manner - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
manner şekil n.
  • The Court of Auditors has also highlighted the fact that the expenditure is not checked in a satisfactory manner.
  • Sayıştay da harcamaların tatmin edici bir şekilde kontrol edilmediğinin altını çizmiştir.
  • They will be pursued right across the EU, and in like manner.
  • AB genelinde ve benzer şekilde takip edileceklerdir.
  • Human life, at whatever stage of development, should never be used in a merely instrumental manner.
  • İnsan hayatı, gelişimin hangi aşamasında olursa olsun, asla sadece araçsal bir şekilde kullanılmamalıdır.
Show More (86)
manner davranış n.
  • A genius can sometimes have rude manners.
  • Bir dahinin bazen kaba davranışları olabilir.
  • He is careful about his manners.
  • Davranışlarına dikkat ediyor.
  • I cannot put up with his bad manners any longer.
  • Onun kötü davranışlarına daha fazla katlanamam.
Show More (27)
manner tavır n.
  • My boss has a very calm manner, which creates a relaxed work atmosphere.
  • Patronumun çok sakin bir tavrı var, bu da rahat bir çalışma ortamı yaratıyor.
  • Tom's friendly manner deceived us.
  • Tom'un dostça tavırları bizi aldattı.
  • I am dissatisfied with his manners at the party.
  • Partideki tavırlarından memnun değilim.
Show More (16)
manner tarz n.
  • Could this manner of proposal make our citizens love Europe?
  • Bu öneri tarzı vatandaşlarımıza Avrupa'yı sevdirebilir mi?
  • Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
  • Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
  • Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
  • Çocuklarını yetiştirme tarzları son derece sıra dışı.
Show More (2)
manner tutum n.
  • On that occasion, the Commission acted in a draconian manner against Belgium.
  • Bu olayda Komisyon Belçika'ya karşı acımasız bir tutum sergilemiştir.
  • Tom has very good manners.
  • Tom çok iyi tutuma sahip.
Show More (-1)
manner davranış biçimi n.
  • We had hoped our sons would behave in a more responsible manner.
  • Oğullarımızın daha sorumlu bir davranış sergileyeceğini ummuştuk.
Show More (-2)
manner biçim n.
  • Kim is dressed in a very attractive manner.
  • Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
Show More (-2)