|
- The role of umpire leads to neutrality and neutrality in crises is not the best option.
- Hakem rolü tarafsızlığa yol açar ve krizlerde tarafsızlık en iyi seçenek değildir.
- Choosing political groups over technical groups is the most transparent option.
- Teknik gruplar yerine siyasi grupları seçmek en şeffaf seçenektir.
- I believe that the preferred option should be that blood is given voluntarily.
- Tercih edilen seçeneğin kanın gönüllü olarak verilmesi olması gerektiğine inanıyorum.
- However, no definitive option has yet been decided on.
- Bununla birlikte henüz kesin bir seçeneğe karar verilmemiştir.
- We cannot therefore take away from users the option of using plant protection agents where necessary.
- Bu nedenle kullanıcıların gerektiğinde bitki koruma maddelerini kullanma seçeneğini ellerinden alamayız.
- Nor is it the option favoured by the European institutions.
- Avrupa kurumları tarafından tercih edilen seçenek de bu değildir.
- However, doing nothing in the light of declining cod stocks is not an option.
- Bununla birlikte, morina rezervlerinin azalması karşısında hiçbir şey yapmamak bir seçenek değildir.
- This option accords with established procedures and ensures proper scrutiny.
- Bu seçenek yerleşik usullere uygundur ve uygun bir inceleme yapılmasını sağlamaktadır.
- The new rule, however, leaves no option but to abstain on certain reports.
- Ancak yeni kural, bazı raporlarda çekimser kalmaktan başka bir seçenek bırakmamaktadır.
- The Group of the European People's Party is proposing another option, which is much better adapted to the real problem.
- Avrupa Halk Partisi Grubu, gerçek soruna çok daha iyi uyarlanmış başka bir seçenek öneriyor.
- Thanks to the labelling of genetically contaminated products, consumers are given the option of not buying them.
- Genetiği bozulmuş ürünlerin etiketlenmesi sayesinde tüketicilere bu ürünleri satın almama seçeneği sunulmuştur.
- To ensure the supply of basic levels of energy, however, nuclear energy is the only realistic option.
- Ancak temel düzeyde enerji tedarikini sağlamak için nükleer enerji tek gerçekçi seçenektir.
- The option of establishing a train corridor has been put forward.
- Bir tren koridoru oluşturulması seçeneği ortaya atılmıştır.
- We must bear in mind that, if adults are to learn about a subject, going back to school is not an option.
- Şunu unutmamalıyız ki, eğer yetişkinler bir konuyu öğrenmek istiyorlarsa, okula geri dönmek bir seçenek değildir.
- In particular, a very large majority of the Member States supported this option.
- Özellikle Üye Devletlerin çok büyük bir çoğunluğu bu seçeneği desteklemiştir.
- Sometimes one option is right and at other times a different one is.
- Bazen bir seçenek doğrudur, bazen de farklı bir seçenek.
- This option requires serious thought.
- Bu seçenek, üzerinde ciddi şekilde düşünülmesini gerekmektedir.
- This is something that is absolutely necessary and the nuclear option must be kept open in the European Union.
- Bu kesinlikle gerekli olan bir şeydir ve nükleer enerji seçeneği Avrupa Birliği'nde açık tutulmalıdır.
- The new rule, however, leaves us no option but to vote against certain reports.
- Ancak yeni kural bize bazı raporlara karşı oy kullanmaktan başka seçenek bırakmıyor.
- This must remain an option so that we do not put the accession countries into a state of uncertainty.
- Katılım ülkelerini bir belirsizlik durumuna sokmamak için bu bir seçenek olarak kalmalıdır.
- One such option could be the referendum if it takes place under objective conditions.
- Bu seçeneklerden biri, objektif koşullar altında gerçekleşmesi halinde referandum olabilir.
- For this reason, subsidiarity in this field is not an option.
- Bu nedenle bu alanda yetki ikamesi bir seçenek değildir.
- I think we should take the second option.
- Bence ikinci seçeneği seçmeliyiz.
- We would like to see the option of a transfer from the first to the second pillar.
