatı okuyor.
Show More (-1)
major asıl adj.
  • Indeed, the major problem lies with self-handling.
  • Aslında, asıl sorun kendi kendini idare etmekte yatmaktadır.
Show More (-2)