| 1 |
neglect |
ihmal etmek |
v. |
|
- He was questioned for neglecting his duty.
- Görevini ihmal ettiği gerekçesiyle sorguya çekildi.
- In my view the White Paper tends to neglect this aspect.
- Benim görüşüme göre Beyaz Kitap bu hususu ihmal etme eğilimindedir.
- We should also not neglect radio as a good way of getting information.
- Ayrıca bilgi edinmenin iyi bir yolu olarak radyoyu da ihmal etmemeliyiz.
- The report neglects to tackle some of the difficult points, however.
- Ancak rapor bazı zorlu hususları ele almayı ihmal etmektedir.
- Europe is neglecting future spending, which means spending on education, research and infrastructure.
- Avrupa gelecek harcamalarını ihmal ediyor, bu da eğitim, araştırma ve altyapı harcamaları anlamına geliyor.
- The EIB has been criticised for neglecting environmental issues, as well as the issues of openness and transparency.
- AYB, çevre konularının yanı sıra açıklık ve şeffaflık konularını ihmal etmekle eleştirilmektedir.
- It is true to say that in the past the airlines have been woefully neglecting passengers' health.
- Geçmişte havayolu şirketlerinin yolcuların sağlığını ne yazık ki ihmal ettiğini söylemek doğru olur.
- The Council is neglecting this close relationship in the most criminal way.
- Konsey bu yakın ilişkiyi en suç teşkil edecek şekilde ihmal etmektedir.
- Does this mean that we are neglecting free trade areas?
- Bu, serbest ticaret alanlarını ihmal ettiğimiz anlamına mı geliyor?
- That is, in fact, the strategic reason I can identify behind the manifest neglect of primary education.
- Aslında bu, ilköğretimin açıkça ihmal edilmesinin ardında bulabildiğim stratejik nedendir.
- The report neglects to tackle some of the difficult points, however.
- Ancak rapor bazı zor noktaları ele almayı ihmal etmektedir.
- In my view, the White Paper tends to neglect this aspect.
- Benim görüşüme göre, Beyaz Kitap bu hususu ihmal etme eğilimindedir.
- We must never neglect the historic environment in all our countries.
- Tüm ülkelerimizdeki tarihi çevreyi asla ihmal etmemeliyiz.
- Why is it, though, that it is the larger countries that are neglecting research?
- Buna rağmen neden araştırmayı ihmal edenler daha büyük ülkeler oluyor?
- Nonetheless, I would ask the Commission not to neglect education, youth and culture.
- Bununla birlikte Komisyondan eğitim, gençlik ve kültürü ihmal etmemesini rica ediyorum.
- I neglected it.
- İhmal ettim.
- He was accused of neglecting his duty.
- Görevini ihmal etmekle suçlandı.
- Tom neglected his duties.
- Tom görevlerini ihmal etti.
- He neglected his duties.
- O görevlerini ihmal etti.
- They didn't neglect their own duty.
- Onlar kendi görevlerini ihmal etmediler.
- The lazy man frequently neglects his duties.
- Tembel adam, görevlerini sık sık ihmal ediyor.
- I regret having neglected my health.
- Sağlığımı ihmal ettiğim için pişmanım.
- The reason he failed was because he neglected his work.
- Onun başarısız olma nedeni işini ihmal etmesinden dolayı idi.
- You shouldn't neglect good old friends.
- Eski dostları ihmal etmemelisin.
- Tom neglected his studies.
- Tom çalışmalarını ihmal etti.
- I admit I neglected my responsibilities.
- Sorumluluklarımı ihmal ettiğimi kabul ediyorum.
- The boy had bad teeth because he neglected to brush them.
- Oğlanın dişleri kötüydü çünkü fırçalamayı ihmal ediyordu.
- The lazy man frequently neglects his duties.
- Tembel adam sık sık görevlerini ihmal eder.
- It is silly of you to neglect your studies.
- Derslerinizi ihmal etmeniz çok aptalca.
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor adına derslerini ihmal ederler.
- I neglected to note it in my calendar.
- Onu takvimime not etmeyi ihmal ettim.
- The boy neglected to water the plants, and he was scolded.