- Birinci sütundan ikinci sütuna aktarım seçeneğini görmek istiyoruz.
- Thanks to the labelling of genetically contaminated products, consumers are given the option of not buying them.
- Genetiği bozulmuş ürünlerin etiketlenmesi sayesinde tüketicilere bunları satın almama seçeneği sunuluyor.
- A second option, of course, is to tackle it with new technology.
- Elbette ikinci bir seçenek de yeni teknolojilerle bu sorunun üstesinden gelmektir.
- The rapporteur gives me no option but to disagree with him.
- Raportör bana ona katılmamaktan başka seçenek bırakmıyor.
- Both mothers and fathers should have the option of devoting themselves to family duties.
- Hem anneler hem de babalar kendilerini aile görevlerine adama seçeneğine sahip olmalıdır.
- The political option that I wish to reiterate here is of a different nature.
- Burada tekrarlamak istediğim siyasi seçenek ise farklı bir nitelik taşımaktadır.
- Vaccination and testing should, in principle, be the primary option and should become standard practice.
- Aşılama ve test prensip olarak birincil seçenek olmalı ve standart uygulama haline gelmelidir.
- The option of establishing a train corridor has been put forward.
- Bir tren koridoru kurulması seçeneği ortaya atılmıştır.
- Voting it down and quickly forgetting about it is the best option, as far as I am concerned.
- Bana kalırsa bu politikayı oylamak ve çabucak unutmak en iyi seçenek.
- For those particular uses, two-stroke technology is the only viable option.
- Bu özel kullanımlar için, iki zamanlı teknoloji uygulanabilir tek seçenektir.
- Returning to Chechnya must not be the only option for the displaced people.
- Çeçenistan'a geri dönmek yerinden edilmiş insanlar için tek seçenek olmamalıdır.
- We should, however, give them the option.
- Bununla birlikte onlara bu seçeneği sunmalıyız.
- We might consider this option if sufficient and substantial progress is made.
- Yeterli ve önemli ilerleme kaydedilmesi halinde bu seçeneği değerlendirebiliriz.
- I have no option but to move on to the next item on the agenda.
- Gündemdeki bir sonraki maddeye geçmekten başka seçeneğim yok.
- This is the only option we have left.
- Elimizde kalan tek seçenek budur.
- Freight transport is forced onto the roads because it is the most effective option.
- Yük taşımacılığı, en etkili seçenek olduğu için karayollarına zorlanmaktadır.
- This is at present the most viable option in the fight against tobacco advertising.
- Bu, şu anda tütün reklamlarına karşı mücadelede en uygun seçenektir.
- We always have the option of saying the same thing at every meeting.
- Her toplantıda aynı şeyi söyleme seçeneğimiz her zaman vardır.
- That option had already been attempted and had already failed and there was no other.
- Bu seçenek zaten denenmiş ve başarısız olmuştu ve başka bir seçenek de yoktu.
- If it genuinely stands by its biotechnology action plan, it should give this option more consideration.
- Eğer gerçekten biyoteknoloji eylem planının arkasında duruyorsa, bu seçeneği daha fazla dikkate almalıdır.
- Fourthly, the option of going to court must at any rate remain open.
- Dördüncü olarak mahkemeye gitme seçeneği her halükarda açık kalmalıdır.
- It will also not have the option to make unannounced on-the-spot inspections.
- Ayrıca, habersiz yerinde denetim yapma seçeneği de olmayacaktır.
- Thus, the only real option is to abolish the CFP.
- Dolayısıyla tek gerçek seçenek OBP'nin lağvedilmesidir.
- This option could easily be introduced by the sector itself.
- Bu seçenek sektörün kendisi tarafından kolaylıkla uygulamaya konulabilir.
- The new rule, however, leaves no option but to vote against certain reports.
- Ancak yeni kural, belirli raporlara karşı oy kullanmaktan başka seçenek bırakmıyor.
- I think that this second option increases both choice and security for European patients.
- Bu ikinci seçeneğin Avrupalı hastalar için hem seçeneği hem de güvenliği artırdığını düşünüyorum.
- Closing our market completely is not a viable option.
