| 1 |
marvelous |
harika |
adj. |
|
- How marvelous, you're fast.
- Ne harika, hızlısın.
- I thought it was marvelous.
- Bence harikaydı.
- You've done a marvelous thing.
- Harika bir şey yaptın.
- It is marvelous.
- Bu harika.
- I had a marvelous time last night.
- Dün gece harika vakit geçirdim.
- The beefsteak tasted marvelous.
- Bifteğin tadı harikaydı.
- What marvelous weather.
- Ne harika bir hava.
- She's a marvelous girl.
- O harika bir kız.
- It's marvelous.
- Bu harika.
- What a marvelous idea!
- Ne harika bir fikir!
- Isn't that marvelous?
- Bu harika değil mi?
- We had a marvelous meal Saturday night.
- Cumartesi gecesi harika bir yemek yedik.
- I had a marvelous time.
- Harika zaman geçirdim.
- They've been marvelous.
- Harikaydılar.
- You'll have a marvelous time.
- Harika vakit geçireceksiniz.
- We had a marvelous meal Saturday night.
- Biz cumartesi gecesi harika bir yemek yedik.
- I have marvelous news.
- Harika haberlerim var.
- I feel marvelous.
- Ben harika hissediyorum.
- What a marvelous family!
- Ne harika bir aile!
- Mary hit on a marvelous idea.
- Mary, harika bir fikir buldu.
- It was marvelous.
- O harikaydı.
- She has a marvelous sense of humor.
- Onun harika bir mizah anlayaşı vardır.
- Chemistry is a marvelous science.
- Kimya harika bir bilimdir.
- Isn't that marvelous?
- O harika, değil mi?
- She has a marvelous sense of humor.
- Harika bir mizah anlayışı var.
- I had a marvelous time.
- Harika bir zaman geçirdim.
- In the Picasso Museum in Paris, there are marvelous paintings and drawings!
- Paris'teki Picasso Müzesinde harika tablolar ve resimler var.
- It was marvelous.
- Harikaydı.
- What a marvelous suggestion!
- Ne harika bir öneri!
Show More (26)
|
| 2 |
marvelous |
müthiş |
adj. |
|
- I have marvelous news.
- Benim müthiş bir haberim var.
- Mary looked marvelous.
- Mary müthiş görünüyordu.
Show More (-1)
|
| 3 |
marvelous |
harikulade |
adj. |
|
- I had a marvelous time last night.
- Dün gece harikulade bir vakit geçirdim.
- It is marvelous.
- Harikulade.
Show More (-1)
|
| 4 |
marvelous |
hayret verici |
adj. |
|
- The story was full of marvelous happenings.
- Hikaye, hayret verici olaylarla doluydu.
Show More (-2)
|
| 5 |
marvelous |
fevkalade |
adj. |
|
- You look marvelous.
- Fevkalade görünüyorsun.
Show More (-2)
|