- Çocuk bitkileri sulamayı ihmal etti ve azar işitti.
- I neglected it.
- Onu ihmal ettim.
- Sami neglected Layla when she died.
- Sami, Layla öldüğünde onu ihmal etti.
- Tom neglected his work.
- Tom işini ihmal etti.
- I neglected to note it in my calendar.
- Takvimime not etmeyi ihmal etmişim.
- You shouldn't neglect good old friends.
- İyi eski dostları ihmal etmemelisiniz.
- You are not to neglect your duty.
- Görevini ihmal etmemelisin.
- Tom neglected his studies.
- Tom derslerini ihmal etti.
- Sorry, I so completely neglected your question.
- Üzgünüm, sorunuzu tamamen ihmal ettim.
- Tom neglected his cough and got bronchitis.
- Tom öksürüğünü ihmal etti ve bronşit oldu.
- He was accused of neglecting his duty.
- Görevini ihmal etmekle suçlanıyordu.
- You are not to neglect your duty.
- Görevinizi ihmal etmemelisiniz.
- Tom tried to make amends with his children for having neglected them so much when they were younger.
- Tom, küçükken onları çok ihmal ettiği için çocuklarıyla arasını düzeltmeye çalıştı.
- Tom neglected his family.
- Tom ailesini ihmal etti.
- He criticized me for neglecting my duty.
- Görevimi ihmal ettiğim için beni eleştirdi.
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor uğruna derslerini ihmal ediyor.
- The reason he failed was because he neglected his work.
- Başarısız olmasının nedeni işini ihmal etmesiydi.
- Tom was accused of neglecting his duty.
- Tom görevini ihmal etmekle suçlandı.
- They didn't neglect their own duty.
- Kendi görevlerini ihmal etmediler.
- He neglected his duties.
- Görevlerini ihmal etti.
- Sami neglected the kids.
- Sami çocukları ihmal etti.
Show More (49)
|
| 2 |
neglect |
bakımsızlık |
n. |
|
- After decades of neglect, the fortress was finally being restored.
- Onlarca yıllık bakımsızlığın ardından kale nihayet restore ediliyordu.
- The house shows signs of neglect.
- Evde bakımsızlık belirtileri var.
- The house shows signs of neglect.
- Ev bakımsızlık belirtileri gösteriyor.
Show More (0)
|
| 3 |
neglect |
ihmal |
n. |
|
- Outside of Europe, it would involve helping to solve the problems of poverty, neglect and injustice.
- Avrupa dışında ise yoksulluk, ihmal ve adaletsizlik sorunlarının çözümüne yardımcı olmayı içerecektir.
- This is a long-term structural effect showing that neglect, poverty and marginalisation are the real problems.
- Bu, ihmal, yoksulluk ve marjinalleşmenin gerçek sorunlar olduğunu gösteren uzun vadeli yapısal bir etkidir.
- Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
- Bir adamın işim dediği şeye sürekli bağlılığı, ancak birçok başka şeyin sürekli ihmali ile sürdürülebilir.
Show More (0)
|
| 4 |
neglect |
göz ardı etmek |
v. |
|
- It neglects the plight of many very poor black people in Zimbabwe.
- Zimbabve'deki çok sayıda yoksul siyah insanın içinde bulunduğu kötü durumu göz ardı etmektedir.
- I cannot, however, neglect his warning.
- Yine de onun uyarısını göz ardı edemem.
Show More (-1)
|
| 5 |
neglect |
bakmamak |
v. |
|
- The garden was so neglected I called a gardener to help out.
- Bahçe o kadar bakımsızdı ki yardım etsin diye bir bahçıvan çağırdım.
Show More (-2)
|
| 6 |
neglect |
riayet etmeme |
n. |
|
- The amusement park was shut down due to the neglect of safety standards.
- Lunapark, güvenlik standartlarına riayet edilmemesi nedeniyle kapatılmıştır.
Show More (-2)
|
| 7 |
neglect |
unutmak |
v. |
|
- You neglected to tell me to buy bread.
- Sen bana ekmek almamı söylemeyi unuttun.
Show More (-2)
|