- Pazarımızı tamamen kapatmak uygulanabilir bir seçenek değildir.
- The new rule, however, leaves no option but to vote against certain reports.
- Ancak yeni kural, bazı raporların aleyhinde oy kullanmaktan başka seçenek bırakmamaktadır.
- This is not an option.
- Bu bir seçenek değil.
- A clear option is being taken.
- Net bir seçenek değerlendirilmektedir.
- Every presidency also has the option of shuffling some things off on to the other Member States.
- Her dönem başkanlığı bazı işleri diğer Üye Devletlere devretme seçeneğine de sahiptir.
- To my mind, leaving things as they are is not an option.
- Bana göre, her şeyi olduğu gibi bırakmak bir seçenek değildir.
- Indeed, I call on the Commission this afternoon to state that this option could still be open.
- Nitekim bu öğleden sonra Komisyon'a bu seçeneğin hala açık olabileceğini belirtmesi çağrısında bulunuyorum.
- Certain areas need special protection from noise and other emissions, and this option must exist.
- Belirli alanların gürültü ve diğer emisyonlara karşı özel korumaya ihtiyacı vardır ve bu seçenek mevcut olmalıdır.
- We cannot redirect that, and also reject the option of doing so, but we do have the flexibility instrument.
- Bunu yeniden yönlendiremeyiz ve bunu yapma seçeneğini de reddediyoruz, ancak esneklik aracına sahibiz.
- It is not an option for us to be in the middle of activities, still, when the first new Members join.
- İlk yeni Üyeler katıldığında hala faaliyetlerin ortasında olmak bizim için bir seçenek değil.
- To my mind, leaving things as they are is not an option.
- Bana göre her şeyi olduğu gibi bırakmak bir seçenek değildir.
- The rapporteur gives me no option but to disagree with him.
- Raportör bana kendisine katılmamaktan başka bir seçenek bırakmıyor.
- Should we not seriously consider the option of financial sanctions in this instance?
- Bu durumda mali yaptırım seçeneğini ciddi olarak düşünmemiz gerekmez mi?
- For this reason, subsidiarity in this field is not an option.
- Bu nedenle, bu alanda yetki ikamesi bir seçenek değildir.
- Sometimes one option is right and at other times a different one is.
- Bazen bir seçenek doğrudur bazen de farklı bir seçenek.
- Dilution of safety standards is not an option.
- Güvenlik standartlarının düşürülmesi bir seçenek değildir.
- The second option was an outright ban on silicone breast implants.
- İkinci seçenek silikon göğüs implantlarının tamamen yasaklanmasıydı.
- Perhaps agriculture can exist without sustainable development, but the reverse is not an option.
- Belki de tarım sürdürülebilir kalkınma olmadan var olabilir, ancak bunun tersi bir seçenek değildir.
- TGV is not an option for us.
- TGV bizim için bir seçenek değil.
- The problem is, however, that we did not have that option.
- Ancak sorun şu ki, böyle bir seçeneğimiz yoktu.
- Nevertheless, the country has no other option available to it if it wants to make full use of the funds available.
- Bununla birlikte, mevcut fonlardan tam olarak yararlanmak istiyorsa ülkenin önünde başka bir seçenek yok.
- If I am not mistaken, the Commission is not considering this option.
- Yanılmıyorsam, Komisyon bu seçeneği değerlendirmiyor.
- In a way we are parading, at European level, a responsibility and an option without resources.
- Bir bakıma, Avrupa düzeyinde, kaynağı olmayan bir sorumluluk ve bir seçenek sergiliyoruz.
- Even the home of liberalism did not go for this option.
- Liberalizmin evi bile bu seçeneği tercih etmedi.
- In 2000, we still had the option of making advance payments, as provided for by the relevant regulation.
- 2000 yılında, ilgili yönetmelikte öngörüldüğü üzere, avans ödemesi yapma seçeneğimiz hala mevcuttu.
- Another option would be to finance them through the European Development Fund.
- Bir başka seçenek de bu projelerin Avrupa Kalkınma Fonu aracılığıyla finanse edilmesi olabilir.
- This is not going to be an easy task, but it must be vigorously pursued as a military option.
- Bu kolay bir iş olmayacaktır ancak askeri bir seçenek olarak şiddetle takip edilmelidir.
- We are often told that it is already a positive option, and that many people want to be temporary agency workers.
- Bize sık sık bunun zaten olumlu bir seçenek olduğu ve birçok insanın geçici taşeron işçisi olmak istediği söylenir.
- Nevertheless, the country has no other option available to it if it wants to make full use of the funds available.
- Bununla birlikte, mevcut fonlardan tam olarak yararlanmak isteyen ülkenin önünde başka bir seçenek bulunmamaktadır.
- Where the ballot box is an option, violence is not.
- Sandığın bir seçenek olduğu yerde şiddet bir seçenek değildir.
- We now have the evidence and the opposite is the case, because part-time work has come to be seen as a positive option.
- Artık elimizde kanıtlar var ve durum tam tersi, çünkü yarı zamanlı çalışma olumlu bir seçenek olarak görülmeye başlandı.
- The committee therefore chose to table amendments which remove this option of re-export.
- Bu nedenle komite, bu yeniden ihracat seçeneğini ortadan kaldıran değişiklikleri masaya koymayı tercih etti.
- The dividing up of the country is not an acceptable option.
- Ülkenin bölünmesi kabul edilebilir bir seçenek değildir.
- To wait and see is not an option.
- Bekleyip görmek bir seçenek değildir.
- This option is definitely not the Kremlin's preferred choice.
- Bu seçenek kesinlikle Kremlin'in tercih ettiği bir seçenek değil.
- If it genuinely stands by its biotechnology action plan, it should give this option more consideration.
- Eğer biyoteknoloji eylem planının arkasında gerçekten duruyorsa, bu seçeneği daha fazla değerlendirmelidir.
- This makes preventive vaccination the option for the future.
- Bu da önleyici aşılamayı gelecek için bir seçenek haline getiriyor.
- I believe it is right for Parliament to retain this option.
- Parlamentonun bu seçeneği muhafaza etmesinin doğru olduğuna inanıyorum.
- This directive is therefore based on a calculation method, since this is the only option.
- Bu nedenle bu direktif bir hesaplama yöntemine dayanmaktadır, çünkü tek seçenek budur.
- The problem is, however, that we did not have that option.
- Ancak sorun, böyle bir seçeneğimizin olmamasıdır.
- The peace process is not an option; it is the only way forward.
- Barış süreci bir seçenek değil; ileriye dönük tek yoldur.
- The status quo is not an option.
- Statüko bir seçenek değildir.
- That is an option, but is it what we really want?
- Bu bir seçenek ama gerçekten istediğimiz bu mu?
- The status quo is no longer an option.
- Statüko artık bir seçenek değil.
- Where safety is concerned, we should never take the soft option.
- Güvenlik söz konusu olduğunda, asla yumuşak seçeneği tercih etmemeliyiz.
- That is, however, the optimum option ahead of any military engagement in the Gulf.
- Ancak bu, Körfez'de herhangi bir askeri angajman öncesinde en uygun seçenektir.
- We chose the second proposal of the two, which was also my preferred option.
- İkisinden ikinci teklifi seçtik, ki bu benim de tercih ettiğim seçenekti.
- This option would be environmentally dishonest and economically irrational.
- Bu seçenek çevresel açıdan dürüst ve ekonomik açıdan mantıksız olacaktır.
- The new rule, however, leaves us no option but to vote against certain reports.
- Ancak yeni kural, bizlere bazı raporların aleyhinde oy kullanmaktan başka seçenek bırakmamaktadır.
- We should not consider last year's reserves as an option; these had a negative impact on cod stocks.
- Geçen yılki rezervleri bir seçenek olarak görmemeliyiz; bunların morina rezervleri üzerinde olumsuz bir etkisi olmuştur.
- A similar option is already available to auxiliary staff of the institutions.
- Benzer bir seçenek, kurumların yardımcı personeli için de halihazırda mevcuttur.
- We have to eliminate, reduce and recycle, and then finally disposal should be the last option.
- Ortadan kaldırmalı, azaltmalı ve geri dönüştürmeliyiz; bertaraf ise en son seçenek olmalıdır.
- The status quo is not really an option for European governments.
- Statüko Avrupa hükümetleri için gerçekten bir seçenek değildir.
- What we need is a European appeal option against decisions taken by national competition authorities.
- İhtiyacımız olan şey, ulusal rekabet otoriteleri tarafından alınan kararlara karşı bir Avrupa temyiz seçeneğidir.
- We did not want to support this entire system by voting for one option.
- Tek bir seçeneğe oy vererek tüm bu sistemi desteklemek istemedik.
- Thus, the only real option is to abolish the CFP.
- Dolayısıyla tek gerçek seçenek CFP'nin kaldırılmasıdır.
- We would like to see the option of a transfer from the first to the second pillar.
- Birinci sütundan ikinci sütuna bir aktarım seçeneğini görmek istiyoruz.
- The option of independent ex ante control must continue to exist.
- Bağımsız ex ante kontrol seçeneği var olmaya devam etmelidir.
- We believe that every option must be exhausted to achieve a peaceful solution here.
- Burada barışçıl bir çözüme ulaşmak için her seçeneğin tüketilmesi gerektiğine inanıyoruz.
- The new rule, however, leaves no option but to vote against certain reports.
- Ancak yeni kural, bazı raporlara karşı oy kullanmaktan başka bir seçenek bırakmıyor.
- The new Rule, however, leaves no option but to abstain on certain reports.
- Ancak yeni Kural, belirli raporlarda çekimser kalmaktan başka bir seçenek bırakmamaktadır.
- One option is to harmonise the regulations governing the authorities responsible for product safety.
- Bir seçenek de ürün güvenliğinden sorumlu makamları düzenleyen yönetmeliklerin uyumlaştırılmasıdır.
- A second option of course is to tackle it with new technology.
- İkinci bir seçenek de elbette yeni teknolojilerle bu sorunun üstesinden gelmektir.
- Anyone who considers this option puts the entire region at risk.
- Bu seçeneği düşünen herkes tüm bölgeyi riske atmış olur.
- In a way we are parading, at European level, a responsibility and an option without resources.
- Bir bakıma Avrupa düzeyinde, kaynağı olmayan bir sorumluluk ve seçenek sergiliyoruz.
- Anyone who considers this option puts the entire region at risk.
- Bu seçeneği değerlendiren herkes tüm bölgeyi riske atmış olur.
- For those particular uses, two-stroke technology is the only viable option.
- Bu özel kullanımlar için iki zamanlı teknoloji tek uygun seçenektir.
- All the research shows that nuclear power is the cheapest option for the consumer of all forms of energy.
- Tüm araştırmalar, nükleer enerjinin tüm enerji türleri arasında tüketici için en ucuz seçenek olduğunu göstermektedir.
- In the current circumstances, no change is clearly not an option, but two principles must guide us.
- Mevcut koşullarda hiçbir değişiklik yapılmaması kesinlikle bir seçenek değildir ancak iki ilke bize yol göstermelidir.
- Maintaining good relations with the European Union while supporting Hizbollah is not an option.
- Hizbullah'ı desteklerken Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler sürdürmek bir seçenek değildir.
- Then there is the option of a proposal by the President.
- Bir de Cumhurbaşkanı'nın önerisi seçeneği var.
- So, always consider the option of marketing.
- Bu nedenle, her zaman pazarlama seçeneğini göz önünde bulundurun.
- This option is the only possible way to connect a USB flash drive to an Apple smartphone or tablet.
- Bu seçenek, bir USB flash sürücüyü bir Apple akıllı telefona veya tablete bağlamanın tek olası yoludur.
- Option two seems more realistic to me at the moment.
- Şu anda ikinci seçenek bana daha gerçekçi geliyor.
- This option is the only possible way to connect a USB flash drive to an Apple smartphone or tablet.
- Bu seçenek, bir USB flash sürücüyü bir Apple akıllı telefona veya tablete bağlamak için mümkün olan tek yoldur.
- So, always consider the option of marketing.
- Dolayısıyla, pazarlama seçeneğini daima göz önünde bulundurun.
- During these times of inflation, this is the best option.
- Bu enflasyon zamanlarında, bu en iyi seçenek.
- The lemonade diet is a great option for getting fast results.
- Limonata diyeti hızlı sonuç almak için harika bir seçenektir.
- Option two seems more realistic to me at the moment.
- Şu anda bana ikinci seçenek daha gerçekçi geliyor.
- The lemonade diet is a great option for getting fast results.
- Limonata diyeti hızlı sonuç almak için mükemmel bir seçenektir.
- The "Help" option in your browser gives you information about blocking and restricting web browser cookies.
- Tarayıcınızdaki "Yardım" seçeneği, web tarayıcısı çerezlerini engelleme ve kısıtlama hakkında bilgi verir.
- This leaves purchasing the books from black market sources as the only option.
- Bu da kitapları karaborsadan satın almayı tek seçenek olarak bırakıyor.
- Along with that, it has an explore option, so you can check out where you want to travel.
- Bununla birlikte, bir keşfetme seçeneği de var, böylece nereye seyahat etmek istediğinize göz atabilirsiniz.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta hangi seçeneği seçerseniz seçin kişisel bir karardır.
- Option two seems more realistic to me at the moment.
- Şu an için ikinci seçenek bana daha makul geliyor.
- It's our only option.
- Tek seçeneğimiz bu.
- Is there another option?
- Başka bir seçenek var mı?
- We'll have to find another option.
- Başka bir seçenek bulmamız gerekecek.
- Unfortunately, that's not an option.
- Ne yazık ki bu bir seçenek değil.
- Now there's another option.
- Şimdi başka bir seçenek var.
- Renting a car was the best option.
- Araç kiralamak en iyi seçenekti.
- Giving up isn't an option.
- Vazgeçmek bir seçenek değil.
- Tom turned off the anti-aliasing option.
- Tom kenar yumuşatma seçeneğini kapattı.
- That's an option.
- Bu bir seçenek.
- The third option is unthinkable.
- Üçüncü seçenek düşünülemez.
- Tom really has no other option.
- Tom'un gerçekten başka seçeneği yok.
- Which option is right for you?
- Hangi seçenek senin için doğru?
- Failure is not an option.
- Başarısızlık bir seçenek değil.
- This is an option to consider.
- Bu düşünülmesi gereken bir seçenek.
- May I suggest another option?
- Başka bir seçenek önerebilir miyim?
- What other option do I have?
- Başka ne seçeneğim var?
- Self-publishing may be an attractive option.
- Kişisel yayıncılık çekici bir seçenek olabilir.
- I always have that option.
- Her zaman bu seçeneğim vardır.
- Sami considered suicide was the only option.
- Sami tek seçeneğin intihar olduğunu düşünüyordu.
- There was no option but to obey.
- İtaat etmekten başka bir seçenek yoktu.
- Is there another option?
- Başka seçenek var mı?
- This can't be the only option open to us.
- Önümüzdeki tek seçenek bu olamaz.
- I don't have any other option.
- Başka seçeneğim yok.
- Is that a real option?
- Bu gerçek bir seçenek mi?
- Mark the correct option.
- Doğru seçeneği işaretleyin.
- I have another option.
- Başka bir seçeneğim var.
- For you, failure is the only option.
- Sizin için başarısızlık tek seçenektir.
- Unfortunately, that's not an option.
- Maalesef böyle bir seçenek yok.
- What's our other option?
- Diğer seçeneğimiz nedir?
- Medication is an option.
- İlaç tedavisi bir seçenek.
- Why isn't that an option?
- Bu neden bir seçenek değil?
- Self-publishing may be an attractive option.
- Kendi kitabını yayınlamak cazip bir seçenek olabilir.
- I am in favor of the option.
- Seçeneği destekliyorum.
- Elliptical bicycles are a good option for exercising indoors.
- Eliptik bisikletler kapalı alanda egzersiz yapmak için iyi bir seçenektir.
- I always have that option.
- Ben her zaman o seçeneğe sahibim.
- Due to the rain, staying at home would be a better option.
- Yağmur nedeniyle evde kalmak daha iyi bir seçenek olurdu.
- Which option is right for me?
- Hangi seçenek benim için doğru?
- There exists only one option now.
- Şimdi tek bir seçenek mevcuttur.
- Staying here isn't an option.
- Burada kalmak da bir seçenek değil.
- If you want your sentences to be translated, your best option is to write them in English.
- Cümlelerinin çevrilmesini istiyorsan, en iyi seçeneğin onları İngilizce yazmak.
- You don't have any other option.
- Başka seçeneğiniz yok.
- There was one option left.
- Geriye tek bir seçenek kalmıştı.
- Layla decided that divorce was the only option.
- Layla boşanmanın tek seçenek olduğuna karar verdi.
- Closing is an option.
- Kapatmak da bir seçenek.
- Is there a third option?
- Üçüncü bir seçenek var mı?
- Doing that isn't an option.
- Bunu yapmak bir seçenek değil.
- We'll have to find another option.
- Başka bir seçenek bulmak zorunda olacağız.
- What other option is there?
- Başka ne seçeneğiniz var?
- We have no other option.
- Başka seçeneğimiz yok.
- I don't see another option.
- Ben başka bir seçenek görmüyorum.
- Due to the rain, staying at home would be a better option.
- Yağmurdan dolayı, evde kalmak daha iyi bir seçenek olacaktır.
- I have no other option.
- Başka seçeneğim yok.
- It is an option.
- Bu bir seçenek.
- That was never an option.
- Bu asla bir seçenek değildi.
- Tom had just one option.
- Tom'un sadece bir seçeneği vardı.
- Closing is an option.
- Kapatma bir seçenektir.
- In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.
- ABD'de bir restorana girdiğinizde sigara içilen veya içilmeyen bölümde oturma seçeneğiniz vardır.
- Renting a car was the best option.
- Araba kiralamak en iyi seçenekti.
- An option is now under consideration.
- Şu anda bir seçenek değerlendiriliyor.
- Thank you for giving me the option.
- Bana bu seçeneği sunduğunuz için teşekkür ederim.
- There is another option.
- Başka bir seçenek var.
- Staying here isn't an option.
- Burada kalmak bir seçenek değildir.
- There was no option but to obey.
- İtaat etmekten başka seçenek yoktu.
- Failure is not an option.
- Başarısızlık bir seçenek değildir.
- I don't have the option.
- Seçeneğim yok.
- Tom has suggested another option.
- Tom başka bir seçenek önerdi.
- I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe.
- Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim.
- I'm contemplating this option.
- Bu seçeneği düşünüyorum.
- I have no other option.
- Benim başka seçeneğim yok.
- That was never an option.
- O bir seçenek değildi.
- I don't think that's an option.
- Ben onun bir seçenek olduğunu sanmıyorum.
- Sami considered suicide was the only option.
- Sami intiharın tek seçenek olduğunu düşünüyordu.
- That's not an option.
- Bu bir seçenek değil.
- I told Tom it was his only option.
- Tom'a tek seçeneğinin bu olduğunu söyledim.
- Doing that wasn't an option.
- Bunu yapmak bir seçenek değildi.
- That would be a highly dangerous option for both sides.
- Bu her iki taraf için de çok tehlikeli bir seçenek olur.
- They have only one option.
- Sadece bir seçenekleri var.
- That's not even an option.
- Bu bir seçenek bile değil.
- Elliptical bicycles are a good option for exercising indoors.
- Eliptik bisikletler, kapalı alanda egzersiz yapmak için iyi bir seçenektir.
- I don't see another option.
- Başka bir seçenek göremiyorum.
- What's your other option?
- Diğer seçeneğin nedir?
- I am in favor of the option.
- Ben seçenekten yanayım.
- That's also an option.
- Bu da bir seçenek.
- We've only got one option.
- Sadece bir seçeneğimiz var.
- This is an option to consider.
- Bu, dikkate alınacak bir seçenektir.
- Layla decided that divorce was the only option.
- Leyla, boşanmanın tek seçenek olduğuna karar verdi.
- Why isn't that an option?
- Neden o bir seçenek değil?
- There's another option.
- Başka bir seçenek daha var.
- Is Esperanto a joke, or a serious option?
- Esperanto bir şaka mı yoksa ciddi bir seçenek mi?
- I am in favor of the option.
- Ben, seçeneği destekliyorum.
- Divorce is not an option.
- Boşanmak bir seçenek değil.
- An option is now under consideration.
- Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
- I'm contemplating this option.
- Ben bu seçeneği düşünüyorum.
- Doing that isn't an option.
- Bunu yapmak bir seçenek değildir.
- Letting Tom go wasn't an option.
- Tom'un gitmesine izin vermek bir seçenek değildi.
- They have only one option.
- Yalnızca tek seçenekleri var.
- I'm sure there's an option that doesn't involve a bribe.
- Eminim rüşvet içermeyen bir seçenek vardır.
- Tom turned off the anti-aliasing option.
- Tom, kenar yumuşatma seçeneğini kapattı.
- Divorce is not an option.
- Boşanma bir seçenek değildir.
- I don't have any other option.
- Başka bir seçeneğim yok.
- Is that an option?
- Bu bir seçenek mi?
- What other option is there?
- Başka ne seçenek var?
- Tom gave Mary the option to do that.
- Tom, Mary'ye bunu yapma seçeneği verdi.
- That's hardly an option.
- Bu bir seçenek sayılmaz.
- We had no other option.
- Bizim başka bir seçeneğimiz yoktu.
- I am in favor of the option.
- Seçenekten yanayım.
- Which option is right for you?
- Hangi seçenek sizin için doğru?
- Tom gave Mary the option to do that.
- Tom, Mary'ye onu yapma seçeneği verdi.
- Is there a third option?
- Üçüncü bir seçenek yok mu?
- Ownership is an option.
- Mülkiyet bir seçenektir.
- That's not an option.
- O bir seçenek değil.
- Medication is an option.
- İlaç tedavisi bir seçenektir.
- It is an option.
- O bir seçenek.
- Are you sure you don't want to consider another option?
- Başka bir seçeneği düşünmek istemediğinden emin misin?
- It's an option.
- Bu bir seçenek.
- That's one option.
- Bu bir seçenek.
- Layla prefers the second option.
- Layla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- For you, failure is the only option.
- Senin için başarısızlık tek seçenek.
- Indicate the correct option.
- Doğru seçeneği işaretleyin.
- There exists only one option now.
- Artık tek bir seçenek var.
- If you want your sentences to be translated, your best option is to write them in English.
- Cümlelerinizin tercüme edilmesini istiyorsanız, en iyi seçeneğiniz onları İngilizce yazmaktır.
- We had no other option.
- Başka seçeneğimiz yoktu.
- I don't think that's an option.
- Bunun bir seçenek olduğunu sanmıyorum.
- Which option is right for me?
- Benim için hangi seçenek doğru?
- Tom had just one option.
- Tom'un tek bir seçeneği vardı.
- I told Tom it was his only option.
- Tom'a bunun onun tek seçeneği olduğunu söyledim.
- Indicate the correct option.
- Doğru seçeneği belirtin.
- There's another option.
- Başka bir seçenek vardır.
- Is that an option?
- O bir seçenek mi?
- Layla prefers the second option.
- Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- Is that a real option?
- O gerçek bir seçenek mi?
- I don't have the option.
- Benim seçeneğim yok.
- There's no better option.
- Daha iyi bir seçenek yok.
- What's your other option?
- Diğer seçeneğiniz nedir?
- We didn't have that option.
- Böyle bir seçeneğimiz yoktu.
- You don't have any other option.
- Başka seçeneğin yok.
- Giving up isn't an option.
- Vazgeçmek bir seçenek değildir.
- What's the other option?
- Diğer seçenek nedir?
Show More (269)
|
